Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
9 AĞUSTOS 1990 + HABERLERÎN DEVAM CUMHURtYET/17
O L A Y L A R T T V CUNEYT ARCAYUREK yaz.yor
GERÇEK
(Baştarafı 1. Sayfada)
kın olasılık Irak'a karşı bir NA-
TO savaşının gündeme getiril-
mesidir.
Ancak bu konuda da birçok
soru işareti vardır. Bir süreden
beri NATO ve Varşova paktla-
nnınfıilen islevlerinin kalmadığı
en yetkili ağızlardan işitiliyordu.
Bilindiği gibi NATO "Kuzey At-
lantik Antlaşması Örgütü"nün
kısaltılmış adıdır; Basra Körfe-
zi, örgütün sorumluluk alanı dı-
şında kalıyor. NATO'nun ant-
laşma metni dikkatle okundu-
ğunda Kuveyt'in işgaliyle ilişki-
ti hiçbir madde bulunamaz.
Eğer Irak'ın Kuveyt'i işgaline
karşı NATO antlaşması metnin-
de bir müdahale gerekçesi bulu-
nabilirse, bu gerekçenin, ABD'-
nin Panama'yı işgalinde neden
işletilmediği sorusu ortaya çıkar.
Gerçi dünyamızda biiyük dev-
letlerin bilek gücü geçerlidir;
ama NATO gibi uygar dünyamn
Orgütü olmakla Ovûnen bir ku-
ruluşun antlaşma metni herke-
si güldürecek biçimde yorumla-
namaz.
ABD ile SSCB arasındakiya-
kınlaşma ve silahsızlanma, Ber-
lin Duvarı'mnyıkılması, ikiAI-
manya'nın birleşmesi, bloklann
erimesinden sonra işlevi bir so-
ru işaretine donüşen NATO'ya
Basra Körfezi'nde yeni ve ek gö-
revler aramanm da bir sınırı ol-
malı.
Birleşmiş Milletler kapsamın-
da Irak'a karp ortak uluslararası
güç oluşturmamn da sonuçta sa-
vaşa yönelik olduğu biliniyor.
Türkiye'de bu konuların Biiyük
Millet Meclisi'nde tartışılması ve
bağlanması gerekmektedir. Bir
yandan Türkiye'nin çevresinde
savaş rüzgârları eserken, öte
yandan ülkenin yazgısının, ana-
yasaya göre sorumsuz ve yetki-
siz Cumhurbaşkam Özal'ın iki
dudağı arasında bulunması ür-
kütücü bir durumdur.
Kimı çevreler anayasa dışı da
olsa özal'ın buyurganlığında
şimdiye değin bir yanlış yapıl-
madığını söylüyorlar; ama yasa-
lann çiğnenmesi, devletin temel
düzeninin bozulması, kişiselyö-
netimin yeğlenmesi başlı başına
bir kötulüktür; bir de bunun üs-
tüne tüy dıkecek sınır ötesi se-
ru'vene surüklenmeyi mi bekli-
yoruz?
En başta ABD olmak üzere
Batı, Ortadoğu'dapetrol çıkar-
larının korunması üzerine
Türkiye'den Basra Körfezi'ne
yönelik hizmet bekliyor. Sayın
özal, ülkede ''başkanbaba" sis-
temini oturtmak için Washing-
ton'uh 'desteğini arıyorsa, bu
yolda Başkan Bush'a her türlü
ödünü vermeye razı mıdır?
Türkiye'nin ulusal çıkarlan ile
Sayın Özal'ın iç politikaya dö-
nük kişisel amaçlart arasındaki
örgünun düğUmleştiği alanda
nasıl bir hesap yapılacağını kim-
se bilemez. Ya da Sayın özal, iyi
niyetine karşın yaptığı veyapa-
cağı hesabın doğruluğunu kim-
seye anlatamaz. Devlet yöneti-
minde kişinin iktidar hesabıyla
dış destekler arasındaki bağın-
tıyı ve bağlantıları yok etmek
için anayasal düzen kurulmuş-
tur.
Anayasal düzene Sayın özal'-
ın da saygı duyması ve Cumhur-
başkam sıfatıyla yasalara uyma-
sı, kendi çıkan için de kaçınıl-
maz bir gerektir.
• • •
11 Türk
mühendisten
haber yok
Haber Merkezi — Kuveyt'teki
Sabia Termik Santralı'nda görevli
Tiirk mühendislerinden hiçbir ha-
ber alınamazken, Irak ve Kuveyt1
-
te çaüşan 30'a yakın Türk işçisi
dün Habur'dan Türkiye'ye giriş
yaptı. tşgalin ardından Irak'ın
Kuveyt'ten Bağdat'a gönderdiği
yabancılann ulkeden aynlmaları
konusunda da dun çelişkiü haber-
4er alındı.
Irak ile Kuveyt arasındaki ta-
tafsız bölgede yer alan şantiyeden
alınarak Basra bölgesme götürül-
dükteri belirtilen 11 Turk mühen-
-disinin durumu hakkında Dışişleri
yetkilileri, kendilerine kesin bir
•bilgi ulaşmadığını belirtiyorlar.
BLRS4 HİPODROML"VDAN
HkKH DU.IHM.U
TAHMEVLER
1. KOŞU: F: Balkız (2), P: Dıcalı
(4), S: Asra (1).
2. KOŞU: F: Zaferyüdızı (2), P:
Efsane (5), P: Dilay (3), S: Ercan-
bey(8).
3. KOŞU: F: Nurcan (1), P: Yü-
dınm (2), P: Gülnar (3), S: Ço-
-bankızı (6).
4. KOŞU: F: Arslankız (9), P: Su
(6), P: Serap (7), S: Muradiye (1)
5. KOŞU: F: Elif 4 (6), P: Altul-
şah (I), P: Kuruşbey (8), S: Uğur
56 (5).
6. KOŞU: F: Denizhan (10), P:
Pardon (8), P: Atom (2), P: Pren-
sigör (5), S: Bahir (6).
7. KOŞU: F: Şenay (11), Hanım-
kız (9), P: Baba (1), S: Üçürnüz
(2).
1• • ~ "
19
11
İ
i
7
1
I
ANKARA — Iş işten geçtikten,
TÛ uluslararası platformlarda
Türkiye'de yadsınan konumuna
renk katan eytemlerde bulunduk-
tan sonra dün anayasa gereği
asıl sorumlu olan bir hükümetin
varlığını kanıtlayacak toplantılar
başladı.
Direksiyonu elinde tutan TÖ,
Başbakan, baş genel sekreter,
bakanları sekreter gibi kullanma-
yı sürdürüyor. Akbulut, Dışişleri,
Milli Savunma Bakanı ve Genel-
kurmay Başkanı'yta dün toplanı-
yor, bu arada öteki devlet daire-
lerinde ekonomik yaptınmlaria İU
gili çalışmalar sürüyordu.
Bu toplantılardaki değertendir-
me veya karariar, eninde sonun-
da TÛ'nün önüne gidecekti. Za-
ten TÖ, son toplantılarda nelerin
ele alınmasını istediğini buyuru-
yor, önümüzdeki günlere sarkan
yeni yaptırımlarda Türkiye'nin si-
yasal ve ekonomik olanakları ne-
dir, bunların saptanmasını istiyor-
du. Son sözü yine kendisi söyle-
yecekti.
Çankaya'da BM'nin ekonomik
yaptınmlanna uymayı kararlaştı-
ran Bakanlar Kurulu toplanma-
dan saatler önce TÖ, Amerikan
TV kameralarına kararı açıklıyor.
Hükümet, yaptırımların ilgili daı-
relerde incelenerek sonuçlann
açıklanacağını ilan ederken
Mehmet Keçeciler, öteki bakan-
ların haberi olmadan, tepeden
buyrukla ikinci boru hattının ka-
pandığını duyuruyor. Bu koşullar-
da hükümetin sorumluluk çerçe-
vesinde ûzerine düşen görevi
yaptığını soylemenin gereği kal-
mıyor.
Batı yayın organlarıyla yetkili-
leri doymak bilmiyordu doğrusu!
Bir yandan TÛ'nün Batı'yı sotla-
yarak ekonomik yaptırımlara gi-
rişmesini alkışlıyorlar, öte yandan
Brüksel'deki diplomatik kaynak-
larla sözlü yazılı iletişim organla-
n, "Türkiye'nin Batı baskısıyla bi-
linen kararları aldığını" yayıyor.
Bu arada BM kararlarına uy-
manın Türkiye'ye faturası giderek
biçimleniyor. TO, yuvarlak hesap
konuşmuş, Amerikan TV'lerine
"iki milyar dolardan" söz etmış-
ti. Irak'tan alınan akaryakıtta 15
milyon ton açık vardı. Başka kay-
naklardan sağlanacak olan bu
mıktar akaryakıta Türkiye -resmi
açıklamaya göre- 500 milyon, fi-
yatların dalgalanmasını dikkate
alarak hesaplayanlara göre 650
milyon dolar ödeyecekti. Türkiye
üzerinden Körfez'e nakliyat, 250
milyon dolara mal olacaktı. Irak-
tan her yıl alınan 350 milyon bo-
ru hattı kirası gelecek yıl gelme-
yecekti. Müteahhitlerimizin ola-
sı kayıplan henûz kâğtda geçme-
mişti.
Çokuluslu askeri
güce girmek?
Türkiye'nin ekonomik kayıpla-
rını Batı'nın karşılayacağına de-
ğinen hemen hiçbir bilgi yoktu.
Türkiye olayı, öncekı günden
başlayarak dün, yeni ve başka bir
aşamaya kaymıştı. Amerikan Dı-
şişleri Bakanı James Baker bu-
gün Türkiye'ye geliyor. "Çanta-
sında bir öneri paketiyle" TÖ ve
kâğıt üzerınde varlığını sûrdüren
hükümetle görüşmeler yapaca-
ğı bildirilıyor.
Amerıka'daki büyüketçiliğimiz-
den Baker dosyasının neler içer-
diğini gosteren somut bilgiler
alınmadığını Dışişleri Bakanltğı-
mızın çok üst düzey yetkililerin-
den oğreniyorduk. Ancak "bazı
tahminlerimiz" vardı. Öncel var-
sayım Baker'ın son gelişmeler
üzerinde Ankara'ya bilgi vermek
için geldiğiydi. Ta Vvashingtor^
dan, sıcak günler yaşanırken sa-
dece bilgi vermek amacıyla Ba-
ker'ın bu ziyareti planlamasına
havadaki kargalar bile gülüyor-
du.
Ne var ki geçen pazartesi ki-
mi inanılır kaynaklardan öğrene-
rek 7 ağustos salı günü yazdığı-
mız ABD ısteğinin Baker'la birlik-
te teşrıf ettıği ciddı bir olasılık ola-
rak dün Dışişleri koridorlarında
tartışılmaya, söylenmeye başlan-
dı. Bize konuşan kaynaklar
ABD'nin "Irak'a karşı 'müşterek
askeri güç' kurulması" isteğini
aktarmışlardı. Anlatılanlar 1950
Kore Savaşı'na benzer bir ortak
askeri gücü anımsatıyordu. Ko-
re savaşlarına Türkiye bir tugay-
la katılmıştı. Benzeri düzenleme-
ye bugün 'çokuluslu askeri güç'
adı verilmişti. Bush, son açıkla-
masında "Suudi Arabistan'ı Irak
tehdidinden korumak için 'çoku-
luslu bir gücün' parçası olarak
ABD askertehnin bu ülkeye gön-
derileceğini" söylüyordu.
Ankara, 'çokuluslu güç' olası-
lığı giderek güçlenince bir iki
noktada eğilim göstermeye baş-
ladı. Şayet bu eğilimler Çanka-
ya'dan esiyor ya da destekleni-
yorsa Türkiye, NATO'nun Irak ve
Körfez olayına kendi adını vere-
rek girmesini istemiyordu. Fakat
'çokuluslu' adı altında bir çeşit
BM savaş gücü adıyla düzenle-
meiere gidilmesine 'esnek' bakı-
yordu.
Bu arada NATO Bakanlar Kon-
seyi, cuma günü Brüksel'de top-
lanacak. Çokuluslu gücün ağır-
lıklı bölümünû ABD'nin üstlene-
ceği inancı her ülkede olduğu gi-
bi Ankara'da da egemen. Ne var
ki ABD, öteden beri göz diktiğı,
Türk hükümetlerini "ikna ede-
mediği" bir konuda şimdi yeri ve
zamanı geidıği için belki de ağır-
lığını koyacak.
İncirlik ve Diyarbakır üslerini
ABD'nin şu veya bu nedenle kul-
lanmasına bugüne kadar izin ve-
rilmedi. ABD ile ikili askeri anlaş-
mada, "ancak Türk hükümetinin
izniyle alanların kullanımlara
açılabileceği" yer aldı.
NATO, Körfez olayını NATO ala-
nı dışında görmüyor. Türkiye'nin
aynı kanıya varması durumunda
körfez, NATO'nun yakın ilgi ala-
nına girecek, Irak'ın Kuveyt'i iş-
gali, gelecektekı emelleri dikka-
te alınarak çokuluslu güce İncir-
lik ve Diyarbakır alanları açıla-
caktı. Bir bilgiye göre Baker, NA-
TO'dan boyle bir kararın çıkma-
sı, Türkiye'deki üslerin en azın-
dan lojistik açıdan kullanılması
için Ankara nezdinde uğraş ver-
meye hazırlanıyordu.
Tabii Amerikan kuvvetlerine
çokuluslu güç adı altında Türki-
ye artık "her türlü olanağı" sağ-
layacaktı. ABD planının bu nok-
taya gelip gelmeyeceği Baker'ın
bugün yapacağı görüşmelerde
ortaya çıkacaktı. NATO adı kulla-
nılmadan çokuluslu askeri güç
fikrine Ankara gerçekten sıcak
bakıyorsa, anlaşmalardan dogan
BAŞKENTTEN AHMET TAN
Son Komutan
ANKARA — Savaş rüzgânnın tozu dumanı arasın-
da Türkiye'nin ulasal onur kalesine girecek bir gol son
anda önlendi.
Arnerikan Dışişleri Bakanı Baker'ın, Ali Bozer'i özel
ucagına alıp Brüksel'deki NATO toplantısına götürme-
sinden son anda vazgeçildi.
Böylece fazla yüz ağartıcı olmayan bir tablo orta-
dan kalktı.
Türkiye herhalde kendi Dışişleri Bakaru'nı NATO Ba-
kanlar Konseyi'ne gönderecek bir uçak bulacak.
ABD Dışişleri Bakanı'nın bu sabah Ankara'da ya-
pacağı lemaslarda " temcl bedef Cumhurbaşkam
Özal.
Cumhurbaşkam özal anayasadaki savaş hali kural-
lannı uygulamaya koydu"Başkomutaniık'' sıfatına göre
ilk ve son sözu söylemeye başladı.
özal Büyük Millet Meclisi'ni, hükümeti, Dışişleri Ba-
kanlığı kadrolarını, hatta Genelkurmay Başkanlığı'm
devre dışı bırakmış durumda.
öyle ki, pratikte ANAP grubu demek olan TBMM'yi
görüntüyü kurtarmak için bile olsa, Irak krizi bir haf-
tayı doldurduğu halde toplama gereği hissetmedi. Mu-
halefet zar zor bir araya getirdiği imzalarla pazar gü-
nü Meclis'i açacak. Ama üssü alan o zamana kadar
belki de Bağdat'ı geçmiş olacak.
Ankara'da Dışişleri, Savunma ve yüksek bürokrasi
Irak ambargosumın apar topar uygulamaya konulma-
sından şaşkına dönmüş durumda. Bir yetkilinin söy-
ledikleri aynen şöyle :
"Bu ambargo karan hiikümette görüşiilmedi. G6-
nişülen Guvenlik Konseyi'nin karanna prensip olarak
uyulup u>ulmavacagi)dı. Buna 'evel' denildi. Ama ka-
rann naMİ uygulanacağı, hangi alanlan kapsayacagı ke-
sinlikle hükumette gönışıilmedi. Bu konuda bakanla-
nn goruşleri ahnmadı."
Söz konusu yetkilinin söylediklerini, hükümet söz-
cüsu Yazar'ın Bakanlar Kurulu'ndan sonraki açıklarnası
da doğruluyor. Ama ne boru hattının kapatılması, ne
Irak-Kuveyt mal varlığuun dondurulması konusunda
hükumette alınmış bir karar var.
Hatta BM Guvenlik Konseyi'nin karannda Irak ve
Kuveyt'in mal varuklannın dondurulması yönünde açık
bir hükum de yer almıyor.
Dışişleri Bakanlığı şaşkınlığını hâlâ üzerinden ata-
mamış durumda. Çünkü Dışişleri Bakanı Ali Bozer de
öteki bakanlar gibi ambargonun uyguıamaya konul-
duğunu (yani boru hatnmn kapatılması, sınırlann mal
gjriş ve çıkışına kapatılması) gazetecilerden öğrendi. Bu
konuda asıl ıbret verici dunım, Dışişleri Bakanhğı'nın
Guvenlik Konseyi karannın belirli bir cerçevede uygu-
lanması için bir genelge hazırlığı başlatmış olması ve
bu genelgede de bakanlıklararası bir özel komite oluş-
turulması önerisi idi. Bu genelge üzerinde çalışılırken
özal doğrudan bir talimatla paldır küldur ambargo-
yu en genış biçimde uygulamaya koydurdu. Dün Mer-
kez Bankası'ndan Hazine ve Dış Ticarete, Maliye ve
Gümrük Bakanlığı'ndan Eximbank'a kadar lüm yük-
sek burokrası şaşkınlık ıçindeydi. Türkiye dış ticare-
tinde çok büyuk yeri olan Irak'a bu yıldınm talimatı-
nı nasıl uygulanacağını bilemez duruma düşmüşlerdi.
Böylesıne ateşli ve gerüımli uluslararası bir krizde bile
kimi bakanların seçmene selam uğruna laf olsun-
sütunlar dolsun makamında demeçler vermesi de ayrı
bir konu. Adalet Bakanı Sungurlu'nun dün gazeteci-
lere yaptığı açıklama bunlardan biri. Sungurlu diyor
kit'Dunya degişiyor, Türkiye bu degişiiDde yerini alma-
lıdır. Obylann dışında kalan ulke kaybeder. Saddam'ın
akıbeti iyi almayacak." Adalet Bakanı adeta Ankara
Cezaevı'nden kaçan bir hukümlu hakkında konuşur gi-
bi. Adalet Bakanı Saddam'ın akıbetini iyi görmüyor
olabilir. Ama Türkiye'nin olaylann dışında kalmama-
sı yolundaki öğüdü neye göre veriyor?
Amerikan Dışişleri Bakanı'nın Bozer'i almak üzere
Türkiye'ye gelmesi, ABD'nin Ankara üzerindeki plan-
lan bakımından çok önem taşıyor.
Savunma çe\ neleri Baker'ın Özal'dan bizzat usler ko-
nusunda söz almak için uğraşacağını belirtiyorlar.
Ancak Cumhurbaşkam dün Türkiye dışındaki ga-
zete ve televizyonlara yaptığı açıklamalarda, üslerin
NATO üssü olduğunu, bu konuda NATO'da bir karar
alınırsa buna uyulabileceğini ima etti.
Genelkurmay Başkanı dün gece yansına doğru BM
ile çokuluslu ortak harekât konusunun üzerinde dü-
şünüldüğünu belirtti. Ama Tonımtay'dan birkaç saat
önce özal Amerikan tdevizyonlanna yaptığı açıklama-
da BM ile ortak harekâta "evet" demişti.
Bozer'in Baker'ın uçagıoa binnıekten son anda vaz-
geçmesi ulusal onur bakımından sevindirici.
Ama bunlar ayrıntı.
Şu anda ameliyat masasına yatınlan Türkıye'nin ulu-
sal onurundan çok dupeduz ulusal varlığı.
Tarihteki son Türk devletinin yazgısı "başkomutan"
Özal'ın ellerinde.
pürüzleri ABD kısa yoldan çöze-
bilirdi.
Bir başka nokta daha konuşu-
luyordu: Çokuluslu güc, ABD'ye
göre "Suudi Arabistan'ı Irak teh-
didinden korumak" için kurulu-
yordu. Dûn Demirel'e sorduk:
"Böyle bir ginşime karşı çıkarım.
Suudi Arabistan'ı biz korumakla
görevli değiliz" dedi. Baykal da
ABD'nin NATO marifetiyle Tür-
kiye'nin çokuluslu askeri güce
katılmasına çalıştjğını soylüyor,
kuşkusuz sadece Suudileri sa-
vunmak ya da korumak amacıy-
la Türkiye'nin askerle katılımına
destek vermiyordu.
Daha geniş anlamının ötesin-
de çokuluslu gücün Irak'a karşı
kullanılacağı olasılığından söz
edilirken Demirel, "ikinci bir Ko-
re faciasına gerek yok" diyordu.
Biz Kore'de komünizme karşı
uluslararası dayanışma gerekçe-
siyle, ama NATO'ya girebilmek
için savaştık. Fırsatı yakaladığını
sanan TO, AT'ye girebilmek için
çokuluslu güç ve daha öte giri-
şimlerde yer alabilir mi? Dünkû
sorulardan biri buydu.
İnönü, Viyana'da verdiği de-
meçte BM yaptırımlarını onaylı-
yor, "kararları uygularken Türki-
ye'nin 'tarafsızlık' konumunu
koruması" koşulunu getiriyor.
Demirel ve İnönü, ekonomik ka-
rarları onaylarken Türkiye'nin
bölgede "tarafsız" kalmastnı, da-
ha önemlısı sılahlı bir çatışmanın
içtne girerek Araplararası dûnya-
da taraf olmamasını istiyor. İki
muhalefet birleşiyor.
SHP ve DYP ortak bir önergey-
le Meclis'i toplantıya çağırdı.
Meclis Başkanı Erdem, Dışişleri
Bakanı'nın burada olmayacağını
dikkate alarak olağanüstü toplan-
tıyı cuma yerine pazar gününe
aldı.
Erdem, TRT'ye naklen yayın
başvurusu yaptı. TRT yönetimi
düşünüyormuş! Neyi? Program-
lann aksamamasını! Türkiye'nin
savaşa girip girmeyeceğini, bu-
güne kadar olan bitenleri haik
bilmiyor. Öğrenmesine olanak
verecek araç TFIT yayını.
Devlet organı TRT, bugün yap-
maz da acaba hangı gün naklen
yayına hemen yan tutar? Bu na-
sıl bir ulusal kurum? Naklen ya-
yın TÖ'nün hiç işine gelmez.
Gerçeklerin, söylediği kadarıyla
bilinmesini ister. Bu kez durum
böyle değil. Bütün ulusu ilgilen-
diren günler yaşanryor. TRT, nak
:
len yayına zorunlu.
Sonunda TRT kurumu "ulusal
zorunluluğu" algılıyor. Pazar
günkü önemli toplantıyı hem
TV'den hem de radyodan naklen
yayınlayacak.
Hükümeti, parlamentoyu dış-
lamasını alkışfayan yazariara da
rasttanıyor.
Demokratik bir ülkenin yazgı-
sı kişinin iki dudağı arasına sıkış-
mış.
Ne günler?
GOZLEM
İCİNDEKİ
MEDYA
ŞIMDI AFIŞLER
DAHA GÜZEL
GÖRÜNECEK
Ktemmen
statt
Kteckern
und
Kteben
İCiNOEKi
MEDYA
İSTE
HffOtTM
BGBBGBB
İCİNOEKİ
MEDYA
DLLLLLL
UGURMUMCU
(Baştarafı 1. Sayfada)
Bu konularda "yetki" TBMM'dedir.
Temel kural budur. Bu yüzden, Irak'ın Kuveyt'e saldınsın-
dan hemen sonra TBMM'nin toplanması gerekmekteydi.
Çünkü her an savaş çıkabılırdi.
Anayasa, TBMM dinlencedeyken ya da çalışmalanna ara
verdiği günlerde "anibir silahlı saldırıya uğraması" koşulun-
da cumhurbaşkanının da Türk Silahlı Kuvvetlerı'nin kulla-
nılmasına tek başına karar vermesini öngörüyor.
Bu koşullarda, sözgelişi örneğin bugün, ülkemiz bir Irak
saldınsı karşısında kalsa, Cumhurbaşkam özal, tek başı-
na savaş kararı alabilecektir.
Bu, ülke yazgısının "tek adama" bağlanması değil de ne-
dir?
Hiç kuşkusuz böyledir.
Dinlencede olan TBMM, Başkan Kaya Erdem tarafından
daha önce toplantıya çağrılabilirdı. Erdem, bu yetkisini kut-
lanmadı.
Bir savaş olasılığında TBMM Başkanı Meclisi toplamayı
gerekli görmemişse, artık bu konuda söylenecek söz tükerv
miş demektir.
TBMM'yi Cumhurbaşkanı'nın kendisi ve Bakanlar Kuru-
lu da toplantıya çağırabilirdi.
Savaş tehlikesinin kapımıza dayandığı günlerde Cumhur-
başkam da Başbakan da Meclis Başkanı da kendılerinin
anayasal dayanağı olan TBMM'yi toplamayı gerekli görme-
mişlerdir.
TBMM, SHP ve DYP'nin basvuruları sonucunda pazar
günü toplanıyor. Pazar gününden önce bir savaş çıksa Türk
Silahlı Kuvvetleri, Cumhurbaşkam Özal'ın emri ile savaşa
girecektir.
Savaş çıkmayabilir. Özal da tek başına savaş ilamna ka-
rar verme yetkisini kullanmayabilir. Böyle olması, TBMM'nin
toplantıya çağrılmamasını bağışlatabilir mi?
Bunlar demokrası sınavlarıdır.
Egemenlik kayıtsız koşulsuz TBMM'nin midir? Oyleyse
bu gibi yaşamsal konularda TBMM her türlü tartışmanın ve
kararın da odak noktası olmalıdır. Bir cumhurbaşkam, bir
Meclis başkanı ve bir başbakan bu gibi koşullarda bile
TBMM'yi toplamayı gerekli görmüyorlarsa rejim değişmiş
demektir.
Denir ki:
— Cumhurbaşkam, Silahlı Kuvvetief'm başkomutanıdtr. B-
bette tek başına karar verir...
Olmaz!
Niçin olmaz?
Cumhurbaşkam, Başkomutanlığı "TBMM adına temsJI
eder"... Bu "temsilyeÖc;s/"TBMM'yeduyulansaygıdan kay-
naklanır.
TBMM "manevi şahsiyeti" diye bir kavram varsa bu kav-
ram basın davaları için değil, Meclis'in egemenfik vesay-
gınlığının, bu egemenlik ve saygınlıkla birlikte etkinliğinin
anayasal ve siyasal anlamını vurgulamak için kullanılmalt-
dır.
Cumhurbaşkanının başkomutanlığı, stvil otoritenin Silahlı
Kuvvetler'in üzerinde olduğunu gosteren bir simgedir.
Millet Meclisi Başkanı, savaş tehlikesinin kapılarımızı çal-
dığı saatlerde bile Meclis'i toplamaz; Cumhurbaşkam de-
seniz, o bu gibi toplantıları hiç gerekli görmez!
1920 yılında Ankara'da Mustafa Kemal Paşa, gazetemi-
zın kurucusu Yunus Nadi'ye "Önce Meclis Nadi Bey, önce
Meclis" der. Ve ordudan önce Meclis'in kurulmasım ister.
Çünkü ordu, Meclis adına savaşacaktır.
1920'lerin insanlan 1990'ların insanlarından çok daha de-
mokrattırlar ve çok daha sivil toplumcu!
Evet, önce Meclis beyler. Önce Meclis, Meclis...
KALBİNİZİ KORUYUNUZ
TÜRK KALP VAKFI
Muayene.Teşhis, Tedavl,
Kontrol Laboratuvar, Röntgen
175 12 44/45—148 58 66
YENİ. CACDAS. PRATİK. EKONOMİK
INBOARD özel imal edilmiş eloksallı alüminyum ve PVC'den mamül
YENİ, ÇAĞDAŞ, PRATİK ve EKONOMİK bir afış rekjlam panosudur.
INBOARD ilk defa Tûrkiye'ye REPTUR tarafından
Almanya'dan getirilmişür.
INBOARD eslelik görümüne ilaveten içine konulan reklam yada
tanıtım medyanızı özel bir yalıtım maddesi ile transparanlaşünr.
Reklamınızı hem parlak gösterir hem de dış
etkenlere karşı sûresiz korur. Montaj ve değişimi çok praliktir.
Dilediğiniz renk ve ebatta çerçeveler olup isterseniz
ışıkh, isterseniz ışıksız kullanılır.
AFİŞLERİNİZİ SOKACA ATMAYIN
INBOARDA TAKIN, YÜZÜ CÜLSÜN...
Türkiye genelinde baylleri olan firmalar için...
Reklam afişlerlnizi gönderdiniz, tanıtım yerine
asılabiliyor mu, yoksa atılıyor mu?
Oysa siz İNBOARD'a takıp yoliarsanız amaca ulaşmış olursunuz.
iNBOARD'ı bir kere alın, bin kere kullanılsın. Fiyatlar son derece
ekonomik olup, siparişler kısa zamanda teslfm edilir.
Daha geniş bilgi için bizimle temas kurun.
R € R T U R AÇIK HAVA REKLAM HİZMETLERİ A.Ş. Halaskargazl C3d. 336/1 ŞtŞlİ Tel: 146 25 23 -146 66 84 131 11 69-70 FaX: 130 57 98