14 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
20 ARALIK 1991 CUMHURÎYET/17 SANÂT GU1NDEMI CELAL USTER IstanbuTaatesetmeyinizCemal Süre>ı a'yı iki yıl önce yitirmiş- tik, umulmadık bir biçimde. Şair, 9 ocak- ta Bostancı'daki Hatay Restoran'da anı- lacak. 'Sevdiklerinin Diliyle Cemal Süreya' konulu bir söyleşiden sonra dost- lan ve şiirseverler Cemal Süreya anısına kadeh kaldıracaklar. O gün Bostancı'ya gidenler, "Sevda Sözleri şairinin banttan sesini dinleyebilecek, resim ve fotoğraf- lannı, kendi çizdiği desenleri görebile- cekler. Asım Bezirci, Salah Birsel, Meli- sa Görpmar, Halil Ibrahim Bahar, V'e- dat Günyol, Refik Durbaş, AtUla Özkı- rımlı, Eray Canberk, Sabahattin Kudret AksaL, Necati Güngör, Mehmed Kemal, Cüneyl Törel, Gfilsen Tuncer, Osman Şahin orada olacaklar. Kadım dostu- nun sesini dınlerken Muzaffer Buy- rukçu'nun aklına neler düşecek acabâ? Ama günlüğüne mutlaka bir şeyler dü- şürecek. Orhan Alkaya, Tuğnıl Tanyol, Hulki Aktunç erken bir şıir muhasebesi- ne dalacaklar belki de. Önümûzdeki günlerde, en son oturduğu sokağa Ce- mal Süreya'nın adının verilmesi de bek- leniyor. Ortaklaşa bir dilekçeyle Kadı- köy Belediyesi'ne başvuruda bulunula- cak. 2000'e Dognı dergisi de Cemal Sü- reya adına bir şiir yanşması açtı. Biz, Cemal Süreya'yı, şimdiden Goçebe ki- tabmdan bir şiiriyle karşılayahm: "Si- gara içenlere ateş etmeyiniz / £v/ı bir ka- dtnla rakı içerkenj Rozet gibi göğsüne takmış cesaretinij Ben Mitridat'tan sö- zetlim siz etmeyiniz // Eski bir Osmanh paşası gibi f Feodaliteyi süpüren bıyıkla- rıyla j İstanbul İstanbul uzakta / fstan- bul'a ateş etmeyiniz // Tutahm yanıhp ateş ettiniz / Şeker Ahmet Paşa nın re- sımlerini ı Eski hececüerin şiirlerini bir de Ben çokseviyorum siz de seviniz... Yıllartfl t M $ Bu yıhn Sedat Simavi Vakfı ödül- leri'ni edebiyat dalında Cevdet Kudret ile Fethi Naci paylaştılar. Cevdet Kud- ret'e Türk Edebiyatı'nda Hikftye ve Ro- man: Cumhuriyet Dönemi adlı kitabı. Fethi Nacı'ye Bir Hikâyeci: Sait Faik / Bir Romancı: Yaşar Kemal adlı yapıtı dolayısıyla venldi ödüller. Ama hıç kuşkusuz uzun yıllann uğraşına, emeğı- ne, ustahğına verilmiş odüller aslında. 1950'lerin ortalanndan bu yana eleştir- menliği sürdürüyor Fethi Naci. Bu ödülün gcrisinde kuşkusuz tnsan Tü- kenmez, Gerçek Saygısı, On Türk Ro- manı, Edebiyat Yazdarı ve Türkiye'de Roman ve Toplumsal Değişme de var. Cevdet Kudret'in ödülünün ardından da 1920lerden bu yana edebiyatla dolu bir yaşam yatıyor. Sanat uğraşına 1927'de Şerveti Fünun dergisinde başla- mış Yedi Meşale şaırlennden biri Cev- det Kudret. Tan Oral'dan Cemal Süreya Şflrıtilye*J Muhafızgücii: 1 Hayalgücü: 0 adlı şiir kitabının yazan Tarık Günersel bir şiir atölyesi açtı. Türk Kültür Vakfı'nın desteğiyle gerçekleşen bu atölye belki de ülkemizin ilk şiir atölyeşi. Günersel, nasıl resım atölyeşi olabiliyorsa şiir atölyeşi de olabilir, diyor. Atölye çalış- malanna katılanlar hem kendi şiirlerin- den. hem de başka şairlerin şiirlerinden ör nekler getiriyorlar. Herkes kendi şiir dünyasını bütün grupla paylaşıyor, şiir- ler birlikte çözümleniyor. Herkes her- kesten bilgi ve görüş alıyor. Günersel, "Ben kendi şiir »nlayışımı dayatmamaya özen gösteriyorum" dıyor. "Ama sun- maktan da çekinmiyorum." Çalışmanın bir başka boyııtu da, kışinin iç yolcu- luklara yöneltilmesi. Günerserin hedef kitlesi. liseli ve üniversiteli şairler ve şiir- severler. Şiir atölyesini gelecek yıl ürü- versitelere de taşımak istiyor. Atölye de- yince aklımıza ustalar ve çıraklar geldi. Günersel'in hoşgörüsüne sığınarak, şu sıralar Amsterdam'da sunulan Remb- randt: Usta ve Atölyeşi adlı sergiyi anımsadık. Amsterdam'da hakiki Rembrandt'ların yanı sıra çıraklann ya- pıp ustanın imza attığı bazı tablolar da sergileniyor. Burada. Picasso'yla ilgili ünlü fıkrayı daes geçmek olanaksız: Pi- casso hayranı bir Fransız, Paris"teki bir galeriden bir Picasso alıtıış. Ama aşın kuşkucu biri olduğundan, bir de sanat- cının kendisine göstereyim, demiş. Pi- casso'nun atölyesine gittiğınde. ünlü ressam bir tabloyu tamamlamak üze- reymiş. Adam, galeriden aldığı resmi gösterip şormuş: "Mösyö Picasso, bu tablo hakiki mi?" Picasso şöyle bir bak- mış, "Hayır, benim değil, sahte" demiş. Aradan bir zaman geçmış. Bizim Picas- so hayranı. aynı galeride, Picasso'nun atölyesinde gördüğü tabloya rastlamış ve hemen satın almış. Ama yine de içine bir kurt düşmüş. gidip Picasso'nun ka- pısını çalmış. Yeni aldığı tabloyu gös- termiş. Picasso yine göz ucuyla bakıp "sahte" demiş. "Ama" diye itiraz ede- cek olınuş adam. "Nasıl olur? Bu tablo- yu yaptığuıızı gözumle gördüm!" Picas- so aynı kayıtsızlıkla cevap vermış. "Ben bazen sahtesini de yaparun!" UnberttEcs'untyiH Lmberto Eco'nun Gülün Adı adlı ro- manıntn birçok ülkedeçok satması çok kişiyi şaşırtmıştı. Gerçi kimilerine göre sattığı kadar okunmamıştı Gülün Adı, ama yine de eriştiği rakamlar azımsanır gibi değildi. Aslında son yıllarda hemen bütün Avrupa'da Ortaçağ'a farkh bir açıdan bakan, Ortaçağ'ı salt bir karan- İık çağ değil de kendine özgü nitelikleri olan, belki de Rönesans'ı 'hazırlayan' bir çağ olarak görmeye yönelen kitap- lar yayımlanıyordu. Aynı zamanda ün- lü bir gösterge bilimci olan Eco da Gü- lün Adı'ndan önce kaleme aldığı dene- melerinde Ortaçağ'ın labirentlerinde gezinerek günümüze bazı işaretler çak- maya çalışıyordu. Bizde çeviri dünyası anakroniktir. Şimdi biraz geç de olsa, Eco'nun Gülün Adı'ndan önce yazdığı denemelerı Günlük Yaşamdan Sanata adıyla Türkçeleştirıldı. Bu kıtaptakı Yeni Bir Ortaçağa Doğnı adlı deneme- smde okura bir Kıyamet Tasansı sunu- yor Eco. Günün birinde ABD'de kara- yolu trafiğindekı bir tıkanıklık ile de- mıryolu trafiğtndeki bır aksaklığın aynı zamana denk gelmesiyle doğacak buna- lımı aynntılarıyla anlatıyor Sonunda kargaşa öyle öfçülere vanyor ki küçük yerel otoriteler bellı bır iktıdarı ellerin- de tutuyorlar, neredeyse feodal bir ya- pının içine giriliyor. Bu noktada. alter- natif bir Ortaçağ tasansı getiriyor Eco. Gerçekte okurlan bir oyun oynamaya çağınyor. Çünkü Eco'ya göre bir Orta- çağ modeli günümüzde neler olduğunu anlamaya yarayabilir! Gülün Adı'nı okuyup da şimdi Şadan Karadcniz'in Foucaulfnun Sarkacı çevirisini tamam- lamasını bekleyenler; Karadeniz yaptı- ğı işe çok özen gösteren bir çevirmen, onun için daha bir süre beklemek zo- runda kalabilirsiniz; en iyisi, siz şimdi- lik Eco'nun Günlük Yaşamdan Sanata adlı denemeleriyle yetinin, yazann Or- taçağ oyununa İcatılın. Ola ki çağımızla ilgili ilginç ipuçlan yakalarsınız. GÜNDEMDEKİ ONAT KUTLAR Fethi Aga Maci'yle 30yılı aşkın dostuz. En güç koşullarda karanlığı yırtıp kendini yetiştiren, gûnümüzün bu en gözüpek, duyarlı, ama aynı zamanda sabırlı ve çalışkan eleştirmenini artıkfazla gevezelik etmeyecek kadar tanıyorum. Bu röportajı Çehov'un, Sait Faik'in, Yaşar Kemal'in güzelim kahramanlarından Fethi Aga'yı tanımak için yaptım. Düşsel boyutta bir 'ıslarma yemeği' idi. Son otuz yıhn en sert eleştırmeni Fethi Naci'- nin Sedat Simavi Edebiyat Ödülü'nü alışını kutluyor- duk. Beyoğlu'nda akşama dönüşen sisli bir havada, ya- nımızdan ağır ağır geçen tramvay lara bakarak Tünel'e doğnı yürümüştük. Altmışlı yıllardakı gibi. Asmalımes- cit'te Osman'ın meyhanesine girip bir yuvarlak masaya oturduk. Lokanta sanki 194O'lı yılların Ankara Kar- piç'i ile 1950'b yıllann Lambo'su, 1960'h yıllann Nil'i kanşımı bir yer. Ağır kristal avizelerin altında bembeyaz örtülü bir yuvar- lak masa, masanın üstünde roka, beyaz peynir, pılaki, hamsi buğulaması ve elbette buğulu rakı kadehleri. Hemen ya- nımda oturuyordu Fethi Naci. Gözlüklerinin arkasın- dan, hem zekâ hem de çok nadir rastladığım bir duygu- lulukla gülümsüyordu. Sanki başkalan da vardı masada. Kentin ve ülkenin "Köşeyi hızla dönebilmek" için koştu- ran insanlannın havasından çıkmış, Çehov'dan Sait'e, ne- redeyse iki yüz yılhk bir zamanı kapsayan bir başka dünyada, başka insanlardan konuşuyorduk. "Gücünfi Yitiren Edebiyat ve Sait Faik - Yaşar Kemal kı- taplann, son yıllarda en keyifle okuduğum eleştiri ya- zılannı bir araya getiriyor" dedim. "Bir yargıç ya da şa- rap tadıcısı havası taşımayan, yer yer sert ve ödünsüz, yer yer sevecen ve hoşgörülü, ama mutlaka saygılı eleştiri- ler, incelemeler. Sanınm meîdya gürültüleri arasında kayboluyor böyle kitaplar. Ya da gözüpek eleştiriden hoşlanmıyoruz..." Ğüldü Fethi Naci, "Evet" dedi. "övünce iyi yazar olu- yoraz, eleştirince düşman kesüiyor, olmadık suçlama- laria yıpratmav a çalışıyorlar. Ama gene de bir yazımda be- lirrrim. uygar yazarlar var. Bak, dört yazarı sayayun: Ya- şar Kemal, Tarık Buğra, CENGİZCTVA'NIN OBJEKTİFİNDEN Fethi Naci: Kitaplararasında. Erhan Bener, Ayla Kutlu. Eleştirdiğim zaman bile ol- gunlukla karşıladüar... ."Ataç da öyleydi" dedim, "İnandığını. doğnı bıldiğiru korkmadan yazardı. Biz, ya- zıya o yıllarda başlayanlar, heyecanla beklerdik Ataç ne diyecek diye. Otuz yıldır se- nin yazüar da bence öyle bekleniyor. Ama şu az önce söylediğin şey çok düşündür- dü beni. Yaşar Kemal için ilk yaanı 1955'te yazmışsın. Ya- ni henüz 28 yaşındayken. Orada bir cümleyi hatırhyo- nım. Eluard'dan Fransızca biralıntı..." Güldü Fethi Naci: "La Nu- it n'est jamais complte... Hiçbir zaman tam değildir ge- ce..." "Fransızca'yı nasıl ögren- din? Eğitimin nasıl oldu biraz anlatır mısın? Durdu. Yüzündeki gülüm- seme usulca acılaştı. Masanın bir ucunda otu- ran yaşlı ve sessiz adama bakıyordu. Ben de o anda farkettim onu. Oysa hep ora- daydı. Orta boylu, yoksul giysili. yaşlı bir adam. "Fethi Aga" dedi Fethi Na- ci. İnanılmaz bir duygusallık ve sevecenlikle tanıştırdı ba- na. "Babam. Giresunlu, karpuz sergisi sahibi. Oknma yazma bilmezdi. Sonra arka- daşı Cırık Hamdi ile kursa gittiler. Sadece adını yazmayı, onu da Feti diye yazmayı öğ- rendikten sonra kursu bıraktı, arkadaşı yüzünden..." Fethi Aga 1930'lu yıllann Yeşil Giresunu'nda karpuz sergısınin karşısındaki kah- vede çay bardağından rakısı- nı içer gibiydi. Konuşmadı, sessizce baktı. "Ama" diye sürdürdü ko- nuşmasını Naci, "okumaya öylesine büyük saygısı vardı ki ben ister ders kitabı okuyayım ister bir roman, hepsinî aynı coşkuyla onaylardı." "Ama ben, Fransızca'yı merak ediyorum. Sen yaban- cı okulda öğrenmedin herhal- de..." Güldü Naci, "Ne gezer?" dedi, "Ortaokula gönderecek parası bile yoktu babamın. Er- zunım'da parasız yatılı oku- dum. Cniversite'yi de burslu okndum. İkrisat Fakfil- tesi'nde. O sırada Kadırga Yurdu'nda kalıyordum..." "Ne tuhaf' diye söze kanş- tım. "Ben de kaldım orada. Ne korkunç bir yurttu..." "Çehov'un ünlü Bozkır öy- küsfinü Fransızca'sından okumaya çalışıyordum. Bir gün akşama kadar çabalayıp öyküyü bitirdim. Bilirsin, bir küçük çocuğun yolculuğu an- latılır orada. Akşamüstü La- leli'de yürürken yeniden öyküyü düşündfim. Kendi du- rumnm, yalnızlığımla o küçük çocuğun dünyası arasında benzerlikler bnldnm, duygu- landnn, sessizce ağlamaya başladım. Ve aynı anda bir se- vinç, bir sevinç... Çünkü öyküyü anlayıp duygulandığı- ma göre demek ki Fransızca'- vı sökmüştüm. Müthiş bir ândı." Sonra uzun uzun 1950'li yıllann karanlık olaylannı, baskı günlerini konuştuk. Solcu olduğu için asistan ola- mayışını, 1951 tutuklamala- nnı. Zor yıllar. Masadaki yakınlar, şimdi ölmüş olan dostlar birer iki- şer sessizce kayboldular. Şimdi, onun o güzelim Sait-Y-aşar kitabının başın- daki önsözde yazdığı gibi sessizce rakılanmızı yudum- luyorduk. Tıpkı babası ve onun arkadaşı kah\eci gibi: "Usul usul yağan güz yağmur- larmın meydanda yaptığı su Mrikintiierine bakarak çay bardaklarında rakı içerlerdi. Pek konuşmazlardı. Konuş- muş olmak için konuşmayı çoktan aşmış bir dostlukları vardı..." Naci'yle otuz yılı aşkın dos- tuz. Onun tüm yazılannı, tüm kitaplannı ilgi ve hay- ranlıkla okudum. En güç koşullarda karanlığı yırtıp kendini yetiştiren, günümü- zün bu en gözüpek, duyarlı, ama aynı zamanda sabırlı ve çalışkan eleştirmenini, artık fazla gevezelik etmeyecek ka- dar tanıyorum. Isterim ki tüm Cumburiyet okurlan da tanısınlar. Ama bu röportajı onu ta- nıtmak için değil, Çehov'un, Sait'in, Yaşar'ın güzelim kahramanlarından biri olan Fethi Aga'yı tanımak için yaptım. Naci'yle sadece ödü- lü ıslattık. KİM KİME DUM DUMA BEHtç AK il h t i PİKNİK PİYALE MADRA T V D E SG/Ç2E CESIÜBİZ . HIZLI GAZETECİ \ECDET ŞEN ı. NEDlR O ZAMAU SORUM? SENl CANUll/yi/ 6EBEÖIİİ İ/HM ÇOK KALK/MALlVl/H KEDİM YALMVZ ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI rf GARFIELD JM DAVIS SÜBRELP'İSi -ÛKUNA » L E <3EL/AE>€J CBK. HEDİ>eSlMİM BUavt» OUSBİE- CBSI BULUT BEBEK NVRAY çtFTÇt BLACKIE WHITE CARLOS TRILLO-ERNESTO RMARCIA SEUAS TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ 20 ARALIK FAW$£LER KRALİÇESI LA BELLE ÖTERO 1868'OE Se/GÛıV, Ü MUÇTU. û*ıVS VE £Kr'f/LE~M£y£C£*: Sf/e ti*/ OıV/1 Stfi Ş Oi.Pt/GO , *ruA*Aiec>f. 9? ÖCÜGKEU eeş
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle