23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/6 DİZİ-RÖPORTAJ V E I N 24 EYLÜL 1990 N ERMİN A 8 A DA N-UNA 1 Bir taraftan Islamcı baskılar, diğer taraftan devlet eliyle geliştirilenpoliîikalar, gelenekselstatüleri korumaya yönelik Pakistanlıkadınınişizor— 2 — Köktendinci tslamcı yaşamı egemen kılma mücadelesi her yerde kadının toplumsal konu- mu ve kadına tarunacak haklar etrafında yapılan tartışma, ya- sal düzenlemeler ve uygulama ile başlamaktadır. Bunun en ye- ni öraeklerinden biri Cezayir'- de yapılan değişikliklerdir. Se- çimlerden önce hoşgörü ile ha- reket edeceklerini ilan etmiş olan Ulusal İslam Cephesi (FİS), haziran 199O'da yerel se- çimlerde "% 5O'ye yakın elde et- miş olduklan seçmen desteğin- den güç alarak, a) Kız erkek öğ- rencilerin okullarda aynı sırayı paylaşmalarını, b) Bir tur Arap pop müziği olan "RaT'nin ça- lınmasını, c) Düğün ve eğlence- lerde göbek dansının yapılması- m yasaklamıştır. İkinci hedef olarak karma okulların kapatıl- ması yer almaktadır. Bu uygu- lamaların etkisi ile halk şimdi- den kadın ve erkeklere göre ay- nlmış plajlarda denize girmeye başlamıştır. Bu arada örtünen kadınlarda göze çarpan bir ar- tış görülmektedir. Egemenlik Allah'ındır lster bugiın Cezayir, dün Mı- sır, daha onceleri Iran ve Pakis- tan olsun, her yerde kadının toplumsal konumu, köktendinci lslamcı akımın çağdaşlaşmaya, laikliğe karşı cephe almasında en kolay anlaşılır bir mesaj, bir ileti, şdşmaz bir gösterge olmuş- tur. Bunun temelinde şu anafi- kir yatmaktadır: Islamda ege- menlik ve yasama yetkisi "Tan- n"ya aittir. Dolayısıyla "Ege- menlik kayıtsız şartsız ulıısnn değil, Allah'ın"dır kuralı geçer- lidir. Devlet-birey ilişkilerinde özgürlüklerin sının îslami ilke- lerdir. Devlet-birey ilişkilerinde devletin karşısında korunması gereken "birey" anlayışı söz ko- nusu değildir. Hem bireyin, hem devletin korunması, Isla- mın korunması ve doğru uygu- lanması ile gerçekieşecektir. Bireyler arasındaki ilişki ve haklar "şeriat" denilen ve kay- nağı ilahi buyruk olan kurallar dizininde düzenlenmiştir. Bun- lar tartışılamaz, sadece uygula- nır. Köktendinci tslamcı akımın taraftarları devletin başlıca or- ganlarını ya veraset yolu ile mo- narşik bir temele oturturlar. (Suudi Arabistan, Kuveyt, Arap Emirlikleri'nde olduğu gibi) ya da halkın siyasal tercihine dayah seçim yolu ile belirlerler. Her iki halde kurulan duzenin demok- ratik bir nitelik taşıması müm- kün değildir, çünkü İslami dev- leti oluşturan organlar iktidar- larını halkın tercihinden değil, Kuran'dan alırlar. Kutsal kıtap- la eşdeğer farkJı bir siyasal prog- ramın ya da düşüncelerin kabu- lüne yer yoktur. İşte bu neden- ledir ki köktendinci Islamcılar için uluslararası kurallar da, ev- rensel insan hakları bildirisi de geçerli olmayan "batü" belge- lerdir. Köktendinci Islamcılann ger- çekleştirmeye çaiıştıkları İslami toplumun temel ilkeleri ise iba- "Kamusal = Evin dısı"ndadır. Cinslerin ayrılması ilkesi böyle- ce cinsel ahlak sistemini de be-- lirlemiş oluyor. Islamda, diğer insan toplulukiann hemen hep- sinde karşımıza çıkan ataerkil- lik (patriarchy), sosyolojik ka- rakterinin ötesinde dinsel, "zo- nınlu ve tartışma gotiirmeyen bir varlık kazanmaktadır." III— îslam düşüncesi kadının sosyal ve siyasal yaşama katıl- masını değişik ölçüler içinde de- ğerlendirmektedir. Buna göre geleneksel İslam, kadının kamu yaşamma kanşmasım imkân öl- çüsünde engeUemekte, reform- cu İslam bu katılmayı belli ko- şullara bağlamakta, köktendinci islam ise bu katılmayı misyo- nerlik yapmak, "dava"yı tanıt- ulusa özgü devleti banndırma zorunluluğunu vurgularken Müslüman kadınlann bugüne dek keşfedilmemiş çok önemli bir siyasal güç kaynagı temsil et- tiklerini ileri sürmüştü. Cinnah hemen her konuşmasında kadın haklannı desteklemiş, Müslü- man kadınlanna yapılan baskı, sömürü ve aşağılamayı şiddetle kınamıştır. Sık sık hatırlanan bir konuşmasında 1944'te Aligarh 1 da erkek yandaşlanna şöyle ses- lenmişti: "Kadınlannızı evinizin dört dnvan içinde hapis etmeniz in- sanhga karşı işlenmiş bir snçtur! Kadınlannızı yaşamın her kesi- minde bir arkadaş gibi yanınız- dan ayınnaırolısıııız!"^} Simgesel bir jest olarak kız- tasfiyesi işlemlerinin sonucu Hindistan'ın iki devleti oluştur- mak üzere bölünmesine karar verilince Pakistan, 1947 ağusto- sunda diinya devletleri ailesine karıştı. Yeni devletin karşılastığı siya- sal ve ekonomik sorunlann çö- zümünü güçleştiren etkenlerin basında siyaset sahnesine çıkan Ortodoks ulema olmuştur. Ba- ğunsızlığın ilanından önce fikir aynlığma düşen politikacı/din adamlan gnıbu bu anlaşmazlı- gı bağımsızlığın ilanından son- ra da sürdürmüşlerdir. Böylece iktidar/muhalefet diyaloğu da- ha baştan itibaren ivme kazan- mıştı. Bu diyalog, daha doğru- su tartışmanın özünU ise İslam dininin yükleneceği rol ve kadı- mamışlardı. Kuruculann kafa- sında MüslümanJann çoğunluk- ta olduğu ve dinlerin gerekleri- ni serbestçe yerine getirebilecek- leri bir ülke tasavvuru yatıyor- du. Ulemanın görüsü ise baştan itibaren farklı idL Onlar ocak 1951'de Lahore"da toplandıkla- n bir kongrede İslam devletinin ilkelerinin Pakistan'ın anayasa- sma geçirilmesini talep etmişler- di. Buna göre a) Egemenlik mutlak olarak Allah'ındır, b) Tüm yasalann temeli Kuran'drr, c) Eyaletlerin hiçbir İslam yasa- sını iptal etmeye haklan yoktur, d) tslamla bağdaşmayan hiçbir ideolojinin yaygmlaştanlmasına izin verilmemelidir. Cinnah'ın en gttçlü muhalifi, önermişti( 2 '. Ortodoks ulemanın siyasal gücü 1956 anayasa hazırhklan sırasında ortaya çıkmıştı. Bu grubun baskısı ile devletin res- mi adı "Pakistan İslam CumhoriyetT olmuş, aynca ule- maya parlamentoda seçime da- yalı olmayan, istisari bir görev verilmişti( 3 >. Bununla beraber köktendin- ci İslam akımı önemli istekleri- ni ancak Ziya-Ül Hak'ın döne- minde gerçekleştirme fırsatı bul- muştur. Ulema Peygamberi izle- yen ilk elü yüı simgeleyen bir be- timleme ile "Nizamül Mustafa" döneminde, tüm isteklerini ya- salaştırma olanağına ka- vuşmuştu. İlk anayasanın kabulünden akistan devletinin kurucusu Cinnah, Müslüman kadınlanna yapılan baskı, sömürü ve aşağılamayı şiddetle kınamış ve 'kadınlarınızı evinizin dört duvarı içinde hapis etmeniz, insanlığa karşı işlenmiş bir suçtur!' demişti. Ul1 lemanın görüsü ise tamamen farklıydı. Onlar islam devletinin ilkelerinin Pakistan'ın anayasasına geçirilmesini talep ediyorlar, egemenliğin mutlak şekilde Allah'a ait olduğunu söylüyorlardı. det hakkı dışında cinslerin farklı ve eşitsiz statülerine dayanmak- tadır. Haklar arasında yapılan farklılaşma şu üç temel düşün- ceden esinlenmektedir. I— Islama göre kadın ve er- kek, yaradılışlan gereği, farklı biyolojik, psikolojik, sosyolojik özelliklere sahiptirler. Dolayı- sıyla cinsler aynı ve özdeş işlev- ler yapamazlar. Bu anlayışı be- nimseyenlere göre "cinsiyete da- yalı işbolumü dogal, mutlak ve degişmez bir karakter taşır." II— İslam, bireylerin mutlu- luğu için cinslerin kendilerine özgü, ayn yasam alanlannın ya- ratılmasmın gereğine inanır. Bu- na göre kadının yaşam alanı "Özel = Evin içi", erkeğın ise mak amacı ile fazlası ile destek- lemektedir. Ancak hangi yonım kabul edilirse edilsin, kadının erkeklerden farksız olarak, ko- şulsuz ve sınırsız olarak toplum- sal yasama katılma hakkına sa- hip olması lslamcı düşünceye uygun düşmez. Pakistan'da kadının konumu Pakistan devletinin kurucusu Cinoah, bağunsız bir devlet kur- ma önerisini Lahore'da savun- duğu zaman sadece dönemin Hindistan'ında yaşayan Müslü- man erkeklerine hitap etmemiş- ti. Ayn toplumsal gelenek, fel- sefe ve edebiyatına sahip Hin- dıstan yarım kıtasında iki ayn kardeşi Mahatma Fatima Cin- nata'ı nereye giderse gitsin yanın- dan ayırmamıştır. Cinnah, Pa- kistan devletinin temelini oluş- turan Müslüman Birliği'ni ku- rarken, her büyuk kentte bir ka- dın şubesinin kurulmasım ısrar- la desteklemiştir. Pakistan dev- letini kurma hareketi yayılmaya başladıkça, Müslüman nüfus ikiye aynlmıştı. Bu akıma en fazla karşı koyanlar ulema ile ls- lamcı siyasi partilerin sağa ka- nadı olmuştur. Onlar için İslam milliyetçiliği İslam dini ile bağ- daşmaz, zira bu takdirde "üm- met"i yaratma amacı kaybol- maktadır. tkinci Dünya Savaşı'ndan sonra Ingiliz sömürgeciliğinin nın toplumdaki yeri konulan oluşturmuştu. Cinnah teokratik olmayan bir Pakistan'ın düşünü kurmuştu. İlk başbakan Luyakat Ali Han da almış olduğu IngiJiz eğiıimi- nin etkisi ile Anglosakson libe- ral ve demokratik düşünceyi yansıtan siyasal bir sistemi yer- leştirmeyi amaçlıyordu. Liyakat Han da kadınlann özgürleşme- sinin gereğine, insan haysiyeti ve hoşgöruyü esas alan bir anlayı- şın tslam'la bağdaşabileceğine inanmıştı. Cinnah ile birlikte o dönemin iktidardaki politikacı- lan yeni devletin niteliği nedeni ile Islam ilkelerine eöreli bir yer vermişlerdi. Onlar islam huku- kunu egemen kılmayı tasarla- Merlana Maudodi, partisinin lslam'm konıyucusu olduğunu ilan ederek İslam devrimi yolu ile iktidara gelmek istediğini da- ha 1947'de ilan etmişti. 1951 ve 1953'te ilan etmiş olduğu prog- ramda oy hakkının tüm erkek- lere, fakat sadece öğrenim gör- müş kadınlara verilmesini, ka- dınlann erkeklerle temasta bu- lunduklan hiçbir kamu görevi- ne tayin edilmemeleri, başta devlet başkanlığı olmak üzere önemli kamu görevlerine ancak dindar ve öğrenim görmüş er- keklerin getirilmesi ilkelerine yer vermisti. Maududi aynca kadın- lan ilgilendiren yasalar konu- sunda sadece kadınlardan olu- şan bir meclisin kurulmasım da sonra Pakistan'ın siyaset sahne- sinde önemli degisiklikler cere- yan etmişti. Bağımsızhğın ila- mnda iktidar geniş tabanlı he- terojen bir grup tarafından pay- laşılmıştı. Oysa on yıl sonra ik- tidar yeni güçlenen ulusal komprador burjuvazisi ile si- vil/askeri bürokrasinin eline geçmişti. Bu yeni seçkinler sade- ae Pakistan'ın kalkınma ve mo- demleştirme konulanna öncelik tamyıp, tslama ilişkin tartışma- lan göz ardı etmişlerdi. Dolayı- sıyla eski siyasal lider kadrolan ile öteden beri muhalefette bu- lunan dinci partiler bir ittifak kunıp yeniden mücadeleye baş- lamışlardı. 1958'de muhalefetın giriştiği demokratik kıpırdamşlar ilk as- keri darbeye yol açmıştı. Aske- ri bürokrasiyi temsil eden Gene- ral Muhammed Eyiip Han siya- sal kurumlaşmayı donduran bir darbe ile tüm siyasi partilerin fa- alivetini durdurmuştu. On iki yıl süren bu ilk askeri diktatörlük sırasında (1958-69) Eyüp Han, Islam'ı kendine uygun düşen si- yasal amaçlar için kullanmıştır. Köktendinci ulemayı toplumun "gerici ve böliicü" öğeleri ola- rak nitelendirdi. Birçok din ada- rrunı, bu arada Mevlana Mau- dudi'yi hapse attırdı. Ordunun ust kademelerini is- gal eden subaylann çoğu Ingil- tere'nin ünlü Sandhurst Askeri Akademisi'nde öğrenim gör- müş, Ingüiz-Hint ordu geleneği- ne göre eğitilmışlerdi. Ust kade- me sivil burokratlar benzer şe- kilde "Baülaşmıs Mtt$liimaa n sayılıyorlardı. Kendilerini ileri- ci ve pragmatist olarak tanıtı- yorlardı. özellikle Eyüp Han ls- lamolara karşı büyük bir husu- met besliyordu. Bu nedenle ka- mu yasanunda otoriter egilimler beslemesine karşın ulkenin kal- kınması uğruna kadınlann sta- tüsünün değistirilmesine taraf- tar olmuştu. Nitekim 1961 tarih- li Aile Hukuku kararnameleri yolu ile çok kanlılık (poligami) lağvedilmemekle beraber güçleş- tirilmiş, erkek ve kadına eşit bo- şanma haklan tanmmış, nikâh- ların tescili koşulu getirilmiş, kulann evlenme yaşı 16'ya çıka- nlmjş, eşinin onayını almadan evlenen erkeğe bir yıl kadar ha- pis ya da para cezası getirilmiş- tiW. Ancak bütün bu yasal düzen- lemeler aslında aldatıa idi. Zi- ra 1965 seçimlerinde Cinnah'ın kızkardeşi Fatima, Birleşik Mu- halefet Partileri (COP) tarafın- dan devlet başkanlığına aday gösterilince, Eyüp Han bu aday- lığın, -kadjn olması nedeni ile— tslam'a ters düştüğünü ilan et- mekten geri kalmamıştır. (1) Aınrar SYED: ] tto ıad NıüoMİ SolMvitj Lakon, V»Bga«ni Books Ud-, 1984. S. 4İ (2) A m ı , SYED, op. dt. S. 61 <3) »56 W ) M B putaneattr Mr t «t crkcklor cşft crf kakkı ^ (4) Gankzi and Ruhid (Ed.), ttkktam The Roots of DtcttlonUp, Loodon, Zed Press, 1983. S. 51 Yaru: Zira-ttl Hak D E V L E T V E K A D IN Kadınlar 'hayır'diyor S Ü K R A 7ST K E T E N C önümuzdeki gunlerde yuka- ndaki başlık altında bazı gaze- te ilanları göreceğiz. Bir grup kadın dernekleri, kültür evleri ve tek tek kadınlann imzasını taşı- yan ortak duyurularda, son hü- kümet girişimleri protesto edili- yor. Hükümetin alelacele gün- deme getirdiği "Aile Araştırma Kunımu" ve "Kadının Statiisü ve Sonınlan Başkanlığı" kurul- ması girişimlerine ilişkin karşı görüşler şoyle özetleniyor: "Hiikümet girişimlerini pro- testo ediyonız. Çünku bu karar- nameler, kadının ev dışında ça- üşmasının ve değişen geleneksel rolunün 'Musluman-Turk' aiie vapısını bozduğu, kadının koca- sını dinlemez olduğu gerekçesi ve 'milli kültur, milli gorüş' doğ- rultusunda aileyi giiçlendirmek amacıyla hazırlanmıştır. Çünkü bu kararnameler, biz kadınlan tümüyle eve kapatma- yı, zaten eşitsiz olan durumu- muzu tam anlamıyla kölelik ha- line getinneyi, kadının ve aile- nin durumunu bugunkii konu- mundan da geriye çekmeyi, Bağunsız kadın hareketini, kadın dernek ve kuruluşlannı 'milli göruş' doğrultusunda de- netleme>i ve sonunda tamamen yok etmeyi amaçlıyor. Bizler, cinsiyetçi, ırkçı ve anti- laik bir anlayışla ele alınmış ve dolayısı ile anayasanın temel il- kderine, kadınlara karşı her tur- lü ayrımcüığın önlcnmesi sozleş- mesine aykırı olan bu kararna- meleri Meclis'in onayı ile yasa haline gelmeden once tüm ka- dınlan ve konuya duyarlı tüm kişi ve knnıluşlan dayanışmaya cagınyoruz." Geniş kapsamlı yapılması amaçlanan kadın örgütlerinin bu çağnsı belki de gazetelerde yayımlanamadan, karşı çıkılan yasal değişiklikler Meclis'ten geçmiş olacak. Yasa değişiklik- lerinin Plan ve Bütçe Komisyo- nu'nda görüşulmesinde hukü- met sözcüluğunu yapan Çalışma Bakam İmren Aykut'un bazı ka- dın örgütleri yöneticilerine ver- diği bilgiye göre son şeklini al- Siyasi iktidann kadın hareketlerini denetleme hedefine yönelik yasa tasarısında 'Milletlerarası kuruluşlara üye olan gönüllü kadın kuruluşları ve derneklerinin milli değerler doğrultusunda yönlendirilmesini sağlamak' da amaçlardan biri. Bir siyasi iktidar üniversitelerden, dernekler ve yerel yönetimlere kadar uzanan kadın hareketleri ve örgütlenmelerine başka nasıl doğrudan müdahale yetkisi alabilir acaba? mış yasa tasarılan, artık Meclis- te hiçbir engelle karşılaşmadan ve en yakın tarüıte geçecek. Ça- lışma Bakam Aykut'un yine te- lefonla verdiği bilgilere göre özel çabaları ve erkeklerle yoğun mücadelesi sonucu kadınlann karşı çıktıklan 422 sayılı kanun hükmünde kararnamede bazı önemli değişiklikler sağlanmış. Biz söz konusu kararname ile Sayın Imren Aykut'un Plan ve Bütçe Komisyonu'nda düzelttir- diğini söylediği yasalaşacak son metni karşılaştırdık. Maddelerin yerleri değiştirilerek kadınlar ve kadın örgütlenmeleri için özgür- lük bakımından, haklann kul- lanılması anlamında sakıncalı görülen butün önemli bolümle- rin, biraz daha içerikleri ağrrlaş- tınlarak, hatta aynen kaldığını saptadık. Evet bir önemli değişiklik de bulduk! Kararnamedeki "milli göriiş" Meclis'te yasalaşmak üzere hazır bekleyen son metîn- de "milli değerler" olmuş. Tabii ki kadınlara yaklaşımda anlayış değişikliğinden değil, Refah Partisi ideolojisi çağnşımını or- tadan kaldırmak için. Siyasi iktidann kadın hareket- lerini denetleme hedefine yöne- lik, Sayın İmren Aykut'a göre düzeltilmiş yasa tasansının ilgi- li bazı önemli maddeleri aynen şöyle: "• Kadına ilişkin faaliyetle et- kinlik kazandırmak için, başta yerel yönetimler olmak üzere ya- pılan eğitim faaliyetlerini izle- mek, denetlemek. yonlendinnek ve kadının statüsu ve sonınlan ile ilgili kamuovu yaratmak, • Universitelerin ilgili birim- lerinde kadın statusü ve sorun- lan konusunda yapılan araştır- ma ve çalışmalar hakkında ge- nel müdürlöğün bilgi almasını sağlamak, • Milletlerarası kunılnşlara üye olan gönüllü kadın kuruluş- lan ve derneklerin milli değer- ler doğrultusunda yönlendiril- mesini sağlamak..." Bir siyasi iktidar, üniversite- lerden dernekler ve yerel yöne- timlere kadar uzanan kadın ha- reketleri ve örgütlenmelerine başka nasıl doğrudan müdaha- le yetkisi alabilir acaba? Kadın hareketlerinin girişim- leri ile geçen ilkbaharda yasalaş- ması engellenerek geri çekilen, ancak dikkatlerin savaş olasılı- ğına yöneldiği ve SHP'nin de iç çatışma içinde olduğu bir or- tamda yasalaşma aşamasma ge- tirilen tasanya, sadece bağımsız kadın hareketleri değil, Türk Kadımm Güçlendirme Vakfı dı- şında kalan gelenekçi bilinen ka- dın örgütlenmeleri dahi karşı çı- kıyor. Kadın örgütlerinin bağım- sızhğının siyasi iktidar tarafın- dan ortadan kaldırılmak isten- diği vurgulanıyor. Istanbul Üniversitesi Kadın Sonınlan Araştırma ve Uygula- ma Merkezi'nin, belli başh ge- leneksel kadın örgütlenmeleri ile kadın hareketi içinde yeri olan tek tek kadınlan bir araya geti- ren toplantılarında ortaİc imza- ya açılan genel kaygılar şöyle özetleniyor: "Tasannın aynen yasalaşma- sı Türk devletinin uluslararası taahhütlerine aykın olduğu gi- bi, yasa, Dernekler Kanunu ile universitelerin ve belediyelerin özerkliği ilkeleri) le çelişecek hü- kümler taşıyacaktır. 'Oluşturulan milli değerler1 uygulayKinm vorumuna acık oi- duğu için çok tehlikeli boyullar taşıyan bir kavramı ifade etmek- tedir. Aynca derneklerin milli düşünce doğrultusunda yonlen- dirilmesi, Turkiye'nin 24.7.1985 tarihinde onayladığı 'Kadınlara karşı her türlü ayrımcılığın kaldınlması' hakkındaki Birleş- miş Milletler Sözleşmesi'nin ön- görduğu onlem ve uygulamalar- la tamamen çelişki halindedir. Hem lafzı hem de ruhu itibany- la sözleşme hükümlerine aykın." Yaru: DPT raporu ve kadma kanşı aüc Komisyondaki SHP sözcüsü Keleş: Asıl amaç, türbanı serbest bıraktırmakPartisinin iç çatışmaları nedeniyle konuya gereken duyarlılığı gösteremediğini ve olumlu hiçbir katkı sağlayamadıklarını söyleyen SHP'li Birgen Keleş, Kadın Statüsü ve Sorunlan Genel Müdürlüğü'nün kurulmasının, türbana kılıf olarak kullanıldığım söylüyor. Siyasi iktidar üniversitelerde türbanı serbest bırakan, başta yerel yönetimler her tür kadın örgütlenmesinin milli düşünce doğrultusunda denetimine ola- nak tanıyan yasa değişiklikle- rini Bütçe ve Plan Komisyo- nu'ndan öylesine sessiz ve başa- nh geçirdi ki ilgili çevreler ara- dan iki hafta gibi bir zaman dilimi geçtikten sonra konuyu yeni yeni öğreniyor. Tabii, bu tabloda ana muhalefet partile- rinden DYP'nin sessiz kalışı ile SHP'nin iç kavgadan başka bir konuyu göremez oluşunun pa- yı çok büyük. Oysa Bütçe ve Plan Komis- yonu'ndan tasarılann geçişi aşamasında, yoğun tartışmalar yapıldı. SHP'nin komisyonda- ki sözcüsü Birgen Keleş de ge- leneksel muhalefet ve karşı gö- ruşleri dile getirdiği gibi kadın örgütlerinin de savunduklan yasa değişiklik önerilerini gün- deme getirdi. Ve tabii ki, Bil- gen Keleş'in verdiği bilgiye göre başta hukümet sözcüsü İmren Aykut'un şiddetli savunusu ile metinler hükümetin istemleri ve hazırhklan doğrultusunda aynen geçti. Partisinin iç çatışması nede- ni ile konuya gereken duyarlı- lığı gösteremediğini, ancak Bütçe Komisyonu'nda üzerleri- ne düşen görevi yaptıklarını, ancak olumlu hiçbir katkı sağ- layamadıklannı anlatan Keleş, Kadın Statusu ve Sorunları Ge- nel Müdürlüğü'nün kurulması- nın turbana kılıf olarak kulla- nıldığım söylüyor. Hükümetin asıl amacının laikliği savunan kamuoyunun dikkatinden ka- çırarak dinci radikal akımlann istemleri doğrultusunda türban sorununu çozümlemek olduğu- nu vurgulayarak özetle şoyle diyor: "Komisyonda söz alarak YÖK yasasında yapılmak iste- nen değişikliğin Atatürk ilke ve devrimierine, anayasaya aykı- rı olduğunu, üniversitelerdeki kıyafet konusunda Anayasa Mahkemesi ve Danıştay'ın ver- miş olduğu kararlar ile de çe- lişüğini anlatmaya çalıştık. An- cak bildiklerini okudular. Kadın Statüsü ve Sorunlan Genel Müdürlüğü ile ilgili ka- rarname değişikliği için de üç değişiklik önergesi getirdik. Özellikle kadın dernekleri ve yerel yönetimlerin kadınlara yönelik örgütlenmelerine siya- si iktidann müdahalesini geti- ren, üniversitelerdeki çalışma- ların bağımsızlığını ortadan kaldıracak hükümlerin çıkanl- masını istedik. Ojnergelerimirin tümü ret edildi. İmren Aykul'- un lehte düzeltmeler yapıldığı bilgilendinnesi tümü ile gerçek dışı. Aksine kararname deği- şikliğindeki paragraf yerleri ve ifadeler değiştirilerek sakınca- lı ilkeler aynen, hatta bir ölçü- de ağırlaştırılarak korunmuş oldu."
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle