23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
24 EYLÜL 1990 CUMHURİYET/15 Çocuk, kuşku ve menliği altında bulunan Hong Kong'da 54 bin Vietnatnlı göç- men kendilerini neyin beklediğini kestiremeden >a ulkelerine geri dönme va da başka bir ülkeye iltica etme umuduyla kamp- larda yaşıyoriar. Kiiçiik göçmen çocukları, olan bitenin tumüy- le farkına varamasalar da kampların belirsizlik aimosferi bir kuşku düşürmüş bakışlarına. Belki de korunma içgudiisüyle elindeki oyuncak silaha sıkıca sarılmış. (Foloğraf: AP) Eğitim Bilîmlerl Kongresi ANKARA (AA)—Ankara Üni- versitesi Eğitim Bilimleri Fakülte- si'nce, Türkiye'de ilk kez düzenle- nen "Eğitim Bilimleri Ulusal Kong- resi", bugün başbyor. AÜ Eğitim Bilimleri Fakültesi'- nin 25. kuruluş yıldönümü kutla- maetkinlikleri çeıçevesindegerçek- leştirilecek kongrede, eğitim ala- nında kaydedilen gelişmeler bilim- sel olarak değerlendirilecek. 225 bildirinin sunulacağı kong- rede, ölçmevedeğerlendirme, mes- leki ve teknik eğiüm, özel eğitim, üniversite öğrencilerinin psikolojık sorunlan, yabancı dil öğretimi, bil- gısayaıla öğretim, demokrasi egiti- mi ve çocuk haklan gibi eğitımin güncel konulan daele alınacak Kongrenin bilimsel çalışmalan, Eğitim Fakıiltesi'nde siiıdürüîecek. D o 8 u Almanya'da, eski komünist önderierMarx,EngelsveLenin'in yakın zamana dek hemen her yerde rastlanan heykel ve büst- İeri şimdi Doğu Berlin'deki Alman Tarihi Müzesi'nin deposu- nu dolduruyor. Doğu Almanya'yı sarsan ve Batı Almanya Ue birleşmeye taşıyan değişim rüzgârlan, eski kahramanları da mttzeye savurdu. (Fotoğraf: AP) 'Genel sağhk sigortası' hazır ANKARA (Cumhuriyet Bü- rosu) — Sağhk Bakanı Halil Şıv- gın, genel sağhk sigortası kanun taslağı ileügüi hazırhk çahşmala- rıru tamamladıklarını büdirdj- Şıvgın, genel sağlık sigortası sis- temi Ue Türkiye'de sağlık alanın- da görülen karışıklığın ortadan kalkacağını, devlete de mali yük getirilmeyeceğıni söyledi. Sağlık Bakanı Halil Şıvgın, dün Ankara'da bir basın toplan- tısı düzenleyerek genel sağlık si- gortası Ue ilgüi olarak haarladık- lan kanun taslağı veyapılan çahş- malar hakkında bilgi verdi. Taslağı hazırlarken her kesime 500 bineyakmtaslak metnidağı- tarak tartışmaya açtıklarını ve bu kesimlerin görüşlerini aldıkları- nı kaydeden Şıvgın, yapılan anket sonuçlarının yasanın olumlu ol- duğunu gösterdiğini söyledi. ' T a n n l ? ı ı c l c ı i » l a ' Moskova'da dün sabah düzen- l i t l l l l K U M 4 n 4 tetıen pazar ayininden çıkan ka- labalık, son Rus Çan 2. Nikola'nın portresi ve üzerinde "Biz Rus'uz ve Tann birimle" yazan pankartlan taşıyarak yürii- düler. (Fotoğraf: Reuter) HABERLERÎN DEVAMI 6 Mal getir, senden de alayıırf (Baştarafı Arka Sayfada) liyeye sevk edilmiş, ancak tstan- bul 7. Asliye Ceza Mahkemesi1 nin kararı Ue aklanmıştı. Bu olayın tam birinci yüında Istanbul Arkeoloji Müzesi Mü- dûrlüğû, Faraç Üzülmez'in "Es- ki Eser Ticaret Beigesi"ni 820 sayüı yazıyla iptal ediyordu. îs- tanbul Arkeoloji Müzesi'nin ar- şivindeki (U) harfi bölümünde yer alan en kabank dosyanın içeriğine şimdilik ginnek istemi- yorum. 1973 yılında ilk kez bir yasa, 1710 sayıh yasa çıktığında tıpkı Kolasınlar gibi 'Baba Faraç'da sandıklar dolusu eski eseri Is- tanbul Arkeoloji Müzesi'ne tes- lim etmek zorunda kalmıştı. Daha önce ruhsatı iptal edi- len ve yenileme başvurusu red- dedilen Faraç Üzülmez, yeni ya- sa çıkınca 29 Mayıs I973'te 'es- ki eser ticareti' belgesi için baş- vurdu. Isteği reddedildi. Baba Faraç 70 yaşında Istan- bul'da polis, sava, müze, bürok- rasi, mal alnia satma gibi sorun- Iarla uğraşırken fidan gibi oğlu Fuat da bir yanda Avrupa'da sa- nşın Alman kızlan Ue "tirit' atı- yor, öte yandan pazannı geniş- letiyordu. Bir keresinde neredeyse kan- kardeşi sayılacak ortağı Nibat Kolasın ve babası Faraç'ın gön- derdiği antika dolu bir bavulu Frankfurt Havaalaru'nda alması gcrekirken geceki cirit oyunu- nun yorgunluğu ile zamanında havaalamna gidemedıği için ma- lı Alman polisine kaptınyor ve herkesin basına iş acıyor, hak- kında 'giyabında tutuklama karan" çıkmasına çanak tu- tuyordu. Sabun Fuat Fuat Üzülmez'i bana "Sabun gibi kaygandır" diyerek sözün- de durmazlığını anlatmaya çahş- mışlardı. Münüı'teki karşılaşma- mızdan sonra soğuk bir kış gü- nü New York'ta bir otelde dü- zenlenen antik sikke panayınna girerken o yakasını kaldırmış çı- kıyordu. "Fuat Bey hoşgejdi- niz.~" diyerek yolunu kestiğim- de önce tanımadı. Kendimi ta- nıttığunda "CHamaz, yine mi sen?" diye düşündüğünü "fel fecr okuyan" gözlerinde gör- düm. New York'ta buluşma sözünü anımsattım. Randevulaştık. Oteline gittiğimde kabul memu- m, "Bay Üzülmez'in Münih'e uçmak üzere havaalanına git- tiğini" söyledi. Aradan bir süre geçti. New York'ta bir başka antika müza- yedesinde karşdaştık. Yine ran- devulaştık. Yine havaalanı yo- lundaydı. Atlantis Galerisi'nde Marsyas heykelini saptadığım gece Ro- bert Hecht'ın kızı bir arkadaşı- ma "Fuat neredeyse benim be- bekligimi bilir. Bundan dolayı kendisine Fuat Amca derim" di- yordu. O gece Fuat da oraday- dı. Iki Amerikalı meslektaşım crtesi gün için Üzülmez Ue birer saat arayla randevulaştı. Her iki görüşmeye de -taraf- lann önerisi ûzerine- katılabile- cektim. Randevu gününün sabahında evirnin telefonu çaldı. Olacak iş değildi. Sabun gibi kaygan Bü- yük Fuat, telefondan "Paşam bagünkü randevnlann saatinde mfsk bir defişiklik yapabilir miyiz" diye sonıyor ve buluşma saatlerinin öne alınıp iki Ame- rikalı meslekdasa Uetmemi rica ediyordu. Randevu saatinde meslektaş- larımla gittiğim otelin 'resepsiyono' kendisinin yipe havaalanı yolunda olduğunu söylüyordu. Madem bulusmaya- caktı, o halde neden buluşma saatinin değiştirilmesini öner- mişti? Işte büyük Fuat buydu. Meslektaslanmdan biri güzel bir sarışındı. Anlaşılan Büyük Fu- at 'sanşın' Ue 'gazeteci' arasın- da bocaladığı için önce telefon etmiş, sonra iıeme Iram' diye- rek caymıştı. Fuat Amca Serginin açüış gecesi 'Fuat Amca' da oradaydı. Kızlannı görücüye çıkarmış bir babanın heyecanı içindeydi. Fuat, o ge- ce herhalde ortağı Nihat Kola- sınlar'ın, toplayıcılan Aydıner- ler'in de orada olmasını vefalı bir dost olarak çok isterdi. ts- tanbul (Kolasın)-MünUı (Uzül- mez)-New York (Hecht) gele- neksel ortakhk hattında o gece Robert Hecht ve Jonathan Ro- sen üe'birlikte Münüı-New york vardı. Ancak Kapalıçarşı temsil edılmiyordu. Ertesi günü randevum -oldu- ğu için kendUeri ile görüşmeye gittiğimde galerinin ortaklan Rosen ve Hecht'in Üzülmez Ue cekişe çekişe pazarlık yaptıkla- rına ister istemez tanık olacak- tım. Bu olayı ben ve galeri sa- hipleri gönnezlikten geldik. Ancak şu kadannı söyleveyim o gün öğle yemeğinde Jonat- han'ın konuğu olarak Bob ile Fuat hep birlikte yemeğe gittik- lerinde masada bir onur konu- ğu vardı. O da sanat tarihi pro- fesörü Bayan Iris Love'dı. Unlü Guggenheim Müzesi'nin kunı- cusu aileden gelen Prof. Love 1975'e kadar Datça yanmadası- run uçundaki Knidos antik ken- tini kazan Amerikalı arkeolog- tu. O tarihten sonra "kaçakçılık" olaylanna adı ka- nştıgı iddiası ile Türk hüküme- ti kaa iznini yerulememişti. Şim- di üniversitede ders veriyor ve bazı galeri ve koleksiyonculara danışmanlık yapıyordu. Işte bu sırada Fuat Ue yeniden karşılaşıp "sözüm söz olsun mu?" diye beygir satan at cam- bazları gibi el sıkışırken konuş- mamızı dinleyen bir Türk arka- daşım "Havada bulut sen bunu unut" diyordu. Üzülmez'in Kanın Hazinesi- nin soyulmasında oynadığı ve bilinmeyen çok önemli rolüne burada değüunek istiyorum. Anımsanacagı üzere 1960"h yıUann ortalannda Manisa ve Uşak yöresindeki Lidya Krah Krezus ya da Türkçesiyle Kanın dönemine ait bazı anıt kabirler soyulmuş ve bu eserler Ameri- ka'da New York Metropolitan Sanat Müzesi'ne satılmıştı. Köylülerin talanını lzmir'de John J. Klejman adh Amerika- lı antikacıya ünlü kaçakçı Ali Bayırlar pazarlamıştı. Bu konu- daki belgeleri daha önce açıkla- mıştım. Bu olayla ilgili olarak bugü- ne kadar açıklanmayan bir bel- geler dizisini de şimdi açık- layalım. Harta tümülüsü ~~ Manisa'nın Kırkağaç Uçesi Bakır kasabası "Harta mev- kii"ndeki tümülüs 1964 yılında so- yulmuştu. Mezar odasında cese- din konulduğu "kline"nin iki ayağı aslan vücutlu, kuş kanat- lı ve kadın başlı mermer "sfeoks"lerden oluşmaktaydı. önce değerli ölü hediyelerini alan soyguncular daha sonra bu iki sfenksi de götürmüşlerdi. Acaba "hırsu" mı yoksa "ka- pısını kiütlemeyen Nasrettin Hoca"mı haklıydı? O gün bu- gündür Avrupa ve Amerika'nın anlamadığı nokta bu. Her ne kadar ahlaksal, dinsel, yasa] ol- masa da "yemiyenin malını yer- ler"di. 1960'larda ne yasa vardı ve ne de Kültür Bakanlığı var- dı. Bugün "kültürel ve tarihsd miresın korunması" Ue görevli bir Kültür Bakanlığı var. Durum değişti mi? Değişmedi. Çünkü hâlâ yemiyenin malını yiyorlar. Fakir halkın ödediği vergUerden ayhklannı alan politikacı, bü- rokrat ve teknokratlar var. Manisa müzesindeki gizli bel- gelere göre bu sfenksleri Ali Ba- yırlar pazarlamıştı. Bu arada bu eserleri New York Metropolitan Sanat Müzesi'ne satan John J. Klejman adh antika tüccannın bir başka faturasını açıklayalım. Köylülerce mezardaki kiline- nin ayaklanndan koparüırken hasara uğrayaa t.Ö. 530 ydına ait bu iki sfenksi müzeye mas- raflan kendisine ait olmak üze- re Klejman'ın 21.11967 tarihin- de 25.500 dolara sattığı anla- şıhyor. Köylüler, Ali Bayırlar ve ha- ramilerine önce mezar odasın- daki değerli hazineyi, sonra sfenksleri satmışlardı. Yağmacı- lar bu arada kaçakçılara mezar •odasının duvarlarındaki resim- lerden övgüyle söz etmişlerdi. Bundan sonraki gelişmeler hakkında Manisa Müzesi Mü- dürlüğü'nden gönderildiği anla- şüan ve Eski Eserler Genel Mü- dürlüğü'nde bulunan bir gizli belgede "Duvar resimlerinin 1965 yılında, şimdi Münih'te ikftmet eden Fuat Üzülmez adh bir şahıs tarafından sipariş iize- rine soktürulerek pazarlandığı"- na ilişkin cümleler vardır. Bu resimler de daha sonra doğruca Metropolitan Müzesi1 ne gidecektir. Ancak bu kez Klejman değU, Hecht (vergisin- den düşmek koşulu) Ue müzeye hediye edecektir. Sfenkslerin fotoğrafı ile duvar resimlerinin fotoğrafı ve müze- nin tutanaklan elimde bulunu- yor. Ancak bunlan şu anda açıklamıyorum. Çünkü önümüzdeki haftalar- da Türk hükümetinin avukatla- nnın gözetiminde bir grup uz- man şimdiye kadar girilmeyen müzenin deposuna inip gizli ka- salardaki bu eserleri yani Ka- run'un hazinesine giren eserleri saptamaya başlayacak. Dolayı- sıyla bu "keşif' olayından ön- ce böyle bir açıklama yapmak zamansız olacaktır. Müzenin müfettişi tşin üginç yanı Metropolitan Müzesi Andrew Oliver adü yilk- sek düzeydcki bir uzmanını Harta tümülusünde inceleme yapmaya gönderecektir. Günün birinde bu incelemenin içyüzü- nü de açıklayacağımı sa- nıyonım. Harta tamulüsii" olayı, yöre köylülerinin çevredeki tüm tü- müluslerin yağmalarını başla- tan ilk kurşun olacaktır. Fuat Üzülmez o sırada daha 24 yaşın- da bile değildir. DenUebiür ki ünlü Yorgo Za- kos'tan da önce Avrupa'da an- tika işine ilk başlayan ve Batı'- ya açılan ilk Türk, Fuat Üzül- mez olmuştur. Bir süre sonra Fuat sadece Türkiye'den değil Suriye ve Yiı- nanistan'dan gelen malları da pazarlamaya başlayacaktır. Şöh- reti satıcılar arasında İspanya'- dan Afganistan'a, alıcılar ara- smda Los Angeles'tan Tokyo'ya kadar uzanacakbr. Bu arada tspanya'dan gelen mallar arasın- da iki kardeşin döktüğü sahte bronz eserlere bile müşteri bu- lacaktır. Fuat, daha sonra Türkiye'den Van yöresinden geldiği söylenen taşlar Uzerine oyulmuş, mühür olduğu sanılan çeşitli ilkel hay- van ve insan figürlerini de sata- caktır. Bu işe Almanya'daki "Halıcı Fuat" adlı bir Türk de kanşacaktır. Amerika'daki antika dünyası altı bin yülık bu eserlere sahip olmak için birbirleriyle kıran kı- rana yarış edecektir. tddiaya gö- re bir Türk TIR kamyon şoförü bunlan Batı'ya kaçırmıştır. Bir Amerikan müzesinin ün- lü sonımlusu bayan Arielle P. Kozloff bu eserlerin günümüz- den 6 bin yıl öncesinin en geliş- miş uygarlığına ait olduğunu yazdığı kitapta söyleyecek ve bu uygarhğın Hititlerin ağadedelen sayılabileceğini de 'bilimsel (!)' olarak öne sürecektir. Antika piyasası bir süre son- ra bakar ki bu eserlerin sayısı azalacağı yerde, taleple birlikte arzı artmaktadır. Bu arada bir özel koleksiyoncunun dikkatini bir figür çeker. Bu insan figürü bir kral gibi taç taşımaktadır. Gü- nümüzden 6 bin yü önce yer yü- zünde taçlı krallar olmadığı ve gün geçtikçe bu eserler piyasa- ya daha çok çıktığı için bunla- nn özgünlüğünden kaygı duyu- lur. Sonuçta bir Amerikalı diş- çi bunların günümüzün dişçi matkaplan Ue açılmış delikler olduğunu kanıtlar. 1982'de New York'ta "Anado- lu Minyatür Şaheserleri" adı Ue bir galeride açılan sergide tane- si 50 bin dolara müşteri bulan bu figürlere bugün hiç kimse ar- tık 50 dolar bile vermiyor. Bob Hecht'in kuçük kızına gö- re 'Fuat Amca', Kapalıçarşı'ya göre 'Büyük Fuat' deneyimime göre 'Sabun Fuat' gerçekten bü- yüktür. Bir Amerikah antikacı, Fuat Üzülmez'i şöyle anlatıyor: "Bugüne kadar eline geçen paraya sahip olsaydı, şu anda çok, ama çok zengin bir insan olurdu. Gece yaşantısı olan Fu- at çok cömerttir. Ben gaJerisine iki kez giderim. tlkinde astrono- mik olan fiyatı, iki gün sonra birdenbire düşecekti. Çünkü Fu- at'ın o gün paraya ihtiyacı var- dır. Aslma bakarsan Fuat'ın sü- rekli olarak paraya ihtiyacı var- dır..." Fuat Üzülmez'in paraya ihti- yacı olduğu sürece Türkiye'den daha neler neler gitmeyecek ki? Yaru: Afrodisyas Mizesi İnönü: Misyonum bitmedi (Baştarafı 1. Sayfada) lerle "Başbakan İnönü" slogan- lanyla karşUandı. tnönü'ye yurt- taşlar sevgi gösterilerinde bulun- dular. İnönü daha sonra bir otelde düzenlediği basın toplantısında, Özal'ın ABD ziyaretine değine- rek jöyle konuştu: "Ozal, ABD'yi ziyaret ediyor. Bunun nedeni BM'nin çocuk haklan ile ilgili bir toplantısı. Ancak dünya basını, ÖzaFın ABD Başkanı ile Ortadoğu ha- ritasını çizmek için gittiğini ya- zıyor. Böyle bir şey nasıl olur? Türldye bu bölgedeki insaolann banş içinde yaşamasını ve kal- kınmasını istiyor." tnönü, "yıllardır çektiğimiz sıkuıtılan Özal'ın ABD'de çöze- cegini sanmadığını" belirtirken "Ama orada konuşurken yetki- si olrnadığını diişünsün. Bir bü- yük ülke, küçük ülkenin yardı- mını isterse, bu büyük ülkenin menfaati içindir" diye konuştu. İnönü daha sonra çevre il ve Uçelerden gelen 50'yi aşkın de- legeye SHP içinde son günlerde ortaya çıkan ve kurultay kararı- nın alınmasına yol açan huzur- suzluğun nedenlerini anlattı. Sohbet toplantısına Bitlis, Van, Siirt, Batman ve Yükseko- va'dan katılan kurultay delege- leri Inönü'ye olan bağlıhklanm vurgulayarak parti içindeki hu- zursuzluğa bir an önce son ve- rilmesini istediler. İnönü de önümüzdeki günler- de y^pıl^caV kuruİLayda ruızuı- suzluğun tamamen giderileceği- ni, SHP'deki tıkanıklığın iki başlı yönetimden kaynaklandı- ğını beürtti. SHP Genel Başka- nı "PM'ye egemen olan Baykal grubu farkında olmadığım bir- çok şeyi yapıyordu. Takım oyunlarryla partide egemenlik sağladılar. Bu da partimizin ik- tidara gitmesini engellediği gibi kamuoyunda güvenimizi de yi- tirtti. Bu yanlış işleri bazan ön- ledim. Bazen de önieyemedim. Genel başkanlık yarışından korlunuyonun ama bu yanş ku- rultaydan kunıltaya olur. De- vamlı yanş olmaz. Bizim yaptı- ğımız buydu" dedi. 'Misyonum bitmedi' SHP Genel Başkanı İnönü, yaklaşık iki saat süren toplantı- nın ardından gazetecilerin soru- lannı yarutladı. İrtönü, bir gaze- tecinin "Baykal ve ekibi lnönü- nün misyonu tamamlanmışür diyor" yolundaki sorusuna kar- şıhk şunları söyledi: "Bütün bu sözler kurultay cağnmın yerinde olduğunu ve ne kadar dogru bir şey yaptıgı- mı gösteriyor. Misyonumun bit- üğini söylüyorlarsa o zaman ne- den bir hareket yapmadüar? Demokraside böyle şey ol- maz. Demokraside ne yapacagı- nı söyleyen insan ortaya çıkıp düşüncelerini açıkça anlatır ve- ya bunu kurultay delegasyonun- dan yetki isteyerek yapar. Seçi- lemezse de genel başkanına yar- dımcı olur. Ne benim ne de Bay- kal'ın misyonu bitmiştir. Siya- setle ugraşan insanlana misyon- lan birdenbire bitmez." İnönü Kayseri'de Bitlis'ten karayoluyla Van'a geçen tnönü, daha sonra özel uçağıyla Kayseri'ye geldi. Inö- nü'yü askeri havaalanmda Bele- diye Başkanı Niyazi Bahçeciog- lu Ue Baykal'ı desteklediği bildi- rilen il başkanı Mustafa Karslı karşıladı. Cumhuriyet muhabi- rinin görüştüğü dekgelerin bü- yük çoğunluğu kurultayda lnö- nü'yü destekleyeceklerin beürtir- lerken, Kayseri'deki 15 delege- den ll'inin Inönti'ye oy verece- ği, aralarında U başkanı Karslı- nın da bulunduğu 4 delegenin ise Baykal'ı destekleyeceği kay- dedildi. Erdal tnönü, "Başbakan tnönü" sloganlanyla karşılandı- ğı Şehir Tiyatro'sunda partili ve delegelere sesledi. Konuşmasın- da "Ben sosyal demokratlann birleşmesi için siyasete girmîştim" diyen İnönü, SHP'nin kurultaydan güçlü çık- masımn ardından sosyal demok- ratlann birleşmesi için çaba har- cayacağım söyledi. Partinin iki başlı olduğunu ve PM'ye söz dinletemediği için kunıltaya gittiğini anlatan İnö- nü, "Baykal takımı" olarak ni- telediği parti yöneticilerinin, usulsüzce görevden aldığı örgüt- lerden örnekler verdi. Ismail Cem'in Baykal'ın ya- nında yer alması konusuna da değinen înönü, "Sayın Baykal söylemiyor da Cem'i genel sek- reter gibi göstennek istiyor. Böy- le şey olmaz. Genel sekreteri ku- rultaydan sonra oluşacak PM belirier" dedi. Kurultaydan Baykal'ı yenerek çıkacağını ve sonrasında olanlan görerek Baykal ekibiyle birlikte çalışmanın yollannı da arayaca- ğını ifade eden İnönü. kunıltay öncesi Baykal'dan geiecek her- hangı bir ortak hste önerisini ise kesinlikle kabul etmeyeceğini bildirdi. Sav'ın girişimi İnönü, Anakent Belediyesi- nin onuruna verdiği yemekten sonra uçakla Ankara'ya döndü. Inönü'yü havaalanmda Genel SekreteT Yardımcısı Hikmet Çe- tin'in yanısıra Baykalcı olarak bilinen Atilla Sav da karşıladı. Sav'ın, tnönü'nün bugün topla- nacak parti meclisine katılması- ru rica etmek için geldiği öğre- nildi. Ancak Inönü'nün Sav'ın önerisine sıcak bakmayarak top- lantıya katılamayacağını söyle- diği belirtildi. İnönü, gece de ta- rifeli uçağa binerek Istanbul'a geçti. SHP Genel Başkanı, bu- gün tstanbul'da doğumunun 106. yıldönümü nedeniyle baba- sı Ismet lnönü'nün 1924-1973 yıllan arasında yaz aylarını ge- çirdiği tarihi evin müzeye dönüş- türülmesi törenine katılacak. Baykal'dan herkese çağrı (Başlarafı 1. Sayfada) rını da başlatacaklannı vur- guladı. Baykarm taktiği Baykal'ın bugün Ankara'da, Ahmet Isvan'dan Ertuğrul Gü- nay'a çağn yaparak ve parla- mentonun yapısal değişikliğine, kamu yönetimine, belediyeler- den ekonomiye kadar uzanan birçok konuda 'yeni projeler' açıklayarak kurultay haftasına girecek. Genel Başkan adayı olarak çıktığı ilk gezide 'glasnost' çağrısı yapan Bay- kal'ın kurultaya kadar "tsmail Cem kadar şok etkisi yapacak" yeni isimler açıklayacağı belir- tiliyor. Baykal'ın kurultaya ka- dar uygulayacağı bir başka yön- temin de genel başkanlık yarı- şındaki rakibi tnönü aleyhine konuşmama tavnnı sürdürece- ği kaydediliyor. SHP Parti Meclisi bugün top- lanacak. Ancak tnönü, PM top- lantısına katılamayacağını açık- ladığı için Baykal genel sek- reter sıfatıyla toplantıya baş- kanlık edecek. Trabzon Baykal, dün gezisinin son du- rağı olan Trabzon'a gelirken Gümüşhane girişinde partüUer- ce karşılandı. Gümüşhane U bi- nasmda bir süre dinlenen ve ar- tüilerle dinlenen Baykal'ı daha sonra Kradeniz örgütleri Trab- zon'a kadar üç ayrı yerde kar- şıladı. Hamsiköy'deki karşıla- mada Trabzon Belediye Başka- nı Atay Aktuğ ve bazı mületve- killeri de hazır bulundu. Trab- zon'da salona girişte Baykal'ı karşılayanlar arasında Bakırköy Belediye Başkanı Yıldmm Ak- tuna'nın da bulunduğu görüldü. Daha sonra Ankara'ya dönen Baykal, yarın Kayseri ve Ada- na'daki örgüt toplantılannda konuşacak. Kavga başlar Baykal, Trabzon'da lnönü'- nün ardından ilk kez basına açık salon toplantısında konuştu. Baykal, buradaki konuşmasın- da, olağanüstü kurultayı Ino- nü'nün kazanması halinde 30 eylülden itibaren parti içinde ay- larca sürecek bir iç tartışma baş- layacağmı söyleyerek "Parti hançeri kendi içine sokacak, ha- rakiri yapmayı deneyecek. Ör- güt kavgaları, görevden alma- lar, iç çekişmeler... Bu arada ne olacak? Sayın Özal erken seçim baskını dUzenleyecek" dedi. Baykal, bu duruma, tnönü'- nün örgütten gelmeyen insanlan parti yönetimine ahnak isteğinin yol açacağını, çünkü bu insan- lann kendilerine taban yarat- mak için örgütlere müdahale et- me yoluna başvuracaklannı söyledi. Baykal, kendisinin 29 eylülde "genel başkanlığa deği), başba- kanlığa aday olduğunu" ve SHP'nin de iktidara aday ola- cağını söylerken salon içinden bir partUi, "Ben 71 yaşındayım, utanmaz adam. Bir de iktidara mı talip oluyorsun" diye bağır- dı. Baykal, bu sözler üzerine, "İktidara talip olmamn haklı ve yerinde olduğunu" ifade eden sözler kullamrken salon içinden bazı dinleyicilerin laf atan par- tiliye hitaben, "Çık dışan", "Casus bu, genel başkanın casusn" diye bağırdığı duyuldu. Baykal'ın sözleriyle birlikte sa- londaki tartışma yatıştırılırken Baykal, İnönü'nün olağanüstü kurultaya gitmekle partiyi bir iç hesaplaşmaya soktuğunu söyle- di. Baykal, "Partiyi iç hesaplaş- maya sokmayı, Deniz Baykal'ı tasfiye etmeyi bırakın; Ozal'ı tasfiye edin" diye konuştu. Kendisinin tnönü'nün görüşünü almadan televizyona dahi çık- madığını ve bir genel sekreter olarak çalışmaya gayret ettiğini ifade eden Baykal, partide bir engel ortamı kurmak gerektiği- ni ve bu kavgacı yapının kaldı- nlması gerektiğini anlatarak, ts- mail Cem Ue birlikte hareketle- rinin bunun bir parçası Olduğu- nu söyledi. Baykal, "Bu, parti için bir çıkış yoludur. Önümüz- deki dönemde biz kendimize bir genel başkan değil, bir başba- kan bulmak zorundayız. Onun için buna parti mantığının öte- sinde de bakmalıyız" dedi. Baykal, genel başkanlığa ge- lecek kişinin Türkiye'yi yönete- ceğine kendisini, partisini ve milletini inandırması gerektiği- ni vurguladı. İnönü'nün partide kudretli bir görevi olduğunu vurgular- ken, salondan bir partili, Cumhurbaşkanı dedi. Baykal ise bunun uzerine sözlerine özet- le şöyle devam etti: "Bu partide hak ettiği önemli yeri çoktan almıştır. Ben 29 ey- lülde genel başkan olursam, bü- tün partililerin genel başkanı olacağım. Ama Sayın İnönü be- nim genel başkanım olmaya de- vam edecektir. Ben onu Cum- hurbaşkanlığı'na, Başbakanlığa taşıma görevini başanya götü- remedim ama, bırakınız bu par- tinin genel başkanı olarak Sayın tnönü'yü hak ettigi her yere ta- şıma miicadelesinde başanya ulaştırayım" Baykal konuşmasından son- ra belediye binasına giderek ba- sına kapalı olarak delegelerle ve il, ilçe ve bazı belediye başkan- larıyla ikinci bir toplantı daha düzenledi. Topuz-Baykal geliyor mu? Baykal ve çevresinin Ali To- puz ve Aytekin Kotil'in kendi- lerine destek vereceklerini du- yurmalanndan sonra parti için- de Topuz ve Kotil'i destekleyen- ler arasında tartışmalar çıktı. Eski CHP Milletvekili İlhan Bi- ber'in İstanbul'daki cenaze tö- reninden sonra partüüer To- puz'u sıkıştırarak durumu açık- lığa kavuşturmasmı istediler. Edinilen bUgilere göre Kotil'in Mecidiyeköy'deki bürosunda geçen pazartesi günü bir toplan- tı yapıldı. Burada KotU ve ça- lışma arkadaşlanndan oluşan aralannda delegeler ve sendUca- cılann da bulunduğu 60 kişilik bir grup tnönü'nün genel baş- kanlığjnda geniş yelpazeli bir lis- teye destek karan aldı. Bu ka- rar Kotü'e de iletildi. Ancak bu arada Topuz'un Baykal'la ya- kınlaşma içine girdiği savlan duyulunca Kotil tstanbul'dan telefon açarak Ankara'da evin- de bulunan Topuz'la görüşüp aldıklan karan Uetti. Istanbul'a gelen Topuz ve Kotil'in bugün arkadaşlarıyla birlikte bir du- rum değerlendirmesi yaparak aldıklan karan açıklayacakları öğrenildi. TRABZON'dan HİKMET ÇETİHKAYA (Baştarafı 1. Sayfada) İnönücü ve Baykalcı ekibin CHP kökenlileri bu gerçeğin aynmında. Onun için CHP ge- lenek ve göreneğini sergiliyor- lar. Dostça oturup tartışıyortar. Kavganın büyümesıne karşı çıkıyorlar. Her iki tarafın da militanları var. Bu militanlar, SHP'yi bir- yangın yerine dönüştürmek için çaba harcıyorlar. Salt çı- kar ilişkileriyle bir gün o yöne, bir gün başka yöne kayıyorlar. öncekı gün akşam otelde Baykal ekibinin kurmayların- dan Eşref Erdem ve Erol Gün- gör ile konuşuyorduk. İkisi de 'seçim bizim' diyorlardı. Ama stkıntılı oldukları da belli olu- yordu. Nedeni de oldukça açıktı. Hiç beklenmediği anda İnönü'nün 'seçime gidelim' çağrısı... Önce Erol Güngör'e, ardın- dan da Eşref Erdem'e sorduk: —SHP'de en büyük eksik- lik nedir? İkisinin de verdiği yanrt aynıydı. —Ideoloji eksikliği... SHP kamuoyunda Deniz Baykal'a karşı çıkanlar iki ay- rı düşünceyi sergiliyor. Kon- ya'da ve Gaziantep'te SHP'li- ler Baykal için farklı düşünü- yorlar. Aldığımız notlarda şu soru- yu sormuşuz: „ —Deniz Baykal'.a niçin kar- şısınız? Konya'da aldığımız yanıt şöyte: —Hizipçi, dar kadrocu ve SHP'yi rfıerkez sağ partisi yaprrak istiyor. Gaziantep'te ise bu soruya şu yanıt ve- rilmiş: Hizipçi, dar kadrocu ve aşırı solcu... Neden farklı yanıtlar alı- yorduk? Bu soruyu da Ali Dinçer'e sorduk. Verdiği yanıt şöyieydi: —Parti içi eğitimin olmayı- şı, ideoloji eksikliği... SHP'de yine bir grup, İnö- nü'nün sendikacılarla toplan- tı yapmasını eleştirıyor. Açık açık 'genel başkanın solcu sendikacılarla ne işi olur ki' deyip ekliyorlar: —Partimizi sola çekmek is- tiyorsa g'rtsin başka yere!.. Bir grup da Deniz Baykal'ı eleştirıyor: —TUSİAD'da ne işi var De- niz Baykal'ın, bunu açıklasın... SHP örgütleri sosyal de- mokrat kamuoyunun gerisin- de kalmış. Yani yöneticiler ge- lişen iç ve dıştaki olaylara iz- leyici bile olamamış. Babadan kalma yöntemlerle sahte üye yazımlarından, delege oyunla- rından okuyup yazmaya za- man ayırmamış. İnönü dün Bitlis'teydi, Bay- kal ise Trabzon'da. Zigana tü- neline yakın bir yerde bekli- yorduk Baykal'ı. Görkemli bir topluluk yoktu. Ama 'Baykal genel başkan, SHP iktidar' di- yenier çoğuniuktaydı. CHP'nin son dönem Trab- zon milletvekilleri Adil Aii Ci- ner, Ertöz Vahit Suiçmez ve Hüseyin Kadri Eyüpoğlu Bay- kal'ı bekliyordu. Milletvekille- ri Tufan Doğu, Eşref Erdem, Erol Güngör, Aytıan Arifağa- oğlu, Rüştü Kurt bir gün önce- den gelmişlerdi. Rüştü Kurt, eski CHP Mil- letvekili Ertöz Vahit Suiçmez önceki gün İnönü'yü karşıla- mışlardı. Eski CHP'li Suiç- mez, İnönü'nün yanında açık tavır aJanlardandı. Biliyoruz Baykal ve arka- daşları yine kızacaklar... Dün Trabzon'daki hava Baykal'ın lehine değildi. Kara- deniz'de güçlü olduklarını söyleyen Baykalcılara, dün İs- tanbul'dan özel uçakla Trab- zon'a gelen Bakırköy Beledi- ye Başkanı Yıldmm Aktuna destek veriyordu. Ne diyor Deniz Baykal? —Grup anlayışını, ilişkiyi değiştirmemiz lazım... Hayli geç kalınmış bir istek. SHP'de iki başlılığın, hizipçi- liğin, dar kadroculuğun fatura- sı bu denli ucuza kapatıiır mı? NOTLAR Baykal'ın 3 planı (Baştarafı 1. Sayfada) durduruyor. Yolun kıyısında üç katlı bir bina. Burasırun Kuran kursu olduğu Baykal'ın çevTe- sini saran takkeli onlarca ço- cuktan anlaşılıyor. Çocuklann giysisinden yoksuUuk akıyor. Neredeyse tümunde lastik ayak- kabı ya da lastik terlik var. Kur- sun hocası Sürmani Karabacak, pardösüsünün önünü ilikleye- rek koşuşturuyor. Çevresinde- ki çocuklarla fotoğraf çektirir- ken Baykal bir de saptama yapıyor: — Işte Türkiye'nin gerçeği bu. Bunlar yoksul aUe çocuk- lan. Irtica ile de ilgileri yok. Hepsi cin gibi akıllı. Ateş gibi... Aileler çocuklanna "itibanı bir gdecek" anyorlar. Sizin gibi, bizim gibi olsun istiyorlar. Ama tek yapabUecekleri buraya gön- dermek. Başkasına güçleri yetmiyor. Baykal'ın yöreye ilişkin sap- tamalan yol boyunca da sürü- yor. Erzurum'dan Trabzon'a uzanan, Gümüşhane ve Bay- burt'tan geçen yol inamlmaz derecede kötü. Yer yer yapım çalışmalan var. Baykal, özellik- Ie son 10 yılda "Anadolu'non üstüne çöken hüznü" anlatıyor. Yol kıyısmda boş binalar. Kimi kahve, kimi küçücfik bir yatak- hane, kimi de evmiş. >imdi bos. "Baykal cephesTnde çahşma her koşulda sürüyor. Otelde, otobüste, yemekte... "Kuraltay haftası"na girerken neler yapı- lacağı konuşuluyor. Bugün An- kara'da parti meclisi var. İnö- nü katılmayacağını daha önce açıkladı. Baykal Trabzon'a gi- derken otobüste, Fuat Atala/a şöyle diyor: — Parti Meclisi'ni 10.00'da toplayalım. Sayın İnönü'nün açıklamasından başka bir prog- ramı olduğu için katılamayaca- ğı inancını edinmek istiyorum. Programını öğrenelim. Yetişebi- leceği bir saatte Parti Meclisi'- ni yeniden toplayabileceğimizi bildirelim. Parti Meclisi'nin gündemi belli: MYK'nın yetkUeri Ue ku- rultayda düzeni ve güvenüği ki- min sağlayacağı. Örgütlere gön- derilmiş iki ayn genelge ve bu konuda ahnmış iki ayn karar var. MYK, kurultay düzenini her ilden belirlenecek 3'er tem- sUcinin sağlamasını istiyor. İnö- nü'nün karan ise üç MYK üye- sinin denetiminde kurultayı Ankara il örgütOne bırakmak. Parti Meclisi'nde bu konu tek- rar gündeme geiecek. Ama bir yandan da hazırlıklar sürüyor. Erzurum'da önceki gün yapı- lan toplantıdan çıkan komşu kentin bir il başkanı otelin re- sepsiyonundaki jetonlu telefo- na sarıhyordu: — Hemen toplayın yönetimi, kurultay için üç isim beürleyin, gerekü evraklan da Ankara'ya gönderin. Belli ki karşısındaki itiraz ediyor. tnönü'nün "bu konuda MYK karartanna uymaym" mesajını içeren genelgesini anımsatıyor olmalı. İl başkanı ısrarh: — Tamam kardeşim, Parti Meclisi toplantısında kesin ola- rak çözülecek siz hanrhklannı- n yapın. Dün Trabzon'a giderken bir yandan Baykal, diğer yandan Cem ve Atalay üretüen yeni projeleri ve modelleri anlatıyor- lardı. Zaman yokluğundan, Cem gazetecilerle ancak oto- büste konuşabiliyor. Buradaki "basın toplantısTnda partinin geiecekteki yönetimine ilişkin yeni ve gelişmiş projeler akta- nyordu. Baykal bugün basın toplantısı yapacağını duyurur- ken parlamentonun yapı deği- şikliğinden belediyelere kamu yönetimine ilişkin bir dizi yeni proje paketi açacağını hissetti- riyordu. Bir yandan yeni proje- lerle, modeUerle bu düşünce yo- ğunluğunu, diğer yandan bun- ların kurultay düğmesine bası- Iınca ortaya çıktığun, parça parça SHP tabamnı görünce hüzünlü bir şarkırun dizeleri gi- riveriyor akla: "Daka önceleri nerrferdeydi- niz?"
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle