Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
24 EYLÜL 1990 CUMHURİYET/15
Çocuk, kuşku ve
menliği altında bulunan Hong Kong'da 54 bin Vietnatnlı göç-
men kendilerini neyin beklediğini kestiremeden >a ulkelerine
geri dönme va da başka bir ülkeye iltica etme umuduyla kamp-
larda yaşıyoriar. Kiiçiik göçmen çocukları, olan bitenin tumüy-
le farkına varamasalar da kampların belirsizlik aimosferi bir
kuşku düşürmüş bakışlarına. Belki de korunma içgudiisüyle
elindeki oyuncak silaha sıkıca sarılmış. (Foloğraf: AP)
Eğitim
Bilîmlerl
Kongresi
ANKARA (AA)—Ankara Üni-
versitesi Eğitim Bilimleri Fakülte-
si'nce, Türkiye'de ilk kez düzenle-
nen "Eğitim Bilimleri Ulusal Kong-
resi", bugün başbyor.
AÜ Eğitim Bilimleri Fakültesi'-
nin 25. kuruluş yıldönümü kutla-
maetkinlikleri çeıçevesindegerçek-
leştirilecek kongrede, eğitim ala-
nında kaydedilen gelişmeler bilim-
sel olarak değerlendirilecek.
225 bildirinin sunulacağı kong-
rede, ölçmevedeğerlendirme, mes-
leki ve teknik eğiüm, özel eğitim,
üniversite öğrencilerinin psikolojık
sorunlan, yabancı dil öğretimi, bil-
gısayaıla öğretim, demokrasi egiti-
mi ve çocuk haklan gibi eğitımin
güncel konulan daele alınacak
Kongrenin bilimsel çalışmalan,
Eğitim Fakıiltesi'nde siiıdürüîecek.
D o
8 u
Almanya'da, eski komünist
önderierMarx,EngelsveLenin'in
yakın zamana dek hemen her yerde rastlanan heykel ve büst-
İeri şimdi Doğu Berlin'deki Alman Tarihi Müzesi'nin deposu-
nu dolduruyor. Doğu Almanya'yı sarsan ve Batı Almanya Ue
birleşmeye taşıyan değişim rüzgârlan, eski kahramanları da
mttzeye savurdu. (Fotoğraf: AP)
'Genel sağhk
sigortası' hazır
ANKARA (Cumhuriyet Bü-
rosu) — Sağhk Bakanı Halil Şıv-
gın, genel sağhk sigortası kanun
taslağı ileügüi hazırhk çahşmala-
rıru tamamladıklarını büdirdj-
Şıvgın, genel sağlık sigortası sis-
temi Ue Türkiye'de sağlık alanın-
da görülen karışıklığın ortadan
kalkacağını, devlete de mali yük
getirilmeyeceğıni söyledi.
Sağlık Bakanı Halil Şıvgın,
dün Ankara'da bir basın toplan-
tısı düzenleyerek genel sağlık si-
gortası Ue ilgüi olarak haarladık-
lan kanun taslağı veyapılan çahş-
malar hakkında bilgi verdi.
Taslağı hazırlarken her kesime
500 bineyakmtaslak metnidağı-
tarak tartışmaya açtıklarını ve bu
kesimlerin görüşlerini aldıkları-
nı kaydeden Şıvgın, yapılan anket
sonuçlarının yasanın olumlu ol-
duğunu gösterdiğini söyledi.
' T a n n l ? ı ı c l c ı i » l a ' Moskova'da dün sabah düzen-
l i t l l l l K U M 4 n 4 tetıen pazar ayininden çıkan ka-
labalık, son Rus Çan 2. Nikola'nın portresi ve üzerinde "Biz
Rus'uz ve Tann birimle" yazan pankartlan taşıyarak yürii-
düler. (Fotoğraf: Reuter)
HABERLERÎN DEVAMI
6
Mal getir, senden de alayıırf
(Baştarafı Arka Sayfada)
liyeye sevk edilmiş, ancak tstan-
bul 7. Asliye Ceza Mahkemesi1
nin kararı Ue aklanmıştı.
Bu olayın tam birinci yüında
Istanbul Arkeoloji Müzesi Mü-
dûrlüğû, Faraç Üzülmez'in "Es-
ki Eser Ticaret Beigesi"ni 820
sayüı yazıyla iptal ediyordu. îs-
tanbul Arkeoloji Müzesi'nin ar-
şivindeki (U) harfi bölümünde
yer alan en kabank dosyanın
içeriğine şimdilik ginnek istemi-
yorum.
1973 yılında ilk kez bir yasa,
1710 sayıh yasa çıktığında tıpkı
Kolasınlar gibi 'Baba Faraç'da
sandıklar dolusu eski eseri Is-
tanbul Arkeoloji Müzesi'ne tes-
lim etmek zorunda kalmıştı.
Daha önce ruhsatı iptal edi-
len ve yenileme başvurusu red-
dedilen Faraç Üzülmez, yeni ya-
sa çıkınca 29 Mayıs I973'te 'es-
ki eser ticareti' belgesi için baş-
vurdu. Isteği reddedildi.
Baba Faraç 70 yaşında Istan-
bul'da polis, sava, müze, bürok-
rasi, mal alnia satma gibi sorun-
Iarla uğraşırken fidan gibi oğlu
Fuat da bir yanda Avrupa'da sa-
nşın Alman kızlan Ue "tirit' atı-
yor, öte yandan pazannı geniş-
letiyordu.
Bir keresinde neredeyse kan-
kardeşi sayılacak ortağı Nibat
Kolasın ve babası Faraç'ın gön-
derdiği antika dolu bir bavulu
Frankfurt Havaalaru'nda alması
gcrekirken geceki cirit oyunu-
nun yorgunluğu ile zamanında
havaalamna gidemedıği için ma-
lı Alman polisine kaptınyor ve
herkesin basına iş acıyor, hak-
kında 'giyabında tutuklama
karan" çıkmasına çanak tu-
tuyordu.
Sabun Fuat
Fuat Üzülmez'i bana "Sabun
gibi kaygandır" diyerek sözün-
de durmazlığını anlatmaya çahş-
mışlardı. Münüı'teki karşılaşma-
mızdan sonra soğuk bir kış gü-
nü New York'ta bir otelde dü-
zenlenen antik sikke panayınna
girerken o yakasını kaldırmış çı-
kıyordu. "Fuat Bey hoşgejdi-
niz.~" diyerek yolunu kestiğim-
de önce tanımadı. Kendimi ta-
nıttığunda "CHamaz, yine mi
sen?" diye düşündüğünü "fel
fecr okuyan" gözlerinde gör-
düm.
New York'ta buluşma sözünü
anımsattım. Randevulaştık.
Oteline gittiğimde kabul memu-
m, "Bay Üzülmez'in Münih'e
uçmak üzere havaalanına git-
tiğini" söyledi.
Aradan bir süre geçti. New
York'ta bir başka antika müza-
yedesinde karşdaştık. Yine ran-
devulaştık. Yine havaalanı yo-
lundaydı.
Atlantis Galerisi'nde Marsyas
heykelini saptadığım gece Ro-
bert Hecht'ın kızı bir arkadaşı-
ma "Fuat neredeyse benim be-
bekligimi bilir. Bundan dolayı
kendisine Fuat Amca derim" di-
yordu. O gece Fuat da oraday-
dı. Iki Amerikalı meslektaşım
crtesi gün için Üzülmez Ue birer
saat arayla randevulaştı.
Her iki görüşmeye de -taraf-
lann önerisi ûzerine- katılabile-
cektim.
Randevu gününün sabahında
evirnin telefonu çaldı. Olacak iş
değildi. Sabun gibi kaygan Bü-
yük Fuat, telefondan "Paşam
bagünkü randevnlann saatinde
mfsk bir defişiklik yapabilir
miyiz" diye sonıyor ve buluşma
saatlerinin öne alınıp iki Ame-
rikalı meslekdasa Uetmemi rica
ediyordu.
Randevu saatinde meslektaş-
larımla gittiğim otelin
'resepsiyono' kendisinin yipe
havaalanı yolunda olduğunu
söylüyordu. Madem bulusmaya-
caktı, o halde neden buluşma
saatinin değiştirilmesini öner-
mişti? Işte büyük Fuat buydu.
Meslektaslanmdan biri güzel bir
sarışındı. Anlaşılan Büyük Fu-
at 'sanşın' Ue 'gazeteci' arasın-
da bocaladığı için önce telefon
etmiş, sonra iıeme Iram' diye-
rek caymıştı.
Fuat Amca
Serginin açüış gecesi 'Fuat
Amca' da oradaydı. Kızlannı
görücüye çıkarmış bir babanın
heyecanı içindeydi. Fuat, o ge-
ce herhalde ortağı Nihat Kola-
sınlar'ın, toplayıcılan Aydıner-
ler'in de orada olmasını vefalı
bir dost olarak çok isterdi. ts-
tanbul (Kolasın)-MünUı (Uzül-
mez)-New York (Hecht) gele-
neksel ortakhk hattında o gece
Robert Hecht ve Jonathan Ro-
sen üe'birlikte Münüı-New york
vardı. Ancak Kapalıçarşı temsil
edılmiyordu.
Ertesi günü randevum -oldu-
ğu için kendUeri ile görüşmeye
gittiğimde galerinin ortaklan
Rosen ve Hecht'in Üzülmez Ue
cekişe çekişe pazarlık yaptıkla-
rına ister istemez tanık olacak-
tım. Bu olayı ben ve galeri sa-
hipleri gönnezlikten geldik.
Ancak şu kadannı söyleveyim
o gün öğle yemeğinde Jonat-
han'ın konuğu olarak Bob ile
Fuat hep birlikte yemeğe gittik-
lerinde masada bir onur konu-
ğu vardı. O da sanat tarihi pro-
fesörü Bayan Iris Love'dı. Unlü
Guggenheim Müzesi'nin kunı-
cusu aileden gelen Prof. Love
1975'e kadar Datça yanmadası-
run uçundaki Knidos antik ken-
tini kazan Amerikalı arkeolog-
tu. O tarihten sonra
"kaçakçılık" olaylanna adı ka-
nştıgı iddiası ile Türk hüküme-
ti kaa iznini yerulememişti. Şim-
di üniversitede ders veriyor ve
bazı galeri ve koleksiyonculara
danışmanlık yapıyordu.
Işte bu sırada Fuat Ue yeniden
karşılaşıp "sözüm söz olsun
mu?" diye beygir satan at cam-
bazları gibi el sıkışırken konuş-
mamızı dinleyen bir Türk arka-
daşım "Havada bulut sen bunu
unut" diyordu.
Üzülmez'in Kanın Hazinesi-
nin soyulmasında oynadığı ve
bilinmeyen çok önemli rolüne
burada değüunek istiyorum.
Anımsanacagı üzere 1960"h
yıUann ortalannda Manisa ve
Uşak yöresindeki Lidya Krah
Krezus ya da Türkçesiyle Kanın
dönemine ait bazı anıt kabirler
soyulmuş ve bu eserler Ameri-
ka'da New York Metropolitan
Sanat Müzesi'ne satılmıştı.
Köylülerin talanını lzmir'de
John J. Klejman adh Amerika-
lı antikacıya ünlü kaçakçı Ali
Bayırlar pazarlamıştı. Bu konu-
daki belgeleri daha önce açıkla-
mıştım.
Bu olayla ilgili olarak bugü-
ne kadar açıklanmayan bir bel-
geler dizisini de şimdi açık-
layalım.
Harta tümülüsü
~~ Manisa'nın Kırkağaç Uçesi
Bakır kasabası "Harta mev-
kii"ndeki tümülüs 1964 yılında so-
yulmuştu. Mezar odasında cese-
din konulduğu "kline"nin iki
ayağı aslan vücutlu, kuş kanat-
lı ve kadın başlı mermer
"sfeoks"lerden oluşmaktaydı.
önce değerli ölü hediyelerini
alan soyguncular daha sonra bu
iki sfenksi de götürmüşlerdi.
Acaba "hırsu" mı yoksa "ka-
pısını kiütlemeyen Nasrettin
Hoca"mı haklıydı? O gün bu-
gündür Avrupa ve Amerika'nın
anlamadığı nokta bu. Her ne
kadar ahlaksal, dinsel, yasa] ol-
masa da "yemiyenin malını yer-
ler"di. 1960'larda ne yasa vardı
ve ne de Kültür Bakanlığı var-
dı. Bugün "kültürel ve tarihsd
miresın korunması" Ue görevli
bir Kültür Bakanlığı var. Durum
değişti mi? Değişmedi. Çünkü
hâlâ yemiyenin malını yiyorlar.
Fakir halkın ödediği vergUerden
ayhklannı alan politikacı, bü-
rokrat ve teknokratlar var.
Manisa müzesindeki gizli bel-
gelere göre bu sfenksleri Ali Ba-
yırlar pazarlamıştı. Bu arada bu
eserleri New York Metropolitan
Sanat Müzesi'ne satan John J.
Klejman adh antika tüccannın
bir başka faturasını açıklayalım.
Köylülerce mezardaki kiline-
nin ayaklanndan koparüırken
hasara uğrayaa t.Ö. 530 ydına
ait bu iki sfenksi müzeye mas-
raflan kendisine ait olmak üze-
re Klejman'ın 21.11967 tarihin-
de 25.500 dolara sattığı anla-
şıhyor.
Köylüler, Ali Bayırlar ve ha-
ramilerine önce mezar odasın-
daki değerli hazineyi, sonra
sfenksleri satmışlardı. Yağmacı-
lar bu arada kaçakçılara mezar
•odasının duvarlarındaki resim-
lerden övgüyle söz etmişlerdi.
Bundan sonraki gelişmeler
hakkında Manisa Müzesi Mü-
dürlüğü'nden gönderildiği anla-
şüan ve Eski Eserler Genel Mü-
dürlüğü'nde bulunan bir gizli
belgede "Duvar resimlerinin
1965 yılında, şimdi Münih'te
ikftmet eden Fuat Üzülmez adh
bir şahıs tarafından sipariş iize-
rine soktürulerek pazarlandığı"-
na ilişkin cümleler vardır.
Bu resimler de daha sonra
doğruca Metropolitan Müzesi1
ne gidecektir. Ancak bu kez
Klejman değU, Hecht (vergisin-
den düşmek koşulu) Ue müzeye
hediye edecektir.
Sfenkslerin fotoğrafı ile duvar
resimlerinin fotoğrafı ve müze-
nin tutanaklan elimde bulunu-
yor. Ancak bunlan şu anda
açıklamıyorum.
Çünkü önümüzdeki haftalar-
da Türk hükümetinin avukatla-
nnın gözetiminde bir grup uz-
man şimdiye kadar girilmeyen
müzenin deposuna inip gizli ka-
salardaki bu eserleri yani Ka-
run'un hazinesine giren eserleri
saptamaya başlayacak. Dolayı-
sıyla bu "keşif' olayından ön-
ce böyle bir açıklama yapmak
zamansız olacaktır.
Müzenin müfettişi
tşin üginç yanı Metropolitan
Müzesi Andrew Oliver adü yilk-
sek düzeydcki bir uzmanını
Harta tümülusünde inceleme
yapmaya gönderecektir. Günün
birinde bu incelemenin içyüzü-
nü de açıklayacağımı sa-
nıyonım.
Harta tamulüsii" olayı, yöre
köylülerinin çevredeki tüm tü-
müluslerin yağmalarını başla-
tan ilk kurşun olacaktır. Fuat
Üzülmez o sırada daha 24 yaşın-
da bile değildir.
DenUebiür ki ünlü Yorgo Za-
kos'tan da önce Avrupa'da an-
tika işine ilk başlayan ve Batı'-
ya açılan ilk Türk, Fuat Üzül-
mez olmuştur.
Bir süre sonra Fuat sadece
Türkiye'den değil Suriye ve Yiı-
nanistan'dan gelen malları da
pazarlamaya başlayacaktır. Şöh-
reti satıcılar arasında İspanya'-
dan Afganistan'a, alıcılar ara-
smda Los Angeles'tan Tokyo'ya
kadar uzanacakbr. Bu arada
tspanya'dan gelen mallar arasın-
da iki kardeşin döktüğü sahte
bronz eserlere bile müşteri bu-
lacaktır.
Fuat, daha sonra Türkiye'den
Van yöresinden geldiği söylenen
taşlar Uzerine oyulmuş, mühür
olduğu sanılan çeşitli ilkel hay-
van ve insan figürlerini de sata-
caktır. Bu işe Almanya'daki
"Halıcı Fuat" adlı bir Türk de
kanşacaktır.
Amerika'daki antika dünyası
altı bin yülık bu eserlere sahip
olmak için birbirleriyle kıran kı-
rana yarış edecektir. tddiaya gö-
re bir Türk TIR kamyon şoförü
bunlan Batı'ya kaçırmıştır.
Bir Amerikan müzesinin ün-
lü sonımlusu bayan Arielle P.
Kozloff bu eserlerin günümüz-
den 6 bin yıl öncesinin en geliş-
miş uygarlığına ait olduğunu
yazdığı kitapta söyleyecek ve bu
uygarhğın Hititlerin ağadedelen
sayılabileceğini de 'bilimsel (!)'
olarak öne sürecektir.
Antika piyasası bir süre son-
ra bakar ki bu eserlerin sayısı
azalacağı yerde, taleple birlikte
arzı artmaktadır. Bu arada bir
özel koleksiyoncunun dikkatini
bir figür çeker. Bu insan figürü
bir kral gibi taç taşımaktadır. Gü-
nümüzden 6 bin yü önce yer yü-
zünde taçlı krallar olmadığı ve
gün geçtikçe bu eserler piyasa-
ya daha çok çıktığı için bunla-
nn özgünlüğünden kaygı duyu-
lur. Sonuçta bir Amerikalı diş-
çi bunların günümüzün dişçi
matkaplan Ue açılmış delikler
olduğunu kanıtlar.
1982'de New York'ta "Anado-
lu Minyatür Şaheserleri" adı Ue
bir galeride açılan sergide tane-
si 50 bin dolara müşteri bulan
bu figürlere bugün hiç kimse ar-
tık 50 dolar bile vermiyor.
Bob Hecht'in kuçük kızına gö-
re 'Fuat Amca', Kapalıçarşı'ya
göre 'Büyük Fuat' deneyimime
göre 'Sabun Fuat' gerçekten bü-
yüktür. Bir Amerikah antikacı,
Fuat Üzülmez'i şöyle anlatıyor:
"Bugüne kadar eline geçen
paraya sahip olsaydı, şu anda
çok, ama çok zengin bir insan
olurdu. Gece yaşantısı olan Fu-
at çok cömerttir. Ben gaJerisine
iki kez giderim. tlkinde astrono-
mik olan fiyatı, iki gün sonra
birdenbire düşecekti. Çünkü Fu-
at'ın o gün paraya ihtiyacı var-
dır. Aslma bakarsan Fuat'ın sü-
rekli olarak paraya ihtiyacı var-
dır..."
Fuat Üzülmez'in paraya ihti-
yacı olduğu sürece Türkiye'den
daha neler neler gitmeyecek ki?
Yaru: Afrodisyas
Mizesi
İnönü: Misyonum bitmedi
(Baştarafı 1. Sayfada)
lerle "Başbakan İnönü" slogan-
lanyla karşUandı. tnönü'ye yurt-
taşlar sevgi gösterilerinde bulun-
dular.
İnönü daha sonra bir otelde
düzenlediği basın toplantısında,
Özal'ın ABD ziyaretine değine-
rek jöyle konuştu:
"Ozal, ABD'yi ziyaret ediyor.
Bunun nedeni BM'nin çocuk
haklan ile ilgili bir toplantısı.
Ancak dünya basını, ÖzaFın
ABD Başkanı ile Ortadoğu ha-
ritasını çizmek için gittiğini ya-
zıyor. Böyle bir şey nasıl olur?
Türldye bu bölgedeki insaolann
banş içinde yaşamasını ve kal-
kınmasını istiyor."
tnönü, "yıllardır çektiğimiz
sıkuıtılan Özal'ın ABD'de çöze-
cegini sanmadığını" belirtirken
"Ama orada konuşurken yetki-
si olrnadığını diişünsün. Bir bü-
yük ülke, küçük ülkenin yardı-
mını isterse, bu büyük ülkenin
menfaati içindir" diye konuştu.
İnönü daha sonra çevre il ve
Uçelerden gelen 50'yi aşkın de-
legeye SHP içinde son günlerde
ortaya çıkan ve kurultay kararı-
nın alınmasına yol açan huzur-
suzluğun nedenlerini anlattı.
Sohbet toplantısına Bitlis,
Van, Siirt, Batman ve Yükseko-
va'dan katılan kurultay delege-
leri Inönü'ye olan bağlıhklanm
vurgulayarak parti içindeki hu-
zursuzluğa bir an önce son ve-
rilmesini istediler.
İnönü de önümüzdeki günler-
de y^pıl^caV kuruİLayda ruızuı-
suzluğun tamamen giderileceği-
ni, SHP'deki tıkanıklığın iki
başlı yönetimden kaynaklandı-
ğını beürtti. SHP Genel Başka-
nı "PM'ye egemen olan Baykal
grubu farkında olmadığım bir-
çok şeyi yapıyordu. Takım
oyunlarryla partide egemenlik
sağladılar. Bu da partimizin ik-
tidara gitmesini engellediği gibi
kamuoyunda güvenimizi de yi-
tirtti. Bu yanlış işleri bazan ön-
ledim. Bazen de önieyemedim.
Genel başkanlık yarışından
korlunuyonun ama bu yanş ku-
rultaydan kunıltaya olur. De-
vamlı yanş olmaz. Bizim yaptı-
ğımız buydu" dedi.
'Misyonum bitmedi'
SHP Genel Başkanı İnönü,
yaklaşık iki saat süren toplantı-
nın ardından gazetecilerin soru-
lannı yarutladı. İrtönü, bir gaze-
tecinin "Baykal ve ekibi lnönü-
nün misyonu tamamlanmışür
diyor" yolundaki sorusuna kar-
şıhk şunları söyledi:
"Bütün bu sözler kurultay
cağnmın yerinde olduğunu ve
ne kadar dogru bir şey yaptıgı-
mı gösteriyor. Misyonumun bit-
üğini söylüyorlarsa o zaman ne-
den bir hareket yapmadüar?
Demokraside böyle şey ol-
maz. Demokraside ne yapacagı-
nı söyleyen insan ortaya çıkıp
düşüncelerini açıkça anlatır ve-
ya bunu kurultay delegasyonun-
dan yetki isteyerek yapar. Seçi-
lemezse de genel başkanına yar-
dımcı olur. Ne benim ne de Bay-
kal'ın misyonu bitmiştir. Siya-
setle ugraşan insanlana misyon-
lan birdenbire bitmez."
İnönü Kayseri'de
Bitlis'ten karayoluyla Van'a
geçen tnönü, daha sonra özel
uçağıyla Kayseri'ye geldi. Inö-
nü'yü askeri havaalanmda Bele-
diye Başkanı Niyazi Bahçeciog-
lu Ue Baykal'ı desteklediği bildi-
rilen il başkanı Mustafa Karslı
karşıladı. Cumhuriyet muhabi-
rinin görüştüğü dekgelerin bü-
yük çoğunluğu kurultayda lnö-
nü'yü destekleyeceklerin beürtir-
lerken, Kayseri'deki 15 delege-
den ll'inin Inönti'ye oy verece-
ği, aralarında U başkanı Karslı-
nın da bulunduğu 4 delegenin
ise Baykal'ı destekleyeceği kay-
dedildi.
Erdal tnönü, "Başbakan
tnönü" sloganlanyla karşılandı-
ğı Şehir Tiyatro'sunda partili ve
delegelere sesledi. Konuşmasın-
da "Ben sosyal demokratlann
birleşmesi için siyasete
girmîştim" diyen İnönü,
SHP'nin kurultaydan güçlü çık-
masımn ardından sosyal demok-
ratlann birleşmesi için çaba har-
cayacağım söyledi.
Partinin iki başlı olduğunu ve
PM'ye söz dinletemediği için
kunıltaya gittiğini anlatan İnö-
nü, "Baykal takımı" olarak ni-
telediği parti yöneticilerinin,
usulsüzce görevden aldığı örgüt-
lerden örnekler verdi.
Ismail Cem'in Baykal'ın ya-
nında yer alması konusuna da
değinen înönü, "Sayın Baykal
söylemiyor da Cem'i genel sek-
reter gibi göstennek istiyor. Böy-
le şey olmaz. Genel sekreteri ku-
rultaydan sonra oluşacak PM
belirier" dedi.
Kurultaydan Baykal'ı yenerek
çıkacağını ve sonrasında olanlan
görerek Baykal ekibiyle birlikte
çalışmanın yollannı da arayaca-
ğını ifade eden İnönü. kunıltay
öncesi Baykal'dan geiecek her-
hangı bir ortak hste önerisini ise
kesinlikle kabul etmeyeceğini
bildirdi.
Sav'ın girişimi
İnönü, Anakent Belediyesi-
nin onuruna verdiği yemekten
sonra uçakla Ankara'ya döndü.
Inönü'yü havaalanmda Genel
SekreteT Yardımcısı Hikmet Çe-
tin'in yanısıra Baykalcı olarak
bilinen Atilla Sav da karşıladı.
Sav'ın, tnönü'nün bugün topla-
nacak parti meclisine katılması-
ru rica etmek için geldiği öğre-
nildi. Ancak Inönü'nün Sav'ın
önerisine sıcak bakmayarak top-
lantıya katılamayacağını söyle-
diği belirtildi. İnönü, gece de ta-
rifeli uçağa binerek Istanbul'a
geçti. SHP Genel Başkanı, bu-
gün tstanbul'da doğumunun
106. yıldönümü nedeniyle baba-
sı Ismet lnönü'nün 1924-1973
yıllan arasında yaz aylarını ge-
çirdiği tarihi evin müzeye dönüş-
türülmesi törenine katılacak.
Baykal'dan herkese çağrı
(Başlarafı 1. Sayfada)
rını da başlatacaklannı vur-
guladı.
Baykarm taktiği
Baykal'ın bugün Ankara'da,
Ahmet Isvan'dan Ertuğrul Gü-
nay'a çağn yaparak ve parla-
mentonun yapısal değişikliğine,
kamu yönetimine, belediyeler-
den ekonomiye kadar uzanan
birçok konuda 'yeni projeler'
açıklayarak kurultay haftasına
girecek. Genel Başkan adayı
olarak çıktığı ilk gezide
'glasnost' çağrısı yapan Bay-
kal'ın kurultaya kadar "tsmail
Cem kadar şok etkisi yapacak"
yeni isimler açıklayacağı belir-
tiliyor. Baykal'ın kurultaya ka-
dar uygulayacağı bir başka yön-
temin de genel başkanlık yarı-
şındaki rakibi tnönü aleyhine
konuşmama tavnnı sürdürece-
ği kaydediliyor.
SHP Parti Meclisi bugün top-
lanacak. Ancak tnönü, PM top-
lantısına katılamayacağını açık-
ladığı için Baykal genel sek-
reter sıfatıyla toplantıya baş-
kanlık edecek.
Trabzon
Baykal, dün gezisinin son du-
rağı olan Trabzon'a gelirken
Gümüşhane girişinde partüUer-
ce karşılandı. Gümüşhane U bi-
nasmda bir süre dinlenen ve ar-
tüilerle dinlenen Baykal'ı daha
sonra Kradeniz örgütleri Trab-
zon'a kadar üç ayrı yerde kar-
şıladı. Hamsiköy'deki karşıla-
mada Trabzon Belediye Başka-
nı Atay Aktuğ ve bazı mületve-
killeri de hazır bulundu. Trab-
zon'da salona girişte Baykal'ı
karşılayanlar arasında Bakırköy
Belediye Başkanı Yıldmm Ak-
tuna'nın da bulunduğu görüldü.
Daha sonra Ankara'ya dönen
Baykal, yarın Kayseri ve Ada-
na'daki örgüt toplantılannda
konuşacak.
Kavga başlar
Baykal, Trabzon'da lnönü'-
nün ardından ilk kez basına açık
salon toplantısında konuştu.
Baykal, buradaki konuşmasın-
da, olağanüstü kurultayı Ino-
nü'nün kazanması halinde 30
eylülden itibaren parti içinde ay-
larca sürecek bir iç tartışma baş-
layacağmı söyleyerek "Parti
hançeri kendi içine sokacak, ha-
rakiri yapmayı deneyecek. Ör-
güt kavgaları, görevden alma-
lar, iç çekişmeler... Bu arada ne
olacak? Sayın Özal erken seçim
baskını dUzenleyecek" dedi.
Baykal, bu duruma, tnönü'-
nün örgütten gelmeyen insanlan
parti yönetimine ahnak isteğinin
yol açacağını, çünkü bu insan-
lann kendilerine taban yarat-
mak için örgütlere müdahale et-
me yoluna başvuracaklannı
söyledi.
Baykal, kendisinin 29 eylülde
"genel başkanlığa deği), başba-
kanlığa aday olduğunu" ve
SHP'nin de iktidara aday ola-
cağını söylerken salon içinden
bir partUi, "Ben 71 yaşındayım,
utanmaz adam. Bir de iktidara
mı talip oluyorsun" diye bağır-
dı. Baykal, bu sözler üzerine,
"İktidara talip olmamn haklı ve
yerinde olduğunu" ifade eden
sözler kullamrken salon içinden
bazı dinleyicilerin laf atan par-
tiliye hitaben, "Çık dışan",
"Casus bu, genel başkanın
casusn" diye bağırdığı duyuldu.
Baykal'ın sözleriyle birlikte sa-
londaki tartışma yatıştırılırken
Baykal, İnönü'nün olağanüstü
kurultaya gitmekle partiyi bir iç
hesaplaşmaya soktuğunu söyle-
di. Baykal, "Partiyi iç hesaplaş-
maya sokmayı, Deniz Baykal'ı
tasfiye etmeyi bırakın; Ozal'ı
tasfiye edin" diye konuştu.
Kendisinin tnönü'nün görüşünü
almadan televizyona dahi çık-
madığını ve bir genel sekreter
olarak çalışmaya gayret ettiğini
ifade eden Baykal, partide bir
engel ortamı kurmak gerektiği-
ni ve bu kavgacı yapının kaldı-
nlması gerektiğini anlatarak, ts-
mail Cem Ue birlikte hareketle-
rinin bunun bir parçası Olduğu-
nu söyledi. Baykal, "Bu, parti
için bir çıkış yoludur. Önümüz-
deki dönemde biz kendimize bir
genel başkan değil, bir başba-
kan bulmak zorundayız. Onun
için buna parti mantığının öte-
sinde de bakmalıyız" dedi.
Baykal, genel başkanlığa ge-
lecek kişinin Türkiye'yi yönete-
ceğine kendisini, partisini ve
milletini inandırması gerektiği-
ni vurguladı.
İnönü'nün partide kudretli
bir görevi olduğunu vurgular-
ken, salondan bir partili,
Cumhurbaşkanı dedi. Baykal
ise bunun uzerine sözlerine özet-
le şöyle devam etti:
"Bu partide hak ettiği önemli
yeri çoktan almıştır. Ben 29 ey-
lülde genel başkan olursam, bü-
tün partililerin genel başkanı
olacağım. Ama Sayın İnönü be-
nim genel başkanım olmaya de-
vam edecektir. Ben onu Cum-
hurbaşkanlığı'na, Başbakanlığa
taşıma görevini başanya götü-
remedim ama, bırakınız bu par-
tinin genel başkanı olarak Sayın
tnönü'yü hak ettigi her yere ta-
şıma miicadelesinde başanya
ulaştırayım"
Baykal konuşmasından son-
ra belediye binasına giderek ba-
sına kapalı olarak delegelerle ve
il, ilçe ve bazı belediye başkan-
larıyla ikinci bir toplantı daha
düzenledi.
Topuz-Baykal
geliyor mu?
Baykal ve çevresinin Ali To-
puz ve Aytekin Kotil'in kendi-
lerine destek vereceklerini du-
yurmalanndan sonra parti için-
de Topuz ve Kotil'i destekleyen-
ler arasında tartışmalar çıktı.
Eski CHP Milletvekili İlhan Bi-
ber'in İstanbul'daki cenaze tö-
reninden sonra partüüer To-
puz'u sıkıştırarak durumu açık-
lığa kavuşturmasmı istediler.
Edinilen bUgilere göre Kotil'in
Mecidiyeköy'deki bürosunda
geçen pazartesi günü bir toplan-
tı yapıldı. Burada KotU ve ça-
lışma arkadaşlanndan oluşan
aralannda delegeler ve sendUca-
cılann da bulunduğu 60 kişilik
bir grup tnönü'nün genel baş-
kanlığjnda geniş yelpazeli bir lis-
teye destek karan aldı. Bu ka-
rar Kotü'e de iletildi. Ancak bu
arada Topuz'un Baykal'la ya-
kınlaşma içine girdiği savlan
duyulunca Kotil tstanbul'dan
telefon açarak Ankara'da evin-
de bulunan Topuz'la görüşüp
aldıklan karan Uetti. Istanbul'a
gelen Topuz ve Kotil'in bugün
arkadaşlarıyla birlikte bir du-
rum değerlendirmesi yaparak
aldıklan karan açıklayacakları
öğrenildi.
TRABZON'dan HİKMET ÇETİHKAYA
(Baştarafı 1. Sayfada)
İnönücü ve Baykalcı ekibin
CHP kökenlileri bu gerçeğin
aynmında. Onun için CHP ge-
lenek ve göreneğini sergiliyor-
lar. Dostça oturup tartışıyortar.
Kavganın büyümesıne karşı
çıkıyorlar.
Her iki tarafın da militanları
var. Bu militanlar, SHP'yi bir-
yangın yerine dönüştürmek
için çaba harcıyorlar. Salt çı-
kar ilişkileriyle bir gün o yöne,
bir gün başka yöne kayıyorlar.
öncekı gün akşam otelde
Baykal ekibinin kurmayların-
dan Eşref Erdem ve Erol Gün-
gör ile konuşuyorduk. İkisi de
'seçim bizim' diyorlardı. Ama
stkıntılı oldukları da belli olu-
yordu. Nedeni de oldukça
açıktı. Hiç beklenmediği anda
İnönü'nün 'seçime gidelim'
çağrısı...
Önce Erol Güngör'e, ardın-
dan da Eşref Erdem'e sorduk:
—SHP'de en büyük eksik-
lik nedir?
İkisinin de verdiği yanrt
aynıydı.
—Ideoloji eksikliği...
SHP kamuoyunda Deniz
Baykal'a karşı çıkanlar iki ay-
rı düşünceyi sergiliyor. Kon-
ya'da ve Gaziantep'te SHP'li-
ler Baykal için farklı düşünü-
yorlar.
Aldığımız notlarda şu soru-
yu sormuşuz:
„ —Deniz Baykal'.a niçin kar-
şısınız?
Konya'da aldığımız yanıt
şöyte:
—Hizipçi, dar kadrocu ve
SHP'yi rfıerkez sağ partisi
yaprrak istiyor. Gaziantep'te
ise bu soruya şu yanıt ve-
rilmiş:
Hizipçi, dar kadrocu ve aşırı
solcu...
Neden farklı yanıtlar alı-
yorduk?
Bu soruyu da Ali Dinçer'e
sorduk. Verdiği yanıt şöyieydi:
—Parti içi eğitimin olmayı-
şı, ideoloji eksikliği...
SHP'de yine bir grup, İnö-
nü'nün sendikacılarla toplan-
tı yapmasını eleştirıyor. Açık
açık 'genel başkanın solcu
sendikacılarla ne işi olur ki'
deyip ekliyorlar:
—Partimizi sola çekmek is-
tiyorsa g'rtsin başka yere!..
Bir grup da Deniz Baykal'ı
eleştirıyor:
—TUSİAD'da ne işi var De-
niz Baykal'ın, bunu
açıklasın...
SHP örgütleri sosyal de-
mokrat kamuoyunun gerisin-
de kalmış. Yani yöneticiler ge-
lişen iç ve dıştaki olaylara iz-
leyici bile olamamış. Babadan
kalma yöntemlerle sahte üye
yazımlarından, delege oyunla-
rından okuyup yazmaya za-
man ayırmamış.
İnönü dün Bitlis'teydi, Bay-
kal ise Trabzon'da. Zigana tü-
neline yakın bir yerde bekli-
yorduk Baykal'ı. Görkemli bir
topluluk yoktu. Ama 'Baykal
genel başkan, SHP iktidar' di-
yenier çoğuniuktaydı.
CHP'nin son dönem Trab-
zon milletvekilleri Adil Aii Ci-
ner, Ertöz Vahit Suiçmez ve
Hüseyin Kadri Eyüpoğlu Bay-
kal'ı bekliyordu. Milletvekille-
ri Tufan Doğu, Eşref Erdem,
Erol Güngör, Aytıan Arifağa-
oğlu, Rüştü Kurt bir gün önce-
den gelmişlerdi.
Rüştü Kurt, eski CHP Mil-
letvekili Ertöz Vahit Suiçmez
önceki gün İnönü'yü karşıla-
mışlardı. Eski CHP'li Suiç-
mez, İnönü'nün yanında açık
tavır aJanlardandı.
Biliyoruz Baykal ve arka-
daşları yine kızacaklar...
Dün Trabzon'daki hava
Baykal'ın lehine değildi. Kara-
deniz'de güçlü olduklarını
söyleyen Baykalcılara, dün İs-
tanbul'dan özel uçakla Trab-
zon'a gelen Bakırköy Beledi-
ye Başkanı Yıldmm Aktuna
destek veriyordu.
Ne diyor Deniz Baykal?
—Grup anlayışını, ilişkiyi
değiştirmemiz lazım...
Hayli geç kalınmış bir istek.
SHP'de iki başlılığın, hizipçi-
liğin, dar kadroculuğun fatura-
sı bu denli ucuza kapatıiır mı?
NOTLAR
Baykal'ın 3 planı
(Baştarafı 1. Sayfada)
durduruyor. Yolun kıyısında üç
katlı bir bina. Burasırun Kuran
kursu olduğu Baykal'ın çevTe-
sini saran takkeli onlarca ço-
cuktan anlaşılıyor. Çocuklann
giysisinden yoksuUuk akıyor.
Neredeyse tümunde lastik ayak-
kabı ya da lastik terlik var. Kur-
sun hocası Sürmani Karabacak,
pardösüsünün önünü ilikleye-
rek koşuşturuyor. Çevresinde-
ki çocuklarla fotoğraf çektirir-
ken Baykal bir de saptama
yapıyor:
— Işte Türkiye'nin gerçeği
bu. Bunlar yoksul aUe çocuk-
lan. Irtica ile de ilgileri yok.
Hepsi cin gibi akıllı. Ateş gibi...
Aileler çocuklanna "itibanı bir
gdecek" anyorlar. Sizin gibi,
bizim gibi olsun istiyorlar. Ama
tek yapabUecekleri buraya gön-
dermek. Başkasına güçleri
yetmiyor.
Baykal'ın yöreye ilişkin sap-
tamalan yol boyunca da sürü-
yor. Erzurum'dan Trabzon'a
uzanan, Gümüşhane ve Bay-
burt'tan geçen yol inamlmaz
derecede kötü. Yer yer yapım
çalışmalan var. Baykal, özellik-
Ie son 10 yılda "Anadolu'non
üstüne çöken hüznü" anlatıyor.
Yol kıyısmda boş binalar. Kimi
kahve, kimi küçücfik bir yatak-
hane, kimi de evmiş. >imdi bos.
"Baykal cephesTnde çahşma
her koşulda sürüyor. Otelde,
otobüste, yemekte... "Kuraltay
haftası"na girerken neler yapı-
lacağı konuşuluyor. Bugün An-
kara'da parti meclisi var. İnö-
nü katılmayacağını daha önce
açıkladı. Baykal Trabzon'a gi-
derken otobüste, Fuat Atala/a
şöyle diyor:
— Parti Meclisi'ni 10.00'da
toplayalım. Sayın İnönü'nün
açıklamasından başka bir prog-
ramı olduğu için katılamayaca-
ğı inancını edinmek istiyorum.
Programını öğrenelim. Yetişebi-
leceği bir saatte Parti Meclisi'-
ni yeniden toplayabileceğimizi
bildirelim.
Parti Meclisi'nin gündemi
belli: MYK'nın yetkUeri Ue ku-
rultayda düzeni ve güvenüği ki-
min sağlayacağı. Örgütlere gön-
derilmiş iki ayn genelge ve bu
konuda ahnmış iki ayn karar
var. MYK, kurultay düzenini
her ilden belirlenecek 3'er tem-
sUcinin sağlamasını istiyor. İnö-
nü'nün karan ise üç MYK üye-
sinin denetiminde kurultayı
Ankara il örgütOne bırakmak.
Parti Meclisi'nde bu konu tek-
rar gündeme geiecek. Ama bir
yandan da hazırlıklar sürüyor.
Erzurum'da önceki gün yapı-
lan toplantıdan çıkan komşu
kentin bir il başkanı otelin re-
sepsiyonundaki jetonlu telefo-
na sarıhyordu:
— Hemen toplayın yönetimi,
kurultay için üç isim beürleyin,
gerekü evraklan da Ankara'ya
gönderin.
Belli ki karşısındaki itiraz
ediyor. tnönü'nün "bu konuda
MYK karartanna uymaym"
mesajını içeren genelgesini
anımsatıyor olmalı.
İl başkanı ısrarh:
— Tamam kardeşim, Parti
Meclisi toplantısında kesin ola-
rak çözülecek siz hanrhklannı-
n yapın.
Dün Trabzon'a giderken bir
yandan Baykal, diğer yandan
Cem ve Atalay üretüen yeni
projeleri ve modelleri anlatıyor-
lardı. Zaman yokluğundan,
Cem gazetecilerle ancak oto-
büste konuşabiliyor. Buradaki
"basın toplantısTnda partinin
geiecekteki yönetimine ilişkin
yeni ve gelişmiş projeler akta-
nyordu. Baykal bugün basın
toplantısı yapacağını duyurur-
ken parlamentonun yapı deği-
şikliğinden belediyelere kamu
yönetimine ilişkin bir dizi yeni
proje paketi açacağını hissetti-
riyordu. Bir yandan yeni proje-
lerle, modeUerle bu düşünce yo-
ğunluğunu, diğer yandan bun-
ların kurultay düğmesine bası-
Iınca ortaya çıktığun, parça
parça SHP tabamnı görünce
hüzünlü bir şarkırun dizeleri gi-
riveriyor akla:
"Daka önceleri nerrferdeydi-
niz?"