Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Cumhuriyet
Sahıbı Cumhurıyct Maıbaacılık vc Gazetecilık Turk Anonım Şırketı adııu
ISadir NMU % Genel "layın Muduru Hasu Cemal. Mıiessese Mûdunl
Eoıioc işakhgU, Yazı Işlerı Muduru Ofcay Gönraaıı. # Haber Merkezı
Muduru Yıiçn Ba?vr. Sayfa Duzenı Yönetmenı Ali Ac«r 0 Temsticıler
Akml T»n, İZMİR Hikmel Çttıntayı. ADAN * Çelia Y4n»{|y
k Polıt««a CHai •aftaaapç. Dıs Hahcrler EJgaa lalrı. Ekonomı Ctmga Tartaa. Is Sendıka- Şakna Kfitaet. kultur tHal l'ucr, Ktanbü1
Habertaı b ^ i n L tjnım Gem> Şariu, Haba •juıırma l _ M I n t u . lun Habcrkn \*c*ı Do*aa. Sper Oa.-n~.in
« k M k > * Vactkaaa. Duı feııtar Kcna Ç-^—- ».rajıırma Ş»M" Alp». Duztlımc t k M U V«nı £ Koonlınaılır Aaact Karafaaa
# M ı : Isln EnM Ertal 0 Muhasrtc h M 1tan 0 BuKt Planlım» >**t> O™aat»|ratl« # I n l » W T«m # Ek
Yavınlaı Haija Akı* 0 lcUre Haırrfe GaıCT •) Ijleunr Öa*r Çrt» 0 Bılgı Islcm Na» laal 0 Prronel
Knın Au/T./u Ba>kan >ıdi> >ulı
Oktat U U talçıa Ha>w. Haıaa
( « 1 Hıkavn <.ru»k><>. Okr,
(.oflcasia. L|af Mamca. ilhaa
\aıwl Taa
Bmm .* K7vm Cumbun-n Marbaaolık >e Gazettalık TA Ş Türk Ocaiı OHL 39/41 Cl*»loi)ll
34J34 Is! Pk :«« IslanbuL Td 512 0! 05 I » hall. Tdex 22246 F n (I) 526 60 72 #
Surotar \aaara: Zı»a COkalp Bi> Inkjap S No 19 4, Trf 133 11 41-4'' Tel<* 42344, F u (4) 133
05 6' f ) lımfc- H Zıya Blv 1352 & 2/J, Td 13 12 30 Tele» 52359, F«x: (511 I» 53 60
Inöntl C»d 119 5 No I Kal I. Tel 19 37 52 (4 hall, Tele» 62155, Flx (71) 19 25 7»
TAKVİM: 24 EYLÜL 1990 Imsak: 4.20 Güneş: 5.46 öğle: 12.01 Ikindi: 15.25 Akşam: 18.06 Yatsı: 19.26
ANTIKA TALANI
Batı'ya açılan ilk Türk
antika kaçakçısı Üzülmez:
'Mal getir,
senden de
alayurfthtiyur Kurt Fuat Üzülmez'in babası
Faraç, Kapahçarşı'nın "ihtiyar kurdu"ydu.
Dükkânında en değerli eser ile bitpazarhk
hatta çöp tenekelik bir parça birlikte
dururdu. 11 Şubat 1966'da bir ihbar üzerine
Baba Faraç'ın evinde yapılan aramada aynı
günün sabahı Antalya'dan getirilmiş bazı
eserler bulundu. Kendisi o sırada
yurtdışındaydı. Malı Antalya'dan getiren oğlu
Fuat adliyeye sevk edilmiş, ancak tstanbul 7.
Asliye Ceza Mahkemesi'nin kararıyla
aklanmıştı.
ÖZGEN ACAR
M A N t S A / t S T A N -
BUL/MÜNtH/NEW YORK
— MagazLn gazeteciliği yapsay-
dım, bu yazıya herhalde şöyle
başlamam gerekirdi:
Alman vatandaşhğına giren,
Türkiye'nin en önemli antika
kaçakçısı Aydıner ve Dere'ler
gibi Mardinli Süryani Büyük
Fuat, bana kaçakçılık öoerdi ve
"Mal getir, scndcn dc alayun '
dedi.
Yazıya böyle başladıgıma
göre biraz 'magazin' yapmış ol-
duk. Şaka bir yana 'Büyük
Fuat' diye bilinen Fuat Üzül-
mez'e ben de mal, yani antika
götflrsem, hiç kuşkum yok ke-
sinlikle alacaktır. Yeter lü mal
gelsin... Malın ardı arkası ke-
silmesin...
Amerikah bir antikacının de-
yişiyie 'Fuat Üzüiroez'in elin-
den hayatı boyunca geçen eski
eserlerle tstanbul, Ankara,
Efes, lzmir ve Antalya müze-
lerinin dışında kalan ve Turki-
ye'deki öteki müzelerden çok
daha güzel, dünya çapında bir
müze 'kurulabilirtii.' Babasının
'BÜYÜK FUAT' — Avnıpa'ya
açılan ilk Türk eski eser kaçak-
çısı Fuat Üzülmez.
dükkânında geçen çocukluğu-
nu saymazsak son 30 yıl bo-
yunca 'Büyük Fuat' neler gör-
memiş, neler satmamıştı ki...
Münih'te Maximillian Platz
12 numaralı binanın arka avlu-
ya bakan 3. katında 'Artemis'
yazılı kapıyı çaldığımda karşı-
ma bu kez Fuat Üzülmez biz-
zat çıktı. Kendisine kim oldu-
ğumu daha söylemeden, beni
tanıdığuıı, avadan ürkmüş cey-
lan gibi tedirgin oluşundan an-
ladım.
Daha önce ikisi bir arkada-
şımla birlikte, biri de yalruz ol-
mak üzere üç kez galerisine gel-
miş, bulamamıştım. Ortağı
olan Yunana da adırru bırak-
mak istememiştim.
Ancak o sırada Edip Teüi ile
görüşmüştüm. Dolayısıyla bir
Alman antikacının deyisiyle
'Münih Connection' bu müla-
katı çoktan duymuştu. Bu ne-
denle Fuat Üzülmez de beni gö-
rur görmez kim olduğumu der-
hal anlamıştı.
Kapı yan aralıktı.'Büyük
Fuat' diye bilinen Fuat Üzül-
mez'in beni içeriye almaya ni-
yeti yoktu. tster istemez o eliyle
kapatacak biçimde kapıyı tu-
tarken ben de mümkün oldu-
ğunca kapımn geç kapanması-
nı sağlamak üzere ayağımı da-
yamıştım.
Getir, seninkini de
alayım
Büyük Fuat, söylendiği gibi
gerçekten yakışıklıydı. Çapkın
olarak tanınıyordu. 1941 do-
ğumluydu. Favorilerinde lar
vardı. Saçlan dalgalı idi, gali-
ba biraz da boyalıydı. Bir yan-
dan yüzünü belkğime yerleştir-
meye çalışıyor, bir yandan da
aramızdaki şu konuşmanın
uzamasına çalışıyordum:
—Fuat Bey, ben gazeteci öz-
gen Acar. Sizinle şu Elmalı...
—Paşam, sizinle konuşacak
Uçbir şeyim yok.
—Biliyorsunuz, Elmalı Defî-
nesi uluslararası bir olay oldu.
Bu konuda sizin de söyleyece-
ğiniz bir seyler olmalı.
—Benim yok.
—Bakın Edip Bey'le saatler-
ce konuştum. Sizinle de...
—Beuim konuşacak bir şe-
yim yok.
—Bu Elmalı Definesi'nin ka-
çınlması ile ilgili olarak sizinle
konuşmam gerekiyor. Lütfen
izin verin de gireyim.
—Paşam, bakın ben size bir
jey söykyeyim. Ben ber yerden
mal alınm. lspanya'dan da ata-
nm... BntüD dinyadan alıyo-
nım. Açıkaıttırmalardaıı alı-
yorum. Kim mal getiıirse OB-
dan alryornm. Istersen sen ge-
tir, senden de alayım.
Fuat Üzülmez, bu noktada
önemli bir ilkesini açıklamış
oluyordu. öteki meslektaşlan
gibi eser kaçırmıyordu. Gece-
lerini cezaevi yerine.'drit' ata-
rak gecirmek istediği için o mal
kaçırmak yerine, kaçınlanı pa-
zarlamak, yani kendisine geti-
rileni pazarlamak istiyordu.
Pardon, ufak, ancak önemli
bir yanüşLk yaptım. "O ken-
disine gelen malın kaçak old«-
ğunu nereden biJebüirdi ki?"
—Fuat Bey, benim ne mal
getirmeye niyetim var ne de bu-
nu konuşmaya geldim. Ben si-
zinle Elmalı Defınesi hakkında
konuşmak istiyorum. Bunu bir
gazeteciden lütfen esirgemeyin.
—Paşam, size ne dedim?
Ben Idmden olursa olsun, kim
getirirse getirsin, mal aunm.
Ben sizfaı yazdıgnnz gibi kaçak-
çı detflim. Ben, bana getirilea
mah alır ve satarun. Yeter ki
müzeden ya da özel koleksi-
yoadan çalınmamış olsun.
—Ama bu define müzeden,
özel koleksiyondan çalınmadı,
ama Türkiye'den yasadışı yol-
lardan çıkanlrp kaçınldı...
—Bana define falan getirme-
diler. Ben bUmiyornm.
Görüşme sürerken Büyük Fu-
at eliyle, ben de ayağımla kapı-
yı tutuyorduk. Arka avluda bi-
zi gören Alman komşular her-
halde bu sahneyi garipsemişler-
dir.
—Defineyi satuğınız Ameri-
kalı VVilliam Koch ile anlaşma-
nızın metnini bile acıkladım.
tmzamz da var anlaşmada.
—BeUu başka bir sey satmı-
şızdır. Define oldugu ne ma-
İum? Böyle bir şey bflmiyorum.
Belki defıneyi soykdiginiz bu
Idşilere bizzat siz satmışsuuz-
dır.
Bir anlık duraklamamdan
yararlanan Üzülmez:
—Paşam, bakm şimdi beaim
çok işim var. Siz New York'ta
oturuyorsunuz. Oraya geUnce
koBuşalım mı?
JM
—SÖ2.
MI
Ve ayağımı çektiğünde kapı
ardımdan kapandı.
1984 yüında Antalya'mn El-
malı ilçesinde Bayındır köyün-
de üç kişinin bulduğu 1900 an-
tik gumuş sikke Amerika'da
3.5 milyon dolara pazarlanmış-
tı. Bugünkü değeri Türk hükü-
metinin açtığı davadan dolayı
(0) dolardı. çünkü, kimse bu
defineden sikke almak istemi-
yordu. Defıneyi elinde tutanlar
da bunu satamıyorlardı. Buna
karşüık, Türk hükumeti dava-
yı kaybedecek olsa definenin
toplam müzayede değeri 30
milyar lira olarak tahmin edi-
liyordu. l$te bu defıneyi pazar-
layanlardan biri de Fuat Üzül-
mez'di.
Daha önce değindiğimiz gi-
bi Fuat Üzülmez ile Fuat Ay-
dıner'i ayırt edebiimek için Ka-
pahçarşı Üzülmez'e 'Büyük
Fuat'. Aydmer'e de 'Fuat' adı-
m takmıstı. Babası Faraç (Fe-
som), Kapahçarşı'nın ihtiyar
knrdu' idi. Dükkânında en de-
ğerli eser ile bitpazarhk hatta
çöp tenekelik bir parça birlik-
te dururdu.
Baba Faraç
11 Şubat 1966'da bir ihbar
üzerine 'Baba Faraç'ın evinde
yapılan aramada aynı günün
sabahı Antalya'dan getirilmiş
bazı eserler vardı. Kendisi o sı-
rada yurtdışındaydı. Malı An-
talya'dan getiren oğlu Fuat ad-
(Arkası 15. Sayfada)
Ferruh Başağa, 55 yıllık resim yolunun 45 yılını soyut araştırmalarla aldı
Uçgenlerin resîmsel dili"Soyut resim,
çağımıza uygun
düşüyor. Öyle
sanıyorum ki
toplumumuz
2000'lerde soyut resme
tamamen sahip
çıkacak."
ALPAY KABACALI
Üç ay sonra Ankara'da aça-
cağı serginin konusu, banş. Tu-
vaünde güvercinler... Ama bun-
lann güvercin olduğunu, ayak-
lanru görünce anlayabiliyorsu-
nuz. Güvercinlerin başı, gövdesi
yerine "Hacim etkisi veren ya-
n saydam üçgen fonnlara dayah
geometrik kompozisyoıuar" gö-
rüyorsunuz. Yıllardır bunlan çi-
zip boyuyor Ferrah Başaga.
EIli beş yıllık resim yolunun
kırk beşini soyut resimlerle al-
mış. "Tuttuğu yolu izledi", di-
yor Ferit Edgü. "Çünkü ruttu-
gu yol, inandıg] yoklu. Eger bu-
gün resimleri kapışılmıyorsa,
bondan ne göneniyor, ne yeri-
nlyor. Çünkü 'talep'e göre re-
sim yapnuyor. Çünkü bir pazar-
hunaa degil, bir sanatçı o."
Sekiz yaşındayken annesiyle
birlikte Yugoslavya'ya gidiyor.
On dört yıl kahyorlar orada.
Orta Teknik Okulu'nda elektro-
nik mekaniği okuyor. O sıralar
başlıyor resme. Istanbul'a gelin-
ce, Nuri Demirag'ın Beşiktaş'-
taki uçak fabrikasına giriyor.
Resim tutkusu, yolunu Güzel
Sanatlar Akademisi'ne düşürü-
yor. Hocalan Liopold Levy,
Nazmi Ziya, Zeki Kocamemi.
1940'ta Akademi'yi birincüikle
bitiriyor, açılan "konkur"u da
kazanarak Avnıpa'ya gitme
hakkım elde ediyor. Tam o sı-
rada Ikinci Dünya Savaşı patlak
verdiği için, gjdemiyor Avnıpa'-
ya...
Resimle geçinmenin olanağı
yok... Basın Yayın Genel Mü-
dürlüğü'ne giriyor memur ola-
rak. Ve askerlik, otuz üç ay...
Memurluğu 1949'a, Basın Ya-
yın Genel Müdürlüğü'nün kal-
dınlmasına (lağvına) degin sü-
POKTRE FERRUH BAŞAĞA
Mozaik, vitray, rölyef
BAŞAĞA — "S liraya resin: satmaya çalışırdık."
1914'te îstanbul'da doğdu.
Yugoslavya'da Orta Teknik Okulu'nu
bitirdi. Türkiye'ye gelince bir özel
uçak fabrikasında çalışmaya başladı.
öğrenimini Güzel Sanatlar
Akademisi'nde, L6pold Levy, Zeki
Kocamemi ve Hikmet Onat
atölyelerinde sürdurdü (1936-40).
Akademi'de Yüksek Resim BöJumu
açılınca dört yıl da orada öğrenim
gördü (1943-47). Basın-Yayın Genel
Müdürlüğü'nde memur olarak çalıştı
(1940-49). 1941'de Yeniler Grubu
içerisinde yer aldı, 1949'dan sonra
soyut resme yöneldi. 1946'dan bu
yana çok sayıda kişisel sergi açan
Ferruh Başağa, ayrıca birçok
uluslararası sergiye katıldı. 1985'te
Sedat Simavi Vakfı Görsel Sanatlar
Ödülü'ne değer görüldü. 1952'den
sonra mimari yapılar için mozaik,
vitray ve rölyefler yaptı. 1971'de
Güzel Sanatlar Akademisi'nde vitray
ve mozaik atölyelerini kurdu; burada
on yıl öğretim görevlisi olarak
çalıştıktan sonra emekliye ayrıldı.
rüyor.
İlk kez 1940'ta HaUcevleri'nin
Ankara'da düzenlediği yansma-
lı sergiye kaülıyor. flk ödül...
Leopold Levy'nin öğrencile-
ri 1941'de Yeniler Grubu'nu
oluştururlar. Ayni Arbaş, Nui
tyem. Fethi Karakas, Selinı Tu-
ran, Agop Arad, Mümtaz Ye-
ner, Kemal Incesu, Kemal Söa-
mezler... O sıralar askerdedir
Ferruh Başağa. Dönüşte
"Yeniler" arasında yer ahr,
1943'te açılan ikinci "Liman
SergisT'ne katılır. Resim tari-
hinde belirli bir aşamamn öncü-
sü olan bu grup daha sonra da-
ğılacaktır.
Dört yıl da Akademi'nin ye-
ni açılan Yüksek Resim Bolü-
mü'nde öğrenim gören
(1943-47) Ferruh Başağa bir
noktaya dikkati çekiyor. He-
men hemen aynı yıllarda edebi-
yatta da yeni atıhmlara tanık
olunur. Sonradan "1940
Kuşagı" diye adlandınlacak
genç edebiyatçılar ilk şürlerini,
ilk yazılarını "Yeniler"in çıkış
yapüğı o yıliarda yayımlarlar.
"Biz edebiyatçüaria iç içey-
dik", diyor Ferruh Başağa.
"Sait Faik, Melih Cevdet, Sa-
bahattin Kadret, Necati Cuma-
b, Oktay Akbal, Cahit Irgat...
Sık nk toplanırdık. Nisuaz'da,
başka yerlerde... Servetifü-
nun'a, Yenilik dergisine kapak-
lar yapardım, o sıralar grarür
atölyesinde çabşıyordnm. Bu-
gün böyle bir flgl, iüşld yok. So-
ruyorum genç ressamlara, bir-
çogu 'yazarian görmüyoruz,
tanmnyoruz' dryoriar."
Anılar... "Estetigi ve sanat
tarihini bocamız Ahmet Ham-
di Tanpınar'da seve seve ögren-
dik. Bir soru sorardık; 'Yarın
saat birde Edirnekapı'daki kah-
vede toplanıp orada konuşaJım'
derdi. Sekiz on kişi topianıp gi-
derdik. Oraya, KiBük'e, başka
yeriere... Sürekli ilişkideydik
hocayla, ölümüne kadar."
(Tanpınar, 1952'de, öğrencisi-
nin resimlerini değerlendirirken
"Ferruh çok gizli güzelliklerin
pesinde. Kendine güçiükler kat
ediyor", diyecek).
Tanpmar, Sabahattin Eyu-
boğlu, Mustafa Şekip Tunç,
Fikret Adil zaman zaman resim
konusunda yazmasalar, sergi-
lerden söz etmeseler, çok dar bir
çevrenin dışında kimsenin habe-
ri olmayacak resim etkinlikle-
rinden. Zaten ayda yılda bir ser-
gi açılıyor. Sergi salonu da
yok...
"Fransız Konsoloslugu salo-
nunda bir toptn sergi acacaktık.
Üç dört resmimi götünnüştüm.
Bakam, arkadaşlar gelmemiş-
ler, salon kapalı. Arka kapıdan
girip açûrgyım, dedim, resimleri
bıraktım. Dönup geldigimde
resmin biri yoktu. Çalınmış.
önce üzüldüm, sonra sevindim.
Resim de çaunıyonnuş, diye..."
Evet, resmin "para etmedigı"
dönemdir o dönem. Kimi res-
samlar yann Izmir Fuarı'na gi-
derler; orada panolar, düzenle-
Joan, yuvaya döndtiEDtP EMİL ÖYMEN
COLLINS—Hanedan'daki Aleksis'ten sonra, şimdi Amanda rolünde...
LONDRA — Joan Collins, Amanda rolünde... Aman
da aman! Eskiden beri bu Amanda rolünu istermiş.
Birinci ve ikinci savaş arasında Ingilizlerin
"yumuşak" oyun yazarı Noel Coward'ın "Özel
Hayatlar"ında şimdi kendini oynuyor. Şimdiye kadar
olduğu gibi. 56 yaş için cazip bir rol. Teknik sorun;
boyu. Televizyonda omuzun üstu kutuda. Altta ne
olduğuna bakan yok. Sahnede böyle kurnazlıklar
sökmez. Hele az biraz sanatçı da olmak lazım. Joajı
teyzede ikisi de olmadığından, 90 bin liraya, bir yarı-
efsane seyretmeye yanlıyor çekler.
Tiyatronun önunde üç adam boyu fotoğraf. Amanda
divana uzanmış, karşısındaki kırantayı keserken,
Amanda, ayakta, dibinde ona hayran başka biri.
Amanda, elinde uzun ağızlığı ile sigara tüttürurken,
Amanda'dan yan bir bakış, Amanda'dan büyük yok.
"Hanedan"da Aleksis, sonunda merdivenden düşüp
ölmüştü. O "Hanedan" ki koca salon dolusu
davetlinin üzerine teröristler kurşun yağdırmıştı da
kimsenin makyajı bile bozulmamıştı. Aleksis ne
badireler atlattı "Hanedan" boyunca, J.Rldan beterdi.
Sue Ellen kadar iyi büzemiyordu dudaklannı, ama
olsun. 80'lerle birlikte "Hanedan" da bitti. Kınlmaz,
dökülmez, paslanmaz, kınşmaz plastik Aleksis,
"sanata" terfi etti. Kanlı canlı, kısa boylu, guzel
gözleri ancak yanına gidiürse fark edilen bembeyaz
gülüşlü bir genç teyze oldu. Joan teyzeyi yüzü
kurtanyor. Bir de ünü...
Bath'de sahneye çıkıyor
Londra'mn "Batı Yakası Tiyatroları", ne olur ne
olmaz diye oyunlan önce taşrada dener. Ola ki seyirci
yumurta atabilir sahneye diye, Joan teyze de once
ılıcasıyla ünlü "Bath"de çıktı sahneye. Yumurta ne
demek? Halk, Joan için omlet oldu. Ne de olsa
yuvaya dönmüştü Joan. Biraz kafası çalışan her
Ingiliz sanatçı gibi o da Hollywood'da yapacağını
yapmış, dünyalığını doğrultmuş, 4 evlilik, 3 çocuk,
epey paradan sonra şimdi halkının önunde. Bir de
boyoınu uzatmak için portakal sandığı üzerine
çıkabilse ve herkes onu sadece vatkah omuzlarının
hizasından seyredebilse yine...
meler yaparak para kazarunaya
çalışırlar.
"Bir ara beş liraya resim sat-
maya çahştık", diyor Ferruh
Başağa, "IsUnbul Üniversite-
si'ndeki, Teknik Üniversite'deki
(Îstanbul'da bu iki tniversite
vardı) hocalara, doçentlere,
asistanlara bülten gibi bir şey
gönderiyorduk. Beş lira verip
almadardı..."
194S'te açtığı ilk kişisel sergi-
sinde kübizmden etkilenmeler
vardır. 1947'de "soyut araştır-
malar"a yönelir. 1949'da Dev-
let Resim ve Heykel Sergisi'nde
yer alan üç resminin, sergilenen
ilk soyut ürünler olduğunu be-
lirtiyor Fernıh Başağa. Bunlar
beğenilir, devletce satm ahnır...
"Soyut araşürmalar"ını sür-
dürür; "bep geometrik arama-
lar içerisinde, konstraktivizm
içerisinde" kalır. Arabesk so-
yuttan, yani biçimleri yuvarlak
kıvnmİarla resmetmekten kaçı-
nır. Yugoslavya'da öğrenim
gördüğü Teknik Okul'un etki-
leri de vardır geometrik düz çiz-
gilere yönelmesinde. Non-
fıgüratif (fıgürsuz resim) içinde
biçim arayışları 1980'lerde üç-
genlere götürür onu.
"Soyut resimde, resimsel dü-
zenlemeye üişkin salt resimsel
mantık ön plana çıkıyor", di-
yor. "Bana göre soyut resim,
çağımıza uygun düsmektedir.
Çağunızın dinamizmini, akılcı-
liğııu, geniş görüş(ülü|ünii sim-
gelemektedir." Soyut-somut
tartışmalan üzerine görtlşünü
açıklarken de şunları söylüyor:
"Dogada bugüne kadar sanat
eserine rastlanmamış. Do{a ye-
ni bir şey yaratmıyor, kendisini
devam ettiriyor. Oysa sanat ese-
ri yapaydn-. tnsan döşücesiyle,
insan eliyle yapılmıstır. Türki-
ye'de güzel seyler yapınyor.
Ama güzel, aynı zamanda este-
tik deger tasımayabüir, sanat
eseri olmayabilir. Bu tarbşma
uzun yıilar devam edecek. Çün-
kü topiuınumuz daha dogadan
yapdnuş resimleri büe hazmede-
miyor. Ama öyle sanıyorum ki
2000'lerde soyut resme tama-
men sahip çıkılacak."
Vitray ve mozaik çalışmalan-
na^bir "hobby" olarak başhyor.
Gıderek ilgisi yoğunlaşıyor; bu
işi meslek edinmiş birinin, ar-
dından onunla işbirliği yapan
camcının çahşmalanm izliyor.
Hatta evlere cam takıyor...
Artık bu alanda profesyonel-
leşmiştir. Gerçekieştirdiği moza-
ik ve vitraylarla, duvar panola-
nyla tablolanndan sağladığı ka-
zana çok daha fazlasıru elde
ediyor. Bu çalışmalanndan baş-
lıcaları şunlar: Açılan yanşma-
yı kazanarak 1954'te yaptığı
Heybeliada Deniz Harbokulu'n-
daki Preveze Savaşı adlı 210
metrekarelik mozaik, lzmir
Efes Oteli, Hacettepe Üniversi-
tesi, Ankara Tıp lhtisas Ensti-
tüsü ve TBMM'deki mozaikle-
ri; yine TBMM'deki, Gulhane
Askeri Tıp Akademisi'ndeki,
birtakım banka binalanndaki
vitraylan; tstanbul Belediye Sa-
rayı'ndaki freskleri...
Akedemi'de vitray ve moza-
ik atölyelerini kuran, on yıl öğ-
retim görevlisi olarak çalışan
Ferruh Başağa, seksen dolayın-
da vitray öğrencisi yetiştiriyor.
Bunlann birçoğu özel atölyeler
kuruyorlar. Buna karşüık mo-
zaik atölyesi pek ilgi görmü-
yor...
Bugün kimi galerilerin estetik
değeri olmayan resimleri "lan-
se ettiklerine" inamyor Ferruh
Başağa: "Onlann saûşlan daha
fazla oluyor. Fiyatlann yüksd-
mesinde gaierilerin büyük etki-
si var. Bir de kendi kendüerine
müze kurmaya çalışan holding-
lerin, bankalann, kumluşla-
nn... Ancak masraflan ve gale-
rinin aldıgı yüzdeyi düsersek,
ressama sataş fiyatuun yüzde
otuzu kalıyor."
Yine de artık resmin ilgi gör-
mesinden, ahnıp satümasından
dolayı muthı. Sergileri günde bir
tek kişinin gezdiği dönemleri
görmüş o...
21 ekimdeson kez evlere kapanacağız
Postayla nüfus sayımıDevlet İstatistik Enstitüsü Başkanı Prof.
Güvenen, şu anki tahmini nüfusun 56 milyon
800 bin olduğunu söyledi. 2000 yıhnda sayım
postayla yapılacak.
tZMÎR (Cumhuriyet Ege Bü-
rosu) — Devlet İstatistik Ensti-
tüsü Başkanı Prof. Orhan Gü-
venen, 21 ekimde son kez evlere
kapanarak nüfus sayımının ger-
çekleştirileceğini beürterek 2000
yınndaki sayunlann postayla ya-
pılacağını söyledi. Sayım için
530 bin saymanın görcvlendiril-
diğine de deginen Prof. Güve-
nen, "Yaklaşık 50 milyar lira
harcandı. Bu sayım, 2000 yüın-
da yapacağımız sayımın temeli-
ni ohişturdagu için önemlidir"
dedi.
Bu sistemle birlikte her yıl nü-
fus tahlilleri we tahminleri yapa-
caklanna dikkat çeken Prof.
Güvenen, şu anki tahmini nüfu-
sun 56 milyon 800 bin olduğu-
nu söyledi. Prof. Dr. Güvenen,
"Nüfus sayımlannın belirli bir
hata payı vardır. Amacınuz 21
ekim nüfus sayımının en etldn
biçimde geçmesini sağlamak ve
minimum hata yapmakür. Son
kez evlere kapanarak yapılacak
olan bu sayım, 10 yıl sonraki
posta ile sayımın temelini oraş-
turacagı için de oldukca önem-
lidir" diye konuştu.
Haralann az ohnası için ttni-
versite mezunu ya da öğrencile-
re çalışma imkânı sagladıkları-
ru da dile getiren Güvenen, 530
bin kişinin sayımda görevli ola-
rak çalışacağırn bildirdi. Bunun
önemli ve büyük bir rakam ol-
duğunu da ifade eden Prof. Gü-
venen şöyle konuştu:
"Bizim için önemli olan hata
payınu düsük olması. Sayım
memnrlannuzın bu dayı hata-
sız, en etkin şekilde yapmalan
gerekmektedir. Bizim çahamız
da bu etldn görevi yapacak olan-
lan bulmaktır. Buann yanında
nüfus sayımında h^ıVfnnTitı da
dnyarlı olmasını istiyonız. Ra-
kamlar, ülkcmizin yönetimi, bi-
limsel çahşmalar için gereklidir.
Ne eksik ne fazla. Dogru olan
sayüar verflsin. Böylece en dog-
ru rakamlan elde edeUm."
DtE'nin 1993 yıh sonunda
dünyanm en iyi 10 istatistik ens-
titüsü arasına girmesi için çalış-
tıklannı da vurgulayan Prof.
Orhan Güvenen, "DuTnin ama-
d, istatistik altyapısutda giderek
minimum hatataıia ülke ekono-
misinde, geUsmesmde ve getece-
ginde yeri olan rakamlan üret-
mek ve Hgütler ile bilime teslim
etmektir" dedi.
Tüp bebekten
sonra ttip tay
• ANKARA (ANKA) —
Fransa'daki Tarım
Araştırmaları Ulusal
Enstitüsü'nden bir
araştırmacı topluluğu
dünyada ilk kez at türünde
tüpte döllenmeyi
gerçekleştirdi. Tüp
bebeklerdeki döllenme
teknigine benzer olan bu
teknikle bir attan alınan
spermalar birtakım fıziksel
ve kimyasal işlemlerden
geçirilerek döllenme
sağlamyor. Döllenmeden iki
gün sonra embriyon, yine
lokal anesteziyle kısrağın
vücuduna yerleştiriliyor.
Tüp tay denemesinin, yanş
atlannın ilretilmesinde yeni
bir olanak sağlayacağı ve
yeni embriyondan birbirinin
benzeri birçok tayın
üretilmesine yol acacağı
belirtildi.
Iznıit'te
kiriiliğe önlem
• İZMÎT (Cumhuriyet) —
Kocaeli Valiliği yapüğı
açıklamada, halkın ve
belediyelerin hava
kirliliğinin önlenmesi
konusunda tl Hıfzıssıhha
Kurulu'nca ahnan kararlara
uymalanm istedi. Kocaeli
Belediyeler Birliği'nin
Güney Afrika'dan getireceği
ithal kömür dışında
Tunçbilek, Seyitömer ve
Çan kömürlerinin
kullanılabileceği belirtUen
açıklamada, özellikle
Istanbul ve çevresinden
getirilen kömürlerin
yalulmaması bildirildi.
Gerektiğinde bacalara sulu
fıltre takılmasının uygun
olacağı da kaydedilen
valilik açıklamasmda, halk
ve belediyeler tarafından
önerilen hususlara özen
gösterihnesi istendi.
Akdeniz için
bir şans
• İZMİR (Cumhariyet Ege
Bürosu) — "Akdeniz için
bir şans" adlı gençlik
forumu yann fzmir'de
başhyor. Birleşmiş Milletler
ÇevTe Programı Destegi ile
YES (Çevre Hizmetindeki
Gençler) adlı uluslararası
çevre örgütü tarafından
gercekleştirilen fonım beş
gün sürecek. Çeşitli
Akdeniz ülkelerinden
yaşları 18-25 arasında
değisen genç çevrecilerin
katılacağı forumda
Akdeniz'in kurtanlması ve
çeşitli çevre sorunlan
tartışılacak. Genç çevreciler
konuyla ilgili uzmanlardan
bilgi alacaklar.
Şelaleler
darphane gibi
• MANAVGAT (AA) —
Antalya'mn ünlü Manavgat
Şelalesi'ni ziyaret eden yerli
ve yabancı turistlerden bu
sezon, 250 milyon lira
dolayında gelir sağlandığı
bildirildi. Manavgat
ilçesinin 3 küometre
kuzeyindeki şelaleye,
seyahat acenteleri
tarafından günlük turlar
düzenleniyor. Daha çok
yabancı turistlerin ilgi
gösterdiği Manavgat
Şelalesi'ni, günde yaklaşık 3
bin 500 kişi ziyaret ediyor.
Enez, turizme
açıldı
• KEŞAN (Cumhuriyet)
— Yunanistan ile
aramızdaki sının oluşturan
Meriç Nehri'nin kıyısında
bulunan tarihi Enez
kentinde uygulanan "yasak
bölge statüsü" gevşetildi.
Yasak bölge olması
nedeniyle turistlerin
giremediği Enez'de, yasağın
ekonomik ve sosyal
zararlannı gündeme getiren
yerel yöneticilerin
girişimleri, olumlu sonuç
verdi. Edirne Valisi Ünal
Erkan bu konuda bir
acıklama yaparak "Enez'in
bundan böyle iç ve dış
turizme açüdığını sevinçle
müjdeliyorum.
Denetimimizde, askeri
yasak koşulu aynen kalmak
üzere Enez, iceriden ve
dışandan gelecek turistlere
açıldı" dedi.
kiralayanlar
• MUGLA (AA) —
Muğla'mn turistik
ilçelerinde 1990 turizm
sezonunda yabana
turistlerce kiralanan yat
sayısında, geçen yıla göre
yüzde 40 oramnda artış
kaydedildiği bildirildi.
Muğla Turizm ll
Müdürlüğü yetkililerinden
edinilen bilgiye göre 1990
turizm sezonunda Muğla ve
yöresinde 2 bin dolayında
yat kiralandı. Geçen yıhn
aynı döneminde ise
kiralanan yat sayısı bin 512
olarak gerçekleşmişti.