20 Nisan 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURÎYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER ra**e=CTT=~- 3 EYLÜL 1990 Özel Televizyon!^ Yeni bir yasa tasarısının hazırlanmasından önce bu kurulun bağımsızlığını ve yansızlığını sağlayacak bir düzenlemeye gidilmesi gerekir. Ondan sonra sıra gelir özel televizyonların koşullarını saptayacak yeni bir yasa tasarısının hazırlanmasına. HIFZI TOPUZ özel televizyonların kurulraası geçen ay Mur- doch'un Ankara'da yaptıfı gorüşmelerle yeniden gündetne geldi. Gazeteler TRT ile Murdoch arasın- daki flörtün sürdüğünü yazıyorlar. Artık kesinle- şiyor, bizde de özel televizyonlar kurulacak. Ama nasıl? Hangi koşullarda? Bu konuda belirli hiçbir şey yok. TRT kanallanndan biri mi çokuluslu or- taklıklara kiralanacak, yoksa uzun süredir yeni ka- nallar kurmak için sabırsızhkla bekleşen özel fır- malara mı izin verilecek, belediyeler de kendi tele- vizyonlannı kurabilecekler mi? Hiçbiri belli değil. lletişim Araştırmaları Demeği İLAD'ın yayım- ladığı "Yannın Radyo ve Televizyon Düzeni" adlı kitapta da belirtildiği gibi bu konuda her şeyden ön- ce bir yasanın hazırlanması gerekir. Ulusal ve ba- ğımsız radyo ve televizyon yüksek kurulu oluştu- rulur. lletişimde, hukukla, sosyal politikada uzrnan- laşmış, deneyimli, bilimsel kafa yapüı ve Ulkede say- gınlığı olan kişiler arasından üyeler seçilir. Kurul hem TRT'nin yayın ilkelerini saptar, hem özel tele- vizyonların, radyoların, uydu yayınlarını ve kablo- lu şebekelerin. Belediyelerin ve kamusal kuruluş- ların bu alanda yapacakları çalışmalann sırurlan- nı da belirtir. Ulkede yeni kanallara gerek olup olmadığını bu kurul saptar, yukümlülukler belgesi denen şartna- meler hazırlar. Kanallar hangi bölgeye yayın yapa- cak, güçleri ne olacak, prograrnlar nasıl oluşturu- lacak, kaç saat yayın yapılacak, yerli programlann, dramalann oranı ne olacak, haber programlanna ne kadar zaman ayrılacak, eğitsel programlara ne oranda yer verilecek? Reklam prograrnlannın sü- resi ne olacak? Bütun bunlar yukümlülukler dos- yasında saptanır. Böyle bir kanala aday olanlar yiik- sek kıında başvurarak kendi koşullannı açıklarlar. Kurul aday fırmaların dosyalarını inceler, ortaklık- larm nasıl kurulduğunu araştırır, çokuluslu ve ya- bana ortaklıkların katılımını değerlendirir. Bu fîr- raaların iletişim alanında tekelleşmelere yönelip yö- nelmediklerim, öteki medyaJarda ne oranda payla- nnın bulunduğunu inceler. Bunlar ülke çıkarlarıy- la bağdaşıyorsa ve yapılacak yayın kamusal yarar- lar sağlayacak sa adaylardan biri ile bir anlaşma im- zalanır ve kanala yayın izni verilir. Başıboş kalamaz Kurul, ondan sonra da bir gözlemci olarak yayı- nı sürekli izler. Özellikle yerli programlara aynlması gereken zamanlara ve reklam sûrelerine uyulup uyulmadığmı titizlikle araştırır. Bu bir sansür de- ğildir elbette. Yayın, eğer yukümlülukler belgesin- deki koşullara uygun olmuyorsa, durdurulur. Ya- yın izninin geri alınmasına da gidilebilir. Dışanda bunun örnekleri çok görüldü. Fransa'- nın en çok izlenen devlet kanalı TF1 sağcılar ikti- dara gelince satışa çıkartıldı. Kimler aday olmadı bu kanala? Ünlü basıa patronu Hersant grubu, bü- yük iş adamı Bouygues, Italya'da buyük televizyon kanallannın kurucusu ve sahibi Berlusconi, Hac- hette grubu, Havas grubu, Ingiliz TV ortaküğı Gra- nada, Amerika'dan Walt Disney fırması, Kanada- dan Astral-Pathe, çeşitli ülkelerdeki ortaklıklardan oluşan bir grup (îspanya'dan El-Pais gazetesi, Por- tekiz'den Express dergisi, tngiltere'den TV South, Amerika'dan MCA, Brezilya'dan TV Globo). Bü- yuk Fransız bankalan ve ortaklıkJarı da adayukla- rını koydular. Dosyalar incelendi, sonunda kanal Bouygues grubuna bırakıldı. Maxwell bu gnıbun içinde ancak VolO bir pay elde edebildi. özel sektörün yönettiği Canal Plus, Beşinci Ka- nal (LA S), Altıncı Kanal (M6) da böyle kuruldu. Bu yayın Lznini elde eden ortaklıkların hep karma olmasına dikkat edildi. Hiçbir fırmanın mutlak bir egemenlik kunnasına göz yumulrnadı. örneğin Canal Plus'te en büyiik firma Havas'm ancak %25 oranında payı var, öteki paylar hep bö- lüşülmüş. Beşinci Kanal'da Hersant ve Berlusconi1 nin payları ancak %25. Ama Hersant'la Berlusco- ni anlaştığj zaman onlann sözıi geçiyor. Altıncı Ka- nal <Fo25'er payla Luksemburg Teledağıtım Ortak- hğı CLT ile Lyon Sulan ortaklığı yönetiminde. Ama- ury Basın Grubu ile birçok bankanın da bu kanal- da ortaklıkJarı var. Yiiksek kurul, yukümlülukler belgesinde ne gibi koşullar üzerinde duruyor? tşte bunun bir örneği: Altıncı Kanal: Yayın günde en az 13 saat olacak; Ayda 300 saat Fransız yapımı kurgu filmlerine ve belgesellere aynlacak; ilk yıl programlann %52'si, ikinci yıl %54'ü, üçüncü yü %67'si, dördüncü yıl "»68'i, beşinci yü "Voö^u Fransız yapımlanndan olu- şacak; saat 2O.3O"dan önce fîlm gösterilmeyecek; ya- yınlann «7 o40'ı müzik programlanna aynlacak, bun- ların yarısı da Fransız muziğinden oluşacak; haf-v tada 25 saat gençlere yönelik olacak; reklam suresi ilk yıl saatte 6 dakikayı, ikinci yıl 9 dakikayı aşma- yacak; reklam gelirleri toplam gelirin %10'unu geç- meyecek; gelirlerin %15'i yapımcıhğa, bunun da %80'i belgesel uretime aynlacak; yılda en az beş fîlm üretilecek vb... Yani, özel kanallar kunıluyor, ama bunlara hiç de öyle mutlak bir özguriiik tanınnmor, hiçbiri ba- şı boş bırakılmıyor. Koşullara uyulmazsa yayuı- İa ilgitenen örgıitler, sendikalar, film üreticileri, ga- zeteci ve yazar dernekleri, rekiamcıiar kıyameti ko- partıyorlar. Bizde neler yapılmalı? Gelelim bizdeki duruma: Radyo Televizyon Yiik- sek Kurulu (RTYK) Başkanı Sayın Pref. Yılmaz Bii- ynkersea, bu kurulun "Türkiye Radyo ve Televiz- yon Kanunu'nun hükümleri ve uluslararası anlaş- malar göz önüne aünarak özel TV'ye geçiş yollan- m aradığını ve Türkiye'de demokratik rejim açısın- dan sağlıklı, sağlam bir hukuksal duzenleme ihti- yacı üzerine calışmalan sürdurdüğünü" belirtmişti (Cumhuriyet, 28 Temmuz 1990). Başkan Yardım- cısı Sayın Ali Baranse) "kurulun bazı birimierinin dünyadaki özel TV ile ilgili gelişmeleri yakından iz- lediğini, ama Yüksek Kurul'a yeni bir Radyo-TV ya- sası hazırlanması yönunde görev verümediğini" söy- ledi (Cumhuriyet, 19 Ağustos 1990). ANAP yetkilileri her fırsatta TRT tekelinin kal- dınlacağını söyluyorlar. Sayın Erdal tnönii ve Sa- yın Demirel de tekelin kalmasını savunuyorlar. Peki, yeni duzenleme tasanlan ve yasalar nasıl hazırlanacak? Her şeyden önce Radyo ve Televizyon Yüksek Ku- rulu'nun yeni bir açıdan oluştunılması gerekiyor. Şimdiki kurul yansız ve bağımsız değildir. Oyeleri- nin üçunu Bakanlar Kurulu seçer, birini Milli Gü- venlik Kurulu, sekizini de Cumhurbaşkanı. Aday- lardan onunu öneren YOK'te ve Atatürk Kultür Dil- Tkrih Kurumu'nda iktidarın ve Cumhurbaşkaru1 nın ağırhğı vardır. Böyle olunca da RTYK'nın ba- ğımsızkğı ve yansızlığı söz konusu olamaz. Yeni bir yasa tasarısının hazırlanmasından önce bu kurulun bağımsızlığım ve yansızlığını sağlaya- cak bir düzenlemeye gidilmesi gerekir. Ondan son- ra sıra gelir özel televizyonlann koşullarını sapta- yacak yeni bir yasa tasarısının hazırlanmasına. Bunun yanı sıra muhalefet partilerinin yeni ta- sarılar oluşturmaları gerekmez mi? Üniversiteler- den ve mesleksel örgutlerden bu konuda yeni seçe- nekler (alternatifler) beklenemez mi? Ya özel televizyon yayınlarını başlatma için uzun süredir büyük hazırhkJar yapan Ulusai Tetevizyon, Türkiye Gazetesi, Sabah TV, Karacan TV ve Asil Nadir Grubu'nun INTV firmaları? Onlann da çe- şitli önerileri vardır herhalde. Ama orta yerde somut hiçbir şey yok. Bu konu- lann artık enine boyuna tartışılması zamanı gelmiş- tir. Ne Sayın Turgut Özal bu konuda tek başına ka- rar verebilir ne de ANAP. Yalnız siyasal değil, kultürel bağunsızlığımızın ko- runması ve geliştinlmesi söz konusudur. Kamu çı- karlannı koruyacak önlemler alınmadan, konu uzun uzun tartışılmadan ne TRT kanallan kirala- nabilir ne de özel televizyonlar kurulabilir. tcinde bulunduğumuz liberal-kapitalist Batı dünyasında özel TV egemense, sosyalist ülkeler de kapılarmı özel TV girişimlerine açıyorlarsa bizde de öyle ola- caktır, istesek de istemesek de. Radyo ve TV teke- lini yaşatmazlar artık. Bunun sonu geldi. Ama ya- yın hakkı başı boş bırakılamaz. Yayıncılıkta öyle bir karmaşa ve anarşi ortamına sürükleniriz ki bir daha altından kalkamayız. Yeni yayınlar her gun evlerimize girecek, hepimizi etkileyecek, yeni kamuoyları oluşturacak ve bizleri bir yerlere surukleyecektir. Zaten binbir akımın, küj- türun etkisi altmdayız. lyisi de var, kötusu de. Ba- zı şeyler yozlaşıyor, kultürel çöküntülere yöneliyo- ruz, Anglo-sakson etkilerle arabesk kültür ve Türk- îslam sentezi arasında bocalayıp duruyoruz. TV ek- ranlannda daha neler göreceğirnizi şimdiden hiç bi- lemeyiz. Bir de uydulardan gelenler var. TRT'yi özerkliğine kavuşturacağımıza neredeyse taksit tak- sit elden çıkartacağız. "Aman, çok dikkatli olalım" demek gereği orta- da. EVET/HAYIR OKTAYAKBAL Atatürk'ün Gösterdiği Yolda... "Görevımız demokrasiyi korumak" diyor Genelkurmay Baş- kanı "Silahlı kuvvetlerin değışmez hedefı büyük özen ve karar- lılıkla parlamenter, demokratik ve laik Türkiye Cumhuriyeti'ni ko- rumaktır" Bir 30 ağustos daha yaşadık. Çocukluğumun 30 ağustos tö- renlerıni anımsıyorum. İHele o yıların geçıt törenleri bu gün gibi gözlerimin önunde. Beyazıt Meydanı'nda yapıbrdı bu geçıt t&- renleri. Mızraklı süvariler geçerken çok duygulanırdım. Kendi- lerine uygun bir musikileri vardı. Hızlı hızlı geçerlerdi. Bir aJkış koparırdık. Dünyanın en güçlü ordusu bılirdik silahlı kuvvetleri- mızı. Top arabaları, o eski model tanklar, piyadeler, kılıcı omu- zunda subaylar.. Sayın Orgeneral Torumtay yerınde ve zamanında söyledi bu sözlerı. Türk askeri, Türk subayı, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin üst kademesi bir kez daha laıkliğe, demokrasiye, parlamenter dü- zene bağlılığını bildirmiştir. Atatürk'ün ordusu yalnız dış düşman- lara karşı değil, bizi içten yıkmak isteyen çirkın, çağdışt eğilim- lere, niyetlere, gızlı hesaplara karşı da savaşım vermeye hazır- dır. Sayın Torumtay'ın uyarısı önemlidir. Gereksiz yere ulkede bir savaş havasının yaratılması, Bay Turgut Özal'ın ilk günlerde ta- kındığı savaşçı davranış bütün ülkeyi bir yersiz bunafıma sok- muştur. Savaşa girdik, giriyoruz kuşkusu bütün yurttaşları sar- mıştır. Yaşam koşulları böyle bir gergin hava içinde büsbütün ağırlaşmıştır. Arabistan çöllerıne Mehmetçikleri göndermeye kal- kışmak, Amerikan ısteklerine boyun eğerek tarihsel komşumuz Irak'ı kendimize düşman kılmak elbette ki çok yanlış düşünce- lerdi. Kişiler, en yüce görevlere yazgının etkisiyle gelmiş olan kişiler de zaman zaman kendilerini yanlış duygulanmalara kap- tırabılirler. Hele savaş acılarını çekmemiş, hele hele askerlik gö- revinı bıie Planlama Teşkılatı'nda yaprnış bir kişinin, bir savaşın ülkemize ne büyük güçlükler getireceğini bilmemesi doğaldır. Neyse kı TBMM'de akıl ve sağduyu egemen oldu da Bay özal ; ın 'tek adam' yönetimi bizi bir çıkmaza girmekten kurtardı. "Uyanık ve kararfıyız. Çünkü ölmez Atatürk'ün gençliğe hita- bı daima aklımızda ve gönlümüzdedir. Çabalarımız ve değişmez hedefimız, aziz milletimizin kendi özü olan silahlı kuvvetlerine beslediğı güven hislerine layık olarak ve Atatürk'ün göstermiş olduğu yolda, sarsılmaz bir disiplin, yüksek eğıtim ve daha mo- dern silahlarla azız yurdumuzun güvenliğini sağlamak, bölge- mizde barış ve güvenliğin teminatı nıteliğini hassasiyetle sürdür- mek ve büyük bir özen ve kararlılıkla parlamenter, demokratik ve laik Türkiye Cumhuriyeti'ni korumaktır." Atatürk'ün gösterdıği yol... Uzun zamandır bu yolda yüründü- ğünü görmüyorduk. 12 Eylül'cü kadro, Atatürk adını kullanarak çok yanlış işler yaptı, çok yanlış durumlar yarattı. 12 Eylül son- rasında gerçekleştirilen bütün karariar, yaratılan sonuçlar, lyi bi- linmeli ki, gerçek Atatürk ilkelerine aykırıdır. Atatürk Devrimiyte ilgisizdir. Tam tersine Atatürk'ün yarattığı herşeyi bozmak, yoz- lastırmaktır. Atatürk'ün yolu, çağdaş uygarlığa yönelmekti. Banşçılıktı, dev- rimci atılımları sürdürmektı, halkçılıktı, çağdışı tutumlardan, duy- gulardan kopmaktı, tam bağımsız bir ülke yaratmaktı. Hangisi kaldı? Atatürk'ün partisı kapatıldı. Bugün SHP ve DSP bir türlü gerçek birer parti niteliğine kavuşamıyorlarsa nedeni 12 Eylül- de alınan kararlardır. CHP'nin hiçbir neden gösterilmeden ka- patılmasıdır. AP için de aynı yargıya varılabılir. Koskaca Türkiye devletinde en yaşlı partı yedi yıllık bir geçmişe sahiptir! Bu ola- cak şey midir? Atatürk'ün gösterdiği yolda yürüneceğini genelkurmay bas- kanının 30 ağustos konuşmasında duymak umut vericidir. Türk Silahlı Kuvvetleri'nin her türlü serüvenci atılımdan uzak kalma ısteklerinın belirtisidır. Atatürk haklı olmayan bir savaşa girme- nin cinayet olacağını söylemişti. "İçte banş, dışta barış" sloga- nı ile haksız savaşlara girmenin yanlışlığı belirtılmiştir. Türk ulu- su 'yanlış' savaşlara girerek çok şey yitirmiştir. Arap çölleri, Ga- liçya'lar, Kore'ler nice Anadolu çocuğunun mezarı olmuştur. Sayın Torumtay'ın sözlerı güven vericidir. Atatürk'ün yolunda uyanık ve kararlı bir davranışla yürümenin ulusumuzun yararı- na olduğunu bilmeliyız. Atatarkçülük, her türlü serüvenciliğin kar- sısındadır. ISTANBUL BAROSU BAŞKANUâl MESLEKTAŞLARIMIZA DUYURU Bilındiği gibi yargı yılı açılışında TBB adına yapılacak konuşma- yı denetleme girişimleri üzerine, bütün Türkiye barolarının katıla- cağı ayrı bir açılış törenı düzenlenmiştir. 6 Eylül 1990 gürtü saat 10 45'te Anıtkabir'de başlayacak tören, saat 13.00'te DTCF Farabı Salonu'nda devam edecektir. Istanbul Barosu ûyelen bu tören için 5.9.1990 günü saat 24 OO'te hareket edeceklerdir. Birlikte gidiş dönüşû sağlayabilmek bakımın- dan, törene katılacak meslektaşlanmızın (4.9 1990) yarın saat 17.00'ye kadar baro merkezine bilgi vermelerı rıca olunur. İSTANBUL BAROSU BAŞKANLIĞI SEYHAN SEVGİ ile TANER ÖRÜ cvlendıler. 2.9.1990 TEKİRDAĞ Otomatik Kapı Sistemleri••• URAıMRKUıMNOMJ KOMPUIOIOIMIIKSORME VEKAMATKAP1AR KflUZAKTANKUMANOAU OTOtMTİK GARAJ KAPtSI Batı Alman menşei, Dorma marka radar kumandalı otomatik sürme ve kanat kopılar... uzaMan kumandalı otomatik gaıaj ve bahçe kapıtanyla, size soğlanon bu rahatlığı, yeni ekonomik modeMerimizJe yoşoyın. UZAKTANKUMANDAU BAHÇt KAP® DORMA VV.GERMANY Dorma konionınu D G İ N E l D İ S T R İ B Ü T Ö R CUHAOAROĞUJ 9 SAVAV ^E T CARET AS ~_ • vei Mah Bengu Cad No 41 80340 Şışlı - Istanbul Tel 13241 08(12ta»U10546<«ıal|HC 335.8K23S«Slı Td«« 27528 Cualtr Tekrfax 1410234 Ölumunün birinci yıldonümünde, devrimci-demokrat öğretmen hareketine omuz veren onurlu mücadelesiyle bizlere örnek olan Uşak TÖB-DER Başkanı dostumuz, arkadaşımız ZEKİ DÜMEN'İ saygıyla aruyoruz. ECtT-DER Uşak Şubesi AMYORUZ Değerli eğitimci, sevgili dostumuz, MEF, Dershanesi öğretmeni CENGİZ URKAN'ı aramızdan aynlışının birinci yılında saygıyla aruyoruz MEF (Modern Eğitim Fen) Dershanesi Genel Müdürlüğü KARAKÖY MEYDANINDAKI BU ANfrSAL İŞ MERKEZİ ve BANKA BINASI TOPTAN veya KAT KAT Tokatlıyan İş Hanı Kat: 2 No: 2 Beyoğlu Telefonlar 144 44 06 - 149 30 54 Fax: 145 62 74 OKURLARA. OKAYGÖNENSİN Gazeteci Kimden Yana? eüyük u/uslararası kriz dönemlerinde, her ulkede gazeteciler aynı sorunla karşı karşıya kalıyorlar. Ulkede yönetim sorumluluğunu taşıyan siyasiler, aldıkları her karara gazetecilerin destek olmasını istiyoriar; bunu sağlayamadıklan anda da değişmez suçlamalar başlıyor ve iş "vatana ihanet" iddialarına kadar gidiyor. "Ulusal çıkar" kavramı, gazeteciyi kendi politikasının propagandacısı gibi görmek isteyen her siyasinin arkasına gizlendiği kutsal kavram olarak bol bol yineleniyor. Gazeteci, siyasinin "sadık propagandacısı" konumundan kaçındıkça "ulusal çıkarlara zarar vermek" suçlamasıyla karşı karşıya kalıyor. Büyük uluslararası kriz dönemlerinde her ulkede siyasiler gazetecileri birer "hûkümet sözcüsü" gibi görmek isterler, aksi durumda ceplerinden en ağır suçlamaları çıkarıverirler, 'İalancanın oyununa gelmek", "satılmış kalem olmak" gibi. Aynı yöntemi sık sık büyük parasal güçlerin üstûne oturanlar da kullanmaya çalışmaktadırlar; onlann işlerine gelen haberi yazan gazeteci "vatansever"dir, işlerine gelmeyen bir haberi yazan ise "satılmış"tır. Siyasal ve parasal iktidar sahiplerinin her zor durumlarında başvurdukları bu yönteme karşı gazeteciler ne yapmalı? ABD'nin Washington Post gazetesinin makale sayfasının uzun yıllardır yönetmenliğini yapan Meg Greenfield, Körfez kriziyle birlikte bir kez daha bu sorunu yaşayan Amerikalı gazetecilerin (ve tüm gazetecilerin) konumunu tartışan bir yazı yayımladı. Greenfield, deneyimli ve bilinçli bir gazeteci olarak temel bir meslek doğrusundan yola çıkıyor: Gazeteciler haberlerini hükümet politikasının ajanlarının, propagandacılannın ya da hükümet sözcülerinin haberleri gibi yazamazlar ve yazmamalıdıriar. Dolayısıyla gazeteci "kendi göreviyle hükümetin görevi arasında aynm yapmaya özen göstermek zorundadırf Greenfield, ülkesinde 20 yıl önce geçen bir olayı aktarıyor. Vietnam Savaşı'nın en s/cak günlerinde dönemin Dışişleri Bakanı Dean Rusk, gazetecilere "background" bilgi vermek üzere bir toplantı düzenlemiştir. Bir gazeteci, sorulanyla Rusk'ı fena halde sıkıştınr, zor durumdaki politikacı en sonunda bir soruya başka bir soruyla yanıt verir: "Siz kimden yanasınız?" Sorunun yanıtı açık ve basit: Gerçekten, doğrudan ve haberciliğimizi yapmak, gazetecilik işlevimizl yerine getirmekten yanayız. Gazeteci, bir yanda işlevinin gereği "eleştirir"; diğer yandan da "insandır", vatanı vardır, ailesi vardır. Greenfield, gazetecinin yapısındaki "eleştiri" özelliğinin yönelebileceği yanlış yolu söyte özetl'ıyor: "Gazetecinin eleştiri işlevi, sürekli muhaiif olmak ya da yönetimi sürekli yanlış yapmakla suçlamak gibi, gazeteciye güveniliriiğini kaybettırebilecek bir tutumla karıştınlmamalıdır. Bu durumlarda gazeteci bir yanlış bulma hevesiyle küçük ve önemsiz aynntılara takılır ve işîn önemli yanını kaçınr... Oysa gerektiğinde sınırsız kuşkuculuğumuzun üstüne çıkabilmeyi, başarıyı, doğru düşünce ya da davranışı yeri geldiğinde fark etmeyi bilmeliyiz. Ama bunu sevilmek için değil, doğru haber verici olmak için yapmalıyız." Ya gazetecinin "insan" yanı? "Herkes gibi gazetecilerin de orduda akrabalan, yakınlan vardır, herkes gibi vergi öderler, çocuklanna iyi bir gelecek hazıriamaya çalışırlar, bombalar patlamaya başlayınca herkes kadar kendi hayatları için endişelenirier. Hatta kendi ülkeleri, yöneticileri ve vatandaşlaŞna en iyi şeyleri temenni etme eğilimindeairier. Bu suç mudur? Gazetecilik niteliğinden yoksun olmak mıdır? Tabii ki değil. Sorun, bu duygulanmızın bizi sormamız gereken rahatsız edici sorulardan aiıkoymamasıdır, gerçeğe yönelmemizi ve hükümetlerin enselerinde boza pişirmemizi engellememesidir... Bazen bir haberi adilce verebilmek için yanlış anlaşılmayı ya da sevilmemeyi göze almak gerekebilir... Bunlar hiçbir zaman 'karşı tarafta olmak 1 değildir- Hiçbir siyasal güç ya da parasal güç sahibi, başı sıkıştığında gazetecileri "karşı tarafta" göstermeye çalışmasın. "Bir insan yaşadı bu dünyada dopdolu/insanca. Nasıl yaşayıp nasıl öldüğünü bilenler bildi ancak. Kimseden alkış beklemedi yaptıklanna. Biriktirdi umutlannı bir bir bir karınca sabrıyla. ADNAIV DAĞISTAN 1964-1989 tnsanlık için yaptıklanna saygıyla... EŞt DÖNE DAĞISTAN ve ARKADAŞLARI BÜTÜN ÖĞRETMENLER İngillz, Profesyonel ve Deneyimlt Kurstarm başlama tarihleri: Gündüz; 4 Eylül Akşam: 3 Eylül Hafta Sonu: 8 Eylül Rumdl Cod. 92/4, Osmonbey 147 09 «3 152 82 7* Ankara: Setan* Cad. 8 Kat. 5. Kıztay 135 30 94 135 23 97 rum onuş
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle