Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
L,UMtlUKl ItL 1 /Z ULAILAK 2 KASIM 1991
Kadııt Ticareti!
Günümüz dünyasmın geri kalmış yoksul ülkelerinde kadın, bir dışsatım
(ihraç) ürünü durumunu almış, gelişmiş ve zengin ülkelerin kadın
pazarlarını ve eğlence dünyasını doldurmuştur. "Çağdaş köleler" diye
nitelenen bu kadınlar bir yandan yaşamlannı sürdürmek ve çoğu kez geride
bıraktıklan ailelerine destek olmak için kendi bedenlerini satarken, bir
yandan da uluslararası uyuşturucu, hırsızlık ve cinayet mafyasının
kucağına düşmekte.
Prof.Dr.TÜRKÂN SAYLAN
Avrupa Konseyi daimi kurullanndan biri
de "'Kadın Erkek Eşitliği Komisyonu." Bu
kurul, yeryüzü ülkelerinde kadın-erkek eşitli-
ğinin sağlanmasına katkıda bulunacak top-
fantılar yapmak, bu konuda çalışmalan olan
kurum ve kişilere çağnda bulunarak belli ko-
nulan tartışmaya açmak ve ortaya çıkan
önerileri yetkililere duyurmakla görevlidir
Prof. Dr. Nermin Abadan Unat uzun yıllardır
bu komisyonda ülkemizi başanyla temsil et-
mektedir.
Bu komisyon (25-27 eylülde) "İnsan hakla-
nnı ve insan onurunu ihlal açısından kadın
ticareti ve zorla fuhuş" konulu bir seminer dü-
zenlemişti. Bu ana konu da, 1- Kadın ticareti
ve zorla fuhuşun önlenmesi, yaklaşım ve öneri-
ler. 2- Hukuksal ve yönetsel yaklaşım ve öneri
ler. 3- Yardım, destek ve yeniden topluma
kazandırmadaki yaklaşım ve öneriler başlıkla-
rıyla üç alt konuya aynlmıştı.
Toplantıya, konuyla doğrudan ilgili sosyal
bilimciler, bazı fahişe kuruluşlannın temsilci-
leri. çeşitli ülkelerin kadınla ilgili bakanhklan-
nın ya da genel müdürlüklerinin görevlileri.
çok sayıda sosyal hizmet uzmanı, kadın ticare-
tiyle savaşan Örgütlerin temsilçileri, Interpol
ve göçmen işleri görevlileri. hekirnler ile kadın
erkek eşitlik bürolannın ve çeşitli kadın kuru-
luşlannın temsilcilennden oluşan 86 kışi katıl-
dı.
Uzmanlık alanıma girmesi nedeniyle semi-
nenn bınnci alt başlığı olan "Kadın ticareti ve
zorla fuhuşun önlenmesi: Yaklaşım ve öneriler"
konusunda bir rapor hazırlama ve genel tar-
tışma öncesinde bunu ana çizgileriyle sunma
görevi bana venlmişti. Konu başlığını birkaç
kez okuduğumuzda ne denli derin ve önerileı
geliştirilmesi zor olduğu kolayca anlaşıhyor.
Işte ben de uzunca bir süre, yıllann birikimini
oluşturan gözlemlerimi bir araya getirmeye.
yeniden değerlendirmeye. konuvla bağlantılı
çeşitli yayınlan okumaya, basınd'aki yorum ve
yaklaşımlan, somut olaylan bu açıdan gözden
geçirmeye çahştım. Kafamın ve yüreğimin
içmdeki başköşeye aylarca bu konu yerleşti.
Raporumun >azımına başladığımda kafamda
kendime göre yorum ve değerlendirmeler
oluşmuş, içimdekileri kâğıda dökmek ve in-
sanlara duyurmak ana hedefım olmuştu.
Geçmişe baktığımızda doğurganlığı ile top-
rak anaya benzetilen "kadın"ın atalarımızca
nasıl baştacı edildiğini hayranlık ve şaşkınlık-
la görmekteydik. Oysa daha sonraları erkek
gücünün kadınla cinsel ilişki sonucu dorukta
talabileceğı gerçeği keşfedilmış, yeryüzünde
ve tannjar aracılığıyla öbür dünyada erkek
egemenliği gelişirken ne yazık ki kadınbuvruk
aîtına alınan bir cinsel mal olmak yazgısından
kurtulamamıştır.
tlk yasa koyuculanndan Atinalı Solon, aynı
zamanda ilk genelevi de açan bir yöneticidır ve
bu kurumu şöylesavunmuştur: "Soylu Atinalı
eşler, sizin. evlerinizde oturup nazik bedenini-
zi. gençlik ve güzelliğinizi korumanız ve yorul-
mamanız gerekir; bırakınız, kocalarınız
fahişelerle cinsel isteklerini tatmine çalışsınlar
ve sizi rahat bıraksınlar."
İşte o günden bugüne "kadın" çoğunlukla
erkekler tarafından alınan satılan. dövülen sö-
vülen, hatta sık sık öldürülen bir "mal"
olmaktan öteye gidememiş, çoğunluğu evinin
dört duvanna tutsak edilirken fahişelik kuru-
mu da "olmazsa olmaz" bir süpapmışçasına
benimsenmiş, bir cinsel objeye dönüşen kadın,
kadın tecimcilerinin elinde İcöle haline getiril-
miş, dışlanmış, adeta yok sayılmıştır.
Günümüz dünyasının geri kalmış yoksul ül-
kelerinde kadın. bir dışsatım (ihraç) ürünü
durumunu almış, gelişmiş ve zengin ülkelerin
kadın pazarlarını ve eğlence dünyasını dol-
durmuştur. "Çağdaş köleler" diye nitelenen
bu kadınlar bir yandan yaşamlannı sürdür-
mek ve çoğu kez geride bıraktıklan ailelerine
destek olmak için kendi bedenlerini satarken.
bir yandan da uluslararası uyuşturucu, hırsız-
lık ve cinayet mafyasının kucağına düşmekte.
Prof. Dr. Nermin Abadan-Unat'ın Avrupa
Konseyi toplantısında dile getirdiği gibi ka-
dınlar artık bilgisavar programlanyla pazar-
lanmakta, kokuşmuş bir ticari ahlak
yaşamımıza egemen olmaktadır.
Kadın ticareti, zorla fuhuş ve onun bir
uzantısı olan pornografinin. demokrası ve in-
san haklan iikeleri temeli üzerinde gelişmiş
ülkelerce ve bıreylerce olağan kabul edilmesi,
günümüz dünyasmda bu terimlenn ne denlı
sömürüye açık olduğunu, insan onuru ve hak-
lan açısından ne denli çifte standart kullanıl-
dığını ortaya koymaktadır. İştebuçıkanmlan
dikkate aldığımızda, "Herkes her istediğini
yapmakta özgürdür" diye yorumlanan ve gü-
cü ve parayı elinde tutanlann. nalıncı keseri
gibi yalnızca kendilerine yonttuklan hak ve
özgürlüklerin nasıl insan varlığını. insan bede-
nini ve insan onurunu sömürmede kullanıldı-
ğını tüm açıklığıyla görebilmekteyiz.
Nedenler ve çözüm: Seminerde raportörü
olduğum alt başlık olan "Kadın ticareti ve zor-
la fuhuş" konusunu bu açıdan ele aldıktan
sonra günümüzde bu olayın nedenlerini ve4çö-
züm önerilerini şöyle gözden geçirdim: Her ne
kadar genel kanı ve bizim yaptığımız bazı
araştırmalara göre yasal ya da kaçak olarak
fahişelik yapan kadınlann. parçalanmış ve alt
gelir düzeyinde yaşayan ailelerden geldikleri,
çoğunun yeterli eğitim görmediklen ve genel-
likle çocuk yaşta aile içınden veya dışından
biri ya da birileri tarafından tecavüze uğradık-
ları vb. gibi ortak özellikler saptanabilmektey-
se de aynı koşullarda milyonlarca insanın
bulunduğu ve ancak çok az bir bölümünün fa-
hişe olduğu. bundan dolayı da bu açıklamala-
nn ana neden olamayacağı ortaya çıkar.
Fuhuş ve kadın ticareti olayında araştırma-
cıların yeni yeni dile getirdikleri, benimse
derinlemesine incelenmesi gerektiğini düşün-
düğüm ikinci etken, erkekler, yanı alıcılardır
(müşteriler)... Evet, ne satarsanız satın. alıcı
bulamazsanız bu satışı sürdüremezsiniz... Ka-
dın ticareti. bugün bir mafya düzeni içinde
bütün hızıyla devam ediyorsa ve bunun pazar-
lamacılannın çoğu ve de müşterilerinin tümü
erkek cinsten oluşuyorsa, bunun çok iyi araş-
tırılıp açıklığa kavuşturulması gerekmektedir.
Erkekler, eğıtım tarkı olmaksızın varlıklan-
nın odak noktasını sekste gördükleri ve kadın-
lan birer cinsel nesne olarak algılamaya
devam ettikleri sürece bu konuda bir olumlu
gelişme söz konusu değildir. Son derece iyi eği-
tim görmüş, insan haklanna saygılı, hatta bu
konuda yazan, konuşan. evli, çocuklu belki de
dindar bir Avrupalı üst düzey işadamının, özel
bir uçağa binip porno fılmler seyrederek hafta
sonunda Doğu Asya'da bir ülkeye giderek bir
otel odasında, 12 yaşında, babası tarafından
fuhuş sektörüne pazarlanan kız çocuğuyla bir
gecelik seks yapmasını ve bunu en doğal hakkı
olarak görmesini nasıl acıklayabilir ya da gör-
mezlikten gelebiliriz?
Kadın ücaretinin bu kadar yoğun bir trafik
içinde giderek artan boyutlarda sürmesinin
bir başka etkeni de çağdaş dünyayı avucunun
içine alan kitle ıletişimı ve bunu ellerinde tu-
tanlann yarattığı tüketim toplumunun beyni-
ne empoze edilen dürtülerdir.
Her türlü malın satışını çıplak bir kadınla
özdeşleştiren reklam dünyası, yoksul ülkelerin
çaresiz ve seçeneksiz kadın ve genç kızlanna,
ruhlannın ve bedenlerinin sömürülmesine yol
açacak tüm tuzakları hazırlamakta ve ışığa
koşup yok olan pervaneler örneği insan onu-
runu yok eden bu korkunç çarka çekmektedir.
Kadın ticareti ve zorla fuhuşun yeryüzün-
den silinip yok edilmesi belki de bir ütopya
olarak kalacaktır. Ancak sokak aralannda ve
orman içlerınde, ya da süslü. içki kokulu gene-
levlerde. bedeninden birilerinin servet yaptığı
genç kız ve kadınlarımız var olageldiği sürece,
yaşamı ve insan varlığını ciddiye alan hiç kim-
senın rahat uyuması ve huzurlu olması söz
konusu değildir. O halde bugünkü olanaklan-
mızla neler yapabiliriz?
Bugün yeryüzünün en önemli sorunu nüfus
planlamasıdır. Bakılama\acak. beslenemeye-
cek ve eğitilemeyecek çocuklann üretilmesi
kesinlikle önlenmelıdir. Bu da daha iyi etkili.
kolay uygulanır, yaygın bir doğum denetimiy-
le insanıara bunun gereğini anlatarak ve
inandırarak yapılabilir. Oysa bugünkü yön-
temler buna vetersizdir, özellikle geri kalmış
toplumlann geleneksel ve dinsel direnci çözü-
lememiştir ve havanda su dövülmektedir. Bu
konuda yapılması gereken çalışmalara yeterli
kaynak ayrılmamakta, uzay ve silah araştır-
malan her şeyin önüne geçmektedir.
Eğer yeryüzünün geleceğini planlayanlar.
yoksul ülkelerin insanlannı, üretilen her şeyi,
kendini satma pahasına satın alacak "bilinçsiz
tüketici kaynağı" olarak görmekten vazgeçip
nüfus planlamasına gereken gerçek yatırımı
yapabilseler ve en yoksul kulübeye, en güçlü
dinsel direnci aşarak televizyon vb. şeytan
icatlannı (!) pazarladıklan gibi doğum denetı-
mini yerleştirebilseleraçlık ve sefaletle birlikte
fahişeliğin de ana nedenlerinin ortadan kalka-
cağı kuşkusuzdur. Ama nerde o yürekli insan-
lar, o tüketim endeksli değil, insan onuru
endeksli politikalar, polıtikacılar?
Kadın sömürüsünün bir boyutu olan kadın
ticaretinin ortadan kalkmasının en gerçekçı
çözümü, gerçek anlamıyla "kadın-erkek eşit-
liği"nde ve bunun, "varolmanın ana koşulu"
olarak çağdaş insanın benliğinde yer almasın-
dayatmaktadır. Buradaerkeğınbakışaçısının
eşitlikçi olarak gelişmesi ne denli önemli ise
kadının da kendıne bıçılen ikincil konumdan
ve ancak kendini pazarlayarak geleceğini sağ-
layabileceği inancından sıynlması, kendinin
ve cinsinin sümürülmesine karşı çıkması bü-
yük önem taşımaktadır.
Bütün bunlara ek olarak. iletişim araçları-
nın insan sömürüsüne dönüşen. kadını ve
erkeği birer seks varlığına indirgeyen saldır-
gan tutumuna. yine çağdaş ilkelerin ışığında
ve bunları benimseyenlere "dur" denilmesi ge-
rekmektedir.
Özetlersek,x
"İnsan Haklan" ve "Kadınlara
Karşı Her Türlü- Aynmcılığın Kaldınlması"
bildirgelerinde ilkeler ve yapılması gerekenler
tüm ayrıntılarıyla belirti-lmiştir. Bu dünyayı
daha yaşanabilir duruma sokmak ve insan sö-
mürüsüne son vermek istiyorsak Amerika'yı
yeniden keşfetmemize gerek yoktur. çifte stan-
dartlardan vazgeçerek bu iikeleri benimseyip
uygulamamız yeterlidir.
EVET/HAYIR
OKTAY AKBAL
SHFdeki Kördüğüm Artık
Çözülmeli...
SHP kurultay delegelerinin altı yüzden çoğu notere onaylat-
tıkları dilekçelerinı genel merkeze göndermiş. Ne mi istiyor
bu delegeler? Olağanüstü kurultayın en kısa sürede toplan-
masınıL
Genel Merkez bu dileğı doğal karşılıyor Kuruttaydan çeki-
nen yok! Ne var ki olağan kurultaydan üç ay sonra, genel
seçımın hemen ardından kurultayı toplantıya çağırmak parti-
mn yararına olur mu? Bunu düşünen kim? Ne yapacak
kurultay? özeleştiri mi? Hesaplaşma mı? Bir değişime gitmek
mi?Erdal İnönüyüliderliktenindiripyerineDenizBey'igetır-
mek mı? SHP'nin durumu, Deniz Bey ve arkadaşlan partide
yönetimi ele alınca daha iyi mi olacak sanılıyor? Bir anda
SHP büyük bir gelişme mi gösterecek?
Üç yüzden çok delegenin kurultay istemesıni anlamak, bu
ısteklerı doğru bulmak güçtür.
Yeni bir seçimden çıktık. Hiç bir
parti tek başına çoğunluğu elde
edemedı. Birinci parti olan
DYP'nın lıderı başbakan ola-
cak. Ya azınlık hükümeti kura-
cak ya da başka partiyle ortak
bir yönetim oluşturacak. DYP
ile SHP'nin bir arada yönetıme
gelmesi en yararlı çare olarak
görülmektedir. Belirlı bir prog-
ramda anlaşarak, belli bir
zaman içinde en önemli sorun-
ları çözümleyerek, yeni bir
seçim yasası ile erken bir genel
seçime gitmek...
SHP, iktidara ortak olmak fır-
satını yakalamıştır. Doğrusuya,
SHP'nin tek başına iktidar ol-
masından daha yararlı bir
durumdur bu. Ulkenin tüm işleri
çıkmazdadır. Son on yılda birta-
kım gösterişli işler başarılmış-
tır ya da başanldı sanılmıştır.
Ama A'dan Z'ye kadar bozulan
konuları düzeltmek tek bir parti-
nin altından kalkamayacağı bir
ağırlıktadır.
Durum böyleyken SHP içinde
durmaksızın sıkıntı yaratan,
toplayıcı değil dağıtıcı bir politi-
kacı kadrosu, 20 Ekim yenilgisi-
ni fırsat bilerek SHP'ye
sahiplenmek hevesindedirler.
Bu yenilgide payları yokmuş
gibi! Şunu iyi bilmeli, 20 Ekim'-
de SHP oy yitirmişse, büyük
kentlerde beklenen başarılan
elde edememişse, bunun so-
rumlusu yalnız genel başkar
şimdiki merkez yönetimi değil-
dir. Bu kötü sonuçta eski genel
sekreter ve kadrosu olmak üze-
re son yıllarda parti yönetimin-
de görev alan herkesin payı
vardır. Son seçimlerde SHP'nin
başarısı için tüm gücüyle uğra-
şan Erdal Inönü sorumlu sayılı-
yor. Kendi seçim bölgeleri
dışında hiç bir çahşmaya katıl-
mayan Baykal takımının hiç mi
sorumluluğu yok?
Sosyal demokrat kamuoyu
SHP'nin sürekli kurultay partisi
olduğunu izlemekten bıktı,
usandı. Nedir bu hesaplaşma,
bu bitmez tükenmez hırs? Ikide
bir kurultay toplanır, delegeler
birbirine girer, kavga, dövüş,
hakaret, parti içinde ikinci bir
parti varmış gibi! Her an yöneti-
me gelmeyi bekleyen, işbaşın-
dakilerin çalışmalarını halkın
gözünde küçülten bir takım!
Seçmen, elbette bu karmaşık
durumu sürdüren bir partiye
güvenemezdi, SHP iktidar ola-
cak çoğunluğu elde etseydi,
SHP'nin iç bunalımı bitecek
(Arkast 19. Sayfada)
İLAN
T.Ç
UZUNKÖPRÜ
SULH HUKUK MAHKEMESİ
Esas No: 1991/743
Davacı Fazlı Gönenç vekili Av. Adile Akdağ tarafından davalı Ni-
met Ağaoğullan aleyhine açılan tadei Muhakeme davasında davalı
Nimet Ağaoğulları'mn Istanbul Kadıköy Moda Cad. B Blok D.5 ve
Bağdat Cad. Tepegöz Sok. Kadıköy adreslerinde davahya tebligat ya-
pılamadıgından ilanen tebligat yapılmasına karar verilmiştir.
Davalı Nimet Ağaoğullarfmn 18.11.1991 günu saat 9 Uzunköprü
Sulh Hukuk Mahkemesi'nde bulunması veya kendısini bir vekille temsil
eüirmesi, gelmediği takdirde duruşmaya gıyabında devam edilip ka-
rar verileceği ilanen tebliğ olunur.
Basın: 49SH
İMZA GÜNÜ
Atilla Atalay yeni kitabı "UYUYAMADIĞIM"ı okurları
için imzalayacak.
YER: TÛYAP Papirus Yayınlan standı
SAAT: 13.00-19.00
EMEKÇI
OYLAR KURŞUN OLDU BİZE
KASETÇİLEROE
SALTUKPLAKVEKAS.
SAN VE TİC. LTD. ŞTI.
Tel 513 73 69-Fax 51270 25
PENCERE
Tepede ve Eteklerde
Köyün şatosu bir tepe üzerindedır. Berber ile papaz tepe-
nin eteğinde karşılaşırlar.
Berber sorar
- Dostumuz Senyör Kesada nasıl?
Papaz:
- Dostumuz bir insan gölgesine döndü; yemiyor, içmlyor,
şövalye masallannı okuyor.
Senyör Kesada kısa bir süre sonra tırlatacak, zırfı giyip
kılıç kuşanacak, atına binip kalkanını eline alacak, usağı
Sanço ile birlikte serüvenlere yönelerekTDon Kişotlaşacaktr.
Feodalite çöküyor, aristokrası sönüyor, çıkarsız aşklar ve
dostluklar geride kalıyor, bunuvazinin yaşam biçemi şöval-
yeliği rafa kaldırıyor; bizimkinin haberi yok.
Don Kişot, şövalye karikaturüdür; Senyör Kesada'nın aklı
ancak ölüm döşeğinde başına gelecek...
Aristokrasiyi tarıhe gömen 1789 devrimi, burjuva sınıfının
önlenemez yükselişini simgeler; yalnız burjuvazinin iktidarı-
na kapıyı açmakla kalmaz; proletaryanın siyaset sahnesine
çıkacağını da haber verir.
Toprak sahibi aristokrat, fabrika ve banka sahtbi burjuvazi-
ye siyasal iktidan -ister istemez- teslim edince, para babaları
toplumda egemenleşirler. Emekçi sınıf, parlamentoya ucun-
dan kıyısından katılıp yönetime sokulmaya çalışır; demokrasi
geliştikçe, siyasal iktidarda emek-sermaye dengesıne yol
açılır.
Çarlık Rusyası'ndan patlayan 1917 devrimi isedemokrasiyi
hiç tanımamış toplumlarda proletaryanın katıksız egemenli-
ğini gündeme getirmekle övünür.
Yeni bir dünya kurulmuştur.
Peki, o dünya yıkıldt mı?
Yıkıldıysa sosyalıst ülkelerde burjuvazinin oluşması nasıl
sağlanabılecek?
Burjuvazi deyince kimse dudak bükmesin, büyük bir kültü-
rü vurgulayan bu sözcüğün içine neler sığmıyor!.. Müziği,
resmi, mimarısi, felsefesı, bilimı, yaşam biçimiyle insanlık
tarihinde bir uygarlık asamasını simgeleyen burjuvazi, 20.
Yüzyıl'ın başlarında tu kaka sayılmasma karşın. 21. Yüzyıl'a
doğru yeniden nasıl yükseldi?
Tek nedene bağlanacak kadar sığ bir olgu karşısında olma-
dığımızı biliyoruz.
Tarıhte şimdiye kadar gözlenen nedir? Toplumsal sınrtların
oluşumu ve yükselişi sömürünün yoğunlaştığı odaklarda
gerçekleşti. Felsefe, sanat, bilim de bu süreçte atılım yapı-
yor. 20. Yüzyıl'ın ikinci yarısında, gezegensel çapta derınle-
şen sömürünün yarattığı itici güç, belki de bilimsel-teknolojık
devrimin patlamasına yol açan en etkili nedendır.
Emperyalizminyoğunlaşması, nitelikdeğiştirmesi, sömürü
yöntemlerini içeren yaşam bıçimlerini "çevrese/ ülkeler'de
toplumsal düzenlerin gözeneklerıne kadar ışledi ve sındırdi.
Adına "globalteşme" denen olgunun bir yüzü de budur. Bur-
juva sınıfı denince, metropollerdeyaşayan imtıyazlı ınsanlar-
la birlikte, çevresel ülkelerde katman katman aşağıya doğru
ınen ve "dünya nimetleri"nı paylaşan yaygın bir kesım sözko-
nusudur. Tepesinde uluslararası tekellerın karargâhı kurul-
muş, şaşılası bir örgütlenme gerçekleşmiştir.
Evet, 21. Yüzyıl'a doğru burjuvazinin gezegensel yükselişi
yaşanıyor.
Sömürü bir bütündür.
Yalnız insanın değil, doğanın sömürüsü de bu bûtünün
yapısında yerini alır.
Burjuvazinin yeniden yükselişi her iki sömürüden kaynak-
lanıyor, köklerini yeryuvarlağının derinliklerıne daldınyor,
dallarını göğe uzatıyor, uzayda bir "kara delik" açıyor,
çevre-sel ülkelerde yaşayan dört milyar insana bir çıkış yolu
gösteremıyor.
Sınırsız tüketim üzerine bir yaşam biçimt ve toplum düze-
niyle nereye kadar gıdilebilir? Dur durak tanımayan, lüks ve
savurganlık üzerine kurulan modelin, -adalet duygulan bir
yana- maddı altyapısını yıkıma uğratacağını düşünen çoğu
kişi gün geçtikçe çoğalmaktadır.
Tepede, birleşen zengin ülkeler ve tüketim furyası, öte
yanda yoksulluk çemberinı kırmak için didirten, mezhep, din,
milliyet ve çıkar kavgalarında bırbirini ylyenler...
A R A Y I N . . .
P A R A N I Z I N S E S İ" N İ
D İ N L E Y İ N .
DIŞBANK'ın telefonla bilgi servisi
"Alo Dışbank"ı aradığınız her an,
"Paranızın Sesi'ni dinleyebilirsiniz.
Bu hattı kullanarak 7 gün, 24 saat
hesap bakiyelerinizi telefonla
öğrenebilirsiniz.
Dilerseniz özel faks hizmetimizden de
yararlanabilirsiniz.
Ayrıca, DIŞBANK'ın
uluslararası bankacılık çizgisine
uygun olarak, bütün bilgileri ingilizce de
alabilirsiniz...
DIŞBANK'tan çağdaş bir bankacılık
hizmeti, yeni bir kolaylık... Yararlanın.
DIŞBANK
"KURUMLARI İLKELERİ YÖCELTİR."
Bır TİİRldvC İ « Kurulu$udur.
t *--M .
J
-C- -- - *