Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHUPİYLT/2 OLAYLAR VE GORUŞLER 27 AUUSTOS 1990
Eğitimde Iletişim
Teknolojisi ve Plaıdama
Ulkemizde öncelikle toplumumuzun gereksediği eğitim ürünlerini
saptamamız ve bu doğrultuda üetişim teknolojilerini seçip planlama,
sürekli değerlendirme yapmarnız gerekmektedir. Zamanında ortaya
konulacak toplumsal beklentilerle ölçütler, geleceğin olanaklarını
yaratacak ve ilerleme yönümüzü belirleyecektir.
Dr. AYSELİ USLUATA Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Görevlisi.
Eğitim alanında iletişim teknolojisinden, eğitim
olanaklannın yaygınlaştırılması, eğitim/öğrenim sü-
recinin niteliğinirı yükseltilmesi, hizmet götürülme-
miş kesime ve yörelere eğitim olanaklannın ulaştı-
rılması, katılımın arttırılması için destek alınabile-
ceği sürekli yinelenir. Özellikle de geleneksel eği-
tim kaynaklarının -okullann, eğitilmiş öğTetim kad-
rosunun ve öğrenim malzemesinin- yetersiz kaldığı
ülkelerde iletişim teknolojisine geçişin büyük önem
taşıdığı bilinen bir gerçektir; bu nedenle eğitim ile
iletişim teknolojisinin arasmda bağlantı sağlayacak
bir "köprü"nün kurulması için planlama ile değer-
lendirmeye ağırlık verilmesinin gereği vurgulanır.
Değerlendirme sürecinin önemi
McAnamy ile Mayo (1980) değerlendirmeyi de
planlama kapsamına alarak planlamadaki üç sü-
reci şöyle belirliyorlar: 1) Planlama ile tasarım: So-
runlar incelenir, seçenek çözümler önerilir, seçenek-
lerden birisinin ayrıntıh tasarımı yapılır; 2) Tasa-
nmın uygulamaya konulması: Planlayıcılar yöne-
time ilişkin siyasal ve öteki engelleri irdeleyip çö-
zümler önerirler); ve 3) Değerlendirme: Sonuçlara
gidecek yollar irdelenip etkinliğin antınlması araş-
tırılır.
iletişim teknolojisinin ürünlerinin alımı da ba-
kımı da çok pahalı olduğundan, seçimde özellikle
değerlendirme süreci büyük önem taşır. Değerlen-
dirme süreci eğitimin kısa ve uzun dönemli hedef-
lerinin belirlenmesini, kısa dönemli çıktıların sü-
rekli değerlendirilerek gereken değişikliklerin yapıl-
masını kapsar; belirlenen hedeflere ulaşmayı ise de-
ğişik seçeneklerin, değişik yolların parasal, toplum-
sal ve siyasal açıdan değerlendirilmesini kolaylaş-
tırır. Toplumsal gereksinimlerin belirginleşmesi, kul-
lanıcıya yönelik teknolojinin, çevre ile uyum için-
de bir teknolojinin geliştirilmesi için araştırmala-
rın yapılması gerekir. Teknolojiye takınılacak tavır,
kullanıcılann fıziksel ve ruhsal durumlanna ne öl-
çüde uyum sağlanacağı da önaraştırmanın kapsa-
mına girer.
İletişim teknolojisine geçişte ekonomik risk ora-
nı gelişmekteki bir ülke için çok yüksek olduğun-
dan, kaynaklardan en üst düzeyde yararlanmanın
amaçlanması doğaldır. İletişim araçlarının eğkime
kısa dönemde ne tür yardımı olabileceği, hedeflere
ulaşmada etkili katkılarının nasıl sağlanabileceği de-
ğerlendirmelerin ışığında belirginleşebilir; değerlen-
dirme de böylece "ideal ile gerçek arasındaki uçu-
ruma köprii kurulmasına yardımcı" olabilir (T. Bec-
her, 1981, s. 120).
İletişim teknolojisine ilişkin planlama, sanayi ül-
kclerinin yaşam vt eğitim duzeyleri, toplumsal du-
rumları hedef ahnarak yapılama/; ancak teknolo-
ii\ı -.onradan yakalamanın getireceği üstünlükler-
dcıı yararlanılabilır. Teknolojide doğru seçim ya-
pabilmek önemli olduğundan, teknoloji ürünleri-
ni kullanan ülkelerin deneyimleri -başarıları ile
ba^ariMZİıklan- özenle incelenirse. daha sağlıklı bir
•>eçim yapma olanağına kavuşulabilir, yanlışlıklar
yinelenmez, olumsuz sonuçlar en aza indireenebi-
lir.
Yeni teknoloji ürünlcrinden yararlanma -elektro-
nik bilgi ağına giriş, uydu kulianımı ya da bilgisa-
yarh eğitime geçi>- kararlarının alınması oldukça
güçtür; çünkü karmaşıktırlar, fazla denenmemiş-
lerdir, bunların ötesinde de altyapıya ve eğitilmiş
insan kaynağına dayanmaktadırlar.
îki eğitimcinin deneyimleri
Annual Review of Informalion (C ilt 21, 186) dcr-
gisi, en son yenilikleri uygulayan iki eğiticinin ol-
dukça ilginç deneyimlerine sayfalarında yer vermiş.
Üniversitede bilgisayar programlama dersi veren
Welsch'in öğrendlere daha yararlı olma amacıyla
sınıf ortamında elektronik posta kullanma deneyi-
mi şöyle: Sorular, yanıtlar, ödevler ve raporlar ders
aralarında elektronik posta aracılığında iletilmiş; sı-
nıfa ayrılmış duvar tahtasında da yeni dersler, yö-
nergeler, genel ilgi konuları belirlenmiş. Ödevler
elektronik olarak hızla geri geldikçe öğrencilerin da-
ha büyük bir istekle ileriye yöneldikleri saptanmış.
Bu arada not verme de elkıleşimli bir sürece dönü-
şerek beklenmedik bir yan ürün olarak ortaya çık-
mış. Sonuçta ders büyük bir başarıya ulaşmış. Yi-
ne aynı dergide bilgisayarlı konferansı yetişkinlere
ders vermede kullanan Hilu'in başlangıçta çok ba-
şarılı sonuç aldığı, ancak katılımcıların ilgisini ko-
nudan çok elektronik iletişim ağlan cektiğinden, ye-
nilik çekiciliğini yitirince ilginin sıkıntıya dönüştüğü
anlatılıyor. Katılııncılar, bilgisayarlı konferansın tar-
tışmayı desteklemek yerine engellediği görüşünde
birleşmişler. Bu tür denoyımk'ii değerlendirnıek. tek-
nolojide seçim >apma\ı kolaylaştırabilir.
Bollaşan bilgisayarlar, kablolu televizyon, ileti-
şim uyduları, tüm bunlar iletişim teknolojisinin eği-
tim sürecine katkıda bulunmak üzere kullanılma-
ya hazır olabilir. ancak bunları kullanaoak kişile-
rin hazır olup olmadıkları da vok önemlidir; çün-
kü teknoloji araç-gerecin \anı sıra kullanmayı bil-
me becerisini de kapsa>an karmaşık bir olgudur.
Eğitimi verecek kişilerin, öğretim kadrosunun yeni
sorumluluklar üstlenebilmeleri için hizmet içi eği-
tim görmeleri gerekir; leknolojiyi üreten ya da sağ-
layanlar ile kullanıcılar arasında iletişimin kurul-
ması, uzun dönemli planlann yapılması gerekir; dı-
şarıdan alınan teknolojinin pazarlığının iyi yapıl-
ması, birlikte gelecek yabancı yatınmların önceden
değerlendirilmesi gerekir; donanımda teknik açıdan
gelişmiş ülkelere bağımlılık ölçüsünün saptanma-
sı, yazıhmda hazır program ya da uyarlanmış prog-
ram kullanmanın getirecekleri ile götürecekleri dü-
şünülerek kararının verilmesi gerekir. Genel ve özel
durumlarda tüm bu aynntılar değerlendirilip plan-
lanarak, sonra yine sürekli değerlendirilerek, eğiti-
min istenen hedefe ulaşmas; sağlanabilir.
OKURLARA.
Üretim teknolojisi
Prof. Davies'in (1972) sımflamasına gbre eğiti-
min en ilkel aşamada hedefî "yarışan", daha son-
raki aşamada "paylaşan" üriinler yetiştirmek ol-
muştur; teknoloji devrimlerinin ardından artık eği-
timde "serüvenci'" ürünlerin yetiştirilmesi hedeflen-
mektedir. "Serüvenci" ürünlerin yetiştirilmesini de
kuşkusuz. bağımsız çalışmayı destekleyen eğitim
yöntemleri. iletişim teknolojisi sağlayacaktır. C'lke-
mizde öncelikle toplumumuzun gereksediği eğitim
ürünlerini saptamamız ve bu doğrultuda iletişim
teknolojilerini seçip planlama, sürekli değerlendir-
me yapmamız gerekmektedir. Zamanında ortaya
konulacak toplumsal beklentilerle ölçütler, gelece-
ğin olanaklarını yaratacak ve ilerleme yönümüzü
belirleyecektir.
EVET/HAYIR
OKTflYAKBAL
Fazla Akıllılıkla!
"Bu adam mparator olamaz, çünkü fazla akıllıdır. Her ne ka-
dar yaradılışı ile bu duruma gelmeye layık ise de aşırı zekâsı ol-
duğu için küçük bir memur olması daha yerindedir. Böyle bir
adam eşkıyaları yakalamakta işe yarar. Devlet ışlerine bakacak
olursa memleketm başına bela getirir. Bir de tahta çıkarsa mem-
leket yandı demektir."
İsa'dan 600 yıl önce Çinli filozof Lao Tzeu böyle demiş. De-
mek iki bin beş yüz yıldan beri değişen bir şey yok. Müdür hat-
ta genel müdür, müsteşar olabilecek, bu görevlerde başarılar
kazanabilecek kişiler, bakan, başbakan, hatta cumhurbaşkanı
oldular mı gerçekten de memleketlerinin başına bela üstüne bela
getiriyorlar
Kendi ülkemizden bu tür nice kişi var. Adamı bir kurumun ba-
şına, genel müdürlüğüne. müsteşarlığına getirin, işe yarar ça-
lışmalar yapsın. ama sakın onu bakan, başbakan, cumhurbaş-
kanı yapmayın! Küçük işlerde zekâsı, kurnazlığı ile elde ettiği
sonuçları devlet işlerinde becermeye kalkışacak, "Ben neymi-
şim be ağbi" diyerek ülkesinin, halkının başına türlü işler aça-
caktır.
Bir müdürlüğü. bir kuruluşu yönetmek de beceri ister. Kişile-
rin belirii çaplan vardır. Kimi bir alanda ustadır kimi başka bir alan
da. Böyleleri haydi haydı milletvekili olsunlar, ama daha öteye
gitmesinler. Hatta belediye başkanlığı bile çok gelir böylelerine!
Nerede kalmış başbakanlık. devlet başkanlığı!
Yönetici. uzman, danışman görevlerinde başarılı olmuş insan-
ları tanırsınız. Çevrenizde de vardır, ülke ölçüsünde de,adı du-
yulmuştur böylelerinin... Bu tür kişilerden devlet görevlerine se-
çilenleri de anımsarsınız. Belirii bir iş alanında ustalaşmış birini
getirin devlet başkanlığına, başbakanlığa, o ülkenın durumunun
ne hale geleceğini kısa zamanda gorün!
Küçük hesapların, kısa süreJı çıkarların adamıdırlar onlar. Şu
devletin hoşuna gidersek, falancanın yanmda yer alırsak bol çı-
kar sağlarız Günü birlik görüşlere bağlıdırlar böyleleri. Bir yer-
de savaş mı var, bir devlet komşusuna mı saldırmış, dünya kar-
makarışık bir hale mi girmiş! Bizim kendi küçük işlerinde başa-
rılı adamımız hemen karar verecektir. Masada yer alalım, sözü-
müz geçsin, ülkemiz etki kazansın, varsın bir kaç bin askerimiz
ölsün, varsın bir kaç kentimiz yıkılsın, bu işe karıştığımız için yar-
dım göreceğiz, büyük ağabeyin dostluğunu kazanacağız! Hele
ben, koltuğumu daha da sağlamlaştıracağım. Belki bilmem ne-
re fatihi olacağım, artık hiçbir güç beni yerimden indiremez. Se-
çimlerde üstünlüğü sağlamak artık çocuk oyuncağıdır.
Küçük, dar görüşlü kişi ufkun ötesini görmez, göremez. O, an-
cak günün içindedir. Para gelsin, kendi durumu güçlensin, ama
ülke bir savaşta harap olacakmış, komşu halklarla aramız sür-
git açılacakmış, emperyalist devletlerin 'aferin'ini, almak yeterli
olmayacakmış, bütün bunları düşünemez ufku dar yönetici. Ön-
ceki görevlerinde küçük küçük başarılar kazandığına güvenir,
devlet yönetiminde de zekâsı. bilgisi, görgüsü ile daha önemli
işler başaracağını sanacaktır. Kendinden önce böyle büyük so-
rumlukiklar yüklenmiş insanların bu gibi durumlarda nasıl dav-
randıklannı da düşünemeyecektir.
Türkiyemiz şu günlerde büyük bir serüvenin eşiğindedir Kanlı,
sonuçları belirsiz bir serüven... Kimse bize saldırmıyor, kimse
bize kötülük yapmaya kalkışmıyor, bizim dışımızda birtakım çir-
kin olaylar olup bitiyor, bir devlet başka bir devleti yutmuş, emper-
yalist güçler bunu içlerine sindirememiş. İlle de o çağdışı şeyh-
liği kurtarmak çabasındalar. O çağdışı ülkeyi sevdiklerinden deği).
Petrol hesapları yüzünden. Biz BM karariarına uymaktayız. Bu
kadarla yetinmek zorundayız? Asker yollamak, savaşa katılmak,
topraklarımızda emperyalistlere üs vermek, o üsleri kullandır-
mak... Bunlardan kaç;nmak ulusal bir görevdir. Bunu da ancak
gerçek devlet adamlığı sorumluluğuna sahip insanlar anlarlar.
Lao Tzeu ne güzel söylemiş, iki bin beş yüz yıl önce: "Küçük
bir memur olarak başarı kazanan biri devlet işlerine bakacak olur-
sa felaket getirebilir. Bir de tahta çıkarsa memleket yandı demek-
tir."
Savuııma-Y argı Ilişkileri
T.C.
ALAÇAM CUMHURİYET SAVCILlGl
Sayı: 1990/932 ilam
Bayburt merkez Yahndam köyü nüfusuna kayıtlı olup Alaçam Çeş-
me mahallesinde ikâmet eden Ba>Tam ve Gülperi'den olma 1936 do-
ğumlu İhsan Aktürk 20.6.1989 tarihinde vergi kaçakçılığına teşeb-
büs suçundan dolayı hakkında kamu davası açılmış olup yapılan yar-
gılama sonunda:
Alaçam Asliye Ceza Mahkemesi'nin 21.6.1990 tarih 1989/106,
1990/123 sayılı kararı ile 3100 sayılı yasanın 8. maddesi delaletiyle
213 sayılı yasanın 360. md., TCK'nun 59, 647 sayılı yasanın 5. mad-
desi gereğince 1.575.000.— TL ağır para cezası ile tecziyesine karar
verilmiştir.
213 sayıh yasanın 360. maddesi gereğince ilan olunur. 27.7.1990
Basın: 32343
ILAN
T.C.
ESKİŞEHİR 2. SULH CEZA
MAHKEMESİ'NDEN BİLDİRİLMİŞTİR
Sanıklar: 1- Mevlüt Dilek: Aslan ve Nafıa'dan olnıa, 1960 doğ.lu
Konya ili Doğanhisar ilcesi Uncular köyü nüfusuna kayıtlı halen Es-
kişehir ili Gündoğdu Mah. Aslan Sk. No: 30*da oturur.
2- Bekir Soylu: Süleyman ve Ayşe'den olma 1964 doğ.lu Ankara
ili Polatlı Uçesi Yüzükbaşı köyü nüfusuna kayıtlı halen Eskişehir Emek
Mah. Sakarya Caddesi No: 31'de oturur.
Hüküm özeti: Mahkememizin 12.4.1990 tarih ve 1990/130-212 nu-
maralı ilamı ile kumar oynatmak suçundan TCK'nın 657/1., 647/4-4-2
ve 72. maddeleri gereğince sanıklar neticeten 105.000.— TL. hafif
para cezası ile cezalandırılmışlardır.
Karar, sarukların mevcut adreslerine tebliğ edilemediğinden, za-
bıta tahkikatının da sonuç vermediğinden kararın ilanen tebliği ge-
rekmiştir.
Karar ilan edildiği tarihten itibaren yedi gün sonra sanıklara teb-
liğ edilmiş sayılacaktır.
7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 28. maddesi gereğince ilan olu-
nur. 10.8.1990
Basın: 32348
Yargıç, devlet memuru değildir. Yargıç, devletin yürütme ve
yasarnaerklerinden bağımsız olan. olması gereken yargı erkinin
yürütücüsü ve uygulayıcısıdır. Yargı. özellikle ve önceukle, devlete
karşı bireyin hak veçılcarlannı korur; özgürdüşüncenin,
demokratikortamıngelişipkökleşmesiyolundauğraşverir.
Devlet memuru anlayışı ise savunmayı aa, savunmanın
bağımsızlığınıdagereksizgörürvedolayısıyla bağımsız yargıyı
gerçekleştiremez.
CENAPGÜVENManisa Barosu Avukatlarından
2797 sayılı Yargıtay Kanunu'nun 59.
maddesi gereğince: "Her adli yıl Anka-
ra'da bir törenle açılır. Yargıtay Birinci
Başkanı bir konuşma yapar. Açılış konuş-
masının metni ve tören gündemi üzerinde
daha önceden Başkanlar Kurulu'nun dü-
şüncesi alınır."
Yasada "tören gündemi"nden söz edildi-
ğine göre. adli yıl açılışı, Yargıtay Başka-
nı'nın konuşmasıyla sınırlı değildir. Tören-
de başka kurum ve kuruluşlar da
konuşabilecek; panel, açık oturum gibi et-
kinlikler olabilecektir. Bu bağlamda, adli
yıl açılış törenlerindeTürkiyeBarolar Birli-
ği (TBB) Başkanf nın konuşması da bir ge-
lenek oJarak yerleşmiştir.
Durumu kısaca anımsatalım
Bu yıl yapılacak adli yıl açılış töreninde
TBB Başkanının yapacağı konuşma metnı
Yargıtay Başkam'nca önceden istenmiş. bu
kabul edilmeyince de TBB Başkanının ko-
nuşması gündemden çıkarılmıştır. Bunun
üzerine 6 eylüldeki adli yıl açılışı için
TBB'ce ayrı bir tören düzenlenmesi çalış-
malanna başlanmıştır. Yargıtay Başkanı
ise konuşma metninin önceden istenmesi ve
ayn tören konulannda: "Bizyasanın yükle-
diği görevlerı yapanz, öbür kurulıişların
d?vranışlan bizi ilgilendirmez" demiştir.
Yargıtay ve TBB arasındakı bu sürtüşme
"Bağımsız Yargı", "Bağımsız Savunma"
kavramlarını ve özellikle "Yargı Makamı"
ile "Savunma Makamı" arasındaki ilişkile-
ri bir kezdaha gündeme getirmiştir.
Yargıtay Başkanı'ının görüşleri
Sayın Yargıtay Başkanı'nın görüşlerine
katılmak olanağı yoktur. Şöyle ki:
I) Hukuksal Açıdan: Yasanın yüklediği
görev. törenin düzenlenmesi, gündemin
saptanması ve Yargıtay Başkanı'nın ko-
nuşmasıdır. Törende, yargılamanın üç öğe-
sinden biri olan savunmaya ve onun en üst
örgütü TBB'ye yer verilmemesi ya da yer
verilirkcn konuşmanın denetleneceği. bu
konuda Başkanlar Kurulu'nun düşüncesi-
nin alınması gerektiği yasanın belirttiği bir
husus değildir. Yasa yalnızca Yargıtay Bi-
rinci Başkanı'nın konuşma metni için Baş-
kanlar Kurulu'nun düşüncesininalınacağı-
nı öngörmüştür. TBB ya da başka bir
kuruluşun konuşma metni için yasada böy-
le birhüküm voktur.
2) Savunmaya Bakış Açısından: Yargıtay
Başkanı'nın. TBB'ce yapılacak konuşma
metninin önceden verilmesini istemesi son
derece düşündürücü ve ürkütücüdür. Ko-
nuşma denetimden geçecekse. TBB özgün
düşüncelcrini belirtemeyecek ya da Yargı-
tay"ın istediği oranda ve doğrultuda belirte-
biîecek demektir. Bu denetimi. Yargıtay
Başkanfnın konuşma metninin Yargıtay
Başkanlar Kurulu'nda görüşülmesiyle bir
tutmamak gerekir. Yargıtay Başkanı Yar-
gıtay'ın görüşlerini veeleştirilerinidilegeti-
recektir. Bu nedenle konuşmanın aynı ku-
rum içerisinde görüşülüp tartışılması
doğrudur. demokratiktir.
TBB'nin konuşma metninin önceden is-
tenmesi ise tamamen sansürcü ve antide-
mokratik bir tutumdur. Bu. savunma ma-
kamının bağımsızhğını tanımamak.
savunmanın şu ya da bu nedenle vesayet ve
denctim altına alınmak istenmesidir. Bura-
da düşündürücü olan. bu şekildeki antide-
mokratik bir tutum ve davranışın Yargıtay
Başkanı'ndan gehniş olmasıdır. Bir Yargı-
tay Başkanı nasıl bir düşünceyle. nedcn sa-
vunmayı denetlemek gereğini duyar? Bu-
nun nedenini bizce toplum/hukuk birey
ilişkilerimizde. devlet anlayışımızda. kısaca
Türk toplumunun tarihsel gelişim çizgisin-
de aramak gerekir. Ancak bu ayn bir yazı
konusudur. Şimdilik şu kadarını söyiemek-
le yetinelim: Yargıçlanmız kendilerini dev-
letin bir memuru olarak görmcktedirler.
Oysa yargıç. devlet memuru değildir. Yar-
gıç. devletin yürütme ve yasama erklerin-
den bağımsız olan. olması gereken yargı er-
kinin yürütücüsü ve uygulayıcısıdır. Yargı.
özellikle ve öncelikle. devlete karşı bireyin
hak veçıkarlarını korur;özgürdüşüncenin.
demokratik ortamın gelişip kökleşmesi yo-
lunda uğraş verir. Devlet memuru anlayışı
ise savunmayı da savunmanın bağımsızhğı-
nı da gereksiz görür ve dolayısıyla bağımsız
yargıyı gerçekleştiremez.
Savunma ve yargı bağımsızlığı:
Yargılamanın üç öğesi sav, savunma ve
yargı makamlarıdır. Sağlıklı bir yargı için
sav, savunma ve yargı makamlan gerek ay-
n ayrı. gerekse bir bütün olarak yürütmeye
karşı bağımsız ve güvence içinde olmaiıdır-
lar. Ama bunun kadar önemli bir başka hu-
sus bu üç makamın kendi içlerinde birbirle-
rine karşı da bağımsız ve güvence içinde
olmalan gerektiğidir. Bizde yargı bağımsız-
lığı kavramından yalnızca yargı makamı-
nın yasamaya ve yürütmeye karşı bağımsız-
lığı anlaşılmakta. savunma makamının
hem yürütmeden, hem de sav ve yargı ma-
kamlanndan bağımsız olması gerektiği
unutulup gözardı edilmektedir. Oysa. uy-
gulama göz önüne alındığında savunmanın
yürütmeye. sav ve yargı makamlarına ba-
ğımsızlığı en az birincisi kadar önem taşı-
maktadır.
Savunma makamı yürütmeye. sav ve yar-
gı makamlarına bağımlıysa: somutlaştınr-
sak, avukat. Barolar ve Barolar Birliği gö-
revini yaparken savcı, yargıç ve yürûtme
karşısında bağımsız değilse yargının ba-
ğımsızlığından, sağlıklı bir yargıdan söz et-
menin önemi ve anlamı yoktur. Savunma
özgür, bağımsız ve güvence altında değilse.
yargılama yargılama olmaktan. yargılama
sonucu verilen hüküm de yargı hükmü ol-
maktan çıkar. Bütünün parçası savunma
bağımlıysa. bütün olarak yargı da bağımlı-
dır.
Hiç kuşkusuz savunmanın önemini kav-
ramış, avukathk mesleğine değer veren,
yargı bağımsızlığının savunma bağımsızlı-
ğından geçtiğinin bilincinde savcı ve yargıç-
larımız da vardır. Ancak. sav ve yargı ma-
kamlannın savunmaya ve avukatlık
mesleğine bakış açılan genelde derece dere-
ce olumsuzdur. Savunma hakkı yasalarla
zaten alabildiğine kısıtlanmışken. bu yet-
mezmişgibi uygulamada.yetkili vegörevli-
lerce bir kez daha kısıtlanmakta ve avukat-
lar görev yapamaz duruma düşünılmektedir-
ler:
Yeri gelrmşlren hemcn değinelım ki yar-
gıç ve savcılanmızın sorunlan avukatlar-
dan az değildir. Büyük sorunJuluğu olan
yüce bir görevde çok güç koşullar altında.
çokkısıtlıolanaklarlaçalışmaktadırlar. In-
sanı yargılamak, hüküm vermek, adalet da-
ğıtmak kolay değildir. Bunun içindir ki yar-
gıçlık ve savcılık maddi -manevi her
bakımdan özendirilmeli. yargıda istenilen
kalite ve düzey sağlanmalıdır.
Sonuç
Savunmanın yürütmeye ve yargı maka-
mına karşı bağımsızlığı yargı bağımsızlığı-
nın vazgeçilmez koşuludur. Bu nedenle, ne
düşünceyle olursa olsun. adli yıl açılış töre-
ninde TBB Başkanı'nın yapacağı konuşma
metninin önceden istenmesi. sonra da ko-
nuşmanın gündemden çıkarılması yanlış
olmuştur. Bunu her fırsatta belirtmeliyiz.
Bundan bir bütün olarak yargı zarar görür.
Gönül istiyor ki. adli yıl açılışlan formali-
te gereği kuru bir törenie değil; güçlü. gü-
venceli, bağımsız bir yargının yaşama geçi-
rilmesi için paneller. açık oturumlar.
toplantılarveşenliklerlekutlansın... Gönül
istiyor ki Yargıtay. öbür adli kuruluşlar.
yargıç ve savcılanmız savunmanın bağım-
sızlığı için -ki bu yargının bağımsızlığı de-
mektir- savunmayla birlikte savaşım ver-
sinler...
Bunlan gerçekleştirmenin ilk adımının
da yanlışın, yanlışı yapanlarca düzeltilmesi
gerektiğinden geçtiği inancındayız.
T.C.
ALAÇAM
CUMHURİYET SAVCILIĞI
Sayı: 1990/934 ilam
Alaçam Çeşme mahallesi nüfusuna kayıtlı olup aynı yerde ikamet
eden lsrnail ve Rukiye'den olma 1930 doğumlu ZEHRA ÎNAN
20.6.1989 tarihinde "Vergi Kaçakçıhğı'na Teşebbüs" suçundan do-
layı hakkında kamu davası açılmış olup yapılan yargılama sonunda;
Alaçam Asliye Ceza Mahkemesi'nin 24.5.1990 tarih 1989/103,
1990/95 sayılı kararı ile 3100 Sayılı Yasanın 8. maddesi delaletiyle
213 sayıh yasanın 360. md. TCK'nun 59., 647 sayılı yasanın 5. mad-
deleri gereğince 1.575.000 TL. ağır para cezası ile tecziyesine karar
verilmiştir.
213 Sayıh Yasanın 360. maddesi geğince ilan olunur. 27.7.1990
Basın: 32345
EĞİRDİR SULH CEZA MAHKEMESİ
Esas no: 1990/20
Karar no: 1990/80
Sanık: Mustafa Sanbas, Mehmet, Zübeyde oğlu, 1962 d.lu, Eğir-
dir Barla Yokuşbaşı Mahallesi'nden olup aynı yerde nüfusa kayıtlı,
Barla Yeni Mahalle'de oturur. Bakkal.
Suç: Gıda Maddeleri Tüzügüne aykınhk.
Suç tarihi: 2.2.1990
Karar tarihi: 10.7.1990
Yukarıda açık kimliği yazılı bulunan sanık hakkında yapılan açık
yargılama sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ
Hükümlü Mustafa Sanbaş'ın olay tarihinde sahibi bulunduğu bak-
kalında satışa sunduğu teras pirime kavanoz içerisinde kakaolu fın-
dıklı kremada, laboratuvar incelemesi sonunda halk sağlığıru tehli-
keye düşürecek derecede koliform bakteri Urediği saptanmış oldu-
ğundan ve sanığın da bunlan satışa sunduğundan dolayı sanığın bu
eyleminden TCY'nin 396. maddesi gereğince 3 ay hapis cezası ve 647
sy. 3506 sy ile TCY'nin 72. maddesi gereğince sonuç olarak 490.000.—
TL ağır para cezasıyla cezalandınldığı, hakkındaki hapis süresine eşit
olarak sanığın suç işlemeye araç kıldığı meslek ve sanatımn ve tica-
retinin tatiline ve 7 gün süre ile işyerinin kapatılmasına karar verildi-
ği ve 647 sy ile cezasının ertelendiği, ayrıca TCY'nin 402/2. maddesi
gereğince karar özeti Ankara, tstanbul, tzmir'de yayımlanan ve ti-
rajı yüzbinin üzerinde bulunan bir veya iki gazetede ve ayrıca Eğir-
dir'de yayımlanan yerel gazetelerden birinde derhal ilan edilmesine
karar verilmesi ilan olunur. 10.8.1990
Basın: 32341
T.C.
KAHRAMANMARAŞ 2'NCt SULH CEZA
MAHKEMESİ
KARAR ÖZETİ
Esas: 1989/691
Karar: 1989/1003
Hâkim: Mustafa Birışık 22036
Kâtip: Naci Gök
Davacı: K.H.
Sanık: Ahmet Balkarlı, Ongün Mehmet ve Fatma'dan olma, 1952
doğumlu, Sakarya Mah. nüfusuna kayıtlı halen aynı Mah., Civan
Sokak No: 19'da oturur, evli, 4 çocuklu, okuryazar, sabıkasız, sekerci.
Suç: Gıda Maddeleri Nizamnamesi'ne muhalefet.
Suç tarihi: 28.7.1989
Karar tarihi: 27. 12. 1989
HÜKÜM ÖZETt
Sanığın imal edip satışa sunduğu dondurmanın yapılan analizi so-
nucunda bozuk olduğu antasıldığından sanığın eylemine uyan
TCK.'nun 396. maddesi gereğince 470.000.- TL ağır para cezası,
TCK'nın 402/1-2. maddeleri gereğince cürme vasıta kıldığı iş yeri-
nin 7 gün kapatılmasına, 3 ay meslek sanat ve ticaretten men edil-
mesine, karar özetinin suç yerinde, yayımlanan mahalli gazetede ve '
tirajı yüz binin üzerinde olan ve İstanbul, Ankara ve Izmir ilinde ya-
yımlanan gazetede ilan edilmesi cezasına mahkûm edildiği ilan olu-
nur. 10.8.1990
Basın: 32363
İLAN
T.C.
AFYON C. SAVCILIĞI
1990/1992 ilam
thsaniye ilçesi Bey köyü nüfusuna kayıtlı halen Afyon Çavuşoğlu
Mh. Aliağa Çeşmesi No: 24 adresinde oturur ve sucuk imalatçılığı
yapar Ahmet oğlu 1958 D.lu Ural Kınık 22.11.1989 suç tarihinde iş-
lemiş olduğu taklit ve tağşiş edilmiş sucuk imal edip satmak suçun-
dan hakkında kamu davası açılmış olup, yapılan yargılaması
sonucunda:
Afyon Sulh Ceza Mahkemesi'nin 14.6.1990 gün ve 49-539 sayılı
kararı ile TCK.'mn 398, CK: 119. 647/A, CK: 72, 402/1-2 maddele-
ri gereğince 470.000.- TL ağır para, 7 gün iş yerinin kapatılması, 3
ay meslekten men cezası ile tecziyesine karar verilmiştir.
TCK.'nın 398. maddesi gereğince ilan olunur. 9.8.1990
Basın: 32360
OK4Y GÖNENSİN
Gazetecinin Anayasası
O kuyuculara doğru ve dürüst haber vererek
güvenini kazanmak. Her gazete ve gazetecinin en
genel kabul görmüş hedefi budur. Gazete ve gazeteci,
okuyucusunun güvenini her haberie, her yazıyla, her
fotoğrafla ve her gün tazelemek, yenilemek zorundadır.
Tek tek her haberie sınanan bu güven, büyük olaylarda
büyük sınavlardan geçer. Gazete ve gazeteci, işlevinin
gereği büyük güç merkezleriyle, siyasal ve ekonomik
güçlerle hem iç içedir hem de karşı karşıya. Ve büyük
olaylarda bu güç merkezleri, gazete ve gazeteciyi daha
sıkı bir etkilenme altında tutmak isterler. Gazete ve
gazeteciye hava kadar gerekli olan şey özgürlüktür.
Özgür yaşamak isteyen tüm insanlara gereken de
haberdir, bilgidir. Bu ağır baskılann ortasındaki gazete
ve gazeteci de günün dalgalarına kapılıp
sürüklenmedikçe herkesin ihtiyacı olan haber-bilgi
akışını doğru ve dürüst olarak sürdürür. Gazete ve
gazeteci kavramlarının yakın dönemde çeşitli
nedenlerle belli bir yıpranmaya uğradığı doğrudur. Güç
merkezleriyle fazla iç içe geçen gazete ve gazeteciler,
kolay para kazanmak için ya da gelişen ağır rekabet
koşullarını bahane ederek "asparagas"/ hem
gazetecilerin hem de okurların başına bela edenler bir
yanda, bu fırsattan yararlanarak gazeteleri ve
gazetecileri egemenlik altına almaya çalışan güç
merkezlerinin bitmez çabalan diğer yanda basının
itibar kaybını sağlayabilmişlerdir.
1918 yılında Fransa'da Gazeteciler Ulusal Sendikası,
gazetecilik mesleğinin ve gazetecinin itibarını yücelten
bir anayasa hazırlamıştır. Bu küçük anayasanın
maddeleri bugün belki biraz da güncelleşmiştir:
Gazeteci,
bu adı hak ediyorsa imzasız da olsa yazdığı
bütün yazılann sorumluluğunu taşır;
İftira, kanıtsız suçlama, belgelerde tahrifat,
olayların değiştirilmesi ve yalan haberi en
ağır meslek suçu sayar; en temel meslek
onuru olarak yazdıklarının yayımlanmasını
görür;
Yalnızca meslek onuruyla bağdaşan işleri
yapmayı kabul eder; hayali unvan ve nitelik
kullanmaz, haber almak ya da herhangi bir
kişinin İyi niyetinden yararlanmak için dürüst
olmayan yollara başvurmaz;
Gazetecilik niteliğinin, etkinlik ve ilişkilerinin
sömürülebileceği kamusal ya da özel
kuruluşlardan para almaz;
Ticari, mali ya da reklam niteliğindeki
makalelerin altına imza atmaz;
Fikir hırsızlığı yapmaz, alıntı yaptığı metnin
kaynağını belirtir;
Meslek sırrı saklar;
Çıkar amacıyla basın özgürlüğünden
yararlanmaz;
Haberlerini dürüstçe yayımlama özgürlüğünü
talep eder;
Adıl olma kaygısı ve özenini temel
kurallardan biri olarak benimser;
Kendi rolünü polisin rolüyle karıştırmaz.
Bu kısa "Gazetecinin Anayasası"nda tekrar tekrar
okunacak, üstünde dûşünülecek çok şey var, 72 0
a
önce yazılmış olsa bile... •*"-'o2
Ölümünün birinci yıldönümünde, DevTİrnci-
Demokrat Öğreımen hareketine omuz veren
onurlu mücadelesiyle bizlere örnek olan Uşak
TÖB-DER Başkanı dostumuz, arkadaşımız
ZEKİDÜMEN'i
saygıyla anıyoruz.
EĞIT-DER Uşak Şubesi
Yağmurla Toprak, Toprakla Tohum,
Tohumla Çiçek, Çiçekle Giineş
Nasıl iç içeyse
Bizler de dostlanmız için
Ölüm ve yaşamla iç içeyiz.
Aramızdasın...
AİLESİ VE DOSTLARI
MALİYE VE GÜMRÜK BAKANLIĞI
HESAP UZMAN YARDIMCILIĞI
GİRİŞ SINAVI
Maliye ve Gümrük Bakanlığı Hesap Uzmanları Kurulu Başkanlı-
ğı'nca 23, 24 ve 25 Ekim 1990 günlerinde Ankara, tstanbul ve tzmir'-
de hesap uzman yardımcılığı giriş sınavı yapılacaktır.
SINAVA KATILABİLMEK İÇtN;
a) Devlet Memurları Kanunu'nun 48'inci maddesınde yazılı nite-
liklere sahip olmak,
b) 1.1.1990 tarihinde 35 yaşını doldurmamış bulunmak,
c) Eğitim süresi en az dört yıl olan siyasal bilgiler, hukuk, iktisat,
iştetme, iktisadi ve idari bilimler fakülteleri ile aynı konularda eğitim
veren ve bunlara eşitliği Yüksek Öğrenim Kurumu'nca kabul olunan
benzeri yabancı fakülle veya yüksek okullann birinden mezun olmak,
d) Sağlık durumu Türkiye'nin her yerinde görev yapmaya elverişli
olmak,
e) Erkeklerde askerliğini yapmış veya eneletmiş olmak (Halen as-
kerük görevini yapmakta bulunanlar terhislerinden sonra atamaları
yapılmak üzere sınava kabul edilebilirler),
0 Hesap uzmanhğı niteliklerini taşımak,
g) Daha önce bir defadan fazla hesap uzman yardımcıhğı giriş sı-
navına katılmamış olmak gerekmektedir.
Sınava giriş şartlannı ve sınav konularını gösteren broşür ile baş-
vuru formu, Hesap Uzmanları Kurulu Başkanlığı ve Kurulumuzun
Ankara, İstanbul ve Izmir Grup Başkanlıklarından sağlanabilir.
Isteklilerin 5 Ekim 1990 günü akşamına kadar Maliye ve Gümrük
Bakanlığı Hesap Uzmanları Kurulu Başkanhğı'na (İlkadım Caddesi,
Kara Harp Okulu Kavşağı yanı, A Blok zemin kat Bakanlıklar - AN-
KARA) belgeleri ile birlikte bizzat veya posta ile müracaatlan duyu-
rulur.
Basın: 30978
r TÜRK KULTURUNE HİZMET VAKFl
C A F E R A G A M E D R E S E S I
S U L T A N A H M E T 5 1 3 1 8 4 3
Sonbahar Kurslarımız
1 EYLÜL 1990'da başlıyor.
Hat-Tezhıp-Mmyatıir-Ebru-Porselen Süsleme
Vitray-Seramik-Deh-Resım - Kumaş Desenleme
Folklohk Bebek Yapımı - Osmanlıca