28 Mart 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/16 DIŞ HABERLER 24 EYLÜL 1990 KÖRFEZ KRİZÎ...KÖRFEZ KRİZÎ... KÖRFEZ KRf Zf ...KÖRFEZ KRf Zt... KÖI IRAK Saddam'dan Israü'e tehditIrak Devlet Başkanı, ABD'nin liderliğinde kendilerine karşı yürütülen kampanya nedeni ile zor duruma düşerlerse Ortadoğu'daki petrol kuyularına ve İsraiPe saldıracaklarını söyledi. Suudi Arabistan sınır dışı etme kararı aldığı Irak, Yemen ve Ürdünlü diplomatları casuslukla suçladı. BAĞDAT (Ajanstar) — Irak Devlet Başkanı Saddam Hüseyin, ABD'nin li- derliğinde kendilerini Kuveyt'ten çıkar- mak için yürütülen kampanya nedeniyle zor duruma düşerlerse Ortadoğu'daki petrol kuyularına ve İsrail'e saldıracak- larıru söyledi. Saddam, Bağdat radyosundan dün ya- yımlanan açıklamasında, ABD ve müt- tefıklerini, "Irak'ı bogmaya l suçladı ve "Petrol, Ortadogu ve Israil bu tutumon somıcu doğacak tnfanın kur- banlan olacakür" dedi. Saddam, Irak BAAS Partisi Merkez Komitesi ve Devrim Komuta Konseyi toplantısından sonra yayımlanan açıkla- masında, Irak'ın Kuveyt'i ilhakının, "Ebedi oldugu ve hiçbir koşulda bu ka- rardan geri dönülemeyeceğini" belirtti. Israil ise Saddam Hüseyin'in uyarda- nna tepki olarak, 'Irak'tan gelen bötiin tehditlerin daima ciddiye ahndığım" bil- dirdi. lsrail Başbakanı tzak Şamir'in sözcü- BM Tank Aziz genel kurulu boykot edecek LEFKOŞA (AA) — Irak Dışişleri Ba- kanı Tank Aziz, ABD'yi, uçağının New York'a inişini yasaklamak yoluyla, ken- disinin Körfez krizinin tartışılacağı top- lantıya katılmasım engellemekle suçlaya- rak, genel kurul toplantısını boykot ede- ceğini bildirdi. Irak Haber Ajansı INA, Aziz'in, BM Genel Sekreteri Perez de Cuellar'a bir mektup göndererek, ABD'nin, kendisi- ni taşıyacak uçağın New York'a inmesi- ni yasaklamasından şikâyetçi olduğunu bildirdi. Tank Aziz'in Cuellar'a gönderdiği mektupta, Irak hükümetinin geçen haf- ta ABD'den Irak havayollan uçağının New York'a inişi için izin istediğini bil- dirdiği kaydedildi. Dışişleri Bakanı Aziz, ABD Dışişleri Bakanhğı'nın, VVashing- ton'daki Irak büyUkelçisine, Irak bayrak- h bir uçağuı inişine izin vermeyeceğini bil- dirdiğini duyurdu. Aziz, ABD Dışişleri BakanüğYnca kendilerine New York'a gi- decek başka bir yol bulmalarının tavsi- ye ediidiğini kavdetti. Tank Aziz, ABD'nin bu karannın Irak Dışişleri Bakanı'nm Körfez krizi konu- sunda Irak'ın görüşlerini anlatmasuıa en- gel olma amacını taşıdığım ve BM üye- leriyle bu konuda diyalog kurmasının en- gellenmesi anlamına geldiğini bildirdi. Aziz mesajında, önlemenin, bu şartlar al- tında ABD ve Batılı müttefiklerinin ön- cülüğünde BM Güvenlik Konseyi'nin ha- va ambargosu uygulanması kararı alın- masına hazırlandığının en açık belirtisi olduğunu söyledi. Bu arada BM Genel Sekreteri Perez De Cuellar, önümüzdeki günlerde, Irak'ın askerlerini Kuveyt'ten çekmesi konusun- da Dışişleri Bakanı Tank Aziz ile görüş- meyi planladığını açıkladı. Körfez krizi- ne banşçı çözüm bulabilmek amacıyla geçen ay Ürdün'de Aziz ile bir araya ge- len Cuellar, yeni görüşmenin nerede ve ne zaman gerçekleseceği konusunda açık- lama yapmadı. De Cuellar, bir Amerikan televizyon istasyonuna verdiği demeçte, "Mevcut dramda rol alan aktörierin bir- çoğu ile görüşecegim" dedi. sü Avi Pazner, AFP'ye yaptığı açıklama- da, Saddam Hüseyin'in açıklamalarının kendilerine yöneltilen ilk tehdit olmadı- ğını söyledi. Saddam Hüseyin'in amaanın, Kuveyt işgalinin başladığı gıinden beri lsrail'i de işin içine kanştırmak olduğunu kaydeden Pazner, Irak'uı bu krizi lsrail-Arap ça- tışmasına döndürmek istediğini belirtti. Pazner, "İsrail bu krize karışmadı. An- cak saldınya uğrarsak, geçmişte vaptıgı- mız gibi kendimizi savunuruz" dedi. Bu arada Irak,' 10 gün önce Kuvyet'te Fransa büyükelçisinin ikametgâhına dü- zenlenen saldırıdan dolayı Fransa'dan özür diledi. Irak Haber Ajansı INA'ya göre, Dı- şişleri Bakanlığı'ndan bir sözcü, Irak as- kerlerinin binayı, Kuveyt'te yönetimden uzaklaştırılan El-Sabah ailesinden birine ait olduğunu sandıklannı söyledi. öte yandan Suudi Arabistan, ülkeyi terk etmelerini istediği Irak, Yemen ve Ürdünlü diplomatlann "yıkıcı" faaliyette ' bulunulunduklarını bildirdi. AA'mn haberine göre adının açıklan- masını isterneyen bir Suudi yetkili, Iraklı diplomatlann cususluk yapüklannı, Su- udi Arabistan istihbarat örgütünün Ür- dün ve Yemenli diplomatlann Iraklı mes- lektaşlanmn casusluk faaliyetlerine yar- dımcı olduğunu saptadığını, bu nedenle bövle bir karar alındıfcnı ileri sürdü. Bu arada Suudi Arabistan Dışişleri Ba- kanhğı'ndan yapılan bir açıklamada da diplomatlardan ülkeyi terk etmelerinin is- tendiği haberi doğrulandı. Suudi Arabistan haber ajansı SPA'nın bildirdiğine göre bakanlık şu açıklamayı yaptı: "Dogrunun ve gercegin ortaya çıkma- SJ açısından sunu bildinnek istjyoruz ki yetkililerimiz, bu diplomatlann ahlak ve diplomatik kurallara u>mayan bazı şiip- neH faaliyrtlerJefilk^miTinbarış ve güven- ligini tehlikeye attıklannı saptamışlardır. Bunun iizerine ilgili bliyükelçilikler, gö- revlilerinden bazılannın 'kaba ve çirkin eylemlerde' bulundugu konusunda uya- nlmış ve kendüerinden bunun geregini ye- rine getirmeleri beldenmiştir. Ancak ma- süesef, yetkililerimiz bu diplomatlanıı ey- temlerine devam ettiğini santayınca, ilgi- li hükümetierden bu diplonutlan geri ça- ğırmalan ve dçttik mensupiannın sayıla- rau suurhunalan talebinde bulunmak zo- rnnda kalmıstır." Suudi Arabistan'ın petrol sevkıyatını durdurduğıf Ürdün'de petrol satışının karneye bağlanmasının planlandığı haber verildi. Enerji Bakanı Thabit ElTahir, Reuter Haber Ajansı'na yaptığı açıklamada, pet- rol satışının karneye bağlanmasını düşün- düklerini söyledi. Suudi Arabistan, Arabian American Oll Company'ye (ARAMCO) olan borç- lannı ödemediği gerekçesiyle Ürdün'e olan petrol sevkıyatını durdurma karan almıştı. Petrol Bakanı Hişam Nazır da- ha sonra yaptığı açıklamada, karann ARAMCO'nun sorumluluğunda olduğu- nu ve siyasi bir niteliği olmadığını öne sürmüştü. Ancak siyasi gözlemciler, Su- udi Arabistan'ın bu girişimindeki asıl ne- denin, Ürdün'deki Irak sempatisi olduğu- nu iddia ediyorlar. Çekoslovakya Devlet Başkanı Vadav Havel, ülkesinin çokuluslu güce 200 ki- şilik bir kuvvet göndermeyi planladığını söyledi. Üç günlük resmi bir ziyaret için îtal- ya'da bulunan Havel, gazetecilere yaptı- ğı açıklamada, kimyasal silahlara karşı teçhizatlandınlmış 200 askerin Suudi Arabistan'da mevzileneceğini söyledi. KONUK YAZAR ÖNEMLİ GÖRÜŞME — Suriye Devlet Başkanı Hafız Esad ile İran Cumhurbaşkanı Hasimi Rafsancani arasındaki görüşmeier Körfez krizine taraf olan tüm başkentlerde dikkatle izleniyor. (Fotoğraf: Reuter) TAHRAN Esad, İran'ı iknaya çalışıyorSuriye Devlet Başkanı Hafız Esad'ın, Tahran yönetimine, Irak'a karşı daha kararlı bir politika izlemelerini telkin ettiği bildiriliyor. Dış Haberler Servisi — Körfez krizi ile ilgili görüşmeier yapmak için Tahran'da bulunan Suriye Devlet Başkanı Hafız Esad, tran'ın dini lideri Ayetullah Ali Ha- mapey ile görüştü. Iran televizyonunun haberine göre Ha- fız Esad'ı kabul eden Ayetullah Hama- ney, îslami güçlerin kutsal Kudüs kenti- ni işgal eden siyonist rejime karşı müca- deleye devam etmelerini istedi. Kabulde, İran Cumhurbaşkanı Haşimi Rafsancani, yardımcısı Hasan Habibi, Suriye Başkan Yardımcısı Abdülhalim Haddam ve iki taraftan bakanlar da bu- lundu. Esad'ın İran ziyaretinin karşıhklı görüş aüşverişinde bulunmak için olanak yarattığını kaydeden Hamaney, şöyle ko- nuştu: "Lübnan'ın içinde bulunduğu durum, dünya erapenalizmi ve siyonizmin hırsın- dan doğmuştur. Lübnan konusunda İran ve Suriye'nin benzer görüşlere sahip ol- duğuna işaret etmek islerim. Lübnan hal- kı emperyalizm karşısında dav^nma gü- ciine sahip olduğunu kanıtlamıştır. Ama takviye edilmelidirler. İslam dünyasının tüm sorunlan Müslüraan güçlerin daya- nışması ile çöziime ulaşabilir." Hamaney, Esad'ın ziyaretinin olumlu sonuçlar verdiğini de sözlerine ekledi. Suriye Devlet Başkanı Hafız Esad da Körfez krizi konusunda Şam ile Tahran'ın görüşlerinin yakın olduğunu söyledi. İran Islam Devrimi'nin Müslüman milletlere yeni bir ruh getirdiğini bildiren Esad, "Bi- zim İran'a karşı olan duvgulanmız kalı- cıdır, değişmez. İran İslam Devrimi, ts- lami değerleri diriltmiştir" dedi. Esad, si- yonizmin büyük bir tehlike olduğunu bil- direrek İsrail'e karşı tavır koymanın ge- rekli olduğunu ifade etti. Bunun yanı sı- ra İran ve Suriye'nin Lubnan'daki çatış- maları durdurmak için çok çaba harcadığını belirten Esad, iki ülkenin Lübnan konusunda vardımlaşmalanm is- tedi. Hafız Esad'ın Tahran ziyareti, ABD KUVEYT Irak'ınbaskıpolitikasıInternational Herald Tribune gazetesinin bildirdiğine göre Irak birlikleri, evleri, resmi binaları yağmalıyor; işgal birliklerine karşı koyan Kuveytliler idam ediliyor. Dtş Haberler Servisi — Irak'ın Kuveyt'i işgalinin yedinci haftası dolarken Ku- veyt'teki işgal birliklerinin giderek daha sistematik bir biçimde baskı ve yıkım po- litikası uygulamaya başladığı bildiriliyor. International Henüd Tribune gazetesi- nin Kuveyt'i terk eden Batılılara ve Ku- veytlilere dayanarak verdiği habere göre Irak birliklerinin Kuveyt'te uyguladığı baskılar, bazen evlerin yakümasına ve iş- gal birliklerine karşı koyan Kuveytliler- in idam edilmesine kadar varıyor. Batılı kaynaklara göre Irak birliklerinin şiddet dozunu arttırdığı yolundaki haberlerin doğru olma olasıhğı yüksek. Batılı göz- Iemcilere göre Kuveyt'teki baskılann ar- tışı, bölgedeki Irak birliklerinin başında bulunan eski Federal Almanya Büyükel- çisi General Abdül Cabir Gani'nin görev- den alınarak yerine Ali Hasan Macid'in getirihnesiyle aym zamana denk düşüyor. Saddam Hüseyin'in kuzeni olan Ali Ha- san Macid'in 198S'de Iraklı Kürtler'in bastınlması için zehirli gaz kullandığını anımsatan gözlemciler Kuveyt'teki dire- nişi basürmak için Macid'e geniş yetki- ler verilmesine dikkat çekiyorlar. Lond- ra'da yaşayan Iraklı bir siyaset bilimcisi Macid'in Irak'ta acımasızlığıyla tanındı- ğını söylüyor. Kuveyt'ten gelen eski rehinelerin ver- dikleri bilgilere göre ülkedeki Irak birlik- leri, evleri, resmi binaları ve hatta luna- parklan sistematik biçimde yağmalıyor- lar. Ali Hasan Macid'in yönetimindeki birlikler, evleri tek tek dolaşarak Kuveytli direnişçileri anyorlar. Kuveyt'teki bir okulda dört Irak askerinin cesedi bulun- duktan sonra büyük bir arama faahyeti- ne girişildiği ve bu sırada 15 evin ateşe ve- rildiği, çok sayıda Kuveytli'nin de tutuk- landıği öne sürülüyor. açısından büyük önem taşıyor. Irak'a kar- şı uygulanan ambargonun İran tarafın- dan delinmekte olduğu, bu ülkenin Irak'a yiyecek maddeleri sevk ettiği yolunda söy- lentilerin iyice su yüzüne çıktığı şu gün- lerde, Esad'ın ziyareti, Tahran yönetimi- ni, ambargoya tam uymaya çağırma açı- sından önemli bulunuyor. Esad'ın İran'a karşı en büyük kozunun ise İran-Irak sa- vaşı boyunca Tahran'a verdiği destek ve bu destek sonucu Tahran'daki yönetici çevrelerde ve sokaktaki İranh'da edindi- ği güven olduğu ileri sürülüyor. Esad'ın, bu 'kara gün dostu olma' motifini işle- yerek Rafsancani'den, Saddam'a dolaylı ya da dolaysız, yardımcı ohnamasım is- teyeceği kaydediliyor. Esad'ın 3 günlük İran ziyareti sırasın- da Tahranü yetkililerle görüşeceği bir di- ğer konunun da Lübnan'daki 13 Batılı re- hinenin durumu olacağı bildiriliyor. AP- nin haberine göre 6 ABD'li, 4 İngiliz, 2 Alman ve 1 Italyan, İran yanhsı Hizbul- lah örgütü tarafından Lübnan'da rehin tutuluyor. Tahran'da İngilizce olarak ya- yımlanan ve hükümete yakınlığı ile bili- nen Tahran Times gazetesinde yer alan bir yazıda, nisan ayında 2 ABD'li rehinenin serbest bırakılmasının, Suriye ve iran ara- sındaki eşgüdüm ve bu ülkelerin manevi etkilerinin sonucu olduğu belirtildi. Dip- lomatik gözlemciler, gazetenin dün ya- yımlanan sayısında yer alan bu yazının, diğer 13 rehinenin de serbest bırakılması için Esad ve Rafsancani arasında işbirli- ği yapılabileceği ve görüşmelerde bu ko- nunun da gündeme geleceğinin işareti ol- duğunu belirtiyorlar ve geçen salı günü, Esad'ın Tahran'ı ziyaret edeceğinin duyu- rulmasımn hemen ardından, Iran'ın Pa- kistan Büyükelçisi Cevad Mansuri'nin, Lübnan'dakirehinelerinbirkaç gün içinde serbest bırakılabileceğini söylediğini anımsatıyorlar. Türkiye kartlarını akıllıca oynamalıKörfez'deki yeni oluşumlann dışında kalınması, Türkiye'nin kendini hem Batı'dan hem Doğu'dan izole etmesi sonucunu doğurur. Türkiye'nin çıkarı NATO sorumluluk alanının genişletilmesindedir. SSCB'yi içeren bir güvenlik danışma örgütü seçeneği de bir formül olabilir. — 2 — Dr. ŞÜKRÜ ELEKDAĞ Emekli Büyüketçi Dünkü yazımız- da sözünfl ettığj- miz Körfez'e yöne- lik güvenlik ve is- ' tikrar düzenleme- * leri şu şekillerde , ortaya çıkabilir: Ortadogu ve Körfez'e yönelik Güvenlik Düzenle- meleri: Bunlardan birincisi, NATO- nun sorumluluk alanının Körfez'i de içi- ne alacak şekilde genişletilmesidir. Bu takdirde NATO'ya bir ortak güvenlik ku- ruluşu olarak yeni bir işlev kazandınla- cak ve bu çerçevede de Türkiye'ye önem- li bir siyasi ve askeri rol verilmesi zorun- lu olacaktır. Böyle bir düzenleme, Türki- ye'ye, siyasi-askeri kararlann ortaklaşa ahndıgı önemli bir Batı formunda güzi- de bir yere sahip olmasını ve avnca irti- fak içindeki sorumluluklan dolaytsıyla da gerek Amerika'ya gerek Batı Avrupa'ya karşı yararlanabileceği etkin bir siyasi lev- ye sağlayacaktır. Gerçekleştiği takdirde bu yaklaşnn, Türkiye'yi Avnıpa savunma sisteminden dışlayan Batı Avnıpa Birliği (BAB) ör- gütünün canlandınlarak Avnıpa Toplu- luğu'nun ortak savunma örgütü haline getirilmesi tasavvurunu da en azmdan güçleştirecektir. Amerika ile İngiltere tarafından kuv- vetle desteklenecek bu yaklaşuna, BAB'yi destekleyen ve NATO'nun askeri kana- dında yer ahnayan Fransa'mn karşı çık- ması kuvvetle muhtemeldir. NATO'nun bölge dışı müdahale kavramına, soğuk- savaş döneminde kendisini Sovyetler Bir- liği ve Doğu Almanya ile catışmaya sü- rükleyebilecegi endişesi ile karşı cıkan Fe- deral Almanya'mn, bugünkü koşullarda bu yoldaki önerilere daha ılımlı bakabi- leceği düşünülebilir. İkinci yaklaşım, Amerika Dışişleri Ba- kanı Baker'ın bir konuşmasına deftndi- ği gibi, NATO'dan tamamen ayn olarak Ortadoğu'da Amerika ve bazı NATO ül- keleri ile, muhtemelen Suudi Arabistan, Mısır ve Körfez emirliklerinden oluşan bir askeri-siyasi örgütün kurulması ola- bilir. Dünya görüşleri çok değişik olan bu iki grup ülkenin, bir siyasi-askeri formda or- tak çıkarlar üzerinde birleşebümeleri zor olmakla birlikte, Körfez krizinden aiınan dersler ve güvenlik zaruretleri dolayısıy- la bu gibi müşküllerin üstesinden geline- bileceği düşünülebilir. öte yandan Amerika ile diğer bazı Ba- tılı ülkeler, her ne kadar Israil'in Orta- doğu'da kurulacak bir güvenlik örgütü- nün dışında bırakılmasını arzu etmeye- ceklerse de, Arap ülkelerini karşılanna almamak için tutumlannda ısrarh olama- yabilirler. Böyle bir örgüte Sovyetler Bir- liği'nin katılıp katılmayacağı ve katılır- sa, bunun hangi koşullarla gerçekleşebi- leceği hususunda şu aşamada tahminde bulunmak zordur. Buna karşüık açıkça belli olan bir husus, bu seçeneğin gerçek- leştirilmesi halinde NATO'nun pek o ka- dar önemli olmayan işlerle uğraşacağı ve şu sıralarda kazandığı itibar ve ağırlığı koruyamayacağıdır. Üçüncü seçenek, ikinci seçeneğin bir altematifi olup söz konusu örgütün, ay- m üyelerle, askeri amacı obnayan bir "güvenlik danışma konseyi" şekUnde ku- ruhnasıdu-. Bu niteükte bir formda Sov- yetler Birliği'nin de yer alması kolayla- şabilir. Sovyetler Birliği'nin katılması, esasen örgüte üye olmalan öngörülen Su- udi Arabistan, Mısır ve Arap Emirlikle- ri dışındaki bazı Arap ülkelerinin de ku- ruluşa daha sıcak bakmalanna yol aca- caktır. Güvenlik ve istikrar düzenlemeleri yu- kandaki seçeneklerden biri doğrultusun- da (NATO sorumluluk alanının genişle- mesi, bölgede yeni bir askeri-siyasi örgü- tün kurulması ya da SSCB'nin katılımıyla bölgede bir güvenlik danışma konseyi ku- rulması) gerçekleşme yoluna girdiği tak- dirde Türkiye'mn bunlann dışında kalma- sı ulusal çıkarlanna ters düşer. Daha önce bölge dışı müdahale kavra- mına karşı ileri sürülen ve böyle bir dü- zende yer aldığı takdirde, Türkiye'nin he- sapsız ve karşılıksız rizikolar altına gire- ceği, savaşın eşiğine itileceği, ülkemizin bölgede polislik rolünü üstlenmesinin ve Amerika'nm bir manivelası haline gelme- sinin Sovyetler Birliği'm tahrik etmekten ve tüm Arap dünyasının husumetini üs- tüne çekmekten başka bir sonucu olma- yacağı şeklindeki ve o dönemin koşulla- nnda geçerli olan gerekçelere dayanarak Türkiye'nin bu yeni oluşumlann dışında kalmasını önermek, dünyadaki köklü de- ğişimin ve çevremizdeki yeni koşullann isabetle değerlendirilemediği anlamını ta- ju\ NATO'da seçenek Bu oluşumlann dışında kalması, Tür- kiye'nin kendisini hem büyük ölçüde Ba- tı'dan hem de Ortadoğu'dan izole etme- si sonucunu doğurur. Bu bakımdan Türkiye'nin bu düzenlemeler dışında kal- masmm olanaksız olduğunun iyice anla- şılmasında yarar vardır. Bu noktayı sap- tadıktan sonra NATO sorumluluk sahne- sinin genişletilmesini öngören birinci se- çeneğin, yukanda işaret ettiğimiz husus- lar dolayısıyla Türkiye'nin çıkarlanna çok daha uygun düştüğünü ve şimdiden bu yönde kuüs çahşmalanna ve gereğinde gi- rişimlere başlaması gerekebileceğini be- lirtelim. Bu çahşmalar sırasuıda Türkiye, birinci ve üçüncü seçeneklerin bir arada uygu- lanabümesini saglayan bir formül önere- bilir. Yine bu çerçevede Türkiye'nin, Sov- yetler Birliği'nin üçüncü seçenekte söz ko- nusu "güvenlik danışma konseyi"ne ka- tılmasım sağlamak amacıyla girişimler- de bulunması isabetli olur. Zira Sovyet- ler'in böyle bir kuruluş içinde yer alma- sı söz konusu konseyi daha prestijli ve Arap ülkelerinin bir bölümü için daha ca- zdp Jıale getirir. Burada bir noktayı hatırlatmakta ya- rar vardır. Yukandaki yaklaşımlann uy- gulanmasında büyük müşküllerle karşı- laşması halinde Amerika, bir kısun NA- TO üyeleri bazı Arap ve bölge devletle- riyle ikili anlaşmalar yaparak ve bunla- nn koordinatörlük görevini üstlenerek so- nınu çözmeye yönehne zorunluluğu du- yabüir. Söz konusu ikili anlaşmalann özü, bölge istikrar ve güvenliğine yöne- lik olarak Amerika'mn girişebileceği mü- dahalelere üslerin ve askeri kolayhklann sağlanması olacaktır. Bu seçeneğin Tür- kiye bakırrundan en önemli sakıncası, bi- rinci seçeneğin aksine, uygulama karar- lannın ahnmasmda Amerika ile baş ba- şa kalmasıdır. Ote yandan böyle bir dü- zenleme, Türkiye'nin birinci seçenek çer- çevesinde sağlayacağı önemli yararlan bertaraf edecektir. Köprii rolü Türkiye, güdemin €aptanma«m« kat- luda bulnnmabdır İşte bunun bu neden- lerle Türkiye'nin yeni örgütlenme düzen- lemelerinde şimdiden rol alması ve gün- demin saptanmasına katkıda bulunması gereklidir. Sorumluluk sahası genişletilmiş bir NATO ile Türkiye'nin de dahil olacağı Körfez veya Ortadogu Güvenük Danışma Konseyi, bölgede banş ve istikrara kat- kıda bulunabilecek uygun bir düzenleme oluşturabileceği gibi Türkiye'mn çıkarla- nna en uygun düşen bir yaİdaştmdır. Her iki örgütte de ayağı bulunan Türkiye, bir bölge ülkesi olarak Doğu ile Batı arasın- da geleneksel köprü rolünü oynamak im- kânma sahip olacak, aym zamanda Av- nıpa Topluluğu nazanndaki önemi kay- , da değer biçimde artacakür. . î Ancak bunun için inisiyatif almak ve' şimdiden çalışmalara koyulmak gerekli- dir. Şayet bu konularda fazla arzulu gö- rünmemek ve kendimizi ağırdan satmak gibi düşüncelerle gelişmeleri beklemeyi tercih edersek, yeni yapılanmayı ve olu- şumlan etkileyememek ve ortaya çıkan- lacak reçeteleri olduğu gibi kabul etmek durumunda kalınz. Aksiyon politikası Koşulfauımızı şnndideıı üeri sönnettyir Bu bakımdan en uygun hareket tarzı, stratejik konumumuz nedeniyle sözümü- zün geçerli olabileceği bir alanda inisiya- tif alarak yeni güvenlik mimarisini etki- lemeye, kriz sonrası oluşumlan yönlendir- meye ve ulusal çıkarlannı ilgilendiren ko- nularda söz sahibi olmaya calışmakttr. Bu yola gitmediği takdirde Türkiye, mimar- lar arasında yer almayıp malzeme olma- yı şimdiden kabul etmiş duruma düşer. Oldu bittilerle karşüaşır. İleri süreceği ta- lep ve koşullanmn dahi müzakere edile- bileceği zaman ve ortamı bulamaz. Bu bakımdan da bir "aksiyon" politi- kasının benimsenmesi, Türkiye'nin talep- lerini ve koşullanm müttefikleriyle an- lamlı biçimde müzakere etmesine olanak sağlayacaktır. Türkiye'nin birinci seçenek uyannca fonksiyonlannı yerine getirebil- mesi ve bölgede inandıncı bir istikrar un- suru olabilmesi için caydına gücünün ek- siksiz sağlanması gereklidir. Keza bu çer- çevede, ülkemizin Avnıpa Topluluğu ile kaynaşma sürecini, topluluğun çok daha hayırlı bir yaklaşımla ele alacağı hususun- da somut teminatlara da Türkiye'nin ge- reksinim duyması doğal sayıhnahdır. Kartlanmızı akıltaca oynamalıyız: Türkiye, halen Körfez krizi dolayısıyla önemli kararlar almak arifesindedir. Özellikle hükümete Meclis tarafmdan yabana ülkelere silahh kuvvetler gönder- me ve ülkede yabana asker bulundurma- yı kabul etme hususunda verilen yetkiden sonra bu konudaki tartışmalar daha da alevlenmiştir. Basımmızın önemli bir bölümü ve mu- halefet, Türkiye'nin Suudi Arabistan'a as- keri birlik, Körfez'e destroyer göndennesi ve İncirlik Üssü ile diğer bazı tesislerin Amerika'mn kullanımına açdması ihti- malleri üzerinde durmakta ve bunlara kuvvetle karşı çıkmaktadırlar. Bu konu- daki endişelerini dile getirirken, eskiden NATO sorumluluk sahasının genişletil- mesine ilişkin kaygılan ve tehlikeleri de tekrarlamaktadırlar. (Biz, burada konu- nun hukuksal ve anayasal yönüne girmi- yoruz.) Oysa sartlar tamamen değişmiştir. Bu- gün de bazı riskler kuşkusuz mevcuttur ve bunlan önemsememek mümkün değil- dir. Fakat Türkiye'nin bu oluşumlardan kendini soyutlaması halinde kayıplannın da çok büyük olacağı aşikârdır. Türkiye|nin Körfez'e yönelik yapıcı ve aktif bir siyaseti, riskleri hesapu şekilde değerlendirerek yürütmesinde yarar var- dır. Biz, bugüne kadar izlenen çizginin de bu yönde olduğu kanısındayız. Konuya biraz önce ele aldığımız olu- şumlar ve Türkiye'nin bunlar karşısında alacağı tutumlar perspektifinden bakıl- dığı takdirde, böyle bir siyasetin yararla- n daha bariz şekilde ortaya çıkmaktadır. BlTTt
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle