22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
27 KASIM 1991 DİZİ-RÖPORTAJ CUMHURİYET/7 52 GÜNLÜKttTİFAKRUŞEN ÇAKIR MÇP'liler, yeni bir kitle partisi ihtimaline "Olursa olur" gözüyle bakıyorlar. Bu işi ihale ettikleri milliyetçi-muhafazakâr entelijansiyayı, yayın organlarında "Daha bir sağ koalisyonu bile gerçekleştiremediler'' şeklinde eleştirerek, kendi başlannm çaresine bakmaya niyetli olduklarını gösteriyorlar. Ülkü aynı,ülkücüler değiştiAnkara siyasi kulislerinde 15 kasımdan bcri şu sorunun yanıtı aranıyor: RP'den istifa eden 19 MÇP kökenli milletvekili, grup yeter sayısını tamamlamak için ki- mi ya da kimleri transfer edecek? Orta- lıkta çeşitli isimler dolaşıyor ve böyle bir transferin mutlaka gerçekleşeceğinde her- kes birleşiyor. Istifacı milletvckillerindcn biri, kendin- dcn çok emin bir şekilde bize şu bilgileri veriyor: "Yavnz Donat'ın Bugün'de >az- dıgı gibi ANAP'tan bir arkadaşımızla te- m»«nmiT meyvesini vermek üzere. Aslın- da ANAP'U bizimk birtikte hareket ede- bllecek çok kişi var. Ama acele etmek is- temiyornz, ANAP'ın dagüması ihtimali- Dİ gözetiyoruz." Aynı milletvekili, DYP içinde tek ba- şına bir grup oluşturacak sayıda milletve- kiliyle de aralannın çok iyi olduğunu, an- cak iktidarda olduklan için şu an aynl- malarının söz konusu olmadığını belirti- yor. Son olarak kendilerini TBMM'yc ta- şıyan RP'den bazı isimlere göz diktikle- rini itiraf ediyor: "Özellikle Gnneydogu- In iki arkadaşımız her an bize gelebilirier, ama böyle bir dorumda secmenlerin gös- terebileceji tepkaerden tirküyorUr. " muhafazakâr seçmeni ne denli kucakla- yabileceği epey tartışmalı. öte yandan DYP ve ANAP'tan hâlâ umutlaruu kes- memiş "ülküdaşlar"ın sayısı da hayü faz- la. İstikbaünin ne olacağı meçhul yeni bir oluşum uğruna yıllann misyonunu, iyi kö- tü bir örgütlenmeyi geri plana itmek faz- la iyi niyethlik olacaktı. Hele "ithal" bir lider için Başbuğ'dan feragat etmek hiç kolay değil. İki siyaset tarzı Ters hülleden diiz hülleye MÇP kökenli milletvekülerinin şu gün- lerdekı stratejisi, fazla kimseyi ürkutme- den yalnızca Meclis grubunu garantüe- mek. Böylece adı Demokratik Hareket Partisi (DMP) olan bir parti kurulacak ve bu parti hülle yaparak 1 araüktakı büyük kuruitay esnasında MÇP'ye iltihak ede- cek. Kuşkusuz Alpaslan Turkeş yeniden genel başkanhk koltuğuna oturacak. Halbuki istifalannın hemen ertesinde, MÇP kökenli milletvekUlerinin, alısagel- diğimiz "hülk" yönteminin tam tersini gerçekleştırebilecekleri tahmin edfliyordu. Buna göre 19 milletvekili, diğer partiler- den istifa edecek olan başka milletvekil- leri ile birlikte yeni bir "kitle partisi" ku- racaklardı. Bu partiye, parlamento dışın- dan birtakım "saygın" aydm, eski poli- tikaa, işadamı da katılacaktı. Milliyetçi- muhafazakâr temalar uzerinde yukselecek olan bu "yumuşak imajlı" partinin başı- na "herkesin mutabtk olacağı" bir lider geçecektı. Sonuçta hülle tersten yapüacak, MÇP bu yeni kurulacak partiye iltihak edecekti. Alpaslan Tttrkeş, bir yandan Ayknt Edibah'nin ısrarcısı olduğu RP-MÇP-IDP ittihadı için, yine Edibali'nin kaleme al- dığı "protokol" metnıne imza attı, diğer taraftan "MÇP çekirdekli, geniş tabanh yeni bir omşum"un gınşimlerını yurütme- yi milliyetçi-muhafazakâr entelijansiyaya ihale etti. Bütün bunlann dışında, 12 Eylûl boz- gunundan sonra ülkücü hareket içinde ye- şeren iki farklı çizgi yeni dönemde de farklı yaklaşımlan savunuyor. MHP kö- kenlilerin ağırlıklı olduğu "devletlu kad- rolar", 70'li yıllardaki "devlete yardım" misyonuna geri dönıişün propagandasım yaparken Ülkü Ocaklan kökenli "Türk- lslam ülkücüteri", devleti, kendine yöne- lik tehditlerle başetmede yalnız bırakmak yanlısı tavırlar geliştıriyorlar. Sıvas Mil- letvekili Mutasin YazKioilu'nun başını çeküği bu ekip, zaten iyice Islamileştirdik- leri dillerini dunyadaki değişimlere para- lel olarak git gide yumuşatıp "ideolojik omurgalı bir kitle partisi"ne doğru evril- meyi duşlüyor. Bu ekibin guçltt isirrüerinden Yasar Yü- Tüm MÇP tabanının ve kadrolarının muhtemel bir yeni oluşuma gönül verdikleri de söylenemez. RP'nin dahil olmadığı yeni bir partinin milliyetçi-muhafazakâr seçmeni ne denli kucaklayabileceği epey tartışmalı. Öte yandan DYP ve ANAP'tan hâlâ umutlannı kesmemiş 'ülküdaşlar'ın sayısı da hayli fazla. İstikbalinin ne olacağı meçhul yeni bir oluşum uğruna yıllann misyonunu, iyi kötü bir örgütlenmeyi geri plana itmek fazla iyi niyetlilik olacaktır. Hele 'ithal' bir lider için Başbuğ'dan feragat etmek hiç kolay değil. dınm'ın "balkondan seyreönek" tabüiyle formüle ettiğı bu yaklaşım, hiç kuşkusuz, ülkucülerin "yardım ettikleri" devletten 12 Eylûl'le birlikte çok esash bir darbe ye- miş olmalarının urılnü. Ülkücü tabandakı bu bakış açısı fark- hlıklan Kürt sorunu söz konusu olduğun- da hayati önem arzediyor. Daha 1986 yı- lından itibaren, Turk-tslam ülküculerinin bazı önemli isimleri çeşitli yayın organla- nnda bu noktaya parmak basmaya baş- lamışlardı. Devletin, PKK'nın karşısına ülkucüleri çıkartmak istediği; Guneydo- ğu'da görev yapan öğretmen, sağlık go- revlisi gibi ülkücü memurlan "muhbir" olarak kullandığı; bu "oyuna gelen" ba- zı ülkucülerin korunmasız bir şekilde PKK'klann kurşunlanna maruz kaldıklan yazılmıştı. Ülkucülerin gündemi Kürt meselesi Eğer böyle bir "oynn" söz konusuysa, bunun, Kürt meselesinin iyice tırmandığı şu günlerde de oynanmak istenmesi son derece doğal. Nitekim önde gelen bir ül- kücü, DYP'nin önde gelenlerinden ülkü- cü kökenli bir milletvekilinin adım vere- rek bize şunlan anlatıyor: "Bir kokteyl- de karşılaştık. 'Çocuklar, artık bizden geçti. Şu Leyla Zanalarla uğraşmak size kaldı' dedi. Zaten yemin toreni sırasında Tavandan tabana kitle partisi Zaten "yeni olnşum" fıkrini Türkeş'e Aydınlar OcağYnın bazı yöneticileri be- nimsetmişti. Ittifakın uyandırdığı "biıiik ve beraberlik rnbn" etkısini surdürüyor- du; bu fırsat bir daha yakalanmazdı. Fa- kat aynlan MÇP'liler olması; bütün so- rumlunun Erbakan olduğuna tabanı ik- na etmeye yetecek delilin bulunmaması iş- leri epey zorlaştınyordu. Aydın Menderes, Hasan Cetal Güzel, Cemil Çiçek gibi isimlerin bu "yeni olu- şum"da yer aiacakları basına sızdınldr, yalanlarnalar ardından geldi. Türkeş, Ter- cnman, Zaman ve Tiırldye gazetelerini n- yaret edıp destek aradı. Pek bir ilerleme sağlanamadı. MÇP eski Genel Başkan Yardımcısı Şevket Bölent Yahnici, kendileri adına mekik diplomasisi yapan odaklann faa- liyetlerini şöyle anlatıyor: "Biz ne Cemil Çicek'k ne Hasan Celal GüzeTle görüş- tnk. Ama ortada birtakım kuruluşlar var. Aydınlar Ocagı, Iş Dnnyası Vakfı, Birlik Vakfı. Bazı insanlar bunlann adına ha- reket ediyoriar: Nevzat Yalçıntaş, AH Co$kan, Sami Eriem. Bu insanlar bize gelfyorlar, bize geldikleri gibi başkalan- na da gittikkrini söylüyorlar. Kime git- tiklerini biz bilmiyoruz. Eger onlar 'Dışa açılma şansı olan yeni bir oluşumu sağlı- yoruz. Bunu getirdik, önünüze koyuyo- ruz' derlerse düşünuröz." Aslmda tüm MÇP tabanının ve kadro- larının bu muhtemel yeni oluşuma gönül verdikleri de söylenemez. RP'nin dahil ol- madığı yeni bir partinin miiliyetçi- ULKUrHJZ K K l AIUPN HUZURUNDA da bazı DYPüler bizim arkadaşianmızı sıkıştınnışUr. 'Ne duruyorsunuz' demiş- fer." Aynı ülkücü, PKK'hlarca öldürulen er- lerin cenazesinde gerçekleşen kitle göste- rileri hakkında da şunlan söylüyor: "O gösterileri biz duzenlemedik, bazı devlet görevlileriııin işi. Biz, bir şeylerin olaca- |ını haber aldık, arkadaşlanmızı da 'Siz bulasmayın' diye nyardık. Ama olmadı." Fakat "Arnlmakta acele etmenizde Kürt meselesinin etkisi oldu mn" sorumu- zu yanıtlayan MÇP kökenli bir milletve- kilinin söyledikleri bütün ülkucülerin bu yaklaşımda olmadığını gösteriyor: "Evet. Birtakım duyumlar aldık. Güneydogu'da bir ayaklanma hazıriıgı varmış. DYP- SHP koaüsyonunun, malum nedenlerie ba sorunu çozemeyecefi kesin. Inşallah yandıyoruzdur ama boyle bir durumda bi- zim önemimiz ve gncnmüz artacak." Kürt meselesinin tırmanmasının ne za- mandır uykuda olan Türk milhyetçüiğini kamçılayacağı; mevcut siyasi partilerin bu "düiHş"i yeterince tatmin edebilecek po- litikalar üretemeyecekleri öngörüleri MÇP'lilerin geleceklerine iyimser bakma- lanna yol açıyor. Artık ülkücüler sözlerine, Yeni Dıişün- ce gazetesinden Mehmet Eldci'nin yaptı- ğı gibi başlıyorlar: "Bizler, Türk mflliyet- çfleri, alkncüler olarak yıDardnr kendimizi parçanyordnk. Türkiyi'de buyuk bir bö- Ucülök tehlikesi vardır, bu tebüke Tnrk vataaının ve mületinin vartıgını ve gele- cefini tehdit etmektedir diyorduk. Bizim bu samimi ikazlanmız çoğv kimse tara- fından fanatiklik' olarak gorüluyor, hat- ta daha da ileri gidilip Türkiye'de yasa- yaa insanlar arasında 'ayruncdık' yap- makla suçlanıyorduk." Bu, "Biz zaten demiştik" tavn istisna- sız tüm ulkuculerde mevcut Butün ülkü- cüler "devletin, ülkesi ve miUeti ile bölnn- mez bütBnİDğü" ilkesini ana ülküleri ola- rak muhafaza ediyoriar. Popüler deyişle, devletin "ünileriik" vasfını koruması kay- gısı ülkücüler arasında mutlak bir ortak zemin olmaya devam ediyor. Değişen ise ülkucüleT, onlann siyasete bakış tarzlan. Fakat ülkücü harekette ilk ve *on sözü hâlâ Alpaslan Türkeş söylüyor. O da "Şark meseiesi"nin çözümünü "önce te- rör olaylannı destekleyen çevreleri etki- siz hale getirmek, teror olay lannın iızeri- ne kararlı şekilde gitmek" olarak görü- yor. Bu nedenle "Devletin işine bulaşma- yahm" anlayışının Ülkücüler arasında çok büyük yankı bulması zor görunüyor. MÇP'liler, yeni bir kitle partisi ihtima- line "Otarsa ohır" gözuyle bakıyorlar. Bu işi ihale ettikleri milliyetçi-muhafazakâr entelijansiyayı, yayın organlannda "Da- ha bir sağ koalisyonu bile gerçekleştire- mediler" şeklinde eleştirerek, kendi baş- larının çaresine bakmaya niyetli oldukla- rını gösteriyorlar. Yarın: Türk-Kürt çatışması tehlikesi Ülkücüler 12 Eyliil öncesi yardım ettikleri devletten esaslı bir darbe >emişlerdi. Şiradi balkonda seyirci mi olacaklar? Cemil Çiçek: Şartlar olgunlaşmış değilMesut Yümaz'm ANAP genel başkan- lığına seçilmesiyle başlayan "milliyetçi- muhafazakâr kadrolann tasfiyesi" ope- rasyonundan ilk etkılenenlerden biri Ce- mil Çiçek'ti. Eski Devlet Bakanı Çiçek, partisinin yaptığı sıralamayı protesto ede- rek Yozgat milletvekilliği adaylığından is- tifa etti ve seçimlerde ittifakın desteklen- mesi gerektiğini açıkladı. Halen ANAP üyeüği süren Çiçek, MÇP çekirdekli ye- ni bir "kitle partisi" oluşumunda rol al- dığı iddialarını yalanlayarak sağdaki son siyasi gelişmderi şöyle değerlendiriyor: "MÇP kökerüi bu arkadaşlann ayYüma- sı öyle ani oldu ki kendilerine rey veren seçmenin de bunu henüz kabullendiğini sanmıyorum. Dolayısıyla bir siyasi ace- milik yapmışlardır. Şartlar olgunlaşma- dan davranmışlardır. Tabii kanuni zor- luklar nedeniyle oluşmuş bir seçim itti- fakıydı, ama vatandaş rey verirken öyle görmedi. 20 Ekimde seçilen 21 ekim sa- bahı aynlsın diye rey vermedi. "Siz be- raber, birlikte olnn, problemleri birlikte çözmeye çahşm" diye rey verdi. Ekon< mik programlanna, görüşlerine, kanaat lerine bakarak, Türkiye'yi şu ya da bı noktaya getirecekleri mülahazasıyla rey' vermedi. Sadece milli ve manevi değer- leri ön plana pkarttıklan için rey verdi. Daha ortada faaliyet yokken bu arka- daşlann aynlmalarını kamuoyu iyi kar- şılamadı. Bunun izahında epey zorluk çe- kerler. "Yeni bir siyasi oluşuma imkân vermek için aynldık" demiş olmalan kendilerine rey verenler bakımından tat- minkâr olmadı. Böyle bir oluşum naza- riyede mumkundür; şartlar oluşur, müm- kündür, ama bunu kamuoyuna safha safha anlatmalan, inandınnalan lazım- dır. Meclis acıkiı, yemin edildi, olağanüs- tü hal uygulamasıyla Ugili bir oylama ya- pıldi. Onun dışında daha Meclis faaliye- te geçmedi ki! Hangi noktada ittifakın devamını engelleyecek bir ihtilaf çıktı aralannda? Varsa bile bunu kamuoyu- na açıklamadılar; kendi seçmenleri bil- miyor ve büyük bir infıal olduğu kanaa- tindeyim. Bu nedenle, yeni bir oluşum filanca şa- hıslar istedi diye olmaz, şartlar gerekti- rirse olur. Yeni kurulacak partinin gö- rüntüsu önemlidir. Yine bir doktriner gö- rüntuye giriyorsa, o yine bir marjinal parti olmaya devam eder. Diğer partiler- Cemil Çicek den de katılımlar olabüiyorsa, yani bu kesim yeni bir siyasi teşekkül altında bir- leşiyor havası verilebiliyorsa olur. Ben şahsen siyaset yapmayı pek arzu etmiyorum. Yani insanlarm anladığı an- lamda, bir siyasi parti çausı altında bir faaliyet arzu etmiyorum. Benim adımın bazı yeni oluşumlar için geçiyor olması benim dışımdadır. Siyasi kadrolar kamu- oyunun ihtiyacına yeterince cevap verme- diği için, siyasi tablo yerli yerine oturma- dığı için her defasında "bir yenisi olabi- lir mi? Bir başfcas oiabilir mi?" deniyor. Aynlanlar, yeni bir oluşum için benim de adımı geçirmişler. Ama ben onlara "ye- ni bir siyasi parti kurulsun, ben de için- de olurum veya böyle bir şeyin kurulma- sında fayda vardır tarzında ne beklenti ne de temenni dile getirmiş değilim." YORUM / TANIL BORA* İdeolojik omurgalı kitle partisi hülyasıMÇP'nin 20 Ekim seçimlerinde ittifak sayesinde elde ettiği sonuc ülkücü litera- türde "Ejgenekon'dan lkinci Çıkış", "Bozknrtlann Dirilişi" gibi efsane\i ya- kıştırmalarla kutlanacak kadar önemsen- di. Seçim dönemi arifesinde kendi içlerin- de yaptıklan (gerçekçi) tahmmlerde aza- mi yttzde 7-8'e ulaşmayı umabilirken, 21 ekimde bir parlamento grubu ediniverdi- ler. Bu yaa yazıhrken, MÇP'nin millet- vekili sayısı grup yeter sayısının bir altın- daydı. Ama bu küçük eksik herhalde çok geçmeden ikmal edilecektir -belki de 1 aralıktaki büyuk kurultayın debdebesine katkıda bulunacak bir transfer zamanLa- ması ile... Boylece MÇP, 1982 Anayasa- sı'mn kunımlaştırdığı devlet yardımından yararlanmasının yani sıra, "cagunız"m en önemli siyasi meselesi mertebesine yükse- len "TV'de gözükme" hakkını da elde edecek. Milletvekilliği ve Meclis grubu sa- hibi olmanın, milliyetçi-muhafazakâr en- telijansiya ve devletin "ilgfli yerleri" nez- dindeki itibar cinsinden, sonuçla ifade edilmeyen nemasını da kaydetmek gerek. Zaptettiği konumlar, kazandığı itibar ve siyaseten yeniden hesaba katılır hale gelmek, ülkücü hareketi, 70'lerin teker- riirü denebilecek bir yola mı sevk edecek? Böyle bir tekerrür çizgisinin -olacaksa- ze- mini, anti-Batı ve anti-sol etmenlere ulaş- mış, anti-Kürt Türk şovenizmi olacaktır. örneğin bir sivil/yan-resmi kuruluşlar sil- silesinin, "bölncnlnge" karşı "aktiT' ta- vır almayan herkesi "vatan haini" ilan eden periyodik beyannameler yayımladı- ğı; çeşitli vesüelerle toplanan kalabalıkla- rm devleti/orduyu "kesin darbe"ye yü- reklendiren şoven nümayişlere kanalize edildiği Kayseri'nin atmosferini ülke sat- hına yayma egiliminden endişe duyulabi- lir. Ancak, Ülkücü hareketin "devletin be- kası" misyonunu sahiplenen ve bu mis- yonun esas sahiplerince arkalanan bir sal- dırganlık stratejisine angaje olması, epey muhazaralı bir seçenek. Her şeyden ön- ce, Türk-Kürt milli çatışmasına "oynama"mn tehlikesini, bedeunı, MÇP içindeki en net faşist tasavvurlu unsurİar bile idrak ediyoriar; kimi unsurlar, böyle bir yönelimden fikren-ahlaken de huzur- suz olacaklardır. 70'lerin tekerrurüne dair tereddütlerin esası daha önemli: Böyle bir tekerrürün, güç/kudret ve iktidar nostal- jisi açısından ülkücü hareketin belirli ke- simlerini cezbeden bir tarafı yok değil; ama 70'lerin tekerrürü, ülkücü hareket ay- nı zamanda bünyesel hatta varoluşsal so- runlann da tekerrürü anlamma geliyor. Hareketin, devletle ve ana/merkez sağ güçlerle ilişkisi hayati bir mesele. Devlete ram ohnanın, yarı-resmi iç harp aygıtı ış- levine koşulmanın hareketi araçsalİaştıran mahiyeti; merkez sağla milliyetcilik-muha- fazakârlık, sağcıhk ortak paydasındaki ilişkinin kadro ve "misyon" aşınmasına yol açan etkileri, 80'li yıllarda ülkücü ha- reketin genç önder kuşağı içinde etraflıca sorgulandı. Devlet, Ocak, Dergâh'ta "Tiirk-lslam Ülkucüleri" diye tammladı- ğımız bu kesimin/kuşağın önderleri söz konusu çelişkilerin çözümünü, altematif bir kitle partisi oluşumunda görüyorlar. Çerçevesini anti-Batı ideolojik-kültürel et- menlerin ve "20. Asır TSrk Asn Olacak" şiannın çizdiği bir "milli" kitle partisine olan iştihalan 20 Ekim seçimleri süresin- ce alabildığine kabardı. Refah'ın medya kampanyaiimn başansı, böyle bir ka- mpanyayı kendilerinin daha ustaca taşıya- bileceği düşüncesini ilham etti. MÇP'li milletvekıllerinin Refah'tan istifasuıın "da- ha geniş" ve "gerçek" ittıfaka yönelindi- ği iddiası ile izah edilişi de "kitle partisi" hülyasının göstergesi. (Bu izahat tarzında, ittifakın dağümasmm, yol yordam uzerin- de fazla durmayan, pek çok ideolojik- siyasi aynşma noktasmı önemsiz teferru- at olarak algılayan "saF' seçmen tabamn- da doğuracağı hayal kınklığının hede- fı/kurbanı olmama gayreti de pay taşıyor.) Ülkücü hareketin "normal" siyaset kana- hnda buyume umudu, Türk dünyası kon- jonkturüne ilişkin beklentilerden de daya- nak alıyor. MÇP'nin kitle partisi olma yönelimi, parti içindeki iktidar mucadelesiyle yakm- dan Ugili. 70'lerin Ülkü Ocaklıları (Türk- tslam Ulkücüsü kimliğini benimseyen ke- sim) bu yeni "nlkü"ye yönelinebilmesi- nin biraz da partideki ağırlıklannın art- masına bağh olduğu kanısında. Bunun için, 80'den sonra geliştirdikleri, İslam ve sol "gösteren" söylemin ve kadrolaşma- daki performanslann yamnda; seçim mü- cadelesine girebildikleri bölgelerde RP- MÇP-IDP'nin toplam oyunu artırarak re- el politikadaki maharetlerini kanıtlamış olmalanna da güveniyorlar. 1 aralıktaki kongrede başanlarının karşılığını talep edecek ve büyük ihtimalle MÇP yöneti- minde daha ağırlıklı hale gelecekler. Ağır- lıklan ölçusünde partiyi, 70'lerin tekerrü- rüne, yani devletin ve "büyük sag"ın gü- dümüne mahal vermeyecek bir mecraya, siyasi ve ideolojik bakımdan kontrollü bir kitleselleşme yörungesine oturtmaya ça- hşacaklar. DYP-SHP hükümetinin icra- atı, özellikle Kürt meselesi, dış Turklerle Ugili adımlar, yoksullaşma süreci bakı- mından dikkatle izlenerek, "Tiirk dün>a- cı", "mazlumdan yana", "milli ve ma- nevi deferieri savunan" bir politika yö- nünde malzeme devşirilmeye çahşılacak. Ancak bu çaba, ciddi sıkmtılarla malul olacaktır. MHP-MÇP geleneğinin kitle partisi kalıbına girmesinin önündeki ya- pısal engelleri bir yana bırakırsak bile... MÇP'nin ona biçilen "suurü sommhı- luk" haddini aşmasını istemeyen milliyetçi-muhafazakâr entelijansiyanın, devletin "Ugili yerleri"nin ve bu iki odak- la teşrik-i mesai halindeki devletlu parti kadrolarımn etkisi, ulkucü hareketin mi- litan tabamnda, "kontrollü'" bir politika- yı zorlaştıran anaforlara yol açacaktır. MÇP, 70'lerin tekerrürüne sürükleyen akıntılar ile kitle partisi olma özleminin akıntılannın oluşturduğu anaforda epey hırpalanacak gibi görunüyor. (*) Tanıt Bora, gazelecı. "Devleı Ocak Dergâh, 12 Eytül'den 90'lara Ülkucu Hareket" (tieti- şim Yayınları. 1991) adlı kıtabuı Kemal Can ile birlikte yazarı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle