Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
UMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 20 ŞUBAT 1991
rürkler ve Ar ap Kültürti
i. Garaudy'nin soruma verdiği yanıt, açıkça anlaşıldığı gibi,
>ilimsellikten yoksun, karmaşvk, güdümlü (engage), yanlış, saptırıcı,
ranıltıcı, suçlayıcı, amaçh ve yetersizdi. Üstelik R.Garaudy evecen
telaşh) bir davranışla Arap kültürü ve İslam kültürü kavramlarmı
ıçıkça ayırmıştı.
METİN ERKSAN
"Batılıhğın ilk koşulu, her şeyden once
kendini ilıklerine kadar Turk duymaktıı"
Nadir Nadi (Sokakta Gurultü Var. 1943, 1.
Bas, Sayfa: 59)
Düşunce, bilgi ve beğeni alaıu aşama sırasıy-
la: Hıristiyanhk, Marxizm ve Müsiümanlık ol-
gulanna yönelik, eski Hıristiyan adı Roger Ga-
raudy (1913), yeni Müslüman adı Recai Carudi
olan, dünyaca üniü Fransız düşünür ve politika-
cısı, 1983 kasun ayı sonunda, lstanbul'da duzen-
lenen 2. Kitap Fuarı'nın çağnlısı olarak Türki-
ye'ye geldi.
Garaudy'ye soro ve yetersiz yanıtı
Ünlü adı ve özgün kişiliği tüm Türk basım vç
değişik düşünce çevreleri tarafından yaygın ve
coşturucu bir biçimde gündeme getirilen R.Ga-
raudy onuruna lstanbul'da birçok hoşamedi
(karşılama töreni) yapıldı. Değişik düşünceleri
özümleyen (temsil eden) aydmlar R.Garaudy ile
çeşitli oturum ve söyleşiler gerçekleştirdi. Bu otu-
rumlarda sözü edilen konular ve söyleşiler süre-
li yayınlar aracılığı ile yayımlandı.
R.Garaudy, yönetim rnerkezi tstanbul-Yıldız
Sarayı, seyir köşkünde bulunan ve "lslam Kon-
feransı Örgütü"ne ilişkin bir kuruluş olan 'ls-
lam Tarihi, Sanatı ve Kültürünü Araştırma Mer-
kezi' tun(lRCICA) 29.11.1983 günu Yıldız-Çit kas
nnda düzenlediği bir toplantıda bulunacaktı. Ben
de bu toplantıya, merkezin müdurü Sayın Prof.
Dr. Ekmeleddin thsanoğlu'nun çağrıhsı olarak
gittim. Bu toplantıda, önceden büdiğim ve top-
lantı gündeminde açıkça ve ibretle gözlemledi-
ğim Roma Banşı (Pax Romana) benzeri bir ls-
lam Banşı'nı tedirgin etmemek düşüncesine uya-
rak, R.Garaudy'ye sormak istediğim bir soruyu,
toplantı sonunda açıklamayı uygun buldum.
R.Garaudy'ye "îslamm Vadettikleri" adıyla
Türkçeye çevrilen kitabırun 199. sayfasındaki bir
tümceyi okuyarak, bu tümcenin içerdiği yargıyı
açıklamasını rica ettim. R.Garaudy'nin tumcesi
şuydu: "Arap kültürü, Cami'nin şiiri ve tbni Hal-
dun'un görkemli ansiklopedisi ile son bir atılım
yaptıktan sonra, beş yüz yıl boyunca, önce Türk
daha sonra Avrupa sömurgeciliğinin boyundu-
ruğu altında yaşadı. Bu dönem, tam bir sessiz-
lik çağıdır!'
R.Garaudy bu soruma karşıhk şu yarutı ver-
di: "Dikkat ederseniz bu tümcede söz konusu
olan Arap kültürudür. Türklerin egemenliğinden
sonra Arap kültürü gerilemiş ve kaybolmuştur.
Bakıruz tslam kültürü demiyorum. lslam kültü-
rü sürmüştur!'
Sorumun aynntısız ve eksiksiz yalın olarak tü-
mu, R.Garaudy'nin kendi yazdığı kitabından
okuduğum, kendi yazdığı tümcesiydi. Bu türn-
ceye hiçbir deyim eklememiş ve bu tümceden hiç-
bir deyim çıkartmamıştım. R.Garaudy'nin tüm-
cesinde tslam kültürü deyimi yoktu. Ben de ts-
lam kültürü deyimini kullanmarmştım. Ben
R.Garaudy'den tumcesinde vurguladığı yargısı-
ru açıklamasını istemiştim. Yanlış yapmadığım
bir konuda dikkatimi uyarıp, kitabından okudu-
ğum tümcedeki yargısını açıklamak için R.Ga-
raudy'nin soruma verdiği yanıt, açıkça anlaşıl-
dığı gibi, bilimseüikten yoksun, karmaşık, gü-
dümlü (engage), yanhş, saptırıcı, yanıltıcı, suç-
layıcı, amaçh ve yetersizdi. Üstelik R.Garaudy
evecen (telaşlı) bir davranışla Arap kültürü ve ts-
lam kültürü kavramlanru açıkça ayırmıştı. R.Ga-
raudy yamtını, kitabında var olan, açıklamasını
istediğim tümcesindeki, Türklenn Arap kültürü-
nü yok ettiği yargısını bir kez daha vurgulaya-
rak ve bu bilim dışı yanlış yargısma, Batı'da ve
Türkler dışında Doğu'da kaynağı bilimsel olma-
yan fakat kaynağı poıitika olan birtakım yanılt-
macalan (mugalata) ve bügiçlikleri (safsata) et-
leyerek ve yineleyerek oluşturmuştu. Türklerin
yok ettiği Arap kültürü konusundaki yargısıru
açıklamasını istediğim ve bu konudaki bilgi ala-
nımın sımTİı oluşu nedeniyle kendisi ile tartısa-
mayacağımı sorumun girişi olarak söylediğim
R.Garaudy'ye öğretilecek çok bilgiler vardı.
Garaudy'nin bilmesi gerekenler...
Şimdi bu bilgilerin özetini sunmaya çalışaca-
ğım.
1. Türklerin Arap kültürünü yok ettiği yargısı
ve savı R.Garaudy'nin özgün düşüncesi değildir.
Bu yargı ve sav geçen yüzyılda Fransız düşünü-
rü, tarihçisi ve dinbilimcisi Ernest Renan
(1823-1892) tarafından 29 Mart 1983 tarihinde
Sorbonne Universitesi'nde "tslam ve Bilim" adıy-
la verdiği bir konferansta gündeme getirilmiştir.
Yalnız E.Renan'ın bu konudaki yargısının ve sa-
vının boyutlan daha geniştir. E.Renan, "Türk-
lerin tslam üzerindeki egemenliği başladıktan
sonra, Türklerin felsefe ve bilim alarundaki ge-
rilikleri ve eksiklikleri tüm tslam dünyasmdaki
bilimi ve felsefeyi yok etmiştir" diyerek, Türkle-
rin kültürleri yok etme olgusunu ve işlevini tüm
tslam bilimi ve felsefesinin yok edici Öğesi ve ne-
deni olarak tanımlamıştır. Bu tarihlerde Arap
uluslan ve tslam olgusu ile etkin bir ilişki başla-
tan Fransız somürgeciliğinin kuram gereksinme-
sini karşılamak için E.Renan tarafından oluştu-
rulmuş bu bilim dışı yargı ve savı Namık Kemal,
Midüli adasmda sürgündeyken 25 Haziran 1883
tarihinde yazmaya başladığı ve 1 Eylül 1883 ta-
rihinde bitirdiği "Renan Savunması" adlı bir ya-
zısını "E.Renan'ı gönlümün istediği gibi
tepeliyorum" diye tanımlayarak eleştirir ve ya-
nıtlar. Nanuk Kemal'in bu yapıtı, ölümünden
sonra ancak 1908'de yayımlanmıştır. R.Garaudy
yüz yıllık bir aradan sonra, E.Renan'ın bilimsel
olmayan, güdümlu yargısı üzerinde hiç düşün-
meden, bu konu üzerinde hiç araştırma yapma-
dan bu özdeş yargıyı olduğu gibi yinelemekte-
dir.
2. Yapıtlarını Arap dilinde yazrruş olan büyük
düşünür ve şair Cami (1414-1492) ilk kez biri gök-
bilimci, biri yazar olan ünlü Türk hükümdarla-
rı Uluğ Bey ve HUseyin Baykara tarafından de-
ğeri bilinmiş, yüceltilmiş ve korunmuş bir bilim
adamıdır. Ünlü Türk bilginleri Bursaiı Kadıza-
de Rumi ve Ali Kuşçu, Cami'nin aritmetik öğ-
retmenleridir. Cami'nin değerini bilen ve Cami'yi
çok beğenen Fatih Mehmet II., Cami'yi yakın-
dan tanıyan Hoca Ataullah Kirmani ile Cami-
ye beş bin altm göndermiş ve Cami'yi tstanbul'a
davet etmiştir. Fakat Kirmani Cami'ye ulaşama-
mıştır. Şemsettin Sami, Kamus-ül-Alam'da Ca-
mi'nin Fatih'in davetine uyarak Konya'ya kadar
geldiğmi, fakat bu yolculuk sırasında olan Fa-
tih'in ölümü nedeni ile Cami'nin geri döndüğü-
nü yazar. Bayazıt II. Cami ile birçok kez yazış-
mış ve Cami'ye çok büyük boyutlarda para yol-
lamıştır. Arap dilini bilen Fatih ve Bayazıt "hiç-
bir padişaha kaside (övgü) yazmamış olan Ca-
mi'nin" yapıtlarını özgün dilinden okuyabiliyor-
lardı. Cami Türkçeye ilk kez 1531'de şair ve bil-
gin Lamii (1472-1532) tarafından çevrilmiştir.
Fatih'in ve Bayazıt Ilînin çağdaşlan olan Fran-
sa krallan XI. Louis'nin ve XII. Louis'nin Ca-
mi'nin varlığından haberleri yoktu. Cami, tngi-
lizceye 1850'de, Fransızcaya 1911'de çevrilmişür.
Arap kültürünü tanıma, bilme, bu kültürü ko-
ruma, bu kültürü geliştirme ve bu kültürden ya-
rarlanma açısından, Türkler ve R.Garaudy'nin
soydaş olarak ilişkin oluduğu Fransızlar arasın-
da tam dört yüzyılhk bir ara ve gecikme vardır.
3. tbni Haldun'un (1332-1406) düşüncelerini ve
yapıtlannı tüm dünyada ilk kez, özenle irdele-
dikten sonra anadilleri olan Türkçeye cevirenler
Türk bilim adamlan olmuştur. Bu çeviriler 15.
yüzyüda yapılmıştır. Eğer yanlış bilmiyorsam 1b-
ni Haldun'dan Türkçeye ilk çeviriyi, Madinat al-
ilm adlı yapıtı kapsamında Muhammed Hafız
Acamı (7-1550) yapmıştır. Fransız Doğu dilleri
bilgini Silvestre de Sacy 1806 yılında fbni Hal-
dun'u bulmuş (keşfetmiş), yapıtlarmdan bazı bo-
lümleri Fransızcaya çevirmiş ve böylece Fransız
ve Batı bilim dünyasına tamtmıştır. Arada dört"
yüz yıllık bir gecikme vardır. tbni Haldun'un ün-
lü yapıtı Mukaddime. Türkçeye 18. yüzyılda Şey-
hülislam Pirizade Osman Sahip Efendi
(1710-1770) tarafından çevrilmiştir. Mukaddime
Fransızcaya 19. yüzyılda Irlanda asülı Fransız do-
ğubilimcisi W. de Slane (1801-1879) eli ile çevril-
miştir. Arada yuzyıllık bir gecikme vardır. W. de
Slane, Mukaddime'yi Fransızcaya çevirirken Pi-
rizade'nin yetkin Türkçe çevirisinden çok yarar-
landığını açıkça yazar ve Pirizade'nin çevirisin-
den övgüyle söz eder. tbni Haldun'un önemini
ilk bilenlerden biri de ünlü tarihçi J.P. Vbn Ham-
mer'dir (1774-1856). Hammer, tbni Haldun'un
Türkçe çevirilerini okuyarak tbni Haldun'u ta-
rumıştır.
4. Türklerin kurduğu son imparatorluk olan
çokuluslu Osmanlı imparatorluğunu oluşturan tüm
uluslar, Müslüman, Hıristiyan ve Musevi tüm uy-
ruklar, ülkenin ve devletin; politik, ekonomik,
toplumsal, askeri, kultürel, sanatsal ve teknolo-
jik yapısı içinde ortaklaşa, özgür ve katılımcı bir
nitelikte konumlanm sürdürmüşlerdir. Politik,
ekonomik ve toplumsal yapısı Batı'daki bu ol-
gular ile ayrımh bir nitelikte olan Osmanlı'nın Av-
rupalı sömurgeci devletler ve toplumlar gibi al-
gılanması bilimsel yönden olanaksızdır. Osmanlı
toplumunda Araplann kavm-i necip tanımlaması
ile ayncalıkh ve saygın bir yeri vardı. Dünyada-
ki tüm bilimsel odak ve çevrelerde doğruluğu
onanan bilim tarihlerinde, Türklerin Arap kül-
türünü yok ettiklerine ilişkin bir belge, bulgu ve
bilgi yoktur. Osmanlı toplumunda Arap kültü-
rü, imparatorluğun ortaklaşa kültürünü oluştu-
ran diğer uluslann kültürlerine haksızhk edile-
rek özenle korunmuştur.
Sonuç
R.Garaudy'nin bilimsel bilgi (ilm-i malumat),
yöntembilimsel düşünce (usuliyat), bilim kura-
mı (meshas-ı marifet) ve eytişimsel düşünce (ilm-i
cedel) ile hiçbir ilişkisi olmayan "Türklerin Arap
kültürünü boyunduruk altında tuttukları" yar-
gısını R.Garaudy'ye hoşamedi'ler düzenleyen
"Türk-tslam Bireşimcileri'ne (Sentezcilere)" su-
nanm.
tzin verirse Sayın Nadir Nadi'nin bir özdeyiş
(vecize) niteliğtnde ve çok değerli bir öğüt değe-
rinde algıladığım eşsiz tümcesini de bu duyarlı
günlerde ve bu tehlikeli aşamada şöyle düzenle-
mek isterim: "Doğulu, Batılı ve tslam olmanm
ilk koşulu, her şeyden önce kendini ilıklerine ka-
dar Türk duymaktır"
EVET/HAyiR
OKTMAKBAL
Demokrasi Cephesini
Oluşturmak.Hepsi işçiden, emekçiden, çalışan halktan yana... Hepsi
emek diyor, emekçi diyor, demokrasi, özgürlük, yeni bir ana-
yasa, gerçek bir hukuk düzeni diyor. 12 Eylül'den kalan de-
mokrasiye yakışmayan bütün yasaların ortadan kaldırılaca-
ğını söylüyor. Hepsi de iktidar adayı. Hepsi de ilk genel se-
çimde ANAP'ın yıkılacağına inanıyor...
M f * « ı 17. Safyada) • ' •
:
' ' ' ' • . - • • ' . '
^^^J ' ANMA
(0\ ÖMERC.
%*°*4 KORZÂY
1 "*•* / 1966-1986
>O^. jf Butttn şicleuyle devam eden uafık anaışısı sen>
^L'^ğmm^^ bızden alalı beş y\l oldu. Bu beş yıl içinde senınle
^_ ^ " ^ F ^ ^ k bcrabcr ya^adık, yaşayacağız Yegemn ÖMER
^^k J^ ^ ^ ^ CEM dun>aya geldı. Senı onda görmek bıze
^^^k fll ^ H acıtanmuuı yaıunda muılulut veriyor. Benım asıl
^^^K ^L ^ H ruhlu guzel ÖMER'ım Seni hiç unutmayacağız.
• • • • 1 C.SÜHA KORZAY
Sevgili
LEYLAİLERTyi
kaybettik. Üzüntümüz sonsuzdur. Aüesi ve
yakınlarına başsağhğı dileriz.
PARÎSTE1N ARKADAŞLARI:
MICHELINE, MAURICE, JEANNE,
JULIETTE. SERAP, PATRICK, MAYA,
AISÎSE-MARİE BRIGITTE 1,
BRIGITTE 2, KOMET.
PENCERE
Ulusal Savunma
ve "Modernizasyon...''
Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş, 1990 yılı başında (o
zaman Kara Kuvvetleri Komutanrydı) "Savunma ve Havacılık"
dergisinde çıkan bir açıklamasmda, Türk Silahlı Kuvvetleri1
nin AKKUM'dan (Avrupa Konvansiyonel Kuvvet Müzakereleri)
etkileneceğini söylemişti.
Güreş:
'— Modernizasyon ihtiyaçlarını sürekli analîz etmekt&yiz"
demişti. "Buna bağlı olarak 200Q'li yıllarda Kara KuvvetlerP
nin hareket bölgeleri özelliklerine uygun olarak gerek taktik
gerekse teşkilat bakımından daha küçük, fakat daha etkili bir
kuvvet yapısına kavuşturulması temin edilecektir."
Sayın Güreş'in yaklaşımı, askeri kesimde öteden beri dile
getirilen gerçeklere dayanıyordu. Çeyrek yüzyıldan beri or-
dunun "öafıa küçük, daha etkili kuvvet yap/sj"na ilişkin sav-
lar ileri sürülmüştür. 1967'de E. Hava Kurmay Yarbay Hay-
dar Tunçkanat şöyle diyordu:
— Türkiye'nin 1950'lerde bir milli savunma politikası olmuş
mudur? Ben hiç zannetmiyorum. ikinci Dünya Harbi'ne gir-
mek ihtimali göz önünde tututarak çok geniş tutulan ordu mev-
cudu azaltılmamış, değişen yeni konseptler ve gelişen yeni
silahtar karşısında da ulusal savunmamız oyalanarak hareket
ve ateş kabıliyeti noksan bırakılmış..." (Türkiye'nin Milli Savun-
ma Stratejisi ve Dış Politika Sorunlan, TMGT Yayınları).
•
O günden bu yana tartışılan savunma konularında ortaya
şu gerçekler çıktı:
1) Türk ordusu sayıca büyûktür (1960'larda yaklaşık 500,
şimdi yaklaşık 1 milyon) ama, değişmeyen bir niteliği var: Za-
man aşımına uğramış silahlarta donatılmıştır; modern silah,
araç, gereç bakımından eksiktir.
2) Savunma bütçesinin en büyük bölümü cari masraflara
gider; daha açık deyışle, askeri personelin yakacak, yiyecek,
giyecek, yolluk gibi harcamalan ve onanm masraflarıyla sa-
vunma bütçesi tükenir. Ordunun modern silah, araç, gereçle
donatımı da dışandan (Amenka'dan) beklenir.
3) Dışandan gelecek destek Vaşıngton'un kararına bağlıdır;
ama Amerika'nın 'devtet politikası'na dönûşmüş bir tutumu var:
Türk Silahlı Kuvvetleri'nı; silah, araç, gereç donatımında kısıt-
lı bir güç ntteiiğinde bırakmak. Bu temel siyaset bugüne de-
ğin değişmemiştir.
•
Cumhurbaşkanı Özal, son günlerde orduya ilişkin görüs-
lerini dıle getiriyor; her zamahki gibi Türkçe sözcükleri yerli
yerinde kullanamıyor; yaklaştm biçemı "laubali"6\r, tepkile-
re yol açıyor; ilk kez bu konuları ele alan uzman tutumunu
takınması da olayın mizahi yanıdır. Olayın soru işaretlerine
takılan yönleri ise daha ciddıdir. Çünkü sorumsuz Cumhur-
başkanı, yazgısını tümüyle ABD Başkanı Bush'un tutumuna
bağlamış görünüyor. Tûrkiye Ortadoğu'daki Amerikan siya-
setinde en önde bulunursa, savaş sonunda (hem ekonomide
hem askeriikte) Vaşington bizi "ihya" edecektir; Türkiye'ye dış
yardım ve silah yağacaktır; "bir koyup yirmi alacağız."
Vaktiyle böyle bir deneme yapıldı; Türkiye 1950'lerin ba-
şında dünyanın öteki ucundaki Kore savaşma katıldr, Ameri-
ka bizi göklere çıkardı. NATO'ya gınşımizde bu olayın etkisi
vardır. Ancak ülkemızin yaşamtnda çok bir şey değışmedi.
ABO'ye hizmetle sağlayacağımız yararların sınırlı olduğu-
nu; temel sorunun, dış değil iç dinamiklerimizde düğümlen-
diğini bilmek için yeterli deneyıme sahıbiz. Türkiye, bir NA-
TO savaşının ilk hedefi ve ileri karakolu durumunda olma-
sına karşın, hiçbir zaman NATO savaşının standartlarına gö-
re donatılmadı.
•
Şimdi Vaşington'da NATO'yu Ortadoğu'ya yaymak ve böl-
(Arkası 17. Sayfada)
.VAM^.VVJIA.Vl.'VUV.'^Vı.v
- * • £ • ' •
A C I L I S.
İyi elbiselerin kaynağının iyi kumaşta olduğunu bilenler için, güzel bir haberımiz var:
Alunyıldız'ın '91 baharhkları. yazlıklan piyasaya sunuldu.
Birbirinden seçkin desenlerle. renklerle... Altınyvldız'ın yeni ketenleri. "coolwool"lan,
kotonlan, gabardinleri ve moherleri hazır.
Sadece ülkemizin değil, dünyanın da sayılı kumaş üreticilerinden olan, kalitenin
tartışmasız simgesi Altınyıldız. geleneği sürdürüyor... baharı, yazı bir kez daha açıyor.
Kaüteye önem veren tüm hazırgiyim kuruluşlarına, tüccar terzilere. kumaş mağazası
sahiplerine ve giyimseverlere saygıyla duyurulur.
İ y i b i r e l b i s e n i n s ı r r ı k u m a ş ı n d a g i z l i d i r .