Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 7 ARALIK 1991
BURAŞI
TÜRKİYE
HALÛK ŞAHİN
BankoSann Yattığı Bir Dünya
İyi ellere düşmüş bir derneğin neler başarabileceğini bir
kez daha kanıtlayan Mülkiyeliler Birliği İstanbul Şubesi'nin
"Dış Politika ve Ekonomi Açısından Türkiye'nin Stratejik Ön-
celikleri Sempozyumu"nda ülkemizin seçenekleri ve gele-
ceği konusunda çeşitli kestirimler yapılıyor.
Konuşmalara ihtiyatlı bir üslup hâkim. Herkes, "Ben şöy-
le düşünüyorum" ya da "Sanırım böyle olur" türünden cüm-
lelerle konuşuyor. Böyle olması da normal. Kesin çözümle-
meler ve tahminler yapmanın, çokbilmişce ahkâm kesme-
nin bu kadar zorolduğu başka bir dönem yaşandı mt, bilmi-
yorum.
Toplurnsal bilimlerde çözümleme yapmak, çok daha kar-
maşık olmakla birlikte, yöntem açısından doğal bilimlerden
pek farklı değildir.
Bir olayı etkilediğini bildiğiniz bazı şeylerin değişmeyece-
ğini, "sabit" kalacağını varsayarsınız. Sonra diğer etkenleri
(ki bunlara "değişken" de denir) gözönüne alarak, olası so
nuçları incelersiniz. "Sabit" tutabildiğiniz etmenler çoğaldık-
ça çözümleme kolaylaşır, azaldıkça zorlaşır.
Hiçbır etmenin "sabit sayılamayacağı bir olay, çılgınlı-
ğın ya da anarşinin sınırında demektir.
Şu günlerde içinde yaşadığımız dünya biraz böyle değil
mi?
Bu durumu maç kestirimi yaparak Spor Toto oynamaya
benzetebiliriz. Sabit tutulan Öğeler "banko" maçlardır. Bu
maçların sonuçları _ _ _ _ ^ _ ^ ^ _ _ ^ ^ _ ^ ^ ^ ^ ^ _
Türkiye'nin kimlik
bunalımının ve
zenginliğinin kaynağı aynı
yerdedin Coğrafi, tarihi ve
kültürel konumunda. Bu
konum tek boyutlu
çözümlemeleri
reddedecektiri
(bizce) önceden belli-
dir. Yedi maçı banko
oynayabılirseniz, altı
maçın sonuçlarını de-
ğiştirerek 13 tutturma-
nız oldukça kolaydır.
Ama hiç banko maç
görmüyorsunuz, işiniz
fevkalade zor demek-
tir. Kimi haftalar kesin
gözüyle bakılan maç-
larda sürpriz sonuçlar
alınır. O zaman totocu-
lar, "Eyvah, bankolar
yattı" diyerek dizlerini döverler.
Bankolann sürekli yattığı günlerdeyiz.
• * *
Diyelim, bilmediğiniz bir arazide A noktasından B nokta-
sına gitmek istiyorsunuz. Ne yaparsınız? İleriye bakıp, belir-
li nirengi noktaları seçersiniz. Sağdaki yalçın dağ, soldaki
ırmak, daha ötedeki kavak ağaçlan... Bunlara göre ilerlersi-
niz. Yürürken değişen tek şey sizin konumunuzdur; ötekiler
sabittir. Dağ yaklaşır ve geride kalır, ırmak keza... Ya öyle ol-
mazsa? Ya siz yola çıktıktan sonra dağ başını alıp başka ye-
re gider, kavaklar size doğru koşar adım yaklaşır, ırmak ya-
tağını değiştirip gözden kaybolursa? Şaşırırsınız değil mi? Şa-
şınr ve büyük bir olasılıkla yolunuzu kaybedersiniz.
Değişmez verilerin olmadığı, her şeyin sürekli devindiği,
tüm bankolann yr.ttığı dünya işte böyle bir yerdir.
Bütün bunların üzerine, Türkiye'nin zaten çok yönlü, çok
değişkenli, çok karmaşık, suigeneris durumu ekleyin. Gele-
cek hakkında konuşmak, hele iddialı konuşmak daha da güç-
leşecektir.
Danimarka'da olsak, kolay. Danimarka tarih, coğrafya ve
kültür olarak Avrupalıdır ve yalnızca Avrupalıdır. Danimarka
1
nın geçmişi gibı geleceği de Avrupa'nın dışında düşünüle-
mez.
Togolu olsak, gene kolay. Togo bir Üçüncü Dünya ülkesi-
dir. Yalnızca bir Uçüncü Dünya ülkesidir. Başka bir seçene-
^i ve şansı yoktur.
Ama Türkiye öyle mi?
Türkiye çok kimlikti, çok yönlü, çok fırsatlı bir ülkedir.
Türkiye'nin Danimarka olmadığını görmemek, Danimarka
Prensi Hamlet'in hezeyanlarından farksızdır.
Türkiye'ye, Togo'ya göre gelecek biçmek ise mazoşist bir
yanılgıdan başka bir şey olmaz.
Türkiye'nin kimlik bunalımının ve zenginliğinin kaynağı aynı
yerdedir: Coğrafi, tarihi ve kültürel konumunda. Bu konum
tek boyutlu çözümlemeleri reddedecektir!
BAŞSAĞUĞI
1972 yıhnda EMO îstanbul Şubesi Yönetim Kurulu
Başkanlığı yapmış olan değerli meslektaşımız
METİN KARAMAN'ı
yitirdik.
Ailesine, dost ve yakınlanna, elektrik mühendisi
topluluğuna başsağlığı dileriz.
Cenazesi bugün (7 aralık cumartesi) öğle namazından
sonra Söğütlüçeşme Camisi'nden kaldırılacaktır.
EMO İSTANBUL ŞUBESt
YÖNETtM KURULU
VEEAT
Cemiyetimiz üyesi, Basın Şeref Kartı sahibi
FARUK DEMffiTÂŞ
6 Ajalık 1991 cuma günü vefat etmiştir.
Vefatı camiamızda büyük üzüntü yaratan Faruk
Demirtaş'ın cenazesi 8 Aralık 1991 pazar günü öğle
namazını takiben Levent Camii'nden alınarak
Zincirlikuyu Mezarlığı'nda toprağa verilecektir.
Faruk Demirtaş'a Tann'dan mağfiret, ailesine ve
üyelerimize başsağlığı dileriz.
GAZETECİLER CEMİYETİ
İMZA VE SÖYLEŞİ
KÜCÜK İSKENDER
MUSTAFASUPHİ
SUNAY AKIN
MUZAFFER ÖZDEMİR
Bugün saat 14.00-17.00 arası Beyoğlu, Beyoğlu Sineması,
Mephisto Kitabevi'nde kitaplarını imzalayacak.
Oğlumuz
YAĞIZ ÖZKAN'm
doğumunu tüm dostlarımıza ve arkadaşlanmıza
duyururuz.
AYDAN ÖZKAN - HAKAN ÖZKAN
Kadıköy Şifa Yurdu 4.12.1991
Multipl Skleroz (MS) hastahğı ile yaşam bir
savaştır.
Bize katılın. P.K. 134 34432 Sirkeci İstanbul
Destek ve yardımlarııuz için Hsp. No: 30440-503522
Sirkeci-tST.
GEÇMİŞLE GELECEK
Sabahaltin Kudret Aksal
2. bası 8.000 lira (KDV içinde)
Çağdaş Yayınlan Türkocağı Cad. 39-41 Cağaloğlu-tstanbu!
Birleşik Amerika'nııı Öğretisi
Amerika, çok karışık kültürlerden ortak bir kültür, güçlü bir ulus yarattı.
Amerika'nın bu öğretisinden yola çıkarak 'Ben Türkiyeli'yim' diyen her
insan, vatandaşıdır Türkiye Cumhuriyeti'nin. Türk, Kürt, Rum, Ermeni
olması, Türkiyeli olmasından sonra gelir. Dili, dini ayrı da olsa Türkiyeli
olarak sorumludur Türkiye'nin bugününden, yarınından.
NECATİ CUMALI
Birinci Dünya Savaşı sonrası yıllarda do-
ğan, yüzyılımızın sonlan yaklaşırken olgun-
luk çağını yaşayanlar, dünyamızda çok önemli
teknik, toplumsal değişikliklere tanıklık etti-
ler. Bu süre içinde, dünyanın her köjesinde her
ulus, kendi halkını daha mutlu, daha sağlıklı
yaşatmak için değişik atılımlara girişti; bazen
de kendi içinden gelen direnmelerle engellen-
di, dış müdahalelere uğradı.
Yûzyıhmız sona ererken yaşayarak tanıklık
ettiğimiz bütün bu deneyimleri olumlu olum-
suz yanlanyla tek tek değerlendirerek öğretile-
rinin altını çizmek yannlar için yararlı olur
kanısındayım. Komşulanmız Sovyetler Birli-
ği, Bulgaristan, tran, tsrail'in giriştikleri
deneyimler ne sonuçlar verdi; yüzyıhmızı nasıl
etkilediği herkesçe bilinen Birleşik Amerika'-
nın öğretisi ne oldu, Avrupa devletlerinin
giriştikleri toplumsal değişimlerin başanları
başansızlıklan nelerdir? Tümünü bilmemiz
gerekiyor yeni bir yüzyıla yaklaşırken. Bir ba-
kıma yüzyılımızın toplu hesaplaşması olur bu
değerlendırme.
Çirkin Amerikah
Çirkin Amerikah üstüne çok şey yazıldı çi-
zdldi, çok söz edildi yüzyıhmızda. Bencilliği,
acımasızlığı, şiddeti, çağdaş sömürgeciliği, da-
ha başka kusurlanyla çok yerildi, hırpalandı o
Amenka! Dürbünün bu yanıyla baktıkça hep
gördük tanıdık o Ameriİca'yı, kötüleyebilece
ğimiz kadar kötüledik! Dahası Amerika'nın
kendisi bu alanda bizleri geride bıraktı. Ame-
rikah yazarlar, aydınlar, Amerikan sineması
"Çirkin Amerikalfyı çınlçıplak soydu, bütün
çürümüş çökmüş yanlanyla dünya kamu oyu-
nun gözleri önünde sergiledi. Toplumunur
beğenmediği yanlannı gizlemeye kaikmadı.
Sovyetler Birliği'nde ya da bizde "Dallas"'
dizisi gibi bir dizinin sansürden geçebileceğıni
düşünebilir misiniz? Birleşik Amerika aydın-
lan açıkça yürüttü özeleştirisini. Açıkça
doğrulann yanında yer aldı. Irk sorununun
acılan, vatandaşlık sorumluluğunun, yurt
sevgisının ucuz erdemler olmadığı üstüne say ı-
sız Amerikan fılmi gördük. Zenciler, iyi yürek-
lilikleri, özverili yaradılışlan ile hep övüldü bv.
fîlmlerde. Şiddetin kaynaklan araştınldı. Sos-
yalist blokun, yapay toplumsal gerçekçilik
akımının inandıncılıktan uzak olumlu kişisi
yerine, Amerikan Sineması kendi çevresindeki
haksızlıklar, olumsuzluklarla savaşan güçlü
kovboylann, karalayanlann suçlamalanndan
yılmayan dürüst aydınlann, Nevada çöllerini.
ülkelerinin henüz insan ayağı basmamış top-
raklannı aşarken erkeğini yalnız bırakmayan
korkusuz kadmlann bize masal gibi gelen se-
rüvenlerini getirdi ekrana. Birleşik Amerika"-
nın ilk öğretisi bu açıklık oldu bize.
Bir başka öğretisi ise bizim açımızdan daha
büyük bir önem taşıyor Birleşik Amerika'nın:
Amerika bizim gibi "Tarihten önce vardık,
tarihten sonra vanz!' diye marşlar söyleyemez.
Şunun şurası tarihi henüz beş yüz yılı doldur-
mayan bir ülkedir. Kristof Kolomb'un keşfin-
den sonra, Avrupa'nın ipini koparan serüven
düşkünü altın arayıcılan, yasa kaçaklan. işsiz
güçsüz takımı doldunır Amerika'yı. Afrika"-
dan getirilen zenci köleleri, Asya'nın nüfus
artığını, yerli Kızılderilileri ekleyin bu maya-
ya, Böyle bir hamurda yoğrulmuştur bugünkü
Amerikan ulusu.
Çirkin Amerikah dediğimiz sömürü düzeni-
nin Amerikalısı insanhğın tanıdığı yeni bir tip
değildir gerçekte. Tarihin her döneminde ya-
şamıştır o adam. Daha önceleri İngiliz Fransız
sömürgecileri yüklenmişlerdi bu rolü bir süre
egemen olduklan Amerika'da. Çok eskilere
gidersek Sezar, Cengiz Han gibi atalanyla
karşılaşınz onun. Bugün Amerika'nın Orta-
doğuda Uzakdoğu'da işi ne diye soranlann
Sezar'ın Mısır'da işi neydi, Timurlenk Hay-
mana ovasında, Izmır'de ne arıyordu, Cengiz
Han Bağdat'ı niye yaktı diye sormalan gere-
kır.
Kanşık hamur
Sözünü ettiğimiz kanşık hamurdan yarattı
Amerika, çağımızın gözüpek homogen toplu-
munu. Dünyanın dört bir yanından gelen
kanşık dinlerden, kanşık etnik gruplardan ye-
ni bir ulus yarattı.
Amerika"ya ikinci gidişimde, Yabancı Ko-
nuklan Ağırlama Bürosu'nun bana verdiği
tanıtma broşürlerini okurken bazen nasıl du-
raladığımı hatırlanm: "Los Angeles kozmo-
polit bir kenttir" diyordu. Bu yargıyı San
Fransisco için de yinehyor: "San Fransisco
radyosu yedi dilden yayın yapar" diyordu,
çünkü Kalıforniya'da yedi ayn dil konuşulu-
yordu: İngilizce. İspanyolca. Italyanca.
Almanca. Fransızca, Çince, Japonca... Türki-
ye'de kalksa, Türkçe, Rumca, Kürtçe vb.
diller konuşulduğunu TRT'nin bu dıllerde ya-
yın yapması gerektiğini söyleyecek olsa soluğu
Devlet Güvenlik Mahkemesi'nde alacak bir
Türk'ün bu açıklamayı duraklayarak karşıla-
ması olağandı.
Londra'dan kalkan uçakta yanımda oturan
fenç kızdan başlayarak, Birleşik Amerika'da
onakladığım her kentte beni etkileyen ikinci
bir gözlemım, her Amerikalının. Amerika'nın
çıkarlanna gösterdiği bağlılık oldu. Yanımda-
ki genç kız, Washington'a inmemize bir saat
kala, çıkışta yapacağı vergi bildinmi hstesini
hazırlamaya başladı. Londra'da satın aldığı
bütün tüketim maddelerini (diş fırçasına ka-
dar) listesine geçiriyordu. Niye yazdığını
sordum. "Vergilerini vereceğim! ' dedi. Güm-
rükçüler sorsun ya da sormasın. valizlerini
arasın ya da aramasın vergi borcunu dürüst-
lükle ödemeyi borç sayıyordu. "Amerika'da
vergilerin doğru toplanmasını vergi memu-
rundan önce kendi işi" olarak görüyordu.
Amerikan Dolan değer yitiriyordu o gün-
lerde (1978 nisanı). Konuk çağnldığım bir
evde, gecenin baş konusu oldu dolann sarsın-
tısı. Nasıl kurtaracaklardı dolan? Devletten
beklemiyorlar, önce kendilerinin alabilecekle-
ri önlemlerin neler olduğunu araştınyorlardı.
Hiç unutmam. Alman kökenli genç bir kadın,
"Tatilimi Almanya'da geçirecektim, vazgeç-
tim!"' dedi. Düşük değeriyle Almanya'da
çarçur edemezdi ülkesinde ahn teriyle kazan-
dığı dolannı.
Amerika böyledir
NVashington'da Yabancı Konuklan Ağırla-
ma Bürosu'nda benim Amerika gezi progra-
mımı düzenleyen Bayan Nancy Buttermark,
gezimi tamamlayıp Washington"a dönünce
evinde verdiği sekiz kişilik bir akşam yemeğin-
de beni dostlanyla tanıştırdı. Saat ilerleyince
Amenka'nın Ortadoğu'daki işlevi, konuşu-
lanlann ağırlık merkezi oldu. Öyle ki Ame-
rika'nın Ortadoğu politikası o masada
yönlendiriliyor sanısına kapıldım. Chicago'da
Bay Weiss iîe çok etkileyici bir kişilıği olan eşi
Bayan VVeiss'in bir akşam yemeğinde konuk-
lan olmuştuk rehberimle. Bir Rum ile Bir
Türkün ortak işlettikleri bir balık lokantasına
götürmüşlerdi bızi, ortaklarla tanıştırdılar, on
beş yıldır kardeş kardeş çalıştıklannı söyledi-
ler. Bay VV'eiss "Amerika böyledir. aynlıklan
siler!" dedi. "Kıbns sorununa böyle çözüm
bulabilirsiniz" demek istiyordu incelikle.
Bu örnekleri çoğaltabilirim. Nedir ki bu ör-
nekler de yeterli olabılir Amerika'nın öğreti-
sinden olumlu sonuçlar çıkarmak isteyen iyi
nivetli kımselere.
Amerika kolay gelmedı bugünlere. Lin-
coln'le başlayan iç savaşın çagımızda ulaştığı
sonuç bu. Zenci şair Langston Hnghes "Ben de
Amerika'yun!" diyordu otuzlu yıllarda. Ezilen
ırkının acilannı dile getıriyordu. 1962'de onun
şiirlerini Türkçeleştirerek kamuoyuna iletmek
istediğim mesaj ırk aynlıklannın acılanydı be-
nim de. Bugün yazıldıklan yıllardaki çarpıcılı-
ğını yitirdi o şiirler, New York halkını zenci
belediye başkanı temsil ediyor.
Etnik ulusçuluk anlayışı geçen yüzyılın son-
lannda güçlenen bir akımdı. Çoİc dertler açtı
dünyanın başına, doğduğum Makedonya'da
yüzyıllar boyu kardeşçe yaşayanlan birbirine
düşürdü. Hitler'i dünyanın başına bela etti!
Dünyaya gelirken anasını babasını kendi seç-
meyen bir insanı, doğup büyüdüğü topraklar
üzerinde, nasıl dinine diline göre en doğal hak-
lanndan ayırabilir, anasının babasının dilin-
den nasıl koparabilirsiniz?
Ayn ayn sandıklayacağınız elma armut de-
ğildir insan. Üstünde doğduğu. ayak bastığı
toprağın, başını kaldınp baktığı göğün doğuş-
tan pay sahibidir. Yaşadıkça ona düşen,
doğduğu topraklann, altında yaşadığı gökle-
rin kendisi gibi doğuştan pay sahibi olan
kardeşlerini din, dil aynlığı gütmeden sevmek.
bağını bahçesini yeşil tutmaktır. Ayn kültür-
ler zenginleştirir, güzelleştırir üstünde doğ-
dukları topraklan. Yeşeren bir buğday tarlası
güzeldir, ama yer yer gelincikler, çiğdemler
açan bir buğday tarlası daha da güzeldir!
En önemlisi
Amerika'nın en önemli öğretisi bu oldu yüz-
yılımızda. Çok kanşık kültürlerden ortak bir
kültür, güçlü bir ulus yarattı. Amerika'nın bu
öğretisinden yola çıkarak ben Türkiyeliyim di-
yen her insan vatandaşıdır Türkiye Cumhuri-
yeti'nin. Türk, Kürt, Rum, Ermeni olması
Türkiyeli olmasından sonra gelir. Dili, dini
ayn olsa da Türkiyeli olarak sorumludur Tür-
kiye'nin bugününden, yannından, dirlik
düzenliğinden!
Aksi tek sözcükle saçmadır bu gerçeğin. Ya-
hudi düşmanlığı güden Almanya, zencıleri
adamdan saymayan Birleşik Amerika yaşa-
dıkları acılarla ödemişlerdir yarulgılarını.
Yüzyıllardır doğa. bitkı örtüsü gibi, ayn dil-
den ayn ırktan insanlannı da yaymış kanştır-
mıştır yeryüzünde. Birbirinden yanm saat
ötede komşu iki köyden birinde yüzde 48, öbü
ründe yüzde 52 olan iki etnik grubu. ot gibi,
ayrık gibi yolamazsınız. ayıramazsınız birbi-
rinden. Yapılacak en doğm iş, eşit olduklan-
nı. kardeş olduklannı, ortak sorumluluklannı
hatırlatmaktır onlara.
Israilde. Kıbns'ta, Balkanlar'da ya da bız-
de Güneydoğu'da tek çözümü budur sorunun.
Aksi olursa ezenlerle ezilenler arasında dünya
durdukça sürer bu kavga, yaşayanlann. tanık
olanlann mutluluklannı karartır.
PARtS'TEN SELÇUK DEMİREL
T
MULKIYE HAFTASI
132, YIL
DIŞ POLİTİKA VE EKONOMİ AÇISINDAN
TÜRKİYE'NİN STRATEJİK ÖNCEÜKLERİ
ULUSLARARASI SEMPOZYUMU
The Marmara Oteli, İstanbul 5-7 ARALIK-1991
B U G U N
7 ARALIK 1991 CUMARTESİ
1. OTURUM KONFERANS
10 00 TÜRKİYE'NIN STRATEJİK ÖNCEÜKLERİ
Necmettin Erbakan, RP Genei Başkanı
2. OTURUM PANEL
11 00 TÜRKIYE'NIN STRATEJİK
ONCELIKLERI AÇISINDAN ORTADOĞU
Yonetım ve Sunuş
P-of Dr Haluk Ulman
Panelıstler
Cengiz Çandar, Gazetecı-Dış Poiıtıka Yazarı
Haluk Ozdalga. Gazetecı-Dış Politika Yazan
Philip Robins. Kra ı/et UJusiararası ılışkıler
Ens Ortadoğu Program Muduru
Celal Talabani. KurrJıstan /urtsever Partısı
Lıflen
3. OTURUM ' KONFERANS
14 00 TÜRKİYE'NIN STRATEJİK ÖNCEÜKLERİ
Bülent Ecevit. DSP Gerel Başkar
4. OTURUM / PANEL
15 OOTÜRKIYE'NIN STRATEJİK ONCELIKLERI AÇI-
SINDAN SOVYETLER BİRLİĞİ. TÜRK
CUMHURİYETLERI.BALKANLAR
Yonetım ye Sunuş
Prof Dr İlber Ortaylı. A U SBF
Panel stler
Dr Sadık Ahmet. Yunanıstan MıUehekılı
Pro' Dr Çelik Kurdoğlu.Dış Ekonomık
Ilışkıler Konsevı ıDEIKı Dırektoru
Ali Şen. Sanavıcı
Pro* Dr Turharı Vazgan. I u Iktısat Fak
Avni Engülü, Turk Demokrat
PartısiGn Bşk. Yugoslavya
Giriş Davetiyelidir
VADE FARKSIZ TAKSITLE
KARTALKAYA Yılbaşında
ABANT
BURSA
BOLU
KORU
KA/ır\ıi!»•(•. i unlı/ Kt\iını \.Ki\r
1 nttT \t 'Hi"st.ı\iltnt*rdsi/
SIDE ANTALYA BODRUM KUŞADASI
GÖ/Vf/V POLENEZKÖY KEMER
f k ( ) \ ( )\UkriNAII \RI AIIFK I I \f l A \
'ı II BAŞINl) \ L ( \kl A KIBRIS
I \ ı/.ıı • ;tnıt< 'f ı . K !•:. /
FİYATLARIMIZIBÜROMUZDAN
ÖĞRENEBİLİRSİKİZ.
Adıvs: \'.ılik(Mi,ı^ı (\ul. B«ış«ııtın Apl. ! ! I
ft>l: 14~
(
»H I I - l UJHH»- l î'l V) Ü5- I II ~,ı)
• Koalisyon Proğramını Açıkladı:
YENİ DUNYA "DEMOKRASİSİ"!BUCÜN YENİ DÜNYA "DEMOKRASİSİ"NE İLİŞKİN YENİ "TOP-
LUMSAL MLTABAKAT'LAR OLUŞTURULMAYA ÇALIŞILIYOR.
.NLAMDA BİLE BtR BURJUVAAMA BU "DEMOKRASI" BATILI ANL
DEMOKRASİSİ OLMAYACAKTIR.
33. SAYI ÇIKTI.
.. BAYİLERDEN İSTEYİNİZ
Tel: 528 16 73 Fax:528 62 32
YDLDIZ KENTER
Nasıl Bir Konservatuvar?
Sayın yeni hükümet, lütfen bir dakika!
Dârülbeyi... İstanbul Belediye Konservatuvarı... İstanbul
Üniversitesi Devlet Konservatuvarı... 1914'lerden 1991 lere...
Türkiye'nin ilk müzik ve sahne sanatları okulu... Seksen yıla
yakın bir geçmiş... Ve bu süre içinde, öğretmeniyte öğrenci-
siyle yüz ağartan kimler gelmiş kimler geçmiş... Ne heye-
canlar yaşanmış. ne acılar çekilmiş, ne gözyaşlan akıtılmış
ve tüm olumsuzluklara rağmen ne parlak başarılar elde edil-
miş.
Bugün 1986'dan beri İstanbul Üniversitesi'ne bağlı. Kon-
sorvatuvar olmaya hiç de elverişli olmayan, eski Kadıköy hâl
binasında. Daha beledıyeye bağlı olduğu dönemde itelendi-
ği son durakta... Daha önceleri, Şehzadebaşı'nda bir eski
apartman katı, boşaltılmış eski vilayet konağı, Barbaros Hay-
rettin ilkokulu, Beşiktaş Evlendirme Dairesi'nin zemin katı vb.
yerler... Havasız, odasız, araçsız, gereçsiz, helasız...
Bu son durak, yani eski hal binası, konservatuvar, beledi-
yenin sorumluluğunda iken elverişsiz koşullanna rağmen ge-
ne de nispeten umut verici idi. Çünkü tüm bina okuta ait olup,
konservatuvar lehine bazı yapılanmalar da yürürlükte idi...
Prova salonlanmız, dersliklerimiz, sahnelerimiz olacaktı. Ama
1986 yılında alınan ani bir kararla, yetmiş yıllık belediye kon-
servatuvarı YÖK'e bağlanıverdi, İstanbul Üniversitesi Devlet
Konservatuvarı oldu. Ve belediye bunca yıllık çocuğunu red-
detmek bir yana, binadan da hemen atmaya kalktı...
Bu arada kişisel çabalar ve sanatseverlerin yardımlarıyla
gereekleştirilen yapılanmalar da. tüm rica ve yalvarmalara
rağmen Belediye Ti- ^ ^ ^ _ ^ ^ _ _ - _ ^ _ ^ ^ ^ _ _
Bir konservatuvar
kampusu ne güzel olurdu
yarabbi!Hadio,ilk
aşamada biraz zor. Ama
Maslak'taki kongre binası
olmadığı takdirde
konservatuvara tahsis
edilebilecek nitelikte
yerler hâlâvar.
DEVRİMCİ4
etnek 9. SAYI
ÇIKTI...
* TÜM ULUSLARDAN İŞÇİLERİN ORTAK ÖRGÜTLENMESİ
VE MÜCADELESİ DEVRİMİN ZAFERİNİN ÖN ŞARTIDIR.
* BURJUVA VAATLER BİR ALDATMAÇADIR._
SORUNLARI ANCAK BİR DEVRİM ÇÖZEBİLİR.
* ÖZERK DEMOKRATİK ÜN1VERSITEYE LENİNİST BAKIŞ
AYDIN SULH CEZA HÂKİMLİĞİ'NDEN
18.7.1991 tarihınde gıda maddeleri tuzüğune muhalefet suçundan
sanık Recep ve Gullu'den olraa. 194
7
D!lu Zonguldak ili Safranbolu
ilçesı Tokatlı Koyu nüfusuna kayıtlı ve halen Aydın Köprülü Mahal-
lesi 9 Sokak No: 76'da oturur ZUHLJR1 Kİa-\R hakkında Aydın Sulh
Ceza Mahkemesi'tün 16.10.1991 gun ve 1991/847 esas ve 1991/904 karar
sayıh ilamı ile TCK'nun 3%, 402, 402, 72 VE 647 S.ICnun 4. madde-
si gereğince neticeden beş yüz on bın lıra ağır para cezası - ı.ı, av ınud-
detle curme vasıta kıldığı meslek \e sanatının tatılıne, yedi eun mud-
detle ış yerinin kapatılmasına karar venidığı ılan olunur. 12.11.1991
Basın: 45816
yatrosu'nca acımasız-
cayıktınldı... O günle-
re dönmek anlamsız.
Yazıldı çizildi, ama iş-
te o kadar, aldıran ol-
madı pek...
Şimdi önemli olan
bugün, daha da önem-
lisi yarın...
Türkiye'de ilk kon-
servatuvar kuruldu-
ğundan bu yana, aşa-
ğı yukarı seksen yıldır
pek çok şey yapıldı...
Şimdi sorun; sorun ^ • ^ ^ ^ ^ ^ " ~ ~ " ~ " ^ " ~ " 1
^ ^ " ^ ^
çok ya, ivedili sorun, bu seksen yıllık hep verimli olmuş emek-
tar kurumun sekiz yüz öğrencisiyle başını sokacak bir yer
bulması... Son birkaç yıldır bu konuda rektörüyle, müdürüy-
le, hocalarıyla büyük çabalar gösterilmiştir. Ümitler doğmuş,
ümitler sönmüştür...
Son olarak istanbul Sarıyer ilçesı Maslak-istinye yolu üze-
rinde bulunan yanm kalmış İstanbul kongre binası üzerinde
duruldu. Özelleştirme kapsamına alınan, Turban Turizm AŞi
ye ait olduğu bildirilen taşınmazın konum olarak bir konser-
vatuvar için gerçekten ideal bir yer olacağı düşünüldü. Ça-
lışmalar o yönde yoğunlaştı, olumludan olumsuza gide gele
gelişti ve son olarak benim bizzat görüştüğüm Yüksek Plan-
lama Kurulu'yla ilgili iki bakan olaya çok yakın, çok sıcak bak-
tılar ve bu yarım binanın yüzde doksan beş, bir şansla kon-
servatuvara verileceği sözünü verdiler.
Ama bir de baktık borsaya satılıvermiş...
Biz sanatları gerçekten seviyor muyuz?
Biz sanatları üretenleri gerçekten istiyor muyuz?
Biz sanat üretecek çocuklarımızın daha çağdaş koşullar-
da yetişmesini, dünya standartlarında yarışacak nitelige, ni-
celiğe sahip olmalarını istiyor muyuz? Biz sanatın insanla-
rarası, toplumlararası, uluslararası en etkili iletişim aracı ol-
duğunu kabul ediyor muyuz, gerçekten inanıyor muyuz bu-
na?
O halde tüm olumsuz koşullara rağmen, zaman zaman
mucizeler gerçekleştiren bu yetenekli çocuklarımızı neden
korumuyoruz, neden daha sağlıklı, daha çağdaş koşullara
kavuşturmuyoruz bir türlü? Daha verimli olmalarını sağlaya-
mıyoruz. Lütfen geliniz, sanatın nerelerde, hangi koşullarda
üretilmeye çalışıldığını bir görünüz...
Sorun beledıyenin konservatuvarı, üniversitenin konserva-
tuvarı sorunu değil... Sorun, Türkiye'nin sorunu, bizim, he-
pimizin sorunu, yetenekli çocuklarımızın, sanatlanmızın ya-
şam sorunu...
Bir "konservatuvar kampusu' ne güzel olurdu yarabbi! Ha-
di o, ilk aşamada biraz zor. Ama Maslak'taki kongre binası
olmadığı takdirde konservatuvara tahsis edilebilecek nitelikte
yerler hâlâ var.
Bu sorunun çözümü, bu yenı hükümetimizın yuzakların-
dan bıri olacak inancını taşıyorum.
Sayın Mılli Eğıtım BaKanı. Sayın Kültür Bakanı, Sayın Ma-
lıye Bakanı, Sayın Içışlen Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sa-
yın Erdal İnönü ve Başbakan Sayın DemireL Saygıyta ılgı-
lerinize sunulur... Bizi duyun... Bizi görun lütfen!