22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 23 KASIM 1991 BELKISMUTLU Kültür Bakanlığı'ndan Beklentiler Bir üikenin kültür varlıklannın; yani onun insanlannın ve topra- klannın dünden kalmış veya bugün üretilmiş, ama mutlaka yarına iletilmesi gereken hazinelerinin günümüzdeki önemi giderek artıyor Dünyada bugün geliştirilen politikalar, ulusları siyasal ve ekonomik yöndert birbirine daha çok bağlarken kimlik farklılı- klarını, zenginliklerıni vurgulayan kültürleri de her zamandan çok korunuyor. Devlet müdahaleciliği birçok konuda tarihe kanşırken eski eserlerin titizlikle korunması yanında. çağdaş uiusal sanatın uluslararası platformda tanınması, etken olması, bütün gelişmiş ülkelerde dikkatle ve en üst düzeyde profesyonelce izleniyor. Ingiltere, Italya, Aimanya, Fransa gibi ülkelerde halkın yüksek görgü ve eğitim düzeyi zaten yüzyıllardan beri bu ülkelerin koru- ma ve kültürel gelişmede önder olmalannı sağlamıştı. Ancak Andre Malraux'nun Fransa'da Küttür Bakanı olmasından sonra bu konularda tutarlı bir devlet politikası uygulanmaya başlandı Nitekim kültür önderliğini kapbrmamak ısteyen Fransa'da Kültür Bakanı, mevki olarak de Gaulle dönemınden beri kabinenin ilk en önemli beş bakanı arasında yer alıyor ABD'de ise sistem olarak kişilerin özel teşebbüs ve katkıları daha çok önemsendiği ve 80li ytllarda yılda 6.4 milyar dolara ulasan kültür yatınmlannın %83'ü özel teşebbüs tarafından yapıldığı halde devletin resmi organı "National Endowment for the Arts' koruma ve gelişmede önemli bir rol oynadığı gibi Başkan Bush'a bağlı "Kültürel Varlıklar Ba- şkanlık Danışma Komisyonu", konulannın uzmanı profesyonel- lerden oluşuyor. Ispanya'da Kültür Bakanı Semprun, Avrupa kültürünün önde gelen kişilerinden; Ispanya'nın dünya ve Avrupa siyasetinde saygın olmaya başlamasında daönemli bir rolü oldu- ğu kesin. Türkiye'de Kültür Bakanlığı çok uzun süre yoktu, sonradan da şaşırbcı ve ibret verici bir olguyla karşılaşıldı: Kültür, Turizm Ba- kanlığı'na bağlı bir araç olarak ikinci planda kaldı. Tabii bu duru- mda da kültür varlıklannın korunması, kültürle hiç ilişkisi olma- yan çeşitli bakanlıklar ve belediyeler arasında süregelen imar yetkisi ve seçim yatınmı kavgalan arasında tamamen ihmal edi- Idi. 900 yılda oluşmuş mimari çevre ömeklerinin pek çoğu kısa vadeli ticari ve politik çıkarlar uğruna yapılan çekişme ve pazarlı- klar sonunda ya yok oldular ^ — — — — veya bozularak tanınmaz Baymdirllk, Tuhzm haide karikatürieştiier bakanlıkları; il, ilçe Yasalarla korunacak ku- . . .. • 7 • •• /• ıtür variıkian arasına dogai beledıye meclıslerı gorevlı çevre de katıidığı naide, Do- ve üyelerinin plan, hedef, Imabahçe Saray.nınarkas|- s e ç j m ^f.^ v e y a h e s a b , ndakı koru tahrıp edılerek r •• . _ı- -,•*• buraya oturtuian devasa dosyalarının yonlendırdığı otei; bütün Ege sahiiierinin, uygulamalarla kültür ve tabiat varlıkları korunamaz. özellikle Bodrum yanma- dasının sahilden dağ zirve- lerine kadar doğal silueti bo- zan sayısız yaDivla dolması; yeşillik, ormanlık ve arkeolojik alanlara yapılmış ve yapılması planlanan turistik tesisler. sorunun artjk çığrından çıkbğını gö- steriyor. Tabiat varlıklarını bir tarata bıraksak bile, Kültür Bakanlığı'nın Türkiye'deki koruma rolü başka ülkelerden çok daha önemli; zira bu topraklardakı kültür mirası inanılmaz boyutlarda zengin. Fakat çevreye ve yetersiz sayıdaki müzelere bir göz atmak, bu görevin altından kalkılamadığını fark etmeye yetiyor. Toplumun kültür düzeyınin çağdaşlaştjrılması, tüm sanatlann geliştirilmesı için ayrılan butçe ve fonlann, güdülen politikaların yetersizliği ise apaçık ortada. Günümüz Türkiyesi'nde kültürü çağdaş ve uluslararası boyutlarda geliştirmek, yaymak, mevcut olan ve yapılanı da vakit geçirmeden tanıtmak; uzun vadeli bir planlama, fikir yatırımı. Ama her şeyden önemlisi süreklı, inandırıcı ve çağdaş dünya görüşlerine bağlı bir devlet politikası gerektirıyor Sanatta ve kültürde çağdaşlığa yonelik bir devlet politikası imparatorluğun son yüzyılında ve cumhuriyetin de ilk döneminde kararlılıkla uygulanmıştı. Son otuz yıldır ise her seçim, yeni kabi- ne ve yeni ümıtler getirdi Ama bugünkü durumun tarafsız bir bila- nçosu yapıldığında ulaşılan sonucun yetersiz olduğu görülüyor. özellikle son yıllarda Küttür Bakanlığı evrensel ve çağdaş boyu- ttardan uzak bir iç politika arenası etkisi yapmaya başladı. Aynca bu iç politikanın geçmişle olan ilişkisi de bilimsel olmadığından, uluşaLmiras ve orijinal kültürün izlerı çok büyük bir hızla yok plrna veya tanınmayacak kadar dejenere olma sürecine girdi. Aslında, kültüre ve Kültür Bakanlığı'na verilen önem, bir üike- nin gelişmişlik imajıyla doğru orantıh. Bayındııiık, Turizm Ba- kanlıkları; il, ilçe belediye meclisleri görevli ve üyelerinin plan, hedef, seçim borcu veya hesabı dosyalarının yönlendirdtği uygu- lamalarla kültür ve tabiat varlıkları korunamaz. Arkasında sürekli bir devlet politikasının varlığı olmadan; ülke çapında gelişmeyi sağlayacak geçerli çağdaş kültürel ve sanatsal projeler de üreti- lemez Gerekli önlemlerin alınması. yatırımların yapılması için genel düzeyin ve kültürün kendiliğinden zamanla gelişmesini bekleme- yi düşünmek ise bu hızlı değişim dünyasında giderek çölleşmesi kaçtnılmaz ortamımızda birçok şeyin ebediyen yok olmasına; bi- rçoğunun da güdük, silik kalmasına sorumsuzca seyircilik etmek- tir. ' Çok önemsediğimiz Kültür Bakanı ve bakanlığıyla ilgili bekle- ntileri yirte bir başka seçime ertelememeyi ümid etmek, bu konu- larda rahatsızlığı olan herkesin dileğidir sanınz. Prof. BELKIS MUTLU Mimar Sinan Üniversitesi Anayasa Boşlugu Kızımız KARDELEN'den Dunyaya Merhaba... Nilüfer KEZBAN-Bûlent ECEVİT 16.11.1991 TEŞEKKUR Kızımız KARDELEN'in Dünyaya gelmesinde yardımlan dokunan başta Dr. FUAT KIVRAN'a, SSK Kadın Dogum Uzmanı Opr. ERTUĞRUL EKİCİ'ye, doğumu gerçekleştıren Ebe Ganimet ŞAHİN'e ve SSK personeline TEŞEKKUR EDERİZ NİLÜFER KEZBAN-BÜLENT ECEVİT ANTALYA NEJAT KOYUNCU Başında guneşler esen altın gözlu çocuk. altın gözlü çocugum benim; deli çıglıklar atıp avaz avaz burnumun dibinden gelip geçti yaz. hen, bir demet mor menekşe olsun getircmedim sana. Ne haltedek. dostlann karnı açtı kıydık menekşe paıasına. "Ihtiyar senı özleyecegu" ATtLLA KURTY1LMAZ HALLK ÜNAL İNGİÜZCEYİ 8 AYDA KONUŞUN Sizi Amerikalı dostlanmızla tantştıralım. 349 59 38 Tekirdağ AJtmoba'da 0 deniz, kat kaloriferli, komple mobilyalı süper lüks daire. Tel.: 554 60 54 Halkımızm barış havası içinde, kavgasız gürültüsüz, özlemlerini dile getirdiğini görünceye kadar cumhuriyetin kuruluşundan bu yana yetmiş yıla yakın bir süre geçmesi gerekti. NECATİCUMALI Çağdaş demokrasiye geçiş dönemini yaşa- doğrultusunda yönlendirmiştir rejimi. Ardın- yan toplumumuz, sorunun yapısı gereği üze- dan görev alan sivil kadro kendiliğinden darbe rinde önemle durulması gerekirken, yıllardır yönetimine vekâlet eder duruma düşmüştür. neredeyse vurdumduymazlıkla izlenen bir hu- kuk dramına sahne ofuyor. Bir anayasa boşlu- ğu yaşıyor, bir anlamda Türkiye Cumhuriyeti sivil bir anayasadan yoksun olarak yönetili- yor. Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana çıkan üç anayasanın ortak yanlan, üçünün de olağa- nüstü durumlann anayasalan olmalandır. Üçü de. darbeler sonucu kabul edilmişlerdir. 1923 Anayasası. Büyük Millet Meclısi içinde saltanatın korunmasında direnenlere karşı, Mustafa Kemal'in güvendiği yakın arkadaşla- nyla gerçekleştirdiği bir darbe sonucu oylan- mıştır. Girişilen Kurtuluş Savaşını, iç sorunlann çözülmesine kadar sürdürmek ka- rannda olan inançlı bir kadronun eseridir. 1923 Anayasası, haklar-özgürlükler açısın- dan kabul edildiği dönemin koşullanna göre zorunlu olan kısıtlamalar içenr. Daha sonra tek parti yönetimi çıkardığı özel yasalarla va- tandaş hak ile özgürlüklenni daha da kısıtlar, bunalücıçizgiyegetirir. 1950"deDPmuhalefe- ti anayasaya aykın yasalan kaldıracağı vaat- leriyle iktidara gelmişken, halka verdıği sözü unutur, yeminini çiğner. 1923 Anayasası'nı si- villeştirmek hiç aklına getirmediği bır sorun olarak kalır. Gerçekte 1950 yılındakı iktidar değişikliği de darbe niteliği gösterir. Kırklı yıl- lann ikinci yansı, tek parti iktidannın baskısı- na başkaldıranlann ayaklanmalan andıran olaylanyla doludur. İktidar değişikliğindeki tek ayınm, değişiklik kışla yerine sandıktan çi- kar! Askeri darbeler 27 Mayıs, 12 Eylül anayasalan da Cumhuri- yet'in kabulünden, 195O'de tek parti iktidan- nın çöküşünden önce görülen kargaşanır benzeri bir durumdan sonra geliyor. Önce bık- kınlık veren kanşıklıklar. terör olaylan yaşa- nır, olaylar ürkütücü bir düzeye ulasınca kurtancı olarak askeri darbeler gerçekleşir. Darbeciler en kısa sürede toplumsal banşı sağlayarak yönetimi sivillere devredeceklerini. kışlalanna çekileceklerini söyleyerek işbaşına gelirler; sonra da o kısa süre içinde anayasayı değiştirir "sözümüzü tuttuk, yönetimi sivillere devrediyoruz" der, çekilirler. Darbecilerin böyle demeleriyle böyle oluyor mu bu iş? Darbe yönetiminin getirdiği anayasa yürürlükte kalmışsa, yönetimde olan kadro üniformalı olmuş ya da olmamış. özde nedeği- şir? Değişen sadece koltuklarda oturanlardır. Rejimin temelini oluşturan, yönetenlerle yöne- tilenler arasındaki anayasa sözleşmesi yürür- lüktedir yine. Bir darbe yönetimi kışlasına çekilse de geride kendi anayasasını bırakmış- sa, kendi damgasını vurmuş. kendı buyruğu lerin yönetimlerine son verdiği iktidar kadro- su vatana ihanet suçundan tutuklu olarak toptan yargılanırken ya da darbecilerin san- dık kurullannda görevlendirdiği adamlannın gözetimi altında, kullanılan oyun rengini açık- ça gösteren saydam zarflarla yapılan anayasa oylamalan geçerli olamaz! Bizde, darbe yönetimlerinin gerçekleştirdiği anayasa değişiklikleri, hukukun öngördüğü nesnel görüşlerle değerlendirilmiyor. Böyle olacak yerde konu saptınlıyor; dikkatler 27 Mayıs Anayasası iyiydi, 12 Eylül Anayasası kötü oldu|hı gibi ya da tersini savunan görüş- lerle ana çizgisinden uzaklaştınlıyor. Yanılgı şuradan başlıyor: Bir anayasa deği- şikliğınin özlemi çekilen bazı hükümler getir- mesi başka, değişıkliğin yasalara uygun olarak gerçekleştirilip gerçekleştirilmediği başka olaylardır. Bizde yaşanan örnekleriyle ise her iki darbenin gerçekleştirdiği değişiklik- ler hukuka aykındır. bu nedenle de geçersiz- dir, boşluk doğurmuştur Aynca hukukun üstünlüğü ilkesine bağlı olan kimselerin konuyu bütün olarak ele al- maları gerekir. Bir kimse gerçekten hukuk likleri her ülkede zora sokulmustur. Bizde ilkelerine bağlıysa, 180maddelik biranayasa- TBMM'de üçte iki çoğunluğugerektirir. Ana- da, hukuka aykın bir madde bir paragraf bile 12 Eylül darbesinden sonza darbecilerin veto- lanyla daha da açıklık kazanır bu gerçek. Darbeciler bu yoldan vekâlet verecekleri kişi- leri seçerler. Bu açıdan bakılınca bu vekâleti kabul edenlerin eylemi, darbe yönetimi ile iş- birliği, uzlaşma niteliği taşır. Bu eylemin suç olup olmadığı. suç değilse işleyenlerin aklan- ması, ancak yargı organlannın karara bağla- yabileceği bir durum oluşturur. Anayasa değişiklikleri Cumhuriyet rejimlerinde anayasa değişik- ,.,._, L ..-.,„ , . f B i z ( J e iik e l e r i n e bağlıysa, rir. Ana- da, hukuka aykın I yasayı zor kullanarak değiştırmeye kalkışan- lann ise TCK, ölüm cezası ile yargılanmalannı öngörür. Bu yaptınm karşısında anayasayı de- ğişürmek isteyenler zor kullandıklannı gizle- mek için halkoylamasına başvururlar. Bizde her iki değişiklikte de bu yol tutulmuştur. Şu da var ki halkoyuna sunulan bir anayasada, yapılan oylamanın geçerli olması, oy kulla- nanlann her türlü baskıdan uzak olmalanna bağlıdır. Sıkıyönetim dönemlerinde. darbeci- bulunsa bu aykınlığı görmezlikten gelemez. hoş karşılayamaz. Hukuk anlayışı bölünemez. öznel yorumlarla değiştirilemez! Üzerinde durulması gereken bir başka olay, bizdeki anayasa değışıkliklerinde. değişiklik- leri gerçekleştirenlerin kendi yararlanna yasallaştırdıklan ayncalıklardır. İlk madde- sinde devletin yönetim biçiminin cumhuriyet olduğunu yasalaştıran bir anayasa, daha son- ra gelen maddelerinde kişiler ya da bazı PARİSTEN SELÇUK DEMIREL İndirimli ~• • * ı 1 > kaza sigortasından yararlanmanız için... Akkart 'la; • AkMatikler 'den paraçeker.parayatınr, hesaplar arasında \ ırman yapar. bankacılık ışlemlenni gerçekleşürirsıniz. • A k te l' i (188 12 86-Istanbul) arayarak hesap bakıyenizi. gunlük döviz kurlarını. İMKB bilgilerini, en yakın AkMatikler' m yerlerini anında öğrenırsinız t Bir ay boyunca yaptığınız tüm banka işlemlerini istediğiniz adrese gönderilen Hesap Dökümü'nde izleyebilirsinız. • İndirımli kaza sigortasından yararlanu, Akkadın dergisini üaetsiz alabilirsiniz. AKBAIMK "Güveninizin Eseri" Şimdi berkes Akkart' m niçin gerekli olduğunu bilfyor... Sizin için debir AKKART gerekli. VEMT Cemiyetimiz üyesi, basın şeref kartı sahibi OSMANFTL 22 Kasım 1991 cuma günü vefat etmiştir. Vefatı camiamızda büyük üzüntü yaratan FtLİZ'in cenazesi 23 Kasım 1991 cumartesi günü saat 10.30'da Gazeteciler Cemiyeti önünde yapılacak törenden sonra öğle namazını müteakip Şenlikköy Camii'nden alınarak Firuzköy Mezarlığı'nda toprağa verilecektir. Osman Fiöz'e Tann'dan mağfiret, ailesine ve üyelerimize başsağlığı dileriz. GAZETECİLER CEMİYETİ BASIN KONSEYİ SEMPOZYUMU KONU: Televlzyon Gazetedliği ve Basın Meslek İlkeleri AÇIŞ: Oktay EKŞİ (Basın Konseyı Başkanı) SUNUŞ: Halûk ŞAHİN (Basın Konseyi Genel Sekreteri) TARTIŞMACILAR: 1. Prof. Dr. Ersan İLAL (İstanbul Üniversitesi Basın Yayın Yüksek Okulu) 2. Uğur DÜNDAR (Gazeteci) 3. Mehmet Ali BİRAND (Gazeteci) 4. ithan BAŞ (TRT Temsilcisi) 5 Nuri ÇOLAKOĞLU (Gazeteci) TARİH: 23 Kasım 1991, Cumartesi SAAT: 10.00-13.00 YER: Özel İdare Salonu ADRES. il Genel Meclisi Yerebatan Cad. No. 2 Sultanahmet- İstanbul kurumlar yaranna ayncalıklar getinyorsa da- ha doğarken ölü doğmuştur. Cumhuriyet rejimi eşitlik rejimidir, ayncalık tanımaz. Krallann, soylulann ayncalıklanna son ver- mek, halkın egemenliğini sağlamak için kurul- muştur. 27 Mayıs Anayasası olsun 12 Eylül Anayasası olsun, halkın kayıtsız şartsız ege- menliğine ters düşen çeşitli ayncalıklar içerir- ler. Satırlar arasında Yürürlükte olan 12 Eylül Anayasasfnın di- li, çelişkilerı, ayncalıklan, kavram kargaşası- na yol açan deyimleriyle baştan sona gözden geçırilmesi, yeniden kaleme alınması, sivil yö- netime geçilecek, rejime sağlık getirecek bir bütünlüğe kavuşturumıası gerekir. Bugüne kadar 27 Mayıs ya da 12 Ey lül Anayasasını ne zaman okumak için elime alsam, beni küçük gören, hiçe sayan. "Senin devlet yönetimine aklın ermez, hadi bakalım, uygun adım marş!" diyen bir ses duydum satırlar arasında! Yasanın madde madde eleştirisi bu yazının sı- nırlannı aşar. örneğin 2. maddesinde sözü edilen '"Atatürk Milliyetçiliği"nin anlamı ne- dir? Açıklığa kavuşturulmalıdır. Milliyetçiük anlayışı geçen yüzyılın sonlanndan günümüze gelinceye kadar önemli değışıklıkler gösterir Çağımızda etnik gruplan bütün olarak ele alır. Bütün kararlanna yön veren hümanist görüşleriyle Atatürk'ün etnik aynlıkjar gû- denlere hak vereceği düşünülemez! Üçüncü maddede ilk fıkrada sözü edilen devletin "Dili Türkçedir" kaydı. "Resmi dili Türkçedir" olarak düzeltilmelidir. Metinden bu "Resmi" sözcüğü şımdiki gibi çıkanlmış olursa, bu fık- ranın ilk tümcesindeki "Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütündür" ilkesi çiğnenmiş olur. Kimi görevliler bu maddeden yola çıkarak Kürtçe konuşmayı, şarkı söyle- meyı yasaklamaya kalkar. bu tutumlanyla da vatandaşlar arasında aynlık yaratırlar. Dün- yanın her yerinde uluslar, değışik diller konu- şan etnik gruplardan oluşurlar. Komşu İran'da Azeriler Türkçe, Kürtler Kürtçe ko- nuşurlar. Güneyde Hint dılleriyle konuşanlar vardır. Bütün bu kanşık gruplar yine de İranlı olmayı özümlemişlerdir. vb. 20 Ekim seçimlerinde oyumu kullanırken, kurulacak hükümetten beklediğim tek hizmet, rejim sorununun çözümüydü. Sivil yönetime geçişin gerçekleştirilmesı yolunda halkımızm beklenen olgunluğa ulaştığını kanıtlaması bu seçimlerin en olumlu yanı oldu. Demokrasi- nin gerektirdiği süreçler ne yazık ki kolay aşılmıyor. Halkımızm banş havası içinde kav- gasız gürültüsüz, özlemlerini dile getirdiğini görünceye kadar cumhuriyetin kuruluşundan bu yana yetmiş yıla yakın bir süre geçmesi ge- rekti. Seçilenlerin öbür vaatleri. enflasyonun düşüriilmesi, işsizbğe son vermek, hayat paha- lılığını düşürmek, sanayileşmenin hızlanması, çevrenin korunması, Güneydoğu'da banşın sağlanması vb. hep önemli sorunlardır elbet. Bütün bu sorunlann çözümü çağdaş, sivl bir anayasanın varlığı ile başlar. Bır toplumun sağlıklı bir ulus olması. uiusal bilınce ulaşması sağlıklı bir anayasa ile doğru orantılıdır. Sağ- lıklı bir ulusun ise üstesinden gelemeyeceği sorun yoktur! DERYA MAKTAV Uzaktan Algılama Bilindiği gibi geçen günlerde dünyamız. bütün kamuoyunu uzun süre mesgut eden ve sonuçlarının getirdîğl etkilerle meşgul etmeye de daha uzun süre devam edecek olan bir savaş yasadt. Bu savaş, coğrafi konumu nedeniyle "Körfez Savaşı" olarak ad- landırıldı ve tahmin edildiği gibi de Irak'ın yenilgisiyle sonuc- landı. Bu savaşın Irak tarafından bu kadar kısa bir sürede kaybe- dilmesinde çok sayida neden sayılabilir ve bunlar tartışılabilir. örneğin, tüm dünyanın birleşmesıyie büyük bir askeri gücün or- taya çıkmış olması, Irak'ın bir üretici ülke olmaması, Arap dürv yasının bile kendisini desteklememiş olması vb. Ancak bütün bunların yanında, herkesin hemfikir olduğu bir gerçek daha vardı: Teknoloji üstünlüğü. Çok eski yüzyıllardaki savaşlardan başlayıp yakın tarihe kadar olanlar göz önüne alındığında, kul- lanılan teknolojilerin hızla ilerlediği görülebilir. Ancak Körfez Sa- vaşı'nda yararlanılan teknolojinın diğerlerinden farklı bır boyutu olmuştur, bu boyut, uzaydır. Uzay boyutunun devreye girmesiyle de Körfez Savaşı nda en fazla yararlanılmış olan bir bilim dalı- ndan söz etmek gerekir: Uzaktan Algılama Uzaktan Algılama, belirli bir uzaklıktan, cisimlerle temas et- meksizin, onlann fiziksel özellikleri hakkında bilgi elde edilmesi- ni sağlayan bir bilim dalı olarak kısaca tanımlanabilir. Acaba bu uzaklık ne kadar olacaktır? Bir insanın, karşısında oturan başka bir kişiyi görmesi veya havada uçan bir kuşu görmesi uzaktan algılama olabileceği gibi, uzaydaki bir uydudan. yeryüzündeki bir bitki örtüsünü tanımlayabilmesi de bir uzaktan algılama olayı ola- rak nitelendirilebilir. Ancak bilimsel anlamda günümüzde uzak- tan algılama dendiğinde, genellikle, uzaya fırlatılan uydularla elde edilen verilerden -yer yüzeyi ile ilgili bilgi taşıyan- bilgi çı- karmak olarak anlaşılmaktadır. Güneş ışığının yeryüzündeki cisimlere çarpması ve yanstyan ışınımın, uydu algılayıcıları tarafından algılanıp yeryüzüne gön- derilmesi ve bu verilerin bilgisayar uyumlu manyetik bantlara depolanıp daha sonra gene bilgısayarlar yardımı ile -görüntü de dahil olmak üzere- çeşitli şekillerde sonuçlandırılması ve bu so- nuçlardan kullanıcılann yararlanması... Bu olaylar bir bütün ola- rak ele alındığında uzaktan algılamanın genel yapısı ortayaçıkar. Burada kullanıcı, bir zıraatçi, coğrafyacı, kimyacı, jeolog, or- mancı, madencı vb. olabı- lir. Yani uzaktan algılama çok sayıda bilim dalına hiz- met etmektedir. örneğin or- mandaki hasta ağaçların saptanması, deniz kırliliği- nin araştınlması, tarım ürünleri rekolte kestirimle- ri, belirli bolgelerdeki jeolo- jik strüktürün sınıflandırı- Iması, arazi kullanımı vb. gibi problemler, uzunsüreli Savaşın büyük bir bölümünün havadan yapılmış olabilmesinin tek nedeni de, hava üstünlüğü yanında, uzaktan algılamanın sağladığı avantajlar. yersel çalışmalarla karşılaştırıldığında, uydu görüntüleri ile çok kısa bir süre içinde çözülebilir. Bu çalışmalarda en önemli konulardan biri, uydudaki algı- layıcıların sahip olduğu çözmedir (resolution). Yani algılayıcı ile yeryüzünde ayırt edilebılen birim eleman ne kadar küçük ise, yapılan çalışmalardaki prezisyon da o kadar artabilir. ömeğin Fransızların atmış olduğu SPOT uydusundaki çözme 30x30 met- rekaredir, yani yeryüzündeki 30x30 metrekarelik bir alan, görün- tü işleme aygıtındatek bır piksel (görüntü elemanı) olarak görün- tülenebilmektedir. Ticari amaçlı uydulardan (LANDSAT, NOAA, SPOT vb.) elde edilen uydu verileri tüm ülkelerce satın alınabilir ve kendi kurmuş oldukları bilgisayara dayalı sistemlerde değer- lendirilebılir. Bu işlem, çok sayıda ülke tarafından yapılmakta ve elde edilen sonuçların verimliliğı ortaya çıktıkça, hükümetler, yer istasyonları kurmak, uydu tırlatmak gibi planları programlanna koymaktadır. Türkiyenin ilk uzay programını oluşturacak olan TÜRKSAT'ın da (Türk haberleşme uydusu) 1994te yörüngeye oturtulması planlanmaktadır Körfez Savaşı'nda da, başta ABD olmak üzere, müttefik kuvvet- lerin uydu verilerinden sürekli yararlandıkları, düşmanın her ha- reketini günlük uydu görüntüleri ile âdeta bir kuş gibi izledikleri açıktır. Savaşın büyük bir bölümünün havadan yapılmış olabilmesinin tek nedeni de, hava üstünlüğü yanında, uzaktan algılamanın sağ- ladığı avantajlar nedeniyle düşmanın hareketini ranatlıkla önce- den görebilmiş olmak ve buna göre de stratejileri saptayabilmiş olmaktır. Uzaktan algılama, gelecekte, insanlığa ve ülke ekonomilerine çok büyük katkılarda bulunacaktır. Bu arada, çıkması halinde de, bütün savaşlan kazanacaktır Bu sonuçların her ikisi de, ya- şadığımız olaylarla bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Büyük bir gele- cek vaat eden bu bilim dalının kullanım amacının seçimi bizlere kalmıştır DER YA MAKTA V İTÜ İnşaat Faküllesi Öğretim Üyesi
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle