22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet Sahibi. Cumhuriyet Matbaacilık ve Gazetecilık Turk Anonim Şirketı adına Berin Nadi • Murahhas Uye: Emine Uşaklıgil # Genel Yayın Muduru Hasan Ctıul, Yazı tşlerı MüdUru Oka> Gönensin # Haber Merkezı Muduru- Yalçın Bs)er, Sayfa Duzenı Yönetmeni: Ali Atar * Temsilaler: ANKARA: Ahmet Tan, IZMlR: Hikmet Çetinkaya, ADA.NA: Çetin Yigenoğlu İç Polıtıka: Cetal Başlangıç, tstanbul Haberlerı Şenay Kalkan, Ekonomı: Meral Tamer, Dış Haberler: ErguD Balcı, Kultur. Celal Üster, Eğitim Gcncay Şa)lan, Yurt Haberlerı: Necdet Dogan, Spor Danışmanı: Abdulkadir Yucelmaa, Dızi Yazılar: Kertm Çalışkan, Araşurma: Şahin Alpay, Düzeltme: Abdullab Yazıcı # Koordınatör: Ahmet Korulsan 0 Mali Işler. Erol Erkul 0 Muhasebe: Bulenl Yfener 0 Bıitçe-Planlama: Sevei Osmaabcşeogiu £ Reklam: Ayşe Tonın O Idare: Huseyin Giirer 0 İşletme. Önder Çdik # Bilgi-Fşlem: Nail Inal # Personel: Sevgi BostancıogİD Ba*an ve Yavarv Cumhun>« Maıbaacıhk ve Gazetecıhk T A Ş. Turkocagı Cad. 39/41 Cağaloğlu 34334 Isl PK 246 - Istanbul. Tel: 512 05 05 (20 hal), Tdex: 22246, Fax (i) 526 60 72 0 Bumlar Ankan: Zıya Gökalp BIv Inkılap S. No: 19/4, Tel: 133 II 41-47, Tel«. 42344, Fax: (4) 133 05 65 # Izmir H. Zıya BIv. 1352 S. 2'3 Tel- 13 12 30, Telec- 52359, Fax- (51) 19 53 60 # Adm: tnönO Cad. 119 S No 1 Kat I, Tel- 19 37 52 (4 hat), Telex 62155, Fax (71) 19 25 78 FRANSA TAKVİM: 9 KASIM 1991 Irasak- 5.09 Guneş: 6.37 Ögle: 11.52 Ikindi: 14.34 Akşam: 16.59 Yatsı: 18.21 Yaşar Keıııal onur doktoruStrasbourg însani Bilimler Üniversitesi, Yaşar Kemal'e şeref doktoru unvanı verdi. Yaşar Kemal, bir Fransız üniversitesinden son 30 yıldır şeref doktorluğu unvanı alan ilk Türk. MİNE G.SAULNIER PARİS — Strasbourg tnsani Bilimler Üniversitesi, dün sa- bah TSİ 1200*06 yapılan bir tö- renle, Türk yazan Yaşar Ke- mal'e Strasbourg Üniversitesi Onur Doktoru (Docteur Hono- ris Causa) unvanını verdi. Söz konusu törende, Yaşar Kemal'den başka Italyan yaza- n aaudio Magris, Profesör W Ufried Baraer ve Profesör Jo- se Luis Messia da "evrensel kül- türe katkılanndan" dolayı ay- nı unvanla ödüllendirıldiler. Strasbourg tnsani Bilimler Üniversitesi'nde ve seçkin bir davetli topluluğu önünde ger- çekleşen ödül töreninde, Türki- ye'nin Paris Bûyükelçisi Tansuğ Bleda ve Strasbourg Başkons- losu Özcan Davas hazır bulun- dular. Onur doktorlanna dip- lomaları verilirken yapılan ge- leneksel övgü konuşmalannda, YAŞAR KEMAL — Yapıtlan 23 dUe cevrildi. Yaşar Kemal'in tanıtımını Türkoloji Enstitüsü Başkam Profesör Panl Dumont yaptı. Yaşar Kemal, bir Fransız üni- versitesinden son otuz yıldır onur doktorluğu unvanını alan ilk Türk. Profesör Paul Du- mont, yirminci yüzyılın en önemli Türk yazan olarak ta- nmıladığı Yaşar Kemal'in, Türk diline katkısı ve yerelden çıka- rak evrenseli kucaklayan yara- tıcılığını vurguladı. Strasbourg, Fransa devlet politikasında "Avrupalılıgı" sık sık vurgulanan ve kente yerle- şik Avrupa Konseyi dolayısıy- la gerek bilimsel gerekse kültü- rel etkinlikleri tüm Avrupa'ya dönük yansımalar taşımasına "özen" gösterilen bir merkez. Strasbourg Üniversitesi'nin de bu çerçeve içinde yüklendiği bir "rnisyon" var. Doğu Avrupa- daki son gelişmelerden sonra genelinde güney ve özelınde Türkiye, Avrupa kavramından oldukça dışa ıtilmiş bulunuyor- lar. Yapıtlan 23 dile çevrilerek ev- rensel ölçüde en çok tanınan Türk yazarı olarak Yaşar Ke- mal'in, Türkiye'nin az çok dış- landığı böylesi bir ortamda Strasbourg gibi "Avrupalı"bir universite tarafmdan onur dok- torluğuyla ödüllendirilmesi, büyük önem taşıyor. Yaşar Ke- mal, yabancı ülkelerle Türkiye arasındaki kültürel ilişkilerde geniş çoğunluğun üstünde fikir birliğine vardığı bir "ortak de- ğer". Bu açıdan bakıldığında, Türkçe okutulan bazı Fransız liselerinde Yaşar Kemal'in ya- pıtlannın ders kitabı olarak ka- bul edilmesi de önemli bir ge- lişme. Bu tür gelişmeler, Avru- pa'daki yeniden yapılanma içe- risinde, Türkçenin ileriye dö- nük yerini belirliyor. Yaşar Kemal, 7 kasım per- şembe günü Universite Sara- yı'nda "Yöre ve Evrensellik" konulu bir konferans verdi. Strasbourg Üniversitesi'nin düzenlediği onur doktorluğu töreni, aynı kentte duzenlenen "1991 Edebiyat Kavşağı" haf- tası ile aynı günlere denk geti- rildi. Uluslararası bir kültürel etkinlik olan Strasbourg Edebi- yat Kavşağı bu yü, Akdeniz ya- zını teması içinde Güney ve Do- ğu Avrupa yazarlanm bir ara- ya getiriyor. Türkiye'den Yaşar Kemal ve Ferit Edgü'nün çağ- rıldığı Edebiyat Kavşağı günle- rine Fransa'da yaşayan Türk ya- zan Nedim Gürselve Fransa Ulusal Araştırma Merkezi Türk ve Balkan Antropoloji Bölümü Müdürü Altan Gökalp de ka- tıbyorlar. Onur konukları Clandio Magris, Joan Goytisolo, Yaşar Kemal, Jose Saramango, Javi- er Tomeo, Antonio L. Antunes, Pierre Mertens ve Cees Noote- boom olan Edebiyat Kavşağı etkinliklerinde 1961 yılı Nobel ödülü sahibi Yugoslav yazar tvo Andriç ve Femando Pessoa özel tartışmalarla anılıyor. Bu çerçeve içerisinde, tvo Andriç'in "Drina Üstünde Bir, Köprü" adlı romanını sinema- ya aktaran ünlü Yugoslav yö- netmen Ernir Kusturica da Strasbourg'da bulunuyor. Ede- biyat Kavşağı günlerinde, Kus- turica'nın bütün fılmlerini içe- ren bir toplu gösteri yer ahyor. Söz konusu etkinlikler çerçe- vesinde, Yaşar Kemal konulu bir forumda, Altan Gökalp, Fe- rit Edgü ve Nedim Gürsel, ya- zan anlattılar. HASTANFJ.FR Ölüm nedeninde enfeksiyon 4. sırada ADANA (AA) — Hastane enfeksiyonlannın, yatarak teda- vi gören hastalann ortalama yüzde 10'unu tehdit ettiği ve belli başlı ölüm nedenleri ara- sında 4. sırada yer aldığı bil- dirildi. Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekan Yardımcısı Prof. Dr. tsmail Hakkı Dün- dar, yaptığı açıklamada, hasta- nelerde tedavi gören hastalann bir bölümünün, yüzde 86 bak- teri, yüzde 8 mantar, yüzde 5 viral ve parazitel, yuzde de di- ğer nedenlerle enfekte olduğu- nu ve bu rahatsızlıklardan ba- zılannın ölümle sonuçlanabil- diğini söyledi. Hastane enfeksiyonlannın oluşumunda, sosyal, fizik ve bi- yolojik çevre koşullannın etki- li olduğunu anlatan Prof. Dr. Dündar, şu bilgileri verdi: "ABD'de yapılan bir araştır- mada, ber yü yatarak tedavi gö- ren 37 milyon 700 bin hastanın, yüzde 5.9'unun hastane enfek- siyonuna maruz kaldıgı belir- lendi. Yine enfeksiyona maruz kalan hastalann 20 bininin dogrudan, 60 bininin de dolaylı olarak bu nedenle olduğü sap- tandı. Bu veriler, hastane en- feksiyonlannın, kalp-damar, degişik kanser türleri ve beyin kanamalanndan sonra, ölüm nedenleri arasnda 4. sırada yer aldığını gösteriyor." Uygtüamalı eğitim hastanele- rinde enfeksiyona daha sık rast- landığmı bildiren Prof. Dr. Dündar, "Hastane enfeksiyon- lannın üçte biri alınacak basit önlemlerle ortadan kaldınla- bUir" dedi. 40'lıyıllanngözdesinemayıldızlarından Gene Tierneyöldü lebessümü yakardı GENE TIERNEY — Sinemanın en güzel kadınlanndan biriydi. "Laura" filmi ile sinema dönyasının ölümsüzleri arasına katılan Gene Tierney, fırtınalı bir yaşam geçirdi. Ali Han ile ilişkisi onu çok yıprattı. 8 yıl nıhsal tedavi gördü. ATtLLÂ DORSAY Sinema oyuncusu Gene Tierney, ABD'nin Huston kentinde öldü. 70 yaşında olan sanatçı- nın ailesi, Tierney'in bir yıldır rahatsız olduğu- nu bildirdiler. Tiemey, sinemamn en guzel kadınlanndan bi- riydi. Güzel çıkık elmaak kemikleri, iri yeşil göz- leri, gizemli bir tebessümü vardı. 1920'de doğ- muş, tiyatroda oynamış, Hollywood'un en büyük "patron"lanndan Darryl F. Zanuck'un dikkati- ni çekerek POX şirketiyle bir kontrat yapmıştı. Hollywood'un en parlak yıllan olan 1940'lann gözde yüdızlanndan biriydi. "Tütün Yolu". "Bd- le Star", bir Joseph Von Sternberg filmi olan "Shangai Gesture", ilk başanlı fılmleri arasınday- dı. Doruğa çıktığı film ise Otto Prenıinger'in "sofistike' kara-fılmi "Laura" oldu. Ve bu film- de, çevresindeki herkesi güzelliğiyle büyüleyen, ama sonunda öldürulen bir genç kadın rolüyle ölmezleşti. Tierney sonra "Kıskanç Kadın - Leave Her To Heaven" adh renkli melodramla Oscar'a aday ol- du. Somerset Maugbam uyarlaması "Şeytanın Kurbanlan - The Razor's Edge", "Hayalet ve Ba- yan Muir", "Demir Perde" gibi fılmler çevirdi. Bu arada aynldığı kocası modacı Oleg Cassi- ni'den sonra 1953'lerde Rita Ha>"worth'tan yeni aynhmş olan ünlü Ali Han'la ilişkiye girdi. An- cak ilk eşinden olan kızlarından birinin geri ze- kâlı olması, Ali Han'ın onu birden yüzüstü bı- rakması gibi olaylar, Gene Tierney'in duyarlı si- nirlerini yıprattı. Ve genç kadın, tam 8 yıl beyazperdeden uzak- laşarak hastanelerde nıhsal tedavi gördü. O da ünü, başanyı kolay taşıyamayan ve bunu yaşa- mıyla değilse de sağlığıyla ödeyen Hollywood ün- lülerinin arasına katılmıştı. Gene Tierney, 1950'lerin ilk yansmda, hasta- lığı henüz başlamadan önce yine birkaç ilginç filmde rol aldı. Bunlann arasında "Korkusuz Ka- dın" Danny Kaye'le birlikte "Yeryuzünde Cen- net", "Kahraman KapUn - The Plymouth Ad- venture", Clark Gabte'la birlikte "Bcni Asla Bı- rakma", "Mısıriı Sinuhe - The Egyptian", "Dişi Örümcek" gibi tur filmleri vardı. Ve Tierney, bu tipik Hollywood mamullerine, gitgide olgunla- şan güzelliği ve kişiliğiyle büyük katkıda bulun- muştu. 8 yıllık aynlıktan sonra kameralann kar- şısına geçtiğindeyse, yaşının ve hastalığının be- lirtileri artık guzelliğini biraz zedelemişti. Rol aldığı "Öneri ve Onay", "Zevk Peşinde", "Tavanaraandaki Oyuncakbur" gibi fılmlerde ar- tık ıkinci roller yükleniyordu. Zaman zaman filmlerde ve TV dizilerinde küçuk roller alan sa- natçı, 1979'da "Self Portrait" adh bir kitapta ya- şam öyküsünü anlatmıştı. öldüğünde 70 yaşın- daydı. Tierney,*kimi ülkelerde (örneğin Fransa- da) güzelliği unutulmayan ve adına zaman zaman sinemalarda veya TVde toplu gösteriler duzen- lenen bir oyuncu olarak anıhyor. Vîski, îskoçyada daha lezzetli HAKAN AYGÜN CRIEFF (İSKOÇYA) — Long John, Black and White, VVhite Horse, Ballantines, Johny Walker... Viski denildiğinde akla tskoç- ya ve bu markalar gelir. Oysa Birleşik Kralük'ın en önemli ih- racat ürünü olan viskinin yüz- lerce çeşidini bulmak olası ts- koçya'da. "Viskinin öyküsü"nü öğren- mek için Edinburg ve Glas- gow'u geride bırakıp tskoçya'- nın kuzeyine uzanmak ge- rekiyor. Dağlarla çevrüi yemyeşil ova- larda yol alarak ulaşıhyor Cri- effe. Doğanın bir yandan vah- şileşip, diğer yandan romantik- leştiği bir orman kasabası Cri- eff. Küçücük kasabanın şöhre- ti, lskoçya'nın en eski viski im- bikhanesi olan "dentnrret Dis- tillery"den geliyor. Glenturret, dünyada tanın- mayan bir marka. özelliği, en eski "Iskoç" olması. Çok sınırlı miktarda üretilen Glenturret, yi- ne çok az miktarda Fransa'ya ihraç ediliyor. Yapımı bir sanat olarak görülen viskinin hâlâ ge- leneksel yöntemlerle üretildiği imbikhanesi de "turistik mer- kez"e dönüşmuş dunımda. Beyaz barakaların her birin- de, viski imal aşamalanndan bi- ri gerçekleşiyor. Şimdiki sahibi James FairHe, Glenturret'in yü- da 150 bin turist çektiğini söy- lüyor. Zaten, "Glenturret tişörüeri" başta gelmek üzere çeşitli turistik eşyalann satıldı- LEZZET FARKI — Viskinin yapımında kullanılan arpa kadar katılacak suyun özelliği, maltlaştırma, damıtma ve dinlendirme de önemli. Viski, sanmtırak rengini hammaddesi arpadan de- gil, tn az üç yıl bekletilmesi gereken fıçılardan ah>or. İskoç vis- kisinin "lezzet farkı"m ise bilimsel olarak kimse açıklayamıyor. Glenturret, dünyada tanınmayan bir viski markası. Özelliği, eneski "İskoç" olması. Glenturret, Fransa dışında ihraç edilmiyor. Uzmanlara göre yapımı bir sanat olan viskinin hâlâ geleneksel yöntemlerle imal edildiği imbikhanesi de ' 'turistik merkez"e ğ^ dükkânı ile 30 yıllık viskile- rin bile denenebildiği bar daha çok turistlere yönelik. Glenturret, 1775'ten bu yana aralıksız üretiliyor. Viskinin bölgedeki geçmişi ise 18. yilzyıl başlanna dayamyor. Bu tarih- lerde Crieff'de beş imbikhane olduğu samlryor. Ancak ayak- ta kalabikneyi ve bir "marka obnayı" başarabilen yalnızca Glenturret. Viski imalathanelerinin böl- geyi mesken edinmesinin nede- ni, ormanm içinden geçen Tur- ret nehri. Viski üretimi için ge- rekJi su, dağlardan akan kaynak sulannın oluşturduğu bu nehir- den sağlanıyor. Suyun özelliği, viski için gerekli bütün özellik- leri taşıması. Bu açıdan "Birle- şik Kralhk'ın en iyisi" olarak ta- mmlamyor. Viskinin yapımında, kullanı- lan arpa kadar, katılacak suyun özelliği, maltlaştırma, damıtma ve dinlendirme de önemli. Vis- ki sanmtrak rengini hammadde- si arpadan değil, en az üç yıl bekletüdiği fıçılardan ahyor. Viski yapımında ilk aşama, arpanın "malt haline" getiril- mesi. Arpanın iki ya da Uç gün suda bekletilerek "çimlenmesi" durumda. sağlanıyor. Çimlendirümiş arpa, "kaba" bir şekilde öğütülüyor. Üçüncü aşama ise öğütülmüş arpanın, su katılarak "püre" hahne ge- tirilmesi: Üç defa, 70 derece sı- cakhğında degişik miktarlarda su katıhyor. Her seferinde, ko- nulan su bir saat kanştınldıktan sonra geri çekiliyor. Sonuçta şe- kerli bir sıvı elde ediliyor. Dördüncü aşama, arpadan el- de edilen sıvmın büyük fıçılara aktanlarak mayalandınlması oluyor. "Fermantasyon" ola- rak tanımlanan bu süreç sonu- cunda fıçıdaki sıvı iyice köpük- leniyor. 48 saat bu dunımda bekletilen sıvı, "alkoC'e dönü- şüyor. Bu aşamada "bira kokn- su"nu almak olası. Damıtma, beşinci aşamayı oluşturuyor. Devasa bakır im- bikierde bir önceki aşamada el- de edilen sıvı, buharlaşıncaya kadar ısıtılıyor. Böylece alkol ile suyun aynşması sağlamyor. So- nuçta elde edilen saf alkole, çok kuvvetü olduğu için biraz su ek- leniyor. Elde edilen 64 derece- lik viski, fıçılara doldunılarak depoya kaldırüıyor. Damak zevkini okşayacak hale gehnesi için de bu fıçılarda üç yıl bekle- tiliyor. Viski, tek üründen yapıhrsa "malt", degişik bölgelerin arpa- ları karıştırılarak yapıhrsa "Mended" olarak tanımlanıyor. tskoçlann tercihi, viskinin iyi mahsul arpadan "malt" olması. Glenturret'de viskiyle Ugüi tek bir sorunun yanıunı bulmak olanaksız. tskoç viskilerini di- ğerlerinden ayıran özellik nedir? Bu sorunun yanıtı da, New Scientist dergisindeki Dr. E. C. Barton-VV'right imzalı ma- kalede: "Viskinin üretimi kuşkusuz bir sanattır ve viskiyi bilimsel yaklaşunlarla imal etmeye kal- luşmanın başansızlıkla sonuçla- nacağı ispatlannuştn*. tyi viski yapımı için saptanmış bilimsel yöntemler vardır. Ancak tskoç viskisindeki farkh lezzet, kesin- likle bir sırdır. Hiç kimse lskoç- ya'nın dışında imal etmeyi ba- şanunaz." ÖSYS için başvurular • ANKARA (AA) — 1992 öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi Sınavı için başvunılar 11 kasım pazartesi günü başlayacak ve 25 kasım pazartesi akşamı saat 17.30'da sona erecek. ÖSYM Başkam Dr. Fethi Toker, ÖSYS'ye başvurulann başlaması dolayısıyla yaptığı açıklamada, 1990 veya 1991 öğrenci seçme ve yerleştirme sınavı birinci basamak sınavını kazanmış adaylardan sadece 1992 ikinci basamak sınavına ginnek isteyenlerin de bu süre içinde başvuruda bulunmalan gerektiğini bildirdi. 1992 öğrenci Seçme ve Yerleştirme Sınavı birinci basamağı 19 nisan 1992, ikinci basamağı ise 21 haziran 1992 tarihlerinde yapılacak. Piri Reis denize açıhyor • İZMİR (AA) — Dokuz Eylül Üniversitesi Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü'nün bilimsel araştırma gemisi "Koca Piri Reis" önümüzdeki gilnlerde denize açılacak. Kasım ve aralık aylannda Karadeniz, Akdeniz, Marmara ve Ege Denizi'nde yoğun bilimsel ve sismik araştırmalar yapacak olan Koca Piri Reis'in gerçekleştireceği araştırmalann bir bölümüne Japon bilim adamlannın da katılacağı belirtildi. Deniz Bilimleri Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Orhan Uslu'dan alınan bilgiye göre "Koca Piri Reis" 10 kasımda, TÜBtTAK'ın yürüttüp bir proje çerçevesinde Karadeniz'de 10 gün sürecek sismik araştırma seferine çıkacak. Zeus Sunağı için imza • ANKARA (AA) — Kültur Bakanhğı Basın ve Halkla tlişkikr Müşavirliği'nden yapılan açıklamaya göre bakanlıkça, Bergama-Zeus Sunağı ile Troia Hazinesi'nin iadesi konusunda Milli Eğitim '' Bakanhğı'mn yapdımlanyla başlatılan imza kampanyası sürüyor. Açıklamada, 28 ekim tarihine kadar kampanya sonucu öğrenciler, öğretmenler, veülerden 218 bin 490 imza toplandığı, kampanya ile iade konusunda kamuoyu ve basının bilinçlendirilerek destek ohnalanmn amaçlandığı kaydedildi. Bodnını'da batık geıııi • BODRUM (AA) — Bodmm-Yahkavak açıklarında bir batık gemi bulunduğu bildirildi. Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi Müdürü Oğuz Alpözen, müzenin dalgıçlan tarafından bulunan batığın, M.Ö. 1. yüzyıla ait büyük bir ticaret gemisi olduğunun sanıldığını söyledi. Ote yandan Türkiye'de gumşığına çıkanlması için çauşma yapılan tek batık olan Kaş- Uluburun'daki geminin 1992 yılı sonunda tamamen su yüzüne çıkanlarak sergilenme aşamasına geleceği belirtiliyor. Bursa, ^Avrupa şehrT • BURSA (AA) — Avrupa Konseyi Çevre Komisyonu ve Avrupa ödülü Alt Komisyon Başkam Fransız Senatör Louis Jung, 'Avrupa Şehri' ödülü alan Bursa'nın, Avrupa ile Ortadoğu ülkeleri arasında bir köprü olacağını beUrtti. Osmanlı döneminde esen feminist rüzgâr1880-1920 yıllan arasında Istanbul'da yayımlanan çeşitli kadın dergileri, bulundukları dönemde kadınların 'hak' mücadelesini yansıtıyor. Bu dergiler, Kadın Eserleri Kütüphanesi'nde özgün bir yere sahip. ZEYNEP UYSAL "An yavrulanm, siz benüz hayatı, erkelderi bilmiyorsunuz. Onlann nazarında ha\al bir ke- mandır. Daima çalınmak için tellere muhtaçtır. O teller de ka- dınlardır. Fakat o tellerin ber biriyle sekiz on hava besteledik- ten sonra değistirip yerine yenisi- ni getirmek lazun. Zira aynı telin nağmesi daima dinlenmez, bıkı- lır. Yavrulanm, kocanın ne demek olduğunu henüz anlaya- mazsınız. Koca denilen şey insa- nı kocatır. Eğer koca insanı kocatmayıp inkişaf ettirseydi, ona koca demezler, gonca derler- di." Ortaoyununa özgü benzet- melerle süslü bu yakınma-öğüt, Osmanlı dönemi kadın dergileri içinde önemli bir yeri olan "Ka- dınlar Dünyası" adlı derginin "Mektubat" köşesınde yer ah- yor. Osmanlı döneminde. 1880'- den 19201ı yıllara dek ardı ardına çıkan 50"ye yakın kadın dergisi, bugün, kadın ve kadın araştırmalan üzerine Türkçe, Osmanlıca ve yabana dıllerde pek çok esen bünyesinde bann- dıran Kadın Eserleri Kütüpha- nesi'nde bulunuyor. Dergiler, Osmanh'nm bitiş ve Türkiye'- nin başlangıç devresini kapsa- yan yüzyılın sosyal gelişimine ışık tutması açısından önemli birer belge nıtelığı taşıyor. Kadın Eserleri Kütüpha- nesi'nde gönüllü olarak çalışan siyaset bilimci Serpil Çakır, ka- dın dergilerinin ortaya çıkışı ile ilgili olarak şövle dı>or: "19. yy, toDİumun hareketlen- meye başladığı bir yüzyıL Osmanlı tmparatorluğu'nda tanzimatla birlikte değişme ve yenileşme hareketleri başlıyor. Toplumsal yaşama da >ansıyan bu değişimle beraber kadının ko- numu da değişiyor. Yeni bir top- lum yaratma düşüncesinde kadınlar da görüşlerini anlatmak istiyorlar. Nasıl bir toplıım ve nasıl bir kadın istediklerini en güzel biçimde dergilerde ifade ediyorlar." Çakır'ın Osmanlı Kadın Ha- rekâtı ve Kadınlar Dünyası konulu doktora tezınden de dergılenn gelışimı ile ilgili çeşitli bılgiler ediniyoruz. Toplumsal yaşamda yer almak isteyen ka- dınlar önce gazete ve dergilerin kadın sayfalanna mektup yaz- maya başlıyorlar. 1868'de Terakki gazetesi bu tür mektup- lar yayımlıyor. Bu yıllarda kadınların en çok yakındıkian konular arasmda çok kadınla evlilik, vapurlarda kadınlara ayrılan yerlenn kötülüğü, eği- tımsizlik yer ahyor. 188O'de kadına yönelik ilk yayınlar ara- sında bulunan Aıle Dergisi, Şemsettin Sami tarafından ya- yımlanıyor Ancak dergi birkaç sayı sonra kapanıyor. Hanım- lar. tnsaniyet, Şükufezar gibi dergıler bu dönemde ardı ardına yayımlanıyor. 1895'te "'Hanım- lara Mahsus Gazete" adlı bır dergi cıkıyor. 1906'ya dek ya- yımlanan bu derginin tüm kadrosu kadınlardan oluşuyor. Mehasın, ilk renkli ve resimli dergi olarak yayımlanıyor. 1913'te yine yoğun bır artış oluyor. 1913-21 yıllan arasında ilk feminist dergi sayılabilecek Kadınlar Dünyası çıkıyor. Bu anket düzenliyor. derginin de sahıbı ve tüm yazar "Bütün >alidelere, hemşirele- kadrosu kadın. Güzel Prenses. re, muallime ve mürebbiyelere, Kadmlık, Siyanet. Seyyale, Ka- g eD Ç kızlarımıza ve hanımlanmı- dınhk Hayatı, tnci. Sus, Hanım, za soruyoruz: Görücölükle mi, Kadın Yazılan 19201ı yıllara görüşücülükle mi evlenmeye ta- dek ardı ardına yayımlanan ka- rafdarsımz?" dın dergileri. Bunlann arasında Derginin evlılikle ılgılı öğüt- ler veren "Bir Zevce tçin En1920'lerde yayımlanan ikı tane- si içerik açısından zengin ve ılgınç. Cumhuriyet dönemıne gelin- dıkçe dergılerin gelıştiği, ciddi- leştiği görülüyor. Pek çok aydın kadın dergılere yazmaya başhyor. Peki konulanna de- ğindiğimiz bu dergilerde neler söylüyorlar kadınlar? Örneğin evlıhk şüphesiz bü- yük bir yer tutuyor bu dergiler- de. Süs dergisi Görücülük mü? Görüşücülük mü? adıyla bır sü- tun düzenliyor. Dergi bugün bile geçerlıliğıni kaybetmemiş olan göriicü usulü evliliğe alter- natif anyor bu sütunlarda ve bır veren Büyük Tehlike" adlı bir başka yazısında ise hanımlara, zevce- lerinı ellerinden alacak tek tehli- kenin mesud, neşeli rakibeler olduğu soylenerek güleryüzlü olmalan öğütleniyor. Kadın dergilerinin dığer önemli konulan arasında femi- nizm ve siyaset yer ahyor. Feminist bır dergı olarak ta- nımlanan Kadınlar Dünyası. feminizmin anlamını ve bekJen- tılennı jöyle açıklıyor: "Kadın hayata kavuşacaktır. Kadın bir erkeğin olduğu gibi bir aile kadı- nı olabilmekle beraber, bir işçi, bir müheodis, bir nazır, bir dok- tor. bir mebus olabilecektir."
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle