Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/6 DİZİ-RÖPORTAJ
V E I N
24 EYLÜL 1990
N ERMİN A 8 A DA N-UNA 1
Bir taraftan Islamcı baskılar, diğer taraftan devlet eliyle geliştirilenpoliîikalar, gelenekselstatüleri korumaya yönelik
Pakistanlıkadınınişizor— 2 —
Köktendinci tslamcı yaşamı
egemen kılma mücadelesi her
yerde kadının toplumsal konu-
mu ve kadına tarunacak haklar
etrafında yapılan tartışma, ya-
sal düzenlemeler ve uygulama
ile başlamaktadır. Bunun en ye-
ni öraeklerinden biri Cezayir'-
de yapılan değişikliklerdir. Se-
çimlerden önce hoşgörü ile ha-
reket edeceklerini ilan etmiş
olan Ulusal İslam Cephesi
(FİS), haziran 199O'da yerel se-
çimlerde "% 5O'ye yakın elde et-
miş olduklan seçmen desteğin-
den güç alarak, a) Kız erkek öğ-
rencilerin okullarda aynı sırayı
paylaşmalarını, b) Bir tur Arap
pop müziği olan "RaT'nin ça-
lınmasını, c) Düğün ve eğlence-
lerde göbek dansının yapılması-
m yasaklamıştır. İkinci hedef
olarak karma okulların kapatıl-
ması yer almaktadır. Bu uygu-
lamaların etkisi ile halk şimdi-
den kadın ve erkeklere göre ay-
nlmış plajlarda denize girmeye
başlamıştır. Bu arada örtünen
kadınlarda göze çarpan bir ar-
tış görülmektedir.
Egemenlik Allah'ındır
lster bugiın Cezayir, dün Mı-
sır, daha onceleri Iran ve Pakis-
tan olsun, her yerde kadının
toplumsal konumu, köktendinci
lslamcı akımın çağdaşlaşmaya,
laikliğe karşı cephe almasında
en kolay anlaşılır bir mesaj, bir
ileti, şdşmaz bir gösterge olmuş-
tur. Bunun temelinde şu anafi-
kir yatmaktadır: Islamda ege-
menlik ve yasama yetkisi "Tan-
n"ya aittir. Dolayısıyla "Ege-
menlik kayıtsız şartsız ulıısnn
değil, Allah'ın"dır kuralı geçer-
lidir. Devlet-birey ilişkilerinde
özgürlüklerin sının îslami ilke-
lerdir. Devlet-birey ilişkilerinde
devletin karşısında korunması
gereken "birey" anlayışı söz ko-
nusu değildir. Hem bireyin,
hem devletin korunması, Isla-
mın korunması ve doğru uygu-
lanması ile gerçekieşecektir.
Bireyler arasındaki ilişki ve
haklar "şeriat" denilen ve kay-
nağı ilahi buyruk olan kurallar
dizininde düzenlenmiştir. Bun-
lar tartışılamaz, sadece uygula-
nır.
Köktendinci tslamcı akımın
taraftarları devletin başlıca or-
ganlarını ya veraset yolu ile mo-
narşik bir temele oturturlar.
(Suudi Arabistan, Kuveyt, Arap
Emirlikleri'nde olduğu gibi) ya
da halkın siyasal tercihine dayah
seçim yolu ile belirlerler. Her iki
halde kurulan duzenin demok-
ratik bir nitelik taşıması müm-
kün değildir, çünkü İslami dev-
leti oluşturan organlar iktidar-
larını halkın tercihinden değil,
Kuran'dan alırlar. Kutsal kıtap-
la eşdeğer farkJı bir siyasal prog-
ramın ya da düşüncelerin kabu-
lüne yer yoktur. İşte bu neden-
ledir ki köktendinci Islamcılar
için uluslararası kurallar da, ev-
rensel insan hakları bildirisi de
geçerli olmayan "batü" belge-
lerdir.
Köktendinci Islamcılann ger-
çekleştirmeye çaiıştıkları İslami
toplumun temel ilkeleri ise iba-
"Kamusal = Evin dısı"ndadır.
Cinslerin ayrılması ilkesi böyle-
ce cinsel ahlak sistemini de be--
lirlemiş oluyor. Islamda, diğer
insan toplulukiann hemen hep-
sinde karşımıza çıkan ataerkil-
lik (patriarchy), sosyolojik ka-
rakterinin ötesinde dinsel, "zo-
nınlu ve tartışma gotiirmeyen
bir varlık kazanmaktadır."
III— îslam düşüncesi kadının
sosyal ve siyasal yaşama katıl-
masını değişik ölçüler içinde de-
ğerlendirmektedir. Buna göre
geleneksel İslam, kadının kamu
yaşamma kanşmasım imkân öl-
çüsünde engeUemekte, reform-
cu İslam bu katılmayı belli ko-
şullara bağlamakta, köktendinci
islam ise bu katılmayı misyo-
nerlik yapmak, "dava"yı tanıt-
ulusa özgü devleti banndırma
zorunluluğunu vurgularken
Müslüman kadınlann bugüne
dek keşfedilmemiş çok önemli
bir siyasal güç kaynagı temsil et-
tiklerini ileri sürmüştü. Cinnah
hemen her konuşmasında kadın
haklannı desteklemiş, Müslü-
man kadınlanna yapılan baskı,
sömürü ve aşağılamayı şiddetle
kınamıştır. Sık sık hatırlanan bir
konuşmasında 1944'te Aligarh
1
da erkek yandaşlanna şöyle ses-
lenmişti:
"Kadınlannızı evinizin dört
dnvan içinde hapis etmeniz in-
sanhga karşı işlenmiş bir snçtur!
Kadınlannızı yaşamın her kesi-
minde bir arkadaş gibi yanınız-
dan ayınnaırolısıııız!"^}
Simgesel bir jest olarak kız-
tasfiyesi işlemlerinin sonucu
Hindistan'ın iki devleti oluştur-
mak üzere bölünmesine karar
verilince Pakistan, 1947 ağusto-
sunda diinya devletleri ailesine
karıştı.
Yeni devletin karşılastığı siya-
sal ve ekonomik sorunlann çö-
zümünü güçleştiren etkenlerin
basında siyaset sahnesine çıkan
Ortodoks ulema olmuştur. Ba-
ğunsızlığın ilanından önce fikir
aynlığma düşen politikacı/din
adamlan gnıbu bu anlaşmazlı-
gı bağımsızlığın ilanından son-
ra da sürdürmüşlerdir. Böylece
iktidar/muhalefet diyaloğu da-
ha baştan itibaren ivme kazan-
mıştı. Bu diyalog, daha doğru-
su tartışmanın özünU ise İslam
dininin yükleneceği rol ve kadı-
mamışlardı. Kuruculann kafa-
sında MüslümanJann çoğunluk-
ta olduğu ve dinlerin gerekleri-
ni serbestçe yerine getirebilecek-
leri bir ülke tasavvuru yatıyor-
du.
Ulemanın görüsü ise baştan
itibaren farklı idL Onlar ocak
1951'de Lahore"da toplandıkla-
n bir kongrede İslam devletinin
ilkelerinin Pakistan'ın anayasa-
sma geçirilmesini talep etmişler-
di. Buna göre a) Egemenlik
mutlak olarak Allah'ındır, b)
Tüm yasalann temeli Kuran'drr,
c) Eyaletlerin hiçbir İslam yasa-
sını iptal etmeye haklan yoktur,
d) tslamla bağdaşmayan hiçbir
ideolojinin yaygmlaştanlmasına
izin verilmemelidir.
Cinnah'ın en gttçlü muhalifi,
önermişti(
2
'.
Ortodoks ulemanın siyasal
gücü 1956 anayasa hazırhklan
sırasında ortaya çıkmıştı. Bu
grubun baskısı ile devletin res-
mi adı "Pakistan İslam
CumhoriyetT olmuş, aynca ule-
maya parlamentoda seçime da-
yalı olmayan, istisari bir görev
verilmişti(
3
>.
Bununla beraber köktendin-
ci İslam akımı önemli istekleri-
ni ancak Ziya-Ül Hak'ın döne-
minde gerçekleştirme fırsatı bul-
muştur. Ulema Peygamberi izle-
yen ilk elü yüı simgeleyen bir be-
timleme ile "Nizamül Mustafa"
döneminde, tüm isteklerini ya-
salaştırma olanağına ka-
vuşmuştu.
İlk anayasanın kabulünden
akistan devletinin kurucusu
Cinnah, Müslüman kadınlanna
yapılan baskı, sömürü ve
aşağılamayı şiddetle kınamış ve
'kadınlarınızı evinizin dört duvarı
içinde hapis etmeniz, insanlığa
karşı işlenmiş bir suçtur!' demişti.
Ul1
lemanın görüsü ise tamamen
farklıydı. Onlar islam devletinin
ilkelerinin Pakistan'ın anayasasına
geçirilmesini talep ediyorlar,
egemenliğin mutlak şekilde
Allah'a ait olduğunu
söylüyorlardı.
det hakkı dışında cinslerin farklı
ve eşitsiz statülerine dayanmak-
tadır. Haklar arasında yapılan
farklılaşma şu üç temel düşün-
ceden esinlenmektedir.
I— Islama göre kadın ve er-
kek, yaradılışlan gereği, farklı
biyolojik, psikolojik, sosyolojik
özelliklere sahiptirler. Dolayı-
sıyla cinsler aynı ve özdeş işlev-
ler yapamazlar. Bu anlayışı be-
nimseyenlere göre "cinsiyete da-
yalı işbolumü dogal, mutlak ve
degişmez bir karakter taşır."
II— İslam, bireylerin mutlu-
luğu için cinslerin kendilerine
özgü, ayn yasam alanlannın ya-
ratılmasmın gereğine inanır. Bu-
na göre kadının yaşam alanı
"Özel = Evin içi", erkeğın ise
mak amacı ile fazlası ile destek-
lemektedir. Ancak hangi yonım
kabul edilirse edilsin, kadının
erkeklerden farksız olarak, ko-
şulsuz ve sınırsız olarak toplum-
sal yasama katılma hakkına sa-
hip olması lslamcı düşünceye
uygun düşmez.
Pakistan'da kadının
konumu
Pakistan devletinin kurucusu
Cinoah, bağunsız bir devlet kur-
ma önerisini Lahore'da savun-
duğu zaman sadece dönemin
Hindistan'ında yaşayan Müslü-
man erkeklerine hitap etmemiş-
ti. Ayn toplumsal gelenek, fel-
sefe ve edebiyatına sahip Hin-
dıstan yarım kıtasında iki ayn
kardeşi Mahatma Fatima Cin-
nata'ı nereye giderse gitsin yanın-
dan ayırmamıştır. Cinnah, Pa-
kistan devletinin temelini oluş-
turan Müslüman Birliği'ni ku-
rarken, her büyuk kentte bir ka-
dın şubesinin kurulmasım ısrar-
la desteklemiştir. Pakistan dev-
letini kurma hareketi yayılmaya
başladıkça, Müslüman nüfus
ikiye aynlmıştı. Bu akıma en
fazla karşı koyanlar ulema ile ls-
lamcı siyasi partilerin sağa ka-
nadı olmuştur. Onlar için İslam
milliyetçiliği İslam dini ile bağ-
daşmaz, zira bu takdirde "üm-
met"i yaratma amacı kaybol-
maktadır.
tkinci Dünya Savaşı'ndan
sonra Ingiliz sömürgeciliğinin
nın toplumdaki yeri konulan
oluşturmuştu.
Cinnah teokratik olmayan bir
Pakistan'ın düşünü kurmuştu.
İlk başbakan Luyakat Ali Han
da almış olduğu IngiJiz eğiıimi-
nin etkisi ile Anglosakson libe-
ral ve demokratik düşünceyi
yansıtan siyasal bir sistemi yer-
leştirmeyi amaçlıyordu. Liyakat
Han da kadınlann özgürleşme-
sinin gereğine, insan haysiyeti ve
hoşgöruyü esas alan bir anlayı-
şın tslam'la bağdaşabileceğine
inanmıştı. Cinnah ile birlikte o
dönemin iktidardaki politikacı-
lan yeni devletin niteliği nedeni
ile Islam ilkelerine eöreli bir yer
vermişlerdi. Onlar islam huku-
kunu egemen kılmayı tasarla-
Merlana Maudodi, partisinin
lslam'm konıyucusu olduğunu
ilan ederek İslam devrimi yolu
ile iktidara gelmek istediğini da-
ha 1947'de ilan etmişti. 1951 ve
1953'te ilan etmiş olduğu prog-
ramda oy hakkının tüm erkek-
lere, fakat sadece öğrenim gör-
müş kadınlara verilmesini, ka-
dınlann erkeklerle temasta bu-
lunduklan hiçbir kamu görevi-
ne tayin edilmemeleri, başta
devlet başkanlığı olmak üzere
önemli kamu görevlerine ancak
dindar ve öğrenim görmüş er-
keklerin getirilmesi ilkelerine yer
vermisti. Maududi aynca kadın-
lan ilgilendiren yasalar konu-
sunda sadece kadınlardan olu-
şan bir meclisin kurulmasım da
sonra Pakistan'ın siyaset sahne-
sinde önemli degisiklikler cere-
yan etmişti. Bağımsızhğın ila-
mnda iktidar geniş tabanlı he-
terojen bir grup tarafından pay-
laşılmıştı. Oysa on yıl sonra ik-
tidar yeni güçlenen ulusal
komprador burjuvazisi ile si-
vil/askeri bürokrasinin eline
geçmişti. Bu yeni seçkinler sade-
ae Pakistan'ın kalkınma ve mo-
demleştirme konulanna öncelik
tamyıp, tslama ilişkin tartışma-
lan göz ardı etmişlerdi. Dolayı-
sıyla eski siyasal lider kadrolan
ile öteden beri muhalefette bu-
lunan dinci partiler bir ittifak
kunıp yeniden mücadeleye baş-
lamışlardı.
1958'de muhalefetın giriştiği
demokratik kıpırdamşlar ilk as-
keri darbeye yol açmıştı. Aske-
ri bürokrasiyi temsil eden Gene-
ral Muhammed Eyiip Han siya-
sal kurumlaşmayı donduran bir
darbe ile tüm siyasi partilerin fa-
alivetini durdurmuştu. On iki yıl
süren bu ilk askeri diktatörlük
sırasında (1958-69) Eyüp Han,
Islam'ı kendine uygun düşen si-
yasal amaçlar için kullanmıştır.
Köktendinci ulemayı toplumun
"gerici ve böliicü" öğeleri ola-
rak nitelendirdi. Birçok din ada-
rrunı, bu arada Mevlana Mau-
dudi'yi hapse attırdı.
Ordunun ust kademelerini is-
gal eden subaylann çoğu Ingil-
tere'nin ünlü Sandhurst Askeri
Akademisi'nde öğrenim gör-
müş, Ingüiz-Hint ordu geleneği-
ne göre eğitilmışlerdi. Ust kade-
me sivil burokratlar benzer şe-
kilde "Baülaşmıs Mtt$liimaa
n
sayılıyorlardı. Kendilerini ileri-
ci ve pragmatist olarak tanıtı-
yorlardı. özellikle Eyüp Han ls-
lamolara karşı büyük bir husu-
met besliyordu. Bu nedenle ka-
mu yasanunda otoriter egilimler
beslemesine karşın ulkenin kal-
kınması uğruna kadınlann sta-
tüsünün değistirilmesine taraf-
tar olmuştu. Nitekim 1961 tarih-
li Aile Hukuku kararnameleri
yolu ile çok kanlılık (poligami)
lağvedilmemekle beraber güçleş-
tirilmiş, erkek ve kadına eşit bo-
şanma haklan tanmmış, nikâh-
ların tescili koşulu getirilmiş,
kulann evlenme yaşı 16'ya çıka-
nlmjş, eşinin onayını almadan
evlenen erkeğe bir yıl kadar ha-
pis ya da para cezası getirilmiş-
tiW.
Ancak bütün bu yasal düzen-
lemeler aslında aldatıa idi. Zi-
ra 1965 seçimlerinde Cinnah'ın
kızkardeşi Fatima, Birleşik Mu-
halefet Partileri (COP) tarafın-
dan devlet başkanlığına aday
gösterilince, Eyüp Han bu aday-
lığın, -kadjn olması nedeni ile—
tslam'a ters düştüğünü ilan et-
mekten geri kalmamıştır.
(1) Aınrar SYED: ]
tto ıad NıüoMİ SolMvitj Lakon,
V»Bga«ni Books Ud-, 1984. S. 4İ
(2) A m ı , SYED, op. dt. S. 61
<3) »56 W ) M B putaneattr Mr t
«t crkcklor cşft crf kakkı ^
(4) Gankzi and Ruhid (Ed.), ttkktam
The Roots of DtcttlonUp, Loodon,
Zed Press, 1983. S. 51
Yaru: Zira-ttl Hak
D E V L E T V E K A D IN
Kadınlar 'hayır'diyor
S Ü K R A 7ST K E T E N C
önümuzdeki gunlerde yuka-
ndaki başlık altında bazı gaze-
te ilanları göreceğiz. Bir grup
kadın dernekleri, kültür evleri ve
tek tek kadınlann imzasını taşı-
yan ortak duyurularda, son hü-
kümet girişimleri protesto edili-
yor. Hükümetin alelacele gün-
deme getirdiği "Aile Araştırma
Kunımu" ve "Kadının Statiisü
ve Sonınlan Başkanlığı" kurul-
ması girişimlerine ilişkin karşı
görüşler şoyle özetleniyor:
"Hiikümet girişimlerini pro-
testo ediyonız. Çünku bu karar-
nameler, kadının ev dışında ça-
üşmasının ve değişen geleneksel
rolunün 'Musluman-Turk' aiie
vapısını bozduğu, kadının koca-
sını dinlemez olduğu gerekçesi
ve 'milli kültur, milli gorüş' doğ-
rultusunda aileyi giiçlendirmek
amacıyla hazırlanmıştır.
Çünkü bu kararnameler, biz
kadınlan tümüyle eve kapatma-
yı, zaten eşitsiz olan durumu-
muzu tam anlamıyla kölelik ha-
line getinneyi, kadının ve aile-
nin durumunu bugunkii konu-
mundan da geriye çekmeyi,
Bağunsız kadın hareketini,
kadın dernek ve kuruluşlannı
'milli göruş' doğrultusunda de-
netleme>i ve sonunda tamamen
yok etmeyi amaçlıyor.
Bizler, cinsiyetçi, ırkçı ve anti-
laik bir anlayışla ele alınmış ve
dolayısı ile anayasanın temel il-
kderine, kadınlara karşı her tur-
lü ayrımcüığın önlcnmesi sozleş-
mesine aykırı olan bu kararna-
meleri Meclis'in onayı ile yasa
haline gelmeden once tüm ka-
dınlan ve konuya duyarlı tüm
kişi ve knnıluşlan dayanışmaya
cagınyoruz."
Geniş kapsamlı yapılması
amaçlanan kadın örgütlerinin
bu çağnsı belki de gazetelerde
yayımlanamadan, karşı çıkılan
yasal değişiklikler Meclis'ten
geçmiş olacak. Yasa değişiklik-
lerinin Plan ve Bütçe Komisyo-
nu'nda görüşulmesinde hukü-
met sözcüluğunu yapan Çalışma
Bakam İmren Aykut'un bazı ka-
dın örgütleri yöneticilerine ver-
diği bilgiye göre son şeklini al-
Siyasi iktidann kadın hareketlerini denetleme hedefine yönelik yasa
tasarısında 'Milletlerarası kuruluşlara üye olan gönüllü kadın
kuruluşları ve derneklerinin milli değerler doğrultusunda
yönlendirilmesini sağlamak' da amaçlardan biri. Bir siyasi iktidar
üniversitelerden, dernekler ve yerel yönetimlere kadar uzanan kadın
hareketleri ve örgütlenmelerine başka nasıl doğrudan müdahale
yetkisi alabilir acaba?
mış yasa tasarılan, artık Meclis-
te hiçbir engelle karşılaşmadan
ve en yakın tarüıte geçecek. Ça-
lışma Bakam Aykut'un yine te-
lefonla verdiği bilgilere göre özel
çabaları ve erkeklerle yoğun
mücadelesi sonucu kadınlann
karşı çıktıklan 422 sayılı kanun
hükmünde kararnamede bazı
önemli değişiklikler sağlanmış.
Biz söz konusu kararname ile
Sayın Imren Aykut'un Plan ve
Bütçe Komisyonu'nda düzelttir-
diğini söylediği yasalaşacak son
metni karşılaştırdık. Maddelerin
yerleri değiştirilerek kadınlar ve
kadın örgütlenmeleri için özgür-
lük bakımından, haklann kul-
lanılması anlamında sakıncalı
görülen butün önemli bolümle-
rin, biraz daha içerikleri ağrrlaş-
tınlarak, hatta aynen kaldığını
saptadık.
Evet bir önemli değişiklik de
bulduk! Kararnamedeki "milli
göriiş" Meclis'te yasalaşmak
üzere hazır bekleyen son metîn-
de "milli değerler" olmuş. Tabii
ki kadınlara yaklaşımda anlayış
değişikliğinden değil, Refah
Partisi ideolojisi çağnşımını or-
tadan kaldırmak için.
Siyasi iktidann kadın hareket-
lerini denetleme hedefine yöne-
lik, Sayın İmren Aykut'a göre
düzeltilmiş yasa tasansının ilgi-
li bazı önemli maddeleri aynen
şöyle:
"• Kadına ilişkin faaliyetle et-
kinlik kazandırmak için, başta
yerel yönetimler olmak üzere ya-
pılan eğitim faaliyetlerini izle-
mek, denetlemek. yonlendinnek
ve kadının statüsu ve sonınlan
ile ilgili kamuovu yaratmak,
• Universitelerin ilgili birim-
lerinde kadın statusü ve sorun-
lan konusunda yapılan araştır-
ma ve çalışmalar hakkında ge-
nel müdürlöğün bilgi almasını
sağlamak,
• Milletlerarası kunılnşlara
üye olan gönüllü kadın kuruluş-
lan ve derneklerin milli değer-
ler doğrultusunda yönlendiril-
mesini sağlamak..."
Bir siyasi iktidar, üniversite-
lerden dernekler ve yerel yöne-
timlere kadar uzanan kadın ha-
reketleri ve örgütlenmelerine
başka nasıl doğrudan müdaha-
le yetkisi alabilir acaba?
Kadın hareketlerinin girişim-
leri ile geçen ilkbaharda yasalaş-
ması engellenerek geri çekilen,
ancak dikkatlerin savaş olasılı-
ğına yöneldiği ve SHP'nin de iç
çatışma içinde olduğu bir or-
tamda yasalaşma aşamasma ge-
tirilen tasanya, sadece bağımsız
kadın hareketleri değil, Türk
Kadımm Güçlendirme Vakfı dı-
şında kalan gelenekçi bilinen ka-
dın örgütlenmeleri dahi karşı çı-
kıyor. Kadın örgütlerinin bağım-
sızhğının siyasi iktidar tarafın-
dan ortadan kaldırılmak isten-
diği vurgulanıyor.
Istanbul Üniversitesi Kadın
Sonınlan Araştırma ve Uygula-
ma Merkezi'nin, belli başh ge-
leneksel kadın örgütlenmeleri ile
kadın hareketi içinde yeri olan
tek tek kadınlan bir araya geti-
ren toplantılarında ortaİc imza-
ya açılan genel kaygılar şöyle
özetleniyor:
"Tasannın aynen yasalaşma-
sı Türk devletinin uluslararası
taahhütlerine aykın olduğu gi-
bi, yasa, Dernekler Kanunu ile
universitelerin ve belediyelerin
özerkliği ilkeleri) le çelişecek hü-
kümler taşıyacaktır.
'Oluşturulan milli değerler1
uygulayKinm vorumuna acık oi-
duğu için çok tehlikeli boyullar
taşıyan bir kavramı ifade etmek-
tedir. Aynca derneklerin milli
düşünce doğrultusunda yonlen-
dirilmesi, Turkiye'nin 24.7.1985
tarihinde onayladığı 'Kadınlara
karşı her türlü ayrımcılığın
kaldınlması' hakkındaki Birleş-
miş Milletler Sözleşmesi'nin ön-
görduğu onlem ve uygulamalar-
la tamamen çelişki halindedir.
Hem lafzı hem de ruhu itibany-
la sözleşme hükümlerine aykın."
Yaru: DPT raporu ve
kadma kanşı aüc
Komisyondaki SHP sözcüsü Keleş:
Asıl amaç,
türbanı serbest
bıraktırmakPartisinin iç çatışmaları
nedeniyle konuya gereken
duyarlılığı gösteremediğini
ve olumlu hiçbir katkı
sağlayamadıklarını söyleyen
SHP'li Birgen Keleş, Kadın
Statüsü ve Sorunlan Genel
Müdürlüğü'nün
kurulmasının, türbana kılıf
olarak kullanıldığım
söylüyor.
Siyasi iktidar üniversitelerde
türbanı serbest bırakan, başta
yerel yönetimler her tür kadın
örgütlenmesinin milli düşünce
doğrultusunda denetimine ola-
nak tanıyan yasa değişiklikle-
rini Bütçe ve Plan Komisyo-
nu'ndan öylesine sessiz ve başa-
nh geçirdi ki ilgili çevreler ara-
dan iki hafta gibi bir zaman
dilimi geçtikten sonra konuyu
yeni yeni öğreniyor. Tabii, bu
tabloda ana muhalefet partile-
rinden DYP'nin sessiz kalışı ile
SHP'nin iç kavgadan başka bir
konuyu göremez oluşunun pa-
yı çok büyük.
Oysa Bütçe ve Plan Komis-
yonu'ndan tasarılann geçişi
aşamasında, yoğun tartışmalar
yapıldı. SHP'nin komisyonda-
ki sözcüsü Birgen Keleş de ge-
leneksel muhalefet ve karşı gö-
ruşleri dile getirdiği gibi kadın
örgütlerinin de savunduklan
yasa değişiklik önerilerini gün-
deme getirdi. Ve tabii ki, Bil-
gen Keleş'in verdiği bilgiye göre
başta hukümet sözcüsü İmren
Aykut'un şiddetli savunusu ile
metinler hükümetin istemleri
ve hazırhklan doğrultusunda
aynen geçti.
Partisinin iç çatışması nede-
ni ile konuya gereken duyarlı-
lığı gösteremediğini, ancak
Bütçe Komisyonu'nda üzerleri-
ne düşen görevi yaptıklarını,
ancak olumlu hiçbir katkı sağ-
layamadıklannı anlatan Keleş,
Kadın Statusu ve Sorunları Ge-
nel Müdürlüğü'nün kurulması-
nın turbana kılıf olarak kulla-
nıldığım söylüyor. Hükümetin
asıl amacının laikliği savunan
kamuoyunun dikkatinden ka-
çırarak dinci radikal akımlann
istemleri doğrultusunda türban
sorununu çozümlemek olduğu-
nu vurgulayarak özetle şoyle
diyor:
"Komisyonda söz alarak
YÖK yasasında yapılmak iste-
nen değişikliğin Atatürk ilke ve
devrimierine, anayasaya aykı-
rı olduğunu, üniversitelerdeki
kıyafet konusunda Anayasa
Mahkemesi ve Danıştay'ın ver-
miş olduğu kararlar ile de çe-
lişüğini anlatmaya çalıştık. An-
cak bildiklerini okudular.
Kadın Statüsü ve Sorunlan
Genel Müdürlüğü ile ilgili ka-
rarname değişikliği için de üç
değişiklik önergesi getirdik.
Özellikle kadın dernekleri ve
yerel yönetimlerin kadınlara
yönelik örgütlenmelerine siya-
si iktidann müdahalesini geti-
ren, üniversitelerdeki çalışma-
ların bağımsızlığını ortadan
kaldıracak hükümlerin çıkanl-
masını istedik. Ojnergelerimirin
tümü ret edildi. İmren Aykul'-
un lehte düzeltmeler yapıldığı
bilgilendinnesi tümü ile gerçek
dışı. Aksine kararname deği-
şikliğindeki paragraf yerleri ve
ifadeler değiştirilerek sakınca-
lı ilkeler aynen, hatta bir ölçü-
de ağırlaştırılarak korunmuş
oldu."