Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
17EYLÜL 1990 DIŞ HABERLER CUMHURİYET/3
Maceüan
tekrar devrede
• PASADENA (AA) —
Venüs'ttn kalın bulutlan
içinde, gezegenin bugune
dek alınmış en iyi
görüntülerini saptayan
Macellan sonda aracımn
radan yeniden devreye
sokularak görevine 'kaldığı'
yerden devam etmeye
başladı. Venüs'ü
görüntüJeme işlemi,
gezegenin tüm yüzeyi çok
kalın bir karbondioksit
bulutuyla kaplı olduğundan
doğnıdan optik yöntemlerle
yapılamıyor. Onun için
Macellan'ın radanyla
gezegen yüzeyine gönderilen
dalgalar yansıyarak araca
dönüyor. Bu 'yankılann'
verileri araçtan tekrar
dünyaya yansıyor,
Macellan'dan ulaşan
sinyaller dünyada 'resim' ve
haritalara dönüstürülüyor.
Almanya'ya
mülteci akını
• BATI BERLtN (AA) —
Iki Almanya'nın birleşmesi
öncesinde, yanm milyon
Demokratik Almanya
yurttaşının başvunılan ile
neredeyse 'feltf olan FederaJ
Almanya'daki mülteci
bürolanyla sosyal hizmet
kurumlarırun, çok sayıdaki
Doğu Avrupalıİarla birlikte
bu yıl içinde beklenen rekor
düzeydeki 180 bin iltica
talebiyle iyice sarsılabileceği
bildiriliyor. Bonn yetkilikri,
Sovyetler Birüği'nden akın
edenlerin göçünü geçici
olarak durdurmuş
bulunuyor. Federal
Almanya'nın yalnızca
Kiev'deki konsolosluğuna
10 bin kişinin başvuruda
bulunduğu belirtiliyor.
Roma-Moskova
kredi anlaşması
• MOSKOVA (AA) —
Italya Dışişleri Bakanı
Gianni de Michelis,
ülkesinin Sovyetler
Birliği'ne 2,5 milyar dolar
tutannda kredi açacağını
bildirdi. De Michelis, SSCB
Başkanı Mihail Gorbaçov
ve Dışişleri Bakanı Eduard
Şevardnadze ile yaptığı
görüşmeden sonra
düzenlediği basın
toplantısında, bu kredinin 1
milyar dolarlık bölümünün
ttalyan devletinin güvencesi
altında olacagını belirtti.
LVMichelis, İtalya ile
SSCB'nin, yakın zamanda
siyasi, ekonomik ve kultürel
işbirliğini öngören bir
anlaşmanın imzalanması
konusunda görüş birliğine
vardıklannı açıkladı.
Fotoğrafçı
Papandreu
• ATtNA (AA) —
Yunanistan'da ana
muhalefetteki PASOK'un
lideri Andreas Papandreu
(71), bugüne kadar pek
Dİlinmeyen fotoğrafçılık
yönünü de göstermek için
kendisinden 35 yaş küçflk
üçüncü eşi Dimitra Liani-
Papandreu'nun dekolte
resimlerini çekti ve bunları
bir dergide yayımlattı. özel
hayatındaki fırtınab yaşamı
yüzünden politikadan başka
konular için de sık sık
gündeme gelen Papandreu,
eşi Liani'nin hayli açık
resimlerini Tahidromos
dergisinde yayımlatırken
yazdığı kısa bir yazıda,
1946 yıhndan bu yana
fotoğraf çektiğini belirterek
"Bir fotoğraf bin kelimeye
değer" şeklindeki ifadeye
yer verdi. Papandreu
yazısında, fotoğrafçılık
hakkında "Ben, bir kişiyi
ya da manzarayı
ölümsüzleştirmek için resim
çekmem, fotoğraflardaki
alt- yazılardan da
hoşlanmam, ben sadece
sevdiğim şeylerin resmini
çekerim" dedi.
Ârnavutlıık'tan
AGİK'e başvura
• VtYANA (AA) —
Arnavutluk, Avrupa
Güvenlik ve Işbirliği
Konferansı'na kabul
edilmesini istedi ve AGtK'in
benimsediği ilke ve
kararlara uyacağıru bildirdi.
Arnavutluk haber ajansı
tarafından yayımlanan
bakanlar kurulunun kabul
ettiği bir bildiride,
Arnavutluk'un AGlK'in
ilkelerini uygulamaya
koymasına olanak verecek
mevzuat değişiliklerinin
yapılmakta olduğu
belirtildi.
On binlerce kişi, Başbakan Rijkov'un istifasını istedi
Moskova'da büyük gösteriSoyyet başkentinde
dün düzenlenen
gösteride göstericiler
"Rijkov istifa,
hükümet istifa" diye
slogan attılar. Bazı
göstericiler Başkan
Gorbaçov'un da
istifasını istediler.
MOSKOVA (Ajanslar) —
SSCB'nin başkenti Moskova'da
dün düzenlenen on binlerce kişi-
nin katüdığı büyük gösteride, Baş-
bakan Nikolay Rijkov hükümeti-
nin istifası istendi. Reuter ajansı-
na göre on binlerce gösterici, "Rij-
kov istifa, hükümet istifa, ekono-
mik reformlar bir an önce
yftpdan" diye slogan attı. Bilindiği
gibi Rijkov'un 'temkinli ekono-
mik refonB" programı Yüksek
Sovyet'te destek görmemiş, Baş-
kan Gorbaçov, hızla piyasa eko-
nomisine geçilmesini öngören ik-
tisatcı ŞaUKn'in "500 gün" adh ra-
dikal reform planını desteklenmiş-
ti. AFnin haberine göre gösterici-
ler, Rijkov'un yanı sıra Başkan
Gorbaçov'un da istifasını istediler.
AP, Gorbaçov'un da istifasının is-
RADIKAL REFORM YAPILSIN — Moskova'da dün düzenlenen gösteride on binlerce
önce radikai reformlann yapılmasım istedi. (Fotoğraf: Reuter)
kişi bir an
tenmesinin Sovyetler'deki huzur-
suzluğ'a yeni bir boyut kazandır-
dığıru bildiriyor. Ban göstericile-
rin "ekonomi bir fetaket" yazılı
pankartlar taşıdıklan görüldü.
AA'run haberine göre gözlem-
riler, geçen aylarda yapılan göste-
rilerin genellikle Komünist Parti
iktidanru protesto etmeyi amaçla-
dığını, ancak dünkü gösterinin
"çok belirli" bir amaç için yapıl-
dığını belirtiyorlar. Bu gözlemci-
lere göre halk, ülkenin içinde bu-
lunduğu ekonomik durumdan ve
boş raflardan Rijkov hükümeti
kadar lider Mihail Gorbacov'u da
sonımlu tuttuğunu vurguluyor.
Dün Moskova'da düzenlenen
gösteri, SSCB'de Başkan Gorba-
çov'un bir yürütme faaliyetinin,
yeni kurulan anayasal denetim ko-
misyonu tarafından ilk kez askı-
ya alınmasından sonra yapıldı.
Komisyon, cuma günü yayım-
ladığı açıklamada, Başkan Gorba-
çov'un, Moskova'mn merkezinde
düzenlenecek gösteriler için hükü-
metten izin alınması zorunluluğu
getiren kararnamesinin anayasaya
aykın olduğunu ve bu gösteriler
için izin verme yetkisinin Mosko-
va Sovyeti'ne ait olduğunu açık-
lamıştı.
Reuter, dünkü gösterinin radi-
kai reform yanlılannın halkta
önemli desteğe sahip olduğunu
gösterdiğini bildirdi. Başbakan
Rijkov, cumaıtesi günü televizyon-
da yaptığj konuşmada, göriişlerin-
de ısrar ettiğini söylemiş ve "tem-
kinli ekonomik reform" programı
için sonuna kadar mücadele ede-
ceğini belirtmişti. Rijkov, Şatalin-
in, hızla piyasa ekonomisine ge-
çilmesini ve devlet işletmelerinin
özelleştirilmesini öngören "500
gün" programımn ülkede büyük
işsizlik ve yüksek enflasyona yol
açacağını vurgulamıştı. Rijkov'un
ekonomik reformu, devletin ağır-
lığını koruduğu, ama piyasaya da
yer veren ekonomik yapıyı öngö-
rüyor. Şatalin'in radikai progra-
mında ise devletin ekonomik an-
lamda geri plana çekilmesi ve pi-
yasa ile özel girişimin ön plana
geçmesi öngörülüyor.
Kıbrıs Rum YönetimVnin AT'ye üyelik başvurusu Bakanlar Konseyigündeminde
Ankara'nın gözü BrüksePdeAT Bakanlar Konseyi, bugünkü toplantısında, Kıbrıs
Rum yönetiminin tam üyelik başvurusunu incelemesi için
komisyona havale edecek. Bu karar, Türkiye'nin karşı
yöndeki girişimlerinin sonuçsuz kalması anlamına geliyor.
YASEMİN ÇONGAR
ANKARA — Avrupa Topluluğu (AT)
ile Türkiye arasındaki iiişkilerde pürtlz
oluşturan Kıbns sorunu, bugünden itiba-
ren Ankara-Brüksel diyaloğunda yeni bir
çerçeveye oturacak. AT Bakanlar Konse-
yi, Belçika'nın başkentindeki toplantısın-
da, Kıbrıs Rum yönetiminin temmuz ayı
başında yaptığı tam üyelik başvurusunu in-
celenmek üzere komisyona havale edecek.
Türkiye'nin rum karsı girişimlerine rağmen
aluıacak bu karara Ankara'run vereceği
tepki, Bakanlar Konseyi'nin komisyona
Kıbns'ın özgün durumuna ilişkin bir uyarı
notu iletip iletmemesine göre biçimlenecek.
Türkiye'yi tam üyelik başvurusu konu-
sunda süresi ve sonucu belirsiz bir bekle-
yişe iten karannı 5 Şubat 1990'daki top-
lantısında veren AT Bakanlar Konseyi, bu-
gün Kıbrıs Rum yönetiminin tüm ada adı-
na yaptığı üyelik başvurusunu resmen ka-
bul edecek. Bu kabul, üyelik isteminin de-
ğil, başvurunun "uygun görülmesi"
anlamım taşıyacak. 12 dışişleri bakanı,
ttalyan meslektaşları Tianni ve Michelis
başİcanlığında bir araya gelerek, Kıbns
Rum yönetiminin Italya'nın dönem baş-
karüığını devralmasından birkaç gün son-
ra verdiği başvuru dilekçesini komisyona
havale etme kararı alacaklar. Ankara'da-
ki yaygın beklentiye göre, bu karar oybir-
liğiyle verilecek. Ancak AT Dışişleri Ba-
karîlan'nm 17 komiserden oluşan toplu-
luk komisyonunu, "Kıbns'ın başvurusu-
nn incelenıekle görevlendirecegi" karara
büyük olasılıkla bir "nyan notn" da ek-
lenecek. lngıltere Dışişleri Bakanı Dong-
las Hurd başta olmak üzere bazı konsey
üyelerinin bu yönde ısrarlı olacağı, tem-
muz sonunda Ankara'da bu konuda ay-
nntılı temaslar yapan Konsey Başkanı De
Michelis'in de "uyan notuna" onay vere-
ceği tahmin ediliyor.
Kıbrıs Rum yönetiminin başvurusunun
toplumlararası görüşmeleri engellediğine
inanan ve bu görüşünü başvuru öncesi ve
sonrasında AT başkentlerine en ust düzey-
de ileten Ankara, Bakanlar Konseyi'nin
bugünkü karannı tepkisiz bırakmayacak.
Konseyin genel beklentileri ve Türkiye'ye
son olarak bildirilen resmi tutuma uygun
karar vermesi durumunda, gösterilecek
tepkinin AT başkentleri nezdindeki üst dü-
zeyli siyasi girişimler halinde biçimlenme-
si olasıhğı yüksek. Bu durumda, Dışişleri
Bakanlığı söz konusu "uyan notunun"
Türkiye'nin görüş ve beklentilerine ne de-
rece uygun düştüğünderf yola çıkarak tep-
kinin dozunu belirleyecek. Buna göre, AT
başkentlerine iletilecek protesto mesajla-
rında, Bakanlar Konseyi'nin Kıbns Rum
başvurusunu kabul etmesinin BM Güven-
ük Konseyi'nin 649 sayılı karanna ters düş-
tüğü ve sorunun çözümünü güçleştirdiği
ifade edilecek. Ancak bu protestonun ge-
nel havası Kıbns konusunda AT ile siyasi
bir görüş aynlığının vurgulanması niteli-
ğini aşmayacak.
Dışişleri Bakanhğı'nda egemen olan go-
rüşe göre, toluluğun resmen meşnı tanıdığı
Kıbrıs Rum Yönetimi'nin yaptığı başvu-
runun komisyona sevki, Türkiye'nin bek-
lentilerine ters duşmekle birlikte, genel
prosedüre uygun bir adım. YetHliler, bu
durumun göz önünde tutulacağını ve Tür-
kiye'nin her zaman savunduğu "Kıbns so-
nınu, Türkiye-topluluk iliskilerini doğnı-
dan etkileyen bir nnsur degildir" görüşü-
nü doğrulayacak bir tepki gösterileceğini
belirtiyorlar. Bu görüşle, Türkiye'nin top-
lulukla iliskilerini yeniden gözden geçirme-
si gibi "radikai" bir adıma gidilmesi ola-
sılığı dışlamyor.
Moskova Devlet Enstitüsü Dekanı Liventsev'den Cumhuriyetfe demeç:
Türkiye bize yardım edeİ3Îlir
ALİDOĞAN
ANKARA — Moskova Dış
llişkiler Devlet Enstitüsü Dekanı
Nikolay Liventsev Sovyetler Bir-
liği'nin büyük miktarda dış eko-
nomik yardıma gereksinimi oldu-
ğunu belirterek "Polonya ile ara-
nuzda bn konuda büyük bir reka-
bet sürüyor" dedi. Türkiye'nin
Sovyetler Birliği'ne birçok konu-
da yardımda bulunabileceğini sa-
vunan Liventsev, "Reformlann
gerçekleştirilmesiDde en büyük
teblBte cumhurryeöerin SSCB'den
ayntma istemleridir" diye konuş-
tu.
Liventsev, Cumhuriyet muha-
birinin sorulanm şöyie yanıtladı:
— 'Sosyalizm artık öldö' biçi-
mindeki yonuna kaülıyor musu-
nnz?
LİVENTSEV — Bu yorumla
Sovyetler Birliği ve Doğu Avru-
pa ülkelerindeki gelişmeler kaste-
diliyor. Ancak bu gelişmelerin
sosyalizmin, daha doğrusu sosya-
lizm ideali ve düşûncesinin sona
ennesiyle hiçbir bağlantısı yok.
Bu ülkderde ve bizde sosyalizmin
yanlış uygulanması söz konusu
idi. Dolayısıyla gelişmeler tümüy-
le sosyalizm idealinin dışındadır.
Ben alternatifın ya sosyaüzmde ya
da kapitah'zmde olduğunu varsa-
yan bu görüşün çok yanlış oldu-
ğunu düşünüyorum.
— Üçüncü bir yol olduğnnn
mn söylentek istiyorsunuz?
LİVENTSEV — Hayır. Söyle-
mek istediğim daha çok kapita-
lizmden önce de var olan ve ka-
pitalist toplumun piyasa güçleriy-
İe kalkınmasında miras aldığı bazı
unsurlar bunlar, 1917 devrimin-
den önce kabul görmüş bazı ku-
rallar. Kapitalizm bu mirasa ye-
niden yöneliyor. Bu yönelişte
Sovyetler Birliği ve Doğu Avru-
pa ülkelerinde yeni bir toplum ya-
ratma cabalannın çok büyük kat-
kısı olduğu gerçek. örneğin biz-
de sağlanan herkese eşit ve para-
sız eğitim, konut, toplumun genel
çıkanmn ön planda tutulması gi-
bi olgular kapitalizmi etkiledi.
Ama özellikle bizde, herkese eşit
eğitim özel yeteneklerin değerlen-
dirilememesi, herkese konut stan-
dartlann düşük olması, toplumun
çıkanmn önde tutulması bireyin
çıkarlanmn devlet tarafından bas-
kı altına alınması gibi bazı irade
dışı bozulmalan ve sapmalan be-
raberinde getirdi. Konuya bu açı-
dan bakıldığında kesin olan bir
şey var, o da sosyalizmin değil,
bütün dünyada saf anlamda ser-
best pazar ekonomisinin öldüğü
gerceğidir. örneğin sosyalizmin
temel unsuru planlama, Batı eko-
nomilerinde yönlendirici bir un-
sur olarak bugün mevcut. Işte bü-
tün bunlar dikkate alındığında
SSCB ve Doğu Avrupa ülkelerin-
de yaşanan değişikliklere 'kapita-
lizme geçiliyor' diye bakmak çok
yanlış.
— Sovyetler Birligi ve Dogn
Avnıpa ülkeJerindeki değişimlerin
ve bunlann sonucunda ortaya ÇH
YUNANİSTAN
kan Doju-Batı yakınlaşmasının
ekonomik etkileri ne olabilir?
LtVENTSEV — Her şeyden
önce dünya çapmda bir kalkınma
hamlesi başlayacaktır. Kendi ül-
kemden ömek verirsem, iç paza-
nmız uzun süre dış dünyadan ko-
puk kaldı, dış rekabetin etkisini
hissetmedik. Yakınlaşmanın
önemli bir yararı bu noktada or-
taya cıkıyor. Batıyla girilecek eko-
nomik ilişkiler iç pazanmızda re-
kabeti arttıracak, hayat standar-
dırun yükselmesine katkıda bulu-
nacaktır. Başlangıçta uluslarara-
sı mali piyasalann sıkışıkınlığından
kaynaklanan bazı sorunlar ve
olumsuzluklar yaşanacaktır elbet-
te. Bugün artık herkesin bildiği gi-
bi Sovyetler Birliği'nin çok büyük
miktarda dış ekonomik yardıma
gereksinimi var. Doğu Avrupa ül-
keleri de aynı durumda. örneğin
Polonya ile Sovyetler Birliği ara-
suıda ekonomik yardım alabilmek
için büyuk bir rekabet sürüyor.
— Sizce Sovyetler Biriigi'nde-
ki reform sürecinin temel nhdigl
ve karşılasilabflecek en önemli so-
run nedir?
LİVENTSEV — önemli olan
şu: Reform düşüncesi mevcut du-
rumun iyileştirilmesine dayamr.
Sovyetler Birliği Doğu Avrupa ül-
kelerinden farklı bir yol izledi, ön-
celiği siyasi reforma verdi. Şimdi
piyasa mekanizmasına daha faz-
İa yer vererek, işletmelere daha
fazla özerklik tarumak, mevcut
teşviklere yenilerini eklemek giri-
şimciliği arturmak gerekiyor. Bu
saydıklanmm gerçekleştirilmesi
hiç de kolay olmayan reformlar.
Türkiye bize birçok konuda yar-
dım edebilir. Türkiye'nin geçirdi-
ği deneyimin bize yararlı olacak
çok yönü var. örneğin tüketim pj-
yasamızm geliştirilmesi gibi.
Türkiye'de kaldığım süre için-
de Koç Holding Başkanı Sayın
Rahmi Koç ile de görüşme olana-
ğı buldum. Bazı tüketim mallan-
na ilişkin projelerin ve işbirliğinin
gündeme gelmesi beklenebilir.
Mitsotakis, PASOK'un
vaptıklarını değîştîriyor
STELYO BERBERAKİS
ATtNA — Yunanistan'm sağ
eğilimli Yeni Demokrasi (YDP)
hükümeti, bir önceki hükümet
sosyalist PASOK'un 8 ydlık ikti-
darı döneminde yapılan "defijik-
Mkkri" teker teker de alarak kendi
ölçülerine göre yeniden değiştiri-
yor.
Sosyalist PASOK, 1980 yılmda
"aflagT yani "de^im" sloganıyla
iktidara gelmişti. PASOK, Yuna-
nistan'm ilk sosyalist hükümeti
olarak Yunan halkına birçok de-
ğişiklik vaat etmiş, bunlardan bir-
çoğunu da yerine getirmişti. PA-
SOK, gelmiş geçmiş sağ eğilimli
hükümetlerin kurmuş olduğu
"düzeni" bozarak yerine
"yepyeni" bir "dfiwn" getirmeyi
hedefliyordu.
Aradan geçen 8 yıldan sonra
"def^imden annma" sloganıyla
yeniden iktidara gelen sağ eğilimli
YDP hükümeti, şimdi PASOK'un
getirmiş olduğu bu "yeni düzeni"
değiştirerek eski "dftzeni" getir-
meyi hedefliyor. Bu çerçevede PA-
SOK döneminde iptal edilen "ge-
nel mttd«rhılder"bakaruıklara ye-
niden getirildi. PASOK dönemin-
de iptal edilen okul kıyafeti zorun-
luluğu yeniden uygulanmaya baş-
byor. öğrenciler, eskiden olduğu
gibi lacivert önlüklerle okula gi-
decek ve sabah derslere girmeden
önce dua edecek. Saç ve eteklere
özen gösterilecek. tptal edilen an-
tik Yunan dili yeniden tedrisata
alınacak.
YPD hükümeti, PASOK döne-
minde başlayan "kamulaşbnna"
faaliyetlerini toptan durdurarak
"özelleştinne" yöntemine başvu-
nıyor. Devletin sorunlu şirketleri-
ni, telefon, elektrik işletmelerini,
Olimpik Hava Yolları'm özel ki-
şilerle pazarlamaya başlıyor. PA-
SOK döneminde maaşlann "fiyat
artışına göre" ayarlanmasım ön-
gören yöntemler, YDP hükümeti
tarafmdan iptal ediliyor.
YDP hükümeti, emeklilik için
gerekli olan yaş sınırını da değiş-
tiriyor. PASOK döneminde "cahş-
üğı yıllara göre" emekliye aynlan-
lar, şimdi emeklilik yaşmı bekle-
mek zorunda kalacak. Üstelik ka-
dınlann emeklilik yaşı da erkek-
lerin emeklilik yaşına yaklaştuılı-
yor. PASOK döneminde bir kadm
15 yıl çalışmakla emekli oluyor-
du. Oysa şimdi erkeklerin emek-
lilik yaşı 55'ten 60'a, kadmların-
ki ise 55'ten 58'e yükseltüiyor. tş-
çi ya da memurlar, artık bu yaşa
vannadan hiçbir durumda emek-
liye aynlamıyor. Zaten bu neden-
le tüm Yunanistan'da genel grev
dalgaları başlamış bulunuyor.
Ancak YDP hükümeti, PASOK
döneminde yapılan grev gösterile-
rinin de biçimini değiştiriyor. ör-
neğin grev gösterilerinin, trafiği
engellememesi için cadde ve so-
kaklarda yapılması yasaklamyor.
Ayrıca çalışan sınıfın zaman za-
man çatışmasına yol açan "grev
larma" yöntemleri geliştiriliyor.
Bu amaçla "işcilerin grev yapma-
ya ne denli hakkı varsa, çalışmak
isteyenlerin de greve kaülmama-
ya o denli hakkı vardır" ilkesi ge-
tiriliyor.
'Vakif'in
nakit" olduğuna
inanıyorsanız,
hemen bir
Telecard alınL
Hemen!
Telecard'la
Turkıye-nm her yennde
2 4 s a a t
. . _ . para çeKilır.
••B parayatınur.
i f e havale yapüır.x
" "'' al»şverişyap^
r
-
YAPI^CKREDi
"hizmette sınır yoktur"
POUT1KADA
SORUNLAR
ERGUNBALa
Saddam Hüseyin Olayı
Yıl 1922. Arabistan çölünde bir çadırda bir adam karşısında-
kine sinirii biçimde bağırıyor: "Sizinle bir yere varılacağı yok. Bu
işe ben karar vereceğim." Bağırarak sert biçimde konuşan ktşi
İngiltere'nın Bağdat Yüksek Komiseri Sir Percy Cox'tur. Yüksek
komiserin bir okul çocuğu gibi payladığı kişi ise gelecekte Suu-
di Arabistan Kralı olacak olan Şeyh İbni Suud'dur. Sir Percy Cox
sinirlidir. Şeyh ve yardımcıları ile beş gündür süren görüşme-
terden bir sonuç alınamamış, günümüzdeki Kuveyt, Irak ve Su-
udi Arabistan sınırlarını oluşturacak çizgi üzerinde anlaşılarna-
mıştır. Sir Percy Cox, sonunda çadırına çağırdığı Şeyh İbni Su-
ud'a ültimatomu vererek sınırları kendisinin saptayacağını soy-
lemiştir.
Dediğini yaptı Sir Percy Cox. 1922 yılının kasım ayında, Ukair
Konferansı'nda Suudi Arabistan, Kuveyt ve Irak arasındaki sı-
nırlar ingiltere'nin görüşleri doğrultusundaçizildi. Irak ile Kuveyt,
İngirtere tarafından yaralıldı. Majestelerınin hükümeti bu iki devlet
arasında sınırları cizerken bir şeye dikkat etti: Irak'ın güneyinde
yaratılan yapay Kuveyt'in, Irak'ın denize (Basra Körfezi'ne) açıl-
masını engellemesine özen göstehldi. İngittere, denize açılacak
Irak'ın ileride güçlenip petrol bölgesinde kendine rakip olması-
nı istemiyordu. Kuveyt, boylece Irak'ın güneyinde bu ülkenin Kör-
fez'e açılmasını engelleyen bir ülke olarak ortaya çıktı. Irak'a kör-
fez'de sadece 17 km'lik bir sahil bırakılmtştı. İngiltere'nin Kuveyt'e
ilgisi ia yüzyılda başlamıştı. İngiltere, Osmanlı imparatonuğu-
nun denetiminde olan, ama Hindistan yolu üzerinde bulundu-
ğundan stratejik öneme sahip, bu fakir limanda ticari temsilcitik
kurmuş, deniz kolaylıkları sağlamıştı. Bölgedeki feodai kabile-
ler arasında en güçlü olanı Sabah aşiretı idi. 1899 yılında ise
Şeyh Mübarek Sabah, yılda 15 bin stertine karşılık İngiltere'nin
himayesine girmeyi kabul etti.
Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra İngiltere ile Fransa, Osmanlı
İmparatoriuğu'nun Arabistan'daki topraklarını paylaşırken ken-
dilerine sadık ailelenn yönetiminde bir dizi yeni devlet kurdular.
İngiltere'nin kurduğu yeni devletterden Irak, Osmanlı imparator-
iuğu'nun eski üç eyaleti Musul, Bağdat ve Basra'yı kapsıyordu.
Kuveyt ise bu devletin güneyinde fazla güçlenmesini önlemek
amacı ile kurulmuştu. Şoyle düşünün: Türkiye her yanı kara ile
çevrilı, denize tek çıkışı Bodrum-Marmaris bölgesinde bulunan
bir ülke olsun. Ama Bodrum-Marmaris bölgesinde de İngiltere
tarafından kurulan halkı Türk yapay bir devlet var. Bu devletin
başında da Londra'ya bağlı bir aıle bulunuyor. ve koca Türkiye^
ye Ege ile Akdeniz'e açılabilmek için sadece 17 km'lik bir sahil
şeridi bırakılmış.
işte "Saddam oiayının" gerisinde yatan belki de en büyük et-
ken budur. Saddam'ı, 8 yillık Körfez Savaşt'nda Batılıların Irak'a
yardım etmeleri ya da Scvyetler'in Bağdat'a su gibi silah akıt-
maları yaratmadı. Saddam'ın sahneye çıkacağı ortamın tohum-
ları 1922'de Ukair Konferansı'nda atıldı. Hitter'i, Versailles An-
laşması'nın yarattığı gibi.
Irak, Ukair Konferansı'm hiçbir zaman içine sindiremedi.
1930'larda Kral Gazi, Kuveyt'le birleşmeyi önerdi. 1958'de bir
darbe ile iktidara gelen General Abdülkerim Kasım, Kuveyt sr-
nırına asker yığdı. Kuveyt 1961'de Ingiltere'den bağımsızlığını al-
dığından bu yana Irak'la sürtüşme devam etti. Abdülkerim Ka-
sım'ın yerine geçen Abdülselam Arrf, Kuveyt'i tanımayı kabul etti.
Ancak Arif'in ölümünden sonra huzursuzluk tekrar başladı.
Saddam'ın Kuveyt'i işgalınin hakli olduğunu mu söylemek is-
tiyoruz? Kesinlikle hayır. Saddam bir Ortadoğu despotu. Acımasız
bir diktatör. Söylemek istediğimiz şey çok daha değişik Dikta-
törlerin eylemlerinı yüzeysel olarak değeriendirip o diktatörlerin
doğmasına yol açar, tarihsel çarpıklıkları dikkate almazsak so-
runun özünü gözden kaçırabiliriz.
Batı, önce versailles Anlaşması ile sonra Almanya'da nasyo-
Qal sosyalizmi, Scvyet komünizmine karşı bir denge unsuru ola-
rak görüp el altından teşvik etmekle, Hitler'in tarih sahnesine
çıkmasına önemli katkıda bulundu Irak olayında ise önce Uka-
ir Anlaşması sonra da Bağdat yönetimini Humeyni'nin tranı'ria
karşı denge unsuru olarak görüp desteklemekle Saddam'ı ya-
rattı. Bu olguda Sovyetler Birliği'nin de Batı ile suç ortaklığı yap-
tığını belirtmek gerekiyor.
Şimdi gelelim Saddam hakkında basınımızda gözümüze çar-
pan bazı değerlendirmelere: Saddam ezilmiş, mazlum Arap halk-
lan tarafından destekleniyor, kitlelerde umut yaratıyor... Saddam,
ülkesinde halkı tarafından seviliyor Kuveyt, Suudi Arabtstan gibi
ülkeler gerici, çağdışı, kadına bir eşya muamelesi yapıyor, onu
örtüyorlar... Saddam'ın Irakı'nda ise kadınlar örtünmüyor... Top-
lumdaki yerlerini almışiar. Saddam tek başına Batı emperyaliz-
mine, ABD'ye kafa tutuyor...
Bunlar bize biraz yüzeysel değerlendirmeler gibi geliyor. Ta-
rihin her döneminde, kitlelerin psikolojisini, ortamı iyi değerlen-
dirip onu kendi çıkarları doğrultusunda kullanan kurnaz dikta-
törler çıkmıştır. Hitler, iktidara darbe ile değil yığınlann büyük
desteği ile gelmişti. Saddam'ın bugün mazlum Arap halklanna
çağrışım yaptığı gibi Hitler de haksıziığa uğramış, gururu kınl-
mış Alman halkına çağrışım yapmıştı. Saddam'ın Irak ulusuna
gururunu kazandırdığı gibi Hitler de Alman ulusuna gurumnu
kazandıımış, onu ezenleri başlangıçta perişan etmişti. Saddam'ın
Batı emperyalizmine, ABD'ye meydan okuması ise tümüyle bir
rastlantı. Yanlış hesap sonucu ortaya çıkan bir durumdur. Sad-
dam, 8 yıllık Körfez Savaşı'ndan yorulmuş. ekonomisi perişan
olmuş bir Irak'la, ABD'ye meydan okumaya kalkışmayacak ka-
dar zeki bir liderdir. Ama soğuk savaş sonrası koşullan iyi de-
ğerlendirememiş, artık Sovyetler tarafından frenlenemeyen ABD
1
nin rahat biçimde tüm gücüyle Körfez'e yükleneceğini düşüne-
memış, daha da kötüsü Sovyetler'in ABD ile işbirliği yapacağını
tahmin etmemiştır. Böylece kendini aklından bile geçirmediği ve
hiç istemediği bir durumda, ABD ile savaşın eşiğinde bulmuş-
tur. ABD ve Batı'ya meydan okuması, yanlış hesap ve koşulla-
rın zoıiaması sonucu ortaya çıkan bir durumdur.
Ya "gerici" Körfez ülkelerine karşı, Saddam rejiminin "ilerici"
olması? Kadınların toplumda yerlerini alması? Bu tür sınıflan-
dırmalar kavram karmaşası yaratıp yanıltıcı olabilir. Kadınların
serbest olması, tek başına ilericilik sayılmaya yetiyorsa o zaman
Hitler, Mussolini, Augusto Pinochet'nin rejimlerinin de ilerici, çağ-
daş sayılması gerekir. Hitler, Alman kadınına o kadar saygı du-
yardı ki savaş sırasında İngiliz kadınları fabrikalarda çalışırken,
Nazi diktatörü Alman kadınlarının fabrikalarda çalışmasını, an-
cak uzun süre tereddüt ertikten sonra kabul etmişti. Almanya
bu yüzden önemli bir işgücünden yoksun kalmıştı. Kızıl Kmer-
ler'de kadın ve erkek gerillalar, yan yana omuz omuza savaşır-
lar. Ne kadar ilerici (!) oldukiarını, Kamboçya'da iktidara geldik-
lerinde de gördük. İlericiliğin kriterlen demokrasi, insan hakla-
rı, kitlelerin sesini duyurabilmesi, yönetime katılması, toplumda
yasal muhalefet odaklarımn oluşabilmesidir. Bu açıdan bakıldı-
ğında Saddam rejimi de Körfez rejimleri gibi gericidir. Ama Irak'ta
Körfez rejimlerinde olduğu gibi kadınların yüzleri örtülmediğin-
den, onlara eşya muamelesi yapılmadığından, Saddam rejimi,
Körfez rejimine oranla daha az gericidir. O kadar.
Saddam'ın Kuveyt'ten çekilmesi şarttır. Bu açık. Ama çekil-
dikten sonra ülkeye B Sabah ailesi tekrar geri döner, Irak'ın ge-
rek Körfez'de kendisi için stratejik açıdan önemli olan Bubuyan
ve Vvarba adalanndan yararlanma, gerekse Roumalia petrol böl-
gesindeki sınır anlaşmazlığı konusundaki yakınmalan dikkate
aimıp bunlara bir uzlaşma formülü bulunmaya çalışılmazsa ge-
lecekte yeni Saddam'ların sahneye çıkması önlenemez.
© BEŞİKTAŞ-MALMÖ
MAÇI TV-1'DE
19.9.1990 günü oynanacak olan
Avrupa Şampiyon Kulüpler Turnuvası
maçı saat: 20.00'den itibaren TV-l'den
naklen yayımlanacaktır.
Bu maçm saha kenarına reklam
alınmaktadır.
SÖZ REKLAM/İST.
Tel: 522 78 33 - 511 64 58
FAX: 512 79 12