04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
24 AĞUSTOS 1990 DIŞ HABERLER CUMHURÎYET/15 KÖRFEZ KRIZİ...KÖRFEZ KRİZt... KÖRFEZ KRİZI...KÖRFEZ KRİZİ... KÖI CUMHURBAŞKANIÖZAL, AMERİKAN TELEVİZYONUNA DEMEÇ VERDİ: 'Riyad isterse asker gönderebiliriz'Cumhurbaşkanı Turgut Özal, ABD'nin en çok ilgi çeken televizyon haber programlarından birine verdiği demeçte, 'Arapların Türkiye'den asker isteyeceği yönünde işaretler olduğunu' söyleyerek "Suudi Arabistan veya bir başka Körfez ülkesi isterse olur" dedi. KADIN ASKER — Suudi Arabistan'da ender rastlanan bir göıüaCü. Havaalanına henüz inen kadın asker omzunda şişelerce suyu ve askeri malzemesi ile kimselerin bilemediği gelecege doğrn yürüyor. (Fotoğraf: Reuter) Dış Haberier Servisi — Cumhurbaşkanı Turgul Özal, Körfez krizinin başından beri olduğu gibi her gün Batılı basın ve yayın or- ganlarına deraeçler vermeyi sürdürüyor. özal, ABD'nin en çok izlenen TV ana ha- ber programlarından birine dün verdiği de- meçte, 'Arapların Türkiye'den asker isteye- ceği yönünde bazı işaretler oldugunu' söy- leyerek "Suudi Arabistan veya bir başka Körfez ülkesi Türkiye'den asker isterse olur" dedi. Fransa'nın önde gelen gazetelerinden 'Le Figaro'ya verdiği demeçte, 'Türkiye'nin Körfez krizinde arabuluculuk rolu üstlen- mesinin olanaksız' olduğunu söyleyen Özal, Alman 'Die Welf gazetesine de "Tiırkiy£ de basın ve haJk, hukumetin Körfez krizinde aldıgı tavn istisnasız destekliyor" dedi. VVashington'dan L'fuk Güldemir'in bıldır- diğine göre Cumhurbaşkanı Ozal, ABD'nin en çok ilgi çeken haber programlarından 'Moneil and Lehrer News Hour'a ABD'nin eski Dışişleri Bakanı Henry Kissinger Ue bir- likte konuk oldu. Programın başında, "Ge- orge Bush ile Turgut Özal arasındaki iliş- kinin son zamanlarda sıcaklaşması, Türki- ye'nin kasvetli insan hakları dosyası nede- niyle iki ulke arasındaki ilişkilerde başgos- leren tansiyonu düşürmeye yardımcı olabilir" sözlerıyle sunulan Özal'a yönelti- len bazı sorular ve yanıtları şöyle: — Bugiinkü durum sizce savaşa ne ka- dar yakın? ÖZAL — Tansiyon yükseliyor. özellikle daha öncekilere oranla bu rehine krizi çok daha fazla kişiyi kapsıyor. Bunun barışa yardımcı olduğunu değil, aksine bizi bir sa- vaşa ittiğini duşunüyorum. Dün Irak Elçi- si'ni arayıp "Bu, muhtemelen bir savaş ne- deni olabilir. Bu söylediğımı Başkan Sad- dam Huseyin'e iletin. Tek yol, bu insanları bırakmak" dedim. — Eğer Saddam Hüseyin, sizin >eya baş- kalannın rehinelerinin serbest bırakılması yönündeki telkinkrine olumlu yanıt vennez- se sizce ne olur? Amerika ne yapmalı? ÖZAL — Çok zor bir durum. Başkan Bush'un yerinde olmak çok zor. Bu kararı almak zorunda. Çok çeşitli unsurlar var. Ne yapabileceğimizi söylemek istemiyonım. Sa- vaşa son 3 veya 4 gunden daha fazla yakın olduğumuzu bu sebeple söylüyorum. — "Amerika ya da Saddam, rehineler ko- nusunda bir şey yapmalı, yoksa çok kötü başka şeyler olabilir" denebilir mi? ÖZAL — Rehine konusu çok zor bir ko- nu. Yani 40-50 kişi değil. Amerika, İngiliz ve diğer Batılılarla sayının 10 bin olduğun- dan bahsediyorlar. Konuyu halletmek için sayı çok fazla. — Yani askeri bir harekât düzenlemek için mi sayılan çok fazla? ÖZAL — Evet. — Eger Amerika bunlan kurtarmak için askeri bir harekât yaparsa, dünyanın bu yö- resinde bu harekât nasıl karşılanır? ÖZAL — Eger Amerika bu insanlan kur- tarmak için bir adım atarsa, muhtemelen bizim ulkemizde buna karşı çıkan olmaz, çunkü hakhsımz. — Savunma Bakanınız, Körfez'e guç gön- dermeyi reddettiğiniz yönündeki kararın gözden geçirildigini soyledi. Neden? ÖZAL — Turkıye'nin sınırlan dışma as- ker göndermek için bizim anayasamızda bir madde var. Japonlann ve Almanlannki gibi değil. Onların anayasası ülkelerinin dışına asker gönderemeyeceklerini söylüyor. Ama bizim anayasada madde, "Türkiye sınırla- rı dışına asker parlamentonun kararı ile gonderılir" diyor. Hükümet bu izni almak zorunda. îzin almak istediklerinde parla- mento, "ancak Turkiye saldırıya uğrarsa" koşuluna bağlı olarak verdi. Doğal bu. O zaman askeri güç kullanabiliriz. — Savunma Bakanınız, "Eğer Türkiye 1 nin menfaatineyse Körfez'e asker gönder- me konusunu goz önüne alırız" diyor. ÖZAL — Bugunkü modern silahları dü- şünürseniz, eğer saldınlmayı beklerseniz kö- tu olur. Bu yuzden önceden hazrr olmak zo- rundasınız. Aynı zamanda belki yurtdışına asker göndermek Türkiye'nin menfaatleri- neyse o zaman ıyi olur. Arap ülkeleriyle iyi ilişkiler olsun istiyoruz. Eğer Arap ülkele- ri, orneğin Suudi Arabistan veya Körfez 1 deki başka ulkeler Türkiye'den asker ister- lerse ki ben bunun Türkiye'nin menfaatle- rıne olduğuna inanıyorum, o zaman olur. Ama bu parlamentonun onayını gerektiri- yor. — Yani Amerika değil de Araplar ister- se diyorsunuz. - ÖZAL — Gerçı Turkiye, bir davet olma- dan da gonderebihr, ama davet olacağı yö- nunde bazı işaretler var. — Arapların ıhı? ÖZAL — Suudiler veya diğerlerinin. — Saddam Hüseyin'in ve Irak Dışişleri Bakanı'nın son demeclerini nasıl yorumlu- yorsunuz? ÖZAL — Başları dertte. Çok güç bir du- rum. Bu çok net gözuküyor. — Siyasi bir çözüm şansı var mı? ÖZAL — Çok sönük. Tek bir siyasi çö- zum var. önce tüm yabancılann Irak'tan ay- rılmasına izin verirler; sonra tansiyon dü- şer. Ambargo muhtemelen devam eder, bundan sonra eğer Kuveyt'ten çekilirlerse bu siyasi çözum olur. Paris'ten Sabetay Varol'un bildırdiğine gore 'Le Figaro' gazetesi, Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın aynntılı bir demecini yayım- ladı. Özal bu demeçte, Batı'nın Doğu-Batı geriliminin sona erişinden sonra Türkiye 1 ye ihtiyaç kalmadığını düşünmeye başladı- ğını vurgulayarak şöyle dedi: "Körfez, Avrupa için yaşamsal bir yer. Mevcut kriz Türkiye'nin önemini ortaya ko- yuyor. Önümuzdeki 20 ya da 40 >ıl boyun- ca petrolun jerini alacak enerji kaynagı yok ve bu çatışma daha on jıl sürebilir. Bu kriz sona erince venileri çıkacaknr. Dikkat edin Saddam Hüseyin, cihattan soz ediyor. Bir patlama beklenebilir. Bir ya da birçok Müs- luman ulke ekonomik bunalım içinde, di- ğer yanda petrol rezervlerinin çogunlugu Musluman ulkelerde... Saddam Huseyin gi- bi bir lider yangına körukle gitme olanagı- na sahip. Bir Hıristiyan-Müsiüman çabsma- sı çok tehlikeli olur." Turgut Özal, bu koşullarda Türkiye'nin arabulucu rol oynamasının olanaksız oldu- ğunu belirtti ve Cumhurbaşkanı Mitter- rand'ın Ankara'ya gonderdiği sözcüsü Le- canuet ile olan temasından söz ederek "Fransızlann ne düşundüğunıi anladigımı samyonım. Kabaca Amerikalı ve tngilizlerle aynı şeyleri. Türkiye'nin gelecekteki rolü ko- nusunda Mitterrand'a bir mesaj yolladım. Başkan Milterrand'ın uzun vadeli strateji- lerden hoşlandı^ını biliyorum. Bu bunalı- mın uzun vadeli etkilerini şimdiden düşiin- mek durumundayız" dedi. Bonn'dan DUek Zaptçıoğlu'nun haberi- ne göre Federal Alman Die Welt gazetesi dünkü sayısında Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın "Turkiye fedakâriık yapmalıdır" şeklindeki sözlerini manşete çıkardı. Gaze- tede Özal'la Ankara'da yapılmış bir söyleşi yer aJdı. Özal, gazetenin sorulanna verdiği yanıt- larda, "Türkiytfde basının ve halkın hükü- met kararlarını istisnasız desteklediğini" id- dia etti. "tncirlik Hava Üssü'nün kullanı- mı için ABD'ye ne izin verildiğini, ne de ABD tarafından böyle bir talepte bulunuldugunu" söyleyen Özal, "tncirlik Hava Üssü, NATO'ya bağlıdır ve bu yüz- den sadece NATO amaçları için kullanılabilir" dedi. "Savaş olmaması için dua ettigini" bildiren özal, Meclis tatildey- ken savaş ilan etme yetkisinin Cumhurbaş- kanı'na ait olduğunu belirtti. özal'ın "Die VVelt" gazetesi muhabiri VVaiter H. Rutb'e verdiği yanıtlardan bazıları şöyle: — Türkiye'nin Irak'a karşı ambargodaa dogan zararlan nasıl karşılanacak? ATye tam uyelik başvurusunun kabulünü mü bekliyorsunuz? ÖZAL — AT'ye tam üye olup olmama- mız bizim değil, AT'nin sorunudur. Türki- ye kayıplannı telafi etmek için Batı'dan il- lâ mali yardım beklemiyor. Biz ABD ve Ja- ponya'nın tekstil urünlerimize koyduğu it- hal sınırlamasının kaldırılmasını arzu edi- yoruz. Avrupa ülkeleriyle ticaretimizde hâlâ buyuk açık veriyoruz. Ticaret kotalannın kalkması bizim açımızdan daha önemli. — Irak ve Suriye'nin Türkiye'ye karşı tu- tumunu guçlendirip aynlıkçı Kurt gerilla- lara destegini arttırmasından korkuyor mu- sunuı? ÖZAL — Hayır, bundan hiç korkmuyo- ruz. Avustralya radyosuna demeç Cumhurbaşkanı Turgut Özal, Avustral- ya'da göçmenlere yönelik yayın yapan SBS radyosunun Turkçe bölumune verdiği de- meçte, "Irak bize saldınrsa biz de karşıük verirlı" dedi. ABUDABİ BAE, savaşa uzaktan bakıyorAbu Dabi'de hiç kimse refahının Saddam yüzünden düşürülmesine razı değil ve tehlike 'kapıyı çalmadıkça' da Birleşik Arap Emirlikleri krizin uzağında kalmayı yeğliyor. FATtH M. YILMAZ ABU DABİ - "Irak Devkt Baskanı Sad- dara Hüseyin, eğer yakın olsaydı Kuveyt ile birlikte BAE'yi de işgal edip daha sonra da 'tarihten gelen nedenler'le ilhak ettigini açıklardı." Her tarafından refah ve petrol fışkıran BAE'nin başkenti Abu Dabi'rün uluslararası havaalanına ayak bastığımızda bunu duşunüyoruz. Abu Dabi'nin içinde bulunduğu refah ortamı anında kendini his- settiriyor. Mısır ve Ürdün'un aksine daha bakımlı ve kendisinden daha emin insanlar- la dolu havaalanında, birkaç km otemizdeki petrol kuyularından yayılan kokuyu duydu- ğunuz hissine kapılıyorsunuz. Havaalanın- dan çıkıp bir taksiye binilecek kadar gerekJi olan 2 dakikalık zaman içerisinde, vakit ge- ce yansını geçmesine karşın boğucu bir sı- cak size merhaba diyor. Işte o an Körfez- deki savaş sıcağını da tum şiddetiyle duyu- yorsunuz. BAE, Irak'ın Kuveyt'i işgaliyle Arap dün- yası içinde oluşan cepheleşmede başından beri Suudi Arabistan ve Mısır'ın önderliğin- deki ABD destekli grubun içinde yer alıyor. Ekonomisimn tamarnı petrol ihracına bağ- lı olan bu Basra Körfezi ülkesinde, Irak ve Saddam karşıtı "nefretin" giderek büyüdü- ğü de açıkça görülüyor. Irak'ın kendisine de saldırabileceğinden hareketle topraklanna yabancı askerlerin girmesine izin veren BAE, bir yandan da kendisini Irak'ın men- zilinin dışında sayarak hoşnut gorunüyor. Abu Dabi'nin gundelik yaşamında Sad- dam'ın BAE'ye karşı doğrudan bir hareke- te girışebileceğı kanısı pek yaygın değil. An- cak 300 bin nufuslu Abu Dabi halkının bu- yük çoğunluğu bir savaş anında denizdeki petrol kuyulanna füzelerin isabet etmesin- den ve bunun sonucunda da refah düzeyle- rinın duşmesinden endişe ediyorlar. Bu en- dişeyi özeliikle BAE vatandaşı olmayan ve emirüklerin hizmet sektörunde çalışan di- ğer Arap ülkelerinin vatandaşlarında gör- mek mümkun. Abu Dabi'de kimse "büyü- Dün" bozulmasını istemiyor. Suudi Aıabistan'dan sonra BAE'nin de kapıiarını yabancı askerlere açtığını açıkla- masıyla ABD birlikleri, Abu Dabi'deki 2 hava üssüne ve Dubai'nin doğusuna yerleş- miş durumdalar. Abu Dabi'deki diploma- tik gözlemciler, bin dolayındaki ABD aske- rinin 16 C130 ve 8 petrol ikmal uçağının lo- jistik amaçla burada bulunduğunu belirti- yorlar. Gözlemciler, ABD'nin, Irak'ın BAE 1 ye bir saldırıda bulunacağını duşunmedi- gini, bu amaçla Suudi Arabistan'taki bir- liklere Abu Dabililerin de lojistik destek sağiamayı planladığını bildiriyorlar. BAE açıklaıında ABD ve tngiliz savaş gemileri de BAE'ye girişilebilecek olası bir Irak sal- dınsma karşı kalkan görevi üstlenmiş du- rumdalar. BAE yonetimi, Fransa Devlet Başkanı François Mitterrand'ın gönderile- ceğini açıkladığı askerlerin de Dubai, Ru- w«is, Al Aın emirlikleri çevresine yerleşti- rileceğini açıklamış bulunuyor. Zayıf ordu- sunu da tamamen alarm durumuna geçiren BAE, aynı zamanda Mısır'dan aldıgı uçak- savarları da petrol kuyulanrun çevTesine ko- nuşlandırmış durumda. BAE Dışişleri Ba- kanlığı'ndan bir yetkili, 1 milyon 600 bin nüfuslu bir ülke için bu kadar askeri yığı- nağın fazla olduğunu behrterek "Ancak eli- mizdekileri kaybebnemek için her türiü ön- lemi almak zorundayız" diyor. Abu Dabi sokaklarında ülkenin bir savaşa hazırlandı- ğını anlamak mümkün değil. BAE yöneti- minin Körfez'deki gerginliği gundelik yaşa- ma kanştırmamaya özellikle önem verdiği dikkat çekiyor. Abu Dabi'de, sokaklardan yönetim bi- rimlerine kadar hemen hemen her kesim- de, sahip olunan değerlerin yitirilmemesi görüşü egemen. Hiç kimse ülkenin refahı- nın Saddam yüzünden düşürülmesine razı değil. Abu Dabi, tehlike kapıyı çalmadık- ça şu an için krizin uzağında görülüyor. IRAK'INKİMYASAL SİLAHLARI İki dakikada acılar içinde öldüren gazUzmanlar, Irak'ın elinde "sinir" gazı diye bilinen ve öldürücü etkisi olan kimyasal silahlardan 50 ton, öldürmeyip yaralayan ve kalıcı etkileri olan diğer gazlardan ise 500 ton bulunduğunu tahmin ediyorlar. EDtP ÖYMEN LONDRA — Sadece ABD ile Sovyetler Birliği'nin ellerinde tuttukları kimyasal si- lah yığınağınm hepsinin varillerde olduğu varsayıldığı takdirde, eni 76 metre, yuksek- liği 66 metrelik bir piramit oluşturduğu ve ağırlığının 100 bin tona yaklaştığı tahmin edıliyor. Ortadoğu'da kimyasal silah urettiği sanı- lan Irak için bir tahminde bile bulunmanın sağlıksız olacağını soyluyor savunma uz- manları. Irak'ın, kimyasal silah urettiği sa- nılan tesislerin uzaydan uydularla çekilen fotoğrafları var. Kimyasal silahı hem İran bırliklenne hem de Halepçe"de Kürtlere kar- şı kullandığı biliniyor. Batı Almanya'da Irak'ın "tarım ilaçlan sanayisi" için parça ve hammadde sağladıgı iddia edilen bir fir- mada yapılan son tutuklamalar, Irak'ın kimyasal silah uretimı konusunda faaliye- tini surdürdüğünün belirttiler. Ancak han- gi türlerine ne kadar sahip olduğu meçhul. Londra'daki Stratejik Araştırmalar Ens- titüsü uzmanlarının tahminine gore Irak 1 ın elindeki sinir gazı stoğu 50 ton, yara açan tur gaz miktarı da 500 tondan fazla olabi- lir. Uzmanlar, bu bilgınin enstitunun elin- deki resmi bilgi olmadığını, çeşitli kaynak- lardan sağlanaı. tahminler olduğunu vur- guluyor. ' Irak'ın elinde bir olasılıkla şu tur kimy-a- sal silahlar var: —Sinir gazı olarak bilinen, beyin \e omu- riliğin oluşturduğu merkezi sinir sıstemi ile bu merkezden dağılan ve tüm \ücudu sa- ran çevresel sinir sistemini etkileyen yeterli dozda sıstemi felce uğratan öldurucu nite- likte sıvüardan çıkan gazlaı. Sarın, Soman ve VX. Sarin 1940'larda Almanya'da uretilen ko- kusuz, renksiz bir gaz. Havada hemen da- ğıhr. Deriden yara açmadan kolayca geçerek sinir sistemini bozar. Solunum guçluğü, mi- de bulantısı ve kusma, kasılmalar ve sonuç- ta da ölume neden olur. Bir gramın onda bıri kadar bıle solunnıası, oldurmesı ıçın ye- terli. Ilk 60 saniyede sistem felce uğrar, bir dakika sonra da kalp durur. Soman: Sovyetler Birliği ordusunda çok miktarda olduğu tahmin edilen bir silah. Sa- rin'den ıkı misli daha etkili olduğu bilini- yor. Havada kolayca dağılmaz, asılı kalır. Eşyalara ve toprağa bulaşır. Kalıcıdır. VX: İçlerınde en tehlıkelisi bu. 1950'lerde Ingilizler tarafından geliştirildi. Amerikan ordusundaki kimyasal silah yığınağının uçte birinin VX olduğu sanılıyor. Ağır yağlı biı sıvı. Elbiseden geçebilir. Toprak ve eşyada daha da uzun süre kalır. Etkisi uzun sureli- dır. Bir gramın yüzde biri, nefes darlığına ve derhal ölume götürür. Gnı yaşartıcı gazlar. Bunlar mutlaka ol- durücu olmamakla birlikte sınir sistemini çalışmaz hale getiren ve icabında sakat bı- rakan silahlardan. Gözlerı, solunum siste- mi ve mide-bağırsak faalı\et!erinı felce uğ- ratır. Gazla doğrudan ve yoğun temas so- nucu olum de mümkün. Irak'ın elinde bu tur silahlardan en az 500 ton olduğu sanı- lıyor. Irak'ın ba/ıları faal bazıiarı hâlâ araştırma-geliştırme aşamasında 5 tür fü- zesi olduğu sanılıyor. Stratejik Araştırma- lar Enstitüsu uzmanlaıı, bu füzelerin nuk- leer başlık atabileceği gibi kimyasal silah gondermede de kullanılabileceği goruşunde. (1) Al-Abed: "Uzay araştırmalarr' çerçe- vesinde geliştirildiği bilinen füzenin Roma'- dan Moskova'ya kadar u/anan 2.800 kilo- metre menzıli olacağı sanılıyor. (2) Condor-2 (ya da Bedir-2000): Uzerin- de en çok tahmin yurutulen bu tuze, Arjantin-Irak işbirlığinin urunu. Menzili 400 ile 1.200 kilometre arasında. Henüz de- nemesinin yapılmadtğt biliniyor. Condor-2'nin menzili Tel Aviv, Tahran ve kuzevde Türkiye'nin tum doğu ve guneydo- ğusunu içine alıyor. (3) Al-Abbas: Karadan karaya füze. Men- zili 900 kilometre. (4) Al-Abid: Karadan karaya füze. Men- zili 600 kilometre. (5) Faw-1: Savunma amaçlı anti-balistik fuze. Halen araştırma-geliştirme aşamasın- da. Kimyasal silahlann kullammı milallan onceki yüzyıllara kadar gidiyor. Düşmarun su kaynağı olarak kullanacağı ırmaklara ze- hir dokülmesi ile başlayan kimyasal savaş- ta, zamanla dana farklı yontemlere başvu- rulmuş. İçleri zehirli yılan dolu kavanozla- rın duşman uzenne atılması, kuru çalılara kukurt serpılerek bunların ateşe verilmesi gibi... Zehirli gazların silah olarak kullammı her - ne kadar Birinei Dunya Savaşı'nda başla- mış sayılırsa da Batılı ulkeler, savaşa doğ- ru gıUcıı >ıllaıda bu konuyu ele aldılaı. 1899'da Lahey'de ilk kez göruşüldu. İngil- tere ve ABL) zehirlı gazdan yana çıktılar. Daha sonra 1907'de yine Lahey'de bir top- lantı daha yapıldı. Burada da ABD yine karşı oy kullandı. Ancak kimyasal silah deyişi ilk kez Bi- rinci Dünya Savaşı'nda kullanıldı. Alman sanayici Bayer, klor-karbonoksit geliştirdi. Bunun 22 Nisan 1915'te Fransa'da kullanıl- masıyla 15 bin Fransız askeri savaş dışı kal- dı. Fransızlar birkaç saat içinde 5 bin kişi kaybettiler. Savaş sırasında en korkulu si- lah bu oldu. 1919'da Versay Antlaşması'nda, Almanya, bu tür silah üretmekten men edil- di, ayrıca zehirli gaz kullammı da yasaklan- dt. 1925'te Cenevre'de ABD hariç, 42 ülke- nin imza attığı protokol ile kimyasal silah kullammı geniş ölçüde "yasaklandı." Buna rağmen Italyanlar, Habeşistan'da (Etiyop- ya), Japonlar Mançurya'da zehirli gaz kul- landı. ABD de Vietnam savaşı sırasında "lunıncu Ajan" dıye bilinen 42 bin ton ze- hırlı tarım ilacını Kuzev Vietnam'ın bom- balanması sırasında kullandı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle