14 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 20 ARALIK 1991 BELKİ MURAT BELGE HEP Kongresi ve Mesut Yılmaz Yemin töreniyle köpürmüştük, sonra yatışır gjbi olduk. İnsan psikolojisinın aslında iyi bir tarafı var: Aynı duygu yoğunluğunu uzun zaman sürdüremiyor. Yoksa kesin sirke değil, asit küpü gibi aşınır giderdik. Şimdı de HEP Kong- resi oldu, yeniden köpürdük. Apo'nun annesi, onun 9lini öpenler, "Biji Apo" diye bağıranlar vb. Ardından, olayla ilgili görüşlerini bildiren siyasi sorumlular şimdi manşet- lerde. Bu arada ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz. "Her fanatizm kendi karşıtını doğurur" demiş. Gazetenin spotunu görünce bu sözü beğendım. Haberi okuyunca baktım ki Mesut Yılmaz, böyle davranan Kürt- lerin fanatizmine karşı bir Türk fanatizminin doğacağını söylüyormuş. Bu durumda, sözün pek beğenilecek yanı kalmadı. "Ulus-dev!et"ın, Fransız Devrimi ile biçimlenen teori- sine göre farklı kökenlerden insanlar aynı ulus-devlet sı- nırları içinde yaşayabilir; devlet bu insanlara eş/f rnesafe almakla yükümlüdür. Bu yapıda bir ülkede yaşayan insan- ların, o ülkenin egemen "etnik grubu" ile her bakımdan özdeşleşmelerınin herhangi bir gereği yoktur. Şimdi, Türkiye'de yaşayan Kürtler, elbette ki "Türkiye- li", ama "Türk" değil. Eğer bu ülkeyi insanların yaşamak- tan mutluluk duyacağı bir üike halini getirdiğinizi aklınız kesiyorsa, Rum ya da Kürt kökenli birinin "Ne mutlu Tür- kiyeliyim diyene" demesini veya bu doğrultuda davran- masını da isteyebilirsiniz. Ama bir Rumun ya da bir Kür- dün "Ne mutlu Türküm diyene" demesini talep etmeye hakkınız yoktur. Alsaslı veya Korsikalı, "Fransızım" demi- yor, "Fransalıyım", Evet, fanatizm kendi karşıtını doğurur. HEP Kongresi'ndeki duygusal tepküeri, özeilikle de 12 Eylül döneminde doludizgin koşan fanatizm doğurdu. dıyor, ünlü üniter devlet geleceğinın hâlâ çok güçlü oldu- ğu o ülkede. Akıl almaz bir çifte-standartlılık içinde bir şeyler ya- zıp söyleyip duruyo- ruz ne zamandır. Mesut Yılmaz Bul- garistan'da yaşıyor olsaydı, her sabah okulda "Bulgarım, doğruyjm, çalışkanım" demekten hoşlanır mıydı? Okulunun her sı- nıfında, yaşadığı yerın her sokağında, "Ne mutlu Bulga- rım diyene" sloganları yazılı olsa, her gün bunlara bak- mak ve zaman zaman bunları yüksek sesle söylemekten "mutluluk" duyar mıydı? Bazı ülkeler var, değişik halklardan oluşuyor, ama ad- lan o haîklardan bırini anlatmıyor. Örneğir. Kanadada Anglo-Sakson ve Fransız kökenliler var. ama "Kanada" adı ikisine de ait. Belçika, Valon'u da içeriyor. Flaman'ı da. Amerika'da karışım çok daha zengin. Oradaki okulla- ra da bizim "Türküm, doğruyum"u andıran bir ant vardır, ama orada "Birleşık Devletler bayrağına ve onun temsil ettiği millete" sadakat andı içilir. Bu "millef'in içinde İn- giltere'den gelen de vardır, Polonya'dan gelen de. Doğuda da var bunun benzerleri: Iraklı olunca ille Arap, İranlı olunca ille Fars olmanız gerekmiyor. Saydığım bü- tün bu örneklerde her şey güllük gülistanlık değil üstelik. Yani bizdeki gibi "Türkiyeli" olmak eşittir "Türk" olmak türünden bir baskı uygulamadıkları halde farklı milli kö^ kenlerden gelenlerin kesin mutluluğunu sağlamış değii- lerdır. Çünkü hiç de kolay çözülür bir sorun değil bu bü- tün dünyada. Bir tek bizim başımızda değil bu sorun, çözüm düşün- mek için de kafamızı çevirip biraz kendi dışımızdakilere bakmamız gerek. Bunu yaptığımızda, Mesct Yılmaz cjibt politikacıların dünyada ne kadar ayrıksı durduğunu daha iyi görebiliriz. Ama Avrupa ile bütünleşmek isteyen, bizi aralarına <?lmıyorlar diye tepki duyan basınımız da aynı işi yapsa iyi olacak. Sahiden Avrupalı olmak istiyorsak, oradaki olçüiere uyalım. Koca bir toplumu önyargılarla ko- şullandırıp sonra da o önyargılara dalkavukluk etmekten vazgeçelim. Her fırsatta "milli duygu" yaygarası yapa vapa bu koca toplumu çok kötü oir geleceğe hazııladığ'mızı kavramak sorumluluğunu gösterelim artık. Evet, fanatizm kendi karşıtını doğurur. HEP Kongresi'n- deki duygusal tepkileri, özeilikle de 12 Eylül döneminde dolu dizgin koşan fanatizm doğurdu. Herkesin bir durup serinkenlılıkla düşünmesinin ve "Acaba ben ne yapıyo- rum" demesinin zamanıdır. AaKAYBlMIZ Şirketimizin şirket genel sekreterliği görevinden emekli, Galatasaray Lisesi 1942 yılı mezunu, değerli büyüğümüz İSKENDER N.TANER'i 18 Aralık 1991 günü kaybetmiş bulunuyoruz. Cenazesi 20 Aralık Cuma günü Teşvikiye Camii'nde kıhnacak öğle namazını müteakip Zincirlikuyu Mezarlığı'ndaki aile kabrinde toprağa verilecektir. Merhurna Tanrı'dan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağlığı dileriz. NETAŞ Eşitlik ve özgürlük savaşımı KADINKENDİNİ ARIYOR • Horlanai, asağılanan, bir "hiç" yerins konan... • Erkeğin üs- tunlüğü ehan*siyltbûrûtûlen... • Kocalarından dayak yiyen... • Dört durar srasıia kapatılmış... • Sürekli ezilen ve sömürü- l«n.v • H»r tür mttluluktan payını alamayan kadınlar... HİKMXT SAİJfin bu yeni çıkan kitabını okumaiısınız. DYP -SHP Koa lis>onu ve Yeşil Yaklaşım Bu koalisyon, bu başlangıç, ülkeye yeni bir siyasal ufuk açmıştır. Ancak bu siyasal yapılanma ile partileşememiş partilerle, "Devlet Baba"rnn politik babalığıyla yola devam etmeye soluğumuzun yeteceğini sanmıyoruz. Prof. Dr. CELAL ERTUĞ Yeşiller Partisi Kurucü Genel Başkanı 20 Ekim seçimleri, Türkiye'de yeni bir si- yasal dönemin başlangıcı olmuştur. Seçim so- nuçları, parlamento aritmetiği, bir koalisyon zorunluğunu da beraberinde getirmiştir. Türkiye insanının sağduyusu, 26 Mart yerel seçimlerinde de aynı "mesajı" vermişti, tek partiyi değil, ortak yönetimi istiyordu. Seçim kampanyası, seçimlerin yorumu, hü- kümet kurmadaki karar ve seçenekleriyle, şimdiye kadar alışılmanuş bir hoşgörüyü, iyi niyeti sergiliyordu partilerimiz. Koalisyon ola- naklarının araştırılması, koalisyonun işlerlik olasılığınm, gerçekleştirilmek istenen fıedef- lerin, öncelikle masaya konulması, değişik bir yöntemle ve uygarca olmuştur. Ucuz pazar- hklardan, kişisel çekişmelerden de kaçınılmış- tır. Böylece halkın mesajı, yerel seçimlerde- kinin tersine iyi değerlendirilmiştir. Türkiye'nin sorunları, paketler halinde, or- taklık konuşması gündemine ahnmış, bu so- runlara bakış açılannda derin farklılıklar gö- rülmemiştir. Koalisyon hükümetlerinin sakmcalı oldu- ğu kanısı da böylece çürütülmüş, hatta bizim gibi demokratikleşememiş ülkelerde, koalis- yonun yararlılığı ortaya çıkmıştır. Partileşememiş partiler Yeni hükümetin gündeminde, en önemli so- run olarak "demokratikleşme" paketinin yer almış olmasını büyük memnunlukla izliyor, bu konuya ağırlık vermek istiyoruz. Çünkü Türkiye'nin hemen tüm sorunlarırun, siyasal mekanizmanın "demokratikleşememiş", par- tilerin "partileşememiş" olmasmdan kaynak- landığına inanıyoruz. O halde siyasal meka- nizmanın köklü bir kendini yenilemeye, çağ- daşlaşmaya öncelik tanıması, kurum ve ku- rullanyla "gerçek demokratikleşmeye" gerek- sinmesi vardır. Zira çağdaş demokratikleşme- nin bulunmadığı bir ortamda, hiçbir sorunun özgürce konuşulup tartışılamaması, halkın söz ve karar hakkını kullanamaması doğru- yu yanlışlardan ayırmamızı engeller. Burada bir sistem tartışmasına girmekte ya- rar görüyorum. Bilindiği gibi siyasal bilimci- lere göre hemen tüm dünyada "geleneksel parlamenter demokrasi" giderek işlerliğini yi- tirmeye başlamıştır. Görüntüde hukukun üs- tünlüğüne dayanan bir düzenin özünde, "oto- riter devletçilik" modeline dönüşmesi söz ko- nusudur. Yeşil Hareket ne ister? Merkeziyetçi, tepeden yönetilme lider ve onun çevresinde oluşan hiyerarşik elitleşmiş kadrolarla, çağdaş demokratikleşmenin bağ- daşamayacağı birgerçektir. Işte bu bakış açı- smdan arayışa geçince, yeni düşünce sistem- leri doğmuştur. Bunlar geleneksel parlamen- ter demokrasinin alternatifleridir. Yeşil Ha- reket de bunların en tutunarudır, siyasal bir taleptir. Yeşil Hareket, var olan hiçbir partiden gel- meyen, hiçbir ideolojiden kaynaklanmayan, sosyalizmin, kapitalizmin ulaşamadığı nokta- da başlayan yepyeni bir alternatif harekettir. Yeşil; din, dil, renk, ırk, müliyet, cinsiyet, etnik farklıhk gözetmeksizin insanı insan ola- rak görür, hiçbir ayrım gözetmez. İnsan hak ve özgürlüklerine sonuna kadar saygılıdır. Üzerinde yaşadığımız gezegenin bir yurttaşı olmaya öncelik tanır. Her türlü şiddete kar- şıdır, barışçıdır. Bütün ülkelerin insanlannı kardeş kabul eder. Demokrasi denince taban demokrasisini, bireysel inisiyatifın harekete geçmiş olmasını öngörür, bireylerin söz ve ka- rar hakkına kısıtlamasız sahip olmasını ister. Devletin gücünün olabildiğince daraltılmasın- dan yanadır. Kaç oy alacağını değil kaç kişi- yi harekete geçirebileceğini, demokrasiye kat- kıda bulunmaya ortak edebüeceğini hesaplar. Meydanlarda vaatler üreten politikacı yerine halkın konuşup isteklerini dile getirmesini yeğler. Lider, hiyerarşik kadrolar yerine halk egemenliğine, yerel yönetimlerin güçlenmesine çaba harcar. Yani halk, yönetilen, "Baba bi- zi kurtar" diye sızlanan kitle değil, yönetici- lere yön veren kitledir. tşte, Yeşil olarak, ko- alisyon kuruluşunda "demokratikleşme" pa- ketine öncelik tanınmasına, tüm sorunların çözümünün o pakette bulunabileceğine bu ne- denle sevinerek inanmaktayız. Türkiye'deki, dünyadaki değişiklerde, Sa- yın Demirel'in kendini yenilemesinde, hatta Sayın Yılmaz'ın ve Sayın Özal'ın bazı tavır- lannda Yeşil Hareket'in Türk siyasi düşün- cesine yansıyan etkilerini görmek mümkün- dür. Koalisyon hükümetinin çözüme kavuştur- ması gereken bir büyük sorun da bilindiği gi- bi PKK terorizmidir. Bu sorunu şiddetle yok etmenin yanılgı olduğunun kabul edildiğini yi- ne koalisyon protokolünde görüyoruz. Şunu bû kez daha belirtelim ki bu mesele de "demokratikleşme" paketindedir, çözüm ora- dadır. Türkiye'de bir etnik farklıhklar meselesi vardır. Anadolu'ya göç eden atalanmızın bu topraklardaki gelmiş geçmiş bütün uygarhk- ların mirasçısı olduklan tarihi bir gerçektir. Yani 4-5 bin yıl önceki Hititlerden bu yana, ne kadar uygarlık, ırk gelip geçti ise biz onla- nn bir devamıyız bugün. Yapımızdaki genler öylesine kanşmıştır ki hiçbirimiz Orta Asya özelliklerini taşımıyoruz. Kürt, Çerkez, Sür- yani, Arap, Laz, Zazası ile kaynamış bir kit- leye dönüşen Türkiye insanımn etnik farklı- lıkları saklanamaz. İtalyan kenti New York Tam bir demokratik özgürlük içinde, iste- yen herkes ben Kürt kökenliyim, ben Erme- ni, Çerkez, Abaza, Zaza, Arnavut kökenliyim PARİS'TEN SELÇUK DEMİREL diyebilmeli. Tıpkı ABD'de ben Italyan, Al- man, Irlandalı kökenliyim; ama Amerikalı- yım denildiği gibi. Ilginçtir, Birleşik Ameri- ka Kongresi'nde Ingilizce, Almancaya karşı, bir oy farkla "Resmi Dil" olarak kabul edil- miştir. Her yurttaş hem anadilini hem de In- gilizceyi konuşur. Hatta, "New York, dün- yanın en büyük İtalyan kentidir" diye espri yapan ltalyan kökenli Amerikah, Amerika- lılık için çöllerde, Korelerde canını verir. Ay- m kahramanlığı yüzyıllar boyunca Kürt kö- kenli yurttaşımız da yapmıştır. O halde, de- mokratikleşmeye öncelik tanınır, bütün vaat- ler ertelenip sadece tam bir demokratikleşme- ye gidilirse, PKK militanlarının elinde kozla- n kalmayacaktır. Ekonomik btiyüme tutkusu Ülkeyi bezdiren bir başka sorun da ekono- midir. Bugünkü sıkıntılı duruma düşmenin nedenleri, doğal, kültürel, sosyal, siyasal, psi- kolojik dengelerin, ekolojik sistemin yok ol- ması pahasına ekonomik büyüme tutkusudur, aşın tüketim toplumu yaratma politikalandır. Koalisyon partileri, seçim meydanlarından, çok bol keseden vaatler savurarak geldiler. Bol yatırım, daha çok sanayi vb. umutlar da- ğıtmanın faturası çok ağır olacak. Ekonomi dar boğazlara girecektir. Oysa bugün dünya, "Bergen" konferansında bizim de imzaladı- ğımız ve 1992'de Brezilya'da bütün ülkelerin onaylayacağı bir sanayüeşme kısıtlamasına gi- decek, gelişmiş ülkeler sanayi ürünlerinde yüz- de 50 indirim yapacaklar. Şimdi koalisyon partileri, demokratikleş- meyi gerçekleştirerek iki yıl içinde siyasi me- kanizmayı yeniden yapılanmaya kavuştunıp gerçek bir demokratik seçime gitmelidirler. Devletin 'Baba'lığı ~ Çünkü bu seçimler, bu koalisyon, bu baş- langıç, ülkeye yeni bir siyasal ufuk açmıştır. Ancak bu siyasal yapılanma ile partileşeme- miş partilerle, "Devlet Baba"nın politik ba- balığıyla yola devam etmeye soluğumuzun ye- teceğini sanmıyoruz. Yeşike bakınca, ekonomik sorunların çö- zümlerinin de "demokratikleşme" paketinde olduğuna inanıyoruz. Tüm siyasal kararlar- da tabandaki en küçük birim ve bireylerin, söz ve karar hakkına katıhmcılığa ulaşmadan, yanlışlardan kurtulmak olanaksızdır. Göko- va'da, Ulndağ'da, Orhaneli Termik Santra- lı'nda trilyonlar harcanarak, oralardaki hal- ka söz hakkı tanınmadan, onların direnişle- rine rağmen bu işlerin yapılması, ekonomide karar mekanizmasının demokratik bazda iş- lememiş olmasındandır. " Aliağa Projesi" de öyledir. Üzerinde yaşadığımız gezegenin kaynakla- rı sınırsız değildir. Bu kaynakları savurganca kullanan ekonomi, dünyayı yokluğa süriikler- ken öte yanda korkunç sanayi çöplükleri ya- ratmakta, insanbğın can düşmanı çevre sorun- ları, ekolojik tükeniş doğmaktadır. Sayın Demirel'le otuz yılı aşan bir hukuku- muz vardır. Aynı partinin kuruluş safhasm- da, üst düzey sorumluluklar paylaştık. Onun hep hayranı oldum. Yollanmızın ayrüması da yine ona saygı ve sevgimden olmuştu. Demi- rel'in bugünkü büyük değişİmini, kendini ye- nilemesini de takdirle izliyorum. Ancak yine de tüm gücünü demokratikleşmeye verip vak- tinde yeni bir seçime gidilmesini diliyorum. SAYIN VATANDAŞLARIMIZ SAYIN BAYİLERİMİZ 19.12.1991 Perşembe günü sabahından itibaren etiket fiyatı üze- rinden satış uygulaması daha Önce kaldırılmış bulunan ithal sigara- lann parekende satış fiyatlan aşağıda gösterildiği şekilde belırlen- miştir. Marlboro 100'S, Martbora Lights, Pariiament 100'S, Camel 100'S, Camel K/S, Camel Lights, Satem 100'S, Barcley 100'S, Kent 100'S, Silkcut 100'S, Silkcut K/S, Cartier, Dunhill Int, Peter Stuyvesant sigara- ları paketi 9.000.- TL. üzerinden, Rothmans Int, Rothmans K/S, J. Player Special, H.B. 100'S, Ern- te 23, West 100'S, Kim Slim Size sigaraları paketi 8.500.- TL. üzerin- den, Samsun 216, Samsun Gold, Samsun Light, Hanımeli K/S, Hanı- meli 100'S, Efes, Senatör sigaraları paketi 7.500.-TL. üzerinden, Lüks Harman sigarası paketi 3.000.- TL. üzerinden, Satılacaktır. Bunun dışında kalan tüm yabancı mamuller ile yerli sigara ve içkiler eskiden olduğu gibi etiket fiyatlarından satılmasma devam edilecektir. İzmir sigarası ve kibr'ıt fiyatlannda herhangi bir değişiklik yapılmamıştır. . Saygıtartmızla. , * İLAN ANKARA 4. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ Esas No: 1990/335 Oğulbey Köyü-Gölbaşı adre- sinde bulunan davalı Yeter Gü- ler'e davacı öraer Atak tarafın- dan davalılar Yeter Güler- Ramazan öğretici aleyhine açmış olduğu senet iptali davasının yar- gılaması sonunda, Dava konusu Gölbaşı tcra Mü- dürlüp'nün 1990 (50 sayüı takip dosyasında 1.2.1990 vadeli aja- caklısı Yeter Güler borçlusu ömer Atak oUn 10.000.000 lira değerindeki senedin iptaline, Davacı tarafından yapılan 113.000 lira yarplaraa gideri ile 715.000 lira vekâlet ücretinin ve 300.000 lira harcın Rama2an öğ- retici ve sizden akıunasına karar verilmiştir. tlan tarihinden itibaren 15 gün içerisinde adı geçen davaiının mahkeme karannı temyiz edebi- leceğine, aksi halde hükmün ke- sinleşeceğine mahkeme kaıannın tebligi yerine kaim olmak uzere ilan olunur. 16.12.1991 Basın: 46813 KUVVET LORDOĞLU i D I K O Y SÜRKUR SÜRÜCÜ KURSU Hafta Sonu - Hatta Içl (GürKİûz-Akşam) 81. dönem kayıtiarımız devan edıyor TAKStTLE KADIKÖY (Söğütlüçeşnıs Camıı yanı) Tet-349 18 24-336 02 06 - 336 02 79 Fox;349 18 25 tNGtLİZCryi 8 ayda koBUfan »i» Amcrlkab dofltlannıızla B^uriye Cad. 62/: M9 59 » Der Anfang des Friedens- reiches entsteht in uns, wenn wir den Frieden in uns tra- gen. Kostenlose Info. Uni- verselles Leben e.V. 10/4 87 Würzburg, Postf. 5643. GAYRİ MENKULÜN AÇIK ART1RMAİLANI BOYABAT İCRA MEMURLUĞU'NDAN Dosya No: 1990/21 Tal. Satılmasma kaıar verilen gayri menkulün cinsi, kıymeti, adedi, ev- safı: Boyabat Tapusunun Kemaldede Mahallesi pafta: 1, ada: 406, SH. 1328 Parsel: 46'da kayıtlı 3907.01 m: lik gayri raenkul, Arme sistem çatı kaplamalı eternit kaplı parke binası ile idare binası olarak kulla- nılan 2 katlı betonarme bina, ayrıca parke fabrikası içerisinde 280^ lik, 100'lük şerit 2 adet olup 2 adet yan alma ve bir de ba$ kesme ma- kinesi, 1 adet kalorifer kazanı ve teferruatı ile aynca 1 Polonya ve 135 lik 2 adet ağaç kesme motoru. Elektrik trafosu, teçzihatı ki bu makineler gayri menkulün mütemmın cüzi olup toplam 400.000.000 TL ye satılıktır. hnar Durumu: Boyabat Belediye BaşkanUgı'nın 9.12.1991 tarih 5/398 sayılı yazılan gereği imarlıdır. Geniş bilgi dosyada mevcuttur. Satış şartlan: 1- Satış: 7.2.1992 günü saat 14.00"den 14.30'a kadar Boyabat Hü- kümet Konağı karşısındaki parkta açık artınna suretiyle yapılacak- tır. Bu artırrnada tahmin edilen kıymeün %75'ini ve rüçhanlı alacak- lılaı varsa alacaklan mecmuunu ve satış masraflarını geçmek şartı ile ihale olunur. Böyle bir bedelle alıcı çıkmazsa en çok artıranın ta- ahhüdü baki kalmak şartıyla 17.2.1992 günü aynı yerde saat 14.30'da ikinci artırma^ çıkarılacaktır. Bu artırmada da rüçhanh alacaklıla- rın alacağmı ve satış masıanannı geçmesi şartiyle en çok °7o 40 be- delle arurana ihale olunur. 2- Artırmaya iştirak edeceklerin, tahmin edilen kıymetin %20'si ni- spetinde pey akçesi veya bu miktar kadar milli bir bankarun teminat mektubunu vermeleri lazımdır. Satış peşin para iledir, alıcı istediğin- de 20 günü geçmemek üzere mehil verilebilir. Dellaliye resmi, ihale pulu, tapu harç ve masraflan alıcıya aittir. Birikmiş vergiler satış be- dehnden ödenir. 3- Ipotek sahibi alacakhlarla diğeı ilgililerin (+) bu gayn nıenkul üzerindeki haklannı hususiyle faiz ve masrafa dair olan iddialannı dayanağı belgeler ile on beş gûn içinde dairemize bildirmeleri lazım- dır. Aksi takdirde hakları tapu sicili ile sabit olmadıkça paylaşma- dan hariç bırakılacaklardır. 4- Satış bedeli hemen veya verilen mühlet içinde odenmezse lcra ve îflas Kanunu'nun 133. maddesi gereğince ihale feshedilir. tki ihale arasındaki farktan ve %30 faizden alıcı ve kefülerı mesul tutulacak ve hiçbir hükme hacet kalmadan kendilerinden tahsil edilecektir. 5- Şartname, ilan tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için dai- rede açık olup masrafı verildiği takdirde isteyen alıaya bir örneği gön- derilebilir. 6- Satışa iştirak edenlerin şartname>i gönnüş ve münderecatını kabul etmiş sayılacakları, başkaca bilgi almak isteyenlerin 1990'21. Tal. sa- yıh dosya numarasıyla memurluğumuza başvurmalan ilan olunur. 13.12.1991 (+) tlgililer tabirine irtifak hakkı sahipleri de dahildir. Makineler ve TüketimAşağı yukan hepimiz birer makineye veya makinelere sahip olmakla yirminci yüzyılın son çeyreğine şükran borçluyuz. El- bette makinelerimizin türü, cinsi, kalitesi arasında oldukça cid- di larklar mevcut. Ama bunlar hepımizin birer makine kullanıcı- sı olmasını engellemiyor. Elektronik hesap makirielerinın ortaya çıktığı günleri düşünü- yorum. Duyulan hayranlık ve şaşkınlık neredeyse o dönem bir kuşağın tümünü büyülemişti. Herhalde hiçbirimiz aradan on yıl geçince, bu küçük makinelerin hediye bile olamayacak derece- de ucuzlayacağını düşünmemiştik. Bugün sıradan sayılabilecek bir evdeki elektrikli aletler bile oldukça geniş bir tüketici topluluğunun çoktan hizmetine girdi. Şimdilik çok yaygın bulunmayan çağdaş elektronik müzik set- leri. bilgisayarlar ve kompakt diskin de yakın bir zamanda sıra- danlaşacağından hiç kuşkum kalmadı. Ancak asıl kuşku duy- duğum ve hatta zaman içinde endişelendiğim bir nokta var: Biz sıradan makine kullanıcıları bu giderek hızlanan tempoya nasıl ayak uyduracağız? Sorun, öyle görünüyor ki bu makinelerin satın alınması veya servis sonrası hizmetlerinin verilmesinden çok daha karmaşık bir nitelikte. Elbette bütün makineler bir veya birkaç hizmeti sun- mak için biz tüketicilerin emrine "cüzi bir bedet" karşılığında su- nulmuşlardır. Hizmetimize sokulan bu araçlan reddetmek gibi bir düşüncemiz de şimdilik yok. Ama galiba kullanırken bizler de naçizane bu makinelerin hizmetine giriveriyoruz. Üstelik bu makinelere hizmet etme olgusu makinelerin bizim hizmetimiz- de olduklannı sandığı- _ . . . . . . . Son kuşak bilgisayarlar, artık kendllerini yeni dunımlara göre uyarlayacak biçimlerde tasarlanmaktadır. Yani bu akıllt bilgisayarlar belki de bir gün bizlere hizmet vermeyi reddedebileceklerdir. mız bir andan itibaren başlıyor. Once, makineler han- gi düzeyde olursa olsun- lar, bizleri getirdikleri konforiannın rahat ve yumuşak kollarına alır- lar. Bu sıcak sanlma, bir süre sonra beklenen et- kiyi getirecektir; önce gevşeme, biraz alışma ve beraberinde kullan- ma kolaylığı, son aşa- mada benimsenme, Böyle başlayan ilk sıcak ilişkiler bir süre sonra yokluğunda sanki dayanılmayacak bir tutku haline gelecektir. Önce, "Hesap makinemi nerede unuttum," şeklindeki basit bir şikâyet bir süre sonra, "Şu program disketimi gene kim aldı?" biçimindeki ciddi itirazlara bile dönüşecektir. Sevgili makinelerimiz bu alışkanlık aşamasında ilk handikap- lartnı da alt etmiş olurlar. Artık bu aşamada ister iyi bir kullanıcı olalım ve makineleri- mizin tüm ayrıntılannı bilelim, isterse tek bir özelliğinden yarar- lanalım, aslında sonuç pek değişmemektedir. Makinemizin yok- luğufconforeksikliğidir ve zamandan kayıptır. Konforuna alıştı- ğımız kaleler asla teslim edilmemeliler, hatta gerekirse bu uğurda yeni kaleler bile ele geçirilir. Yeni makineler ve yeni alışkanlıklarımız birbirlerini izledikçe makinelerin giderek daha akıllı hale gelip bizleri kendileri- nin hizmetine sokmak gibi bir düşünce hayal ürünü olmaktan çıkıyor. Çünkü son kuşak bilgisayarlar, artık kendilerini yeni du- rumlara göre uyarlayacak biçimlerde tasarlanmaktadır. Yani bu akıllı bilgisayarlar belki de bir gün bizlere hizmet vermeyi red- dedebileceklerdir. Kullandığımız ve bize hizmet eden her türlü makine derin bir teknik bilginin ve uzmanlığın ürünüdür. Ancak makineler, özün- de yaptıklan ne olursa olsun, bizim istediğimiz zamanda ve her- kesin ulaşabileceği niteliklerde olmalı. Bize hizmet verirken ba- sit bir alışkanlığımız haline gelmemelı ve bizi bir tüketim çılgını haline sokmamalıdır. Sonuç olarak makineler de tutarlı tüketim araçlan olarak ta- sarlanmışlardır Niçin bir gün tasarlayanlar en az kendileri ka- dar zekilerinı yaratmasınlar.. Dr. KUVVET LORDOĞLU, Marmara Universitesi öğ- retim üyesidir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle