Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURÎYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER
ra**e=CTT=~-
3 EYLÜL 1990
Özel Televizyon!^
Yeni bir yasa tasarısının hazırlanmasından önce bu kurulun
bağımsızlığını ve yansızlığını sağlayacak bir düzenlemeye gidilmesi
gerekir. Ondan sonra sıra gelir özel televizyonların koşullarını
saptayacak yeni bir yasa tasarısının hazırlanmasına.
HIFZI TOPUZ
özel televizyonların kurulraası geçen ay Mur-
doch'un Ankara'da yaptıfı gorüşmelerle yeniden
gündetne geldi. Gazeteler TRT ile Murdoch arasın-
daki flörtün sürdüğünü yazıyorlar. Artık kesinle-
şiyor, bizde de özel televizyonlar kurulacak. Ama
nasıl? Hangi koşullarda? Bu konuda belirli hiçbir
şey yok. TRT kanallanndan biri mi çokuluslu or-
taklıklara kiralanacak, yoksa uzun süredir yeni ka-
nallar kurmak için sabırsızhkla bekleşen özel fır-
malara mı izin verilecek, belediyeler de kendi tele-
vizyonlannı kurabilecekler mi? Hiçbiri belli değil.
lletişim Araştırmaları Demeği İLAD'ın yayım-
ladığı "Yannın Radyo ve Televizyon Düzeni" adlı
kitapta da belirtildiği gibi bu konuda her şeyden ön-
ce bir yasanın hazırlanması gerekir. Ulusal ve ba-
ğımsız radyo ve televizyon yüksek kurulu oluştu-
rulur. lletişimde, hukukla, sosyal politikada uzrnan-
laşmış, deneyimli, bilimsel kafa yapüı ve Ulkede say-
gınlığı olan kişiler arasından üyeler seçilir. Kurul
hem TRT'nin yayın ilkelerini saptar, hem özel tele-
vizyonların, radyoların, uydu yayınlarını ve kablo-
lu şebekelerin. Belediyelerin ve kamusal kuruluş-
ların bu alanda yapacakları çalışmalann sırurlan-
nı da belirtir.
Ulkede yeni kanallara gerek olup olmadığını bu
kurul saptar, yukümlülukler belgesi denen şartna-
meler hazırlar. Kanallar hangi bölgeye yayın yapa-
cak, güçleri ne olacak, prograrnlar nasıl oluşturu-
lacak, kaç saat yayın yapılacak, yerli programlann,
dramalann oranı ne olacak, haber programlanna
ne kadar zaman ayrılacak, eğitsel programlara ne
oranda yer verilecek? Reklam prograrnlannın sü-
resi ne olacak? Bütun bunlar yukümlülukler dos-
yasında saptanır. Böyle bir kanala aday olanlar yiik-
sek kıında başvurarak kendi koşullannı açıklarlar.
Kurul aday fırmaların dosyalarını inceler, ortaklık-
larm nasıl kurulduğunu araştırır, çokuluslu ve ya-
bana ortaklıkların katılımını değerlendirir. Bu fîr-
raaların iletişim alanında tekelleşmelere yönelip yö-
nelmediklerim, öteki medyaJarda ne oranda payla-
nnın bulunduğunu inceler. Bunlar ülke çıkarlarıy-
la bağdaşıyorsa ve yapılacak yayın kamusal yarar-
lar sağlayacak sa adaylardan biri ile bir anlaşma im-
zalanır ve kanala yayın izni verilir.
Başıboş kalamaz
Kurul, ondan sonra da bir gözlemci olarak yayı-
nı sürekli izler. Özellikle yerli programlara aynlması
gereken zamanlara ve reklam sûrelerine uyulup
uyulmadığmı titizlikle araştırır. Bu bir sansür de-
ğildir elbette. Yayın, eğer yukümlülukler belgesin-
deki koşullara uygun olmuyorsa, durdurulur. Ya-
yın izninin geri alınmasına da gidilebilir.
Dışanda bunun örnekleri çok görüldü. Fransa'-
nın en çok izlenen devlet kanalı TF1 sağcılar ikti-
dara gelince satışa çıkartıldı. Kimler aday olmadı
bu kanala? Ünlü basıa patronu Hersant grubu, bü-
yük iş adamı Bouygues, Italya'da buyük televizyon
kanallannın kurucusu ve sahibi Berlusconi, Hac-
hette grubu, Havas grubu, Ingiliz TV ortaküğı Gra-
nada, Amerika'dan Walt Disney fırması, Kanada-
dan Astral-Pathe, çeşitli ülkelerdeki ortaklıklardan
oluşan bir grup (îspanya'dan El-Pais gazetesi, Por-
tekiz'den Express dergisi, tngiltere'den TV South,
Amerika'dan MCA, Brezilya'dan TV Globo). Bü-
yuk Fransız bankalan ve ortaklıkJarı da adayukla-
rını koydular. Dosyalar incelendi, sonunda kanal
Bouygues grubuna bırakıldı. Maxwell bu gnıbun
içinde ancak VolO bir pay elde edebildi.
özel sektörün yönettiği Canal Plus, Beşinci Ka-
nal (LA S), Altıncı Kanal (M6) da böyle kuruldu.
Bu yayın Lznini elde eden ortaklıkların hep karma
olmasına dikkat edildi. Hiçbir fırmanın mutlak bir
egemenlik kunnasına göz yumulrnadı.
örneğin Canal Plus'te en büyiik firma Havas'm
ancak %25 oranında payı var, öteki paylar hep bö-
lüşülmüş. Beşinci Kanal'da Hersant ve Berlusconi1
nin payları ancak %25. Ama Hersant'la Berlusco-
ni anlaştığj zaman onlann sözıi geçiyor. Altıncı Ka-
nal <Fo25'er payla Luksemburg Teledağıtım Ortak-
hğı CLT ile Lyon Sulan ortaklığı yönetiminde. Ama-
ury Basın Grubu ile birçok bankanın da bu kanal-
da ortaklıkJarı var.
Yiiksek kurul, yukümlülukler belgesinde ne gibi
koşullar üzerinde duruyor? tşte bunun bir örneği:
Altıncı Kanal: Yayın günde en az 13 saat olacak;
Ayda 300 saat Fransız yapımı kurgu filmlerine ve
belgesellere aynlacak; ilk yıl programlann %52'si,
ikinci yıl %54'ü, üçüncü yü %67'si, dördüncü yıl
"»68'i, beşinci yü "Voö^u Fransız yapımlanndan olu-
şacak; saat 2O.3O"dan önce fîlm gösterilmeyecek; ya-
yınlann «7
o40'ı müzik programlanna aynlacak, bun-
ların yarısı da Fransız muziğinden oluşacak; haf-v
tada 25 saat gençlere yönelik olacak; reklam suresi
ilk yıl saatte 6 dakikayı, ikinci yıl 9 dakikayı aşma-
yacak; reklam gelirleri toplam gelirin %10'unu geç-
meyecek; gelirlerin %15'i yapımcıhğa, bunun da
%80'i belgesel uretime aynlacak; yılda en az beş
fîlm üretilecek vb...
Yani, özel kanallar kunıluyor, ama bunlara hiç
de öyle mutlak bir özguriiik tanınnmor, hiçbiri ba-
şı boş bırakılmıyor. Koşullara uyulmazsa yayuı-
İa ilgitenen örgıitler, sendikalar, film üreticileri, ga-
zeteci ve yazar dernekleri, rekiamcıiar kıyameti ko-
partıyorlar.
Bizde neler yapılmalı?
Gelelim bizdeki duruma: Radyo Televizyon Yiik-
sek Kurulu (RTYK) Başkanı Sayın Pref. Yılmaz Bii-
ynkersea, bu kurulun "Türkiye Radyo ve Televiz-
yon Kanunu'nun hükümleri ve uluslararası anlaş-
malar göz önüne aünarak özel TV'ye geçiş yollan-
m aradığını ve Türkiye'de demokratik rejim açısın-
dan sağlıklı, sağlam bir hukuksal duzenleme ihti-
yacı üzerine calışmalan sürdurdüğünü" belirtmişti
(Cumhuriyet, 28 Temmuz 1990). Başkan Yardım-
cısı Sayın Ali Baranse) "kurulun bazı birimierinin
dünyadaki özel TV ile ilgili gelişmeleri yakından iz-
lediğini, ama Yüksek Kurul'a yeni bir Radyo-TV ya-
sası hazırlanması yönunde görev verümediğini" söy-
ledi (Cumhuriyet, 19 Ağustos 1990).
ANAP yetkilileri her fırsatta TRT tekelinin kal-
dınlacağını söyluyorlar. Sayın Erdal tnönii ve Sa-
yın Demirel de tekelin kalmasını savunuyorlar.
Peki, yeni duzenleme tasanlan ve yasalar nasıl
hazırlanacak?
Her şeyden önce Radyo ve Televizyon Yüksek Ku-
rulu'nun yeni bir açıdan oluştunılması gerekiyor.
Şimdiki kurul yansız ve bağımsız değildir. Oyeleri-
nin üçunu Bakanlar Kurulu seçer, birini Milli Gü-
venlik Kurulu, sekizini de Cumhurbaşkanı. Aday-
lardan onunu öneren YOK'te ve Atatürk Kultür Dil-
Tkrih Kurumu'nda iktidarın ve Cumhurbaşkaru1
nın ağırhğı vardır. Böyle olunca da RTYK'nın ba-
ğımsızkğı ve yansızlığı söz konusu olamaz.
Yeni bir yasa tasarısının hazırlanmasından önce
bu kurulun bağımsızlığım ve yansızlığını sağlaya-
cak bir düzenlemeye gidilmesi gerekir. Ondan son-
ra sıra gelir özel televizyonlann koşullarını sapta-
yacak yeni bir yasa tasarısının hazırlanmasına.
Bunun yanı sıra muhalefet partilerinin yeni ta-
sarılar oluşturmaları gerekmez mi? Üniversiteler-
den ve mesleksel örgutlerden bu konuda yeni seçe-
nekler (alternatifler) beklenemez mi?
Ya özel televizyon yayınlarını başlatma için uzun
süredir büyük hazırhkJar yapan Ulusai Tetevizyon,
Türkiye Gazetesi, Sabah TV, Karacan TV ve Asil
Nadir Grubu'nun INTV firmaları? Onlann da çe-
şitli önerileri vardır herhalde.
Ama orta yerde somut hiçbir şey yok. Bu konu-
lann artık enine boyuna tartışılması zamanı gelmiş-
tir. Ne Sayın Turgut Özal bu konuda tek başına ka-
rar verebilir ne de ANAP.
Yalnız siyasal değil, kultürel bağunsızlığımızın ko-
runması ve geliştinlmesi söz konusudur. Kamu çı-
karlannı koruyacak önlemler alınmadan, konu
uzun uzun tartışılmadan ne TRT kanallan kirala-
nabilir ne de özel televizyonlar kurulabilir. tcinde
bulunduğumuz liberal-kapitalist Batı dünyasında
özel TV egemense, sosyalist ülkeler de kapılarmı
özel TV girişimlerine açıyorlarsa bizde de öyle ola-
caktır, istesek de istemesek de. Radyo ve TV teke-
lini yaşatmazlar artık. Bunun sonu geldi. Ama ya-
yın hakkı başı boş bırakılamaz. Yayıncılıkta öyle
bir karmaşa ve anarşi ortamına sürükleniriz ki bir
daha altından kalkamayız.
Yeni yayınlar her gun evlerimize girecek, hepimizi
etkileyecek, yeni kamuoyları oluşturacak ve bizleri
bir yerlere surukleyecektir. Zaten binbir akımın, küj-
türun etkisi altmdayız. lyisi de var, kötusu de. Ba-
zı şeyler yozlaşıyor, kultürel çöküntülere yöneliyo-
ruz, Anglo-sakson etkilerle arabesk kültür ve Türk-
îslam sentezi arasında bocalayıp duruyoruz. TV ek-
ranlannda daha neler göreceğirnizi şimdiden hiç bi-
lemeyiz. Bir de uydulardan gelenler var. TRT'yi
özerkliğine kavuşturacağımıza neredeyse taksit tak-
sit elden çıkartacağız.
"Aman, çok dikkatli olalım" demek gereği orta-
da.
EVET/HAYIR
OKTAYAKBAL
Atatürk'ün Gösterdiği
Yolda...
"Görevımız demokrasiyi korumak" diyor Genelkurmay Baş-
kanı "Silahlı kuvvetlerin değışmez hedefı büyük özen ve karar-
lılıkla parlamenter, demokratik ve laik Türkiye Cumhuriyeti'ni ko-
rumaktır"
Bir 30 ağustos daha yaşadık. Çocukluğumun 30 ağustos tö-
renlerıni anımsıyorum. İHele o yıların geçıt törenleri bu gün gibi
gözlerimin önunde. Beyazıt Meydanı'nda yapıbrdı bu geçıt t&-
renleri. Mızraklı süvariler geçerken çok duygulanırdım. Kendi-
lerine uygun bir musikileri vardı. Hızlı hızlı geçerlerdi. Bir aJkış
koparırdık. Dünyanın en güçlü ordusu bılirdik silahlı kuvvetleri-
mızı. Top arabaları, o eski model tanklar, piyadeler, kılıcı omu-
zunda subaylar..
Sayın Orgeneral Torumtay yerınde ve zamanında söyledi bu
sözlerı. Türk askeri, Türk subayı, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin üst
kademesi bir kez daha laıkliğe, demokrasiye, parlamenter dü-
zene bağlılığını bildirmiştir. Atatürk'ün ordusu yalnız dış düşman-
lara karşı değil, bizi içten yıkmak isteyen çirkın, çağdışt eğilim-
lere, niyetlere, gızlı hesaplara karşı da savaşım vermeye hazır-
dır.
Sayın Torumtay'ın uyarısı önemlidir. Gereksiz yere ulkede bir
savaş havasının yaratılması, Bay Turgut Özal'ın ilk günlerde ta-
kındığı savaşçı davranış bütün ülkeyi bir yersiz bunafıma sok-
muştur. Savaşa girdik, giriyoruz kuşkusu bütün yurttaşları sar-
mıştır. Yaşam koşulları böyle bir gergin hava içinde büsbütün
ağırlaşmıştır. Arabistan çöllerıne Mehmetçikleri göndermeye kal-
kışmak, Amerikan ısteklerine boyun eğerek tarihsel komşumuz
Irak'ı kendimize düşman kılmak elbette ki çok yanlış düşünce-
lerdi. Kişiler, en yüce görevlere yazgının etkisiyle gelmiş olan
kişiler de zaman zaman kendilerini yanlış duygulanmalara kap-
tırabılirler. Hele savaş acılarını çekmemiş, hele hele askerlik gö-
revinı bıie Planlama Teşkılatı'nda yaprnış bir kişinin, bir savaşın
ülkemize ne büyük güçlükler getireceğini bilmemesi doğaldır.
Neyse kı TBMM'de akıl ve sağduyu egemen oldu da Bay özal
;
ın 'tek adam' yönetimi bizi bir çıkmaza girmekten kurtardı.
"Uyanık ve kararfıyız. Çünkü ölmez Atatürk'ün gençliğe hita-
bı daima aklımızda ve gönlümüzdedir. Çabalarımız ve değişmez
hedefimız, aziz milletimizin kendi özü olan silahlı kuvvetlerine
beslediğı güven hislerine layık olarak ve Atatürk'ün göstermiş
olduğu yolda, sarsılmaz bir disiplin, yüksek eğıtim ve daha mo-
dern silahlarla azız yurdumuzun güvenliğini sağlamak, bölge-
mizde barış ve güvenliğin teminatı nıteliğini hassasiyetle sürdür-
mek ve büyük bir özen ve kararlılıkla parlamenter, demokratik
ve laik Türkiye Cumhuriyeti'ni korumaktır."
Atatürk'ün gösterdıği yol... Uzun zamandır bu yolda yüründü-
ğünü görmüyorduk. 12 Eylül'cü kadro, Atatürk adını kullanarak
çok yanlış işler yaptı, çok yanlış durumlar yarattı. 12 Eylül son-
rasında gerçekleştirilen bütün karariar, yaratılan sonuçlar, lyi bi-
linmeli ki, gerçek Atatürk ilkelerine aykırıdır. Atatürk Devrimiyte
ilgisizdir. Tam tersine Atatürk'ün yarattığı herşeyi bozmak, yoz-
lastırmaktır.
Atatürk'ün yolu, çağdaş uygarlığa yönelmekti. Banşçılıktı, dev-
rimci atılımları sürdürmektı, halkçılıktı, çağdışı tutumlardan, duy-
gulardan kopmaktı, tam bağımsız bir ülke yaratmaktı. Hangisi
kaldı? Atatürk'ün partisı kapatıldı. Bugün SHP ve DSP bir türlü
gerçek birer parti niteliğine kavuşamıyorlarsa nedeni 12 Eylül-
de alınan kararlardır. CHP'nin hiçbir neden gösterilmeden ka-
patılmasıdır. AP için de aynı yargıya varılabılir. Koskaca Türkiye
devletinde en yaşlı partı yedi yıllık bir geçmişe sahiptir! Bu ola-
cak şey midir?
Atatürk'ün gösterdiği yolda yürüneceğini genelkurmay bas-
kanının 30 ağustos konuşmasında duymak umut vericidir. Türk
Silahlı Kuvvetleri'nin her türlü serüvenci atılımdan uzak kalma
ısteklerinın belirtisidır. Atatürk haklı olmayan bir savaşa girme-
nin cinayet olacağını söylemişti. "İçte banş, dışta barış" sloga-
nı ile haksız savaşlara girmenin yanlışlığı belirtılmiştir. Türk ulu-
su 'yanlış' savaşlara girerek çok şey yitirmiştir. Arap çölleri, Ga-
liçya'lar, Kore'ler nice Anadolu çocuğunun mezarı olmuştur.
Sayın Torumtay'ın sözlerı güven vericidir. Atatürk'ün yolunda
uyanık ve kararlı bir davranışla yürümenin ulusumuzun yararı-
na olduğunu bilmeliyız. Atatarkçülük, her türlü serüvenciliğin kar-
sısındadır.
ISTANBUL
BAROSU
BAŞKANUâl
MESLEKTAŞLARIMIZA
DUYURU
Bilındiği gibi yargı yılı açılışında TBB adına yapılacak konuşma-
yı denetleme girişimleri üzerine, bütün Türkiye barolarının katıla-
cağı ayrı bir açılış törenı düzenlenmiştir.
6 Eylül 1990 gürtü saat 10 45'te Anıtkabir'de başlayacak tören,
saat 13.00'te DTCF Farabı Salonu'nda devam edecektir.
Istanbul Barosu ûyelen bu tören için 5.9.1990 günü saat 24 OO'te
hareket edeceklerdir. Birlikte gidiş dönüşû sağlayabilmek bakımın-
dan, törene katılacak meslektaşlanmızın (4.9 1990) yarın saat
17.00'ye kadar baro merkezine bilgi vermelerı rıca olunur.
İSTANBUL BAROSU BAŞKANLIĞI
SEYHAN SEVGİ
ile
TANER ÖRÜ
cvlendıler.
2.9.1990 TEKİRDAĞ
Otomatik Kapı Sistemleri•••
URAıMRKUıMNOMJ
KOMPUIOIOIMIIKSORME
VEKAMATKAP1AR
KflUZAKTANKUMANOAU
OTOtMTİK GARAJ KAPtSI
Batı Alman menşei, Dorma marka
radar kumandalı otomatik
sürme ve kanat kopılar...
uzaMan kumandalı otomatik gaıaj
ve bahçe kapıtanyla, size soğlanon bu
rahatlığı, yeni ekonomik modeMerimizJe
yoşoyın.
UZAKTANKUMANDAU
BAHÇt KAP®
DORMA
VV.GERMANY
Dorma konionınu
D
G İ N E l D İ S T R İ B Ü T Ö R
CUHAOAROĞUJ
9 SAVAV ^E T CARET AS
~_ • vei Mah Bengu Cad No 41 80340 Şışlı - Istanbul
Tel 13241 08(12ta»U10546<«ıal|HC 335.8K23S«Slı
Td«« 27528 Cualtr Tekrfax 1410234
Ölumunün birinci yıldonümünde,
devrimci-demokrat öğretmen
hareketine omuz veren onurlu
mücadelesiyle bizlere örnek olan Uşak
TÖB-DER Başkanı dostumuz,
arkadaşımız
ZEKİ DÜMEN'İ
saygıyla aruyoruz.
ECtT-DER Uşak Şubesi
AMYORUZ
Değerli eğitimci, sevgili dostumuz,
MEF, Dershanesi öğretmeni
CENGİZ URKAN'ı
aramızdan aynlışının birinci yılında
saygıyla aruyoruz
MEF (Modern Eğitim Fen) Dershanesi
Genel Müdürlüğü
KARAKÖY MEYDANINDAKI
BU ANfrSAL İŞ MERKEZİ ve BANKA BINASI
TOPTAN veya KAT KAT
Tokatlıyan İş Hanı
Kat: 2 No: 2 Beyoğlu
Telefonlar 144 44 06 - 149 30 54 Fax: 145 62 74
OKURLARA.
OKAYGÖNENSİN
Gazeteci Kimden Yana?
eüyük u/uslararası kriz dönemlerinde, her ulkede
gazeteciler aynı sorunla karşı karşıya kalıyorlar.
Ulkede yönetim sorumluluğunu taşıyan siyasiler,
aldıkları her karara gazetecilerin destek olmasını
istiyoriar; bunu sağlayamadıklan anda da değişmez
suçlamalar başlıyor ve iş "vatana ihanet" iddialarına
kadar gidiyor. "Ulusal çıkar" kavramı, gazeteciyi kendi
politikasının propagandacısı gibi görmek isteyen her
siyasinin arkasına gizlendiği kutsal kavram olarak bol
bol yineleniyor. Gazeteci, siyasinin "sadık
propagandacısı" konumundan kaçındıkça "ulusal
çıkarlara zarar vermek" suçlamasıyla karşı karşıya
kalıyor.
Büyük uluslararası kriz dönemlerinde her
ulkede siyasiler gazetecileri birer "hûkümet sözcüsü"
gibi görmek isterler, aksi durumda ceplerinden en ağır
suçlamaları çıkarıverirler, 'İalancanın oyununa gelmek",
"satılmış kalem olmak" gibi. Aynı yöntemi sık sık büyük
parasal güçlerin üstûne oturanlar da kullanmaya
çalışmaktadırlar; onlann işlerine gelen haberi yazan
gazeteci "vatansever"dir, işlerine gelmeyen bir haberi
yazan ise "satılmış"tır. Siyasal ve parasal iktidar
sahiplerinin her zor durumlarında başvurdukları bu
yönteme karşı gazeteciler ne yapmalı?
ABD'nin Washington Post gazetesinin makale
sayfasının uzun yıllardır yönetmenliğini yapan Meg
Greenfield, Körfez kriziyle birlikte bir kez daha bu
sorunu yaşayan Amerikalı gazetecilerin (ve tüm
gazetecilerin) konumunu tartışan bir yazı yayımladı.
Greenfield, deneyimli ve bilinçli bir gazeteci olarak
temel bir meslek doğrusundan yola çıkıyor: Gazeteciler
haberlerini hükümet politikasının ajanlarının,
propagandacılannın ya da hükümet sözcülerinin
haberleri gibi yazamazlar ve yazmamalıdıriar.
Dolayısıyla gazeteci "kendi göreviyle hükümetin görevi
arasında aynm yapmaya özen göstermek zorundadırf
Greenfield, ülkesinde 20 yıl önce geçen bir olayı
aktarıyor. Vietnam Savaşı'nın en s/cak günlerinde
dönemin Dışişleri Bakanı Dean Rusk, gazetecilere
"background" bilgi vermek üzere bir toplantı
düzenlemiştir. Bir gazeteci, sorulanyla Rusk'ı fena
halde sıkıştınr, zor durumdaki politikacı en sonunda bir
soruya başka bir soruyla yanıt verir: "Siz kimden
yanasınız?" Sorunun yanıtı açık ve basit: Gerçekten,
doğrudan ve haberciliğimizi yapmak, gazetecilik
işlevimizl yerine getirmekten yanayız.
Gazeteci, bir yanda işlevinin gereği "eleştirir"; diğer
yandan da "insandır", vatanı vardır, ailesi vardır.
Greenfield, gazetecinin yapısındaki "eleştiri" özelliğinin
yönelebileceği yanlış yolu söyte özetl'ıyor: "Gazetecinin
eleştiri işlevi, sürekli muhaiif olmak ya da yönetimi
sürekli yanlış yapmakla suçlamak gibi, gazeteciye
güveniliriiğini kaybettırebilecek bir tutumla
karıştınlmamalıdır. Bu durumlarda gazeteci bir yanlış
bulma hevesiyle küçük ve önemsiz aynntılara takılır ve
işîn önemli yanını kaçınr... Oysa gerektiğinde sınırsız
kuşkuculuğumuzun üstüne çıkabilmeyi, başarıyı, doğru
düşünce ya da davranışı yeri geldiğinde fark etmeyi
bilmeliyiz. Ama bunu sevilmek için değil, doğru haber
verici olmak için yapmalıyız."
Ya gazetecinin "insan" yanı?
"Herkes gibi gazetecilerin de orduda akrabalan,
yakınlan vardır, herkes gibi vergi öderler, çocuklanna iyi
bir gelecek hazıriamaya çalışırlar, bombalar patlamaya
başlayınca herkes kadar kendi hayatları için
endişelenirier. Hatta kendi ülkeleri, yöneticileri ve
vatandaşlaŞna en iyi şeyleri temenni etme
eğilimindeairier. Bu suç mudur? Gazetecilik niteliğinden
yoksun olmak mıdır? Tabii ki değil. Sorun, bu
duygulanmızın bizi sormamız gereken rahatsız edici
sorulardan aiıkoymamasıdır, gerçeğe yönelmemizi ve
hükümetlerin enselerinde boza pişirmemizi
engellememesidir... Bazen bir haberi adilce verebilmek
için yanlış anlaşılmayı ya da sevilmemeyi göze almak
gerekebilir... Bunlar hiçbir zaman 'karşı tarafta olmak
1
değildir-
Hiçbir siyasal güç ya da parasal güç sahibi, başı
sıkıştığında gazetecileri "karşı tarafta" göstermeye
çalışmasın.
"Bir insan yaşadı bu dünyada
dopdolu/insanca.
Nasıl yaşayıp nasıl öldüğünü
bilenler bildi ancak.
Kimseden alkış beklemedi yaptıklanna.
Biriktirdi umutlannı bir bir
bir karınca sabrıyla.
ADNAIV DAĞISTAN
1964-1989
tnsanlık için yaptıklanna saygıyla...
EŞt DÖNE DAĞISTAN ve
ARKADAŞLARI
BÜTÜN ÖĞRETMENLER
İngillz, Profesyonel ve Deneyimlt
Kurstarm başlama tarihleri:
Gündüz; 4 Eylül Akşam: 3 Eylül
Hafta Sonu: 8 Eylül
Rumdl Cod. 92/4, Osmonbey 147 09 «3 152 82 7*
Ankara: Setan* Cad. 8 Kat. 5. Kıztay 135 30 94 135 23 97 rum
onuş