Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
19 OCAK 1991 CUMHURİYET/15
HAVA DURUMU TURKIYE'DE BUGUN
Devtet Meteorolojı Işlen Genel Müdor-
lûûû'nden afcnan Cnlgye göre, yurdun ku-
ayvedoOutesmteıparçalıyeryerçok
butaikı. Mvmaranın dojusu, Karadenz,
,iç Acudokınun kuzey ve doOusu. Doftı
Akdaniz k Dogu « Güneydoğu Anado-
hı Mlgetai yafrşlı geçecek. YSgışiiir Ak-
deniz kıyılannda yagmur. Marmarfnın
dogu le gûneydogu batgeterinde karla b -
nşık yağmur ve kar. dıjer yerterde kar
şekindeotocak Hara SKakkgL Azalmaya
devam edectk. RÛZGAR: Kuzey ve do-
Ou yönterden orta kuvvette yer yer kuv-
vett otarak esecek. DencterimaJe: Ka-
tıdenz. Mnmara, Ege ve Bab Akdemz^
de yHdız ve poynodan. Dofiu Akdena-de
labte ve todosön 3 Ö 5. Manrara ve Ka-
raöene'cte & Efle'fle 7 ılâ 8. kuvvettınde
saatte 10 U 21, deniz mılı hızta esecek
Y 14° 7° Dıyaıbakir K
K 3° 1° Edırne
Y 6° 3°Erancan
B -1° -7° imnurn
K -f -3° Estaşehr
K -2° KPGazBtnBp
Y 13° «PGnesun
Deniz mutedil yer yer kaba datgalı olup, gonjş uoHıgi 10 km. yagış
alan derıoterde 1-3 km. dolayında bulunacak Van GMü'nde hava Kar
yaflsşJı geçecek. Ruzgir kuay ve doğu yûrterden orta kuvvette ese-
cek. gol moledil dalgalı olacak. göfüş uzaMığı 10 km yajış anında
1-3 km dolayında bukmacak
Balıtear
Bılecı»
Bınçol
Bıtııs
Botu
Bursa
Çanattale
Çonım
Denız*
B 10° 3°GûmüştaneK
K
B
K
B
K
K 0°
B 10° '.° Ispafia
K 2°-5 IstantHJf
K 2°-5°l3m
K -4° -10°K«
K -2° -6° Kasarnoraı K
K -2° -10°Kaysen K
K 4° 0°KırMwelı 8
B 4° 0°Konya B
K -4° -10°Kûtâtıya B
B 5°-1" Malatya K
3° 0°Marasa
1° -5° K Maras
-2° -6° Meısn
•3° -10°Muflla
-2" -10°Mus
8° 2°Nıjde
3° OPOrdu
-2° 7 ° Rce
r -6°Sams«ı
2° -7° Sıfi
4° PSnop
8° 0°Srvas
-4" -12°1elorda4
•3° -9° TrataJn
-3° -8° Tuncelı
f - 4 " Uşak
•2°-4° Van
0°-6° \tagat
3° -3° ZonguMak
B 6° 0°
Y 8° 3°
Y 12° 8°
B 9° 2°
K -5° -tl°
K -2°-8°
K 4° 2°
K f 2°
K 4° 1°
K 3" 1°
Y 3° 0°
K -4°-10°
B f - 4 »
K 4° 2°
K -2°-8°
B 0°-6°
K -2° -8°
K -4° -12°
Y 3° 1°
açıfc «aOmurlu g f s o i /tf lortı A-açık B-buluHu G-gûnes» K-fcant Ssıst Y-yaflmurlu
Kahıre»'
OUNYA'DA BUGUN
Amserdam
Amman
Atma
Ba^Cat
Barralona
Basel
Beigrad
Bertın
Bonn
B 2°
B 16°
B 9°
B 19°
B 15°
B 0°
Lenıngrad B 0°
BuCapeşK
Cenevre
Cezayır
üdde
Oubaı
Ftankfurt
ûme
Heisnkı
Karure
Kope-mag
Köln
Londra
Madnd
Mlano
Montreal
Moskova
Mûnıh
Y 5°
B 6°
B 4°
B 5°
K -fi°
B 1°
New Ytırk B 9°
B 15°
B 21°
B İi°
B 2°
B 15°
B 0°
B 19°
B 3°
B 3°
B 17°
oao
Pans
Prag
Rıyad
Roma
Sofya
Sam
Tel Aınv
linus
Venedık
Vıvana
B -W
B 5°
B -1°
B 18°
B 11°
B 0°
B 14°
B 18°
B 15°
B -3°
B 5°
B 4°
VVashıngtor! B 11°
Zûnh B 0°
BULMACA
SOLDAN SAĞA:
1/ Döllenmiş yu-
murtacığın gelişme-
ye başladığı andan
dölüt olmasına de-
ğin geçen süredeki
adı. 2/ Polonyum
elementinin simge-
si... Tahsisat. 3/ Kır
yaşamı içinde aşk
konusunu işleyen kı-
sa şiir... Fırat ırma-
ğında kullanılan, içi
ve dışı ziftle kaplan-
mış bir sepetten olu-
şan sandal. 4/ Eti
lezzetli bir balık... 9
ALDANMAY1KIZ
Ufe
KAZMIKCI ALI RIZA
Evcil bir geyik türü. 5/ Bir göz ren-
gi... İskambilde birli... Eski Mısır-
da güneş tanrısı. 6/ Bir yüzü havlı,
pamuklu ya da yiinlü kumaş. 7/ Es-
ki Yunan tiyatrosunda sahneye veri-
len ad... Bir zaman birimi. 8/ Vila-
yet... Cinsel güçsüzlük. 9/ En iyi, üs-
tün nitelikli.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Tıp dilinde sara hastalığına veri-
len ad. 2/ Bir uzay taşıtırun bıitün
yapısı içinde yer alan bağımsız bölüm... Güreşte bir oyun. 3/
Anlatım. 4/ Bir elektrik devresinde belli bir değişim meydana
getirmeye yarayan araç... Eski dilde kızlar ya da kadınlar. 5/
îlkel benlik... Iri gövdeli ve büyük yapraklı bir bitki. 6/ Tavla-
da bir sayı... Bir nota... Güzel sanat. 7/ Haysiyet... Etiyopya-
nın en büyük gölü. 8/ Küçük salkımlı bir üzüm çeşidi. 9/ Filis-
tin topraklarına eskiden verilen ad... Bir cetvel türü.
60 Y1L ÖNCE Cumhuriyet
GaziHz.nin kooperatifi
19 OCAK 1931
Gazi Hz. Çankaya'da bir
nümune kooperatifi vücude
getirmeğe karar vermişlerdir.
Bu kooperatife Çankaya'da
ve Yenişehir mahallesinde
oturanlar iştirak
edeceklerdir. Kooperatif
işierinde ihtisası olan zevat
"bu meyanda Kocaeli meb'usu Reşit Saffet, Ziraat Bankası
meclisi idare azasından Cevdet Nasuhi Beyler bir
nizamname hazırlamaktadırlar.
Bir kooperatife İstiklâl kooperatifi ismi verilecek ve.
memleketin her tarafından teşkil edilecek kooperatiflere
bir nümune teşkil edilecektir. Gazi Hz. bundan sonra
müstahsiller için de bir istihsal kooperatifi vücude
getirmek istiyorlar. Bu kooperatife de Ahimes'ut
köylüleri dahil olacaklardır. Memleketin her tarafında
müstehliklerle müstahsiller arasında bu şekilde
kooperatifler vücude getirilecektir.
Kraliçe seçildi
Dün, 1931 Türkiye Güzellik Kraliçesi, intihap edildi.
Intihabı ve yeni Kraliçeyi görmek isteyenler saat ikiden
itibaren Türkuvaz salonlarıru doldurdular.
Hakem heyetinden Peyami Safa Bey, iki türlü intihap
usulünden hangisini tercih etmek istediğini jüriye sordu
ve reye koydu. Verilen karara göre yirrni güzel arasından
evvelâ üç tanesi ayrılacak ve ikinci bir intihapta, bu üç
güzelden biri Kraliçe, ötekiler de ikinci ve üçüncü güzel
olarak seçileceklerdi.
tlk seçmede, 99 numaralı Saniha Hanım en çok, 9
numaralı Naşide Saffet Hanım ikinci derecede, 93
numaralı Selma Hanım üçüncü derecede rey aldılar.
Yeniden rey varakalan dağıldı, ikinci ve son intihaba
başlandı. Bu defa hakem heyeti azası, bu uç güzelden
yalnız birine rey vereceklerdi. En çok rey alan güzelin
Kraliçe ilan edilmesi ve rey sırasile ötekilerin de ikinci ve
Üçüncü güzel addolunmaları mukarrerdi.
Beyler toplandı ve tasnif edildi:
31 reyle 9 numaralı Naşide Saffet Hanım 1931 Kraliçesi
ilan olundu. Evvelce 52 rey almış olan Saniha Hanım
ikinci intihapta ancak 24 reyle ikinciliği ve 98 numaralı
Selma Hanım da 11 reyle üçüncülüğü kazandılar.
30 YIL ÖNCE Cumhüriyet
Atatürk Kanunu
19 OCAK 1961
M.B.K. üyesi ve Devlet Başkanlığı
Genel Sekreteri Kurmay Albay
Osman Köksal dün akşam
Samsun'a gelerek Ticaret Odasında
saat 21 de tacirler, dernek
başkanları ve basın mensuplariyle
bir toplantı yapmış, 27 Mayıs
ihtilâlini izah etmiş ve bu ihtilâlin
sandalye için veyahut bir zümrenin menfaati için
yapılmadığını, bütün dünya ihtilâllerine uymıyarak kansız
oluşunun sebeplerini izah etmiş, neticede ihtilâlin
milletçe yaratıldığını anlatmıştır.
27 Mayıs ihtilâlinden sonra yurtta sükûn ve huzurun
yerleştiğini, yalnız son zamanda İskenderun ve
Eskişehirde Ata'mızın heykeline yapılan iki tecavuzden
başka önemli bir olayın vuku bulmadığını anlatan
Köksal, bu mücrimlerin derhal yakalandığını, fakat
bunlara ihtilâl kanunlannm değil, normal tdare
kanunlarının tatbik edildiğini söylemiş ve Atatürk
kanununun daha da şiddetlendirileceğini sözlerine ilâve
etmiştir.
"— Bugün çok küçük bir zümrenin milli birliğimiz
hakkında kötü propaganda yaptığını ve hâlâ batıl
zihniyette bulunduİclarını biliyoruz. Fakat bunlara zavallı
ve betbahtlar demekten başka sözümüz yoktur" diyen •
Köksal, bugün liseyi, kız ve erkek sanat enstitülerini
gezmiş, saat 15.00 de tekrar Belediyede muhıarlarla bir
toplantı yapmış, saat 17.00 de de Orduya hareket
etmiştir.
GEÇEN YIL BUGÜN Cumhuriyet
Bush'dan iki mesaj
19 OCAK 1990
Cumhurbaşkanı Turgut Özal, dün Beyaz Saray'da ABD
Başkanı George Bush ve en üst düzeydeki yardımcıları
tarafından ağırlandı. ABD yönetimi, Özal'a sözde
Ermeni soykırımı karar tasarısının Kongre*den geçmemesi
için "cansiperane gayret göstereceği" güvencesini verdi.
Bush, Kıbrıs konusunda BM Genel Sekreteri Perez de
Cuellar'ın çabalarının desteklenmesi için Özal'ın
ağırlığını koymasını diledi.
Osman Köksal
TAKITSMA
Neyinİşareti?
Orhan Pamuk'un yoğun araştırmalar, zorlu, yorucu
çalışmalar sonunda bu kitabı var edebildiği ortada. Yetenekli
bir yazar olduğu da yadsınamaz. Yazann yetenekli olması
yapıtın iyi olmasını sağlar mı?
Sanatın, yaşanılan ya da görünen gerçe-
ğin yeniden üretilmesi olmadığını kabulle-
niyorsak sanatçımn duş gücüne sınırlar çi-
zemeyiz elbette. Ancak bu durum, eleştiri
hakkımızı ortadan kaldırmaz.
Orhan Pamuk'un yoğun araştırmalar,
zorlu, yorucu çalışmalar sonunda bu kita-
bı varedebildiği ortada. Yetenekli bir yazar
olduğu da yadsınamaz.
Yazann yetenekli olması, yapıtın iyi ol-
masını sağlar mı? Kısaca irdelemek is-
tiyorum.
"... yeni, modern, siiriikleyici, tuhaf ve
saşırtıcı bir roman."
"... bir ansiklopedik roman Kara KJ-
tap."
Kitabın arka kapağındaki bu nitelemelere
yazann katılmadığı düşünülemez.
Biçim denemesinin dışında modernliğin
işaretlerini bulamadım.
Kimilerine sıkıcı da gelebilir.
Tuhaf nitelemesine katılıyorum.
Türkiye'de saşırtıcı şeyler kaldı mı?
Ansiklopedik bilgilerden kurgulara van-
labilir kuşkusuz. Ancak bu ansiklopedik ro-
man nitelemesini haklı kılar mı?
Kara Kitap sentetik bir romandır bence.
Asü üzerinde durmak istediğim, "Şebzade-
nin Hikâyesi" bölümü. 401. sayfanın son
paragrafını okuyalım:
"Kendileri olamadıklan için yıkılıp giden
krallıklann, başka kavimleri taklit ettikle-
ri için yok olan kavimlerin, kendi hayatla-
nru yaşayamadıkları için uzak ve bilinme-
yen diyarlarda unutulan halklann hikâye-
lerini anlatırdı Şehzade.
Illiryahlar, güçlü kişiliğiyle yalnız kendi-
leri olmayı kendilerine öğretecek bir kralı
iki yüzyıl bulamadıklan için tarih sahnesin-
den çekilmişlerdi. Babil'in çöküşü, sanıldığı
gibi Kral Nemrut'un Tannya meydan oku-
ması yüzünden değil, kule yaptırmaya bü-
tün gücünü verirken kendisini kendisi ya-
pacak kaynakları kunıünasmdandı. Göçe-
be Lipitya kavmi, yerleşik bir düzene ge-
çip tam bir devlet kurmak üzereyken tica-
ret yaptığı Aytipalilerin büyüsüne kapıla-
rak kendisini bütünüyle taklide vermiş ve
yok olmuştu. Sasanilerin yıküışı Bizanslı-
lann, Araplann ve Yahudilerin büyüsüne
kapılan son üç hükümdar Kavaz, Ardaşir
ve Yazdigird'in, Tebari'nin de "tarih"in de
yazdığı gibi bütün ömürleri boyunca tek bir
gün kendileri olmamalan yüzündendi. Baş-
kenti Sardes'te, Susa etkisiyle yapılan ilk
tapınaktan yalnızca elü yıl sonra koca Lidya
yıkılmış ve tarihin tiyatrosundan cekilip git-
mişti. Büyük bir Asya Imparatorluğu kur-
mak üzereyken bütün halkı salgın bir has-
talığa yakalanmtş gibi Sarmatyalılann kı-
yafetlerini giymeye, takılanm takmaya, şi-
irlerini söylemeye başlayınca, yalnız hatı-
ralarını kaybettikleri için değil, kendilerini
kendileri yapan esrarı da unuttuklan için
Seberler bugün tarihçilerin bile hatırlaya-
madığı bir soydu. "Medesliler, Pafkiyon-
yalılar, Keltler," diye yazdınrdı Şehzade,
ve Kâtip, "kendileri olamadıkları için yı-
kıhp gittüer" diye eklerdi efendisinden ön-
ce. "Skintiyalılar, Kalmuklar, Misyalılar,"
derdi Şehzade ve "kendileri olamadıklan
için yıkılıp gittüer" diye eklerdi Kâtip. Gece
geç vakit, kan ter içinde, çalışmalarını ve
ölüm ve yıkıhş hikayelerini bitirdiklerinde,
dışanda, yaz gecesinin sessizliği içinde bir
cu-arböceğinin kararlı sesini duyarlardı."
Bu satırlarda neyin işareti var acaba?
"Mucidi olmadığımız laik cumhuriyet yö-
netimini seçmekle tarihi bir hata yapük,
yok olusumuz kaçınılmazdır" mı demek is-
tiyor Orhan Pamuk?
LÜTFÜHAK YAZIR
tstanbul
Sunueular6
Bıraksa da Dinlesek!9
11 Ocak 1991 günlü televizyonun "Ak-
şama Doğru" programında, tüm dünyada-
ki sosyal ve politik büyük değişimi ve Kör-
fez bunalımını işleyen son derece güncel bir
konu ele alındı. Ekranda, Körfez bunalı-
mında Irak'ın kendi içinde tutarlı olduğu
noktalara da parmak basarak aylardu- duy-
makta olduğumuz sözlerin dışında bize baş-
ka bilgiler sunmaya çalışan Prof. Dr. Duy-
gu Sezer vardı. Bu öğretim uyemizin uznıa-
nı olduğu alandaki konuşması, eldeki ha-
zır görüntüleri araya sokmak için fırsat kol-
layan sunucu tarafından hem de en can aiıa
noktalannda devamlı bölündü. "Sokaktaki
vatandaş ne düşünüyor?", "Bugüne kadar
Körfez'de neler oldu?", "Sokaktaki vatan-
daş ne gibi çözümler öneriyor" gibi spot-
lar durmadan konuşmacının cümlesinin
tam orta yerine girip çıkarken izleyenler
"Bırakın da dinleyelim" isyanlanyla yonıl-
du.
ramCTİarın "Türk milleti incir çekirdegini
doldurmayan konuşmalan dinler, içerigi
olan konuşmalan ise uç dakikadan fazla
dinieme yetenegine sahip degikiir, o nedenle
izleyicinin dikkatini çekebilrnek için içeri-
gi olan konuşmaların arasına mutlaka he-
men müzik parçalan ya da başka gorüntu-
ler sokuşturulmaiıdır" felsefesini hiç anla-
mıyorum ve artık bunu değiştirelim diyo-
rum.
Televizyonda görüntüye ağırlık vermek
gerektiğini elbette anlıyorum, ama prog- Prof.Dr. AYSEL EKŞt
'Mnnarlar Odası IVerede?9
Neden gazetelerin birer tane de yapay fiziksel çevre
düzenlemesi köşeleri yok? Eğer başka ülkelerde olduğu gibi
Türkiye'de de bu olsaydı, pek çok şey başka türlü olmaz
mıydı?
Sayın Atillâ Dorsay, 29.12.1990 tarihli
Cumhuriyet'te çıkan " 7 Tepeü Kente Ne
Ohıyor?" başhklı yazınızı okuduk. Son za-
manlarda bu konulardaki yazılarınızı da iz-
liyoruz. Onun için size bu yazmızla ilgili dü-
şüncelerimizi iletelim istedik.
Önce bir noktayı bilmenizi isteriz. Yukar-
da sözünü ettiğimiz türden yazılarınızı
olumlu buluyor, bunları sürdürmenizi di-
liyoruz. tçerik olarak da düşüncelerinize ka-
tıldığımızı söyleyelim. Ama yazmızda öyle
şeyler söylüyorsunuz ki onlan okuyunca biz
de düşüncelerimizi dile getirmekten kendi-
mizi alamadık, hatta bunu yapmanın bir
görev olduğu sonucuna vardık.
Yazınızda Istanbul ile ilgili bir toplantı
yapıldığını, orada bu kentte yapılan kimi
çaüşmalann eleştirildiğini söyledikten sonra
buna basmın ilgi göstermediğini, genel ola-
rak son zamanlarda bu ilgisizliğin çoğalmış
olduğunu, bunu anlayamadığınızı söylüyor-
sunuz. Bir yerinde de "Mimariâr Odâsı'-
nın nerede olduğunu" soruyorsunuz.
Dogrusunu isterseniz sizin bunları yaz-
mış olmanız da bizi şaşırttı. Ondan da öte-
ye, konunun uzmanlanna, mimarlara, kent
tasanmalanna, bu konularla ilgilenen baş-
ka kişilere ve genelde okuyuculannıza hak-
sızlık yapmış oldufunuzu düşündürdü. Dış-
tan bakıldığında bir yazann herkesi ilgilen-
dirmesi gereken konularda öteki basın ve
yayın araçlanndaki ilgisizlikten yakınması
olumlu bir hareket gibi gözükuyor. Ama si-
zi elinizi vicdanınıza koyup düşünmeye ça-
ğınnak istiyonız: Şimdiye değin basın bu
tür konularla ilgileniyordu da yeni yeni mi
başladı ilgilenmemeye? Sorumuzu, "Tür-
kiye'de yayımlanan gazeteler, dergiler mi-
marlıkla, kent tasanmıyla, kısacast yapay
çevre düzenleme sanatlanyla ne ölçüde il-
güenirler, ilgilenmişlerdir" diye de sorabi-
lirdik. Yakınma sizden bize doğru mu yok-
sa bizden sizc doğru mu olmalı? Uzağa git-
meye ne gerek var, siz bizden çok daha ya-
kınsınız. Çıkın Cumhuriyet'in belgeuğine,
açm eski sayılannı, bakın bakalım belli bir
zaman dilimi içinde sizin değindiğiniz ya da
bizim biraz daha geniş biçimde tanımladı-
ğınuz konularda ne yazılmış.
Sayın Dorsay, bizim Türk basınında mi-
marlık ve kent tasanmı konulannın ele alı-
nışı ile ilgili bir gözlemimiz var. Dilerseniz
siz belgeliğe gitmeden onu söyleyelim.
Türkiye'de yapay çevre düzenlemesi, tasar-
laması, biçimlendirilmesi konulan, yani mi-
marhk ve kent tasanmı, ancak politik eleş-
tiri aracı olarak kullanılabildiği süre ve öl-
çüde ele alımrlar. Onun dışında basının il-
gisini çekmezler. Doğal olarak arada bir,
ünlü biri ölünce, biri uluslararası bir başa-
n kazanınca, yani sansasyon yaratacağı dü-
şünülürse, o tür konulara değinilir.
Bir btifadakiErdem
Siyasal tercihi kullanırken kendisine verilen silahlara
dayanarak sivil yönetimi etkilemek, değiştirmek yönteminin
artık geçerliğini yitirdiği, Torumtay olayı ile tarihte yerini
almıştır. Bu tavır sivil-asker ilişkilerinde de demokratikleşme
adımıdır.
Genelkunnay Başkanı Orgeneral Torum-
tay, 3 aralıkta her sozcüğü özenle seçilmiş
son derece kısa, fakat çok anlamlı bir di-
lekçe ile görevinden istifa etmişti. Bu isti-
fanın yorumu ve yankıları birinci aşama-
da şok niteliğinde idi. Alışılmamış bir mo-
del olduğu için istifa, olay niteliği taşıyor-
du. Ben ilk günden beri bu olay üzerinde
durmanın bir süre gerektirdiğine inandığun
için bekledim.
Türkiye'de koltuğunu ilke uyumsuzlu-
ğundan istifa ile bırakan kişilikli insan na-
dirdir. Hele Genelkurmay Başkanlığı'ndan
bu tarzda aynlanı hatırlamıyorum. Burası
•çok önemli bir nokta... Bunun üzerinde
özenle durmak ve hiç ele alınmamış yönü-
nü belirtmek istiyorum.
Önce bu istifadaki zarif mesaj TSK'mn
sivil yönetimdeki aksakhklar önünde artık
askeri müdahalelerle tepki gösterme döne-
minin sona erdiğini kanıtlamaktadır. To-
rumtay olayı kuşkusuz bir protestodur.
Ama örneğin 12 Eylül darbesinden çok
farklı, ince ve hukukidir. İnsan haklan ağır-
lıklı, uygarca ve daha etkin bir tavır koy-
madır. Yurt savunması dışında hiçbir ne-
denle askerin iç sorunlara silahlı kuvvetler
olarak müdahalede bulunması, anık çağ-
dışı ohnuş bir davranıştır. Ama her asker
bir yurttaştır, onun da yurttaş olarak siya-
sal haklannı kullanması doğaldır. tşte To-
rumtay bir çığır açraa biçiminde bunu yap-
mıştır. Tarihin akışında yeni ve görkemli
bir iz bırakmıştır.
Siyasetçilerle askerlerin ilişkileri teknok-
ratlık - bürokratlık çerçevesindedir. Ancak
bürokratın da teknokratın da siyasal bir ter-
cihinin olması doğaldır. Bu siyasal tercihi
kullanırken kendisine verilen silahlara da-
yanarak sivil yönetimi etkilemek, değiştir-
mek yönteminin artık geçerliğini yitirdiği,
Torumtay olayı ile tarihte yerini almıştır.
Bu tavır sivil-asker ilişkilerinde de demok-
ratikleşme adımıdır.
Mareşal Montgomery - Churchil ilişkile-
rine değinmek yararlı olacaktır. Montgo-
mery savaş süresince daha önce, daha son-
ra dünya çapında Une ve kişiliğe sahip ol-
duğunu kabul ettirmiştir. Churchil'le öz-
gürce sohbetleri, tartışmalan, karar ve söz
hakkını, düşüncelerini ifade etmeye engel
olmuyordu.
Ordunun kışla rejimi olmadığı, askerle-
rin de demokratikleşmelerini sivil yönetim-
de içine sindirmişti. Öyle bir denge olmuş-
tu ki tngiltere'de askeri darbeyi düşünmek
Bu noktada bir konunun ele alınmasın-
dan ne anladığımızı açıklayahm. Güncellik,
politik içerik, insanlan heyecanlandırma
özellikleri nedeniyle ele alınması değil an-
latmak istediğimiz. Bu iyi kötü yapıhyor.
Bizim söylediğimiz bu konulann belli bir
süreklilik içinde ele alınması, işlenmesi,
gündemde tutulması. Gazetelerin güncel
haber ve politika bölümleri dışında ekono-
mi, sanat, spor bölümleri de var. Kimi ko-
nulann daha seyrek aralarla işlendiği baş-
ka köşeler de oluyor; sağlık, eğitim, hukuk
sorunlan, televizyon, kitaplar vb. gibi.
Bunların hepsi konularını yalnız heyecan
uyandırıcı ya da güncel olaylardan sonra
değil, belli bir süreklilik içinde ele alarak
işliyoriar. Hep yazacak bir şey, üstüne gi-
dilecek bir sorun da buluyorlar. Şimdi de
biz soralım: Neden gazetelerin birer tane de
yapay fiziksel çevre düzenlemesi köşeleri
yok? Eğer başka ülkelerde olduğu gibi
Türkiye'de de bu olsaydı, pek çok şey baş-
ka türlü olmaz mıydı? Basın da değil sizin
sözünüzü ettiğiniz türden toplantılarla ilgi-
lenmemek, çok daha önemlilerini hiç yok-
muş sayabilir miydi o zaman?
Böyle bir köşenin yerinin neresi olacağı
önemli değil, gazetenin içinde de olabilir,
pazar ya da bilim eki gibi bir yerde de. Ye-
ter ki aynı başlık altında sürekliliği olan bir
biçimi olsun. Böyle bir şeye girişirseniz tıpkı
tüketiciyi koruma köşesinde olduğu gibi
onu dolduracak ne kadar çok ve çeşitli ko-
nunun var olduğunu göreceksiniz.
BtRSEN - ÜSTÜN ALSAÇ
Suadiye-tstanbal
gülünç bir hayaldi. Aynı tablo Amerikan
sivil yönetimi ile askeri yönetim arasında
yürürlükteydi. tşte Torumtay'ın çok anlam-
lı istifası, sivil yönetimle askeri yönetim ara-
sında demokratikleşme, yani rahatça fikir
alışverişi ve esneklik isteyen bir protesto
davraruşıdır. Ve sanınm bu amaca ulaşıl-
mıştır. Mareşal Çakmak ile Atatürk arasın-
daki ilişki de aynı türdendir.
Bu tüm dünya yeşilleri askerliğin tüm
dünyadan kalkmasından yanayız. Her türlü
şiddete karşıyız. Evrensel banş isteriz. Mil-
liyet, din, dil, renk, mezhep, etnik grup far-
kı gözetmeksizin insan bak ve özgürlükle-
ri'ne dayalı bir gezegenin yurttaşı olduğu-
muza öncelik tanırız. Çünkü bu dünya ih-
tiraslarımızı değil, ihtiyaçlanmızı zor kar-
şüayabilecek sırarlı kaynaklara sahip. Onu
har vurup harman savurursak hem hızla
yokluğa gideriz hem de savurganlıkla har-
cadığımız kaynaklar, büyük çöplüklere dö-
nüşür. Yeşil Düşünce var olan hiçbir siya-
sal partiden gelmeyen, hiçbir ideolojiden
kaynaklanmayan yepyeni bir alternatif ha-
rekettir. Bu nedenle silahlanmaya harcanan
yılda 300 trilyon dolar, insanJığın mutluîu-
ğuna verilmelidir düşüncesindeyiz.
Sayın Torumtay ve TSK'nın da bizim gi-
bi düşündüklerine inaruyoruz. Atatürk de
"Yurlta cihanda banş" sloganının sahibi
değil mi? Kısacası Torumtay çok centilmen-
ce bir tavır koyarak çok kimseye çok etkin
bir ders vermiştir. Böylece rütbelerin çok
üstünde yerini almıştır. Onu kutluyoruz.
PROF. DR. CELAL ERTUG
Yeşiller Partisi Genel Başkanı
POLTITKA VE OTESI
MEHMED KEMAL
. . .Oktay Rifafı Anarken
Oktay Rifat'la ne zaman oturup yarenlik edebileceğimiz bir
yerde buluşsak, "Reis, sana bir şiir okuyayım mı?" derdi, he-
men okumaya başlardı. Bu şiirler hiç bir zaman kendi şiiri
olmazdı, Divan'dan, Muhip ya da Cahit'ten olurdu. Arada ba-
bası Samih Rifat Bey'den de şiirler okurdu. Bu şiirler,
"Hezaran per açıp reng-i ziyadan/ Güneş ufûl etmiş sahn-ı
semâdan/Şebistan-ı elem hâli sedadan..." diye başlar, sonu-
nu belleğimden çıkaramadığım dizeler sıralanırdı. Şiiri biti-
rince, "Bizim peder de fena şair değilmiş" diye takıi.rdı.
Kendi şiirlerinden pek az okurdu. Daha çok belleğinden
okudukları Cahit'ten, Muhip'ten, Orhan Veli ve Melih Cev-
det'ten olurdu. Bunun nedenini hiçbir zaman sormazdım. Bt-
lirdim ki şiirde titiz ve acımasızdı. Zaten kendi şiirini de dur-
madan yenilemiştir. Garip akımı ile girdiği şiirden her şeyi
ile tüm kendinin olan şiirler çıkmıştı. İkinci Yeni denilen şii-
rin orta direği kendiydi. Ötekilerin adı anılsa bile ardından
gelirlerdi. Cumhuriyet dönemi modern Türk şiirinin en bü-
yük ustalarındandı.
Ankara Sultanisi ya da Taş Mektep denilen lisede okumuş-
tu. Atatürk'ün önünde sınav verenlerdendi. Kendini şöyle
anlatır:
"Samih Rifat Bey'le Münevver Hanım'ın küçük oğluyum.
Eski tarihle 28 Mayıs 1330, yeni tarihle 10 Haziran 1914'te
Trabzon'da doğdum. Babam oranın valisiydi. Beş altı aylık
İstanbul'a getirmişler. Çocukluğum ve ılkgençliğim Ankara1
da geçti. Ankara Lisesi'ni ve Ankara Hukuk Fakültesı'ni bi-
tirdım. 1937 yılında hukuk doktorası yapmak üzere devlet he-
sabına Paris'e girtim. Üç yıl kaldırn. Savaş yüzünden hukuk
doktoru olamadım. Orhan Veli, Melih Cevdet, Cahit Sıtkı ile
arkadaşlık ettim."
Elimde Yapı Kredi Yayınlan arasında Şair 'Oktay Rifat'ın
anısına yayımlanan 135 gram kuşe kâğıda renkli olarak ba-
sılmış 144 sayfalık bir kitap var. Kitap, Oktay Rifat'ın oğlu Sa-
mih'in 'baba anıları' ile başlıyor. Şairin yaşamından ilginç
anektotlar var. Ayrıca Enis Batur'un şair üstüne bir yazısı ile
Oktay'ın bir mektubu yer alıyor. Cevat Çapan, Cemal Sûre-
ya, F^rit Edgü, Ahmet Oktay'ın degerlendirmelerini buluyo-
ruz. 'Oktay Rifat'ın Kaleminden' adlı bölümde şairin türlü der-
gilerde, gazetelerde yayımlanmış yazılarından bir bölüm bu-
lunuyor. Aşk ve avarelik şiirleri şairinin günlük yaşamını yan-
sıtan bir çok fotoğrafa yer verilmiş, yaptığı yağlıboya tablolar
renkli olarak konmuş. Bunlar şairin şiirleri yanında ressam-
lığını da dile getiriyor. Böylece ressam şairterimiz arasına Oktay
Rifat da katılmış oluyor.
Kitapta, Yahya Kemal'in Oktay Rifat'a yazdığı bir mektup
var. Bu edebiyat tarihimiz bakımından ilk kez gün ışığına çı-
kan bir mektup oluyor. Yahya Kemal'in Garip şairlerine hiç
yer vermediği söylenir. Oysa üstat bu şiirleri bilinenden de
çok dikkate almış görünüyor. Mektupta şöyle deniyor: "Aziz
muhabbetim Oktay Rifat, yakası açılmamış bir nazımdan ve
hiç işitilmemiş duyguda şiirler aldım. Zaten bazılarını mec-
mualarda çıktıkları günden beri vird'i zeban edinmiştim. Bu
şiirler çok yeni bir nağme olduklan için şimdi turfanda zev-
kine sahip olanlarca beğeniliyor."
Yahya Kemal'i yakından tanıyanlar, üstadın her yeni şiir kar-
şısında kendi şiirlerinin unutulacağı korkusuna düştüğunü
söylerler. Böyle bir korku, Hececiler döneminde de içine düş-
müştür. Garip akımı karşısında bu korku oldukça görülüyor.
Bundan, iki ölçü kullanıyor. Kapalı mektuplarda övgüler, dı-
şarı vuran dörtlüklerde yergıler görülüyor. Yeni gözüme ili-
şen bir dörtlükte şunları söylüyor.
Yıllarca saltanat nice âsâr-ı sanatı
Benzetti sofrasındaki hünkâr beğendiye
Orhan Veli kitab-ı rengi mezarını
Yıktı, armağan etti Süleyman Efendiye
Oktay'a yazılan mektup üstat Yahya Kemaifn heryerrt şür
karşısındaki izlenımlerı için bir yeni belgedir.
ÇALIŞANLARIV
SORULARI/SORUNLARI
YILMAZ ŞİPAL
Mevsimlik Işçiler (2)
Süreli iş - süresiz iş tanımımda "ölçüt" nedir?
Mevsimlik işlerde mevsim sonunda iş akti sona erer mi?
tşveren yeni mevsimde işçiye işbaşı yaptırmaz ise yükümlü-
lüğü ne olacaktır.
Bu sorulan yargı kararlan yanıtlamaktadır.
(1) "Özet: Sürekli iş - süreksiz iş aynmmda ölçüt, iş sözleş-
mesinde öngörulen süre olmayıp görülen işin nitelikçe ne ka-
dar zaman süreceğidir. Bu yönden, bir kimsenin sürekli bir işte
kısa bir zaman için işe alınması ve işçilik haklanndan yarar-
lanmasına etküi değildir:' (Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, 26.12.1969
Tarih, 10013 Esas ve 13100 Karar)
(2) "(...) Mevsimlik işlerde iş mevsiminin bitimiyle iş sözleş-
mesi sona ermez; taraflann temel edimlerini yerine getirme
borçlarının ertelenmesi anlamında askıda kalır ve askı süresi
sonunda, iş sözleşmesinin taraflara yuklediği hak ve borçlar
tekrar yürürlük kazanır. Yeni iş mevsimiyle askı durumu orta-
dan kalkacağı için işbaşı yapmak isteyen işçiye iş verilmemesi,
hukukça iş sözleşmesinin feshi anlamına gelir. Bu bakımdan
işçi için îş Kanunu'nun 13. maddesi gereğince ihbar tazminatı
ve şayet kıdem süresine ilişkin şart gerçekJeşmişse, aynı kanu-
nun İ4'üncü maddesi uyarınca kıdem tazminatı hakkı doğar!'
(Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, 4.5.1970 Tarih, 3096 Esas ve 4653
Karar)
(3) "(...) Davacının yeni mevsim başı işe davet edilmemesi
ve bu nedenle hizmet sözleşmesinin işverence bozulmuş sayıl-
ması halinde, da^cı ancak ihbar ve süre yönünden koşullar
gerçekleştiği takdirde kıdem tazminatı isteyebilir. (...)"
(Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 17.5.1984 Tarih, 3484 Esas ve 5541
Karar)
(4) "Mevsimlik işİerde, mevsim sonu iş akti nihayet bulmaz,
yeni mevsime kadar tatile uğrar, bu bakımdan kıdem ve ihbar
tazminatını son mevsimlik müddete göre değil, eski hizmetler
de dikkat nazara alınarak hesaplamak lazımdır.
(4. Hukuk Dairesi 16.1.1958 Tarih, 11451 Esas ve 237 Karar)
(5) "Mevsimlik işlerde mevsim sonunda, işveren işçiye yeni
mevsimde işe alınmayacağını bildirirse (ihbar ederse) hizmet
sözleşmesi mevsimin bitimiyle bu tarihte bitmiş saydır. Böyle
bir ihbarda bulunmaz ise, yeni mevsimdeki hizmet sözleşmesi
askıya alınmış olur ve işveren, yeni mevsimde işçiyi işe almaz-
sa sözleşme önceki mevsim sonunda değil, yeni mevsim başın-
da işe alınmasıyla bu tarihte bozulmuş olur."
(Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 12.3.1986 Tarih, 1984/9-611
Esas ve 1986/225 Karar Özeti"
(1) Mustafa Çenberci: İş Kanunu Şerhi - 1986: Sayfa 245.
(2) Mustafa Çenberci: İş Kanunu Şerhi - 1986: Sayfa 266.
(3) Ibrahim Eşmelioğlu: İş Kanunlan ve Mevzuatı -1986: Say-
fa 308.
(4) Osman Usta: Kıdem Tazminatı - 1988: Sayfa 153.
(5) Osman Usta: Kıdem Tazminatı - 1988: Sayfa 153.
CAĞDAŞ VAYINLARI
HALİT ÇELENK
HUKUKSUZ
DEMOKRASİ
3.BASI
5000 lira (KDV içinde)
ödemcli gönderilmez.
ÇAĞDAŞ YAYINLARI
Türk Ocağı Cad. 39-41 Cağaloğlu-İSTANBUL