Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
23 KASIM 1991 DİZİ-RÖPORTAJ CUMHURİYET/9
Sosyal dennokratlar tartışıyorNedmymildık,rıasılkazanırız?
~DSPİSTANBUL MÎL1ETVEKÎLİNAMİÇAĞAN
Sosyal demokrasinin mali desteği yok20 Ekim 1991 milletvekili genel se-
çimlerinde sosyal demokrat oylar, top-
lam geçerli oyların üçte birinin altında
kalmıştır. Toplumda sosyal demokrat
potansiyelin arttığının sanıldığı bır dö-
nemde böyle bir sonuçla karşılaşılmış
olması, üzerinde ciddi olarak düşünül-
meye değer bir konudur.
Türkiye'de, gelişmeleri için uygun or-
tam bulunmasına karşın, sosyal demok-
rat partüerin umulan ölçüde başanlı
olamamalannın bir kısım nedenleri
anayasal düzenlemelerden ve hukuk ku-
rallarından kaynaklanmaktadır. Ana-
yasa, Siyasi Partiler Kanunu, Sendika-
lar Kanunu, Kooperatifler Kanunu,
Dernekler Kanunu, Yüksek Öğretim
Kanunu, siyasi partüerin örgütlü halk
kesiirıleri ile ve üniversitelerle organik
ilişkj içine girebilmelerini yasaklamıştır.
Batı ülkelerinde başanlı sosyal demok-
rat partüerin mali ve düşünsel destek-
leri bu kesimlerden gelmektedir.
Seçim sonuçlan sosyal demokrat par-
tiler açısından değerlendirilirken önce-
likle sorulrnası ve yanıtlanması gereken
soru, birden çok sayıda sosyal demok-
rat partinin varlığının sosyal demokrat
harekete zarar verip vermeyeceğidir.
Çeşitli ülkelerde ve Türkiye'de sosyal
demokrat ideoloji, tekdüze bir kalıba
ve değişmez ilkelere bağlanabilmiş de-
ğildir. Birden çok sosyal demokrat par-
ti, tabanlarını ve mesajlannı farklılaş-
tırdıklan ölçüde sosyal demokrat hare-
tabanlan aynı değildir. SHP, kentler-
den ve gelir düzeyinin yüksek olduğu
semtlerden daha çok oy alırken, DSP
eski CHP'nin yazgısını kırarak köyler-
den ve gelir düzeyinin daha düşük ol-
duğu semtlerden daha çok oy almıştır.
Seçim sonuçlarımn aynntıh olarak çö-
zümlenmesi, genel bir eğilim olarak bu
ürkiye'de, gelişmeleri için uygun ortam
bulunmasına karşın, sosyal demokrat partilerin
umulan ölçüde başanlı olamamalannın bir kısım
nedenleri anayasal düzenlemelerden ve hukuk
kurallanndan kaynaklanmaktadır.
ketin yaygınlaşmasına katkıda buluna-
bilirler. Nitekim, SHP ile DSP arasın-
da ulusal sorunlara, piyasa ekonomisi-
ne (özellikle devletçilik, özelleştirme ve
tarım kesimi konulannda) bakış acısın-
da ve daha solla ilişkilerde belirgin fark-
lılıklar bulunmaktadır. Bu farklılıkla-
ra koşut olarak da iki partinin seçmen
değerlendirmeyi doğrulayacaktır.
Bununla beraber, seçim kampanya-
sının başında SHP'nin tekelci bir yak-
laşımla DSP'yi oy bölücülüğü ile suç-
laması, buna destek olarak da "fa-
şizm", "ANAP ile işbirliği" gibi yakış-
tırmalarla DSP'yi yıpratması, seçime
diğer partiler katılmıyormuş gibi iki
partinin hemen hemen sadece birbirle-
riyle mücadele etmeleri sonucunu do-
ğurmuştur. Bu arada bu partilerin kul-
lanmalan gereken "gelir dağılımının
bozuklugu", "vergi adaletsizliği".
"efitimde fırsat eşitliği", "sosyal gü-
venlik", "çevrenin ve tiiketicinin
korunması" argümanları DYP ve RP
tarafmdan kullanıldığından her iki parti
de olağan koşullarda alabilecekleri oy-
lardan yoksun kalmışlardır. Üstelik
adaletsiz seçim sisteminin etkisiyle oy
oranları duşen partiler, daha büyük öl-
çüde milletvekili kaybına uğramışlardır.
SHP, seçim kampanyasının başında
başlattığı savaşı, seçim sonrasında ya-
kışıksız "kına" sloganı ile bir sure da-
ha sürdürmuştür.
20 Ekim seçimlerinden sosyal demok-
ratların çıkarmaları gereken çok ders
vardır. İleriki seçimlerde SHP'nin ve
DSP'nin bölge paylaşımı temeline da-
yalı seçim işbirliği yapmalan düşünü-
İebilirse de böyle bir işbirliğinin sağda-
ki partiler arasında da yapılabileceği
gözardı edilmemeh'dir.
Adana Belediye
Başkanı Çolak:
Suçlu
"12 Eylül"ADANA (Cumhuriyet Gü-
•ey tlleri Bürosu) — Adana
Büyükşehir Belediye Başkanı
Selahattin Çolak, sosyal de-
mokrasinin uğradığı ağır ye-
nilginin altında salt Ulke içi
sorunlann aranmasımn yan-
hş olacağı kanısında. "Demir
perde"nin çöküşünün sosyal
demokrasiye de mal edilerek
oy kaybına neden olduğu ka-
nısını taşıyan Çolak'a göre 12
Eylül harekâtırun CHP'yi ka-
patarak örgütlü bütünlüğü
bozması kendi içlerine dönen
sosyal demokratlann çözüm
üretmek yerineliderlik müca-
delesine ağırhk vermesi de ye-
nilginin diğer nedenleri ara-
sında sayılmalı. Peki ya çö-
züm? Başkan Çolak'a göre
seçim sonuçlarıyla somutla-
nan ağır yenilgi dolayısıyla
her iki partinin lider kadrolan
bir an önce özeleştiri yapma-
lı, hemen sonra SHP ve DSP
liderleri yeniden yapılanma
sürecine girerek "sosyal de-
mokrasiyi tek bir çatı altın-
da" birleştirmeli.
llki 1977de başlayıpceza-
evüıe giriş ve beraatlenokta-
lanan 12 Eylül'de, ikincisi
1989'da başlayan belediye
başkanlığı görevi nedeniyle
Selahattin Çolak, "sosyal de-
mokrasinin yenilgisini" biraz
da "belediye gözlüğü" ve
"ekonomik gelişmelerle" iliş-
kilendirerek değeriendiriyor.
Çolak'a göre sorun, biraz da
"dışarıdaki gelişmelerde"
aranmalı:
"Dünya ekonomisi petrol
şokunu 70'li yıllarda yaşarken
sosyal demokratlann başarı
grafiğinde düşüşler görüyo-
ruz. Bu yıllarda ekonomik
dengeler altüst olunca ülkele-
rinde iktidar olan birçok sos-
yal demokrat parti gerileme
sürecine girdi. Bu bize, refah
devletini sağlayan ekonomik
dengeler bozulunca olumsuz
etkilenen ilk siyasi kurumun
sosyal demokrat parti oldu-
ğunu gösteriyor. Gelişmiş ül-
kelerdeki işçi, eski kimliğin-
de değildir; o yıllarda sadece
iş ve aş arayan bu geniş kitle,
1970'li yıllarda yaşam düzeyi
yükselmiş, tüketici düzeyine
ulaşmış kitledir artık. örgüt-
lü dayanışma bilinci azalan,
bireysel arayışlara yönelen ye-
ni bir işçi kitlesi oluşmuştur.
Işte bu, sosyal demokrat par-
tilerin en önemli dayanakla-
rından birinin zayıflamasına
yol acnuştır."
SHP Izmir tl
Başkanı Karakaş:
Örgütlenme
çarpık"Sosyal demokrasinin bu
hale gelişinin nedeni, sosyal
demokratlann çağın ihtiyaç
ve beklentilerine göre örgüt-
lenememesidir. Sosyal de-
mokrasinin genel sorunu bu-
dur. örgütlenme çarpıklığı,
örgütlenme ile ilgili ciddi ra-
hatsızlıklar özellikle DSP'de
yaşanmaktadır. SHP'de de
yasanıyor. Sosyal demokrasi-
nin düzelebümesi için öncelik-
le örgütlenme sorunu aşılma-
lı. tkincisi, sosyal demokrasi
Türkiye'nin ihtiyaçlannı ve
beklentilerini yeniden tespit
etmeli. Türkiye toplumu, in-
sanı ne bekliyor, neye ihtiyaç
duyuyor? Çok somut, açık,
net, umut verici, güven veri-
ci çözümler bütünü hazırla-
malı. Sosyal demokrasi ideo-
lojisini, programını gözden
geçirmeli. Sosyal demokrasi
ideolojisini soyutluktan kur-
tarmalı, netleştirmeli. Örgüt-
sel yapısını da bu amaçlara
göre yeniden gözden gecirme-
lidir. 1950 metotlanyla örgüt-
lenme olmaz. Sosyal demok-
rasi ideolojisini de, örgütlen-
mesini de yenilemelidir."
€
Bazı yabani' hayvanlar hayatımın içindeydi'diyor Tan OraL
Renkli geçen seçim kampanyasında güvercinlere de rol verildi.
HALKNEDIYOR?
Halk etkin muhalefet istediAtilla Teker (37, işçi): Benim siyasetle
pek ilgün yok, ancak SHP'nin kaybetme-
sindeki neden bana göre aralannda sık sık
yaptıklan sert tartışmalar. Bunlar iyi şey-
ler değil; yapacaklarını halka anlatmak ye-
rine sanki koltuk için kavga ediyorlar gö-
rüntüsü veriyorlar. Böyle büyük bir par-
tinin iyi çahşmalar ile kendisini çok daha
fazla sevdireceğini sanıyorum.
Sadettin ZiMioğlu (40, esnaf): Yani şu-
rada bir Ecevit ile lnönü anlaşıp iki parti-
yi bir araya getiremediler. Bunu başarmış
olsalardı sosyal demokratlar tek başlanna
iktidar olur, siz de bu soruyu bize soraıaz-
dınız. tşte basansızlık da başarı da bura-
da yatıyor.
Nihat Saydan (32, boyacı): Seçimlerde
herkes SHP iktidar olacak diye bakıyor-
du, ama olmadı. Çünkü gazetelerin de yaz-
dığı gibi Ecevit SHP'nin oylannı çok böl-
dü. İki parti bir araya gelip anlaşsalardı
seçimi onlar kazamrdı. Bundan sonra ne
yaparlar onu bilmiyorum.
Av. Rabmi Kumaşoğlu (eski Samson
Barosu Başkanı): Sosyal demokrasinin ne
olduğu ve sosyal demokrat iktidarın hal-
ka ne getireceği tam olarak anlatılamadı.
Ve parti içindeki anlamsız, sert suçlama-
lar karşısında halk lider olma konumun-
daki kişilere güvenini yitirdi. Sosyal de-
mokrasinin halka anlatılamamasında bu-
günkü yönetimin ne kusuru varsa baria gö-
re Baykal ekibinin de aynı kusuru vardır.
Sosyal demokrasi yıldızının İnönü liderli-
ğinde parlamayacağı görulüyor. Şu an baş-
ka anternatif olmadığına göre Baykal al-
ternatifi denenecek, ama bu kaosun bu-
nunla da aşılabileceğine inanmıyorum.
Ömer Altay (fotografçı): Sosyal demok-
ratlar kendi içlerindeki mücadeleye, hizip-
leşmeye son verdiğinde büyük güç kaza-
nır. Ve bunların neticesinde bugünkü du-
ruma gelinmiştir. Ayrıca DSP ile uziaşıla-
mayan noktalann da tekrar gözden geçi-
rilmesinde yarar olduğu kanısındayım. Ve
partinin etkin çalışma yapması gerekiyor.
Halk, etkin muhalefet yapacak sert lider
aramakta. Bunu da bulamadı. Sayın lnö-
nü çok insancıl, yumuşak bir kişi. Yani
İnönü dünyaya 10 yıl erken gelmiş bir li-
der, o bugünün lideri değil. Yani büyük
bir kesim dürüst politikacıhğı algılayamı-
yor. Halk alışmış; politikacı, abidik-
gubidik, dalavereci olacak.
SHPESKİMtl1FTVEKİLt-SBP ÜYESİKEMAL ANADOL
Değişim isteyenler birleşmeliSol, 20 Ekim 1991 seçimlerinde ağır bir
yenilgiye uğradı. Bunun önemli nedenle-
rini sıralamak istiyorum.
Sağda RP, MÇP ve IDP'nin gerçekleş-
tirdiği ittifakı, tabanı istemesine karşın
SHP üst yönetimi solda uygulamaktan sa-
kındı ve kaçındı.
7 milletvekilinin ihracından önce ve
sonra SHP Kürt sorununda zikzaklar çi-
ziyordu, politikasızdı. HEP'le olan üişkisi
SHP'yi netleşme yerine belirsizliğe götür-
dü. SHP-HEP birlikteliğinin nedeni Sa-
yın Mümtaz Soysal'a gore "Kürtlerin self-
determination hakkının ortadan kaldırıl-
ması", Sayın Inönü'ye göre "HEP'in
SHP'ye katılması" idi. SHP-HEP işbir-
liğinin "oy pazarlığı" görüntüsü vermesi
olayın geniş kitlelerce benimsenmesini en-
gelledi. Batı'da kasıtlı şoven propaganda
ile Doğu'dan gelen oylar etkisiz haie ge-
tirildi. Oysa SHP öncülüğünde HEP ve
SBP'den oluşan "demokrasi için seçim
işbirliği" gerçekleşseydi bu sakıncalar or-
tadan kalkacak ve karşı propaganda et-
kisizleşecekti.
20 Ekim seçimlerinde 4,5 milyon civa-
rındaki seçmen 50 bin lira para cezasına
karşın sandığa gitmedi. 750 bin civann-
da geçersiz ve boş oy kullaruldı. Toplamı
5 milyonu aşıyor. SHP ise 5 milyon 60 bin
oy aldı. SHP-HEP-SBP seçim işbirliği
aritmetik toplamın ustünde bir anlam ta-
şıyacak, kullanılmayan ve geçersiz 5 mil-
yon oyun önemli bir bölümü SHP'ye ge-
lecekti.
26 Mart 1989'dan sonra SHP'li yerel
yönetimler kitlelerin beklediği sosyal de-
mokrat modeli çeşitli nedenlerle yarata-
madılar, bu nedenle güven yitirdiler.
DSP'nin SHP oylannı bölduğü doğru-
dur. Ancak SHP, DSP'nin oy bölme ola-
sılığını vurguladığı kadar hem 1987 hem
de 1991'de seçim sisteminin haksızhğına
ve çarpıkhğına yeterince karşı çıkmadı.
Meclis'i terk etmemesine karşın iki yıl, sü-
rekli "erken secim"e öncelik veren bir po-
litika izlemesi SHP'yi her koşulda bir er-
ken seçimi kabule mecbur bıraktı...
Yerel yönetimler ve DSP olayı,
SHP'nin yenilgisinde önemli ancak belir-
leyici olmayan etkenlerdir.
20 Ekim'de sağ kendisini çağa uydur-
mak için radikal aulımlar yaparken sol bu
konuda başansız oldu. Özellikle SHP es-
20 Ekim 'de sağ
kendisini çağa uydurmak
için radikal atılımlar
yaparken sol bu konuda
başansız oldu. Özellikle
SHP eski bir görüntü
sergiledi. Değişim isteğine
kitleleri inandıramadı. Tek
parti çağrışımı yapan
Kemalist ideoloji önde
göründü.
ki bir görüntü sergiledi. Değişim isteğine
kitleleri inandıramadı. Tek parti çağrışı-
mı yapan Kemalist ideoloji önde görün-
dü. "Kemalist ideoloji" derken Kema-
lizm'in birtakım olumlu kazanımlarını
yadsımıyorum. Ama çağımızda artık dev-
let eliyle, halkın aktif katılımı yerine yu-
karıdan reformlarla toplumu şekillendir-
me ve modernleştirme anlayışı geçerliği-
ni yitirdi ve statükoculuğa dönüştü.
Yasal engeller ve iç yapısı nedeniyle
SHP'nin sosyalist enternasyonal partile-
ri standardında bir sosyal demokrat par-
ti olamayışı ve değişiminden yana inan-
dıncı bir kimlik sergileyememesi ona ye-
ni bir parti görüntüsü vermemiştir.
Sol, salt dünyadaki değişime ayak uy-
durmakla yetinemez. Ona yakışan, deği-
şimin temsilcisi ve itici gücü olmaktır.
20 Ekim seçimlerinden önceki "sol
anlayışlar" artık geçerliğini yitirmiştir.
Solu yeniden tarif etmek zorunlu hale gel-
miştir.
Dünyada ve Türkiye'de sosyal demok-
rasi ve Marksizm arasındaki ideolojik ay-
nmlar azalmaktadır. Türkiye solunun ye-
nilenmesi, ülkemizdeki değişimin motor
haline gelmesi, bir dizi teorik, politik ve
örgutsel sorunun çözümü her iki kökten
gelenlerin karşılıklı etkileşime açık diya-
log ve ortak arayışları ile gerçekleşebilir.
Artık sol, Kürt sorununa gerçekçi ve so-
mut çözümler üretmelidir. Ülkenin hem
doğu hem de batısında yaşayanlarca gö-
nül rahatlığıyla benimsenecek bir toplum-
sal mutabakata gereksinim vardır. "Gö-
nüllü birliktelik" ancak Kürt sorununun
boyutlanyla özgürce tartışılabildiği bir de-
mokratik ortamda güçlü ve inandıncı ola-
biür.
Sonuç olarak akla gelen en güçlü ve ge-
çerli çözüm "değişim" isteyen solcuların
birliğidir. Sol, topluma yeniden güven ve-
recek örgütlenme, birlik ve değişim anla-
yışıyla yeniden yapılanmah, bugunkü
marjinal görüntüden kurtularak tek ba-
şına iktidar olmanın yollannı aramalıdır.
Bu da soldaki her gerçek ve tüzel kişinin
geçmişi sıfırlayarak, eski değer yargıları-
ru, kafalardaki duvarları yıkarak "yeni-
den yapılanma" iradesini sergilemesi ve
"değişim"i önce kendine uygulaması ile
gerçekleşebilir.
StRECEK
;
Kediler
muame
"akran"
iesi yapıyor
Erzincan: Atlar, arabalar, kır
çiçekleri, kerpiç damlı evler,
alakargalar, keklikler, kayısı
meraklısı olup sık sık bahçelere
dadanan kibar yüzlü, mahçup
ayılar, kabadayı kurtlar, mer-
can gözlü yılanlar, her çeşit el-
ma ve Fırat...
Erzincan, çocukluğunun kü-
çük kasabalanndan, küçük
kentlerinden biri Tan Oral'ın.
Tabii daha başka kentleri, baş-
ka kasabalan da dolaşmışlar ba-
basının mesleği gereği. Subay-
mış babası.
"Çocukluğum doğayla iç içe
geçti. Dolayısıyla kediler, kö-
pekler, tavuklar ve bazı yabani
hayvanlar, hayatımın içindey-
di."
"Yabani hayvanlar, evet. Si-
zin hiç on iki yaşmızdayken bir
kartalınız oldu mu ya da atma-
calanmz? Tan Oral'ın olmuş
ama...
"Evet, on iki yaşındayken bir
kartaum vardı. Erzincan'daydık
o sıralar. Yaralı buldum karta-
b, kurşun yemiş düşmiiş herhal-
de. Kucaklayıp eve getirdim."
Bahçe içinde tek katlı bir ev:
Ağaçlar, çiçekler, kediler, kö-
pekler, kuşlar ve evin içinde bes-
İenen tavuklar.
Anlatmaya çalıştığı hikâyeler-
le birlikte kendine, dünyaya ve
hayvanlara; canlılara bakışını
özetlersek, dünyayı diğer canlı-
larla paylaştığının elbette far-
kında Tan Oral. Dolayısıyla
karşılıklı bir sevgi saygı alışve-
rişi var aralannda.
Ve İstanbul. Haydarpaşa Li-
sesi'nin yüz kişilik yatakhanesi.
Tan'm yatıh olduğu ilk gece.
Sen kalk, onca kalabalık bir ko-
ğuşta kamçı kuyruklu, sivri ku-
laklı sıska bir tekir sıfatıyla
Tan'ı gözune kestir, okullar ka-
panıncaya kadar da ense yap
çocuğun yatağanda; oohh, kekâ.
Nasıl olduğunu kciıdisi de bil-
miyor ama hep onu seçiyor hay-
vanlar; bütün hayvanlar değil-
se bile kediler, özellikle kediler
hep onu seçiyor, tavlıyor, dost-
luklannı kabul ettirip onun
dostluğunu kazanıyorlar.
Bir kedi delisi. Fakat hani o
okşandığında elektrikli tıraş
makinesi gibi mırıldayan, bol
tüylü olanlanndan değil de so-
kak köşelerinde miyavlayan,
terk edilmiş, yağmur yemiş
olanlanndan yana gönlü.
"Hakiki" bir kedisever...
Köpekkrle olan ahbaphğı da-
ha resmi bir ahbaplığa dayanan
Tan Oral, kedilerle kolay dost-
luk kurmasıru, kedilerin kendi-
sini "akran" görmelerine bağ-
lıyor:
"Difcr havvanlarda gendlik-
lc bir 'ast-üst' ilişkisi var; yani
köpek ya kendini giiçlii hisseder
bazılanna karşı, hırlar, bekcilik
yapar yahut da tam 'köpeklik'
yapar ya, kediler de bana
Sanatçılar
ve
Hayvanları
FATMAORAN
iğer hayvanlarda genellikle ast-üst ilişkisi
vardır. Yani köpek ya kendini güçlü hisseder, hırlar,
bekcilikyapar ya da tam "köpeklik" yapar ya,
kediler de bana akran muamelesiyapıyor, yani eşit
görüyor kendini
'akran' muamelesi yapıyor. Ya-
ni eşit görüyor kendisini. Beni
'kedi'nin insan biçimine dönüş-
miişıi olarak göriıyor. Kafala-
rındaki yerimin öyle olduğunu
hissediyorum."
Şimdi dört kedileri var Tan'-
lann. Bir aile: Arap anne, ken-
disine benzeyen aynı renkte bü-
yük oğlu, iki tane de tekir kü-
çük kardeşleri. Geliş hikâyeleri-
ni ise şöyle anlatıyor Tan Oral:
"Çok kısa bir süre kedisiz
kalmıştık. Bitmişti kedUerimiz;
ya yaş haddinden ya da hasta-
lanıp ölmüşlerdi. O zaman,
oturdugumuz apartmanın birin-
ci katında otunıyorduk. Bod-
rum katında, kapıcı dairesinin
orada siyah bir kedi yavruladı;
eve girip çıkarken göriiyorduk
yavrulanm. Sonra bir gün ka-
pıa, anae kediyle yavndannı bir
akrabasının yanına gönderdiği-
ni söyledi bize. Birkaç gün son-
ra bir akşamuzeri evde oturur-
ken, kapıda bir tıkırtı oldu. Ka-
pıyı açtık; paspasın ustünde bir
minik kedi, bir de yanında o
Arap anne, bize bakıyorlar.
Neyse, kapıyı açınca yavnıyu al-
dı içeriye bir yere btraktı, bir iki
yaladıktan sonra 'Çıkacağım'
dedi, çıktı gitti. Bir saat sonra
bir yavru daba getirdi. O gün
sabaha kadar dort yavnı taşıdı
eve. Hemen bir yer hazıriadık
onlara ve orada çocuklanna
bakmaya başladı."
Kendisi karar verdi desenize;
evi seçti, sizi seçti. Karşı koyma-
dınız mı?
"Ne yapabilir insan? Kapı ça-
lınıyor ve ağzında yavrusuyla
biri geliyor. Kapı suratına kapa-
tılabilir mi, imkânsız bir şey."
'Köpekler o kadar edk hayvanlar değillerdir' diyor Deniz~
Ne yazık ki kentte
yaşamak zorundalarDoğma büyüme bır Kuzgun-
cuklu Metin Deniz. lnsanJarın
daha tabiatla aralarıru busbütün
açmadıklan yıllan biliyor. Bah-
çe içinde, üç kath ahşap bir ev-
de geçmiş çocukluğu; ağaçlı, çi-
çekli ve köpekli bir evde...
Tüm hayvanlan çok seviyor,
ama köpeklere aynca bir düş-
künlüğü var Metin Deniz'in.
Çocukluk köpeklerinden birinin
adı ise Hasdur.
"Hasdur, raehter takımının
maskotuydu. Dayun da enstrü-
man çalıyordu mehterdc. Köpeği
bir geçit töreninde çok begen-
miş. alıp eve getirmiştim. Sim-
siyan bir Alman kurduydu. Ona
'hazır ol' anlamına gelen
'Hasdur' adını takmıştım. Onu
annemden gizli odama çıkarır-
dım. Bana çok bağlıydı. Yemek
yerken kimse önünden geçemez-
di, asabiydi biraz. Onunla uzun
yurüyüşler yapardık. Kötü bir
sonla noktalandı hayatı!'
Ne oldu?
"Bir akrabamız ava götürmek
üzere aldı. Gittiğinde başka bir
köpekle dalaşıp o köpeğin gırt-
lağını parçalamış. Köpeğin sahi-
bi de çifteyle vurmuş Hasdur'u!'
Ve Kronos çarkı döndürüyor.
Yenilenen İstanbul ve gelsin
apartman hayatı. Tabii 'köpek'li
hayat da bitiyor böylelikle. Ye-
ni bir aile düzeni, evülik; çocuk-
lannın küçük oluşu, kıl sorunu
vesaire, fakat söylediğine bakı-
lırsa kızları da tıpkı Metin De-
niz gibi bir köpek hastası olarak
büyümüşler.
"Işte bu arada bir kurt köpe-
ği büyüttük eve getirmeden,
bahçesi olan bir yerde. Dişi bir
kurt köpeğiydi, Fanta'ydı adı. O
da gitti bir başka kurdun gözü-
nün altını parçaladı."
Köpeklerin de tıpkı insanlar
gibi başka başka karakterler ta-
şıdıklannı söylüyor Metin De-
niz.
"Köpek çok duyarlı bir hay-
vandır. Anlaımakla olacak iş
değil, yaşamak lazım, paylaş-
mak lazım bir hayatı:'
Dört buçuk yıl önce de tüy
sorunu olmayan iki ayhk bir In-
giliz tazısı büyütmeye karar ve-
riyorlar. Adını büyük kızı koyu-
yor: Pan. Fakat özellikle köpek-
lere iki heceli ve sonu sesli harfle
biten isimler seçilmesinden ya-
na Metin Deniz. Sessiz harfle bi-
ten isimleri benimseyemiyorlar-
mış çünkü.
Pan, şimdi genç bir erkek.
Leylek gibi incecik, zarif. Ken-
di cinsinden başka köpeklere ilgi
duymuyor. Deniz'e göre fazla
snop bir hayvan.
"Akılh olduğunu söyleyeme-
yeceğim, ama aptal da değil. Şa-
şırtra bir duyarlığa sahip, kor-
kunç hassas."
an'ı çok seviyor
Metin Deniz. Ama
sokağa çıktığında en az
Pan kadar sevebileceği
dünya kadar köpekle
göz gözegeldiğini
söylüyor. Ürkek,
sahipsiz, alçakgönüllü,
hayatın sillesiniyemiş
köpeklerle...
Derken, bu arada yine büyük
kızı bir Sıvas Kangal almış, ama
apartmanda beslememişler, ol-
mamış. Esma'ymış Kangal'ın
adı.
"Eve geldiğinde Pan'la Es-
ma'nın ilişkisini gördüm. Eğer
bunlardan biri köpekse öbürü
değil. Yani iki ayn cins gibi. Bir
defa bu Vhippet'lar pislikten
nefret eden, fevkalade temiz ya-
ratıkİ!"- Koku>-a karşı da çok
duyarlılar. Esma eve geldiğinde,
Pan onun sadece bir yerde ya-
şamasına izin verdi. Esma da
Pan'dan korkuyordu. Çünkü o
hem ev sahibi hem de snop. Ta-
bii burada bir de ikinci bir kö-
peğin getirdiği kıskançlıklar fa-
lan da var!'
Pan aslında iyi huylu, hoş
sohbet bir varlık. Sabahlan Me-
tin Deniz'le büroya geldiğinde,
herkese tek tek 'merhaba' diyor.
sonra da gidip kendi deri koltu-
ğuna kuruluyor. Hırsızlık, arsu-
hk gibi şeylerin yabancısı.
Pan'ı nasıl beslediğini, neler
yedirdiğini soruyorum:
"Olağanüstü beslediğimi
söyleyemem"' diyor ve devam
ediyor: "Ama genellikle pazar
günleri Beşiktaş pazarında alış-
verişe gittiğimde onun için ayn
bir Üste yapanm: Yağsız et, seb-
zeler gibi!'
Taalann çok enerjik oldukla-
rmı, aşağı-yukan 60-70 km. koş-
tuklarını okuduğumu söylüyo-
rum, bir dergide. Peki ya Metin
Deniz, o da koşturuyor mu
Pan'ı, birlikte koşuyorlar mı?
"Benim bir tazıyla koşabile-
ceğimi düşünmek büyük bir saf-
lık olur" diyor Metin Deniz ve
ekliyor: "Çünkü ben on beş ya-
şındayken de bir tazıyla koşa-
mazdım!'
Oyuncu bir köpek Pan. Deniz
de 'koşuyormuş' taklidi yaparak
idare ediyor onu. Ama lznik'te
oldukian zaman bisikletle koş-
turmaya çahşıyormuş Pan'ı, ne
yapsın? Hafta içinde de sabah-
lan doğru Fmdıklı Parkı. Her
gün birlikte ise gidip birlikte iş-
ten dönüyorlar.
Pan1
çok seviyor, bakıyor ama
sokağa çıktığında en az Pan ka-
dar sevebileceği dünya kadar kö-
pekle göz göze geldiğini de söy-
lüyor Metin Deniz. Ürkek, sa-
hipsiz, alçakgönüllü, ezik, kav-
ruk, hayatın sillesini yemiş kö-
pekler bunlar.
"Köpekler o kadar ezik hay-
vanlar değillerdir" diyor, "ama
ne yazık ki kentte yaşamak zo-
rundalar, çareleri yok. O yüzden
böyle bir köpeği alıp onu özen-
le bezenle büyıitmek bazen de
dokunuyor insana. Keşke so-
kaktakiler de gereken ilgiyi, şef-
kati gorebılseler..:'
BİTTİ