Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURÎYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 17 EYLÜL 1990
Türkîye Ne Zaman Yasal
Savunma Durunnındadır?
Yasal savunma-ördeyici yasal savunma ayrımı, kuramsal bir aynntının
tartışılması değildir. BM'nin en önemli amacı ve gerçekleştirmeye
çalıştığı başlıca işlevi, uluslararasında kuvvet kullanmanın bu örgütte
merkezileştirilmesidir. Bu emredici kuralın, bireysel kuvvet kullanımını
öngören tek istisnasmın BM Antlaşması'nda belirtildiği çerçevede,
yasal savunma olduğu hiçbir zaman gözardı edilmemek gerekir.
Yrd. Doç. Dr. TURGUT TARHANLI İstanbul Üniversitesi
Hukuk Fakültesi Uluslararası Hukuk Derneği Üyesi
Körfez hunalımmın bir uluslararası hukuk labo-
ratuvan olma niteliği, öyle görülüyor ki, Türk ka-
mu hukuku bakımından da aynı geçerliliğe sahip.
Ağustos ayı sonlarında, Atatürk Barajı'nın gövde
inşaatının tamamlanması nedeniyle yapılan törene
katüan gazetecüerle yaptığı göriışmede, Sayın Baş-
bakan, yurtdışına asker gönderilmesi konusunda so-
rulan bir soruya, basında yer verı)di|i biçimde, ay-
nen şu yanıtı venniştir: "Ülke, sağlam istihbarat
kaynaklarına göre bir tecavüze maruz kalacagıru bi-
lirse, derhaJ ordulanmız müdahale eder, gelir Mec-
listen o karan alır. Yani o incelik, bu bahsettiğimiz
konuda, o tehlike var olabilir. O zaman tecavüz ha-
line münhasır olma hali kalkar, kalkmaiıdır da.
Onun sorumlusu benim ve çok açık da söylüyorum.
Ülke böyle bir pozisyon altında kaldığında bir sa-
niye beklernem. Varsa bir hesabı ben veririm" (1).
Sayın Başbakan'ın görüşündeki içtenligi kabul et-
mekle birlikte, böyle bir sorunu sadece iç kamu hu-
kuku çerçevesinde değerlendirmeye çalıştığıru sanı-
yoruz. Oysa ki, konunun uluslararası hukuk boyu-
tunda değerlendirilmesi çok farklıdır.
Sayın Başbakan'ın yanıtında üzerinde durulma-
sı gereken noktalar:
i-Ülkenin bir "tecavüze maruz kalma" olasılığı
ve bunun "güçlü istihbarat kaynaklan" sayesinde
öğrenilmesi ve ii-boyle bir olasılık karşısında, or-
dularımızın ilgili hedefe müdahalesi ya da hukuk-
sal tanımıyla bir kuvvet kullanma durumunun ka-
çınılmazhğı biçiminde belirtilebilir. Bu noktalar üze-
rinde, mevcut uluslararası hukuk çerçevesinde dur-
mak istiyoruz.
Sayın Başbakan, "bir tecavüze maruz kalma" du-
nımundan değil, olası bir "tecavüz"den söz etmek-
tedir. Demek ki, henüz ülkemize yönelik bir saldı-
n eylemi gerçekleştirilmemiştir. Bu şekilde tanım-
lanan bir durum, kategorik olarak, yasal savunma
hakkı içinde değerlendirilebilir. Mevcut uluslararası
düzende, böyle bir hukuksal konumun dayanağı
BM Antlaşması'nm 51. maddesinde bulunur. An-
cak, bu maddede, devletlerin yasal savunma konu-
munda bulunmalannın başlıca nedeni, bir silahlı
saldınya hedef olmalan biçiminde formüle edilmiş-
tir. Bu durumda, Sayın Başbakan, acaba, doğal bir
hak olarak kabul edilen yasal savunma hakkımn
arkaik uygulamalannda varhk bulabilen, önleyici
yasal savumna hakkını mı ifade etmek istemektedir?
Önleyici yasal savunma
1837 yılında, Britanya'nın çıkarlanna karşı bir
tehdit oluşturduğu gerekçesiyle Caroline adlı Ame-
rikan gemisinin, tngilizlerce tahrip edilmesi olayı
yasal savunmanın temelini oluşturur. 1841 yılında,
bu olay nedeniyle ABD ve Britanya yetkilileri ara-
sında süregelen yazışmalarda, ABD Dışisleri Bakanı
Webster'ın Britanya'nın Washington büyükelçisine
gönderdiği mektup, o tarihte, önleyici yasal savun-
mayı da kapsadığı kabul edilen, genel olarak yasal
savunmanın var oluş koşullarım ya da ölçütlerini
saptayan ve artık klasikleşmiş bir uluslararası hu-
kuk standardıdır. Buna göre, bir savunma durumu-
nun kacınılmazlığı, ani, ezici, başka bir önlemi ter-
cih etme olanağı ve bir düşünme/değerlendirme za-
manı bırakmayan bir durumda söz konusu edilmek
gerekecektir. Bu ölçütler, II. Dünya Savaşı sonra-
sının uluslararası hukuksal düzeni içinde kuvvet kul-
lanma ve tehdidi yasağı ile değerlendirilmek duru-
mundadır.
Devletler, Birleşmiş Milletler döneminde de ön-
leyici yasal savunma gerekçesiyle kuvvet kullandı-
lar. Bu nitelikte kuvvet kullanmalar konusuna iliş-
kin olarak BM Güvenlik Konseyi'nin sahip olduğu
tutumlann değerlendirilmesi sonucunda, bazı ulus-
lararası hukuk yazarları, belirli bazı koşullann var-
lığında, günümüzde BM Antlaşması bağlamında
dahi önleyici yasal savunmanın mümkün olduğu-
nu ileri sürebiünektedir. Bu, BM Antlaşması'nm ya-
sal savunmaya ilişkin hükmünün (m. 51) genişle-
tilmesine yönelik, azınlıkta kalan bir yorum oldu-
ğu gibi, böyle bir gerekceye başvuran devletler bi-
le, yine de, bir silahlı saldın nedenini (fiili ya da hu-
kuksal) gözardı edememektedir. örneğin 1981 yı-
hnda, Irak'a ait Osirak Reaktörü'nün lsrail savaş
uçaklannca bombalanmasından sonra, BM Güven-
lik Konseyi'ndeki gönişmelerde, tsrail temsilcisi,
Irak ile aralarında, hâlâ, hukuken ilan edilmiş bir
savaş durumunun bulunduğunu ısrarla yinelemek-
teydi (2). öte yandan, ABD önleyici yasal savun-
ma savuncasma (tezine) karşı çıkmayan bir devlet
olmasına karşın, Vietnam savaşının yasallığını, yi-
ne de, BM Antlaşması'mn 51. maddesi bağlamın-
da "silahlı saldın" eyleminin varhğıyla gerekçelen-
dirmişti.
Savunmanın yasallığını, mutlak bir silahlı saldı-
n eylemine eklemleyerek değerlendirmek, günümüz
silah teknolojisinin gelişmişliği karşısında, saldır-
gana, savunan karşısında üstünlük tanınması biçi-
minde yorumlanabilir. Ancak, stratejik amaçla kul-
lanılmak üzere veri elde etmeye yönelik hava ve uzay
sistemlerinin (örneğin uzaktan algüama, uydu fo-
toğrafları vb.) varlığı ve bunların savunma sistem-
leriyle bir arada değerledirilmesi, böyle bir yoru-
mun geçerliliğine gölge düşürür. Üstelik, Türkiyei
nin bir NATO üyesi olmasmın, bu konuda bir işle-
vi bulunsa gereİc. Nitekim, ABD Dışisleri Bakanı
J.Baker'ın NATO Bakanlar Konseyi'nde ifade etti-
ği ve Türkiye'nin savunmasında, hava erken uyan
sistemlerinin kullanüması önerisi, böyle bir işlevi
belirler (3).
Sonuç
Hiç kuşkusuz, burada sorgulanmak istenen Tur-
kiye'nin yasal savunma hakkımn varlığı değil. Bu-
nun, tüm hukuk sistemlerininde var olan bir hak
olması, varlığı ya da yokluğu gibi bir tartışmayı an-
lamsız kılar. Oysa ki, önleyici yasal savunmanın,
mevcut uluslararası hukuk bakımından olduğu ka-
dar, Türkiye'nin dış politikası açısından da değer-
lendirilmesi zorunludur. BM organları çerçevesin-
de alınan kararlara uyma, TC'nin akdî yükümlü-
lükleri arasında bulunmakla birlikte, cumhuriyetin
kuruluşundan itibaren, kolaylıkla kuvvet kullanma
formüllerinden önce, ikili ya da çok taraflı diplo-
matik çabalar ve uluslararası örgütler ekseninde,
kuvvet kullanma yolunun nihai adımı oluşturdu-
ğu, aşamalı bir yaklaşım tercih edilmistir (örneğin
Balkan Antantı ve Sadabad Paktı gibi).
Yasal savunma-önleyici yasal savunma ayrımı,
kuramsal bir aynntırun tartışılması değildir. BM'nin
en önemli amacı ve gerçekleştirmeye çalıştığı baş-
lıca işlevi, uluslararasında kuvvet kullanmanın bu
örgütte merkezileştirilmesidir. Bu emredici kuralın,
bireysel kuvvet kullanınunı öngören tek istisnası-
nm BM Antlaşması'nda belirtildiği çerçevede, ya-
sal savunma olduğu hiçbir zaman gözardı edilme-
mek gerekir.
1) Cumhuriyet, 2S Ağustos 1990,19; Milliyet, 28 Ağustos 1990,
10; Tercüman, 28 Ağustos 1990, 8.
2) Burada kastedilen, 1949 yılında diğer Arap devletleriyle bir-
likte tsrail'e tarşı savaşan Iralt'ın 1981 yılında, hâlâ bir si-
lah bırakışması anlasması yapmamasıdır
3) Bakcr'ın açıklaması için bkz., Intemational Herald Tri-
bune, Sejx«nber 11, 1990, 3 ve Financial Tımes, Septem-
ber 11. 1990, 1.
EVET/HAYIR
OKTAYAKBAL
Üçüncü "Ya ben ya o"...24 Ağustos 1961 günü toplanan CHP Kurultayı'nda Genel Baş-
kan ismet İnönü şöyle konuşmuştu:
"Onu dinleriz, ama çoğunluğun dediği olur' diyerek hareket
etmek isterseniz bana zorla hiçbir şey yaptıramazsınız. Partim
için katiyen lüzumlu kabul etmezseniz size hürmetim bakidir. En
son, arkadaşınız olarak emanetinizi taşımam derim. Kabul et-
mezseniz, başkan seçmezsiniz"
CHP'nin en güç yıllarında tam dokuz yıl genel sekreterlik yap-
mış, 1950 bozgununa uğrayan partiyi büyûk çaba harcayarak
canlandırmış bir kişiydi Kasım Gülek... Ama görevinden ayrıl-
mak zorunda bırakılmıştı. Şimdi yeniden kurultayda etkili olmak
istiyordu. Ne var ki genel başkan, kurultay delegelerinin en az
yansının oylarını alacak gibi görünen eski genel sekreterin yo-
lunu kesmek kararındaydı. Kurultay kürsüsünden 'ya ben ya o'
anlamına gelen konuşmayı yaparak CHP'de tek egemen lide-
rin kendisi olduğunu kanıtlamıştı. Gülek bir daha da CHP'de ön
yerlere gelemeyecekti.
Siyasa tarihimizdeki ilk "ya ben ya o" olayı budur. İkinci olay
ise mayıs 1972'de olmuştur Bu kez, Genel Başkan İsmet İnönü
ile CHP'nin eski Genel Sekreteri Bülent Ecevit arasında geçti
CHP'de tek adam olmak çekişmesi. Ne var ki gerçek savaşımı
o günlerdeki Genel Sekreter Kâmil Kırıkoğlu verdi. Ecevit'in ge-
nel başkan seçilmesinde en büyük etken Dr. Kırıkoğlu olmuş-
tur. 5 Mayıs 1972 günü Kırıkoğlu kurultayda şöyle konuşur:
"...sorun 'ya ben ya Bülent' sorununun ötesindedir. Tekrar söy-
lüyorum, öncelikle çözülmesi gereken şudur; CHP'de buyruk mu
işlevecek, hukuk mu işleyecektir? Buna karar vereceğiz. Daha
açık söylüyorum vereceğiniz karar şudur. Demokratik bir parti-
nin kanunlarına saygılı özgür üyeleri mi olacağız, yoksa kapıkul-
ları mı olacağız? Karar sızindir"
5. olağanüstü kurultay, örgütün destekledıği Bülent Ecevit'i ge-
nel başkaniığa getirmiş. Onun listesindekı partilileri de parti mec-
jisine sokmuş, böylece CHP'de 33 yıl 4 ay 11 gün süren İsmet
İnönû liderliği sona ermiştir. Artık ortanın solu politikasının izle-
neceği yeni bir dönem başlayacaktır. İsmet inönü'nün 'ya ben
ya o' politikası bu kez olumlu sonuç vermemiştir. Gülek gibi Ecevit
de tarihsel genel başkanın karşısına çıkmış, ama yenik düşme-
miştir. Bunda başlıca etken İsmet İnönü'nün seksen yaşını geç-
miş bir yaşlı kişi olmasıdır, ama Bülent Ecevit'in umut ve güven
veren kişiliği de unutulmamalı... Ecevit'in ortanın solu eylemi ta-
bandan güç alan bir yenileşme davranışıydı. Başarısını da Ece-
vit'in 30 Haziran 1972'de toplanan 21. kurultayda söylediği şu
sözlerde aramak hiç de yanlış olmaz:
"Devrimci partimizin en büyük devrimi demokrasidir. Korktuk-
ları anarşi değil, halktan gelen isteklerdir... Devrimcilikleri bu halk-
çı anlayışa dayanmayanlar bugünün CHP'sine yabancı kalan bü-
rokratik devrimcılerdir"
Yakın geçmişte CHP içinde yaşanan bu iki "ya ben ya o" ola-
yının bir yenisinı önümüzdeki 29 eylül günü toplanacak SHP Ola-
ganüstü Kurultayı'nda yaşayacağız. Bu kez bir başka inönü, Prof.
Dr. Erdal İnönü'dür 'ya beni ya Deniz'i seçin' diyen... Ama Erdal
İnönü bunu katı ve bencil bir tavırla yapmıyor. SHP'nin gelişme-
si, başarılar kazanması için kurultayın yeğlediği kişinin liderliğe
getirilmesınde yarar gördüğü için yapıyor. Taban 'iki başlı' bir
yönetim istemiyorsa, Baykal'ı vazgeçilmez sayıyorsa; onun ve
arkadaşlarının SHP'yi üstün zaferlere götüreceğine inanıyorsa,
Baykal'ı genel başkan seçer. Taban 'iki başlı' bir yönetimin ya-
rarlı olmadığını son iki yılda görmüştür. O zaman ya Baykal'ı ya
da İnönü'yü yeğlemeli ve onunla birlikte çalışmasını uygun gör-
düğü kişilerı göreve getirmelidir.
Erdal İnönü'nün önerisi budur. Kurultay Baykal'ı istiyorsa so-
run yok. Ama iki liderli bir partinin ayakta kalması olanaksızdır.
Erdal Bey'in 'ya o ya ben' demesinin daha önceki ya ben ya
o'larla hiçbir benzerliği yoktur.
SHP'nin önemli bir yol aynmında olduğu açıktır. Halk yığınla-
rının güvendiği, ağırbaşlı, dengeli Erdal İnönü ile ansiklopedi
sayfalarına bile 'hizipbaşı' olarak geçmiş Baykal'ı yan yana ge-
tirip bir değerlendirme yapacak olan SHP tabanını önemli bir
sınav bekliyor.
Not:
Bir süre yurtdışında olacağım için yazılarıma ara veriyorum.
Yeniden buluşmak üzere... O. A.
ı m the »»II \mt..
— ovcr heeb henc ı ufh oT Khct hıjh mö u.
j bcad hu ıfac tpot hoofc. lınc ıod ımket hook or L
M (or bon) m no ncruın «nru m or lt« pmod floc
sa • tkc kMf tvn m dıe ucfc o^ uoe LH ıht ıwnAlınf of an
m xı r>mftnft n *f pm d a n ı Utf one ı dm uç lako
b f l b M n o l I C M I I M I « M t u m e b i d k
-. a homn (or « a bn) mmt tek mtkt a V
' ~'fealıI
»tıaa«ıWııcrtoow'
ITBA ENGLISH... NİŞANTAŞI'NDA... KALAMIŞ'TA!
Ingilızce'yt, Istanbul'da ITBA'm
(Turk-lngılız Kultur Derneği) dıl uzmanlan oğretır!
30yılı aşkın süredır...
ITBA, yüksek nitelıklı Ingılızce'yı sıze en uygun
saatlerde . sabah . oğleden sonra.. akşam ya da
hafta sonu . Istanbul'un ıkı yakasında öğretıyor.
ITBA English, 17 Eylül'de başlıyor!
9 ayda, 18 eğıtim düzeyıni kapsayan kurslarla,
sıfırdan mukemmel Ingılızce'ye erışme,
PET, FCE/CPE sınavları ile TOEFL ve ELTS'e
hazırlanma olanağmı ITBA sunuyor.
Istanbul'da ya da Ingıltere'de, özel ve genel amaçlı
Ingılızce ıçın, ITBA'I arayın!
~r/-
Türk - İngılız Kültür Derneği
Suieyman Nazrt Sok 68 Monaiyaıı Sok. 6 Cumhurıyet Caû
Nısantaşı. İstanbul Kalamış İstanbul 279-281
Tel 132 82 00 (6 hat) Tei 347 55 64 Harbıye İstanbul
"ingBzKOHfir"
BrW*h CoundFbı TOrttya'd*
Çoeuklara
J hazırlık
ENGLISHFASTMECâİYEKÖY IKADKÖY
1 7 5 4 3 9 e - 175 4 3 9 S İ 3 3 8 9 1 X - :
BAUfKÖY IAHKAM
14 40 | 542 56 27.542 56 28 |126 44 42.118 « «9 | 14 77 93 • 25 51 37
IİZMİR
COlHlJRtYEFTE/V
OKUKLARA...
OKAYGÖNENSİN
GazetesineGöre...
y üzyılın başlarında Istanbul'un okur-yazar
çevrelerinde bir tartışma açılır gazetecilik okulu
kurulsun diye. Ahmed Rasim de keskin dili, acımasız
hicviyle tartışmayı genişletir. Önce meslektaşlannı
doğrar: "Böyle bir mekteb açılacak olsa acaba, hoca
olarak kimleri tayin ederler? diye düşündükçe
düşündüm. Ilkönce Amerika'da veya Avrupa'nın bir
şehrinde bu şubede tahsil görmüş birkaç genç, zeki
yazar arkadaş hatırıma geldi... Bir aralık, onlardan
vazgeçtim... Birkaç ihtisas sahibi aradım. Önceden
bulamadım.. Biraz düşündükten sonra bulur gibi
oldum. Yine vazgeçtim..." Ahmed Rasim, döneminin
gazetecilehni kılıçtan hızla geçirdikten sonra okurlara
döner: "Müsahede ve tedkiklerim sonunda beliren
hakikatlerdendir ki, değil çocuklarda hatta mekteb
mezunu gençler, saçlı sakallı kimseler arasında bile
okur göründükleri gazetelerin yazdıklannı hakkıyle
anlayanların sayısı oldukça smıhıdır..." Yazar iki tarafı
da ağır bir hükmün içinde yan yana getirir:
"Kenarına bak bezini, anasına bak kızını al, derler. Şu
devirde de 'bir milletin basınına bak, okuyuculannı
anla' hükmü, oldukça muvazeneli bir karşılaştırma, bir
mehenk taşıdır.." Ağır eleştiri üslubunu sakınmadan
kullanan Ahmed Rasim net bir sonuca varır: Elbette ryi
gazetecilik okulları açılmalıdır, ama okullarda çocuklar
da okuyucu olarak eğüilmelidir; gazetecilerin de düzeyi
yükselmelidir, okuyucuların da... Yüzyıl başındaki
İstanbul basınını en sert biçimde yerden yere
vurmaktan çekinmeyen Ahmed Rasim basının kendi
içinde gözden uzak tutulamayacak temel ayırımı da
ince bir biçimde koyar: "Öte taraftan gazetecilik, kendi
kendisine bir okuldur. Fakat gazetesine, o gazetenin
mesleğine ve görûşlerine göre."
•
UNlCEFin hafta sonunda Bolu'da düzenlediği
"Basında Çocuk ve Kadın" konulu toplantı da genel
olarak bir basın eleştirisi niteliğindeydi. 11 gazeteyi bir
ay tarayan Sevinç Karasapan "Türk gazetelerinde
çocuğu konu alan haberlerin dağılımı ve sıklığı üzerine
bir çalışma" başlıklı araştırmasının giriş cümlesinde
şöyle diyor: "Başlıca Türk gazetelerinin gözden
geçirildiği bir çalışma, çocuk konusunun basınımızda,
bilimsellikten uzak ve düzeysiz de olsa, sanıldığından
çok daha fazla işlendiğini ortaya koydu." Söz konusu
bir ay içinde 11 gazetede, çocuklarla doğrudan ya da
dolaylı ilgili 713 haber yer almış ve bunlann 755'/ eğitim
sorunlarıyla iigili. Araştırmacının, çocuk ve bebek
bakımına ilişkin habeher ve kadın sayfalanyla ilgili
vardığı sonuç da basına yönelik öfkeyle sivriliyor:
"Acaba bu yazıları kimler yazıyor? Çocuksuz kişiler mi,
genç kızlar mı? Erkekler mi? Konuya eğilmeye vakit
bulamayan ve koşuşturan foto muhabirleri mi?.. Bu
kişiterin amirleri var mı? Varsa o sayfalan okuyorlar mı?
Yoksa kendilerini bu kadın sorunlarına bakmak için çok
yüksek mi buluyorlar? Acaba bu kişilere kendilerini
eğitmeleri için fırsat ve vakit vehliyor mu? Araştırma
yapmalan için imkân sağlanıyor mu?"
•
Körfez krizi, tarihimizi gözden geçirmek için bir fırsat
yaraüı. Bugün Istanbul'da düzenlenen devlet töreni de
yakın tarihimizi bir kez daha tartışmamıza yol açıyor.
"27 Mayıs, 12 Mart ve 12 EylüHer bir kez daha
yaşanmasın... Hiç kimse siyaseten katledilmesin.." Hiç
kimsenin karşı çıkabileceği bir platform değil bu
ulaşılan... DP dönemini salt basın tarihimiz açısından
anımsamak ise bir yanda Abdülhamit sansürünü bir
yanda da 12 Eylül askeri yönetimini çağrıştırır
görüntüler getiriyor. Alpay Kabacalı'nın "Türkiye'de
Basın Sansürü" kitabından birkaç alıntı yapalım:
Tekzip kurumu inanılmaz bir biçimde çalıştırılmaktadır.
İşte birkaç tekzip başlığı: "Bir CHP gazetesine alet
olduk"... "18 Mart 1959 tarihli gazetemizde çıkan haber
yalandır"... "Şişli'de bir bakkaliye dükkânı soyulmadı,
yanlış haber verdik"... "İnönü'nün hesaplan tamamiyle
yanlıştır"... "2.9.1958 tarihli gazetemizin birinci
sayfasında Gülek'in Trabzon'a gelişi dolayısıyla
neşredilen yazılar tamamiyle hilafı hakikattır"... İstanbul
Sıkıyönetim Komutanlığı'nın yasakları: "Başlıklarda 72
puntodan büyûk harf kullanmak, Sürmanşet, Dişi klişe,
Espaslı manşet, Dört sütundan büyük resim kullanmak
yasaktır".. Meclis Tahkikat Encümeni, gazetelerin,
dergilerin kapatılması, gazetecilerin tutuklanması için
Sıkıyönetim Komutanlığı'na art arda yazılar gönderir...
30 Nisan 1960 günü Ali UM'nin bir karikatürü
nedeniyle Cumhuriyet kapatılır. Başyazarımrz Nadir
Nadi "Perde Aralığından" kitabında İstanbul
Sıkıyönetim Komutanı Fahri Özdilek'in gazete
yöneticileriyle yaptığı bir toplantıyı anlatıyor: "Hepimiz
ayakta duruyorduk. Paşa geldi. O da oturmadı.
Masasının basında ayakta, şunu yapın, bunu
yapmayın gibilerden bir şeyler söyledi. Sinirliydim.
Sözünü keserek, oldukça öfkeli bir ses tonuyla
komutana bir soru yönelttim: Ortada hükümet vardı,
soruşturma komisyonu vardı, sıkıyönetim komutanı
vardı. Biz bunlardan hangisinin emrindeydik? Paşa bir
an duraksamadan 'Hepimiz hükümetin emrindeyiz'
dedi. Hazırcevap olsaydım 'Hepimiz yasalann
emrindeyiz komutanım' diyebilirdim"... Sonra 12 Eylül
oldu ve askeri yönetim Nadir Nadi'yi hapse sokmaya
kalktı... Aman 26 Mayıs da olmasın...
5.KONFEKSİYON
MAKİNELERİ VE
AKSESUARLARIFUARI
Verimliliği arttırmak, makine parkını yenilemek, yeni yatırımlar için
geliştirilmiş sistemleri tanımak isteyen profesyonel yöneticiler, 23 yerli
ve 82 yabancı fırmanın, konfeksiyon makineleri ve aksesuarlarındaki
gelişmeleri ve yenilikleri tanıttığı 5. Konfeksiyon Makineleri ve
Aksesuarları Fuarı'na mutlaka zaman ayırın.
19-23 EYLUL 1990
Seçkin fuarlar... Seçkin ziyaretçiler...
TUYIVP İSTANBUL SERGI SARAYI
T E P E B A Ş I • İ S T A N B U L
Ziyaret saatleri: Hergün 11.00 - 20.00
ATSIOPOULOS FACTORY (Yunanıstan) • ACG NYSTROM (Isveç) • ALBA
MAKİNE SANAYII • ALBEKO (Batı Almanya) • ALBIN PORKERTGmbH (Batı Al-
manya) • ARGO (Batı Almanya) • ASCOLIT AG (Isviçre) • ASTAŞ ENDÜSTRI
TEKSTIL MAKİNELERİ SANAYI VE TICARET A Ş • ASTOR (Batı Almanya) •
ATAKAN ENDÜSTRI MAKİNELERİ SANAYI VE TICARET A Ş • AYROTEKS
KONFEKSİYON - TEKSTIL SAN VE TIC A.Ş • BANIKOR ETABUSSEMENT
(übteştayn) • BARATTO(Belçıka)» BARUDAN(Japonya) • BERNINA(lsvıçre)
• BROTHER (Japonya) • BULLMER (Batı Almanya) • ÇAĞIN TEKSTIL YAYIN-
CILIK HIZMETLERI SAN. TIC LTD. ŞTI • CARLFREUDENBERG VLIESELINE
INTERLININGS (Batı Almanya) • ÇAVUŞOĞLU DIŞ TICARET VE PAZARLAMA
A Ş • CIHAN MAKİNE SANAYI VE TICARET A Ş • ÇIRAĞAN MAKİNE SANA-
Yli VETİCARET A.Ş • COATS VIYELLA(lngıltere) • COMERCIALAUTEX, S A
(İspanya) »DELIUS (Batı Almanya) • DIATECCLES S p A (Halya) • DURKOPP
ADLER AG I Batı Almanya) • EASTMAN (USA) • ENSER TEKSTIL ENDÜSTRI
SERVISILIMITEDŞIRKETI • ETON SYSTEMS AG (Isveç) • EWA-TEXE WEL-
DEN TEXTILMASCHINEN (Batı Almanya) • EXACTA (Italya) • F I.L.P A R SrL
(Italya) • F.l M E.T(Italya) • FAMOX(Hollandai • FASCO(USA) • FITTEX (Ital-
ya) • GENTUĞ TEKSTIL URUNLERI SANAYI VE TICARET A Ş • • GOKSEL
NAKIŞ KONFEKSİYON SANAYI VE TICARET A Ş • GUSTAV VEITH SYSTEM
GmbH (Batı Almanya) • GUTOS BADER S HOCH GmbH + CO KG (Batı Alman-
ya) • HAENSELTEXTIL( Batı Almanya) • HANSATECHNIKGmbH(Batı Alman-
ya) • HASHIMA (Japonya) • HELSA (Batı Almanya) • HIROSE ROOK (Japon-
ya) • HOFFMAN (Batı Almanya) »INA SYSTEMS (Kanada) «INVESTRONICA
S A (İspanya) • J STROBEL & SOHNE GmbH & Co (Batı Almanya) • JUKI (Ja-
ponya) »KANNEGIESSER (Batı Almanya) «KANSAISPECIAL(Batı Almanya) •
KAVVAKAMI CO LTD (Japonya) * KONSAN MAKİNE SANAYI VE TICARET
A.Ş. • KRAUS & REICHERT GmbH + CO KG ZPEZ1ALMASCHINENFABRIK
(Balı Almanya) • KREBS (Isvıçre) • KUFNER (Batı Almanya) »LECTRA
SYSTEMES CAD/CAM SANAYI VE UYGULAMALI TEKNOLOJI TIC. VE SAN
A.Ş. • MADEIRAGARNFABRIK R SCHIMIDT (Batı Almanya) • MALKAN MAKİ-
NE SANAYI VETİCARET LTD ŞTI »MAP-MAKİNETICARETLIMITEDŞIRKE-
Tl • MARCOTRADINGGmbH(Batı Almanya) • MARIMEKS TEKSTIL TICARET
A Ş. • METO (Fransa) • MEYER MASCHINENFABRIK HERBERT MEYER
GmbH (Batı Almanya) • MILO (Italya) • MUVA (Batı Almanya) • MICRODINA-
MICS GmbH (Batı Almanya) • NISSIN (Japonya) • OKLAR ITHALAT VE TICA-
RET LTD ŞTI • OPET DIŞ TICARET A Ş. • ORGAN (Japonya) • PASSAP (Is-
vıçre) • PERFECTO (Isvıçre) • PFAFF INDUSTRIEMASCHIENEN GmöH (Batı
Almanya) • PIAVE(ltalya) »REECE(lngıltere) »RIMOLDIS p A (Italya) • RIRI
SA (Isvıçre) • RUMP & NEUMANN (Batı Almanya) » SANTRAL DIKIŞ • SCHE-
AFFER GmbH (Batı Almanya) • ŞENKAYA DIKIŞ MAKİNE SANAYI ITHALAT VE
IHRACAT LTD. ŞV. • SERDAY TICARET LTD ŞTI • SHIMA PGM (Japonya) •
Sl MARGOLIS ENTERPRICESINC (USA) • SILC S p A (Italya) • STB (Fransa)
• STOCKO (Batı Almanya) • SHIMA SEIKI (Japonya) • SUISEI (Japonya) •
SVVEGEA MASCHINEN AG (Isvıçre) • TEST BUGELMASCHINEN VVIETHUCH-
TER GmbH Co KG (Batı Almanya) • TETAŞ TEKSTIL IMALATI ITHALAT IHRA-
CAT DAHILİ TICARET A Ş • TEXTIL GRUPPE HOF/NEUE BAUMVVOLLSPIN-
NEREI UND VVEBEREI HDF AG (Batı Almanya) • TEXTIL PRINT (Italya) • TO-
VEL S.p.A. (Italya) • UNION SPECIAL GmbH (Batı Almanya - USA) • UPAŞ
ULUSLARARASI PAZARLAMA A Ş • VAPORETTA (Batı Almanya) • VEIT
GmbH & CO (Batı Almanya) • VIRAX (Italya) • YKK (Batı Almanya) • ZSK (Batı
Almanya)