Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 20 ARALIK 1991
BELKİ
MURAT BELGE
HEP Kongresi ve
Mesut Yılmaz
Yemin töreniyle köpürmüştük, sonra yatışır gjbi olduk.
İnsan psikolojisinın aslında iyi bir tarafı var: Aynı duygu
yoğunluğunu uzun zaman sürdüremiyor. Yoksa kesin sirke
değil, asit küpü gibi aşınır giderdik. Şimdı de HEP Kong-
resi oldu, yeniden köpürdük. Apo'nun annesi, onun 9lini
öpenler, "Biji Apo" diye bağıranlar vb. Ardından, olayla
ilgili görüşlerini bildiren siyasi sorumlular şimdi manşet-
lerde. Bu arada ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz. "Her
fanatizm kendi karşıtını doğurur" demiş.
Gazetenin spotunu görünce bu sözü beğendım. Haberi
okuyunca baktım ki Mesut Yılmaz, böyle davranan Kürt-
lerin fanatizmine karşı bir Türk fanatizminin doğacağını
söylüyormuş. Bu durumda, sözün pek beğenilecek yanı
kalmadı.
"Ulus-dev!et"ın, Fransız Devrimi ile biçimlenen teori-
sine göre farklı kökenlerden insanlar aynı ulus-devlet sı-
nırları içinde yaşayabilir; devlet bu insanlara eş/f rnesafe
almakla yükümlüdür. Bu yapıda bir ülkede yaşayan insan-
ların, o ülkenin egemen "etnik grubu" ile her bakımdan
özdeşleşmelerınin herhangi bir gereği yoktur.
Şimdi, Türkiye'de yaşayan Kürtler, elbette ki "Türkiye-
li", ama "Türk" değil. Eğer bu ülkeyi insanların yaşamak-
tan mutluluk duyacağı bir üike halini getirdiğinizi aklınız
kesiyorsa, Rum ya da Kürt kökenli birinin "Ne mutlu Tür-
kiyeliyim diyene" demesini veya bu doğrultuda davran-
masını da isteyebilirsiniz. Ama bir Rumun ya da bir Kür-
dün "Ne mutlu Türküm diyene" demesini talep etmeye
hakkınız yoktur. Alsaslı veya Korsikalı, "Fransızım" demi-
yor, "Fransalıyım",
Evet, fanatizm kendi
karşıtını doğurur.
HEP Kongresi'ndeki
duygusal tepküeri,
özeilikle de 12 Eylül
döneminde doludizgin
koşan fanatizm doğurdu.
dıyor, ünlü üniter
devlet geleceğinın
hâlâ çok güçlü oldu-
ğu o ülkede.
Akıl almaz bir
çifte-standartlılık
içinde bir şeyler ya-
zıp söyleyip duruyo-
ruz ne zamandır.
Mesut Yılmaz Bul-
garistan'da yaşıyor
olsaydı, her sabah okulda "Bulgarım, doğruyjm,
çalışkanım" demekten hoşlanır mıydı? Okulunun her sı-
nıfında, yaşadığı yerın her sokağında, "Ne mutlu Bulga-
rım diyene" sloganları yazılı olsa, her gün bunlara bak-
mak ve zaman zaman bunları yüksek sesle söylemekten
"mutluluk" duyar mıydı?
Bazı ülkeler var, değişik halklardan oluşuyor, ama ad-
lan o haîklardan bırini anlatmıyor. Örneğir. Kanadada
Anglo-Sakson ve Fransız kökenliler var. ama "Kanada"
adı ikisine de ait. Belçika, Valon'u da içeriyor. Flaman'ı
da. Amerika'da karışım çok daha zengin. Oradaki okulla-
ra da bizim "Türküm, doğruyum"u andıran bir ant vardır,
ama orada "Birleşık Devletler bayrağına ve onun temsil
ettiği millete" sadakat andı içilir. Bu "millef'in içinde İn-
giltere'den gelen de vardır, Polonya'dan gelen de.
Doğuda da var bunun benzerleri: Iraklı olunca ille Arap,
İranlı olunca ille Fars olmanız gerekmiyor. Saydığım bü-
tün bu örneklerde her şey güllük gülistanlık değil üstelik.
Yani bizdeki gibi "Türkiyeli" olmak eşittir "Türk" olmak
türünden bir baskı uygulamadıkları halde farklı milli kö^
kenlerden gelenlerin kesin mutluluğunu sağlamış değii-
lerdır. Çünkü hiç de kolay çözülür bir sorun değil bu bü-
tün dünyada.
Bir tek bizim başımızda değil bu sorun, çözüm düşün-
mek için de kafamızı çevirip biraz kendi dışımızdakilere
bakmamız gerek. Bunu yaptığımızda, Mesct Yılmaz cjibt
politikacıların dünyada ne kadar ayrıksı durduğunu daha
iyi görebiliriz. Ama Avrupa ile bütünleşmek isteyen, bizi
aralarına <?lmıyorlar diye tepki duyan basınımız da aynı
işi yapsa iyi olacak. Sahiden Avrupalı olmak istiyorsak,
oradaki olçüiere uyalım. Koca bir toplumu önyargılarla ko-
şullandırıp sonra da o önyargılara dalkavukluk etmekten
vazgeçelim. Her fırsatta "milli duygu" yaygarası yapa vapa
bu koca toplumu çok kötü oir geleceğe hazııladığ'mızı
kavramak sorumluluğunu gösterelim artık.
Evet, fanatizm kendi karşıtını doğurur. HEP Kongresi'n-
deki duygusal tepkileri, özeilikle de 12 Eylül döneminde
dolu dizgin koşan fanatizm doğurdu. Herkesin bir durup
serinkenlılıkla düşünmesinin ve "Acaba ben ne yapıyo-
rum" demesinin zamanıdır.
AaKAYBlMIZ
Şirketimizin şirket genel sekreterliği
görevinden emekli, Galatasaray Lisesi 1942
yılı mezunu, değerli büyüğümüz
İSKENDER
N.TANER'i
18 Aralık 1991 günü kaybetmiş
bulunuyoruz.
Cenazesi 20 Aralık Cuma günü Teşvikiye
Camii'nde kıhnacak öğle namazını
müteakip Zincirlikuyu Mezarlığı'ndaki aile
kabrinde toprağa verilecektir.
Merhurna Tanrı'dan rahmet, kederli ailesine
sabır ve başsağlığı dileriz.
NETAŞ
Eşitlik ve özgürlük savaşımı
KADINKENDİNİ ARIYOR
• Horlanai, asağılanan, bir "hiç" yerins konan... • Erkeğin üs-
tunlüğü ehan*siyltbûrûtûlen... • Kocalarından dayak yiyen...
• Dört durar srasıia kapatılmış... • Sürekli ezilen ve sömürü-
l«n.v • H»r tür mttluluktan payını alamayan kadınlar...
HİKMXT SAİJfin bu yeni çıkan kitabını okumaiısınız.
DYP -SHP Koa lis>onu ve
Yeşil Yaklaşım
Bu koalisyon, bu başlangıç, ülkeye yeni bir siyasal ufuk açmıştır.
Ancak bu siyasal yapılanma ile partileşememiş partilerle, "Devlet
Baba"rnn politik babalığıyla yola devam etmeye soluğumuzun
yeteceğini sanmıyoruz.
Prof. Dr. CELAL ERTUĞ Yeşiller Partisi Kurucü Genel Başkanı
20 Ekim seçimleri, Türkiye'de yeni bir si-
yasal dönemin başlangıcı olmuştur. Seçim so-
nuçları, parlamento aritmetiği, bir koalisyon
zorunluğunu da beraberinde getirmiştir.
Türkiye insanının sağduyusu, 26 Mart yerel
seçimlerinde de aynı "mesajı" vermişti, tek
partiyi değil, ortak yönetimi istiyordu.
Seçim kampanyası, seçimlerin yorumu, hü-
kümet kurmadaki karar ve seçenekleriyle,
şimdiye kadar alışılmanuş bir hoşgörüyü, iyi
niyeti sergiliyordu partilerimiz. Koalisyon ola-
naklarının araştırılması, koalisyonun işlerlik
olasılığınm, gerçekleştirilmek istenen fıedef-
lerin, öncelikle masaya konulması, değişik bir
yöntemle ve uygarca olmuştur. Ucuz pazar-
hklardan, kişisel çekişmelerden de kaçınılmış-
tır. Böylece halkın mesajı, yerel seçimlerde-
kinin tersine iyi değerlendirilmiştir.
Türkiye'nin sorunları, paketler halinde, or-
taklık konuşması gündemine ahnmış, bu so-
runlara bakış açılannda derin farklılıklar gö-
rülmemiştir.
Koalisyon hükümetlerinin sakmcalı oldu-
ğu kanısı da böylece çürütülmüş, hatta bizim
gibi demokratikleşememiş ülkelerde, koalis-
yonun yararlılığı ortaya çıkmıştır.
Partileşememiş partiler
Yeni hükümetin gündeminde, en önemli so-
run olarak "demokratikleşme" paketinin yer
almış olmasını büyük memnunlukla izliyor,
bu konuya ağırlık vermek istiyoruz. Çünkü
Türkiye'nin hemen tüm sorunlarırun, siyasal
mekanizmanın "demokratikleşememiş", par-
tilerin "partileşememiş" olmasmdan kaynak-
landığına inanıyoruz. O halde siyasal meka-
nizmanın köklü bir kendini yenilemeye, çağ-
daşlaşmaya öncelik tanıması, kurum ve ku-
rullanyla "gerçek demokratikleşmeye" gerek-
sinmesi vardır. Zira çağdaş demokratikleşme-
nin bulunmadığı bir ortamda, hiçbir sorunun
özgürce konuşulup tartışılamaması, halkın
söz ve karar hakkını kullanamaması doğru-
yu yanlışlardan ayırmamızı engeller.
Burada bir sistem tartışmasına girmekte ya-
rar görüyorum. Bilindiği gibi siyasal bilimci-
lere göre hemen tüm dünyada "geleneksel
parlamenter demokrasi" giderek işlerliğini yi-
tirmeye başlamıştır. Görüntüde hukukun üs-
tünlüğüne dayanan bir düzenin özünde, "oto-
riter devletçilik" modeline dönüşmesi söz ko-
nusudur.
Yeşil Hareket ne ister?
Merkeziyetçi, tepeden yönetilme lider ve
onun çevresinde oluşan hiyerarşik elitleşmiş
kadrolarla, çağdaş demokratikleşmenin bağ-
daşamayacağı birgerçektir. Işte bu bakış açı-
smdan arayışa geçince, yeni düşünce sistem-
leri doğmuştur. Bunlar geleneksel parlamen-
ter demokrasinin alternatifleridir. Yeşil Ha-
reket de bunların en tutunarudır, siyasal bir
taleptir.
Yeşil Hareket, var olan hiçbir partiden gel-
meyen, hiçbir ideolojiden kaynaklanmayan,
sosyalizmin, kapitalizmin ulaşamadığı nokta-
da başlayan yepyeni bir alternatif harekettir.
Yeşil; din, dil, renk, ırk, müliyet, cinsiyet,
etnik farklıhk gözetmeksizin insanı insan ola-
rak görür, hiçbir ayrım gözetmez. İnsan hak
ve özgürlüklerine sonuna kadar saygılıdır.
Üzerinde yaşadığımız gezegenin bir yurttaşı
olmaya öncelik tanır. Her türlü şiddete kar-
şıdır, barışçıdır. Bütün ülkelerin insanlannı
kardeş kabul eder. Demokrasi denince taban
demokrasisini, bireysel inisiyatifın harekete
geçmiş olmasını öngörür, bireylerin söz ve ka-
rar hakkına kısıtlamasız sahip olmasını ister.
Devletin gücünün olabildiğince daraltılmasın-
dan yanadır. Kaç oy alacağını değil kaç kişi-
yi harekete geçirebileceğini, demokrasiye kat-
kıda bulunmaya ortak edebüeceğini hesaplar.
Meydanlarda vaatler üreten politikacı yerine
halkın konuşup isteklerini dile getirmesini
yeğler. Lider, hiyerarşik kadrolar yerine halk
egemenliğine, yerel yönetimlerin güçlenmesine
çaba harcar. Yani halk, yönetilen, "Baba bi-
zi kurtar" diye sızlanan kitle değil, yönetici-
lere yön veren kitledir. tşte, Yeşil olarak, ko-
alisyon kuruluşunda "demokratikleşme" pa-
ketine öncelik tanınmasına, tüm sorunların
çözümünün o pakette bulunabileceğine bu ne-
denle sevinerek inanmaktayız.
Türkiye'deki, dünyadaki değişiklerde, Sa-
yın Demirel'in kendini yenilemesinde, hatta
Sayın Yılmaz'ın ve Sayın Özal'ın bazı tavır-
lannda Yeşil Hareket'in Türk siyasi düşün-
cesine yansıyan etkilerini görmek mümkün-
dür.
Koalisyon hükümetinin çözüme kavuştur-
ması gereken bir büyük sorun da bilindiği gi-
bi PKK terorizmidir. Bu sorunu şiddetle yok
etmenin yanılgı olduğunun kabul edildiğini yi-
ne koalisyon protokolünde görüyoruz. Şunu
bû kez daha belirtelim ki bu mesele de
"demokratikleşme" paketindedir, çözüm ora-
dadır.
Türkiye'de bir etnik farklıhklar meselesi
vardır. Anadolu'ya göç eden atalanmızın bu
topraklardaki gelmiş geçmiş bütün uygarhk-
ların mirasçısı olduklan tarihi bir gerçektir.
Yani 4-5 bin yıl önceki Hititlerden bu yana,
ne kadar uygarlık, ırk gelip geçti ise biz onla-
nn bir devamıyız bugün. Yapımızdaki genler
öylesine kanşmıştır ki hiçbirimiz Orta Asya
özelliklerini taşımıyoruz. Kürt, Çerkez, Sür-
yani, Arap, Laz, Zazası ile kaynamış bir kit-
leye dönüşen Türkiye insanımn etnik farklı-
lıkları saklanamaz.
İtalyan kenti New York
Tam bir demokratik özgürlük içinde, iste-
yen herkes ben Kürt kökenliyim, ben Erme-
ni, Çerkez, Abaza, Zaza, Arnavut kökenliyim
PARİS'TEN SELÇUK DEMİREL
diyebilmeli. Tıpkı ABD'de ben Italyan, Al-
man, Irlandalı kökenliyim; ama Amerikalı-
yım denildiği gibi. Ilginçtir, Birleşik Ameri-
ka Kongresi'nde Ingilizce, Almancaya karşı,
bir oy farkla "Resmi Dil" olarak kabul edil-
miştir. Her yurttaş hem anadilini hem de In-
gilizceyi konuşur. Hatta, "New York, dün-
yanın en büyük İtalyan kentidir" diye espri
yapan ltalyan kökenli Amerikah, Amerika-
lılık için çöllerde, Korelerde canını verir. Ay-
m kahramanlığı yüzyıllar boyunca Kürt kö-
kenli yurttaşımız da yapmıştır. O halde, de-
mokratikleşmeye öncelik tanınır, bütün vaat-
ler ertelenip sadece tam bir demokratikleşme-
ye gidilirse, PKK militanlarının elinde kozla-
n kalmayacaktır.
Ekonomik btiyüme tutkusu
Ülkeyi bezdiren bir başka sorun da ekono-
midir. Bugünkü sıkıntılı duruma düşmenin
nedenleri, doğal, kültürel, sosyal, siyasal, psi-
kolojik dengelerin, ekolojik sistemin yok ol-
ması pahasına ekonomik büyüme tutkusudur,
aşın tüketim toplumu yaratma politikalandır.
Koalisyon partileri, seçim meydanlarından,
çok bol keseden vaatler savurarak geldiler.
Bol yatırım, daha çok sanayi vb. umutlar da-
ğıtmanın faturası çok ağır olacak. Ekonomi
dar boğazlara girecektir. Oysa bugün dünya,
"Bergen" konferansında bizim de imzaladı-
ğımız ve 1992'de Brezilya'da bütün ülkelerin
onaylayacağı bir sanayüeşme kısıtlamasına gi-
decek, gelişmiş ülkeler sanayi ürünlerinde yüz-
de 50 indirim yapacaklar.
Şimdi koalisyon partileri, demokratikleş-
meyi gerçekleştirerek iki yıl içinde siyasi me-
kanizmayı yeniden yapılanmaya kavuştunıp
gerçek bir demokratik seçime gitmelidirler.
Devletin 'Baba'lığı ~
Çünkü bu seçimler, bu koalisyon, bu baş-
langıç, ülkeye yeni bir siyasal ufuk açmıştır.
Ancak bu siyasal yapılanma ile partileşeme-
miş partilerle, "Devlet Baba"nın politik ba-
balığıyla yola devam etmeye soluğumuzun ye-
teceğini sanmıyoruz.
Yeşike bakınca, ekonomik sorunların çö-
zümlerinin de "demokratikleşme" paketinde
olduğuna inanıyoruz. Tüm siyasal kararlar-
da tabandaki en küçük birim ve bireylerin, söz
ve karar hakkına katıhmcılığa ulaşmadan,
yanlışlardan kurtulmak olanaksızdır. Göko-
va'da, Ulndağ'da, Orhaneli Termik Santra-
lı'nda trilyonlar harcanarak, oralardaki hal-
ka söz hakkı tanınmadan, onların direnişle-
rine rağmen bu işlerin yapılması, ekonomide
karar mekanizmasının demokratik bazda iş-
lememiş olmasındandır. " Aliağa Projesi" de
öyledir.
Üzerinde yaşadığımız gezegenin kaynakla-
rı sınırsız değildir. Bu kaynakları savurganca
kullanan ekonomi, dünyayı yokluğa süriikler-
ken öte yanda korkunç sanayi çöplükleri ya-
ratmakta, insanbğın can düşmanı çevre sorun-
ları, ekolojik tükeniş doğmaktadır.
Sayın Demirel'le otuz yılı aşan bir hukuku-
muz vardır. Aynı partinin kuruluş safhasm-
da, üst düzey sorumluluklar paylaştık. Onun
hep hayranı oldum. Yollanmızın ayrüması da
yine ona saygı ve sevgimden olmuştu. Demi-
rel'in bugünkü büyük değişİmini, kendini ye-
nilemesini de takdirle izliyorum. Ancak yine
de tüm gücünü demokratikleşmeye verip vak-
tinde yeni bir seçime gidilmesini diliyorum.
SAYIN VATANDAŞLARIMIZ
SAYIN BAYİLERİMİZ
19.12.1991 Perşembe günü sabahından itibaren etiket fiyatı üze-
rinden satış uygulaması daha Önce kaldırılmış bulunan ithal sigara-
lann parekende satış fiyatlan aşağıda gösterildiği şekilde belırlen-
miştir.
Marlboro 100'S, Martbora Lights, Pariiament 100'S, Camel 100'S,
Camel K/S, Camel Lights, Satem 100'S, Barcley 100'S, Kent 100'S,
Silkcut 100'S, Silkcut K/S, Cartier, Dunhill Int, Peter Stuyvesant sigara-
ları paketi 9.000.- TL. üzerinden,
Rothmans Int, Rothmans K/S, J. Player Special, H.B. 100'S, Ern-
te 23, West 100'S, Kim Slim Size sigaraları paketi 8.500.- TL. üzerin-
den,
Samsun 216, Samsun Gold, Samsun Light, Hanımeli K/S, Hanı-
meli 100'S, Efes, Senatör sigaraları paketi 7.500.-TL. üzerinden,
Lüks Harman sigarası paketi 3.000.- TL. üzerinden,
Satılacaktır.
Bunun dışında kalan tüm yabancı mamuller ile yerli sigara ve
içkiler eskiden olduğu gibi etiket fiyatlarından satılmasma devam
edilecektir.
İzmir sigarası ve kibr'ıt fiyatlannda herhangi bir değişiklik
yapılmamıştır.
. Saygıtartmızla. , *
İLAN
ANKARA 4. ASLİYE
HUKUK MAHKEMESİ
Esas No: 1990/335
Oğulbey Köyü-Gölbaşı adre-
sinde bulunan davalı Yeter Gü-
ler'e davacı öraer Atak tarafın-
dan davalılar Yeter Güler-
Ramazan öğretici aleyhine açmış
olduğu senet iptali davasının yar-
gılaması sonunda,
Dava konusu Gölbaşı tcra Mü-
dürlüp'nün 1990 (50 sayüı takip
dosyasında 1.2.1990 vadeli aja-
caklısı Yeter Güler borçlusu
ömer Atak oUn 10.000.000 lira
değerindeki senedin iptaline,
Davacı tarafından yapılan
113.000 lira yarplaraa gideri ile
715.000 lira vekâlet ücretinin ve
300.000 lira harcın Rama2an öğ-
retici ve sizden akıunasına karar
verilmiştir.
tlan tarihinden itibaren 15 gün
içerisinde adı geçen davaiının
mahkeme karannı temyiz edebi-
leceğine, aksi halde hükmün ke-
sinleşeceğine mahkeme kaıannın
tebligi yerine kaim olmak uzere
ilan olunur. 16.12.1991
Basın: 46813
KUVVET LORDOĞLU
i D I K O Y
SÜRKUR
SÜRÜCÜ
KURSU
Hafta Sonu - Hatta Içl
(GürKİûz-Akşam)
81. dönem kayıtiarımız
devan edıyor
TAKStTLE
KADIKÖY
(Söğütlüçeşnıs Camıı yanı)
Tet-349 18 24-336 02 06 - 336 02 79
Fox;349 18 25
tNGtLİZCryi 8
ayda koBUfan »i»
Amcrlkab
dofltlannıızla
B^uriye Cad. 62/: M9 59 »
Der Anfang des Friedens-
reiches entsteht in uns, wenn
wir den Frieden in uns tra-
gen. Kostenlose Info. Uni-
verselles Leben e.V. 10/4 87
Würzburg, Postf. 5643.
GAYRİ MENKULÜN AÇIK ART1RMAİLANI
BOYABAT İCRA MEMURLUĞU'NDAN
Dosya No: 1990/21 Tal.
Satılmasma kaıar verilen gayri menkulün cinsi, kıymeti, adedi, ev-
safı:
Boyabat Tapusunun Kemaldede Mahallesi pafta: 1, ada: 406, SH.
1328 Parsel: 46'da kayıtlı 3907.01 m:
lik gayri raenkul, Arme sistem
çatı kaplamalı eternit kaplı parke binası ile idare binası olarak kulla-
nılan 2 katlı betonarme bina, ayrıca parke fabrikası içerisinde 280^
lik, 100'lük şerit 2 adet olup 2 adet yan alma ve bir de ba$ kesme ma-
kinesi, 1 adet kalorifer kazanı ve teferruatı ile aynca 1 Polonya ve
135 lik 2 adet ağaç kesme motoru. Elektrik trafosu, teçzihatı ki bu
makineler gayri menkulün mütemmın cüzi olup toplam 400.000.000
TL ye satılıktır.
hnar Durumu: Boyabat Belediye BaşkanUgı'nın 9.12.1991 tarih 5/398
sayılı yazılan gereği imarlıdır. Geniş bilgi dosyada mevcuttur.
Satış şartlan:
1- Satış: 7.2.1992 günü saat 14.00"den 14.30'a kadar Boyabat Hü-
kümet Konağı karşısındaki parkta açık artınna suretiyle yapılacak-
tır. Bu artırrnada tahmin edilen kıymeün %75'ini ve rüçhanlı alacak-
lılaı varsa alacaklan mecmuunu ve satış masraflarını geçmek şartı
ile ihale olunur. Böyle bir bedelle alıcı çıkmazsa en çok artıranın ta-
ahhüdü baki kalmak şartıyla 17.2.1992 günü aynı yerde saat 14.30'da
ikinci artırma^ çıkarılacaktır. Bu artırmada da rüçhanh alacaklıla-
rın alacağmı ve satış masıanannı geçmesi şartiyle en çok °7o 40 be-
delle arurana ihale olunur.
2- Artırmaya iştirak edeceklerin, tahmin edilen kıymetin %20'si ni-
spetinde pey akçesi veya bu miktar kadar milli bir bankarun teminat
mektubunu vermeleri lazımdır. Satış peşin para iledir, alıcı istediğin-
de 20 günü geçmemek üzere mehil verilebilir. Dellaliye resmi, ihale
pulu, tapu harç ve masraflan alıcıya aittir. Birikmiş vergiler satış be-
dehnden ödenir.
3- Ipotek sahibi alacakhlarla diğeı ilgililerin (+) bu gayn nıenkul
üzerindeki haklannı hususiyle faiz ve masrafa dair olan iddialannı
dayanağı belgeler ile on beş gûn içinde dairemize bildirmeleri lazım-
dır. Aksi takdirde hakları tapu sicili ile sabit olmadıkça paylaşma-
dan hariç bırakılacaklardır.
4- Satış bedeli hemen veya verilen mühlet içinde odenmezse lcra
ve îflas Kanunu'nun 133. maddesi gereğince ihale feshedilir. tki ihale
arasındaki farktan ve %30 faizden alıcı ve kefülerı mesul tutulacak
ve hiçbir hükme hacet kalmadan kendilerinden tahsil edilecektir.
5- Şartname, ilan tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için dai-
rede açık olup masrafı verildiği takdirde isteyen alıaya bir örneği gön-
derilebilir.
6- Satışa iştirak edenlerin şartname>i gönnüş ve münderecatını kabul
etmiş sayılacakları, başkaca bilgi almak isteyenlerin 1990'21. Tal. sa-
yıh dosya numarasıyla memurluğumuza başvurmalan ilan olunur.
13.12.1991
(+) tlgililer tabirine irtifak hakkı sahipleri de dahildir.
Makineler ve TüketimAşağı yukan hepimiz birer makineye veya makinelere sahip
olmakla yirminci yüzyılın son çeyreğine şükran borçluyuz. El-
bette makinelerimizin türü, cinsi, kalitesi arasında oldukça cid-
di larklar mevcut. Ama bunlar hepımizin birer makine kullanıcı-
sı olmasını engellemiyor.
Elektronik hesap makirielerinın ortaya çıktığı günleri düşünü-
yorum. Duyulan hayranlık ve şaşkınlık neredeyse o dönem bir
kuşağın tümünü büyülemişti. Herhalde hiçbirimiz aradan on yıl
geçince, bu küçük makinelerin hediye bile olamayacak derece-
de ucuzlayacağını düşünmemiştik.
Bugün sıradan sayılabilecek bir evdeki elektrikli aletler bile
oldukça geniş bir tüketici topluluğunun çoktan hizmetine girdi.
Şimdilik çok yaygın bulunmayan çağdaş elektronik müzik set-
leri. bilgisayarlar ve kompakt diskin de yakın bir zamanda sıra-
danlaşacağından hiç kuşkum kalmadı. Ancak asıl kuşku duy-
duğum ve hatta zaman içinde endişelendiğim bir nokta var: Biz
sıradan makine kullanıcıları bu giderek hızlanan tempoya nasıl
ayak uyduracağız?
Sorun, öyle görünüyor ki bu makinelerin satın alınması veya
servis sonrası hizmetlerinin verilmesinden çok daha karmaşık
bir nitelikte. Elbette bütün makineler bir veya birkaç hizmeti sun-
mak için biz tüketicilerin emrine "cüzi bir bedet" karşılığında su-
nulmuşlardır. Hizmetimize sokulan bu araçlan reddetmek gibi
bir düşüncemiz de şimdilik yok. Ama galiba kullanırken bizler
de naçizane bu makinelerin hizmetine giriveriyoruz. Üstelik bu
makinelere hizmet etme olgusu makinelerin bizim hizmetimiz-
de olduklannı sandığı- _ . . . . . . .
Son kuşak bilgisayarlar,
artık kendllerini yeni
dunımlara göre
uyarlayacak biçimlerde
tasarlanmaktadır. Yani bu
akıllt bilgisayarlar belki de
bir gün bizlere hizmet
vermeyi
reddedebileceklerdir.
mız bir andan itibaren
başlıyor.
Once, makineler han-
gi düzeyde olursa olsun-
lar, bizleri getirdikleri
konforiannın rahat ve
yumuşak kollarına alır-
lar. Bu sıcak sanlma, bir
süre sonra beklenen et-
kiyi getirecektir; önce
gevşeme, biraz alışma
ve beraberinde kullan-
ma kolaylığı, son aşa-
mada benimsenme,
Böyle başlayan ilk sıcak
ilişkiler bir süre sonra yokluğunda sanki dayanılmayacak bir tutku
haline gelecektir.
Önce, "Hesap makinemi nerede unuttum," şeklindeki basit bir
şikâyet bir süre sonra, "Şu program disketimi gene kim aldı?"
biçimindeki ciddi itirazlara bile dönüşecektir.
Sevgili makinelerimiz bu alışkanlık aşamasında ilk handikap-
lartnı da alt etmiş olurlar.
Artık bu aşamada ister iyi bir kullanıcı olalım ve makineleri-
mizin tüm ayrıntılannı bilelim, isterse tek bir özelliğinden yarar-
lanalım, aslında sonuç pek değişmemektedir. Makinemizin yok-
luğufconforeksikliğidir ve zamandan kayıptır. Konforuna alıştı-
ğımız kaleler asla teslim edilmemeliler, hatta gerekirse bu uğurda
yeni kaleler bile ele geçirilir.
Yeni makineler ve yeni alışkanlıklarımız birbirlerini izledikçe
makinelerin giderek daha akıllı hale gelip bizleri kendileri-
nin hizmetine sokmak gibi bir düşünce hayal ürünü olmaktan
çıkıyor. Çünkü son kuşak bilgisayarlar, artık kendilerini yeni du-
rumlara göre uyarlayacak biçimlerde tasarlanmaktadır. Yani bu
akıllı bilgisayarlar belki de bir gün bizlere hizmet vermeyi red-
dedebileceklerdir.
Kullandığımız ve bize hizmet eden her türlü makine derin bir
teknik bilginin ve uzmanlığın ürünüdür. Ancak makineler, özün-
de yaptıklan ne olursa olsun, bizim istediğimiz zamanda ve her-
kesin ulaşabileceği niteliklerde olmalı. Bize hizmet verirken ba-
sit bir alışkanlığımız haline gelmemelı ve bizi bir tüketim çılgını
haline sokmamalıdır.
Sonuç olarak makineler de tutarlı tüketim araçlan olarak ta-
sarlanmışlardır Niçin bir gün tasarlayanlar en az kendileri ka-
dar zekilerinı yaratmasınlar..
Dr. KUVVET LORDOĞLU, Marmara Universitesi öğ-
retim üyesidir.