22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet Sahlbı Cumhun>el Malbaaatlk ve GazerfClUk Turk Anonım Şırkelı adına U Poltuka Cdıl BaşiaagK. Dıs Haberia EcgM Baicı, Ekon«rı Ctm^t Taıtaa Ij Sendılm ŞHIUSII Ket«cı, »uilrur Crfal l « r Istanbul \adir Natfi 41 Genel \a>m Mudurti Hssan Cemıl. Mliess«se Mudunl Haberlen b w l Ka^uk Egllım G«May ŞarlM, Habcr ATatfınna UmH DcrtiB. Yun Haberter N««1H Dofu. SpOf Daniîmar Cmınc Uşftkllgü, Yazı I$lerı Mudürü Oki> Goaeosın, Q Haber Merkezı AMslkadıt tocctaM. DUI Yazılar Kcnfli Çafcffcsa \ıa$tınna Şahia M»*?. Duzekme AbdıUaı >uıcı 0 koo-dınaör Aısrl Korabuı Muduru \tlçın ftaytr, Savfa Duzenı Vonetmenı Alı Aar 0 Temsılcıler % Maiı ls w i™ı £ * « 0 Muhasebe h l n ı Yno £ » ( t Ptanlama So»ı Ououboeotlı • Kcklanı v * fa™ 0 Ek ANKARA AkMt Tan, İZMİR HikaM ÇMİnklya. M5*LS<\ Çctin Yiteno^lu Yajınjaı HaJy» Akm 0 Id» Hurris G«m 0 Ijlcımc (Mer ÇHık 0 Bılgı is.cm Nmıl laaJ 0 Penond K»m Kmk Bajkan NacHr Nsdi Okt» AkM, Vılctm Bater Hun Cenıl. Hiknei Çeımkayı Ok*> 0a*on ve yanm. Cutnhonyel Maıbaacılık ve Gazeteohk T \ Ş Turk Ocagı Cad 39/41 Ca|l]ofttu 34334 ht PK 246 tîianbul Tri 512 05 05. (20 hal) TcfcjL 22246 Fa* (I) 526 60 72 0 Suroüır Aalun. Zıva GOk«lp BK inkıUp 5 No 19/4. Td 133 II 4 1 * Teta 4Z344 Fu. (4) 133 0' 6< 0 ln»u- H Zıv» Blt 1352 S. 2 3 TeL 13 12 30. T«ıa 52359 Fa» (511 19 53 60 Mı 0 Aluatl l.n 0 Adama. ln«ı.ıı Ca<t 119 S Nc I >Ut 1 Td 19 r ;2|4haD fc 62155 Fu (11ı 19 31 52 TAKVİM- 3 EYLUL 1990 Imsak: 4.55 Guneş. 6.25 Oğle: 13.08 tkındı: 16.48 Aksam: 19.41 Yatsı: 21.06 ı- -«. * ^ ~ İŞTE ESKİ SAFRANBOLU — Neden değişmesini istemiyor gonul? Va da nelerin degişmesini istemiyor insan? Dogalhgın mı? Taşın, topn|ın, suyun, ağacın, mevveııiıı, kır çiçeginin dogallıgını mı? Yoksa gecmişin tamklığına mı ihtivacımu var? Korunması istenen bir denge mi >oksa? Yeşili, maviyi, çiçegi konıyarak çağdaşlık olamaz mı?.. Binlerceyıldan beri ayakta kalmanın gizemi, doğaya uyum sağlayan kent ustalarının,ayrıntının da ustası olmalarında Safranbolu kendini koruyorGUROL SÖZEN Orta boyluydu. Gözlüğü, çukurlaşmış ya- nağı, yeleği, yeni utülenmiş yakası üikli be- yaz gömleği ile ayakta duruyordu. Boyalı bir çift potıni birbırine bitişikti. öne eğik gövde- sinin iki yanında sallanan kollarıyla tahtaya yeni kalkmış bir öğrenciye benziyordu. Falçata izi olmayan deri önlüğünü asmıştı boynuna. Sankı bayramlığıru giydirmişlerdi. ÖğJe güneşı vuruyordu yüzüne. Yemenici dukkânına ilk adımını attığında on yaşlanndaydı. Ustasından epey azar işit- mışti. Seksen yaşlarındaki Ahmet Usta'run şimdi bir müzesi vardı Arasta'da, eski işliğin- de. Kepenklı küçük dukkânında bundan böy- le konuklannı ağırlayacaktı. Kuyruk oluştur- muş konuklann her geiişinde el sıtayordu. Bir yemeniye verilen belli belirsiz değerin şaşkın- lığıru yaşıyordu belki! Kenüilerin bir alışkan- lığı mıydı yoksa, yaşh bir ustaya gösterilen il- gı? Ama deriye, mumlanmış sicime, tahta çi- viye, çirışe, falçataya verilen bunca emek ku- çumsenemezdi de. Uslu bir oğrencı gibıydi Ahmet Usta. Say- gilı bir soylulukla kuçuk, büyük her konuğun elini sıkıyordu. Yazırru bir başka yokuluğun başlangran- da yazıyordura. Bandırma vapurundaydım. Sağırrrda şişraan bir bayan yatıyordu. Mavi ve fosforlu terliğı kaneperün önündeydi. Kar- şımda, sarı çizgili görnlekli, blucin pantolon- lu, kırk yaşlarındaki bir adam ayağını masa- ya atmıştı. Burnumla pabuç arasında sanınm 40-50 cm uzaklık vardı. Kırk numara ayak- kabı giyiyordu. Baktığımı görünce, "Hava çok sıcak" dedi. Bir otobüs dolusu yazar, çizer, bilim ada- mı ve gazeteci ile Safranbolu'ya gidiyorduk. Yol boyunca camdan yapılmış, rengârenk bo- yanrnış camiler gördük. Kuçük kubbeli yeni yapılmış camilenn iki ya da uç şerefeli mina- releri vardı. Bu camilerin bir bölümünun kö- şelen kuleli, yanm kubbeli, tırtıl suslemeli ya da kemerliydi. Tabii ki çimento, tuğla ve kum kanşımından yapılmışlardı. Işlevsel olsun diye de alta dükkânlar yerleştirilmişti. Gri hopar- lörler, kubbe ya da minarenin kulahma ta- kılmıştı. Gübreye yatan kamış Islam mımarısinin dinı yapı geleneğine go- re birinci şerefe kubbenin alt sınınnda, ikin- cı şerefe kubbenin ustundeki 'alem' hizasm- da yapılırdı. Özellikle 16. yuzyıl geleneği uç oğeye önem venyordu. Oranlar ve estetik. Do- ğa ve çevreye uvum. Işlevsellik... Kubbenin, minarenin, yanm kubbelenn, payandalann, avlunun, şadırvanın konumu ve birbirleriyle ilışkısi için usta bir mımarlık gerekiyordu. Şimdi her yapının altında bir mimar imzası var, ama ne gelenekten ne de çağdaşhktan söz edilebilir... Yol boyunca iyi ve doğruyu ara- maktan bıkmıştı herkes! Neyzen Niyazi Sayın ile yan yana oturuyor- duk otobuste. "Konservatnvarda, artan ne kadar öğrenci \arsa ney bolümüne veriyor- lar. Oysa oğlan aileden cümbuş ve znrnaya ahşık. Musiki için yalıuz çalgı aletini lanımak önemli değil. Edebi>al, felsefe bilmek de ge- rek. Ses ile sedaji ayıran yok. Oysa bir Beet- hoven yuzyüların birikimiyle yetişiyor. Onlar için ber kamış uflenebilir. Oysa bir kamışıo. ozelUkle ney yapüan kanuşın yeri, yoresi, ke- silme koşnllan çok farklı. Neyin sanrası - kahverengi renginin ve sesinin iyiliğinin ne- reden geldiğini bilivor musun?" Nereden bilebUirdim ki! "Gubreden... Ama ber gübre degil. Kamış- lar gubreye yaonhyor. Göbrede yanıyor. Ren- gi ve sesine kavuşuyor." İnsan elınin az degdiği ya da değmedıği yer- leri gördukçe yolculuğumuz daha bir ke- yiflendi. Karabuk ve Demır Çelık Fabrikalan'nın dumanını uzaktan gorduğumuzde ise eleşti- riden çoktan vazgeçmiştik. önce kokusu ulaştı bize Sonra alevlerini gorduk vadinın içinde. Karabuk, ayncalığı ol- mayan, gunumuzün mimarlık anlayışsızlığı- na örnek bir yerleşme. tçimizdeki kuşku: Acaba Safranbolu na- sıl?.. On beş yıl once görduğum Safranbolu mu? Neden değişmesini istemiyor gönlüm! Ya Tepelerde yeni yapılan apartmanlar. Her birinin altında, yapan mimarın imzası var. Vadide yeşil, taş ve avlulu ahşap evler, taş sokaklar ve sular. Hiçbir eski yapının altında ise mimar ve usta adı yok. Tepeler yerine vadi nefes alıyor. Sizce bunlardan hangisi çağdaş? da nelerin değişmesini istemiyor insan... Doğallığın mı? Taşm, toprağın, suyun, ağa- cın, meyvenin, kır çıçeğinin doğallığı mı? Yoksa geçmişin taruklığına mı ıhtiyacımız var? Korunması istenen bir denge mi yoksa? Yeşili, maviyi, çiçeğı, martıyı, guvercim ko- ruyarak çağdaşlık olamaz mı? Binlerce yıldan beri bu topraklarda kent ku- ranlar geliyor akhma. "Bayatlamış böylesi- ne duşuncelerden vazgeç" diyorum kendi- me... Meydanlıkta iniyoruz otobusten. Herkes yeşilliğe yönelir, ağaan altma. Beni ilk şaşır- tan, parkm yanındakı boş alana yapılan bir stat. Giriş kapısının yanındaki duvarda da Ataturk rölyefi var. 'Yerli yeruıde'lik ne çok şaşırdı günumüzde!.. Kaymakam, eski ve yeni belediye başkan- ları, tanıdıklar, dostlar karşılıyoruz bizi. Saf- ranboluluların ozelliği, konukseverlik. Bildi- ğim, on beş yıldan bu böyle. Yalan değil, tam anlamıyla baklava ve börekle beslediler biz- leri. Yakındıkları \e hakh oldukları şey, Saf- ranbolu'daki yabancı yerleşmesınin giderek ç o ğ a l m a s ı . . . Korkum, aradığım Safranbolu nerede? Korkumu çoğaltan, meydandaki tuğla yığını, demir fılizli dükkânlar. Aynı parayla neden iyisi, yaraşanı yapüamaz, diyorum kendi ken- dime. Safranbolu da mı elden gidiyor yoksa, Anadolu'nun özellikle birçok kenti, yöresi gj- bi! Elinize ağaç verilmiş, duz bir alan veril- miş. Neden bu çirkinlik?.. Üstelik meydan- lar kentin yuzakı. Her anayolda okla göste- rip "Kent raerkezi-Centrum" yazan biz de- ğil miyiz?.. Pamukçu Han, Kunduraalar Sokağı, Ka- saplar Içi, Saraçlar Sokağı, Zahire Pazarı, Es- ki Hamam Sokağı, Semerciler îçi, Cinci Han, Şekerciler, Arasta adları için 'edebiyat paralamaya' gerek yok. Her biri gereksinımin birer adlan. Bir başka adlar geliyor sonra akhma: Si- nek Osman, Ateş Ağa, Berbcr Ali, Hatibc Ha- nım, Kara Hasan, Kel Harndi. Kayyum Ah- met, Ruhban Efendi. Bunlar bugun yaptırdık- lan çeşmeleTİe anüıyorlar Safranbolu'da. Kent bir dayanışmanın urünü. örneğin antik Side kentinın limanı sık sık kumla dolarmış. Çö- zümü, her yıl limanın kumunu kim boşaltır- sa heykelinı limanın kenarına dikeceğiz, di- yerek bulmuşlar. Geleceğe kalmayı düşünen zenginler de bu yarışa katılmışlar. Biz de çe- şitli kentlerin baa sorunlan için böyle bir yön- temi duşunemez miyiz? Hem heykeltıraşuk sa- natı da gelişmış olur'... Ara sokaklan, Arasta'yı dolaşırken çocuk- ların oyuncakçı dukkânında nasıl dağıttıkla- rım, buytikleri nasıl çıldırttıklannı şimdi da- ha iyi arüıyorum. Asma dallarmın çatılardan karşı dukkâna, oradan arkadaki yola uzan- dığı n^ekânlarda gezinuken yeni kesilen, Saf- ranbolu'nun unlü fındıklı lokumundan ahyo- rum önce. Sonra Arasta'nın kepenklerinde- ki dövme demirden kancalara, çıvilere takı- lıyor gözura. Kepenklerin dövme çengel çivilerle üst us- te nasıl katlandığımn ince bir hesabı var. Çi- vuıin çakış şekü, duz tahtanın kenanndaki ba- sit çentik, katlamanın ve emniyetin puf nok- talan. Hemen soğuk demir çahşan demirci dukkânlanna yöneliyorum. Demire bıcim ve- ren ateş ve çekiç. On beş yıl önce gorduğum yaşh ustaların birçoğu yok. Ama ocak var- gucüyle çalışıyor. Çıraklar usta olmuş. Ocak henüz turistik yapılanmaya hizmet vermiyor Çiviler, kancalar, maşalar, kulplar, bıcaklar, baltalar, satırlar, kapı kilitleri arasında oyun- cakçı dükkânı keyfini yaşıyonım. Çocukluğun da bir sının var saıurdım. Oysa ben sakanm. Tepemden sarkan kesicilere ba- şımı vuruyorum önce. Hemen genç ustalar ok- sijen ve tenturdiyot ile tedavi ediyorlar. Ar- dından da elimi kesiyorum. Bu kez utancım- dan gıkım çıkmıyor. Yan yana ve karşılıklı kepenklı dükkânla- nn arasında akan bır çeşme ve asma var. Bir yandan çay içerken bir yandan da denuri ateşe sürüp verdiğim biçimi dövduruyorum genç us- talara. Hiçbiri üşenmiyor, hafîfe de almıyor beni. Bugüne kadar hangi politikacı, hangi yerel yönetim ve hangi yaptırımcı bürokrat kesim, bir eski kenti korumak için karar aldı da halk direndi? Aldatmayalım kendimizi. Eski dokuyu yok eden, 'çağdaş zorunluluk' ya da 'önü ahnamaz' halk değil. Biz Safranbolu'yu koruyabilecek miyiz? Aradığım ne? Yaşamın ilkelliğine özlem mi? Olabilir, ama değil. 1leri teknolojiyi yad- sımakla da uzak yakın ilgisi yok. Aradığım, çirkinleştirdiklerimize nasıl çozum bulduklan. Kenti kuran ustaların, taşa, ahşaba, demire nasıl biçim verdikleri. Fazla iri gerekçeler de söylemenin anlamı yok. "El emegi öldu. Ne- rede eski ustalar" derken acaba yeterince araş- tınyor muyuz? Çizin kâğıda, verin demirci us- talanna. Yüzunuzu kara çıkanrlacsa o zaman söylenin... Madene ateşle, örsle ve çekiçle biçim ver- mek. gelenekselleşen bir estetiğin ürunu. Us- telik çozumu yuzlerce yıl öncesine dayanıyor. "Kendini koruyan kent Safranbolu" için daha ne bekleniyor doğrusu anlamadıra. Te- pelerde yeni yapılar, apartmanlar. Her biri- nin altında mimar imzası var. Vadide yeşil, taş ve avlulu ahşap evler, taş sokaklar ve su- lar. Hiçbir eski yapımn altında ise mimar ve usta adı yok. Tepeler yerine vadi nefes alıyor. Sizce hangisi çağdaş?.. Aynntı ustalan Doğaya uyum sağlayan kent ustalan, so- kağın, evin ve her aynntının da ustasıydılar. Binlerce yıldan beri ayakta kalmanın da gı- zemi bu. Araştırdmamış hiçbir şey kentin mau olamaz. Sokak yaşamın bir urünü olduğu gi- bi arpştırmanın, denemenin de bir ürünu. Her ağaç rastgele dikilmıyor. Servinin, asmarun, çmann da bir yeri var. Siz hiç dar bir yere çı- nar dıkildiğinı gördunuz mü? Ya da bir mey- danın ortasma asma?.. (Sözüm düne ait. Bu- gunu ise tanrı bağışlasın). Geceleyın kahve içmek ıçın Arasta'ya ın- dık. Sanki kent bizim bahçemizdi. Arasta'- nın ortasındakı kahvenın penceresine ya^la- narak kahvemi > r udumladım. Içeriden değil, sokaktan pencereye yaslanarak. Kahvenın penceresınde dostlarla çene ça- larken Tan Oral da dolaşıyordu Arasta'nın sokaklarında. "Dikkat et kaybolabüirsin" dedim. "Ka\bolma>a o kadar ihtiyacımız var k; ye- ter ki kaybolacak sokak olsun" dedı Tan. tnsan ölçeğmdekı Arasta'da gezinirken top- yekûn kirlenmeyi hiç düşunmedim. Susuzlu- ğu, okumuş dedim-dediciliğini, kalabalıkla- rın bıkkınlığını düşunmedim. Yaratmamn pe- rilen uşuştü başıma yalnızca. Asmazlar Konağı'nda yaşh ve guleryuzlü biri vardı. Konağın hemen yanındaki bahçeli evde oturuyordu. Kayınpederininmiş Asmaz- lar Konağı. "Her sabah bahçemdeki meyve- lerin büyuraesini izlerim. Her birinin nasıl çi- çek verdiğini, geliştiğini bilirim. Bu nedenle vadiden aynlmam. Konağı biz sattık onanl- sın diye. 15 yıl surdu onanmı. Neredeyse go- remeyecektim. Bu nedenle Safranbolulular bi- raz urkuyorlar, her yapı bu kadar uzun sûre- de onarılırsa diye." Meclis Başkam'ndan Anadolu'nun çeşitli yerel yönetim başkanlanna, yazarlara, çizer- lere, korumaya inançlı bilim adamlanna de- ğin bir öğretiydi Safranbolu. Aydın, bürok- rat ve halk ilk kez sarsıcı sorularla, somut ve- rilerle bir araya geldıler. Yakıp yıkan kim? Bizlerden onceki uygarlıklann, kultürlerin urunlerinı gormenin bedeü bugun pahah öde- niyor. Yakıp yıkan çoğu kez halk olarak al- güanır. Oysa ona yol çızen, yasalar koyan, ya- salan kaldıran politıkaalar; duyarlı olmayan, çıkannı kent olarak gözetmeyen yerel yöne- timler ve 'detayda ciddi, esasta laubali' oku- muşlardır. Bugune kadar hangi politikacı, hangi ye- rel yönetim ve hangi yaptırımcı bürokrat ke- sim, bir eski kenti korumak için karar aldı da halk direndi? Aldatmayalım kendimizi. Eski dokuyu yok eden 'çağdaş zorunluluk' ya da önu alınmaz halk değü. Akhma Arasta'daki yemenici Ahmet Usta geldi. Seksen yaşına yakın yemeni dikmişti. Belki çok basitti işi. Ama işine, dukkânına, çarşısına, onu seyretmeye gelen konuklarına karşı duyduğu çıkarsız saygıdan öğrenecek hıçbır şeyımiz de mi yoktu? Safranbolu kendini koruyor. Ya biz onu koruyabilecek miyiz?.. Patrikhanede seçim • Haber Merkezi — Turkiye Ermenileri, 83. Turkiye Ermenileri Patriğı'ni belirleyecek delegeleri seçmek için dün sandık başındaydı. Toplam 5 ilde gerçekJeştirılen seçimlerin resmi olmayan sonuçlarına göre patrik adaylanndan Mesrob Minas Mutafyan'ı desteklediğini açıklayan delege adayları az farkla birinci sırada bulunuyor. Halen Patrik Valiliği görevini yüniten Şahan Simon Sıvaayan'ı destekleyen delege adayları ise ikinci sırada. Seçim sonuçlannın henüz açıklanmadıgı bolgelerden elde edilecek verilerle her iki adayın şansının eşitlenebileceği beürüliyor. Bu durumda Mutafyan'ın UçuncU aday Karekin Kazanayan'ı desteklediğini bildirerek adayhktan çekilmesi olasılığı üzerinde de duruluyor. Bölgelere göre seçilen 85 sivil delege ile 10 ruhani delege 5 eylül çarşamba gûnü Kumkapı Ermeni Patrikhanesi'nde toplanarak ruhani heyetin gösterdiği adaylar arasından Turkiye Ermenileri'nin 83. patriğini seçecekler. Aynı delegeler 9 kişilik yeni ruhani meclisi de belirleyecek. İtalya'ya da vıze gerek • ROMA (AA) — ttalya Dışişleri Bakanhğı, ulkelerine yabancı göçunu onlemek amacıyla bugunden itibaren Turklerle birlikte Cezayir, Fas, Moritanya ve Tunus vatandaşları için vize uygulamasına başlayacağını açıkladı. Italya, nisan ayında da Senegal ve Gambiya vatandaşları için vize uygulamasına başlamıştı. Italya Dışişleri Bakanhğı, yaptığı açıklamada, yeni duzenlemelerden dolayı Turkiye ve Cezayir'in de Italyanlardan vize istemeyi planladığını bildirdi. Eğitim uçağı düştti • KOCAELİ (AA) — Hava Kuvvetleri Komutanlığı'na ait bir eğitim uçağı, Karamürserde duştU. 2 pilot kazadan yaraü olarak kurtuldu. Edinilen bilgiye göre, Yalova'daki hava eğitim merkezınden havalanan bir eğitim uçağı, meydana gelen teknik anza nedeniyle Karamürsel'in Çavuşçiftliği köyü civarındaki bir arazıye düştü. Saat 14.30 sıralarında meydana gelen kazadan adlan açıklanmayan 2 pilot hafif yaralı olarak kurtuldu. Pilotlann ayakta tedavi gördukleri ve sağlık durumlanrun iyi olduğu bildirüdi. Kazayla ilgili soruşturmaya başlandığı belirtildi. Yine göçük, bir ölti • MERZtFON (Cumhariyet) — Yeniçeltek Linyit tşletmeleri'nde dün meydana gelen göçukte bir işçi öldu, bir işçi yaralandı. Ali Kesikbaş adlı işçinin olduğu göçükte, toprak altında kalan 6 madenci sağ olarak kurtanldı. Ayağı kınlan Hasan Çal, Merzifon Devlet Hastanesi'ne kaldınldı. Yeniçeltek Linyit tşletmeleri'nde 7 şubat tarihinde meydana gelen grizu patlaması sonucu toprak altında kalan 68 kişiden, 58'inin cesetleri hâlâ çıkanlamadı. Antalya'ya 17. beş yıldızh otel Asil Nadir'in sahibi olduğu Polly Peck International'm Türkiye'deki ilk yatırımı olan Sheraton Voyager Antalya Hotel faaliyete geçti. BÜLENT ECEVtT ANTALYA — Turizm beldesi Antalya'da 17. beş yıldızh otel de faaliyette geçti. Asil Nadir'in sa- hibı bulunduğu Polly Peck Inter- national'm Türkiye'deki ilk turizm yatırım olan Sheraton Voyager Antalya Hotel, 17. beş yıldızlı otel olarak onceki gece Al Bano ve Ro- mina Power'ın konseriyle "Antal- >-a'ya merhaba" dedi. 409 odalı otel, özellikle Turkı- ye'nin toplantı tunzmine katkıda bulunmak amacıyla çeşitli buyuk- lukteki salonları içerıyor. 3 resto- ran, 4 açık tenis kordu, kapalı ve havalandırma tenis odaları, açık ve kapalı yuzme havuzlan ve ma- satenisi salonlarından oluşan ote- FELICFTA ANTALYA'DA — FeUcita adlı şarkılanyla une ka>uşan lin 200 mılyar liraya mal olduğu Al Bano ve Romina Power çifti, Sheraton Voyager Antalya Oteli'nin bıldınhyor açılışı nedeniyle Turkiye'ye geldi. ttalyan çift, "Antalya'ya Merhaba" 27 ağustosta müşıeri kabul et- adlı konser verdiler. (Fotograf: AA) meye başlayan ve onceki gun "An- talya'ya merhaba" adıyla özel bir gece duzenlenen Sheraton Voya- ger, 7 eylülde BM Kalkınma Prog- ramı çerçevesinde duzenlenecek olan "İnsani Gelişme İçin Yeni Fırsatlar" toplantısına hazırlanı- yor. Toplantıya Cumhurbaşkanı Turgut Özal, Bulgarıstan Başba- kanı Andrey Lukanov, OECD Başkanı ve Hollanda Maliye Ba- kanı Emil Van Lannep, ABD es- ki dışişleri bakanlarından Henri Kissinger, Dunya Bankası eski Başkanı Robert McNamara, En- donezya Dışişleri Bakanı Ali Ala- tas, Nobel ödullu ekonomist Law- rence Klein ve Prof. Carl Sagan- ın katılmaları bekleruyor. Sheraton Voyager Hotei'ın açıl- masıyla birlikte Antalya'daki 5 yıl- dızh otel sayısı 17'ye çıktı. 5 yıl- dızh otellerin toplam oda sayısı 4 bın 72, yatak sayısı ise 8 bın 952. Turızmcıler bu kadar çok 5 >ıl- dızlı otel sayısının Antalya için fazla olduğunu belırtirlerken so- run olarak eleman yetersizliğı ve kalitenin duşmesinin goruleceğinı soyledıler. Ayrıca. fiyatlann reka- bet nedeniyle duşmesi sonucu tu- rizmin kotu yonde etkileneceği, daha duşuk yıldızlı otellerin de fi- y^t ındirmesıne neden olacagı vıır- gulanıyor. Özellikle 5 yıldızh otel- lerın fiyat duşurmemeleri konu- sunda uyarıda bulunan Akdeniz Turistik Otelciler ve Işletmeciler Derneği'nin Başkanı AJi Berbe- roğlu, uzun vadede turızmın za- rar goreceğini belirtti. Berberoğ- lu, özellikle kış aylannda turızmin durgun olduğu donemlerde tesıs- lerin doldurulmasının zorluğun- dan bahsettı ve "Bir kurtancı ola- rak kongre turizmi goruluyor, ama bunun bile bu kadar çok ote- lin dolulugunu saglayacağını san- •niYorum. Biıyük fiyat duşıirme- ler olacak. O zaman da 4 veya 3 yıldızh oteller ne yapacak?" diye yakındı. Turizmciler, yabancı ışletmeci- lerın bu tur bır "boş kalma" kor- kusu içinde olmayacaklannı belir- tiyorlar. Antalya'data 5 yıldızlı otellerin kapasiteleri şo>le: 1- Talya: 204 oda 420 yatak, Turk, 2- Clup Otel Sera 150 oda, 310 yatak, Turk, 3- Steigenberger Falaz Hotel 332 oda 692 vatakya- bancı, 4- Dedeman 480 oda 1016 yatak, Türk, 5- Marina Otel (Ozel Belgeli) 40 oda 80 yatak, Türk, 6- Aspen Otel (Ozel Belgeli) 35 oda 70 yatak, Turk, 7- Asteria Otel 168 oda 350 yatak, Turk, 8- Cesars Hotel 195 oda 446 yatak, yaban- cı, 9- Serapsu Otel 216 oda 447 ya- tak, Türk, 10- tber Art Otel 334 oda 729 yatak, yabancı, 11- Rama- da Resort Otel 384 oda 848 yatak, yabancı, 12- Uransan Otel Grand Pretige 360 oda 732 yatak, Turk. 13- Pelin Otel 216 oda 456 yatak, Turk, 14- Otel Saray Regency 144 oda 288 yatak, yabancı, 15- Kaya Otel 275 oda 633 yatak, Turk, 16- Tourquaz Otel 274 oda 615 yatak, yabancı, P- Sheraton Voyager Hotel 409 oda $20 yatak, yabancı. ŞU SIVİLLERL.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle