04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/6 _ _ _ DİZİ-RÖPORTAJ 27 AĞUSTOS 1990 KÖRf EZ KRİZİ...KÖRFEZ KRİZİ.». KÖRFEZ KR İZ İ...KÖRFEZ KRİZİ... Kftl 1958 Ortadoğu krizi sırasında uygulanan dışpolitika ve Türk-Amerikan ilişkileri hem TBMM'dehem kamuoyunda tartışmalarayol açmıştı Irak'a müdahale edilecektiERBİL TUŞALP ANKARA — Türkiye, Körfez krizi nedeniyle şu sı- ralarda duyduğu sıcak savaş heyecanını, 1958 yazında Irak'ta Nuri Sait hükümetimn devrildiği günlerde de ya- şadı. 1958 yıh Ortadoğu'nun en hareketli yülan oldu. Ma- yısta doruğa tırmanan Lübnan iç savaşına ABD ve tn- giltere'nin müdahalesi Türkiye topraklannın kullaml- masııu gündeme getirmişti. Irak'ta, Nuri Sait hükümeti ve Kral IL Faysai'ın dev- rilip her ikisinin de öldürülmesiyle sonuçlanan 14 tem- muz darbesi ise Türkiye'nin "anlasılmayan bir tavır" ta- kınmasına neden oldu. Başbakan Adnan Menderes Irak'taki hükümet darbesine karşı Türkiye'nin bir as- keri müdahale yapması görüşündeydi. Menderes'in mü- dahale karanndan, "Amerikahlann ısrariı tuturalanyia" vazgeçirildiği, iki yıl sonra kendisini yargılayan askeri yönetimin kurduğu Yassıada mahkemelerindeki duruş- malarda ortaya çıktı. Ortadoğu sorunlannın çözümüne ilişkin Türk- Amerikan ilişkileri, "TürViye'nin bölgenin sorun çıka- ran ülkesine karşı bir askeri harekâta girişmesi" ya da "bölge>e yapılacak bir askeri 'harekâtta Türkiye top- raklannın ve silahlı kuvvetlerinin kullanılması" nok- tasında yoğunlaşıyordu. Irak'ta gerçekleştirilen askeri darbeden sonra Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Irak'a karşı bir askeri harekâta girişmesi düşüncesi dönemin parlamentosunda, "Or- tadogu olaylannın tetkik edilmesi ihtiyscı" ile müza- kere edilmesi biçiminde ana muhalefet partisi CHP ta- rafından getirildi. tnönü Belirtmeye mecburuz ki, bizim askeri müdahalemiz ihtimali, ardı arkası kesilmeyen haberler çok 'zararlı olmuştur. Irak'a bir askeri müdahalenin mutlaka daha büyük askeri hareketleri davet edeceğini her memleket söylüyordu. Buna da Türkiye'nin sebep olabileceği söyleniyordu. Bizim Hariciye Vekilimiz bu sırada meydan okumakta devam ediyordu. ABD'nin Türkleri seferden alıkoymak için çok çalıştığı, New York Times ve Herald Tribune gazetelerinde haber olarak çıkmıştır. TBMM'nin 21 Ağustos 1958 tarihinde yaptığı toplan- tıda CHP grubu adına kürsüye gelen Ismet tnönü söz- lerine "Muhterem arkadaşlar bir aydan fazla zaman- dao beri Biiyiik Millet Meclisi'nde dış politika iizerin- de müzakere acılmasını istiyoruz" diye başladı. Ismet lnönü'ye göre Ortadoğu sorununun vardığı aşa- ma çok önemliydi ve dünya barışını tehdit eder bir tır- maıuş söz konusuydu. Dış politikamızı ilgilendiren konulardaki duyarlılığıy- la dikkatleri her zaman üstünde toplamayı başaran ts- mel tnönü, Meclis'in tüm üyelerince her zaman dikkatle dinlenirdi. lnönü, "Hariciye vekili bcy evvda dış yardımlar üze- rinde söz açtılar" dedi. Başıru kaldırdı ve "müsaade bu- yunırlarsa dış yardıralann siyasi mahiyette tetkiki da- ha kısa bir mevzudur. lcap ederse onlara da temas ede- biUrim ama bu mevzua grup sözcüsü olarak bir diger arkadaşım tafsilanyla cevap vereceklerdir"diye sözle- rini sürdürdü. lnönü, birkaç kez öksürdü ve "dış mesdder" diye ko- nuşmasına başladı. "Muhterem arkadaşlar, gecen Ortadoğu buhranı ciddi bir tehlikeydi. Bir aralık bütün dunyada sulhun bozul- ması ihtimali karşısında heyecan içinde kalınmıştı. tşin ehemmiyetı bu tehlikelerin bizim etrafımızda hatta bi- zim başunızda toplanmasıydı. Bu esnada bizim dış po- litikamız tehh'ke müşahadesinden uzak bulunuyordu. thtilatlan kanşıklığı arttıncı hareketlerden sakınmıyor- du. lnönü Biz Amerika ve İngiltere'yi, hareketlerinden dolayı desteklemek vazifemiz olduğunu söylüyoruz. Irak'a askeri müdahale yüzünden başımıza bir zarar gelirse, bu, NATO devletlerini vazifeye davet eder diye ABD başta olmak üzere heyecan göstermişlerdir. İlk defadır ki bir NATO devleti, doğrudan doğruya tecavüze uğramadığı halde, NATO dışı bır sebep dolayısıyla müttefiklerinin heyecan ve tereddütüne sebep olmuştur. Bu sebebi Türkiye'nin yaratması esef verici olmuştur. Belirtmeye mecburuz ki bizim askeri müdahalemiz ih- timali, ardı arkası kesilmeyen haberler çok zararlı ol- muştur. Irak'a bir askeri müdahalenin mutlaka daha büyük askeri hareketleri davet edeceği her memlekette söyleniyordu. Buna da Türkiye'nin sebep olabileceği- ni, yine de her memleket gördüğunü söylüyordu. Bizim hariciye vekilimiz bu sırada meydan okumakta devam ediyordu. Amerikan hariciyesinin, Türkleri seferden alı- koymak için son derece çalıştığı, Amerika'nın en bü- yük gazeteleri tarafından ısrarla ve günlerce söylenmiş- tir. New York Times ve Herald Tribüne gazeteleri 20, 21 ve 22 temmuzda bu neşriyatlan (yayınlan) devam et- miştir. Neşriyata göre Türkiye'nin tek başına Irak'a karşı bir askeri harekâta girişmesinin doğru olmadığım Türk- lere anlatmak için büyük devletler mütemadi (sürekli) gayretler sarf etmişlerdir. Buhranlar sırasında Hariciye Vekilimizin gönüllü Rön- Mesleki TC TeknİI Ögretfaı a Cumhuriyet•»ueusu :TOMUf mal IMI jll Slfi li.IV 1 16 tnra 1958 ANNENİN KİTABI COCUK BAKlMt kRahı merika Dün Lübnana Asker Çıkardı Ei»enhower, "Bu kuvvetleriıı gönderilmesi bir harb hareketi değildir,, dedi ısr. TUrkive, bu tesşbbüsü tamamile tasvih ettipini açıkladıAtnenkanm Akdeniı füotuna memub 7 gem ile getnilen 5.000 dcnit piy«de»i hâditetizl ; LübfMuı Mkhfllcrine çılop Beyrut havm alanını kontrol aJtııut *ldu Çıkarma, Chamoun'un t«-J iı. Lübnan ileÜrtKin* Türk aık«rinin indirildiğiiK Atât hab Glrtl YuKSEI MUMM» V«W »•« mor w r rwht r«ı Muml TkUUttT ,k DtnWrt M * <••>- r. toılL M*I İTÜ CumhuriYe•mıetnuıniMus tunı 34h««nl Strı 12.238 SSSLZ.\ ?S£İ Cıu 22 A(ut« 1958 Vr*. *•* 9-* BOSTAH KHJSÜ tİFHT AHMLT HALİI klfABtVI [eclisin Toplantısı Gece Yarısı Sona Erdi Mediste dün Basbakanla, Dı« tsleri ve Maliye Bakanlar^ tsmet tnönü, Rüştü Aksal konustular ünkii olağanüstü oturum çok tartışmalı geçti T « muhaleftt hm^Utri mütouidid defa m afcbUr. 1 CH.P. K fld, 1 D.P. Kde bir . Jcbkr. Ba^k**— CRP. I3ar« hiUbcn: «Tedbirlerink IM olacafctır? Bu eaki kurd | todbirlcrini nüOct bilmek ktivor» dedL M ^ ^ J kaatmda toplanacak Diyarbakır umh ledisin Dnnkfl Toplanl ı45 dakika süren olağanüsi celsede yalnız iktidar konuşti luhalefet, kendisine söz hal reriimemesin; protesto edi dermek hususunda son derece zararlı beyanlan olmuş- tur. Bunun daha garibi Hariciye vekilimiz bu beyana- tıru tasbJh etmek için yeni bir beyan yapmış, söyledik- lerinin resmi bir beyan değil, bir hasbihalden (sohbet- ten) ibaret olduğunu ileri sürmüştür. Eğer tekzip edil- mek isteniyorsa yalmz gönüllü göndermek hususunun aslı yoktur demek, bütün şüpheleri izaleye (gidermeye) kâfiydi." Son Ortadoğu buhranının zahiri sebepleri Lübnan- daki ve Bağdat'taki ihtihlallerdir. Tabii Bağdat ihtihla- linin, bizim emniyetimizi yakından büyük mikyasta (öl- çüde) alâkalandırdığı için ön plana geçmiştir. Şimdi Irak meselesi Uzerinde fıkirlerimi sö*'eyece- ğim." Bize nasihat verdiler Ismet tnönü izlenen Ortadoğu politikasında bir tak- tik sorunu dile getirerek tartışmayı NATO çerçevesinde sürdürmeyi deneyecekti: "Deniliyor ki, biz Lübnan'a küçük devletlerin hima- ye edilmesi nazariyesinde ısrar ettiğimiz için, büyük dev- letlerin alakasını celbetmek (ilgisini çekmek) üzere, aza- mi derecede, haraketli ve tertipli görünme>e çalıştık. Bu bir taktiktir deniliyor. Eğer hariciyemizin anlayışı bu ise, eğer bu fikirler hakikaten itibar görüyorsa, dış po- litikamızın gidişinden daha ziyade endişe etmek lazım- dır. Hariciye Vekilimiz bugün, Irak'a askeri müdahale te- şebbüsünün dünyada uyandırdığı hej'ecan ve bizim ba- şımıza getirmek ihtimali bulunan tehlikeleri bir tarafa bırakarak, bundan hiç bahsetmeyerek, konuşmasını, Amenka'nın ve İngiltere'nin Lübnan ve Ürdün'e asker çı- karmasının müdafaasına hasretmiştir. Bu asker çıkar- ma meselesi Birleşmiş Milletler'de büyük devletlere izah edilmiştir ve buna göre rey toplanmaya başlanmıştır. Bi- zim hükümetin, müttefıklerimizin hareketlerini tesanüt- le (dayanışmayla) karşılaması, onların teklif ettikleri sulh planlannı benimsemesi bir vazife ve çok makul bir harekettir. Fakat bunun ifadesi, hükümetin buhran sı- rasında Irak'a askeri müdahale icap ettiğini söyleyerek Türkiye'nin başına dünyanın bin bir belasını davet ede- cek şekilde gösterdiği tecasürü (cesareti) mazur göste- remez. (Sağdan bravo sesleri). Muhterem arkadaşlar, bu hadiselerde NATO vaziye- ti hususi bir dikkati celbetmiştir. NATO içinde bizim vaziyetimiz nedir? NATO'dan biz azami derecede nasıl istifade edebiliriz? Bu hususlarda bazı dersler aldığı- mızı zannediyorum. Irak sergüzeşti yüzünden Türkiye 1 nin tecavüze uğraması ihtimalinin NATO devletlerini va- zifeye çağırmasını intacetmesinden (sonucunu verme- sinden) en büyük heyecanı NATO devletleri göstermiş- tir. Biz, Amerika ve İngiltere'yi hareketlerinden dolayı desteklemek vazifemiz olduğunu söylüyoruz. Irak'a as- keri müdahale yüzünden başımıza bir zarar gelirse bu, NATO devletlerini vazifeye davet eder diye Amerika baş- ta olmak üzere, heyecan göstermişlerdir. İlk defadır ki bir NATO devleti doğrudan doğruya tecavüze uğrama- dığı halde, NATO dışı bir sebep dolayısıyla müttefikle- rinin tereddüt ve heyecanma sebep olmuştur. Bu sebe- bi Türkiye'nin yaratması esef verici olmuştur. 1957 seçimlerinden önce Suriye'ye tecavüz suçlama- içinde bulunduğumuz 1990 gibi Ortadoğu'nun 'hareketli' yıllarından biriydi. Mayıs ayında doruğa tırmanan Lübnan iç savaşına ABD ve ingiltere'nin müdahalesi, Türkiye topraklannın kullanılmasını gündeme getirmişti. Temmuz ayında Irak'taki Kasım darbesi, Türkiye'nin Irak'a müdahalesini gündeme getirmişti. Ortadoğu sorunlannın çözümüne ilişkin Türk-Amerikan ilişkileri, 'Türkiye'nin bölgenin sorun çıkaran ülkesine karşı askeri harekâta girişmesi' ya da 'bölgeye yapılacak bir askeri harekâtta Türk topraklannın ve silahlı kuvvetlerinin kullanılması' noktasında yoğunlaşıyordu. sıyla tehdide uğramıştık. Bu haber çıkar çıkmaz Ame- rika derhal vazdyetini ilan etmişti. NATO Genel Sekre- teri de derhal Türk davası için tesanüt (dayanışma) ilan etmişti. 1958 temmuzunda aynı tehdide uğradığımız va- kit, büyük müttefiklerimiz bize nasihat verdiler. NA- TO Genel Sekreteri hiç sesini çıkarmadı!' Hariciyemiz şu noktalardan gözünü ayırmamalıdır: "NATO sistemi yalnız Birleşik Amerika'nın beraber- liği şeklinde mutalaa edilmemelidir. NATO bütün üye- leriyle ihtiyaç zamanı yammızda bulunursa, ihtiyaç za- manı güçlüklerine ancak o zaman tahammül edebilir. Biz, deniz aşın devlet değiliz. Biz Birleşik Amerika gi- bi küre uzerinde doğrudan doğruya vaafeler ve kud- retler içinde bulunamayız. NATO'nun özel meseleleri- miz için vasıta olarak kullanılabileceği gibi muhal (boş) bir hayale kendimızi asla kaptırmamalıyız. tnönü, Irak'taki gelişmelerin tırmandırdığı olaylar- la Ortadoğu sorununun herkes tarafından daha iyi an- laşılmış olması gerektiğini söyleyerek "Son Ortadoğu meseleleri için marvzatım bundan ibarettir" demeden önce de birkaç cümle söyledi: "Ortadogu'da komşulannuzı, siyasetinde her mem- leket için sulh istemekten başka emelimiz olmadıgına inandırmalıyız. Türki>e ile emniyetli dostluk münase- betlerinin Ortadoğu milletleri için ne kadar kıymetli ol- duğunu zamanla kendileri de anlayacaklardır. Ortadoğu hadiselerinin bir kıymetli dersini daha iyi ögrenrniş olacağımızı umit ederim. Bölgemizdeki memleketlerin, demokratik rejim için- de, insan haklanndan istifade eden cemiyetler halinde bulunmalannın her bakımdan kuvvet ve itibar kayna- gı olduğu bir kere daha anlaşılmışhr. Birleşmiş Milletler anayasasma sadakatla bağlıyız. Bölge müdafaa sistemi olarak NATO vecibelerine (so- TEXAS Cumh»B<k> 11303 îngiltere Dün Urdüı İKral Hüseyinin yardım talebi ü İKıbrıstan Ammana kuvvet göndeı fAdana NATO üssüne düı Amerikan uçakları gel f lcıl AnnHkuı t fıhau Ubn>n kuu nımluluklanna) riayet etmek bizim için esastır. Bizim difer bütün vecibclerimiz NATO vecibeleriyle sınırbdır. tnönü'den sonra kürsüye Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu geliyor ve "Dış Politikada rizikoyu takdir mese- leleri önemli rol oynar. lnönü bunların takdirinde dai- ma aldanmıştır ve bu nedenle büyuk Atatürk'le sık sık ihtilafa düşmüştiir" diyordu. Meclis tutanaklarma gö- re Zorlu'nun bu sözleri (soldan şiddetlı alkışlar ve bra- vo sesleriyle) karşılamyor. Sağdan ise 'Ayıp ayıp sesleri' yükseliyordu. Miskinâne kabuğuna çekilmek Zorlu, Irak'a asker gönderilmesi konusunda herhangi bir beyanının olmadığım söylerken İnönü'nün "lüb- nan'a Amerikan askerinin girmesini niye teşvik ettik? sorusuna da yanıt veriyordu: "tnönü bir ay evvel bizim dış politikamızın ihtilatlar (kanşıklık) doğuracak bir manzara arz ettiğini söyle- di. Bu hususta bir de makale yazdı. Bizim politikamız, Ortadoğu hadiseleri karşısında davet üzerine yardıma giden bir memleketın bu sevkıyatına yardırn etmektir. Bizim Irak'a asker gondermemizden bahsediyorlar, hangi askeri göndermişiz Irak'a? Sayın tnönü diyor ki 'Ben Lübnan ve Ürdün mesele- lerinden bahsetmişim de Irak meselesinden bahsetme- mişim: lnönü'ye göre Lübnan meselesi bir dahili me- seleymiş ve bu dahili mesele, BM'ye intikal etmiş. Şimdi tekrar ediyorum; Lübnan meselesinin bir da- hili mesele olduğunu iddia edenler Sovyet blokuna men- sup ve>"a notralist (tarafsız) memleketlerdir. Bizim müt- tefikleritnizin kanaati tamamen aksidir. Irak'a asker göndermedik. Böyle bir vaziyet mevzu- bahis olsa idi, seferberlik ve fevkalede tedbir hali (ola- ğanüstü hal) alınmak icap ederdi. Böyle haller alınmış mıdır? Hayır. Türkiye Cumhuriyeti hükümeti bu hadi- se karşısında müteyakkız (uyamk) bulunmadı mı ve dostlarını ikaz etmedi mi? Elbetteki etti. Bizim politikamız hadiseler karşısında miskinâne ka- buğuna çekilmek değildir. Karşınızda müteyakkız bir hükümet ve iktidar var. tnönü, o makalesüıde Adana üssunün verilmiş olma- sını tenkit ediyordu. Ama şimdi bunu ele almıyor. Çün- kü biz Adana üssünü verdik, müttefiklerimiz tedbir al- dılar ve bir harp çıkmadı. tnönü meseleyi yanlış vazediyor. Yapılan haraket bir yardım haraketidir. Bir tecavüz veya harp haraketi de- ğildir. Tarihlere dikkat buyurunuz, temmuzun 14'ünde Irak hadiseleri oluyor. Ertesi gün Amerika, Büyükelçi- liği marifetiyle bize Lübnan'da harekâta geçeceklerini haber veriyor. Kore"ye benzer bir hadise karşısındayız. Amerikalı- lar kalkıyor Avrupa'ya değil, Asya'ya gidiyor. Lübnan'a gidiyor. Bir küçük devletin yardımına şıtapediyor (ace- le ediyor). Nereden? Almanya'dan, Frankfurt'tan, Na- poli'den, Girit'ten, tsrail'den geçerek. Sovyetler kimle- re nota veriyor. Almanlara, lngilizlere Türklere ve İs- rail'e veriyor. Amerika mütecaviz midir? Hayır. Ame- rika orada bilvasıta teca\1ize uğramış bir memlekete yar- dıma gidiyor. Türkiye de bu yardıma giden memlekete yardım ediyor. lnönü, bizim harekâtımızdan NATO'nun endişeye düştüğünü söylüyor. Bu kabil. midir? Biz harekete ge- çirdiğimiz her birlikten onu haberdar ederiz. Bütün bun- lar, bilgısizliğe ve yanlış habeTİere istinad eden iddia- lardan başka bir şey değildir" tnönü yeniden kürsüye çıktı ve ilk sözü "Makale ytz- madım, beyanat verdim" oldu. "Lübnan meselesinden şikâyet ediyorsunuz, şikâye- tiniz nedir diye sordular. Bizim şikâyetimiz, hüküme- tin 'Lübnan isterse oraya asker göndeririz' demesinden- dir. Büyük devletler, müttefikimiz olan Amerika ve În- giltere türlü sebeplerle oraya buraya asker gönderirler. Biz, kendi teşebbüsümüzle, tehlikelerin hududunda bu- lunurken asker göndermek gayretiyle tehlikeleri üzeri- mize davet etmekten uzak bulunmahyız. Ama bunun aksini hariciye vekili gibi diplomatlar marifet sayarlar. Harici meselelerlerde kaza gelinceye kadar, hiçbir şey gehneyecek zannolunur ve geldiği zaman bir defa ge- lir. Memleketi bundan korumaya çalışıyoruz. Evet Adana işinden bugün bahsetmedim. Bu mev- zuda 'Adana'ya Amerikan kuvvetleri çıkmıştır, bunnn scbebini hükümetin izah etmesi laamdır' dedim. Ken- disi meseleyi tahrik etti, söyleyeyim: Adana'ya asker çıktı havadisini (haberini) ilk aldığım zaman NATO vecibelerinin icabıdır diye bunu gayet tabii buldum. Hiç sesimi çıkarmadun. Zorlu Dış politikada, rizikoyu takdir meseleleri önemli rol oynar. tnönü bunların takdirinde daima yanılmıştır ve bu nedenle büyük Atatürk'le sık sık ihtilafa düşmüştür. Türkiye, Irak hadisesi karşısında müteyakkız bulunmadı mı ve dostlarını ikaz etmedi mi? Elbetteki etti. Bizim politikamız, hadiseler karşısında miskinâne kabuğuna çekilmek değildir. Karşınızda müteyakkız oir hükümet ve iktidar var. ABD orada tecavüze uğramış bir ülkeye yardıma gidiyor. Türkiye de ona yardım ediyor. Şimdi arkadaşlar, anlaşıldı ki bu mesele NATO ica- bı değildir. Bunu tzmir'deki NATO kumandanı söyle- di. 'Bu harekât NATO tatbikatından degildir' dedi. O esnada tstanbul'da bulunan NATO Genel Sekreter Yar- dımcısı da aynı şeyleri söyledi. Hariciye Vekili'ne gaze- teciler toplantıda sordular, 'Haberim yok' dedi. Lüb- nan'a giden Amerikan kumandanı basın toplantısı yaptı ve 'Adana'ya gidiş NATO üssüne gidiş değildir' diye dün- yaya ilan etti. Şu halde ayrı bir anlaşma vardır. Bunu hükümetin mutlaka Büyük Millet Meclisi'ne bildirme- si lazımdır. Bize hakim olan raülahaza (düşünce) budurT Dışişleri Bakanı Zorlu, İnönü'nün bu sözleri üzeri- ne yeniden kürsüye geliyor ve şu net ve bugün çok da- ha iyi anlaşılabilir yanıtı veriyordu: "Hayır arkadaşlar, hariciye vekiliniz ve hükümetiniz bundan ilk dakikasından itibaren haberdardı. Bizden bu üsleri kullanmak isleven müttefikimiz, bunun NA- TO çerçevesi dışında olduğunu bize derhal haber ver- mişti. Kaldı ki bunnn bö>le olmayacağını bilmek elbette ki lazımdı. Çünkü NATO vecibeleri Lübnan sahasını kavramamaktadır. Sonra da bizim duzenbaz mültefi- kimiz, hakikaü gizteyecek müttefikimiz yoktur. Biz müt- tefikimize istedikleri müsaadeyi verdik ve bunu millet- ten gizlemedik." Zorlu Hariciye Vekâleti ve hükümet üslerin kullanımından ilk dakikadan itibaren haberdardı. Bizden bu üsleri kullanmak isteyen müttefikimiz, bunun NATO çerçevesi dışında olduğunu bize derhal haber vermişti. Kaldı ki bunun böyle olduğu da ortadaydı. Çünkü NATO vecibeleri Lübnan sahasını kavramamaktadır. Sonra da bizim duzenbaz müttefikimiz, hakikati gizleyecek müttefikimiz yoktur. Biz müttefikimize istedikleri müsaadeyi verdik ye bunu milletten gizlemedik. Zorlu'nun bu sözlerine karşüık CHP sıralanndan "Gizlediniz, gizlediniz" sesleri yükseldi. Zorlu bunun üzerine "siz millet defusiniz" dedi. CHP Ankara MilletvekUi Hasan Tez, "Sen de millet değilsin" deyince genel kurul salonunda kanşıklık çıka. Bakan Zorlu başkamn uyansıyla sözünü geri aldı. Ortahk ya- tlştıktan sonra Dışişleri Bakanı Zorlu sözlerine, "Sev- gili arkadaşlanm" diyerek başladı. \t "Biz bn üsleri ver- dik ve bunun doğru olduğu kanaatindeyiz. Siz aksi ka- naalte iseniz vermeyebilirsiniz" dedi. Zorlu sözlerini şoy- le noktaladı; "Saym lnönü 'Bu üs, NATO dolayısıyla verildiyse zi- yan yok' diyor. 'Ben bir harp çıkmasından korkuyorum' diyor. Harp çıkaracak olan, bu ussün NATO dolayısıyla mı, başka bir şey dolayısıyla verileceği hususunu hiç dü- şünür mü? tnonu'nün bu iddiasının da bir mesnedi (da- yaaağı) yoktnr." tnönü son kez kürsüye çıktı ve "tlk günden beri söy- lediğimiz gibi, memlekete müttefik askerlerinin girme- si gibi bir hadiseyi hükümetin Büyuk Medis'e izah et- mesi lazımdır" dedi. "Arkadaşlar bir memkekete müttefik askerleri bile gi- recek olsalar onlann gelraesi hükümetle bir anlaşmaya mütevafıkbr (uygun olmalıdır) Bu anlaşmayı bilmek is- tiyoruz. Söyledikleri ile böyle bir anlaşmadan malnmat vermediler." Bu konuşmaların yapıldığı yıllarda Türkiye ile Ame- rika Birleşik Devletleri arasında Savunma ve Ekono- mik Işbırliği Anlaşmalan yoktu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle