25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
17EYLÜL 1990 DIŞ HABERLER CUMHURİYET/3 Maceüan tekrar devrede • PASADENA (AA) — Venüs'ttn kalın bulutlan içinde, gezegenin bugune dek alınmış en iyi görüntülerini saptayan Macellan sonda aracımn radan yeniden devreye sokularak görevine 'kaldığı' yerden devam etmeye başladı. Venüs'ü görüntüJeme işlemi, gezegenin tüm yüzeyi çok kalın bir karbondioksit bulutuyla kaplı olduğundan doğnıdan optik yöntemlerle yapılamıyor. Onun için Macellan'ın radanyla gezegen yüzeyine gönderilen dalgalar yansıyarak araca dönüyor. Bu 'yankılann' verileri araçtan tekrar dünyaya yansıyor, Macellan'dan ulaşan sinyaller dünyada 'resim' ve haritalara dönüstürülüyor. Almanya'ya mülteci akını • BATI BERLtN (AA) — Iki Almanya'nın birleşmesi öncesinde, yanm milyon Demokratik Almanya yurttaşının başvunılan ile neredeyse 'feltf olan FederaJ Almanya'daki mülteci bürolanyla sosyal hizmet kurumlarırun, çok sayıdaki Doğu Avrupalıİarla birlikte bu yıl içinde beklenen rekor düzeydeki 180 bin iltica talebiyle iyice sarsılabileceği bildiriliyor. Bonn yetkilikri, Sovyetler Birüği'nden akın edenlerin göçünü geçici olarak durdurmuş bulunuyor. Federal Almanya'nın yalnızca Kiev'deki konsolosluğuna 10 bin kişinin başvuruda bulunduğu belirtiliyor. Roma-Moskova kredi anlaşması • MOSKOVA (AA) — Italya Dışişleri Bakanı Gianni de Michelis, ülkesinin Sovyetler Birliği'ne 2,5 milyar dolar tutannda kredi açacağını bildirdi. De Michelis, SSCB Başkanı Mihail Gorbaçov ve Dışişleri Bakanı Eduard Şevardnadze ile yaptığı görüşmeden sonra düzenlediği basın toplantısında, bu kredinin 1 milyar dolarlık bölümünün ttalyan devletinin güvencesi altında olacagını belirtti. LVMichelis, İtalya ile SSCB'nin, yakın zamanda siyasi, ekonomik ve kultürel işbirliğini öngören bir anlaşmanın imzalanması konusunda görüş birliğine vardıklannı açıkladı. Fotoğrafçı Papandreu • ATtNA (AA) — Yunanistan'da ana muhalefetteki PASOK'un lideri Andreas Papandreu (71), bugüne kadar pek Dİlinmeyen fotoğrafçılık yönünü de göstermek için kendisinden 35 yaş küçflk üçüncü eşi Dimitra Liani- Papandreu'nun dekolte resimlerini çekti ve bunları bir dergide yayımlattı. özel hayatındaki fırtınab yaşamı yüzünden politikadan başka konular için de sık sık gündeme gelen Papandreu, eşi Liani'nin hayli açık resimlerini Tahidromos dergisinde yayımlatırken yazdığı kısa bir yazıda, 1946 yıhndan bu yana fotoğraf çektiğini belirterek "Bir fotoğraf bin kelimeye değer" şeklindeki ifadeye yer verdi. Papandreu yazısında, fotoğrafçılık hakkında "Ben, bir kişiyi ya da manzarayı ölümsüzleştirmek için resim çekmem, fotoğraflardaki alt- yazılardan da hoşlanmam, ben sadece sevdiğim şeylerin resmini çekerim" dedi. Ârnavutlıık'tan AGİK'e başvura • VtYANA (AA) — Arnavutluk, Avrupa Güvenlik ve Işbirliği Konferansı'na kabul edilmesini istedi ve AGtK'in benimsediği ilke ve kararlara uyacağıru bildirdi. Arnavutluk haber ajansı tarafından yayımlanan bakanlar kurulunun kabul ettiği bir bildiride, Arnavutluk'un AGlK'in ilkelerini uygulamaya koymasına olanak verecek mevzuat değişiliklerinin yapılmakta olduğu belirtildi. On binlerce kişi, Başbakan Rijkov'un istifasını istedi Moskova'da büyük gösteriSoyyet başkentinde dün düzenlenen gösteride göstericiler "Rijkov istifa, hükümet istifa" diye slogan attılar. Bazı göstericiler Başkan Gorbaçov'un da istifasını istediler. MOSKOVA (Ajanslar) — SSCB'nin başkenti Moskova'da dün düzenlenen on binlerce kişi- nin katüdığı büyük gösteride, Baş- bakan Nikolay Rijkov hükümeti- nin istifası istendi. Reuter ajansı- na göre on binlerce gösterici, "Rij- kov istifa, hükümet istifa, ekono- mik reformlar bir an önce yftpdan" diye slogan attı. Bilindiği gibi Rijkov'un 'temkinli ekono- mik refonB" programı Yüksek Sovyet'te destek görmemiş, Baş- kan Gorbaçov, hızla piyasa eko- nomisine geçilmesini öngören ik- tisatcı ŞaUKn'in "500 gün" adh ra- dikal reform planını desteklenmiş- ti. AFnin haberine göre gösterici- ler, Rijkov'un yanı sıra Başkan Gorbaçov'un da istifasını istediler. AP, Gorbaçov'un da istifasının is- RADIKAL REFORM YAPILSIN — Moskova'da dün düzenlenen gösteride on binlerce önce radikai reformlann yapılmasım istedi. (Fotoğraf: Reuter) kişi bir an tenmesinin Sovyetler'deki huzur- suzluğ'a yeni bir boyut kazandır- dığıru bildiriyor. Ban göstericile- rin "ekonomi bir fetaket" yazılı pankartlar taşıdıklan görüldü. AA'run haberine göre gözlem- riler, geçen aylarda yapılan göste- rilerin genellikle Komünist Parti iktidanru protesto etmeyi amaçla- dığını, ancak dünkü gösterinin "çok belirli" bir amaç için yapıl- dığını belirtiyorlar. Bu gözlemci- lere göre halk, ülkenin içinde bu- lunduğu ekonomik durumdan ve boş raflardan Rijkov hükümeti kadar lider Mihail Gorbacov'u da sonımlu tuttuğunu vurguluyor. Dün Moskova'da düzenlenen gösteri, SSCB'de Başkan Gorba- çov'un bir yürütme faaliyetinin, yeni kurulan anayasal denetim ko- misyonu tarafından ilk kez askı- ya alınmasından sonra yapıldı. Komisyon, cuma günü yayım- ladığı açıklamada, Başkan Gorba- çov'un, Moskova'mn merkezinde düzenlenecek gösteriler için hükü- metten izin alınması zorunluluğu getiren kararnamesinin anayasaya aykın olduğunu ve bu gösteriler için izin verme yetkisinin Mosko- va Sovyeti'ne ait olduğunu açık- lamıştı. Reuter, dünkü gösterinin radi- kai reform yanlılannın halkta önemli desteğe sahip olduğunu gösterdiğini bildirdi. Başbakan Rijkov, cumaıtesi günü televizyon- da yaptığj konuşmada, göriişlerin- de ısrar ettiğini söylemiş ve "tem- kinli ekonomik reform" programı için sonuna kadar mücadele ede- ceğini belirtmişti. Rijkov, Şatalin- in, hızla piyasa ekonomisine ge- çilmesini ve devlet işletmelerinin özelleştirilmesini öngören "500 gün" programımn ülkede büyük işsizlik ve yüksek enflasyona yol açacağını vurgulamıştı. Rijkov'un ekonomik reformu, devletin ağır- lığını koruduğu, ama piyasaya da yer veren ekonomik yapıyı öngö- rüyor. Şatalin'in radikai progra- mında ise devletin ekonomik an- lamda geri plana çekilmesi ve pi- yasa ile özel girişimin ön plana geçmesi öngörülüyor. Kıbrıs Rum YönetimVnin AT'ye üyelik başvurusu Bakanlar Konseyigündeminde Ankara'nın gözü BrüksePdeAT Bakanlar Konseyi, bugünkü toplantısında, Kıbrıs Rum yönetiminin tam üyelik başvurusunu incelemesi için komisyona havale edecek. Bu karar, Türkiye'nin karşı yöndeki girişimlerinin sonuçsuz kalması anlamına geliyor. YASEMİN ÇONGAR ANKARA — Avrupa Topluluğu (AT) ile Türkiye arasındaki iiişkilerde pürtlz oluşturan Kıbns sorunu, bugünden itiba- ren Ankara-Brüksel diyaloğunda yeni bir çerçeveye oturacak. AT Bakanlar Konse- yi, Belçika'nın başkentindeki toplantısın- da, Kıbrıs Rum yönetiminin temmuz ayı başında yaptığı tam üyelik başvurusunu in- celenmek üzere komisyona havale edecek. Türkiye'nin rum karsı girişimlerine rağmen aluıacak bu karara Ankara'run vereceği tepki, Bakanlar Konseyi'nin komisyona Kıbns'ın özgün durumuna ilişkin bir uyarı notu iletip iletmemesine göre biçimlenecek. Türkiye'yi tam üyelik başvurusu konu- sunda süresi ve sonucu belirsiz bir bekle- yişe iten karannı 5 Şubat 1990'daki top- lantısında veren AT Bakanlar Konseyi, bu- gün Kıbrıs Rum yönetiminin tüm ada adı- na yaptığı üyelik başvurusunu resmen ka- bul edecek. Bu kabul, üyelik isteminin de- ğil, başvurunun "uygun görülmesi" anlamım taşıyacak. 12 dışişleri bakanı, ttalyan meslektaşları Tianni ve Michelis başİcanlığında bir araya gelerek, Kıbns Rum yönetiminin Italya'nın dönem baş- karüığını devralmasından birkaç gün son- ra verdiği başvuru dilekçesini komisyona havale etme kararı alacaklar. Ankara'da- ki yaygın beklentiye göre, bu karar oybir- liğiyle verilecek. Ancak AT Dışişleri Ba- karîlan'nm 17 komiserden oluşan toplu- luk komisyonunu, "Kıbns'ın başvurusu- nn incelenıekle görevlendirecegi" karara büyük olasılıkla bir "nyan notn" da ek- lenecek. lngıltere Dışişleri Bakanı Dong- las Hurd başta olmak üzere bazı konsey üyelerinin bu yönde ısrarlı olacağı, tem- muz sonunda Ankara'da bu konuda ay- nntılı temaslar yapan Konsey Başkanı De Michelis'in de "uyan notuna" onay vere- ceği tahmin ediliyor. Kıbrıs Rum yönetiminin başvurusunun toplumlararası görüşmeleri engellediğine inanan ve bu görüşünü başvuru öncesi ve sonrasında AT başkentlerine en ust düzey- de ileten Ankara, Bakanlar Konseyi'nin bugünkü karannı tepkisiz bırakmayacak. Konseyin genel beklentileri ve Türkiye'ye son olarak bildirilen resmi tutuma uygun karar vermesi durumunda, gösterilecek tepkinin AT başkentleri nezdindeki üst dü- zeyli siyasi girişimler halinde biçimlenme- si olasıhğı yüksek. Bu durumda, Dışişleri Bakanlığı söz konusu "uyan notunun" Türkiye'nin görüş ve beklentilerine ne de- rece uygun düştüğünderf yola çıkarak tep- kinin dozunu belirleyecek. Buna göre, AT başkentlerine iletilecek protesto mesajla- rında, Bakanlar Konseyi'nin Kıbns Rum başvurusunu kabul etmesinin BM Güven- ük Konseyi'nin 649 sayılı karanna ters düş- tüğü ve sorunun çözümünü güçleştirdiği ifade edilecek. Ancak bu protestonun ge- nel havası Kıbns konusunda AT ile siyasi bir görüş aynlığının vurgulanması niteli- ğini aşmayacak. Dışişleri Bakanhğı'nda egemen olan go- rüşe göre, toluluğun resmen meşnı tanıdığı Kıbrıs Rum Yönetimi'nin yaptığı başvu- runun komisyona sevki, Türkiye'nin bek- lentilerine ters duşmekle birlikte, genel prosedüre uygun bir adım. YetHliler, bu durumun göz önünde tutulacağını ve Tür- kiye'nin her zaman savunduğu "Kıbns so- nınu, Türkiye-topluluk iliskilerini doğnı- dan etkileyen bir nnsur degildir" görüşü- nü doğrulayacak bir tepki gösterileceğini belirtiyorlar. Bu görüşle, Türkiye'nin top- lulukla iliskilerini yeniden gözden geçirme- si gibi "radikai" bir adıma gidilmesi ola- sılığı dışlamyor. Moskova Devlet Enstitüsü Dekanı Liventsev'den Cumhuriyetfe demeç: Türkiye bize yardım edeİ3Îlir ALİDOĞAN ANKARA — Moskova Dış llişkiler Devlet Enstitüsü Dekanı Nikolay Liventsev Sovyetler Bir- liği'nin büyük miktarda dış eko- nomik yardıma gereksinimi oldu- ğunu belirterek "Polonya ile ara- nuzda bn konuda büyük bir reka- bet sürüyor" dedi. Türkiye'nin Sovyetler Birliği'ne birçok konu- da yardımda bulunabileceğini sa- vunan Liventsev, "Reformlann gerçekleştirilmesiDde en büyük teblBte cumhurryeöerin SSCB'den ayntma istemleridir" diye konuş- tu. Liventsev, Cumhuriyet muha- birinin sorulanm şöyie yanıtladı: — 'Sosyalizm artık öldö' biçi- mindeki yonuna kaülıyor musu- nnz? LİVENTSEV — Bu yorumla Sovyetler Birliği ve Doğu Avru- pa ülkelerindeki gelişmeler kaste- diliyor. Ancak bu gelişmelerin sosyalizmin, daha doğrusu sosya- lizm ideali ve düşûncesinin sona ennesiyle hiçbir bağlantısı yok. Bu ülkderde ve bizde sosyalizmin yanlış uygulanması söz konusu idi. Dolayısıyla gelişmeler tümüy- le sosyalizm idealinin dışındadır. Ben alternatifın ya sosyaüzmde ya da kapitah'zmde olduğunu varsa- yan bu görüşün çok yanlış oldu- ğunu düşünüyorum. — Üçüncü bir yol olduğnnn mn söylentek istiyorsunuz? LİVENTSEV — Hayır. Söyle- mek istediğim daha çok kapita- lizmden önce de var olan ve ka- pitalist toplumun piyasa güçleriy- İe kalkınmasında miras aldığı bazı unsurlar bunlar, 1917 devrimin- den önce kabul görmüş bazı ku- rallar. Kapitalizm bu mirasa ye- niden yöneliyor. Bu yönelişte Sovyetler Birliği ve Doğu Avru- pa ülkelerinde yeni bir toplum ya- ratma cabalannın çok büyük kat- kısı olduğu gerçek. örneğin biz- de sağlanan herkese eşit ve para- sız eğitim, konut, toplumun genel çıkanmn ön planda tutulması gi- bi olgular kapitalizmi etkiledi. Ama özellikle bizde, herkese eşit eğitim özel yeteneklerin değerlen- dirilememesi, herkese konut stan- dartlann düşük olması, toplumun çıkanmn önde tutulması bireyin çıkarlanmn devlet tarafından bas- kı altına alınması gibi bazı irade dışı bozulmalan ve sapmalan be- raberinde getirdi. Konuya bu açı- dan bakıldığında kesin olan bir şey var, o da sosyalizmin değil, bütün dünyada saf anlamda ser- best pazar ekonomisinin öldüğü gerceğidir. örneğin sosyalizmin temel unsuru planlama, Batı eko- nomilerinde yönlendirici bir un- sur olarak bugün mevcut. Işte bü- tün bunlar dikkate alındığında SSCB ve Doğu Avrupa ülkelerin- de yaşanan değişikliklere 'kapita- lizme geçiliyor' diye bakmak çok yanlış. — Sovyetler Birligi ve Dogn Avnıpa ülkeJerindeki değişimlerin ve bunlann sonucunda ortaya ÇH YUNANİSTAN kan Doju-Batı yakınlaşmasının ekonomik etkileri ne olabilir? LtVENTSEV — Her şeyden önce dünya çapmda bir kalkınma hamlesi başlayacaktır. Kendi ül- kemden ömek verirsem, iç paza- nmız uzun süre dış dünyadan ko- puk kaldı, dış rekabetin etkisini hissetmedik. Yakınlaşmanın önemli bir yararı bu noktada or- taya cıkıyor. Batıyla girilecek eko- nomik ilişkiler iç pazanmızda re- kabeti arttıracak, hayat standar- dırun yükselmesine katkıda bulu- nacaktır. Başlangıçta uluslarara- sı mali piyasalann sıkışıkınlığından kaynaklanan bazı sorunlar ve olumsuzluklar yaşanacaktır elbet- te. Bugün artık herkesin bildiği gi- bi Sovyetler Birliği'nin çok büyük miktarda dış ekonomik yardıma gereksinimi var. Doğu Avrupa ül- keleri de aynı durumda. örneğin Polonya ile Sovyetler Birliği ara- suıda ekonomik yardım alabilmek için büyuk bir rekabet sürüyor. — Sizce Sovyetler Biriigi'nde- ki reform sürecinin temel nhdigl ve karşılasilabflecek en önemli so- run nedir? LİVENTSEV — önemli olan şu: Reform düşüncesi mevcut du- rumun iyileştirilmesine dayamr. Sovyetler Birliği Doğu Avrupa ül- kelerinden farklı bir yol izledi, ön- celiği siyasi reforma verdi. Şimdi piyasa mekanizmasına daha faz- İa yer vererek, işletmelere daha fazla özerklik tarumak, mevcut teşviklere yenilerini eklemek giri- şimciliği arturmak gerekiyor. Bu saydıklanmm gerçekleştirilmesi hiç de kolay olmayan reformlar. Türkiye bize birçok konuda yar- dım edebilir. Türkiye'nin geçirdi- ği deneyimin bize yararlı olacak çok yönü var. örneğin tüketim pj- yasamızm geliştirilmesi gibi. Türkiye'de kaldığım süre için- de Koç Holding Başkanı Sayın Rahmi Koç ile de görüşme olana- ğı buldum. Bazı tüketim mallan- na ilişkin projelerin ve işbirliğinin gündeme gelmesi beklenebilir. Mitsotakis, PASOK'un vaptıklarını değîştîriyor STELYO BERBERAKİS ATtNA — Yunanistan'm sağ eğilimli Yeni Demokrasi (YDP) hükümeti, bir önceki hükümet sosyalist PASOK'un 8 ydlık ikti- darı döneminde yapılan "defijik- Mkkri" teker teker de alarak kendi ölçülerine göre yeniden değiştiri- yor. Sosyalist PASOK, 1980 yılmda "aflagT yani "de^im" sloganıyla iktidara gelmişti. PASOK, Yuna- nistan'm ilk sosyalist hükümeti olarak Yunan halkına birçok de- ğişiklik vaat etmiş, bunlardan bir- çoğunu da yerine getirmişti. PA- SOK, gelmiş geçmiş sağ eğilimli hükümetlerin kurmuş olduğu "düzeni" bozarak yerine "yepyeni" bir "dfiwn" getirmeyi hedefliyordu. Aradan geçen 8 yıldan sonra "def^imden annma" sloganıyla yeniden iktidara gelen sağ eğilimli YDP hükümeti, şimdi PASOK'un getirmiş olduğu bu "yeni düzeni" değiştirerek eski "dftzeni" getir- meyi hedefliyor. Bu çerçevede PA- SOK döneminde iptal edilen "ge- nel mttd«rhılder"bakaruıklara ye- niden getirildi. PASOK dönemin- de iptal edilen okul kıyafeti zorun- luluğu yeniden uygulanmaya baş- byor. öğrenciler, eskiden olduğu gibi lacivert önlüklerle okula gi- decek ve sabah derslere girmeden önce dua edecek. Saç ve eteklere özen gösterilecek. tptal edilen an- tik Yunan dili yeniden tedrisata alınacak. YPD hükümeti, PASOK döne- minde başlayan "kamulaşbnna" faaliyetlerini toptan durdurarak "özelleştinne" yöntemine başvu- nıyor. Devletin sorunlu şirketleri- ni, telefon, elektrik işletmelerini, Olimpik Hava Yolları'm özel ki- şilerle pazarlamaya başlıyor. PA- SOK döneminde maaşlann "fiyat artışına göre" ayarlanmasım ön- gören yöntemler, YDP hükümeti tarafmdan iptal ediliyor. YDP hükümeti, emeklilik için gerekli olan yaş sınırını da değiş- tiriyor. PASOK döneminde "cahş- üğı yıllara göre" emekliye aynlan- lar, şimdi emeklilik yaşmı bekle- mek zorunda kalacak. Üstelik ka- dınlann emeklilik yaşı da erkek- lerin emeklilik yaşına yaklaştuılı- yor. PASOK döneminde bir kadm 15 yıl çalışmakla emekli oluyor- du. Oysa şimdi erkeklerin emek- lilik yaşı 55'ten 60'a, kadmların- ki ise 55'ten 58'e yükseltüiyor. tş- çi ya da memurlar, artık bu yaşa vannadan hiçbir durumda emek- liye aynlamıyor. Zaten bu neden- le tüm Yunanistan'da genel grev dalgaları başlamış bulunuyor. Ancak YDP hükümeti, PASOK döneminde yapılan grev gösterile- rinin de biçimini değiştiriyor. ör- neğin grev gösterilerinin, trafiği engellememesi için cadde ve so- kaklarda yapılması yasaklamyor. Ayrıca çalışan sınıfın zaman za- man çatışmasına yol açan "grev larma" yöntemleri geliştiriliyor. Bu amaçla "işcilerin grev yapma- ya ne denli hakkı varsa, çalışmak isteyenlerin de greve kaülmama- ya o denli hakkı vardır" ilkesi ge- tiriliyor. 'Vakif'in nakit" olduğuna inanıyorsanız, hemen bir Telecard alınL Hemen! Telecard'la Turkıye-nm her yennde 2 4 s a a t . . _ . para çeKilır. ••B parayatınur. i f e havale yapüır.x " "'' al»şverişyap^ r - YAPI^CKREDi "hizmette sınır yoktur" POUT1KADA SORUNLAR ERGUNBALa Saddam Hüseyin Olayı Yıl 1922. Arabistan çölünde bir çadırda bir adam karşısında- kine sinirii biçimde bağırıyor: "Sizinle bir yere varılacağı yok. Bu işe ben karar vereceğim." Bağırarak sert biçimde konuşan ktşi İngiltere'nın Bağdat Yüksek Komiseri Sir Percy Cox'tur. Yüksek komiserin bir okul çocuğu gibi payladığı kişi ise gelecekte Suu- di Arabistan Kralı olacak olan Şeyh İbni Suud'dur. Sir Percy Cox sinirlidir. Şeyh ve yardımcıları ile beş gündür süren görüşme- terden bir sonuç alınamamış, günümüzdeki Kuveyt, Irak ve Su- udi Arabistan sınırlarını oluşturacak çizgi üzerinde anlaşılarna- mıştır. Sir Percy Cox, sonunda çadırına çağırdığı Şeyh İbni Su- ud'a ültimatomu vererek sınırları kendisinin saptayacağını soy- lemiştir. Dediğini yaptı Sir Percy Cox. 1922 yılının kasım ayında, Ukair Konferansı'nda Suudi Arabistan, Kuveyt ve Irak arasındaki sı- nırlar ingiltere'nin görüşleri doğrultusundaçizildi. Irak ile Kuveyt, İngirtere tarafından yaralıldı. Majestelerınin hükümeti bu iki devlet arasında sınırları cizerken bir şeye dikkat etti: Irak'ın güneyinde yaratılan yapay Kuveyt'in, Irak'ın denize (Basra Körfezi'ne) açıl- masını engellemesine özen göstehldi. İngittere, denize açılacak Irak'ın ileride güçlenip petrol bölgesinde kendine rakip olması- nı istemiyordu. Kuveyt, boylece Irak'ın güneyinde bu ülkenin Kör- fez'e açılmasını engelleyen bir ülke olarak ortaya çıktı. Irak'a kör- fez'de sadece 17 km'lik bir sahil bırakılmtştı. İngiltere'nin Kuveyt'e ilgisi ia yüzyılda başlamıştı. İngiltere, Osmanlı imparatonuğu- nun denetiminde olan, ama Hindistan yolu üzerinde bulundu- ğundan stratejik öneme sahip, bu fakir limanda ticari temsilcitik kurmuş, deniz kolaylıkları sağlamıştı. Bölgedeki feodai kabile- ler arasında en güçlü olanı Sabah aşiretı idi. 1899 yılında ise Şeyh Mübarek Sabah, yılda 15 bin stertine karşılık İngiltere'nin himayesine girmeyi kabul etti. Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra İngiltere ile Fransa, Osmanlı İmparatoriuğu'nun Arabistan'daki topraklarını paylaşırken ken- dilerine sadık ailelenn yönetiminde bir dizi yeni devlet kurdular. İngiltere'nin kurduğu yeni devletterden Irak, Osmanlı imparator- iuğu'nun eski üç eyaleti Musul, Bağdat ve Basra'yı kapsıyordu. Kuveyt ise bu devletin güneyinde fazla güçlenmesini önlemek amacı ile kurulmuştu. Şoyle düşünün: Türkiye her yanı kara ile çevrilı, denize tek çıkışı Bodrum-Marmaris bölgesinde bulunan bir ülke olsun. Ama Bodrum-Marmaris bölgesinde de İngiltere tarafından kurulan halkı Türk yapay bir devlet var. Bu devletin başında da Londra'ya bağlı bir aıle bulunuyor. ve koca Türkiye^ ye Ege ile Akdeniz'e açılabilmek için sadece 17 km'lik bir sahil şeridi bırakılmış. işte "Saddam oiayının" gerisinde yatan belki de en büyük et- ken budur. Saddam'ı, 8 yillık Körfez Savaşt'nda Batılıların Irak'a yardım etmeleri ya da Scvyetler'in Bağdat'a su gibi silah akıt- maları yaratmadı. Saddam'ın sahneye çıkacağı ortamın tohum- ları 1922'de Ukair Konferansı'nda atıldı. Hitter'i, Versailles An- laşması'nın yarattığı gibi. Irak, Ukair Konferansı'm hiçbir zaman içine sindiremedi. 1930'larda Kral Gazi, Kuveyt'le birleşmeyi önerdi. 1958'de bir darbe ile iktidara gelen General Abdülkerim Kasım, Kuveyt sr- nırına asker yığdı. Kuveyt 1961'de Ingiltere'den bağımsızlığını al- dığından bu yana Irak'la sürtüşme devam etti. Abdülkerim Ka- sım'ın yerine geçen Abdülselam Arrf, Kuveyt'i tanımayı kabul etti. Ancak Arif'in ölümünden sonra huzursuzluk tekrar başladı. Saddam'ın Kuveyt'i işgalınin hakli olduğunu mu söylemek is- tiyoruz? Kesinlikle hayır. Saddam bir Ortadoğu despotu. Acımasız bir diktatör. Söylemek istediğimiz şey çok daha değişik Dikta- törlerin eylemlerinı yüzeysel olarak değeriendirip o diktatörlerin doğmasına yol açar, tarihsel çarpıklıkları dikkate almazsak so- runun özünü gözden kaçırabiliriz. Batı, önce versailles Anlaşması ile sonra Almanya'da nasyo- Qal sosyalizmi, Scvyet komünizmine karşı bir denge unsuru ola- rak görüp el altından teşvik etmekle, Hitler'in tarih sahnesine çıkmasına önemli katkıda bulundu Irak olayında ise önce Uka- ir Anlaşması sonra da Bağdat yönetimini Humeyni'nin tranı'ria karşı denge unsuru olarak görüp desteklemekle Saddam'ı ya- rattı. Bu olguda Sovyetler Birliği'nin de Batı ile suç ortaklığı yap- tığını belirtmek gerekiyor. Şimdi gelelim Saddam hakkında basınımızda gözümüze çar- pan bazı değerlendirmelere: Saddam ezilmiş, mazlum Arap halk- lan tarafından destekleniyor, kitlelerde umut yaratıyor... Saddam, ülkesinde halkı tarafından seviliyor Kuveyt, Suudi Arabtstan gibi ülkeler gerici, çağdışı, kadına bir eşya muamelesi yapıyor, onu örtüyorlar... Saddam'ın Irakı'nda ise kadınlar örtünmüyor... Top- lumdaki yerlerini almışiar. Saddam tek başına Batı emperyaliz- mine, ABD'ye kafa tutuyor... Bunlar bize biraz yüzeysel değerlendirmeler gibi geliyor. Ta- rihin her döneminde, kitlelerin psikolojisini, ortamı iyi değerlen- dirip onu kendi çıkarları doğrultusunda kullanan kurnaz dikta- törler çıkmıştır. Hitler, iktidara darbe ile değil yığınlann büyük desteği ile gelmişti. Saddam'ın bugün mazlum Arap halklanna çağrışım yaptığı gibi Hitler de haksıziığa uğramış, gururu kınl- mış Alman halkına çağrışım yapmıştı. Saddam'ın Irak ulusuna gururunu kazandırdığı gibi Hitler de Alman ulusuna gurumnu kazandıımış, onu ezenleri başlangıçta perişan etmişti. Saddam'ın Batı emperyalizmine, ABD'ye meydan okuması ise tümüyle bir rastlantı. Yanlış hesap sonucu ortaya çıkan bir durumdur. Sad- dam, 8 yıllık Körfez Savaşı'ndan yorulmuş. ekonomisi perişan olmuş bir Irak'la, ABD'ye meydan okumaya kalkışmayacak ka- dar zeki bir liderdir. Ama soğuk savaş sonrası koşullan iyi de- ğerlendirememiş, artık Sovyetler tarafından frenlenemeyen ABD 1 nin rahat biçimde tüm gücüyle Körfez'e yükleneceğini düşüne- memış, daha da kötüsü Sovyetler'in ABD ile işbirliği yapacağını tahmin etmemiştır. Böylece kendini aklından bile geçirmediği ve hiç istemediği bir durumda, ABD ile savaşın eşiğinde bulmuş- tur. ABD ve Batı'ya meydan okuması, yanlış hesap ve koşulla- rın zoıiaması sonucu ortaya çıkan bir durumdur. Ya "gerici" Körfez ülkelerine karşı, Saddam rejiminin "ilerici" olması? Kadınların toplumda yerlerini alması? Bu tür sınıflan- dırmalar kavram karmaşası yaratıp yanıltıcı olabilir. Kadınların serbest olması, tek başına ilericilik sayılmaya yetiyorsa o zaman Hitler, Mussolini, Augusto Pinochet'nin rejimlerinin de ilerici, çağ- daş sayılması gerekir. Hitler, Alman kadınına o kadar saygı du- yardı ki savaş sırasında İngiliz kadınları fabrikalarda çalışırken, Nazi diktatörü Alman kadınlarının fabrikalarda çalışmasını, an- cak uzun süre tereddüt ertikten sonra kabul etmişti. Almanya bu yüzden önemli bir işgücünden yoksun kalmıştı. Kızıl Kmer- ler'de kadın ve erkek gerillalar, yan yana omuz omuza savaşır- lar. Ne kadar ilerici (!) oldukiarını, Kamboçya'da iktidara geldik- lerinde de gördük. İlericiliğin kriterlen demokrasi, insan hakla- rı, kitlelerin sesini duyurabilmesi, yönetime katılması, toplumda yasal muhalefet odaklarımn oluşabilmesidir. Bu açıdan bakıldı- ğında Saddam rejimi de Körfez rejimleri gibi gericidir. Ama Irak'ta Körfez rejimlerinde olduğu gibi kadınların yüzleri örtülmediğin- den, onlara eşya muamelesi yapılmadığından, Saddam rejimi, Körfez rejimine oranla daha az gericidir. O kadar. Saddam'ın Kuveyt'ten çekilmesi şarttır. Bu açık. Ama çekil- dikten sonra ülkeye B Sabah ailesi tekrar geri döner, Irak'ın ge- rek Körfez'de kendisi için stratejik açıdan önemli olan Bubuyan ve Vvarba adalanndan yararlanma, gerekse Roumalia petrol böl- gesindeki sınır anlaşmazlığı konusundaki yakınmalan dikkate aimıp bunlara bir uzlaşma formülü bulunmaya çalışılmazsa ge- lecekte yeni Saddam'ların sahneye çıkması önlenemez. © BEŞİKTAŞ-MALMÖ MAÇI TV-1'DE 19.9.1990 günü oynanacak olan Avrupa Şampiyon Kulüpler Turnuvası maçı saat: 20.00'den itibaren TV-l'den naklen yayımlanacaktır. Bu maçm saha kenarına reklam alınmaktadır. SÖZ REKLAM/İST. Tel: 522 78 33 - 511 64 58 FAX: 512 79 12
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle