Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
19 ARALIK 1991 HABERLER CUMHURİYET/3
Meçhul hastalar 'oteli
9
Bakırköy Akıl Hastanesi'nin 2 bin 500 sakininden bini sahipsiz
Bakırköy Ruh ve Sinir
Hastalıkları Hastanesi
Başhekimi Dr. Halil
Toplamoğlu, aileleri
tarafından hastaneye
terk edilen "meçhul
hastaiar"ın günJük
masrafmın 50 milyon
olduğunu söylüyor.
Toplamoğlu, bu
hastalara hastane
hizmetinden çok
"otel" hizmeti
götürebildiklerini, geri
zekâh hastalar için
ayn bir merkez
açılmasını istedi.
BERAT GÜNÇIKAN
Bakırköy Ruh ve Sinir Has-
talıkları Hastanesi'nde 2500
hastadan yaklaşık bini sahipsiz.
U sekli masarun etrafmda 59
kişiler. Koyu mavi gömlek ve
pantolonları, acık kahverengi
lastik terlikleriyle tek tipler.
Yüzleri, yaşlan, boyları da bir-
birine benziyor. Hepsinde ağır
bir idrar kokusu.
Birisi taksi sesi veriyor, diğe-
ri ellerini belirli aralıklarla aynı
ritmle birbirine çarpıyor. Bir
bajkası durmaksızın kahkaha-
lar atıyor. Duvar diplerine, ka-
pı önlerine çökuyor, saatlerce
oturuyorlar. Biri diğerinin ko-
lu ağzında sttrüldüyor. Yuzleri,
sesleri birbirine kanşıyor.
Burası Milos Forman'ın
"Guguk Kuşu" filminin plato-
su değil, Bakırköy Ruh ve Sinir
Hastalıkları Hastanesi Geri Ze-
kalılar Koğuşu. Hastalann he-
men hemen tümü sahipsiz. On-
larca yıldır hastane de onlar için
bir otel.
Nesim Şenol 1944'ten bu ya-
na Bakırköy Ruh ve Sinir Has-
talıkları Hastanesi'nde. Yahudi
asıllı. Ailesinin Israil'de olduğu
biliniyor, ancak 47 yıldır ne ara-
yanı ne de soranı var. Naci Acar
44 yıldır Bakırköylü. Dosyasın-
da bir ailesi var, ama görünmü-
yorlar.
Geri zekah hastalann bir baş-
ka tanımı "meçhol hastalar."
Tuvalet alışkanlıklan yok, ye-
meklerini tek baslanna yiyemi-
yorlar, saçları görevlilerce kesi-
liyor, banyolan yaptırılıyor. îç-
lerinde eğitilebilir olanlan var,
ama kalabalıkta yok oluyorlar.
"Seygi" adü çocuk koğuşun-
da da durum yetişkin geri zeka-
blar koğuşundan farklı değil.
Ailelerince hastaneye getirilen,
bir iki ziyaretten sonra yalnız bı-
rakılan çocuklardan Asiye
"Hoşgeidiniz" diyor, "naal-
s n " sonısuna, "iyiyim" ya-
nıtını veriyor. Annesi tarafın-
dan hayvanlarla birlikte ahı-
ra bağlanan Zafer'i görevliler
ancak üç ay içinde ot yeme
alışkanlığından kurtarabilmiş-
Ier. Zafer şimdi yürüyor. Ko-
ğuş hemşiresi Yddız Korkut,
ilgilenildiğinde çocuklar ara-
sından iyileşenler çıkabileceği-
'Insan haklanndan korkmayalım'tstanbul Haber Senisi — Bir-
leşmiş Mılletler İnsan Haklan
Sözleşmesi ve Helsinki süreciy-
le sonuçlanan Paris Şartı, insan
haklannın korunmasına yönelik
onlarca ilke içermesine karşın,
bu haklann yasama geçirilmesi
için kararlı ve surekli bir müca-
delenin zorunlu olduğu bildiril-
di.
tstanbul Eğitim ve Kiiltür
Vakfı Tarabya Kemal Atatürk
özel Deneme Lisesi'nce dün du-
zenlenen "İnsan Haklan" pa-
nelinde dunyada ve Türkiye'de
insan haklan sorunu ele alındı.
Panelde konuşan tÜ Siyasal Bil-
giler Fakültesi Kamu Yönetimi
Bölümü öğretim üyesi Naz Ça-
vuşo&lıı, 1953'teyururluğegiren
BM insan Haklan Sözleşmesi'-
nin, buna imza atan devletlere
belirlenen hak ve özgürlükleri
koruma zorunluluğu getirdiğini
söyledi. Bu sözleşmeye taraf
olan herhangi bir ülkede haklan
ihlalleri söz konusu olduğunda,
insanların uluslararası düzeyde
hak ve hukuklannı arayabildik-
lerini belirten Çavusoğlu kişisel,
siyasal, sosyal ve ekonomik hak
ve özgürlüklerin korunması mü-
cadelesinde bu uluslararası söz-
leşmelerin önemine dikkat çek-
ti.
tÜ Uluslararası tlişkiler Bö-
lüm Başkaru Prof. Dr. Öter Tu-
ran ise Türkiye'de insan hakla-
nndan sorumlu bir devlet ba-
kanlığının kurulmuş olmasın-
dan duyduğu memnuniyeti be-
lirterek, "Özgürlüklerden ve in-
san haklanndan korknuunak la-
zım. Biz insanlar 'dunya yuvar-
laktır' diyen insanlan taşlamı-
şız. Gerçefi savunan birçok in-
sanı yok etmişiz. Eger insanlık,
bu şekilde davranmamıs olsay-
dı, bugün zannediyonım bulun-
duğn noktadan çok daha çagdaş
ve ileri bir noktada olacakü" di-
ye konuştu.
Panele katılan Milliyet gaze-
tesi başyazan Altan Oymen de
"insanlık (arihinin bir insan
haklan tarihi olduğunu" vurgu-
ladığı konuşmasında, Türkiye'-
de bir tnsan Haklan Komisyo-
nu ve insan hakları ile ilgili bir
devlet bakanlığı kurulmuş ol-
masını, bu yönde atılmış olum-
lu bir adım olarak niteledi. BM
tnsan Haklan Sözleşmesi, Hel-
sinki Belgesi ve Paris Şartı'nda
insan haklannın korunmasına
yönelik ilkelerin yer almasının,
bunlann yasama geçirildiği an-
lamına gelmediğini kaydeden
öymen, 1950'lere kadar ABD'-
de zencilere, daha iki yıl önce-
sine kadar da Isviçre'de kadın-
lara verilmeyen haklann, bu il-
kelerin kâğıt üzerinde kaldığını
göstermesi açısından büyük
önem taşıdığmı ifade etti. Öy-
men, insan hakJannın yasama
geçirilmesi konusunda yalmzca
devletlerin değil, tek tek birey-
lerin de sorumlu olduğunu söz-
lerine ekledi.
Fikre karşı
rıkır jurısıHaber Merkezi — Aydınlar
Ocağı; gazeteci, yazar, araştır-
macı İsmet Bozdag'ın 15 yıl ön-
ce yayımlanan "'Üçüncu
Çözıim" adlı kitabmda ileri sür-
düğü sosyo-ekonomik model
üzerinde bir "soruştnrma" aç-
tı.
Aydınlar Ocağı, Sovyetler
Birliği ve Doğu Bloku ulkelerin-
de meydana gelen gelişmelere
"bir alternatif teşkil edip etme-
digi konusunu bflimsel alanda
değeıiendirmek" için Turkiye'-
de ilk defa "fikir jürisi" oluş-
turdu ve bir panel düzenledi.
Aralannda gazeteci, işadamı ve
parlamenterlerin de buJunduğu
"fikir jürisi" yolu ile soruştu-
rulacak sosyo-ekonomik model,
21 aralık cumartesi günü tstan-
bul Atatürk Kültür Merkezi'nde
saat 14.00'te duzenlenecek pa-
nelde değerlendirilecek. •
Panelde, Ismet Bozdağ'ın 15
yıl önce yayımlanan ve tslam ül-
kelerinde geniş yankılar yaparak
Ingilizce, Arapça ve Urduca'ya
çevrilen "Üçûncü Çözüm" ad-
h kitap, yazarı tarafından özet-
le sunulacak.
Panelde "Fıkir Jürisi" ceşit-
li açılardan sorular yönelterek
konunun değerlendınnesını ya-
pacak. Aydınlar Ocağı tarafın-
dan oluşturulan "Fikir Jüri-
si"nde şu isimler bulunuyor:
Burban Apaydın (avukat),
Engin Ardıç (basın), Aydın Bo-
lak (işadamı), Ali Coşkun (sa-
nayici), thsan Sabri Çağlayan-
gil (dış politika), Hayrettin Erk-
men (parlamenter), Profesör
Moslafa Erkal (sosyoloji),
Agah Oktay Guner, Profesör
Ekmdettin nsanoğİD (din felse-
fesi), Hamdi Mert (Di^anet tş-
leri), Profesör Faruk Ozgeren-
gin (muhendis), Profesör Sdçnk
Ozçelik (anayasa), Halit Refiğ
(sinema), Profesör Faruk Sü-
mer (tarih), Profesör Erman
Tnncer (sosyal vakıflar), Profe-
sör Rena Oguz Törkkan (fütü-
rizm), Profesör Salih Toj (ila-
hiyat), Profesör SiUeyman Yal-
çın (tıp), Profesör NevzaJ Yal-
çıntaş (Aydınlar Ocağı Baska-
nı), Profesör Sabahattin Zaim
(iktisat).
Tartışmaya açılan sosyo-
ekonomi modeli içeren "Üçün-
cti Çözüm" adlı kitap, Fikir Jii-
risi'ne üç ay kadar önce gönde-
rilmiş; ardmdan panelde yapıla-
cak takdim konuşması metni de
jüriye ulaştınlnuştı.
rt+
Beutschetı
abtr U
Dazlaklana karşı DağlarcaKÖLN (AA)— Şair Fazıl Hüsnü
Dağlarca'nm, "Ben Almanlan severim,
Almanlar roakineleri sever" adlı şiirinin biı
dizesi, Almanya'da yabancı düşmanlığına
karşı sürdurülen kampanyalar çerçevesinde
afiş ve panolarda slogan olarak
kullanıhyor. Köln'deki Heinrich-Böll Vakfı,
yüruttuğü kampanya için, Dağlarca'nm
mısralannı slogan olarak seçti. Vakıf
sonımlusu Bernd Rheinberg, konuyla ilgili
olarak şunlan söyledi: "Yabancı
düşmanbğına karşı herkesin yaptığı gibi
klasik bir sloganla ortaya çıkmak
istemedik. Dağlarca'nm şiirlerini eylemimiz
için çok uygun bulduk. Dağlarca'nm, 1948
yılında, eski Demokratik Almanya'da,
Almanca olarak basılmış bir kitabını temin
ettik ve bu kitaptaki şiirlerinden
esinleniyoruz."
Dağlarca'nm, insan sevgisi eksikliğini
yansıtan şiirlerinin Almanca çevirileri 26
aralık tarihine kadar duvarlardaki aflşlerde
kalacak.
ni söylüyor.
Genelükle şizofren hastalann
bir arada bulunduğu koğuşta
Rıfat Bekersoy da kimsesizler-
den biri. Bekersoy için zaman
hastaneye geldiği yıl durmuş. 65
yaşında. 25 yıldır hastanede ol-
masına karşın kendisini "3 yıl-
dır buradayun, 25 yaşındayım"
diye tanıtıyor. Hastaneye yatış
nedeni ise diğer hastalara "iyi-
lik" yapmak.
32. Servis hastalanndan Gün-
gör Özfidan tanısının şizofreni
olduğunu biliyor. Hastanenin
en renkli simalanndan, isme gö-
re şiir yazıyor. Pahalılık dışm-
da yakın tarih ve bugüne ilişkin
değerlendirmeler yapabiliyor.
"Allah'ın gücüne gitmezse ben
dahiyim" diyor. t'Şizofreni"
başlıklı şiirini şu satırlarla nok-
talıyor:
"Askımın şkJdetinden
koptu göniumiin freni
Hayretle karşılanm
bana deli diyeni.."
Bakırköy Ruh ve Sinir Has-
tahklan Hastanesi Başhekimi
Dr. Halil Toplamoğlu hastane-
nin toplam 2500 hastasından
yaklaşık binini "meçhul hasta-
lar"ın oluşturmasından yakını-
yor. Aileleri tarafından hastane-
ye terk edilen bu hastalann gün-
İük masrafı 50 milyon lirayı ge-
çiyor. Hem kuruluş amacı ve
cahşma alanı olarak hem de
personel yapısıyla bu hastalar
için bir hastane hizmetinden çok
otel hizmetleri göturduklerini
anlatan Dr. Toplamoğlu, geri
zekalılar ve sahipsiz diğer has-
talar için ayn bir merkez açıl-
masının gerekliliğini de vurgu-
luyor. Hastalar arasında eğitile-
bilir durumda olanlann varhğı-
na da definen Dr. Toplamoğlu,
sahipsiz hastalann verdiği yuk-
Ie hastanenin çalışma alanımn
daraldığını da vurguluyor.
Başhekim Yardıması Dr. Ne-
zih Eralan'ın yakınma konusu
ise diğer hastanelerin Bakırköy
Ruh ve Sinir Hastalıkları Has-
tanesi'nden fiziksel bir rahatsız-
hk için gelen hastalara tutumu.
Herhangi bir hastalık için ya-
nında bir görevli ile birlikte di-
ğer hastanelere başvuran hasta-
lar ya kabul edilmiyor ya da te-
davi yanda bırakılarak geri gön-
deriliyor. Sahipsiz hastalann ya-
kınlarını arama yöntemini ise
Dr. Eralan şoyle özetliyor:
"Dosyadaki adrese önce teie-
fon ya da mektupla ulaşmaya
çalışıyornz. Başaıilı olamadığı-
nuz takdirde karakol, o da ol-
mazsa kaymakamlık aracıhgıy-
la aileve ulaşmaya calışıyoruz.
Adresi bulabilirsek hastayı les-
lim ediyoruz, ama çogu zaman
adres yanlış çıkıyor."
KAPIKULE
Aralannda
251
Renaultservisi
dahavar.
HABUR
Türkiye'nin iki uç noktası...
Bu iki nokta arasında Türkiye'nin
her yerinde.her köşesinde,
her an hizmetinize hazır tam 251
Renault servisi var... Ustelık, sadece
tabeladan oluşan servisler gibi değil...
Hepsi tam donanımlı... eğitim gönnüş uzman
personeliyle ihtiyaç duyacağınız her konuda dünya
standartlannda, kaliteli ve hızlı hizmetler veriyor.
Sonuçta bir Renault aldığınızda.sadece bir otomobil
almıyorsunuz. Renault'nun Türkiye'de
eşi, benzeri olmayan servis güvencesini
de alıyorsunuz.
RENAULT
Servis
t T C f I I H ( l t M ; i
GTJ1VUN
NOTLARI
OSMAN ULAGAY
.Sol Şerit AnarşisL
Bugün izninizle canavBrımızı değiştireceğiz, "enflasyon
canavan"ndan değil, "trafik canavan"ndan söz edeceğiz.
Günümüzün dünyasında canavarlardan söz etmek zorun-
da kalmak hiç de hoş değil, ama Türkiye'nin gerçekleri
ne yazık ki bunu sık sık zorunlu hale getiriyor.
Aslına bakarsanız bu "canavarlar" bir rastlantı sonucu
ortaya çıkmıyor, bunları biz yaratıyoruz. Uzağı göremeyen
gözlenmizle, kurallap çiğneyerek kestirmeden gitmeyi ma-
rifet sayan anlayışımızla, başkalarının hakkını yemeyi açık-
gözlük sayan ilkellığımızle bu "canavarları" biz yaratıyo-
ruz. Sonunda bu "canavarları" yaratanlar da onların pen-
cesine düşüyor, ama o "canavarları" yaratan davranışlar-
dan vazgeçmeyi düşünemiyorlar.
Futbol mılli takımımızın Alman teknik dırektörü Sepp
Piontek, en fazla Türklerin trafik keşmekeşi karşısındaki
tepkısızliklerine şaşıyormuş. Önceki gün İstanbul'da, TEM
otoyolunda meydana gelen ve iki kişinin ölümüyle sonuç-
lanan zincirleme kazanın haberinın dünkü Cumhuriyet-
in 15. sayfasında tek sütunluk bir sıradan haber muame-
lesi görmesi de Piontek'ın ne kadar haklı olduğunu gös-
teriyor.
Trafik sorunu, özellikle de İstanbul'un trafik sorunu kuş-
kusuz çok boyutlu. Ben bugün bu sorunun bana çok
önemli görünen bir boyutuna, "sol şerıt anarşisi"ne de-
ğinmek istiyorum.
Türkiye'de trafik, pek çok kıta Avrupası ülkesinde olduğu
gibi sağdan gidişli. Araçların normal olarak yolun sağ se-
ridini izleyerek ılerlemeleri, önündekı aracı geçmek iste-
yen aracın da onu sollayarak geçmesı gerekıyor. Kural
böyle de uygulama böyle değil Kımin nereden gittiğirM,
araçların birbırini nasıl geçtiğini kurallar falan değil, cen-
gâver sürücülerimızin o andaki keyfi belirliyor.
Kazalara davetiye
Ben İstanbul'da otomobil kullanmak cesaretini göste-
ren bir kimse olarak karşılaştığım manzaralardan bir-iki
örnek vereyim.
Adam üç şerıtli gıdış yolunun en sol şeridine yerleşmiş,
aheste bir tempoyla arabasını sürerken yanındaki arka-
daşıyla neşeli bir sohbete dalmış. Sizin işiniz gücünüz var,
kurallara uyup sol şeritten geçmek istiyorsunuz, önce far-
larınızı yakarak geçme niyetinizi belirtiyorsunuz, adam-
dan bir tepki yok. Arkasından iyice yaklaşıp tekrar farla-
nnızı yakıyorsunuz, klakson çafıyorsunuz tepki yok. Adam
tapulu malı gibi sol şeride yerleşmiş, sohbetine devam
ediyor. Tabıi siz de hem kurallara uymaya hem de ışine
yetişmeye çalışan bir vatandaş olarak sinirlenıyorsunuz
ve önünüzdekı trafik anarşistinı başka türlü geçemeye-
ceğini anlayınca sağından geçmek zorunda kalıyorsunuz.
Böylece siz de kuralı çiğnemış ve tehlikeli bir geçiş yap-
mış oluyorsunuz.
Bu davranışlar dizisi otoyollarda tekrarlandığında teh-
like daha da büyüyor. En yavaş gıden araçlardan bazıla-
n sol şerıdı sorumsuzca ışgal edınce hızlı gıtmek isteyen-
ler sağ şeritlere kaymak zorunda kalıyor. Bazen bakıyor-
sunuz en hızlı giden araçlar en sağ şeritten uçuyor ve
kaçınılmaz olarak büyük tehlike yaratıyor. Biraz ilerde sağ
şeritten ilerlemeye çalışan yüklü bir kamyon belirınce bu
kez en sağdaki araç bütün süratiyle ortaya doğru kayı-
yor ve tam bir otoyol panayırı yaşanıyor.
En acıklısı ise bu tablo karşısında trafik görevlilerinin
kayıtsız kalışı. İstanbul'un çevre yollarında yukarda an-
latmaya çalıştığım manzarayı her gün, her an görebiliF-
siniz. Ne yazık ki bu manzarayı trafik polisleri de görü-
yor, ama hiç umursamıyor. Adam otoyolun soluna çakıl-
mış, keyif yapıyor, trafik arabası da hiç aldırmadan sa-
ğından geçip gidiyor. Bir diğeri en sağ şeritte sürat reko-
ru kırıyor, gene hiçbir tepki yok, trafik görevlilerfnden.
Oysa yapılacak şey çok basit. Özellikle İstanbul'un iki
köprüsüyle bağlantılı çevre yollarında birkaç trafik ekibi
sürekli olarak sol şerit denetimi yapsa, sol şerit işgalcile-
rini uyarsa ve cezalandırsa eminim kısa sürede sonuç alı-
nır. Sürücüler sol şeridin ne işe yaradığını öğrenmeye
başlar, normal olarak sağ şerıdı ızleme alışkanlığına ka-
vuşur. Böylece pek çok kaza da önlenmiş olur.
Trafik yetkililerinden dileğimiz bu soruna eğilmeleri.
Yoksa daha çok zincirleme kazalar olur, canlar yanar.
Piyasalar takvim bekliyor
1992 yaklaşırken piyasalar bir kez daha takvim bekli-
yor. Bu öyle bıldiğımiz takvimlerden değil. Beklenen, ha-
vanın nasıl olacağını ve o gün pışırılecek yemeği yazan
saatli takvim değil, ekonomınin takvimi. Son yıllarda be-
lirsizliği yaşam tarzı olarak benimseyen, seçim takvim-
lerinin ekonomi takvimini sürekli geri plana ittiği dönem-
leri yaşayan iş âlemi ve piyasalar son seçimler sonrasın-
da yeni beklentiler içine girmişti. Artık arkasmda güçlü
bir seçmen desteği olan, toplumda genel kabul gören bir
koalisyon hükümeti kurulmuştu. iktıdara gelenler belir-
sizlik ortamını yok edeceklerinı, ciddi programlar yapa-
rak uygulayacaklarını söylüyorlar, bu arada, "enflasyon
ve faizler düşecek borsa yükselecek, piyasalar
canlanacak" gibi beyanlarda bulunuyorlardı.
Herhalde işin içine girince durumun sanıldığından da
ciddı olduğu anlaşıldı. Biryandan vaatlerin gerçekleşme
sürelerı ileri doğru kaydırılırken diğer yandan alınacak ön-
lemlerin ve önlemler takviminin açıklanması gecikti. Şimdi
önlemler paketinin ocak ayının ilk yarısında açıklanaca-
ğı ve uygulamanın başlayacağı söyleniyor. Ve piyasalar
beklemeye devam ediyor.
IBM-Siemens^Jen süper çip
Dün uluslararası ajans telekslerinden geçen bir haber:
"ABD'nin bilgisayar devi IBM ile Alman Siemens, yarı
iletken teknolojisınde yeni br dönemi müjdeieyen 64 me-
gabıtlik çıpin ilk prototıpını tamamladıklarını açıkladılar.
Uretımıne 1990'ların ortalarında başlanabilecek olan bu
süper çıpin 3 bin sayfalık metin saklama kapasitesine sa-
hip olduğu belirtildi. İki dev şirket adına Münih'te yapı-
lan açıklamada, bu gelişmenin Japonları da geride bıra-
kan bir adım olduğu ve gelecek kuşak yarı iletkenlerin
üretiminde rekabet üstünlüğü sağlayacağı vurgulandı.
Dünya yarı iletken elamanları pazarı halen 55 mılyar do-
larlık bir yıllık ciroya sahip bulunuyor ve yarı iletkenler ge-
leceğin teknolojisinde çok önemli bir yer tutuyor."
Bu haber teknolojide yeni bir atılımı simgeliyor ve bize
geleceğin nerede olduğunu haber veriyor. Bir uzay ma-
salı değil yarının habercisi. Bu nedenle de çok önemli.
TEŞEKKÜR
Annem Rahıme Dorsay'ın göz ameliyatını büyûk bir
başanyla gerçekleştıren değerli
Prof.Dr.
ÜNALBENGÎSU'ya,
aynca Alman Hastanesı'nden Prof. Dr. Gönül Peksayar,
Başhekim Dr. Şevket Tuncel, Dahiliyeci Dr tsmail Eren,
Başhemşire Lily Clemans ve hemşireler Gulbeyaz Can,
Nesrin Sevınç, Nilgûn Ayverdı. Çiğdem Çetınkaya, Dudu
Çadırcı ve tüm personele teşekkür edenm.
ATİLLÂDORSAY