22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 7 ARALIK 1991 BURAŞI TÜRKİYE HALÛK ŞAHİN BankoSann Yattığı Bir Dünya İyi ellere düşmüş bir derneğin neler başarabileceğini bir kez daha kanıtlayan Mülkiyeliler Birliği İstanbul Şubesi'nin "Dış Politika ve Ekonomi Açısından Türkiye'nin Stratejik Ön- celikleri Sempozyumu"nda ülkemizin seçenekleri ve gele- ceği konusunda çeşitli kestirimler yapılıyor. Konuşmalara ihtiyatlı bir üslup hâkim. Herkes, "Ben şöy- le düşünüyorum" ya da "Sanırım böyle olur" türünden cüm- lelerle konuşuyor. Böyle olması da normal. Kesin çözümle- meler ve tahminler yapmanın, çokbilmişce ahkâm kesme- nin bu kadar zorolduğu başka bir dönem yaşandı mt, bilmi- yorum. Toplurnsal bilimlerde çözümleme yapmak, çok daha kar- maşık olmakla birlikte, yöntem açısından doğal bilimlerden pek farklı değildir. Bir olayı etkilediğini bildiğiniz bazı şeylerin değişmeyece- ğini, "sabit" kalacağını varsayarsınız. Sonra diğer etkenleri (ki bunlara "değişken" de denir) gözönüne alarak, olası so nuçları incelersiniz. "Sabit" tutabildiğiniz etmenler çoğaldık- ça çözümleme kolaylaşır, azaldıkça zorlaşır. Hiçbır etmenin "sabit sayılamayacağı bir olay, çılgınlı- ğın ya da anarşinin sınırında demektir. Şu günlerde içinde yaşadığımız dünya biraz böyle değil mi? Bu durumu maç kestirimi yaparak Spor Toto oynamaya benzetebiliriz. Sabit tutulan Öğeler "banko" maçlardır. Bu maçların sonuçları _ _ _ _ ^ _ ^ ^ _ _ ^ ^ _ ^ ^ ^ ^ ^ _ Türkiye'nin kimlik bunalımının ve zenginliğinin kaynağı aynı yerdedin Coğrafi, tarihi ve kültürel konumunda. Bu konum tek boyutlu çözümlemeleri reddedecektiri (bizce) önceden belli- dir. Yedi maçı banko oynayabılirseniz, altı maçın sonuçlarını de- ğiştirerek 13 tutturma- nız oldukça kolaydır. Ama hiç banko maç görmüyorsunuz, işiniz fevkalade zor demek- tir. Kimi haftalar kesin gözüyle bakılan maç- larda sürpriz sonuçlar alınır. O zaman totocu- lar, "Eyvah, bankolar yattı" diyerek dizlerini döverler. Bankolann sürekli yattığı günlerdeyiz. • * * Diyelim, bilmediğiniz bir arazide A noktasından B nokta- sına gitmek istiyorsunuz. Ne yaparsınız? İleriye bakıp, belir- li nirengi noktaları seçersiniz. Sağdaki yalçın dağ, soldaki ırmak, daha ötedeki kavak ağaçlan... Bunlara göre ilerlersi- niz. Yürürken değişen tek şey sizin konumunuzdur; ötekiler sabittir. Dağ yaklaşır ve geride kalır, ırmak keza... Ya öyle ol- mazsa? Ya siz yola çıktıktan sonra dağ başını alıp başka ye- re gider, kavaklar size doğru koşar adım yaklaşır, ırmak ya- tağını değiştirip gözden kaybolursa? Şaşırırsınız değil mi? Şa- şınr ve büyük bir olasılıkla yolunuzu kaybedersiniz. Değişmez verilerin olmadığı, her şeyin sürekli devindiği, tüm bankolann yr.ttığı dünya işte böyle bir yerdir. Bütün bunların üzerine, Türkiye'nin zaten çok yönlü, çok değişkenli, çok karmaşık, suigeneris durumu ekleyin. Gele- cek hakkında konuşmak, hele iddialı konuşmak daha da güç- leşecektir. Danimarka'da olsak, kolay. Danimarka tarih, coğrafya ve kültür olarak Avrupalıdır ve yalnızca Avrupalıdır. Danimarka 1 nın geçmişi gibı geleceği de Avrupa'nın dışında düşünüle- mez. Togolu olsak, gene kolay. Togo bir Üçüncü Dünya ülkesi- dir. Yalnızca bir Uçüncü Dünya ülkesidir. Başka bir seçene- ^i ve şansı yoktur. Ama Türkiye öyle mi? Türkiye çok kimlikti, çok yönlü, çok fırsatlı bir ülkedir. Türkiye'nin Danimarka olmadığını görmemek, Danimarka Prensi Hamlet'in hezeyanlarından farksızdır. Türkiye'ye, Togo'ya göre gelecek biçmek ise mazoşist bir yanılgıdan başka bir şey olmaz. Türkiye'nin kimlik bunalımının ve zenginliğinin kaynağı aynı yerdedir: Coğrafi, tarihi ve kültürel konumunda. Bu konum tek boyutlu çözümlemeleri reddedecektir! BAŞSAĞUĞI 1972 yıhnda EMO îstanbul Şubesi Yönetim Kurulu Başkanlığı yapmış olan değerli meslektaşımız METİN KARAMAN'ı yitirdik. Ailesine, dost ve yakınlanna, elektrik mühendisi topluluğuna başsağlığı dileriz. Cenazesi bugün (7 aralık cumartesi) öğle namazından sonra Söğütlüçeşme Camisi'nden kaldırılacaktır. EMO İSTANBUL ŞUBESt YÖNETtM KURULU VEEAT Cemiyetimiz üyesi, Basın Şeref Kartı sahibi FARUK DEMffiTÂŞ 6 Ajalık 1991 cuma günü vefat etmiştir. Vefatı camiamızda büyük üzüntü yaratan Faruk Demirtaş'ın cenazesi 8 Aralık 1991 pazar günü öğle namazını takiben Levent Camii'nden alınarak Zincirlikuyu Mezarlığı'nda toprağa verilecektir. Faruk Demirtaş'a Tann'dan mağfiret, ailesine ve üyelerimize başsağlığı dileriz. GAZETECİLER CEMİYETİ İMZA VE SÖYLEŞİ KÜCÜK İSKENDER MUSTAFASUPHİ SUNAY AKIN MUZAFFER ÖZDEMİR Bugün saat 14.00-17.00 arası Beyoğlu, Beyoğlu Sineması, Mephisto Kitabevi'nde kitaplarını imzalayacak. Oğlumuz YAĞIZ ÖZKAN'm doğumunu tüm dostlarımıza ve arkadaşlanmıza duyururuz. AYDAN ÖZKAN - HAKAN ÖZKAN Kadıköy Şifa Yurdu 4.12.1991 Multipl Skleroz (MS) hastahğı ile yaşam bir savaştır. Bize katılın. P.K. 134 34432 Sirkeci İstanbul Destek ve yardımlarııuz için Hsp. No: 30440-503522 Sirkeci-tST. GEÇMİŞLE GELECEK Sabahaltin Kudret Aksal 2. bası 8.000 lira (KDV içinde) Çağdaş Yayınlan Türkocağı Cad. 39-41 Cağaloğlu-tstanbu! Birleşik Amerika'nııı Öğretisi Amerika, çok karışık kültürlerden ortak bir kültür, güçlü bir ulus yarattı. Amerika'nın bu öğretisinden yola çıkarak 'Ben Türkiyeli'yim' diyen her insan, vatandaşıdır Türkiye Cumhuriyeti'nin. Türk, Kürt, Rum, Ermeni olması, Türkiyeli olmasından sonra gelir. Dili, dini ayrı da olsa Türkiyeli olarak sorumludur Türkiye'nin bugününden, yarınından. NECATİ CUMALI Birinci Dünya Savaşı sonrası yıllarda do- ğan, yüzyılımızın sonlan yaklaşırken olgun- luk çağını yaşayanlar, dünyamızda çok önemli teknik, toplumsal değişikliklere tanıklık etti- ler. Bu süre içinde, dünyanın her köjesinde her ulus, kendi halkını daha mutlu, daha sağlıklı yaşatmak için değişik atılımlara girişti; bazen de kendi içinden gelen direnmelerle engellen- di, dış müdahalelere uğradı. Yûzyıhmız sona ererken yaşayarak tanıklık ettiğimiz bütün bu deneyimleri olumlu olum- suz yanlanyla tek tek değerlendirerek öğretile- rinin altını çizmek yannlar için yararlı olur kanısındayım. Komşulanmız Sovyetler Birli- ği, Bulgaristan, tran, tsrail'in giriştikleri deneyimler ne sonuçlar verdi; yüzyıhmızı nasıl etkilediği herkesçe bilinen Birleşik Amerika'- nın öğretisi ne oldu, Avrupa devletlerinin giriştikleri toplumsal değişimlerin başanları başansızlıklan nelerdir? Tümünü bilmemiz gerekiyor yeni bir yüzyıla yaklaşırken. Bir ba- kıma yüzyılımızın toplu hesaplaşması olur bu değerlendırme. Çirkin Amerikah Çirkin Amerikah üstüne çok şey yazıldı çi- zdldi, çok söz edildi yüzyıhmızda. Bencilliği, acımasızlığı, şiddeti, çağdaş sömürgeciliği, da- ha başka kusurlanyla çok yerildi, hırpalandı o Amenka! Dürbünün bu yanıyla baktıkça hep gördük tanıdık o Ameriİca'yı, kötüleyebilece ğimiz kadar kötüledik! Dahası Amerika'nın kendisi bu alanda bizleri geride bıraktı. Ame- rikah yazarlar, aydınlar, Amerikan sineması "Çirkin Amerikalfyı çınlçıplak soydu, bütün çürümüş çökmüş yanlanyla dünya kamu oyu- nun gözleri önünde sergiledi. Toplumunur beğenmediği yanlannı gizlemeye kaikmadı. Sovyetler Birliği'nde ya da bizde "Dallas"' dizisi gibi bir dizinin sansürden geçebileceğıni düşünebilir misiniz? Birleşik Amerika aydın- lan açıkça yürüttü özeleştirisini. Açıkça doğrulann yanında yer aldı. Irk sorununun acılan, vatandaşlık sorumluluğunun, yurt sevgisının ucuz erdemler olmadığı üstüne say ı- sız Amerikan fılmi gördük. Zenciler, iyi yürek- lilikleri, özverili yaradılışlan ile hep övüldü bv. fîlmlerde. Şiddetin kaynaklan araştınldı. Sos- yalist blokun, yapay toplumsal gerçekçilik akımının inandıncılıktan uzak olumlu kişisi yerine, Amerikan Sineması kendi çevresindeki haksızlıklar, olumsuzluklarla savaşan güçlü kovboylann, karalayanlann suçlamalanndan yılmayan dürüst aydınlann, Nevada çöllerini. ülkelerinin henüz insan ayağı basmamış top- raklannı aşarken erkeğini yalnız bırakmayan korkusuz kadmlann bize masal gibi gelen se- rüvenlerini getirdi ekrana. Birleşik Amerika"- nın ilk öğretisi bu açıklık oldu bize. Bir başka öğretisi ise bizim açımızdan daha büyük bir önem taşıyor Birleşik Amerika'nın: Amerika bizim gibi "Tarihten önce vardık, tarihten sonra vanz!' diye marşlar söyleyemez. Şunun şurası tarihi henüz beş yüz yılı doldur- mayan bir ülkedir. Kristof Kolomb'un keşfin- den sonra, Avrupa'nın ipini koparan serüven düşkünü altın arayıcılan, yasa kaçaklan. işsiz güçsüz takımı doldunır Amerika'yı. Afrika"- dan getirilen zenci köleleri, Asya'nın nüfus artığını, yerli Kızılderilileri ekleyin bu maya- ya, Böyle bir hamurda yoğrulmuştur bugünkü Amerikan ulusu. Çirkin Amerikah dediğimiz sömürü düzeni- nin Amerikalısı insanhğın tanıdığı yeni bir tip değildir gerçekte. Tarihin her döneminde ya- şamıştır o adam. Daha önceleri İngiliz Fransız sömürgecileri yüklenmişlerdi bu rolü bir süre egemen olduklan Amerika'da. Çok eskilere gidersek Sezar, Cengiz Han gibi atalanyla karşılaşınz onun. Bugün Amerika'nın Orta- doğuda Uzakdoğu'da işi ne diye soranlann Sezar'ın Mısır'da işi neydi, Timurlenk Hay- mana ovasında, Izmır'de ne arıyordu, Cengiz Han Bağdat'ı niye yaktı diye sormalan gere- kır. Kanşık hamur Sözünü ettiğimiz kanşık hamurdan yarattı Amerika, çağımızın gözüpek homogen toplu- munu. Dünyanın dört bir yanından gelen kanşık dinlerden, kanşık etnik gruplardan ye- ni bir ulus yarattı. Amerika"ya ikinci gidişimde, Yabancı Ko- nuklan Ağırlama Bürosu'nun bana verdiği tanıtma broşürlerini okurken bazen nasıl du- raladığımı hatırlanm: "Los Angeles kozmo- polit bir kenttir" diyordu. Bu yargıyı San Fransisco için de yinehyor: "San Fransisco radyosu yedi dilden yayın yapar" diyordu, çünkü Kalıforniya'da yedi ayn dil konuşulu- yordu: İngilizce. İspanyolca. Italyanca. Almanca. Fransızca, Çince, Japonca... Türki- ye'de kalksa, Türkçe, Rumca, Kürtçe vb. diller konuşulduğunu TRT'nin bu dıllerde ya- yın yapması gerektiğini söyleyecek olsa soluğu Devlet Güvenlik Mahkemesi'nde alacak bir Türk'ün bu açıklamayı duraklayarak karşıla- ması olağandı. Londra'dan kalkan uçakta yanımda oturan fenç kızdan başlayarak, Birleşik Amerika'da onakladığım her kentte beni etkileyen ikinci bir gözlemım, her Amerikalının. Amerika'nın çıkarlanna gösterdiği bağlılık oldu. Yanımda- ki genç kız, Washington'a inmemize bir saat kala, çıkışta yapacağı vergi bildinmi hstesini hazırlamaya başladı. Londra'da satın aldığı bütün tüketim maddelerini (diş fırçasına ka- dar) listesine geçiriyordu. Niye yazdığını sordum. "Vergilerini vereceğim! ' dedi. Güm- rükçüler sorsun ya da sormasın. valizlerini arasın ya da aramasın vergi borcunu dürüst- lükle ödemeyi borç sayıyordu. "Amerika'da vergilerin doğru toplanmasını vergi memu- rundan önce kendi işi" olarak görüyordu. Amerikan Dolan değer yitiriyordu o gün- lerde (1978 nisanı). Konuk çağnldığım bir evde, gecenin baş konusu oldu dolann sarsın- tısı. Nasıl kurtaracaklardı dolan? Devletten beklemiyorlar, önce kendilerinin alabilecekle- ri önlemlerin neler olduğunu araştınyorlardı. Hiç unutmam. Alman kökenli genç bir kadın, "Tatilimi Almanya'da geçirecektim, vazgeç- tim!"' dedi. Düşük değeriyle Almanya'da çarçur edemezdi ülkesinde ahn teriyle kazan- dığı dolannı. Amerika böyledir NVashington'da Yabancı Konuklan Ağırla- ma Bürosu'nda benim Amerika gezi progra- mımı düzenleyen Bayan Nancy Buttermark, gezimi tamamlayıp Washington"a dönünce evinde verdiği sekiz kişilik bir akşam yemeğin- de beni dostlanyla tanıştırdı. Saat ilerleyince Amenka'nın Ortadoğu'daki işlevi, konuşu- lanlann ağırlık merkezi oldu. Öyle ki Ame- rika'nın Ortadoğu politikası o masada yönlendiriliyor sanısına kapıldım. Chicago'da Bay Weiss iîe çok etkileyici bir kişilıği olan eşi Bayan VVeiss'in bir akşam yemeğinde konuk- lan olmuştuk rehberimle. Bir Rum ile Bir Türkün ortak işlettikleri bir balık lokantasına götürmüşlerdi bızi, ortaklarla tanıştırdılar, on beş yıldır kardeş kardeş çalıştıklannı söyledi- ler. Bay VV'eiss "Amerika böyledir. aynlıklan siler!" dedi. "Kıbns sorununa böyle çözüm bulabilirsiniz" demek istiyordu incelikle. Bu örnekleri çoğaltabilirim. Nedir ki bu ör- nekler de yeterli olabılir Amerika'nın öğreti- sinden olumlu sonuçlar çıkarmak isteyen iyi nivetli kımselere. Amerika kolay gelmedı bugünlere. Lin- coln'le başlayan iç savaşın çagımızda ulaştığı sonuç bu. Zenci şair Langston Hnghes "Ben de Amerika'yun!" diyordu otuzlu yıllarda. Ezilen ırkının acilannı dile getıriyordu. 1962'de onun şiirlerini Türkçeleştirerek kamuoyuna iletmek istediğim mesaj ırk aynlıklannın acılanydı be- nim de. Bugün yazıldıklan yıllardaki çarpıcılı- ğını yitirdi o şiirler, New York halkını zenci belediye başkanı temsil ediyor. Etnik ulusçuluk anlayışı geçen yüzyılın son- lannda güçlenen bir akımdı. Çoİc dertler açtı dünyanın başına, doğduğum Makedonya'da yüzyıllar boyu kardeşçe yaşayanlan birbirine düşürdü. Hitler'i dünyanın başına bela etti! Dünyaya gelirken anasını babasını kendi seç- meyen bir insanı, doğup büyüdüğü topraklar üzerinde, nasıl dinine diline göre en doğal hak- lanndan ayırabilir, anasının babasının dilin- den nasıl koparabilirsiniz? Ayn ayn sandıklayacağınız elma armut de- ğildir insan. Üstünde doğduğu. ayak bastığı toprağın, başını kaldınp baktığı göğün doğuş- tan pay sahibidir. Yaşadıkça ona düşen, doğduğu topraklann, altında yaşadığı gökle- rin kendisi gibi doğuştan pay sahibi olan kardeşlerini din, dil aynlığı gütmeden sevmek. bağını bahçesini yeşil tutmaktır. Ayn kültür- ler zenginleştirir, güzelleştırir üstünde doğ- dukları topraklan. Yeşeren bir buğday tarlası güzeldir, ama yer yer gelincikler, çiğdemler açan bir buğday tarlası daha da güzeldir! En önemlisi Amerika'nın en önemli öğretisi bu oldu yüz- yılımızda. Çok kanşık kültürlerden ortak bir kültür, güçlü bir ulus yarattı. Amerika'nın bu öğretisinden yola çıkarak ben Türkiyeliyim di- yen her insan vatandaşıdır Türkiye Cumhuri- yeti'nin. Türk, Kürt, Rum, Ermeni olması Türkiyeli olmasından sonra gelir. Dili, dini ayn olsa da Türkiyeli olarak sorumludur Tür- kiye'nin bugününden, yannından, dirlik düzenliğinden! Aksi tek sözcükle saçmadır bu gerçeğin. Ya- hudi düşmanlığı güden Almanya, zencıleri adamdan saymayan Birleşik Amerika yaşa- dıkları acılarla ödemişlerdir yarulgılarını. Yüzyıllardır doğa. bitkı örtüsü gibi, ayn dil- den ayn ırktan insanlannı da yaymış kanştır- mıştır yeryüzünde. Birbirinden yanm saat ötede komşu iki köyden birinde yüzde 48, öbü ründe yüzde 52 olan iki etnik grubu. ot gibi, ayrık gibi yolamazsınız. ayıramazsınız birbi- rinden. Yapılacak en doğm iş, eşit olduklan- nı. kardeş olduklannı, ortak sorumluluklannı hatırlatmaktır onlara. Israilde. Kıbns'ta, Balkanlar'da ya da bız- de Güneydoğu'da tek çözümü budur sorunun. Aksi olursa ezenlerle ezilenler arasında dünya durdukça sürer bu kavga, yaşayanlann. tanık olanlann mutluluklannı karartır. PARtS'TEN SELÇUK DEMİREL T MULKIYE HAFTASI 132, YIL DIŞ POLİTİKA VE EKONOMİ AÇISINDAN TÜRKİYE'NİN STRATEJİK ÖNCEÜKLERİ ULUSLARARASI SEMPOZYUMU The Marmara Oteli, İstanbul 5-7 ARALIK-1991 B U G U N 7 ARALIK 1991 CUMARTESİ 1. OTURUM KONFERANS 10 00 TÜRKİYE'NIN STRATEJİK ÖNCEÜKLERİ Necmettin Erbakan, RP Genei Başkanı 2. OTURUM PANEL 11 00 TÜRKIYE'NIN STRATEJİK ONCELIKLERI AÇISINDAN ORTADOĞU Yonetım ve Sunuş P-of Dr Haluk Ulman Panelıstler Cengiz Çandar, Gazetecı-Dış Poiıtıka Yazarı Haluk Ozdalga. Gazetecı-Dış Politika Yazan Philip Robins. Kra ı/et UJusiararası ılışkıler Ens Ortadoğu Program Muduru Celal Talabani. KurrJıstan /urtsever Partısı Lıflen 3. OTURUM ' KONFERANS 14 00 TÜRKİYE'NIN STRATEJİK ÖNCEÜKLERİ Bülent Ecevit. DSP Gerel Başkar 4. OTURUM / PANEL 15 OOTÜRKIYE'NIN STRATEJİK ONCELIKLERI AÇI- SINDAN SOVYETLER BİRLİĞİ. TÜRK CUMHURİYETLERI.BALKANLAR Yonetım ye Sunuş Prof Dr İlber Ortaylı. A U SBF Panel stler Dr Sadık Ahmet. Yunanıstan MıUehekılı Pro' Dr Çelik Kurdoğlu.Dış Ekonomık Ilışkıler Konsevı ıDEIKı Dırektoru Ali Şen. Sanavıcı Pro* Dr Turharı Vazgan. I u Iktısat Fak Avni Engülü, Turk Demokrat PartısiGn Bşk. Yugoslavya Giriş Davetiyelidir VADE FARKSIZ TAKSITLE KARTALKAYA Yılbaşında ABANT BURSA BOLU KORU KA/ır\ıi!»•(•. i unlı/ Kt\iını \.Ki\r 1 nttT \t 'Hi"st.ı\iltnt*rdsi/ SIDE ANTALYA BODRUM KUŞADASI GÖ/Vf/V POLENEZKÖY KEMER f k ( ) \ ( )\UkriNAII \RI AIIFK I I \f l A \ 'ı II BAŞINl) \ L ( \kl A KIBRIS I \ ı/.ıı • ;tnıt< 'f ı . K !•:. / FİYATLARIMIZIBÜROMUZDAN ÖĞRENEBİLİRSİKİZ. Adıvs: \'.ılik(Mi,ı^ı (\ul. B«ış«ııtın Apl. ! ! I ft>l: 14~ ( »H I I - l UJHH»- l î'l V) Ü5- I II ~,ı) • Koalisyon Proğramını Açıkladı: YENİ DUNYA "DEMOKRASİSİ"!BUCÜN YENİ DÜNYA "DEMOKRASİSİ"NE İLİŞKİN YENİ "TOP- LUMSAL MLTABAKAT'LAR OLUŞTURULMAYA ÇALIŞILIYOR. .NLAMDA BİLE BtR BURJUVAAMA BU "DEMOKRASI" BATILI ANL DEMOKRASİSİ OLMAYACAKTIR. 33. SAYI ÇIKTI. .. BAYİLERDEN İSTEYİNİZ Tel: 528 16 73 Fax:528 62 32 YDLDIZ KENTER Nasıl Bir Konservatuvar? Sayın yeni hükümet, lütfen bir dakika! Dârülbeyi... İstanbul Belediye Konservatuvarı... İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı... 1914'lerden 1991 lere... Türkiye'nin ilk müzik ve sahne sanatları okulu... Seksen yıla yakın bir geçmiş... Ve bu süre içinde, öğretmeniyte öğrenci- siyle yüz ağartan kimler gelmiş kimler geçmiş... Ne heye- canlar yaşanmış. ne acılar çekilmiş, ne gözyaşlan akıtılmış ve tüm olumsuzluklara rağmen ne parlak başarılar elde edil- miş. Bugün 1986'dan beri İstanbul Üniversitesi'ne bağlı. Kon- sorvatuvar olmaya hiç de elverişli olmayan, eski Kadıköy hâl binasında. Daha beledıyeye bağlı olduğu dönemde itelendi- ği son durakta... Daha önceleri, Şehzadebaşı'nda bir eski apartman katı, boşaltılmış eski vilayet konağı, Barbaros Hay- rettin ilkokulu, Beşiktaş Evlendirme Dairesi'nin zemin katı vb. yerler... Havasız, odasız, araçsız, gereçsiz, helasız... Bu son durak, yani eski hal binası, konservatuvar, beledi- yenin sorumluluğunda iken elverişsiz koşullanna rağmen ge- ne de nispeten umut verici idi. Çünkü tüm bina okuta ait olup, konservatuvar lehine bazı yapılanmalar da yürürlükte idi... Prova salonlanmız, dersliklerimiz, sahnelerimiz olacaktı. Ama 1986 yılında alınan ani bir kararla, yetmiş yıllık belediye kon- servatuvarı YÖK'e bağlanıverdi, İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı oldu. Ve belediye bunca yıllık çocuğunu red- detmek bir yana, binadan da hemen atmaya kalktı... Bu arada kişisel çabalar ve sanatseverlerin yardımlarıyla gereekleştirilen yapılanmalar da. tüm rica ve yalvarmalara rağmen Belediye Ti- ^ ^ ^ _ ^ ^ _ _ - _ ^ _ ^ ^ ^ _ _ Bir konservatuvar kampusu ne güzel olurdu yarabbi!Hadio,ilk aşamada biraz zor. Ama Maslak'taki kongre binası olmadığı takdirde konservatuvara tahsis edilebilecek nitelikte yerler hâlâvar. DEVRİMCİ4 etnek 9. SAYI ÇIKTI... * TÜM ULUSLARDAN İŞÇİLERİN ORTAK ÖRGÜTLENMESİ VE MÜCADELESİ DEVRİMİN ZAFERİNİN ÖN ŞARTIDIR. * BURJUVA VAATLER BİR ALDATMAÇADIR._ SORUNLARI ANCAK BİR DEVRİM ÇÖZEBİLİR. * ÖZERK DEMOKRATİK ÜN1VERSITEYE LENİNİST BAKIŞ AYDIN SULH CEZA HÂKİMLİĞİ'NDEN 18.7.1991 tarihınde gıda maddeleri tuzüğune muhalefet suçundan sanık Recep ve Gullu'den olraa. 194 7 D!lu Zonguldak ili Safranbolu ilçesı Tokatlı Koyu nüfusuna kayıtlı ve halen Aydın Köprülü Mahal- lesi 9 Sokak No: 76'da oturur ZUHLJR1 Kİa-\R hakkında Aydın Sulh Ceza Mahkemesi'tün 16.10.1991 gun ve 1991/847 esas ve 1991/904 karar sayıh ilamı ile TCK'nun 3%, 402, 402, 72 VE 647 S.ICnun 4. madde- si gereğince neticeden beş yüz on bın lıra ağır para cezası - ı.ı, av ınud- detle curme vasıta kıldığı meslek \e sanatının tatılıne, yedi eun mud- detle ış yerinin kapatılmasına karar venidığı ılan olunur. 12.11.1991 Basın: 45816 yatrosu'nca acımasız- cayıktınldı... O günle- re dönmek anlamsız. Yazıldı çizildi, ama iş- te o kadar, aldıran ol- madı pek... Şimdi önemli olan bugün, daha da önem- lisi yarın... Türkiye'de ilk kon- servatuvar kuruldu- ğundan bu yana, aşa- ğı yukarı seksen yıldır pek çok şey yapıldı... Şimdi sorun; sorun ^ • ^ ^ ^ ^ ^ " ~ ~ " ~ " ^ " ~ " 1 ^ ^ " ^ ^ çok ya, ivedili sorun, bu seksen yıllık hep verimli olmuş emek- tar kurumun sekiz yüz öğrencisiyle başını sokacak bir yer bulması... Son birkaç yıldır bu konuda rektörüyle, müdürüy- le, hocalarıyla büyük çabalar gösterilmiştir. Ümitler doğmuş, ümitler sönmüştür... Son olarak istanbul Sarıyer ilçesı Maslak-istinye yolu üze- rinde bulunan yanm kalmış İstanbul kongre binası üzerinde duruldu. Özelleştirme kapsamına alınan, Turban Turizm AŞi ye ait olduğu bildirilen taşınmazın konum olarak bir konser- vatuvar için gerçekten ideal bir yer olacağı düşünüldü. Ça- lışmalar o yönde yoğunlaştı, olumludan olumsuza gide gele gelişti ve son olarak benim bizzat görüştüğüm Yüksek Plan- lama Kurulu'yla ilgili iki bakan olaya çok yakın, çok sıcak bak- tılar ve bu yarım binanın yüzde doksan beş, bir şansla kon- servatuvara verileceği sözünü verdiler. Ama bir de baktık borsaya satılıvermiş... Biz sanatları gerçekten seviyor muyuz? Biz sanatları üretenleri gerçekten istiyor muyuz? Biz sanat üretecek çocuklarımızın daha çağdaş koşullar- da yetişmesini, dünya standartlarında yarışacak nitelige, ni- celiğe sahip olmalarını istiyor muyuz? Biz sanatın insanla- rarası, toplumlararası, uluslararası en etkili iletişim aracı ol- duğunu kabul ediyor muyuz, gerçekten inanıyor muyuz bu- na? O halde tüm olumsuz koşullara rağmen, zaman zaman mucizeler gerçekleştiren bu yetenekli çocuklarımızı neden korumuyoruz, neden daha sağlıklı, daha çağdaş koşullara kavuşturmuyoruz bir türlü? Daha verimli olmalarını sağlaya- mıyoruz. Lütfen geliniz, sanatın nerelerde, hangi koşullarda üretilmeye çalışıldığını bir görünüz... Sorun beledıyenin konservatuvarı, üniversitenin konserva- tuvarı sorunu değil... Sorun, Türkiye'nin sorunu, bizim, he- pimizin sorunu, yetenekli çocuklarımızın, sanatlanmızın ya- şam sorunu... Bir "konservatuvar kampusu' ne güzel olurdu yarabbi! Ha- di o, ilk aşamada biraz zor. Ama Maslak'taki kongre binası olmadığı takdirde konservatuvara tahsis edilebilecek nitelikte yerler hâlâ var. Bu sorunun çözümü, bu yenı hükümetimizın yuzakların- dan bıri olacak inancını taşıyorum. Sayın Mılli Eğıtım BaKanı. Sayın Kültür Bakanı, Sayın Ma- lıye Bakanı, Sayın Içışlen Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sa- yın Erdal İnönü ve Başbakan Sayın DemireL Saygıyta ılgı- lerinize sunulur... Bizi duyun... Bizi görun lütfen!
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle