22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet Sahibi: Cumhuriyet Matbaacılık ve Gazetecılik Turk Anonım Şirketi adına Berin Nadi • Murahhas Üye: Emine lş»klıgil 0 Genel Yaym Müduru: Hasan Cemal, Yazı tşleri Müduru: Ok»y Gdnensin # Haber Merkezi Müduru: Yaiçın Bayer, Sayfa Duzenı Yönetmeni: Ali Acar % Temsılcıler ANKARA' Ahmel Tan, İZMİR: Hikmet Çetinkaya, ADANA: Çrtin Yigenoglıı Iç Polıtıka: Ctlal Başlangif, htanbu! Haberlen $ e w Kalkaa, Ekonomi MenU Tamer, Dış Haberler trf.ua Balcı. lş-Sendıka- Şukran Krtrnci. Kultur Celal Usttr, EJmm- Genca) Şaylan. Yun Haberlerı >«cdei Uogln. Spor Daıuşmanj AMalkadir ^ucelımn, Dizı Yazılar Kerem Çabşkan, Araştırma ŞıhİB Alpaj, Duzekme Abdailak Yaacı 0 Koordınalör. Ahnet Konılsaa % Malı Işler Erol Erknl % Muhasebc Bttlcnl Vcner 0 Butçe-Planlama. Sevgi Osmanbofoghl 0 Reklam. A»t Tonın 0 Idare Hıuoin Gurtr 0 Ijieirae Onder Çdik # Bılgı-lşlem Vail laal 0 Persone! Sngi Bostanctoglu Yayın Kurulu Başkarr İlnan Selçuk, Okla; tkbal, Yaiçın Baver. Hasan Cemal, Hikmel Çetinkoa. Okay Gonensin. Lgur Mumcu. Ali Sirmm, Ahmel Tan Basan le Yayan. Cumhunyeı Matbaacılık ve Gazetecilik T.A.Ş. Turkocagı Cad. 39 41 Cagaloglu J4334 tst PK. 246 - Istanbul Tel 512 05 05 (20 hat), Telex: 22246, Fax- (I) 526 60 72 0 Burolar: Aakan: Zı>a GökaJp Blv. Inkılap S. No: 19/4. Tel: 133 11 4141, Teleı 42344, Fta. (4) 133 05 65 0 lımin H. Ziya Blv. 1352 S 2/3. Td: 13 12 30, Teta. 52359, Fax (51) 19 53 60 0 Adana: Inönu Cad., 119 S. No- 1 Kat 1. Tel: 19 37 52 (4 hat), Telex: 62155, Fax (71) 19 25 78 TAKVİM: 23 EKİM 1991 lmsak: 4.52 Guneş: 6.17 öğle: 11.53 tkindi: 14.50 Akşam: 17.20 Yatsı: 18.40 45 YILDIR HUKUMET 'ÇOK PARTİLT Italya koalisyon cenneti2. Dünya Şavaşı'ndan bu yana koalisyonlar ile yönetilen İtalya'da ilk yıllarda Hıristiyan Demokratlar büyük ağırlık taşırken son zamanlarda sosyalistler de önemli bir rol oynamaya başladılar. NİLGÜN CERRAHOĞLU ROMA — Hükümet etme sanatı üzerinde bir dünya kla- siği sayüan "Preos"in yazan, Rönesans düşünürü Macchia- velü'nin Italya'dan çıkmış ol- ması bir rastlantı değil. Uzlaşmalann, hoşgörü ve di- yaloğun ülkesi olan Italya; Ikinci Dünya Şavaşı'ndan bu yana koalisyonlaria yönetiliyor. Bir başka deyişle, ttalya'nın sa- vaş sonrası siyasi tarihi, birbi- rini ızleyen koalisyonlaria eş anlama geliyor. Italya'nın baş- ka hiçbir Batı ülkesinde görül- meyen bu koalisyon düşkünlü- ğünun ardında, 1922'den 2. Dünya Savaşı'nın sonuna dek süren faşizm deneyimi yatıyor. Savaştan perişan çıkan itaJ- ya'da 1946-48 yıllan arasında demokratik anayasayı hazıria- mak içın kurulan geçici hükü- met, tek bir partiye fazla güç vermeyecek bir seçim sistemini bilinçli olarak seçiyor. Faşizm- den ve Mussolini'den ağzı ya- nan Italya yoğurdu üfleyerek yiyor ve parlamentoya irili ufaklı geniş bir siyasi parti yel- pazesini sokan bir nispi temsil sistemini yeğliyor. ttalyan koalisyonlamnn mer- kezinde, bu ülkenin hâkim par- tisi Hıristiyan Demokratlar bu- hınuyor. ANAP tarzında, çeşit- li eğilim ve akımlan bir araya getiren Hıristiyan Demokrat- lar'ın zaten kendisi başhbaşına bir merkez-sağ koalisyon oluş- turuyor. Hıristiyan Demokratlar baş- bca iki tip koalisyon kunıyor- lar. Bunlardan ilki, ekonomik "boonTun başladığı 1963 yılı- na dek süren "merkez koalis- yonlan" oluyor. 1948-1963 yıl- lan arasında birbirini izleyen "merkez koalisyonlan" siyasi ideolojileri birbirine benzeyen siyasi partilerle oluşturuluyor. Bu koalisyonlara Hıristiyan Demokratlar'dan başka, birbir- lerinden ufak farklarla aynlan Liberaller, Cumhuriyetçüer ve gerçekte muhafazakâr eğilim sergileyen Sosyal Demokratlar katıhyor. 1963, Italya'nın yakın siyasi tarihinde bir dönüm noktası sa- yılıyor. Hıristiyan Demokratlar bu tarihte "sola açılmayı" ka- bul ediyorlar ve ilk kez o za- manlar gerçek anlamda bir "sol" parti olan Sosyalistleri koaJisyona almaya karar veri- yorlar. ltalya'da "merkez sol" koalisyonlan olarak anılan bu dönem, bir iki küçük parantez dışında günümüze dek devam ediyor. "Merkez koalisyonlannda" olduğu gibi "merkez sol" koa- lisyonlannda da hâkim parti daima Hıristiyan Demokratlar oluyor. Halen işbaşında bulu- nan savaş sonrası 50. koalisyon hükümetine bugün dahi Hıris- tiyan Demokrat Giulio Andre- ottfnin başkanlık etmesi, Hıris- tiyan Demokratlar'm bu koalis- yonlarda oynadıklan rolü orta- ya koyuyor. 1963'ten itibaren Sosyalistle- rin koalisyon hükümellerine girmesiyle koalisyon formülü Hıristiyan Demokratlar, Sosya- listler, Sosyal Demokratlar, Cumhuriyetçiler, Liberaller ola- rak 5 partiye çıkıyor. Şimdi ol- duğu gibi bunlardan bazı par- tiler -örneğin Cumhuriyetçiler- bazı dönemlerde koalisyonlann dışında kalabiliyorlar. Her şeye rağmen '60'lı yıllar ve 70*^, Italyan halkının tü- ketim ve yaşam düzeyinin hız- la yükseldiği "boom" yılları oluyor. Bu yıllarda kurulan "merkez sol koalisyonlan" dö- neminde sosyal yaşam liberal- leşiyor, laik topluma doğru önemli asamalar katedüiyor, iş- çilerin sendikalaşma ve siyasi haklannda küçümsenmeyecek ilerlemeler kaydedib'yor. Tüm polemiklere rağmen boşanma ve kurtaj yasası geçinliyor. özerk yönetimin yasal çerçevesi tamamlanıyor. YUNANİSTAN 'UZLAŞMA'DA ZORLANDI Koalisyon yeni seçinı getiridi STELYO BERBERAKİS ATtNA — Türkiye'deki ge- nel seçimlerden sonra hiçbir partinin tek başına iktidara ge- lememesi ve koalisyon aJterna- tifınin ortaya çıkması, Italya ve Yunanistan'da kurulan koalis- yon hükümetlerinin durumlan- nı akla getiriyor. Yıllarca koa- lisyon hükümetleriyle yönetilen îtalya'ya karşı, Yunanistan'da koalisyon "deneyi" ürün vere- medi.. Yunanistan'da 1988 yınnda seçim sisteminin "nispi"ye çev- rilmesinden sonra 1989'da ya- pılan her iki genel seçimde de hiçbir parti tek başına iktidara gelemedi. Partiler, ülkenin gir- diği bu siyasi krizi aşmak ama- ayla koaüsyon hükümetlerinin kurulmasmı denediler. İlk aşa- mada Yunan komünist partÛe- rinden oluşan SINASPIS- MOS'la sa| eğilimli Yeni De- mokrasi Partisi (YDP) "anlaşmalı" olarak üç ay sü- reli bir koalisyon hükümeti kurdular. 1989 yümın haziran ayında kurulan bu hükümet, ülkenin sol ve sağ kesiminde tepkiyle karşılandı. Bu koalis- yon hükümetinin amacı, ikti- dardan dusen sosyaüst PASOK dönemindeki skandal olaylan- m açıkhğa kavuştunnak ve so- rumlulanm yüksek mahkeme kuruluna bildirdikten sonra ye- niden seçimlere gitmekti... Üç yerine dört ay süren bu "beraberiiklerinde" Komünist Parti ile sağ eğilimli YDP, skandal olaylan dışında "hiç- bir konuda görüş birliği sagbıyamayacaklan" görüşün- de birleşerek ülkeyi Ugilendiren en büyük sorunları "dondnrma" kararını almış- lardı... 1989 yılının kasım aymda yi- nelenen seçimlerde yine hiçbir parti tek başına iktidara gele- meyince Ülkenin üç büyük par- tisi "geçici" bir koalisyon hü- kümeti kurmaya karar verdiler. Haftalarca süren "sert" müza- Jcerelerden sonra partiler, hü- kümet programlannı "asgari- ye indirgeyerek" ülkenin eko- nomik, sosyal, iç ve dış siyase- tinde gözlenen krizin "atlaül- masına" kadar koalisyon hü- kümetini kurdular ve başına ekonomi profesörü Xenofon Zolotas'ı getirdiler. Ancak bu koalisyon hükü- metinin de ömrii beş ay süre- cekti. Bu beş ayhk süre içinde koalisyon hükümetini oluştu- ran YDP, PASOK ve SINAS- PISMOS arasında doğan baş- lıca sorunlar: Devlet dairelerin- deki, polis ve ordu içindeki ata- malar; grev ve teröre karşı mü- cadele için alınacak önlemler; dış ilişkilerde izlenecek siyaset ve ekonomi gibi ülkenin "gi- dişatını" saptayan konulardan oluşuyordu. Parti başkanlan, bu sorun- lar karşısında bir "modiis vivendi" sağlayabilmek ama- cıyla bir yandan sık sık cum- hurbaşkamnı ziyaret ediyor, ancak diğer yandan "nzlaş- maz" bir tavır alıyorlardı. San- ki her bir parti seçimlerin yine- lenmesi için gizliden bir kam panya başlatmıştı... Nitekim bu koalisyon hükü- metinin ömrü beş ay sürdü ve 1990 yılının nisan ayında genel seçimler yinelendi. YDP, bu seçimlerde %46'yı aşmasına karşın 300 sandalye- lik parlamentoda ancak 150 milletveküı cıkarmış, hükümet kurmakta zorluk çekmişti. Ancak YDP, son anda sağ eğlümli DİANA partisinin tek milletvekilini bünyesine çeke- rek milletvekili sayısım 151'e çıkartacak ve 9 ay yaşanan bir belirsizlik sürecinden sonra hü- kümeti kuracaktı. Yunanistan, koalisyon hü- kümetleriyle yönetildiği süre içinde siyasi, ekonomik ve sos- yal düzeyde bir kriz süreci ya- şadı. Grevler birbirini izliyor; devlet memurlannm maaşlan- nın ödenmesi için yabancı ban- kalardan krediler alınıyordu. Geçen yıhn nisan ayında ya- pılan genel seçimlerde YDP tek başına iktidara gelmesine kar- şın dokuz ay boyunca yaşanan krizin açmış olduğu yaralar he- nüz kapatılamadı. ANAP*ın kampanyasını başlatan Fransız reklamcı Seguela, genelseçimleri Cumhuriyete değerlendirdv Yılıııaz,ÖzaFa rağmenMİNE G. SAULNDER PARtS — Türk politika tari- hine, Mesut Yılmaz ve ANAP- ın seçim kampanyasını başlatan (ve bitiremeyen) ünlü Fransız reklamcı olarak geçen Jacques Seguela, dün Cumhuriyet gaze- tesi ile özel bir soyleşi yaptı. Ge- nel seçimler öncesi, Türkiye'nin gündeminde seçime katılan bü- yük bir parti lideri kadar yer tu- tan Fransız reklamcı, "İçlenlik- le düşüniip inandıklannı dile ge- tirdigi"ni vurguladığı soyleşide, Cumhuriyet'in sorulannı yamt- larken önce Türkiye'deki seçim sonuçlarını değerlendirdi: "Bu sonuçlar, ANAP için bir zafer sayılabilir. Seçim öncesi yaptığımız kamuoyu yoklanuüa- nnda oy potansiyeli r o 12 dolay- lannda seyreden Anavatan, bu potansiyeli r »24.5 ile ikiye kat- lamış bulunuyor. Mesut Yılmaz seçimlerden 'büyüyerek' çıktı. Bu skoru Mesut Yilmaz yapmış- tır. Siyasal kapashesini, gerçek bir devlet adamı olduğunu ka- nıtladı. Bence Yılmaz, Turkiye^ nin gelecegini temsil eden tek politikacı!" — Fakat en çok oyu Demirel ve partisi DYT aldı? J^. — Demirel'e verilen oy Demirerin değil ki! DYP'ye oy, Turgut Özal'ı cezalandırmak için verildi. Bir ceza oylaması- dır bu! — Bu sözleriniz Le Mondet un diinkü başyaası. İS. — Evet, Le Monde"un bu konudaki görüşlerini tümüyle paylaşıyorum. Eğer Mesut Yıl- maz, Türgut özal'dan daha uzaklaşabilseydi kesin olarak aürdı bu seçimleri. Sadakat adı- na, geçmiş adına, aynı partililik Segaâa^a göre Mesut YHmaz Türkr^de gekcegin po Htikacısı Jacques Seguela, seçim sonuçlarının ANAP bakımından bir zafer sayılabileceği kamsmda. Mesut Yılmaz'ın, oy potansiyeli yüzde 12 civarında seyreden ANAP'ı vüzde 24'ün üstüne çıkardığını söyleyen Seguela, 'Eğer Başbakan, Turgut Özal'dan daha uzaklaşabilseydi, kesin olarak bu seçimleri alırdı, sadakat adına bunu yapamadı' diyor. Kamuoyunun Turgut özal'a 'saldırgan bir muamele yapmasını', 'bunun mutlaka nedenleri olmalı' şeklinde değerlendiren Seguela, DYP'ye yerilen oyların, Demirel'e verilmediğini, Turgut Ozal'ı cezalandırmak için olduğunu savundu. adına yapmak istemedi. Anlıyor ve saygı duyuyorum. Bizim kampanyamız amacına ulaşmış- ür. Mesut Yılmaz'ın geleceğin li- deri, güvenilir ve dürüst devlet adamlığını kanıtladık. Yılmaz- ın yükselişi durdurulamaz artık. Demirel'e gelince: DYP dura- ğanhğın bir simgesi, geçmişin bir kurumu. Ne kaldı benim ak- lımda Demirel'in seçim kam- panyasmdan? Herkese birer ev, herkese birer araba ile bir "anahtarhk" vaadi. Bir ülkenin geleceği ve büyüklüğü, herkese ev, herkese araba gibi sığ plan- larla hazırlanmaz. — Mesut YUmaz'ın reklamcısı gibi konuşuyorsunuz? J.S. — Yılmaz kendi kampan- yasıru kendi yaptı aslında. Kam- panya içinde kampanya yaptı. Çünkü verilecek mesajı, mesa- jırun içeriği vardı. Ben, onun ka- pasitelerini ortaya koymak üze- re aracı oldum yalnızca. Ve Avusturya'daki seçimlerde oldu- ğu gibi Mitterrand'ın seçiminde olduğu gibi Türkiye*ye layık bir liderin, politika sahnesindeki en önemli devlet adamının kam- panyasını yaptığum ve ona uy- gun olanını yaptığımı, çok da başanlı olduğumu düşünüyo- rum. — Türkiye'nin geleceği üstü- ne Demirel'in gerçek bir prog- ramı yok divorsunuz. Peki SHP ve lnonu'nün de mi yok? J.S. — SHP, inişte bir parti görünümü veriyor. Eğer progra- mı varsa, bu program galiba Türk halkını ikna edemedi. Li- der ve partilerin seçmen profil- lerine bir göz atacak olursak, Mesut Yılmaz'a kim oy verdi? Gençler, kadınlar kentliler ve Is- tanbul. Demirel'e verenlere ba- kın: Köylüler, erkekler ve yaşlı- lar. Yarının Türkiyesi bu seç- menler değil. Ben Türkiy^yi bü- tün Avrupa ülkeleriyle birlikte, çağdaş ölçülerde endüstrileşmiş, kentleşmiş uygar ve büyük bir ülke olarak dunüşüyorum. Ya- nnlarım da böyle görüyorum. Kırsal bölge karar verecekse Türkiye'nin geleceğine, sonuç pek parlak olmaz. SHP hakkın- da çok konuşmak istemiyorum. Onun profıli daha politik. Önü- müzde bir ay daha olsaydı. Me- sut Yılmaz kesin olarak seçim- leri kazanırdı. Yılmaz, hükümet sorumlulu- ğu üstünde olduğu için seçim kampanyasına 15 gün rötarlı başladı, son iki günde dört pu- an birden aldı. Fazia değil, iki gün daha olsaydı önünde birin- ci parti ANAP olurdu. Mesut Yılmaz'ın acelesi yok. Geleceğe oynadı o. Turkiye'nin yazgısını temsil eden her insan, günün bi- rinde mutlaka o ülkenin devlet başkanı olur. — Siz Turgut Özal'ı fazla sev- miyorsunuz galiba? I&. — Benim olmayan bir ül- kenin cumhurbaşkanı hakkında yargı belirtmek bana duşmez. Ama kamuoyu Turgut Özal'a böylesine saldırgan bir muame- le layık göriiyorsa, bunun mut- laka nedenleri olmalı. — Herhalde biliyorsunuzdur. Mesut Yılmaz ve ANAP, seçim kampanyasının ortalanna doğ- ru sizin sloganlannızı kullan- maktan vazgeçtiler. Turgut Özal'ın etkisi var mı bu karar- da? JjJ. — Bir reklam kampanya- sını yarıda kesmek kadar zarar- lı bir girişim olamaz. Zaten bir çok kez yineledim; seçimleri rek- lam kampanyalan ifa7anmg7İar İnsanlar kazanır. — Fakat sizin kampanya içe- riginize yöneltilen eleştiriler yal- nızca rakiplerden gelmedi. Yd- maz yanlılan ve sizi Türkiye'ye lanse edenler de geliştirdiginiz sloganlann Tiırkiye ve Türk hal- kının kültfir vapısma uygun ol- madığınj ileri sürdüler? J.S. — Türkiye bir değil, iki tane. Bir "Kent Türkiyesi" var, bir de "Kır Türkiyesi." (Segue- la bu benzetme ile La Fontaine1 in ünlü fabulası Kent Faresi ile Kır Faresi'ne gönderme yaptı.) Mesut Yıhnaz'ın kırsal kesime mesajını iletecek zamanı olma- dı. Aynı zamanda hükümet yö- nettiği için yeterince gidemedi kırsal bölgeye. Ama kentlerde başanh oldu. Gazetelere verilen ilanlarla yapılan seçim kampan- yası, daha çok kentlerde etkili oluyor. Türkiye"de yalnızca 3.5 milyon kişinin gazete satın aldı- ğun unutmayalım! Televizyon ise biliyorsunuz kampanya açısından özel TV kanalı yoluyla vardı. Oysa bu özel TV kanallan, devlet televiz- yonu gibi ulaşamıyor Anadolu- nun dört bir yanına. Fransa'da- ki gibi örgütlü ve altyapüı değil- ler henüz. Kırsal bölgelerde yalnızca mi- tinglerle ulaşılabiliyor halka. Buna da Yıhnaz'ın yeterince za- manı olmadı. Ama Mesut Yılmaz'la yeniden görüşeceğiz. Türkiye'nin geleceğine bir gün mutlaka ve belki çok vakında bu lider sahip çıkacak. FrmkfnrterAllgemeine magazin ekinde 'Sultan'a benzetüen Semra ÖTjaVa genişyer verildi 'Semra ağır, halk hafifDış Haberler Servisi — Al- manya'da yayımlanan "Frank- furter Allgemeine" gazetesinin muhabiri Erwin Koch, "Semra Özal"ı anlattığı yansında, Tür- kiye'nin Fırst Lady'sinin yükseli- şi ile Türk insamnın ekonomik olarak çöküşünün aynı dönem- de nasıl geliştiğini zengin öraek- lemelerle anlatıyor. Gazetenin geçen hafta yayun- lanan "Magazin" ekinde, sekiz sayfa yer alan yazıda, Koch'un Semra özal'dan randevu alabil- mek için altı ay kadar uğraşu- ğı, ancak başanh olamadığı da belirtiliyor. Magazin ekinde yer alan fo- toğraflarda, Semra özal'ın, Ka- nuni'nin kansı Hürrem Sultan'ı (Roxelana) kendisine örnek al- dığı öne sürülüyor. Ahnan gazeteci Envin Koch, görüşme talebini kabul etmeyen Semra özal'ı, 4 bin çocuğun sünnet edileceği tnönü Stadyu- mu önünde beklerken, First Lady'nin nereden nereye geldi- ğini, Türk insamnın da nereden nereye gittiğini düşünüp dunıyor. Bu arada sünnet olacak ço- cuklardan Bülent'i de izliyor. Bülent neşeli, erkekliğe adım atacağı için biraz da heyecanh. Koch'un aklına "Erkek adam üç kezdogar. Bir anasının karnii- dan çtktıgmda, ildnd kez sünnet oldağunda ve son olarak da og- In oiduğunda" deyişi geliyor. Ya- zar, izlenimlerini şöyle anlatıyor; "Tarih, 6 Eylül 1991. Hava sı- cak. Istanbul her zamanki gibi tozlu. tnönü Stadyumu önünde, söylendiği gibi 4 bin kişi değil, 500 anne-baba çocuğu ile bek- leşiyor. "Semra Özal gelecek." Semra Özal Ingilizce bilmi- yor. Buna rağmen Londra'da Muhteşem Süleyman Sergisi'- nin açıhşında Ingiüzce metin okumaktan geri kalmıyor. Ya- sama orgaru anlamma gelen "Law-maker" sözcüğünü "Love-maker", yani "aşk yapan" Frankfurter Allgemeine Magazin'de yer alan bu fotoğrafm yanında şöyle deniyon Semra özal politikaya kanşmaktan hoşlanmaya başlayınca, hemen bütün insanlann Müslüman olduğu bir ülkede kamuoyu önünde ince sigaralar tüttürüp, viski içerek, dikkatleri üzerine çekmehakkını kendinde görüyor. Kendisine çizdiği bu iştahh senaryoda, Kanuni Süleyman'ın kansı Roxelana'yı (Hürrem Sultan) ömek ahyor. anlamına gelecek şekilde oku- Semra özal, Başbakan Yar- yunca Galler Prensesi Diana da dımcısı, Başbakan ve ardından "gülümsemeden edemiyor." Cumhurbaşkanı eşi unvamna Semra, 20 yaşına gelince kıs- kavuşurken Türkiye'de asgari metini aramaya Ankara'ya gidi- yor. Elektrik Idaresi'nde dakti- lo olarak çahşmaya başladığı za- man, kâtip ve banka görevlisi bir babanın oğlu olan Türgut özal ile tanışıyor. Evliliklerinin yedin- ci ayında kızlan Zeynep doğu- yor. Semra özal'ın eşi Turgut özaL 1980 darbesi ertesinde ön- ce Başbakan Yardımcısı, ardın- dan 7 Aralık 1983'te Başbakan ve en nihayet 1 Kasım 1989'da Cumhurbaşkanı olduğunda, servetleri de yüzde 330 katlana- rak bir milyar liraya yükseliyor. Türkiye'de üç dil bilen bir reh- berin yılük kazancı 8 bin Alman Markı. Bu hesaba göre özallar- m geliri 440 bin Aünan Markı- na denk düşüyor. ücret, tüm kesintiler çıktıktan sonra 510 bin liraya denk düşü- yor. Işsizlerin sayısı bir milyon olarak açıklanıyor. Koch, "süpfce" ve "utanma" gibi yetenekleri ohnadığım söy- lediği Semra özal'ın 1986 yüı ba- şında "zengin" kişilerin katkı- sıyla Türk Kadınını Koruma ve Güçlendirme Vakfı'm kurduğu- nu ve kuruluşun başlangıç ser- mayesi olan 132 milyonun bir yıl içinde on katına tırmandığına da değiniyor. Koch, Semra özal'ın, kuruluşun papatyalan tarafmdan kendisine layık görü- len "Anatürk" unvamnı redde- decek kadar "mütevazı'' olduğu- nu da yazıyor ve şöyle devam ediyor: "Inönü Stadyumu önünde bekleşenler giderek söylenmeye başlıyorlar. Saat 17.00'de gelece- ği belirtilen Semra özal bir tür- lü gözükmüyor. 'Bir dahaki se- fere sosyal demokratlara yaptı- ralım sünneti. En azından dakikier' diyor bir baba. Bir di- ğeri, 'Hanfendi kendini ne sanı- yor? Sultan mı? İnsan bn kadar bekletilir mi?' Semra özal, eşi siyaset basa- maklannı hızla tırmamrken, 'enine' genişüyor, Papatyalann çahşmalanmn birinci yıldönü- münde Yıldız Sarayı'nda binbir gece masallanna taş çıkanrcası- na kutlama düzenliyor. Tarih, 4 Ağustos 1986. Yıldız Sarayı'nda her şey "masaUardaki gibi." Dı- şanda ise başka bir masal yazı- hyor. Gelirler 1983 yılından bu yana üç kat artarken, fiyatlar beş katına çıkıyor. 'Cıvıl cıvıl tstanbullu Semra' giderek 'agırlaşıyor', ^üçteniyor.' Küçük oğlu Efe, ts- tanbul'da Boğaz'a nazır evinde, her ay 7 bin Alman Markı'na eş- değer Türk Lirası'm kira olarak ödüyor. Bu arada Bulent'in babasımn sinirleri daha da gerilirken, Bu- lent'in gözleri kızanyor. Düğü- ne neşe katacak olan palyacolar bir türlü gelmiyor. Semra özal da tabii. Hava dönüyor. Istan- bul'un tozu, tonlarca para sayı- lan ışıl ışıl sünnetlik giysilere ko- nuyor. Gazetelerde 'Semra Özal'a pa- patyalann 40 kilo agırlıgında pasU hediye ettikleri', 'Semra özal'ın sofrasutda 70 çeşit pey- nir buluadugu', 'Semra Özal'ın Los Angeles'ta ber biri 10 bin dolar degerinde iki altın taban- ca satın aklıgı' yazıyor. Bu yıl ilkbaharda ANAP Is- tanbul ll BaşkanlığYna "seçflen" Semra özal, oğlunu zengin işa- damlanndan birinin kızıyla ev- lendirirken, düğün pastasım Is- viçre çikolatasmdan beş metre yüksekJikte yaptınyor, konukla- nnı Swiss Hotel'de ağırhyor. Düğünün güvenliğini 500'den fazla polis sağhyor. Ahnan gazeteci "darbeden bu yana 1 milyon 600 bin kişinin rutuklandıgını, yüzde 801nin is- kenceden geçtigini, 210 bininin sıkıyönetim mahkemelerinde vargdandıgını, 500'ünün ölüme mahkûm edildigini, 50'stnin ce- zasuun infaz edüdiginl" de ya- zıyor. Inönü Stad> r umu önünde bi- riken kalabalığa polis "evkrine gitmeleri gerektigini" söylüyor. Semra özal gelmiyor, çünkü "sünnet töreni zaten daha önce- den iptal edilmiş." Polisin açık- lamadığmı, Envin Koch yaasın- da "Semra Özal'ın, tnönü Stad- ynmo'ıta bin adım uzaklıktaki Yıldız Sarayı'nda olduğunu, ANAP milletvekfli Şadan Tuz- cu'nun oglunun düğününü bek- kız ledigini ve gelinin şahitligini yanacaguu" belirtiyor. Turk-Amerikan iliskileri Ozal dönemi kapanıyor UFUK GÜLDEMİR WASHINGTON — 20 Ekim seçiminin sonuçları, Cumhurbaşkanı Turgut Özal işbaşında kalşa da kahnasa da Türk - Amerikan ilişkilerinde özel bir dönemin kapandığı anlamına geliyor. ABD Dışişleri Bakanlıgı Sözcü Yarduncısı Richard Bo- ucher da Türkiye'deki seçim sonuçlarının bir koalisyon hü- kümeti kurulacağıru gösterdi- ğini beürterek şöyle dedi: "Yeni hnkümete hangi parti başkanlık ederse etsin Türki- ye ile iliskilerimizde herhangi bir degisiklik beklemiyoruz. Türkiye, dünyamn o bötgesin- deki çıkartanmızı Ugilendiren çeşiüi ikili konularda çok ya- kın bir isbirliği sürdürdüğii- mnz sagJam bir dost ve müt- tefikimiz olmaya devam edi- yor." Ortaya çıkacak hükümet ne olursa olsun iki ülke ilişkilerin- de radikal bir degisiklik bek- lenmiyor, ama yeni dönemin de eskisinden farkh olacağı kaydediliyor. Washington, Demirel'den, "kiminle koalis- yon yapacağına bağlı olmak kaydıyla" fazla tedirgin olmu- yor. Ancak "ortaya koalis- yonlar tablosu çıkmış olması- nın iç istikran etkileyebilece- gi" düşünülüyor. Koalisyon hükümetlerinin "Kıbrıs sorn- Dunun çözümünü" de güçleş- tireceği vurgulamyor. ABD'nin 20 Ekim seçimine bakışında ön plana çıkan ikin- ci nokta, halkın "merkez sağ bir hükümet istediğini" ortaya koymuş olması. Washington'daki finans çevrelerinde ise özal'a sempati hâlâ sürmekle birlikte Demi- rel'in şahsına dönük bir tepki şu ana kadar görülmüyor. Dış basında Türkiye'dekiseçimler degişik açılardan yorumlamyor 'Türk demokrasisi sınavda'ABD basınında seçim sonucu "Özal'ın yenilgisi" olarak yorumlanıyor. İngiliz "The Times" gazetesi Türkiye'de demokrasinin şimdi "olgunluk sınavı"ndan geçtigini yazdı. Haber Merkezi — Erken ge- nel seçimin sonuçlarının dış dünyadaki yankıları sürüyor. Özellikle Amerikan basını Cum- hurbaşkanı Turgut özal'ın se- çimlerde 'esas yenilgiye uğrayan ki^i' olduğunu savunarak "Özal'ın egemenliği tehlikeye girdi" diyor. AP, dün geçtiği seçimlerle il- gili yorum yazısında "Genel se- çimde esas yenilgiye uğrayan ki- şi seçime bile katılmayan Cum- hurbaşkanı Özal'dır. ANAP'ın seçimi kaybetmesi nedeniyle Özai'ın da bundan sonra yetki- leri sınırianacakür" görüşüne yer verdi. ABD'nin etkili gazetelerinden New York Times da son seçimin "Türkiye'nin Batı'ya açdarak serbest pazar ekonomisini be- nimsemesinin sampiyonluğunu yapan ve ABD'nin yakın müttefiği" olarak nitelediği Cumhurbaşkanı özal için bir re- ferandum olduğunu öne sürdü. Muhalefet partilerinin, özal'ın özellikle Kıbns ve Kürtler konu- sundaki politikalannı eleştire- rek, cumhurbaşkanını indirme sözü verdiklerine işaret edilen haberde, muhalefetin Özal'ı iç ve dış politika uygulamalannda anayasal yetkilerini aşmakla suçladığı da kaydedildi. Washington Post gazetesi de Türkiye'de yeni parlamentonun soğuk savaş sonrasında Türki- ye'nin Batı ile güçlü bağlannı sürdürmesi de dahi] bir dizi cid- di ekonomik ve siyasal güçlük- le karşı karşıya olduğunu bildir- di. Ingiltere'nin etküi gazetesi 'The Times'da şu yorumlar ya- pıldı: "Türkiye'de demokrasi- nin olgunluğu şimdi sınavdan geçiyor. Yükselen tslamcı kök- tendinciük henüz Türkiye'nin Batı ile ilişkisini tehdit etmiyor- sa da 1970'lerin istikrarsıziığını geri getirebilir. Bu da yeni bir darbeye yol açabilir. Türk seç- meni siyasetçilerin aralanndaki farklıhklan gommelerini istedi. Çekişmeye devam ederlerse or- du, bu kez siyasetçileri gömebi- Ur." 'Guardian' gazetesindeki ha- bere göre de özal'ın durumu, lngiltere'nin eski Başbakanı Margaret Thatcher'mkine ben- zetilirken "Özal da arkadası Thatcher gibi artık taşınması zor bir yük oldu. Ülke, Özal'ın görüslerine minnettardır, ancak sürekli olarak ders dinlemekten de bıkmıştır. Özal, aynca yol- suzluk ve ailcsine çıkar sagla- makla da itham edümektedir. Ne olursa olsun Demirel, Özal'ı yerinden indinnese bile sesini kesmekte ısrar edecektir" den- di. Almanya'nın yüksek tirajh gazetelerinden Frankfurter All- gemeine de dünkü yorumunda Demirel'i 'barajlar kralı' olarak tanıtarak Demirel'in seçimler- den çok büyük başarıyla çıkmış sayılamayacağını, tek başına hükümet kuramayacağuıı yazdı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle