22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
9 AĞUSTOS 1990 + HABERLERÎN DEVAM CUMHURtYET/17 O L A Y L A R T T V CUNEYT ARCAYUREK yaz.yor GERÇEK (Baştarafı 1. Sayfada) kın olasılık Irak'a karşı bir NA- TO savaşının gündeme getiril- mesidir. Ancak bu konuda da birçok soru işareti vardır. Bir süreden beri NATO ve Varşova paktla- nnınfıilen islevlerinin kalmadığı en yetkili ağızlardan işitiliyordu. Bilindiği gibi NATO "Kuzey At- lantik Antlaşması Örgütü"nün kısaltılmış adıdır; Basra Körfe- zi, örgütün sorumluluk alanı dı- şında kalıyor. NATO'nun ant- laşma metni dikkatle okundu- ğunda Kuveyt'in işgaliyle ilişki- ti hiçbir madde bulunamaz. Eğer Irak'ın Kuveyt'i işgaline karşı NATO antlaşması metnin- de bir müdahale gerekçesi bulu- nabilirse, bu gerekçenin, ABD'- nin Panama'yı işgalinde neden işletilmediği sorusu ortaya çıkar. Gerçi dünyamızda biiyük dev- letlerin bilek gücü geçerlidir; ama NATO gibi uygar dünyamn Orgütü olmakla Ovûnen bir ku- ruluşun antlaşma metni herke- si güldürecek biçimde yorumla- namaz. ABD ile SSCB arasındakiya- kınlaşma ve silahsızlanma, Ber- lin Duvarı'mnyıkılması, ikiAI- manya'nın birleşmesi, bloklann erimesinden sonra işlevi bir so- ru işaretine donüşen NATO'ya Basra Körfezi'nde yeni ve ek gö- revler aramanm da bir sınırı ol- malı. Birleşmiş Milletler kapsamın- da Irak'a karp ortak uluslararası güç oluşturmamn da sonuçta sa- vaşa yönelik olduğu biliniyor. Türkiye'de bu konuların Biiyük Millet Meclisi'nde tartışılması ve bağlanması gerekmektedir. Bir yandan Türkiye'nin çevresinde savaş rüzgârları eserken, öte yandan ülkenin yazgısının, ana- yasaya göre sorumsuz ve yetki- siz Cumhurbaşkam Özal'ın iki dudağı arasında bulunması ür- kütücü bir durumdur. Kimı çevreler anayasa dışı da olsa özal'ın buyurganlığında şimdiye değin bir yanlış yapıl- madığını söylüyorlar; ama yasa- lann çiğnenmesi, devletin temel düzeninin bozulması, kişiselyö- netimin yeğlenmesi başlı başına bir kötulüktür; bir de bunun üs- tüne tüy dıkecek sınır ötesi se- ru'vene surüklenmeyi mi bekli- yoruz? En başta ABD olmak üzere Batı, Ortadoğu'dapetrol çıkar- larının korunması üzerine Türkiye'den Basra Körfezi'ne yönelik hizmet bekliyor. Sayın özal, ülkede ''başkanbaba" sis- temini oturtmak için Washing- ton'uh 'desteğini arıyorsa, bu yolda Başkan Bush'a her türlü ödünü vermeye razı mıdır? Türkiye'nin ulusal çıkarlan ile Sayın Özal'ın iç politikaya dö- nük kişisel amaçlart arasındaki örgünun düğUmleştiği alanda nasıl bir hesap yapılacağını kim- se bilemez. Ya da Sayın özal, iyi niyetine karşın yaptığı veyapa- cağı hesabın doğruluğunu kim- seye anlatamaz. Devlet yöneti- minde kişinin iktidar hesabıyla dış destekler arasındaki bağın- tıyı ve bağlantıları yok etmek için anayasal düzen kurulmuş- tur. Anayasal düzene Sayın özal'- ın da saygı duyması ve Cumhur- başkam sıfatıyla yasalara uyma- sı, kendi çıkan için de kaçınıl- maz bir gerektir. • • • 11 Türk mühendisten haber yok Haber Merkezi — Kuveyt'teki Sabia Termik Santralı'nda görevli Tiirk mühendislerinden hiçbir ha- ber alınamazken, Irak ve Kuveyt1 - te çaüşan 30'a yakın Türk işçisi dün Habur'dan Türkiye'ye giriş yaptı. tşgalin ardından Irak'ın Kuveyt'ten Bağdat'a gönderdiği yabancılann ulkeden aynlmaları konusunda da dun çelişkiü haber- 4er alındı. Irak ile Kuveyt arasındaki ta- tafsız bölgede yer alan şantiyeden alınarak Basra bölgesme götürül- dükteri belirtilen 11 Turk mühen- -disinin durumu hakkında Dışişleri yetkilileri, kendilerine kesin bir •bilgi ulaşmadığını belirtiyorlar. BLRS4 HİPODROML"VDAN HkKH DU.IHM.U TAHMEVLER 1. KOŞU: F: Balkız (2), P: Dıcalı (4), S: Asra (1). 2. KOŞU: F: Zaferyüdızı (2), P: Efsane (5), P: Dilay (3), S: Ercan- bey(8). 3. KOŞU: F: Nurcan (1), P: Yü- dınm (2), P: Gülnar (3), S: Ço- -bankızı (6). 4. KOŞU: F: Arslankız (9), P: Su (6), P: Serap (7), S: Muradiye (1) 5. KOŞU: F: Elif 4 (6), P: Altul- şah (I), P: Kuruşbey (8), S: Uğur 56 (5). 6. KOŞU: F: Denizhan (10), P: Pardon (8), P: Atom (2), P: Pren- sigör (5), S: Bahir (6). 7. KOŞU: F: Şenay (11), Hanım- kız (9), P: Baba (1), S: Üçürnüz (2). 1• • ~ " 19 11 İ i 7 1 I ANKARA — Iş işten geçtikten, TÛ uluslararası platformlarda Türkiye'de yadsınan konumuna renk katan eytemlerde bulunduk- tan sonra dün anayasa gereği asıl sorumlu olan bir hükümetin varlığını kanıtlayacak toplantılar başladı. Direksiyonu elinde tutan TÖ, Başbakan, baş genel sekreter, bakanları sekreter gibi kullanma- yı sürdürüyor. Akbulut, Dışişleri, Milli Savunma Bakanı ve Genel- kurmay Başkanı'yta dün toplanı- yor, bu arada öteki devlet daire- lerinde ekonomik yaptınmlaria İU gili çalışmalar sürüyordu. Bu toplantılardaki değertendir- me veya karariar, eninde sonun- da TÛ'nün önüne gidecekti. Za- ten TÖ, son toplantılarda nelerin ele alınmasını istediğini buyuru- yor, önümüzdeki günlere sarkan yeni yaptırımlarda Türkiye'nin si- yasal ve ekonomik olanakları ne- dir, bunların saptanmasını istiyor- du. Son sözü yine kendisi söyle- yecekti. Çankaya'da BM'nin ekonomik yaptınmlanna uymayı kararlaştı- ran Bakanlar Kurulu toplanma- dan saatler önce TÖ, Amerikan TV kameralarına kararı açıklıyor. Hükümet, yaptırımların ilgili daı- relerde incelenerek sonuçlann açıklanacağını ilan ederken Mehmet Keçeciler, öteki bakan- ların haberi olmadan, tepeden buyrukla ikinci boru hattının ka- pandığını duyuruyor. Bu koşullar- da hükümetin sorumluluk çerçe- vesinde ûzerine düşen görevi yaptığını soylemenin gereği kal- mıyor. Batı yayın organlarıyla yetkili- leri doymak bilmiyordu doğrusu! Bir yandan TÛ'nün Batı'yı sotla- yarak ekonomik yaptırımlara gi- rişmesini alkışlıyorlar, öte yandan Brüksel'deki diplomatik kaynak- larla sözlü yazılı iletişim organla- n, "Türkiye'nin Batı baskısıyla bi- linen kararları aldığını" yayıyor. Bu arada BM kararlarına uy- manın Türkiye'ye faturası giderek biçimleniyor. TO, yuvarlak hesap konuşmuş, Amerikan TV'lerine "iki milyar dolardan" söz etmış- ti. Irak'tan alınan akaryakıtta 15 milyon ton açık vardı. Başka kay- naklardan sağlanacak olan bu mıktar akaryakıta Türkiye -resmi açıklamaya göre- 500 milyon, fi- yatların dalgalanmasını dikkate alarak hesaplayanlara göre 650 milyon dolar ödeyecekti. Türkiye üzerinden Körfez'e nakliyat, 250 milyon dolara mal olacaktı. Irak- tan her yıl alınan 350 milyon bo- ru hattı kirası gelecek yıl gelme- yecekti. Müteahhitlerimizin ola- sı kayıplan henûz kâğtda geçme- mişti. Çokuluslu askeri güce girmek? Türkiye'nin ekonomik kayıpla- rını Batı'nın karşılayacağına de- ğinen hemen hiçbir bilgi yoktu. Türkiye olayı, öncekı günden başlayarak dün, yeni ve başka bir aşamaya kaymıştı. Amerikan Dı- şişleri Bakanı James Baker bu- gün Türkiye'ye geliyor. "Çanta- sında bir öneri paketiyle" TÖ ve kâğıt üzerınde varlığını sûrdüren hükümetle görüşmeler yapaca- ğı bildirilıyor. Amerıka'daki büyüketçiliğimiz- den Baker dosyasının neler içer- diğini gosteren somut bilgiler alınmadığını Dışişleri Bakanltğı- mızın çok üst düzey yetkililerin- den oğreniyorduk. Ancak "bazı tahminlerimiz" vardı. Öncel var- sayım Baker'ın son gelişmeler üzerinde Ankara'ya bilgi vermek için geldiğiydi. Ta Vvashingtor^ dan, sıcak günler yaşanırken sa- dece bilgi vermek amacıyla Ba- ker'ın bu ziyareti planlamasına havadaki kargalar bile gülüyor- du. Ne var ki geçen pazartesi ki- mi inanılır kaynaklardan öğrene- rek 7 ağustos salı günü yazdığı- mız ABD ısteğinin Baker'la birlik- te teşrıf ettıği ciddı bir olasılık ola- rak dün Dışişleri koridorlarında tartışılmaya, söylenmeye başlan- dı. Bize konuşan kaynaklar ABD'nin "Irak'a karşı 'müşterek askeri güç' kurulması" isteğini aktarmışlardı. Anlatılanlar 1950 Kore Savaşı'na benzer bir ortak askeri gücü anımsatıyordu. Ko- re savaşlarına Türkiye bir tugay- la katılmıştı. Benzeri düzenleme- ye bugün 'çokuluslu askeri güç' adı verilmişti. Bush, son açıkla- masında "Suudi Arabistan'ı Irak tehdidinden korumak için 'çoku- luslu bir gücün' parçası olarak ABD askertehnin bu ülkeye gön- derileceğini" söylüyordu. Ankara, 'çokuluslu güç' olası- lığı giderek güçlenince bir iki noktada eğilim göstermeye baş- ladı. Şayet bu eğilimler Çanka- ya'dan esiyor ya da destekleni- yorsa Türkiye, NATO'nun Irak ve Körfez olayına kendi adını vere- rek girmesini istemiyordu. Fakat 'çokuluslu' adı altında bir çeşit BM savaş gücü adıyla düzenle- meiere gidilmesine 'esnek' bakı- yordu. Bu arada NATO Bakanlar Kon- seyi, cuma günü Brüksel'de top- lanacak. Çokuluslu gücün ağır- lıklı bölümünû ABD'nin üstlene- ceği inancı her ülkede olduğu gi- bi Ankara'da da egemen. Ne var ki ABD, öteden beri göz diktiğı, Türk hükümetlerini "ikna ede- mediği" bir konuda şimdi yeri ve zamanı geidıği için belki de ağır- lığını koyacak. İncirlik ve Diyarbakır üslerini ABD'nin şu veya bu nedenle kul- lanmasına bugüne kadar izin ve- rilmedi. ABD ile ikili askeri anlaş- mada, "ancak Türk hükümetinin izniyle alanların kullanımlara açılabileceği" yer aldı. NATO, Körfez olayını NATO ala- nı dışında görmüyor. Türkiye'nin aynı kanıya varması durumunda körfez, NATO'nun yakın ilgi ala- nına girecek, Irak'ın Kuveyt'i iş- gali, gelecektekı emelleri dikka- te alınarak çokuluslu güce İncir- lik ve Diyarbakır alanları açıla- caktı. Bir bilgiye göre Baker, NA- TO'dan boyle bir kararın çıkma- sı, Türkiye'deki üslerin en azın- dan lojistik açıdan kullanılması için Ankara nezdinde uğraş ver- meye hazırlanıyordu. Tabii Amerikan kuvvetlerine çokuluslu güç adı altında Türki- ye artık "her türlü olanağı" sağ- layacaktı. ABD planının bu nok- taya gelip gelmeyeceği Baker'ın bugün yapacağı görüşmelerde ortaya çıkacaktı. NATO adı kulla- nılmadan çokuluslu askeri güç fikrine Ankara gerçekten sıcak bakıyorsa, anlaşmalardan dogan BAŞKENTTEN AHMET TAN Son Komutan ANKARA — Savaş rüzgânnın tozu dumanı arasın- da Türkiye'nin ulasal onur kalesine girecek bir gol son anda önlendi. Arnerikan Dışişleri Bakanı Baker'ın, Ali Bozer'i özel ucagına alıp Brüksel'deki NATO toplantısına götürme- sinden son anda vazgeçildi. Böylece fazla yüz ağartıcı olmayan bir tablo orta- dan kalktı. Türkiye herhalde kendi Dışişleri Bakaru'nı NATO Ba- kanlar Konseyi'ne gönderecek bir uçak bulacak. ABD Dışişleri Bakanı'nın bu sabah Ankara'da ya- pacağı lemaslarda " temcl bedef Cumhurbaşkam Özal. Cumhurbaşkam özal anayasadaki savaş hali kural- lannı uygulamaya koydu"Başkomutaniık'' sıfatına göre ilk ve son sözu söylemeye başladı. özal Büyük Millet Meclisi'ni, hükümeti, Dışişleri Ba- kanlığı kadrolarını, hatta Genelkurmay Başkanlığı'm devre dışı bırakmış durumda. öyle ki, pratikte ANAP grubu demek olan TBMM'yi görüntüyü kurtarmak için bile olsa, Irak krizi bir haf- tayı doldurduğu halde toplama gereği hissetmedi. Mu- halefet zar zor bir araya getirdiği imzalarla pazar gü- nü Meclis'i açacak. Ama üssü alan o zamana kadar belki de Bağdat'ı geçmiş olacak. Ankara'da Dışişleri, Savunma ve yüksek bürokrasi Irak ambargosumın apar topar uygulamaya konulma- sından şaşkına dönmüş durumda. Bir yetkilinin söy- ledikleri aynen şöyle : "Bu ambargo karan hiikümette görüşiilmedi. G6- nişülen Guvenlik Konseyi'nin karanna prensip olarak uyulup u>ulmavacagi)dı. Buna 'evel' denildi. Ama ka- rann naMİ uygulanacağı, hangi alanlan kapsayacagı ke- sinlikle hükumette gönışıilmedi. Bu konuda bakanla- nn goruşleri ahnmadı." Söz konusu yetkilinin söylediklerini, hükümet söz- cüsu Yazar'ın Bakanlar Kurulu'ndan sonraki açıklarnası da doğruluyor. Ama ne boru hattının kapatılması, ne Irak-Kuveyt mal varlığuun dondurulması konusunda hükumette alınmış bir karar var. Hatta BM Guvenlik Konseyi'nin karannda Irak ve Kuveyt'in mal varuklannın dondurulması yönünde açık bir hükum de yer almıyor. Dışişleri Bakanlığı şaşkınlığını hâlâ üzerinden ata- mamış durumda. Çünkü Dışişleri Bakanı Ali Bozer de öteki bakanlar gibi ambargonun uyguıamaya konul- duğunu (yani boru hatnmn kapatılması, sınırlann mal gjriş ve çıkışına kapatılması) gazetecilerden öğrendi. Bu konuda asıl ıbret verici dunım, Dışişleri Bakanhğı'nın Guvenlik Konseyi karannın belirli bir cerçevede uygu- lanması için bir genelge hazırlığı başlatmış olması ve bu genelgede de bakanlıklararası bir özel komite oluş- turulması önerisi idi. Bu genelge üzerinde çalışılırken özal doğrudan bir talimatla paldır küldur ambargo- yu en genış biçimde uygulamaya koydurdu. Dün Mer- kez Bankası'ndan Hazine ve Dış Ticarete, Maliye ve Gümrük Bakanlığı'ndan Eximbank'a kadar lüm yük- sek burokrası şaşkınlık ıçindeydi. Türkiye dış ticare- tinde çok büyuk yeri olan Irak'a bu yıldınm talimatı- nı nasıl uygulanacağını bilemez duruma düşmüşlerdi. Böylesıne ateşli ve gerüımli uluslararası bir krizde bile kimi bakanların seçmene selam uğruna laf olsun- sütunlar dolsun makamında demeçler vermesi de ayrı bir konu. Adalet Bakanı Sungurlu'nun dün gazeteci- lere yaptığı açıklama bunlardan biri. Sungurlu diyor kit'Dunya degişiyor, Türkiye bu degişiiDde yerini alma- lıdır. Obylann dışında kalan ulke kaybeder. Saddam'ın akıbeti iyi almayacak." Adalet Bakanı adeta Ankara Cezaevı'nden kaçan bir hukümlu hakkında konuşur gi- bi. Adalet Bakanı Saddam'ın akıbetini iyi görmüyor olabilir. Ama Türkiye'nin olaylann dışında kalmama- sı yolundaki öğüdü neye göre veriyor? Amerikan Dışişleri Bakanı'nın Bozer'i almak üzere Türkiye'ye gelmesi, ABD'nin Ankara üzerindeki plan- lan bakımından çok önem taşıyor. Savunma çe\ neleri Baker'ın Özal'dan bizzat usler ko- nusunda söz almak için uğraşacağını belirtiyorlar. Ancak Cumhurbaşkam dün Türkiye dışındaki ga- zete ve televizyonlara yaptığı açıklamalarda, üslerin NATO üssü olduğunu, bu konuda NATO'da bir karar alınırsa buna uyulabileceğini ima etti. Genelkurmay Başkanı dün gece yansına doğru BM ile çokuluslu ortak harekât konusunun üzerinde dü- şünüldüğünu belirtti. Ama Tonımtay'dan birkaç saat önce özal Amerikan tdevizyonlanna yaptığı açıklama- da BM ile ortak harekâta "evet" demişti. Bozer'in Baker'ın uçagıoa binnıekten son anda vaz- geçmesi ulusal onur bakımından sevindirici. Ama bunlar ayrıntı. Şu anda ameliyat masasına yatınlan Türkıye'nin ulu- sal onurundan çok dupeduz ulusal varlığı. Tarihteki son Türk devletinin yazgısı "başkomutan" Özal'ın ellerinde. pürüzleri ABD kısa yoldan çöze- bilirdi. Bir başka nokta daha konuşu- luyordu: Çokuluslu güc, ABD'ye göre "Suudi Arabistan'ı Irak teh- didinden korumak" için kurulu- yordu. Dûn Demirel'e sorduk: "Böyle bir ginşime karşı çıkarım. Suudi Arabistan'ı biz korumakla görevli değiliz" dedi. Baykal da ABD'nin NATO marifetiyle Tür- kiye'nin çokuluslu askeri güce katılmasına çalıştjğını soylüyor, kuşkusuz sadece Suudileri sa- vunmak ya da korumak amacıy- la Türkiye'nin askerle katılımına destek vermiyordu. Daha geniş anlamının ötesin- de çokuluslu gücün Irak'a karşı kullanılacağı olasılığından söz edilirken Demirel, "ikinci bir Ko- re faciasına gerek yok" diyordu. Biz Kore'de komünizme karşı uluslararası dayanışma gerekçe- siyle, ama NATO'ya girebilmek için savaştık. Fırsatı yakaladığını sanan TO, AT'ye girebilmek için çokuluslu güç ve daha öte giri- şimlerde yer alabilir mi? Dünkû sorulardan biri buydu. İnönü, Viyana'da verdiği de- meçte BM yaptırımlarını onaylı- yor, "kararları uygularken Türki- ye'nin 'tarafsızlık' konumunu koruması" koşulunu getiriyor. Demirel ve İnönü, ekonomik ka- rarları onaylarken Türkiye'nin bölgede "tarafsız" kalmastnı, da- ha önemlısı sılahlı bir çatışmanın içtne girerek Araplararası dûnya- da taraf olmamasını istiyor. İki muhalefet birleşiyor. SHP ve DYP ortak bir önergey- le Meclis'i toplantıya çağırdı. Meclis Başkanı Erdem, Dışişleri Bakanı'nın burada olmayacağını dikkate alarak olağanüstü toplan- tıyı cuma yerine pazar gününe aldı. Erdem, TRT'ye naklen yayın başvurusu yaptı. TRT yönetimi düşünüyormuş! Neyi? Program- lann aksamamasını! Türkiye'nin savaşa girip girmeyeceğini, bu- güne kadar olan bitenleri haik bilmiyor. Öğrenmesine olanak verecek araç TFIT yayını. Devlet organı TRT, bugün yap- maz da acaba hangı gün naklen yayına hemen yan tutar? Bu na- sıl bir ulusal kurum? Naklen ya- yın TÖ'nün hiç işine gelmez. Gerçeklerin, söylediği kadarıyla bilinmesini ister. Bu kez durum böyle değil. Bütün ulusu ilgilen- diren günler yaşanryor. TRT, nak : len yayına zorunlu. Sonunda TRT kurumu "ulusal zorunluluğu" algılıyor. Pazar günkü önemli toplantıyı hem TV'den hem de radyodan naklen yayınlayacak. Hükümeti, parlamentoyu dış- lamasını alkışfayan yazariara da rasttanıyor. Demokratik bir ülkenin yazgı- sı kişinin iki dudağı arasına sıkış- mış. Ne günler? GOZLEM İCİNDEKİ MEDYA ŞIMDI AFIŞLER DAHA GÜZEL GÖRÜNECEK Ktemmen statt Kteckern und Kteben İCiNOEKi MEDYA İSTE HffOtTM BGBBGBB İCİNOEKİ MEDYA DLLLLLL UGURMUMCU (Baştarafı 1. Sayfada) Bu konularda "yetki" TBMM'dedir. Temel kural budur. Bu yüzden, Irak'ın Kuveyt'e saldınsın- dan hemen sonra TBMM'nin toplanması gerekmekteydi. Çünkü her an savaş çıkabılırdi. Anayasa, TBMM dinlencedeyken ya da çalışmalanna ara verdiği günlerde "anibir silahlı saldırıya uğraması" koşulun- da cumhurbaşkanının da Türk Silahlı Kuvvetlerı'nin kulla- nılmasına tek başına karar vermesini öngörüyor. Bu koşullarda, sözgelişi örneğin bugün, ülkemiz bir Irak saldınsı karşısında kalsa, Cumhurbaşkam özal, tek başı- na savaş kararı alabilecektir. Bu, ülke yazgısının "tek adama" bağlanması değil de ne- dir? Hiç kuşkusuz böyledir. Dinlencede olan TBMM, Başkan Kaya Erdem tarafından daha önce toplantıya çağrılabilirdı. Erdem, bu yetkisini kut- lanmadı. Bir savaş olasılığında TBMM Başkanı Meclisi toplamayı gerekli görmemişse, artık bu konuda söylenecek söz tükerv miş demektir. TBMM'yi Cumhurbaşkanı'nın kendisi ve Bakanlar Kuru- lu da toplantıya çağırabilirdi. Savaş tehlikesinin kapımıza dayandığı günlerde Cumhur- başkam da Başbakan da Meclis Başkanı da kendılerinin anayasal dayanağı olan TBMM'yi toplamayı gerekli görme- mişlerdir. TBMM, SHP ve DYP'nin basvuruları sonucunda pazar günü toplanıyor. Pazar gününden önce bir savaş çıksa Türk Silahlı Kuvvetleri, Cumhurbaşkam Özal'ın emri ile savaşa girecektir. Savaş çıkmayabilir. Özal da tek başına savaş ilamna ka- rar verme yetkisini kullanmayabilir. Böyle olması, TBMM'nin toplantıya çağrılmamasını bağışlatabilir mi? Bunlar demokrası sınavlarıdır. Egemenlik kayıtsız koşulsuz TBMM'nin midir? Oyleyse bu gibi yaşamsal konularda TBMM her türlü tartışmanın ve kararın da odak noktası olmalıdır. Bir cumhurbaşkam, bir Meclis başkanı ve bir başbakan bu gibi koşullarda bile TBMM'yi toplamayı gerekli görmüyorlarsa rejim değişmiş demektir. Denir ki: — Cumhurbaşkam, Silahlı Kuvvetief'm başkomutanıdtr. B- bette tek başına karar verir... Olmaz! Niçin olmaz? Cumhurbaşkam, Başkomutanlığı "TBMM adına temsJI eder"... Bu "temsilyeÖc;s/"TBMM'yeduyulansaygıdan kay- naklanır. TBMM "manevi şahsiyeti" diye bir kavram varsa bu kav- ram basın davaları için değil, Meclis'in egemenfik vesay- gınlığının, bu egemenlik ve saygınlıkla birlikte etkinliğinin anayasal ve siyasal anlamını vurgulamak için kullanılmalt- dır. Cumhurbaşkanının başkomutanlığı, stvil otoritenin Silahlı Kuvvetler'in üzerinde olduğunu gosteren bir simgedir. Millet Meclisi Başkanı, savaş tehlikesinin kapılarımızı çal- dığı saatlerde bile Meclis'i toplamaz; Cumhurbaşkam de- seniz, o bu gibi toplantıları hiç gerekli görmez! 1920 yılında Ankara'da Mustafa Kemal Paşa, gazetemi- zın kurucusu Yunus Nadi'ye "Önce Meclis Nadi Bey, önce Meclis" der. Ve ordudan önce Meclis'in kurulmasım ister. Çünkü ordu, Meclis adına savaşacaktır. 1920'lerin insanlan 1990'ların insanlarından çok daha de- mokrattırlar ve çok daha sivil toplumcu! Evet, önce Meclis beyler. Önce Meclis, Meclis... KALBİNİZİ KORUYUNUZ TÜRK KALP VAKFI Muayene.Teşhis, Tedavl, Kontrol Laboratuvar, Röntgen 175 12 44/45—148 58 66 YENİ. CACDAS. PRATİK. EKONOMİK INBOARD özel imal edilmiş eloksallı alüminyum ve PVC'den mamül YENİ, ÇAĞDAŞ, PRATİK ve EKONOMİK bir afış rekjlam panosudur. INBOARD ilk defa Tûrkiye'ye REPTUR tarafından Almanya'dan getirilmişür. INBOARD eslelik görümüne ilaveten içine konulan reklam yada tanıtım medyanızı özel bir yalıtım maddesi ile transparanlaşünr. Reklamınızı hem parlak gösterir hem de dış etkenlere karşı sûresiz korur. Montaj ve değişimi çok praliktir. Dilediğiniz renk ve ebatta çerçeveler olup isterseniz ışıkh, isterseniz ışıksız kullanılır. AFİŞLERİNİZİ SOKACA ATMAYIN INBOARDA TAKIN, YÜZÜ CÜLSÜN... Türkiye genelinde baylleri olan firmalar için... Reklam afişlerlnizi gönderdiniz, tanıtım yerine asılabiliyor mu, yoksa atılıyor mu? Oysa siz İNBOARD'a takıp yoliarsanız amaca ulaşmış olursunuz. iNBOARD'ı bir kere alın, bin kere kullanılsın. Fiyatlar son derece ekonomik olup, siparişler kısa zamanda teslfm edilir. Daha geniş bilgi için bizimle temas kurun. R € R T U R AÇIK HAVA REKLAM HİZMETLERİ A.Ş. Halaskargazl C3d. 336/1 ŞtŞlİ Tel: 146 25 23 -146 66 84 131 11 69-70 FaX: 130 57 98
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle