27 Nisan 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURÎYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 17 EYLÜL 1990 Türkîye Ne Zaman Yasal Savunma Durunnındadır? Yasal savunma-ördeyici yasal savunma ayrımı, kuramsal bir aynntının tartışılması değildir. BM'nin en önemli amacı ve gerçekleştirmeye çalıştığı başlıca işlevi, uluslararasında kuvvet kullanmanın bu örgütte merkezileştirilmesidir. Bu emredici kuralın, bireysel kuvvet kullanımını öngören tek istisnasmın BM Antlaşması'nda belirtildiği çerçevede, yasal savunma olduğu hiçbir zaman gözardı edilmemek gerekir. Yrd. Doç. Dr. TURGUT TARHANLI İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Uluslararası Hukuk Derneği Üyesi Körfez hunalımmın bir uluslararası hukuk labo- ratuvan olma niteliği, öyle görülüyor ki, Türk ka- mu hukuku bakımından da aynı geçerliliğe sahip. Ağustos ayı sonlarında, Atatürk Barajı'nın gövde inşaatının tamamlanması nedeniyle yapılan törene katüan gazetecüerle yaptığı göriışmede, Sayın Baş- bakan, yurtdışına asker gönderilmesi konusunda so- rulan bir soruya, basında yer verı)di|i biçimde, ay- nen şu yanıtı venniştir: "Ülke, sağlam istihbarat kaynaklarına göre bir tecavüze maruz kalacagıru bi- lirse, derhaJ ordulanmız müdahale eder, gelir Mec- listen o karan alır. Yani o incelik, bu bahsettiğimiz konuda, o tehlike var olabilir. O zaman tecavüz ha- line münhasır olma hali kalkar, kalkmaiıdır da. Onun sorumlusu benim ve çok açık da söylüyorum. Ülke böyle bir pozisyon altında kaldığında bir sa- niye beklernem. Varsa bir hesabı ben veririm" (1). Sayın Başbakan'ın görüşündeki içtenligi kabul et- mekle birlikte, böyle bir sorunu sadece iç kamu hu- kuku çerçevesinde değerlendirmeye çalıştığıru sanı- yoruz. Oysa ki, konunun uluslararası hukuk boyu- tunda değerlendirilmesi çok farklıdır. Sayın Başbakan'ın yanıtında üzerinde durulma- sı gereken noktalar: i-Ülkenin bir "tecavüze maruz kalma" olasılığı ve bunun "güçlü istihbarat kaynaklan" sayesinde öğrenilmesi ve ii-boyle bir olasılık karşısında, or- dularımızın ilgili hedefe müdahalesi ya da hukuk- sal tanımıyla bir kuvvet kullanma durumunun ka- çınılmazhğı biçiminde belirtilebilir. Bu noktalar üze- rinde, mevcut uluslararası hukuk çerçevesinde dur- mak istiyoruz. Sayın Başbakan, "bir tecavüze maruz kalma" du- nımundan değil, olası bir "tecavüz"den söz etmek- tedir. Demek ki, henüz ülkemize yönelik bir saldı- n eylemi gerçekleştirilmemiştir. Bu şekilde tanım- lanan bir durum, kategorik olarak, yasal savunma hakkı içinde değerlendirilebilir. Mevcut uluslararası düzende, böyle bir hukuksal konumun dayanağı BM Antlaşması'nm 51. maddesinde bulunur. An- cak, bu maddede, devletlerin yasal savunma konu- munda bulunmalannın başlıca nedeni, bir silahlı saldınya hedef olmalan biçiminde formüle edilmiş- tir. Bu durumda, Sayın Başbakan, acaba, doğal bir hak olarak kabul edilen yasal savunma hakkımn arkaik uygulamalannda varhk bulabilen, önleyici yasal savumna hakkını mı ifade etmek istemektedir? Önleyici yasal savunma 1837 yılında, Britanya'nın çıkarlanna karşı bir tehdit oluşturduğu gerekçesiyle Caroline adlı Ame- rikan gemisinin, tngilizlerce tahrip edilmesi olayı yasal savunmanın temelini oluşturur. 1841 yılında, bu olay nedeniyle ABD ve Britanya yetkilileri ara- sında süregelen yazışmalarda, ABD Dışisleri Bakanı Webster'ın Britanya'nın Washington büyükelçisine gönderdiği mektup, o tarihte, önleyici yasal savun- mayı da kapsadığı kabul edilen, genel olarak yasal savunmanın var oluş koşullarım ya da ölçütlerini saptayan ve artık klasikleşmiş bir uluslararası hu- kuk standardıdır. Buna göre, bir savunma durumu- nun kacınılmazlığı, ani, ezici, başka bir önlemi ter- cih etme olanağı ve bir düşünme/değerlendirme za- manı bırakmayan bir durumda söz konusu edilmek gerekecektir. Bu ölçütler, II. Dünya Savaşı sonra- sının uluslararası hukuksal düzeni içinde kuvvet kul- lanma ve tehdidi yasağı ile değerlendirilmek duru- mundadır. Devletler, Birleşmiş Milletler döneminde de ön- leyici yasal savunma gerekçesiyle kuvvet kullandı- lar. Bu nitelikte kuvvet kullanmalar konusuna iliş- kin olarak BM Güvenlik Konseyi'nin sahip olduğu tutumlann değerlendirilmesi sonucunda, bazı ulus- lararası hukuk yazarları, belirli bazı koşullann var- lığında, günümüzde BM Antlaşması bağlamında dahi önleyici yasal savunmanın mümkün olduğu- nu ileri sürebiünektedir. Bu, BM Antlaşması'nm ya- sal savunmaya ilişkin hükmünün (m. 51) genişle- tilmesine yönelik, azınlıkta kalan bir yorum oldu- ğu gibi, böyle bir gerekceye başvuran devletler bi- le, yine de, bir silahlı saldın nedenini (fiili ya da hu- kuksal) gözardı edememektedir. örneğin 1981 yı- hnda, Irak'a ait Osirak Reaktörü'nün lsrail savaş uçaklannca bombalanmasından sonra, BM Güven- lik Konseyi'ndeki gönişmelerde, tsrail temsilcisi, Irak ile aralarında, hâlâ, hukuken ilan edilmiş bir savaş durumunun bulunduğunu ısrarla yinelemek- teydi (2). öte yandan, ABD önleyici yasal savun- ma savuncasma (tezine) karşı çıkmayan bir devlet olmasına karşın, Vietnam savaşının yasallığını, yi- ne de, BM Antlaşması'mn 51. maddesi bağlamın- da "silahlı saldın" eyleminin varhğıyla gerekçelen- dirmişti. Savunmanın yasallığını, mutlak bir silahlı saldı- n eylemine eklemleyerek değerlendirmek, günümüz silah teknolojisinin gelişmişliği karşısında, saldır- gana, savunan karşısında üstünlük tanınması biçi- minde yorumlanabilir. Ancak, stratejik amaçla kul- lanılmak üzere veri elde etmeye yönelik hava ve uzay sistemlerinin (örneğin uzaktan algüama, uydu fo- toğrafları vb.) varlığı ve bunların savunma sistem- leriyle bir arada değerledirilmesi, böyle bir yoru- mun geçerliliğine gölge düşürür. Üstelik, Türkiyei nin bir NATO üyesi olmasmın, bu konuda bir işle- vi bulunsa gereİc. Nitekim, ABD Dışisleri Bakanı J.Baker'ın NATO Bakanlar Konseyi'nde ifade etti- ği ve Türkiye'nin savunmasında, hava erken uyan sistemlerinin kullanüması önerisi, böyle bir işlevi belirler (3). Sonuç Hiç kuşkusuz, burada sorgulanmak istenen Tur- kiye'nin yasal savunma hakkımn varlığı değil. Bu- nun, tüm hukuk sistemlerininde var olan bir hak olması, varlığı ya da yokluğu gibi bir tartışmayı an- lamsız kılar. Oysa ki, önleyici yasal savunmanın, mevcut uluslararası hukuk bakımından olduğu ka- dar, Türkiye'nin dış politikası açısından da değer- lendirilmesi zorunludur. BM organları çerçevesin- de alınan kararlara uyma, TC'nin akdî yükümlü- lükleri arasında bulunmakla birlikte, cumhuriyetin kuruluşundan itibaren, kolaylıkla kuvvet kullanma formüllerinden önce, ikili ya da çok taraflı diplo- matik çabalar ve uluslararası örgütler ekseninde, kuvvet kullanma yolunun nihai adımı oluşturdu- ğu, aşamalı bir yaklaşım tercih edilmistir (örneğin Balkan Antantı ve Sadabad Paktı gibi). Yasal savunma-önleyici yasal savunma ayrımı, kuramsal bir aynntırun tartışılması değildir. BM'nin en önemli amacı ve gerçekleştirmeye çalıştığı baş- lıca işlevi, uluslararasında kuvvet kullanmanın bu örgütte merkezileştirilmesidir. Bu emredici kuralın, bireysel kuvvet kullanınunı öngören tek istisnası- nm BM Antlaşması'nda belirtildiği çerçevede, ya- sal savunma olduğu hiçbir zaman gözardı edilme- mek gerekir. 1) Cumhuriyet, 2S Ağustos 1990,19; Milliyet, 28 Ağustos 1990, 10; Tercüman, 28 Ağustos 1990, 8. 2) Burada kastedilen, 1949 yılında diğer Arap devletleriyle bir- likte tsrail'e tarşı savaşan Iralt'ın 1981 yılında, hâlâ bir si- lah bırakışması anlasması yapmamasıdır 3) Bakcr'ın açıklaması için bkz., Intemational Herald Tri- bune, Sejx«nber 11, 1990, 3 ve Financial Tımes, Septem- ber 11. 1990, 1. EVET/HAYIR OKTAYAKBAL Üçüncü "Ya ben ya o"...24 Ağustos 1961 günü toplanan CHP Kurultayı'nda Genel Baş- kan ismet İnönü şöyle konuşmuştu: "Onu dinleriz, ama çoğunluğun dediği olur' diyerek hareket etmek isterseniz bana zorla hiçbir şey yaptıramazsınız. Partim için katiyen lüzumlu kabul etmezseniz size hürmetim bakidir. En son, arkadaşınız olarak emanetinizi taşımam derim. Kabul et- mezseniz, başkan seçmezsiniz" CHP'nin en güç yıllarında tam dokuz yıl genel sekreterlik yap- mış, 1950 bozgununa uğrayan partiyi büyûk çaba harcayarak canlandırmış bir kişiydi Kasım Gülek... Ama görevinden ayrıl- mak zorunda bırakılmıştı. Şimdi yeniden kurultayda etkili olmak istiyordu. Ne var ki genel başkan, kurultay delegelerinin en az yansının oylarını alacak gibi görünen eski genel sekreterin yo- lunu kesmek kararındaydı. Kurultay kürsüsünden 'ya ben ya o' anlamına gelen konuşmayı yaparak CHP'de tek egemen lide- rin kendisi olduğunu kanıtlamıştı. Gülek bir daha da CHP'de ön yerlere gelemeyecekti. Siyasa tarihimizdeki ilk "ya ben ya o" olayı budur. İkinci olay ise mayıs 1972'de olmuştur Bu kez, Genel Başkan İsmet İnönü ile CHP'nin eski Genel Sekreteri Bülent Ecevit arasında geçti CHP'de tek adam olmak çekişmesi. Ne var ki gerçek savaşımı o günlerdeki Genel Sekreter Kâmil Kırıkoğlu verdi. Ecevit'in ge- nel başkan seçilmesinde en büyük etken Dr. Kırıkoğlu olmuş- tur. 5 Mayıs 1972 günü Kırıkoğlu kurultayda şöyle konuşur: "...sorun 'ya ben ya Bülent' sorununun ötesindedir. Tekrar söy- lüyorum, öncelikle çözülmesi gereken şudur; CHP'de buyruk mu işlevecek, hukuk mu işleyecektir? Buna karar vereceğiz. Daha açık söylüyorum vereceğiniz karar şudur. Demokratik bir parti- nin kanunlarına saygılı özgür üyeleri mi olacağız, yoksa kapıkul- ları mı olacağız? Karar sızindir" 5. olağanüstü kurultay, örgütün destekledıği Bülent Ecevit'i ge- nel başkaniığa getirmiş. Onun listesindekı partilileri de parti mec- jisine sokmuş, böylece CHP'de 33 yıl 4 ay 11 gün süren İsmet İnönû liderliği sona ermiştir. Artık ortanın solu politikasının izle- neceği yeni bir dönem başlayacaktır. İsmet inönü'nün 'ya ben ya o' politikası bu kez olumlu sonuç vermemiştir. Gülek gibi Ecevit de tarihsel genel başkanın karşısına çıkmış, ama yenik düşme- miştir. Bunda başlıca etken İsmet İnönü'nün seksen yaşını geç- miş bir yaşlı kişi olmasıdır, ama Bülent Ecevit'in umut ve güven veren kişiliği de unutulmamalı... Ecevit'in ortanın solu eylemi ta- bandan güç alan bir yenileşme davranışıydı. Başarısını da Ece- vit'in 30 Haziran 1972'de toplanan 21. kurultayda söylediği şu sözlerde aramak hiç de yanlış olmaz: "Devrimci partimizin en büyük devrimi demokrasidir. Korktuk- ları anarşi değil, halktan gelen isteklerdir... Devrimcilikleri bu halk- çı anlayışa dayanmayanlar bugünün CHP'sine yabancı kalan bü- rokratik devrimcılerdir" Yakın geçmişte CHP içinde yaşanan bu iki "ya ben ya o" ola- yının bir yenisinı önümüzdeki 29 eylül günü toplanacak SHP Ola- ganüstü Kurultayı'nda yaşayacağız. Bu kez bir başka inönü, Prof. Dr. Erdal İnönü'dür 'ya beni ya Deniz'i seçin' diyen... Ama Erdal İnönü bunu katı ve bencil bir tavırla yapmıyor. SHP'nin gelişme- si, başarılar kazanması için kurultayın yeğlediği kişinin liderliğe getirilmesınde yarar gördüğü için yapıyor. Taban 'iki başlı' bir yönetim istemiyorsa, Baykal'ı vazgeçilmez sayıyorsa; onun ve arkadaşlarının SHP'yi üstün zaferlere götüreceğine inanıyorsa, Baykal'ı genel başkan seçer. Taban 'iki başlı' bir yönetimin ya- rarlı olmadığını son iki yılda görmüştür. O zaman ya Baykal'ı ya da İnönü'yü yeğlemeli ve onunla birlikte çalışmasını uygun gör- düğü kişilerı göreve getirmelidir. Erdal İnönü'nün önerisi budur. Kurultay Baykal'ı istiyorsa so- run yok. Ama iki liderli bir partinin ayakta kalması olanaksızdır. Erdal Bey'in 'ya o ya ben' demesinin daha önceki ya ben ya o'larla hiçbir benzerliği yoktur. SHP'nin önemli bir yol aynmında olduğu açıktır. Halk yığınla- rının güvendiği, ağırbaşlı, dengeli Erdal İnönü ile ansiklopedi sayfalarına bile 'hizipbaşı' olarak geçmiş Baykal'ı yan yana ge- tirip bir değerlendirme yapacak olan SHP tabanını önemli bir sınav bekliyor. Not: Bir süre yurtdışında olacağım için yazılarıma ara veriyorum. Yeniden buluşmak üzere... O. A. ı m the »»II \mt.. — ovcr heeb henc ı ufh oT Khct hıjh mö u. j bcad hu ıfac tpot hoofc. lınc ıod ımket hook or L M (or bon) m no ncruın «nru m or lt« pmod floc sa • tkc kMf tvn m dıe ucfc o^ uoe LH ıht ıwnAlınf of an m xı r>mftnft n *f pm d a n ı Utf one ı dm uç lako b f l b M n o l I C M I I M I « M t u m e b i d k -. a homn (or « a bn) mmt tek mtkt a V ' ~'fealıI »tıaa«ıWııcrtoow' ITBA ENGLISH... NİŞANTAŞI'NDA... KALAMIŞ'TA! Ingilızce'yt, Istanbul'da ITBA'm (Turk-lngılız Kultur Derneği) dıl uzmanlan oğretır! 30yılı aşkın süredır... ITBA, yüksek nitelıklı Ingılızce'yı sıze en uygun saatlerde . sabah . oğleden sonra.. akşam ya da hafta sonu . Istanbul'un ıkı yakasında öğretıyor. ITBA English, 17 Eylül'de başlıyor! 9 ayda, 18 eğıtim düzeyıni kapsayan kurslarla, sıfırdan mukemmel Ingılızce'ye erışme, PET, FCE/CPE sınavları ile TOEFL ve ELTS'e hazırlanma olanağmı ITBA sunuyor. Istanbul'da ya da Ingıltere'de, özel ve genel amaçlı Ingılızce ıçın, ITBA'I arayın! ~r/- Türk - İngılız Kültür Derneği Suieyman Nazrt Sok 68 Monaiyaıı Sok. 6 Cumhurıyet Caû Nısantaşı. İstanbul Kalamış İstanbul 279-281 Tel 132 82 00 (6 hat) Tei 347 55 64 Harbıye İstanbul "ingBzKOHfir" BrW*h CoundFbı TOrttya'd* Çoeuklara J hazırlık ENGLISHFASTMECâİYEKÖY IKADKÖY 1 7 5 4 3 9 e - 175 4 3 9 S İ 3 3 8 9 1 X - : BAUfKÖY IAHKAM 14 40 | 542 56 27.542 56 28 |126 44 42.118 « «9 | 14 77 93 • 25 51 37 IİZMİR COlHlJRtYEFTE/V OKUKLARA... OKAYGÖNENSİN GazetesineGöre... y üzyılın başlarında Istanbul'un okur-yazar çevrelerinde bir tartışma açılır gazetecilik okulu kurulsun diye. Ahmed Rasim de keskin dili, acımasız hicviyle tartışmayı genişletir. Önce meslektaşlannı doğrar: "Böyle bir mekteb açılacak olsa acaba, hoca olarak kimleri tayin ederler? diye düşündükçe düşündüm. Ilkönce Amerika'da veya Avrupa'nın bir şehrinde bu şubede tahsil görmüş birkaç genç, zeki yazar arkadaş hatırıma geldi... Bir aralık, onlardan vazgeçtim... Birkaç ihtisas sahibi aradım. Önceden bulamadım.. Biraz düşündükten sonra bulur gibi oldum. Yine vazgeçtim..." Ahmed Rasim, döneminin gazetecilehni kılıçtan hızla geçirdikten sonra okurlara döner: "Müsahede ve tedkiklerim sonunda beliren hakikatlerdendir ki, değil çocuklarda hatta mekteb mezunu gençler, saçlı sakallı kimseler arasında bile okur göründükleri gazetelerin yazdıklannı hakkıyle anlayanların sayısı oldukça smıhıdır..." Yazar iki tarafı da ağır bir hükmün içinde yan yana getirir: "Kenarına bak bezini, anasına bak kızını al, derler. Şu devirde de 'bir milletin basınına bak, okuyuculannı anla' hükmü, oldukça muvazeneli bir karşılaştırma, bir mehenk taşıdır.." Ağır eleştiri üslubunu sakınmadan kullanan Ahmed Rasim net bir sonuca varır: Elbette ryi gazetecilik okulları açılmalıdır, ama okullarda çocuklar da okuyucu olarak eğüilmelidir; gazetecilerin de düzeyi yükselmelidir, okuyucuların da... Yüzyıl başındaki İstanbul basınını en sert biçimde yerden yere vurmaktan çekinmeyen Ahmed Rasim basının kendi içinde gözden uzak tutulamayacak temel ayırımı da ince bir biçimde koyar: "Öte taraftan gazetecilik, kendi kendisine bir okuldur. Fakat gazetesine, o gazetenin mesleğine ve görûşlerine göre." • UNlCEFin hafta sonunda Bolu'da düzenlediği "Basında Çocuk ve Kadın" konulu toplantı da genel olarak bir basın eleştirisi niteliğindeydi. 11 gazeteyi bir ay tarayan Sevinç Karasapan "Türk gazetelerinde çocuğu konu alan haberlerin dağılımı ve sıklığı üzerine bir çalışma" başlıklı araştırmasının giriş cümlesinde şöyle diyor: "Başlıca Türk gazetelerinin gözden geçirildiği bir çalışma, çocuk konusunun basınımızda, bilimsellikten uzak ve düzeysiz de olsa, sanıldığından çok daha fazla işlendiğini ortaya koydu." Söz konusu bir ay içinde 11 gazetede, çocuklarla doğrudan ya da dolaylı ilgili 713 haber yer almış ve bunlann 755'/ eğitim sorunlarıyla iigili. Araştırmacının, çocuk ve bebek bakımına ilişkin habeher ve kadın sayfalanyla ilgili vardığı sonuç da basına yönelik öfkeyle sivriliyor: "Acaba bu yazıları kimler yazıyor? Çocuksuz kişiler mi, genç kızlar mı? Erkekler mi? Konuya eğilmeye vakit bulamayan ve koşuşturan foto muhabirleri mi?.. Bu kişiterin amirleri var mı? Varsa o sayfalan okuyorlar mı? Yoksa kendilerini bu kadın sorunlarına bakmak için çok yüksek mi buluyorlar? Acaba bu kişilere kendilerini eğitmeleri için fırsat ve vakit vehliyor mu? Araştırma yapmalan için imkân sağlanıyor mu?" • Körfez krizi, tarihimizi gözden geçirmek için bir fırsat yaraüı. Bugün Istanbul'da düzenlenen devlet töreni de yakın tarihimizi bir kez daha tartışmamıza yol açıyor. "27 Mayıs, 12 Mart ve 12 EylüHer bir kez daha yaşanmasın... Hiç kimse siyaseten katledilmesin.." Hiç kimsenin karşı çıkabileceği bir platform değil bu ulaşılan... DP dönemini salt basın tarihimiz açısından anımsamak ise bir yanda Abdülhamit sansürünü bir yanda da 12 Eylül askeri yönetimini çağrıştırır görüntüler getiriyor. Alpay Kabacalı'nın "Türkiye'de Basın Sansürü" kitabından birkaç alıntı yapalım: Tekzip kurumu inanılmaz bir biçimde çalıştırılmaktadır. İşte birkaç tekzip başlığı: "Bir CHP gazetesine alet olduk"... "18 Mart 1959 tarihli gazetemizde çıkan haber yalandır"... "Şişli'de bir bakkaliye dükkânı soyulmadı, yanlış haber verdik"... "İnönü'nün hesaplan tamamiyle yanlıştır"... "2.9.1958 tarihli gazetemizin birinci sayfasında Gülek'in Trabzon'a gelişi dolayısıyla neşredilen yazılar tamamiyle hilafı hakikattır"... İstanbul Sıkıyönetim Komutanlığı'nın yasakları: "Başlıklarda 72 puntodan büyûk harf kullanmak, Sürmanşet, Dişi klişe, Espaslı manşet, Dört sütundan büyük resim kullanmak yasaktır".. Meclis Tahkikat Encümeni, gazetelerin, dergilerin kapatılması, gazetecilerin tutuklanması için Sıkıyönetim Komutanlığı'na art arda yazılar gönderir... 30 Nisan 1960 günü Ali UM'nin bir karikatürü nedeniyle Cumhuriyet kapatılır. Başyazarımrz Nadir Nadi "Perde Aralığından" kitabında İstanbul Sıkıyönetim Komutanı Fahri Özdilek'in gazete yöneticileriyle yaptığı bir toplantıyı anlatıyor: "Hepimiz ayakta duruyorduk. Paşa geldi. O da oturmadı. Masasının basında ayakta, şunu yapın, bunu yapmayın gibilerden bir şeyler söyledi. Sinirliydim. Sözünü keserek, oldukça öfkeli bir ses tonuyla komutana bir soru yönelttim: Ortada hükümet vardı, soruşturma komisyonu vardı, sıkıyönetim komutanı vardı. Biz bunlardan hangisinin emrindeydik? Paşa bir an duraksamadan 'Hepimiz hükümetin emrindeyiz' dedi. Hazırcevap olsaydım 'Hepimiz yasalann emrindeyiz komutanım' diyebilirdim"... Sonra 12 Eylül oldu ve askeri yönetim Nadir Nadi'yi hapse sokmaya kalktı... Aman 26 Mayıs da olmasın... 5.KONFEKSİYON MAKİNELERİ VE AKSESUARLARIFUARI Verimliliği arttırmak, makine parkını yenilemek, yeni yatırımlar için geliştirilmiş sistemleri tanımak isteyen profesyonel yöneticiler, 23 yerli ve 82 yabancı fırmanın, konfeksiyon makineleri ve aksesuarlarındaki gelişmeleri ve yenilikleri tanıttığı 5. Konfeksiyon Makineleri ve Aksesuarları Fuarı'na mutlaka zaman ayırın. 19-23 EYLUL 1990 Seçkin fuarlar... Seçkin ziyaretçiler... TUYIVP İSTANBUL SERGI SARAYI T E P E B A Ş I • İ S T A N B U L Ziyaret saatleri: Hergün 11.00 - 20.00 ATSIOPOULOS FACTORY (Yunanıstan) • ACG NYSTROM (Isveç) • ALBA MAKİNE SANAYII • ALBEKO (Batı Almanya) • ALBIN PORKERTGmbH (Batı Al- manya) • ARGO (Batı Almanya) • ASCOLIT AG (Isviçre) • ASTAŞ ENDÜSTRI TEKSTIL MAKİNELERİ SANAYI VE TICARET A Ş • ASTOR (Batı Almanya) • ATAKAN ENDÜSTRI MAKİNELERİ SANAYI VE TICARET A Ş • AYROTEKS KONFEKSİYON - TEKSTIL SAN VE TIC A.Ş • BANIKOR ETABUSSEMENT (übteştayn) • BARATTO(Belçıka)» BARUDAN(Japonya) • BERNINA(lsvıçre) • BROTHER (Japonya) • BULLMER (Batı Almanya) • ÇAĞIN TEKSTIL YAYIN- CILIK HIZMETLERI SAN. TIC LTD. ŞTI • CARLFREUDENBERG VLIESELINE INTERLININGS (Batı Almanya) • ÇAVUŞOĞLU DIŞ TICARET VE PAZARLAMA A Ş • CIHAN MAKİNE SANAYI VE TICARET A Ş • ÇIRAĞAN MAKİNE SANA- Yli VETİCARET A.Ş • COATS VIYELLA(lngıltere) • COMERCIALAUTEX, S A (İspanya) »DELIUS (Batı Almanya) • DIATECCLES S p A (Halya) • DURKOPP ADLER AG I Batı Almanya) • EASTMAN (USA) • ENSER TEKSTIL ENDÜSTRI SERVISILIMITEDŞIRKETI • ETON SYSTEMS AG (Isveç) • EWA-TEXE WEL- DEN TEXTILMASCHINEN (Batı Almanya) • EXACTA (Italya) • F I.L.P A R SrL (Italya) • F.l M E.T(Italya) • FAMOX(Hollandai • FASCO(USA) • FITTEX (Ital- ya) • GENTUĞ TEKSTIL URUNLERI SANAYI VE TICARET A Ş • • GOKSEL NAKIŞ KONFEKSİYON SANAYI VE TICARET A Ş • GUSTAV VEITH SYSTEM GmbH (Batı Almanya) • GUTOS BADER S HOCH GmbH + CO KG (Batı Alman- ya) • HAENSELTEXTIL( Batı Almanya) • HANSATECHNIKGmbH(Batı Alman- ya) • HASHIMA (Japonya) • HELSA (Batı Almanya) • HIROSE ROOK (Japon- ya) • HOFFMAN (Batı Almanya) »INA SYSTEMS (Kanada) «INVESTRONICA S A (İspanya) • J STROBEL & SOHNE GmbH & Co (Batı Almanya) • JUKI (Ja- ponya) »KANNEGIESSER (Batı Almanya) «KANSAISPECIAL(Batı Almanya) • KAVVAKAMI CO LTD (Japonya) * KONSAN MAKİNE SANAYI VE TICARET A.Ş. • KRAUS & REICHERT GmbH + CO KG ZPEZ1ALMASCHINENFABRIK (Balı Almanya) • KREBS (Isvıçre) • KUFNER (Batı Almanya) »LECTRA SYSTEMES CAD/CAM SANAYI VE UYGULAMALI TEKNOLOJI TIC. VE SAN A.Ş. • MADEIRAGARNFABRIK R SCHIMIDT (Batı Almanya) • MALKAN MAKİ- NE SANAYI VETİCARET LTD ŞTI »MAP-MAKİNETICARETLIMITEDŞIRKE- Tl • MARCOTRADINGGmbH(Batı Almanya) • MARIMEKS TEKSTIL TICARET A Ş. • METO (Fransa) • MEYER MASCHINENFABRIK HERBERT MEYER GmbH (Batı Almanya) • MILO (Italya) • MUVA (Batı Almanya) • MICRODINA- MICS GmbH (Batı Almanya) • NISSIN (Japonya) • OKLAR ITHALAT VE TICA- RET LTD ŞTI • OPET DIŞ TICARET A Ş. • ORGAN (Japonya) • PASSAP (Is- vıçre) • PERFECTO (Isvıçre) • PFAFF INDUSTRIEMASCHIENEN GmöH (Batı Almanya) • PIAVE(ltalya) »REECE(lngıltere) »RIMOLDIS p A (Italya) • RIRI SA (Isvıçre) • RUMP & NEUMANN (Batı Almanya) » SANTRAL DIKIŞ • SCHE- AFFER GmbH (Batı Almanya) • ŞENKAYA DIKIŞ MAKİNE SANAYI ITHALAT VE IHRACAT LTD. ŞV. • SERDAY TICARET LTD ŞTI • SHIMA PGM (Japonya) • Sl MARGOLIS ENTERPRICESINC (USA) • SILC S p A (Italya) • STB (Fransa) • STOCKO (Batı Almanya) • SHIMA SEIKI (Japonya) • SUISEI (Japonya) • SVVEGEA MASCHINEN AG (Isvıçre) • TEST BUGELMASCHINEN VVIETHUCH- TER GmbH Co KG (Batı Almanya) • TETAŞ TEKSTIL IMALATI ITHALAT IHRA- CAT DAHILİ TICARET A Ş • TEXTIL GRUPPE HOF/NEUE BAUMVVOLLSPIN- NEREI UND VVEBEREI HDF AG (Batı Almanya) • TEXTIL PRINT (Italya) • TO- VEL S.p.A. (Italya) • UNION SPECIAL GmbH (Batı Almanya - USA) • UPAŞ ULUSLARARASI PAZARLAMA A Ş • VAPORETTA (Batı Almanya) • VEIT GmbH & CO (Batı Almanya) • VIRAX (Italya) • YKK (Batı Almanya) • ZSK (Batı Almanya)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle