Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
27 KASIM 1991 DİZİ-RÖPORTAJ CUMHURİYET/7
52 GÜNLÜKttTİFAKRUŞEN ÇAKIR
MÇP'liler, yeni bir kitle partisi ihtimaline "Olursa olur" gözüyle bakıyorlar.
Bu işi ihale ettikleri milliyetçi-muhafazakâr entelijansiyayı, yayın
organlarında "Daha bir sağ koalisyonu bile gerçekleştiremediler'' şeklinde
eleştirerek, kendi başlannm çaresine bakmaya niyetli olduklarını
gösteriyorlar.
Ülkü aynı,ülkücüler değiştiAnkara siyasi kulislerinde 15 kasımdan
bcri şu sorunun yanıtı aranıyor: RP'den
istifa eden 19 MÇP kökenli milletvekili,
grup yeter sayısını tamamlamak için ki-
mi ya da kimleri transfer edecek? Orta-
lıkta çeşitli isimler dolaşıyor ve böyle bir
transferin mutlaka gerçekleşeceğinde her-
kes birleşiyor.
Istifacı milletvckillerindcn biri, kendin-
dcn çok emin bir şekilde bize şu bilgileri
veriyor: "Yavnz Donat'ın Bugün'de >az-
dıgı gibi ANAP'tan bir arkadaşımızla te-
m»«nmiT meyvesini vermek üzere. Aslın-
da ANAP'U bizimk birtikte hareket ede-
bllecek çok kişi var. Ama acele etmek is-
temiyornz, ANAP'ın dagüması ihtimali-
Dİ gözetiyoruz."
Aynı milletvekili, DYP içinde tek ba-
şına bir grup oluşturacak sayıda milletve-
kiliyle de aralannın çok iyi olduğunu, an-
cak iktidarda olduklan için şu an aynl-
malarının söz konusu olmadığını belirti-
yor. Son olarak kendilerini TBMM'yc ta-
şıyan RP'den bazı isimlere göz diktikle-
rini itiraf ediyor: "Özellikle Gnneydogu-
In iki arkadaşımız her an bize gelebilirier,
ama böyle bir dorumda secmenlerin gös-
terebileceji tepkaerden tirküyorUr. "
muhafazakâr seçmeni ne denli kucakla-
yabileceği epey tartışmalı. öte yandan
DYP ve ANAP'tan hâlâ umutlaruu kes-
memiş "ülküdaşlar"ın sayısı da hayü faz-
la. İstikbaünin ne olacağı meçhul yeni bir
oluşum uğruna yıllann misyonunu, iyi kö-
tü bir örgütlenmeyi geri plana itmek faz-
la iyi niyethlik olacaktı. Hele "ithal" bir
lider için Başbuğ'dan feragat etmek hiç
kolay değil.
İki siyaset tarzı
Ters hülleden diiz hülleye
MÇP kökenli milletvekülerinin şu gün-
lerdekı stratejisi, fazla kimseyi ürkutme-
den yalnızca Meclis grubunu garantüe-
mek. Böylece adı Demokratik Hareket
Partisi (DMP) olan bir parti kurulacak ve
bu parti hülle yaparak 1 araüktakı büyük
kuruitay esnasında MÇP'ye iltihak ede-
cek. Kuşkusuz Alpaslan Turkeş yeniden
genel başkanhk koltuğuna oturacak.
Halbuki istifalannın hemen ertesinde,
MÇP kökenli milletvekUlerinin, alısagel-
diğimiz "hülk" yönteminin tam tersini
gerçekleştırebilecekleri tahmin edfliyordu.
Buna göre 19 milletvekili, diğer partiler-
den istifa edecek olan başka milletvekil-
leri ile birlikte yeni bir "kitle partisi" ku-
racaklardı. Bu partiye, parlamento dışın-
dan birtakım "saygın" aydm, eski poli-
tikaa, işadamı da katılacaktı. Milliyetçi-
muhafazakâr temalar uzerinde yukselecek
olan bu "yumuşak imajlı" partinin başı-
na "herkesin mutabtk olacağı" bir lider
geçecektı. Sonuçta hülle tersten yapüacak,
MÇP bu yeni kurulacak partiye iltihak
edecekti.
Alpaslan Tttrkeş, bir yandan Ayknt
Edibah'nin ısrarcısı olduğu RP-MÇP-IDP
ittihadı için, yine Edibali'nin kaleme al-
dığı "protokol" metnıne imza attı, diğer
taraftan "MÇP çekirdekli, geniş tabanh
yeni bir omşum"un gınşimlerını yurütme-
yi milliyetçi-muhafazakâr entelijansiyaya
ihale etti.
Bütün bunlann dışında, 12 Eylûl boz-
gunundan sonra ülkücü hareket içinde ye-
şeren iki farklı çizgi yeni dönemde de
farklı yaklaşımlan savunuyor. MHP kö-
kenlilerin ağırlıklı olduğu "devletlu kad-
rolar", 70'li yıllardaki "devlete yardım"
misyonuna geri dönıişün propagandasım
yaparken Ülkü Ocaklan kökenli "Türk-
lslam ülkücüteri", devleti, kendine yöne-
lik tehditlerle başetmede yalnız bırakmak
yanlısı tavırlar geliştıriyorlar. Sıvas Mil-
letvekili Mutasin YazKioilu'nun başını
çeküği bu ekip, zaten iyice Islamileştirdik-
leri dillerini dunyadaki değişimlere para-
lel olarak git gide yumuşatıp "ideolojik
omurgalı bir kitle partisi"ne doğru evril-
meyi duşlüyor.
Bu ekibin guçltt isirrüerinden Yasar Yü-
Tüm MÇP tabanının ve kadrolarının muhtemel bir yeni
oluşuma gönül verdikleri de söylenemez. RP'nin dahil
olmadığı yeni bir partinin milliyetçi-muhafazakâr seçmeni
ne denli kucaklayabileceği epey tartışmalı. Öte yandan DYP
ve ANAP'tan hâlâ umutlannı kesmemiş 'ülküdaşlar'ın
sayısı da hayli fazla. İstikbalinin ne olacağı meçhul yeni bir
oluşum uğruna yıllann misyonunu, iyi kötü bir
örgütlenmeyi geri plana itmek fazla iyi niyetlilik olacaktır.
Hele 'ithal' bir lider için Başbuğ'dan feragat etmek hiç
kolay değil.
dınm'ın "balkondan seyreönek" tabüiyle
formüle ettiğı bu yaklaşım, hiç kuşkusuz,
ülkucülerin "yardım ettikleri" devletten
12 Eylûl'le birlikte çok esash bir darbe ye-
miş olmalarının urılnü.
Ülkücü tabandakı bu bakış açısı fark-
hlıklan Kürt sorunu söz konusu olduğun-
da hayati önem arzediyor. Daha 1986 yı-
lından itibaren, Turk-tslam ülküculerinin
bazı önemli isimleri çeşitli yayın organla-
nnda bu noktaya parmak basmaya baş-
lamışlardı. Devletin, PKK'nın karşısına
ülkucüleri çıkartmak istediği; Guneydo-
ğu'da görev yapan öğretmen, sağlık go-
revlisi gibi ülkücü memurlan "muhbir"
olarak kullandığı; bu "oyuna gelen" ba-
zı ülkucülerin korunmasız bir şekilde
PKK'klann kurşunlanna maruz kaldıklan
yazılmıştı.
Ülkucülerin gündemi Kürt
meselesi
Eğer böyle bir "oynn" söz konusuysa,
bunun, Kürt meselesinin iyice tırmandığı
şu günlerde de oynanmak istenmesi son
derece doğal. Nitekim önde gelen bir ül-
kücü, DYP'nin önde gelenlerinden ülkü-
cü kökenli bir milletvekilinin adım vere-
rek bize şunlan anlatıyor: "Bir kokteyl-
de karşılaştık. 'Çocuklar, artık bizden
geçti. Şu Leyla Zanalarla uğraşmak size
kaldı' dedi. Zaten yemin toreni sırasında
Tavandan tabana kitle partisi
Zaten "yeni olnşum" fıkrini Türkeş'e
Aydınlar OcağYnın bazı yöneticileri be-
nimsetmişti. Ittifakın uyandırdığı "biıiik
ve beraberlik rnbn" etkısini surdürüyor-
du; bu fırsat bir daha yakalanmazdı. Fa-
kat aynlan MÇP'liler olması; bütün so-
rumlunun Erbakan olduğuna tabanı ik-
na etmeye yetecek delilin bulunmaması iş-
leri epey zorlaştınyordu.
Aydın Menderes, Hasan Cetal Güzel,
Cemil Çiçek gibi isimlerin bu "yeni olu-
şum"da yer aiacakları basına sızdınldr,
yalanlarnalar ardından geldi. Türkeş, Ter-
cnman, Zaman ve Tiırldye gazetelerini n-
yaret edıp destek aradı. Pek bir ilerleme
sağlanamadı.
MÇP eski Genel Başkan Yardımcısı
Şevket Bölent Yahnici, kendileri adına
mekik diplomasisi yapan odaklann faa-
liyetlerini şöyle anlatıyor: "Biz ne Cemil
Çicek'k ne Hasan Celal GüzeTle görüş-
tnk. Ama ortada birtakım kuruluşlar var.
Aydınlar Ocagı, Iş Dnnyası Vakfı, Birlik
Vakfı. Bazı insanlar bunlann adına ha-
reket ediyoriar: Nevzat Yalçıntaş, AH
Co$kan, Sami Eriem. Bu insanlar bize
gelfyorlar, bize geldikleri gibi başkalan-
na da gittikkrini söylüyorlar. Kime git-
tiklerini biz bilmiyoruz. Eger onlar 'Dışa
açılma şansı olan yeni bir oluşumu sağlı-
yoruz. Bunu getirdik, önünüze koyuyo-
ruz' derlerse düşünuröz."
Aslmda tüm MÇP tabanının ve kadro-
larının bu muhtemel yeni oluşuma gönül
verdikleri de söylenemez. RP'nin dahil ol-
madığı yeni bir partinin miiliyetçi-
ULKUrHJZ K K l
AIUPN HUZURUNDA
da bazı DYPüler bizim arkadaşianmızı
sıkıştınnışUr. 'Ne duruyorsunuz' demiş-
fer."
Aynı ülkücü, PKK'hlarca öldürulen er-
lerin cenazesinde gerçekleşen kitle göste-
rileri hakkında da şunlan söylüyor: "O
gösterileri biz duzenlemedik, bazı devlet
görevlileriııin işi. Biz, bir şeylerin olaca-
|ını haber aldık, arkadaşlanmızı da 'Siz
bulasmayın' diye nyardık. Ama olmadı."
Fakat "Arnlmakta acele etmenizde
Kürt meselesinin etkisi oldu mn" sorumu-
zu yanıtlayan MÇP kökenli bir milletve-
kilinin söyledikleri bütün ülkucülerin bu
yaklaşımda olmadığını gösteriyor: "Evet.
Birtakım duyumlar aldık. Güneydogu'da
bir ayaklanma hazıriıgı varmış. DYP-
SHP koaüsyonunun, malum nedenlerie
ba sorunu çozemeyecefi kesin. Inşallah
yandıyoruzdur ama boyle bir durumda bi-
zim önemimiz ve gncnmüz artacak."
Kürt meselesinin tırmanmasının ne za-
mandır uykuda olan Türk milhyetçüiğini
kamçılayacağı; mevcut siyasi partilerin bu
"düiHş"i yeterince tatmin edebilecek po-
litikalar üretemeyecekleri öngörüleri
MÇP'lilerin geleceklerine iyimser bakma-
lanna yol açıyor.
Artık ülkücüler sözlerine, Yeni Dıişün-
ce gazetesinden Mehmet Eldci'nin yaptı-
ğı gibi başlıyorlar: "Bizler, Türk mflliyet-
çfleri, alkncüler olarak yıDardnr kendimizi
parçanyordnk. Türkiyi'de buyuk bir bö-
Ucülök tehlikesi vardır, bu tebüke Tnrk
vataaının ve mületinin vartıgını ve gele-
cefini tehdit etmektedir diyorduk. Bizim
bu samimi ikazlanmız çoğv kimse tara-
fından fanatiklik' olarak gorüluyor, hat-
ta daha da ileri gidilip Türkiye'de yasa-
yaa insanlar arasında 'ayruncdık' yap-
makla suçlanıyorduk."
Bu, "Biz zaten demiştik" tavn istisna-
sız tüm ulkuculerde mevcut Butün ülkü-
cüler "devletin, ülkesi ve miUeti ile bölnn-
mez bütBnİDğü" ilkesini ana ülküleri ola-
rak muhafaza ediyoriar. Popüler deyişle,
devletin "ünileriik" vasfını koruması kay-
gısı ülkücüler arasında mutlak bir ortak
zemin olmaya devam ediyor. Değişen ise
ülkucüleT, onlann siyasete bakış tarzlan.
Fakat ülkücü harekette ilk ve *on sözü
hâlâ Alpaslan Türkeş söylüyor. O da
"Şark meseiesi"nin çözümünü "önce te-
rör olaylannı destekleyen çevreleri etki-
siz hale getirmek, teror olay lannın iızeri-
ne kararlı şekilde gitmek" olarak görü-
yor. Bu nedenle "Devletin işine bulaşma-
yahm" anlayışının Ülkücüler arasında
çok büyük yankı bulması zor görunüyor.
MÇP'liler, yeni bir kitle partisi ihtima-
line "Otarsa ohır" gözuyle bakıyorlar. Bu
işi ihale ettikleri milliyetçi-muhafazakâr
entelijansiyayı, yayın organlannda "Da-
ha bir sağ koalisyonu bile gerçekleştire-
mediler" şeklinde eleştirerek, kendi baş-
larının çaresine bakmaya niyetli oldukla-
rını gösteriyorlar.
Yarın: Türk-Kürt çatışması
tehlikesi
Ülkücüler 12 Eyliil öncesi yardım ettikleri devletten esaslı bir darbe >emişlerdi. Şiradi balkonda seyirci mi olacaklar?
Cemil Çiçek: Şartlar
olgunlaşmış değilMesut Yümaz'm ANAP genel başkan-
lığına seçilmesiyle başlayan "milliyetçi-
muhafazakâr kadrolann tasfiyesi" ope-
rasyonundan ilk etkılenenlerden biri Ce-
mil Çiçek'ti. Eski Devlet Bakanı Çiçek,
partisinin yaptığı sıralamayı protesto ede-
rek Yozgat milletvekilliği adaylığından is-
tifa etti ve seçimlerde ittifakın desteklen-
mesi gerektiğini açıkladı. Halen ANAP
üyeüği süren Çiçek, MÇP çekirdekli ye-
ni bir "kitle partisi" oluşumunda rol al-
dığı iddialarını yalanlayarak sağdaki son
siyasi gelişmderi şöyle değerlendiriyor:
"MÇP kökerüi bu arkadaşlann ayYüma-
sı öyle ani oldu ki kendilerine rey veren
seçmenin de bunu henüz kabullendiğini
sanmıyorum. Dolayısıyla bir siyasi ace-
milik yapmışlardır. Şartlar olgunlaşma-
dan davranmışlardır. Tabii kanuni zor-
luklar nedeniyle oluşmuş bir seçim itti-
fakıydı, ama vatandaş rey verirken öyle
görmedi. 20 Ekimde seçilen 21 ekim sa-
bahı aynlsın diye rey vermedi. "Siz be-
raber, birlikte olnn, problemleri birlikte
çözmeye çahşm" diye rey verdi. Ekon<
mik programlanna, görüşlerine, kanaat
lerine bakarak, Türkiye'yi şu ya da bı
noktaya getirecekleri mülahazasıyla rey'
vermedi. Sadece milli ve manevi değer-
leri ön plana pkarttıklan için rey verdi.
Daha ortada faaliyet yokken bu arka-
daşlann aynlmalarını kamuoyu iyi kar-
şılamadı. Bunun izahında epey zorluk çe-
kerler. "Yeni bir siyasi oluşuma imkân
vermek için aynldık" demiş olmalan
kendilerine rey verenler bakımından tat-
minkâr olmadı. Böyle bir oluşum naza-
riyede mumkundür; şartlar oluşur, müm-
kündür, ama bunu kamuoyuna safha
safha anlatmalan, inandınnalan lazım-
dır.
Meclis acıkiı, yemin edildi, olağanüs-
tü hal uygulamasıyla Ugili bir oylama ya-
pıldi. Onun dışında daha Meclis faaliye-
te geçmedi ki! Hangi noktada ittifakın
devamını engelleyecek bir ihtilaf çıktı
aralannda? Varsa bile bunu kamuoyu-
na açıklamadılar; kendi seçmenleri bil-
miyor ve büyük bir infıal olduğu kanaa-
tindeyim.
Bu nedenle, yeni bir oluşum filanca şa-
hıslar istedi diye olmaz, şartlar gerekti-
rirse olur. Yeni kurulacak partinin gö-
rüntüsu önemlidir. Yine bir doktriner gö-
rüntuye giriyorsa, o yine bir marjinal
parti olmaya devam eder. Diğer partiler-
Cemil Çicek
den de katılımlar olabüiyorsa, yani bu
kesim yeni bir siyasi teşekkül altında bir-
leşiyor havası verilebiliyorsa olur.
Ben şahsen siyaset yapmayı pek arzu
etmiyorum. Yani insanlarm anladığı an-
lamda, bir siyasi parti çausı altında bir
faaliyet arzu etmiyorum. Benim adımın
bazı yeni oluşumlar için geçiyor olması
benim dışımdadır. Siyasi kadrolar kamu-
oyunun ihtiyacına yeterince cevap verme-
diği için, siyasi tablo yerli yerine oturma-
dığı için her defasında "bir yenisi olabi-
lir mi? Bir başfcas oiabilir mi?" deniyor.
Aynlanlar, yeni bir oluşum için benim de
adımı geçirmişler. Ama ben onlara "ye-
ni bir siyasi parti kurulsun, ben de için-
de olurum veya böyle bir şeyin kurulma-
sında fayda vardır tarzında ne beklenti
ne de temenni dile getirmiş değilim."
YORUM / TANIL BORA*
İdeolojik omurgalı kitle partisi hülyasıMÇP'nin 20 Ekim seçimlerinde ittifak
sayesinde elde ettiği sonuc ülkücü litera-
türde "Ejgenekon'dan lkinci Çıkış",
"Bozknrtlann Dirilişi" gibi efsane\i ya-
kıştırmalarla kutlanacak kadar önemsen-
di. Seçim dönemi arifesinde kendi içlerin-
de yaptıklan (gerçekçi) tahmmlerde aza-
mi yttzde 7-8'e ulaşmayı umabilirken, 21
ekimde bir parlamento grubu ediniverdi-
ler. Bu yaa yazıhrken, MÇP'nin millet-
vekili sayısı grup yeter sayısının bir altın-
daydı. Ama bu küçük eksik herhalde çok
geçmeden ikmal edilecektir -belki de 1
aralıktaki büyuk kurultayın debdebesine
katkıda bulunacak bir transfer zamanLa-
ması ile... Boylece MÇP, 1982 Anayasa-
sı'mn kunımlaştırdığı devlet yardımından
yararlanmasının yani sıra, "cagunız"m en
önemli siyasi meselesi mertebesine yükse-
len "TV'de gözükme" hakkını da elde
edecek. Milletvekilliği ve Meclis grubu sa-
hibi olmanın, milliyetçi-muhafazakâr en-
telijansiya ve devletin "ilgfli yerleri" nez-
dindeki itibar cinsinden, sonuçla ifade
edilmeyen nemasını da kaydetmek gerek.
Zaptettiği konumlar, kazandığı itibar
ve siyaseten yeniden hesaba katılır hale
gelmek, ülkücü hareketi, 70'lerin teker-
riirü denebilecek bir yola mı sevk edecek?
Böyle bir tekerrür çizgisinin -olacaksa- ze-
mini, anti-Batı ve anti-sol etmenlere ulaş-
mış, anti-Kürt Türk şovenizmi olacaktır.
örneğin bir sivil/yan-resmi kuruluşlar sil-
silesinin, "bölncnlnge" karşı "aktiT' ta-
vır almayan herkesi "vatan haini" ilan
eden periyodik beyannameler yayımladı-
ğı; çeşitli vesüelerle toplanan kalabalıkla-
rm devleti/orduyu "kesin darbe"ye yü-
reklendiren şoven nümayişlere kanalize
edildiği Kayseri'nin atmosferini ülke sat-
hına yayma egiliminden endişe duyulabi-
lir.
Ancak, Ülkücü hareketin "devletin be-
kası" misyonunu sahiplenen ve bu mis-
yonun esas sahiplerince arkalanan bir sal-
dırganlık stratejisine angaje olması, epey
muhazaralı bir seçenek. Her şeyden ön-
ce, Türk-Kürt milli çatışmasına
"oynama"mn tehlikesini, bedeunı, MÇP
içindeki en net faşist tasavvurlu unsurİar
bile idrak ediyoriar; kimi unsurlar, böyle
bir yönelimden fikren-ahlaken de huzur-
suz olacaklardır. 70'lerin tekerrurüne dair
tereddütlerin esası daha önemli: Böyle bir
tekerrürün, güç/kudret ve iktidar nostal-
jisi açısından ülkücü hareketin belirli ke-
simlerini cezbeden bir tarafı yok değil;
ama 70'lerin tekerrürü, ülkücü hareket ay-
nı zamanda bünyesel hatta varoluşsal so-
runlann da tekerrürü anlamma geliyor.
Hareketin, devletle ve ana/merkez sağ
güçlerle ilişkisi hayati bir mesele. Devlete
ram ohnanın, yarı-resmi iç harp aygıtı ış-
levine koşulmanın hareketi araçsalİaştıran
mahiyeti; merkez sağla milliyetcilik-muha-
fazakârlık, sağcıhk ortak paydasındaki
ilişkinin kadro ve "misyon" aşınmasına
yol açan etkileri, 80'li yıllarda ülkücü ha-
reketin genç önder kuşağı içinde etraflıca
sorgulandı. Devlet, Ocak, Dergâh'ta
"Tiirk-lslam Ülkucüleri" diye tammladı-
ğımız bu kesimin/kuşağın önderleri söz
konusu çelişkilerin çözümünü, altematif
bir kitle partisi oluşumunda görüyorlar.
Çerçevesini anti-Batı ideolojik-kültürel et-
menlerin ve "20. Asır TSrk Asn Olacak"
şiannın çizdiği bir "milli" kitle partisine
olan iştihalan 20 Ekim seçimleri süresin-
ce alabildığine kabardı. Refah'ın medya
kampanyaiimn başansı, böyle bir ka-
mpanyayı kendilerinin daha ustaca taşıya-
bileceği düşüncesini ilham etti. MÇP'li
milletvekıllerinin Refah'tan istifasuıın "da-
ha geniş" ve "gerçek" ittıfaka yönelindi-
ği iddiası ile izah edilişi de "kitle partisi"
hülyasının göstergesi. (Bu izahat tarzında,
ittifakın dağümasmm, yol yordam uzerin-
de fazla durmayan, pek çok ideolojik-
siyasi aynşma noktasmı önemsiz teferru-
at olarak algılayan "saF' seçmen tabamn-
da doğuracağı hayal kınklığının hede-
fı/kurbanı olmama gayreti de pay taşıyor.)
Ülkücü hareketin "normal" siyaset kana-
hnda buyume umudu, Türk dünyası kon-
jonkturüne ilişkin beklentilerden de daya-
nak alıyor.
MÇP'nin kitle partisi olma yönelimi,
parti içindeki iktidar mucadelesiyle yakm-
dan Ugili. 70'lerin Ülkü Ocaklıları (Türk-
tslam Ulkücüsü kimliğini benimseyen ke-
sim) bu yeni "nlkü"ye yönelinebilmesi-
nin biraz da partideki ağırlıklannın art-
masına bağh olduğu kanısında. Bunun
için, 80'den sonra geliştirdikleri, İslam ve
sol "gösteren" söylemin ve kadrolaşma-
daki performanslann yamnda; seçim mü-
cadelesine girebildikleri bölgelerde RP-
MÇP-IDP'nin toplam oyunu artırarak re-
el politikadaki maharetlerini kanıtlamış
olmalanna da güveniyorlar. 1 aralıktaki
kongrede başanlarının karşılığını talep
edecek ve büyük ihtimalle MÇP yöneti-
minde daha ağırlıklı hale gelecekler. Ağır-
lıklan ölçusünde partiyi, 70'lerin tekerrü-
rüne, yani devletin ve "büyük sag"ın gü-
dümüne mahal vermeyecek bir mecraya,
siyasi ve ideolojik bakımdan kontrollü bir
kitleselleşme yörungesine oturtmaya ça-
hşacaklar. DYP-SHP hükümetinin icra-
atı, özellikle Kürt meselesi, dış Turklerle
Ugili adımlar, yoksullaşma süreci bakı-
mından dikkatle izlenerek, "Tiirk dün>a-
cı", "mazlumdan yana", "milli ve ma-
nevi deferieri savunan" bir politika yö-
nünde malzeme devşirilmeye çahşılacak.
Ancak bu çaba, ciddi sıkmtılarla malul
olacaktır. MHP-MÇP geleneğinin kitle
partisi kalıbına girmesinin önündeki ya-
pısal engelleri bir yana bırakırsak bile...
MÇP'nin ona biçilen "suurü sommhı-
luk" haddini aşmasını istemeyen
milliyetçi-muhafazakâr entelijansiyanın,
devletin "Ugili yerleri"nin ve bu iki odak-
la teşrik-i mesai halindeki devletlu parti
kadrolarımn etkisi, ulkucü hareketin mi-
litan tabamnda, "kontrollü'" bir politika-
yı zorlaştıran anaforlara yol açacaktır.
MÇP, 70'lerin tekerrürüne sürükleyen
akıntılar ile kitle partisi olma özleminin
akıntılannın oluşturduğu anaforda epey
hırpalanacak gibi görunüyor.
(*) Tanıt Bora, gazelecı. "Devleı Ocak Dergâh,
12 Eytül'den 90'lara Ülkucu Hareket" (tieti-
şim Yayınları. 1991) adlı kıtabuı Kemal Can
ile birlikte yazarı.