05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/6 DİZİ-RÖPORTAJ 23 AĞUSTOS 1990 KÖRFEZ KRİZİ...KÖRFEZ KRİZİ... KÖRFEZ KRİZİ...KÖRFEZ KRİZİ... KÖB Yıl 1967. Ortadoğu'da gerginlik en üst noktaya tırmanır. Arap-İsrailsavaşı kaçınümaz olmuştur Soğuk ilişkilerden sıcak savaşa1956'daki çatışmadan sonra Arap-İsrail ilişkileri dokuz yıl süreyle 'göreli barış' ortamında devam etti Ancak 1965'ten itibaren başlayan sınır kavgaları, 1967'de savaşa dönüştü. İki yıl süresince İsrail, Filistin örgütü El- Fetih'i hedef alarak Ürdün, Lübnan ve Suriye'ye hava saldırıları düzenledi. Mısır'ın, Tiran Boğazı'nı İsrail gemilerine kapatmasıyla sıcak savaş başladı. YASEMİN ÇONGAR ANKARA — Yemen iç savaşı sona erip kalan 70 bin Mısır as- keri de 1%7'de geri çekilmeye baş- ladığında, ABD'nin Ortadoğu'da karşısına aldığı "radikal Arap ka- mpTnın üyeleri artık belliydi: Mı- sır, Suriye ve Irak. O yıl, Sovyet- ler Birligj büyuk bölümü bu uç ül- keye olmak üzere, Ortadoğu'ya toplam 2 milyar dolarlık askeri yardım yapu. Kahire, Şam ve Bağ- dat bölgedeki en etkili baş- kentlerdi. Parlamenter sistemleri gereği monarşilerle kıyaslandığında Amerikan isteklerine daha "lemkinli" yaklaşmak zorunda- lardı. Çünkü Arap-tsrail gerilimi ve Washington'un tsrail yanlısı po- litikası, bölgede "anti-Amerikan" eğilimlerin ağırlık kazanmasına neden oluyordu. Dahası bu üç ül- ke, İsrail'e coğrafi yakmlıklan ne- deniyle Washington'daki "Orta- doğu tehdidi" değerlendirmelefi- nin vazgeçilmez arabaşlıklarını oiuşturmaya başlamışlardı. Bu değerlendirmelen dayanak yapan yönetim, "dengeJeyki" ola- cağı gerekçesiyle İsrail'e Havvk fü- zeleri, tanklar ve çeşitli konvansi- yonel malzeme satışım tırmandır- dı. Mısır-Irak-Suriye üçlüsünün karşısında güç odağı oluşturması istenen Suudi Arabistan ve Ür- dün'e de silah gönderildi. Gerçekte Ortadoğu'daki silah yığınağı, Arap - İsrail geritimini, Araplara- rası çekişmeleri ve Washington- Moskova çatışmasını sertleştirme sonucu veriyor, "deageleyici" iş- levini, "detaşeti" dayanak yaparak yerine getiriyordu. Bu gergin ortam ABD Kongre- si'nde anti-Arap egilimleri güçlen- dırdi ve 1963 Dış Yardım Yasası göruşulurken, "ABD'nia yardıın yapügı ulkelere karşı saldında bu- lunan ya da bunun hazırlığını ya- pan ülkelere yardımm kesilmesi" sınırlaması onaylandı. ABD gözüyle 196O'lı yıllann Orladoğu politikasında üç temel unsur vardı: Bölgedeki iç siyasi ça- Hazirao 1967'nin başında, İsrail ve Mısır arasında patlak veren savaş 6 gfin sürmüş ve tsrail'in üstünlüğüyle sonuçlanmıştı. Ateşkes 6 yıl sürecek, 1973'te dördüncü Arap-İsrail sıcak çatışması yaşanacaktı. tışmalar ve radikalleşme eğılimi, Sovyet ve Amerikan siyasi etkisi arasında gidip gelen Ulke yonetim- leri ile bu iki unsuru gölgede bı- rakan 1967-1973 dönemi diploma- tik kriz durumu. Bu kriz, haziran 1967 ile ekim 1973 savaşları ara- sındaki Arap-İsrail gerginliğine işaret etmekteydi. 1956'daki çatışmadan sonra, Arap - İsrail ilişkileri dokuz yıl sü- reyle "göreli banş" ortamında de- vam etti. Ancak 1965'ten itibaren başlayan sınır kavgaları, 1967'de savaşa dönüştü. İki yıl süresince israil, yeni kurulan Filistin örgü- tu El-Fetih'i hedef alarak Ürdün, Lübnan ve Suriye'ye hava saldırı- ları düzenledi. Bu saldırılar, Mı- sır'daki Nasır \onetiminin iç ka- muoyunun ve diğer Arap halkla- nrun baskılanyla 1966 yılında Su- riye ile ittifak kurmasına yol açtı. Sina Yarımadası'na Mısır birlik- leri yığıldı ve Birieşmiş Milletler Acil Güçleri'nin (UNEF) Genel Sekreter U Thanl'ın emriyle çekil- rnesi sonrasında Mısır ve İsrail sı- cak savaşın eşiğine geldi. Nasır, Tiran Boğazı'nı İsrail gemilerine kapattı, bu gemilerin El-At Lima- m'na gitmek uzere Akabe Körfezi'nden geçişinı engelledi. Arap dunyası Nasırtn yanında yer alırken israil hükümeti için gerekli "casus belli" olmuştu. Arap-tsrail savasında ABD et- kin bir rol oynadı. Başkan John- son, Nasır'ın ablukasını uluslara- rası hukuka aykın bulduğunu açıklamakta gecikmemiş ve ABD'nin bütün Ortadoğu ülkele- rinin bağımsızlığım korumak ko- nusunda kararlı olduğunu açıkla- mıştı. Bu güvence 26 Mayıs 1967'de Johnson ile İsrail Dışişleri Bakanı Abba Eban arasındaki gö- riışmede yinelendi. ABD'nin tutu- mu gerilimi arttınrken, Birieşmiş Milletler'in çabalan da savaşın ön- lenmesine yetmedi Bu kriz, bir- çok Arap ülkesinin ABD ile dip- lomatik ilişkilerini kesmesine ve ABD ve tngiltere'ye petrol ambar- gosu uygulamasına yol açtı. Savaş altı gün surdu ve BM Güvenlik Konseyi'nin 234 sayıh "ateşkes karan" 7 haziran akşamı kabul edildi. İsrail, ABD'den aldığı des- tekle bu karara uymayı önce red- detti. Ancak SSCB'nin Israil'le diplomatik ilişkilerini kesmesi ve Güvenlik Konseyi'ne bu ülkeyi "saldırgan" ilan eden bir tasan ge- tirmesi uzerine, Washington ateş- kesten yana zorlayıcı tavır almak zorunda kaldı ve İsrail 11 haziran- da bu tavra boyun eğdi. 1967 savaşmdan 1973 savaşına dek geçen surede, ABD'de İsrail yanlısı politikaların giderek daha çok yerleştiği gözlendi. Washing- ton'un Ortadoğu politikalarının "petroP'den sonra en belirleyici unsurunun "Yahudi sempatişi ve tsrail'in giivenliğini sağlama dürtiisö" olarak on plana çıkma- sı, bu yıllann ürünüydü. Bu Sem- patinin kültürel zemini de var- dı kuşkusuz, ancak Yahudi serma- yesine dayanan Siyonist ekonomik örgütlenmelerin etkinlikleri de yadsınamazdı. Dünya Siyonist ör- gütü'nün (WZO) denetimindeki Yahudi Ajansı, İsrail ile ABD ara- sında sürekli bir para akışını de- netliyordu. Vergiden muaf bağış gelirine dayanan bu para İsrail'e gidiyor, daha sonra Amerikan Si- yonist Konseyi eliyle bir bölümu ABD'deki etkinliklerde harcan- mak üzere geri dönüyordu. 1963'te ABD Senatosu Dış llişkiler Komi- tesi konuyu inceledi ve bu ülkede- ki Siyonist örgütlenmenin tsrail hükümetiyle bağlantılı çalıştığmı, amacının ABD'deki Yahudileri ts- rail yanlısı girişünlerde etkinleştir- mek olduğunu saptadı. Ancak söz konusu örgütlerin girişimleri devam edecekti. Richard Nfcon, 1%9'da baş- kanlık koltuğuna oturduğunda, dış iüşkıler daruşmaru Henry Kis- singer'ın hazırladığı program sa- yesinde "geniş bir dış poütika yak- Iaşımı"na sahipti. Ortadoğu'nun bu yaklaşımdaki yeri Nixon'ın 27 ocaktaki ilk basın toplantısında belirginleşti. Nixon bölgede yeni "inisiyatifler" geliştirileceğini du- yuruyordu. 25 Haziran 1970'te açıklanan ve Dışişleri BakanıVVil- liam Rogers'ın adıyla arulan plan, bunlardan ilkiydi. Rogers, Arap- İsrail çatışmasmın taraflararası muzakerelerle çözülmesini öngö- ren BM Güvenlik Konseyi 242 No'lu karann uygulanması çağn- sında bulunuyordu. Nitekim 9 Aralık 1969'daki konuşmasında da ABD dış politika tarihine ge- çecek şu sözleri sarfetmişti: "1948 ve 1987 savaşlanmn yurt- snz bıraktığı Filistinlilerin sorun- tanna adil bir çozıim bulunmadaıı bölgede kalıcı banşın sağlanması mıimkun degildir." Bu açıklama, cumhuriyetçi yönetimin Araplar- la daha iyi ilişki kurma isteğinin bir göstergesiydi. Nitekim aynı günlerde İsrail'e silah satışırun azaltılacağı da dört koldan dün- yaya duyuruluyordu. Rogers Pla- nı'nın en somut sonucu Sina Ya- rımadası'nda hukuken mart 1971'e, fiilen de ekim 1973 savası- na dek surecek ateşkes idi. 1971-1973 döneminde Ortadoğu- nun Amerikan polMkalannda geri plana itildiği söylenir. Ancak bu dönemde, İsrail'e iktisadi ve askeri yardım gene yüksek boyutlara ulaştı. 1971'de bu ülkeye yapıian 600 milyon dolarlık askeri yardım, Johnson yönetimi boyunca yapı- ian toplam yardımın yedi katıydı. Tarihçilere göre bu silah yığınağı "sıcak savaşı" iki yıl öncesinden haber vermeye başlamıştı. Ekim 1973 savaşı, tarihteki dör- düncü Arap-İsrail sıcak çatışma- sıydı. Suriye, Mısır, Fas, Irak, Ür- dün bu çatışmanın tarafı oldular. 25 Ekim 1973'te Birieşmiş Millet- ler gücünun bölgede görev alma- sına ılişkin 340 sayıh Güvenlik Konseyi karan ateşkesi getirdi. Ba- nş ıse hâlâ çok uzaktı. Ancak bu savaş, ABD'nin Ortadoğu'daki diplomatik etkinliklerini tırman- dırması için olağanüstü bir fırsat oluşturdu. Dışişleri Bakanı Henry Kissinger bunu değerlendirdi. 1973 kışında Mısır ve İsrail'e, 1974 bahannda Suriye'ye ve gene İsra- il'e gitti. 11 Kasım 1975 tarihli New York Times, bu mekik diploma- sisini, "hızlı çekim bir Charlie Chaplin filmine" benzetirken, SSCB, Mısır, îsrail, Cezayir, Su- riye, Suudi Arabistan. Fransa, In- giltere ve Japonya da konuyla il- gili heyetler gönderiyorlardı. Bu çok yönlü diplomatik girişimlerin sonunda ilkin 18 Ocak 1974 tarihli 101 kilometre anlaşması imzalan- dı. Buna göre, tsrail, Sina'dan bir olçude geri çekilecekti. Bu çekil- me 1 Eylül 1975'teki ikinci bir an- laşmayla Mitla ve Cidi geçitleri ile Abu Rudeis petrol kuyulannın da Mısır'a bırakılmasını sağlayacak şekilde devam etti. Bu anlaşmalar, Mısır-Amerikan ilişkilerinde 1978'in Camp David'ini haarla- yan bir iyileşme süreci başlattı. Aym yıllarda Türkiye-ABD ilişki- lerinde Kıbrıs krizınden kaynaklı gerginlik devam etmekteydi. Yaru: Carter doktrhd 1978 y deMısw-lsrailarasında imzalanan anlaşma, Mısır'ıArap dünyasının dışınaçıkarmış, yeni liderlikmücadelesibaşlamıştı Ortadoğu'da CampDavid kamplaşması— 3 — ALİ DOĞAN ANKARA — Arap politikasınm temel un- suru Filistin sorunu, Ürdün aeısından her dö- nemde ayrı bir özellik taşıdı. Bu özellik bu- yuk ölçüde Mısır, Irak ve Suriye'nin Ürdün monarşisine karşı izlediği politika ile bu ül- kedeki Filistinli mültecilerin varlığından kay- naklandı. Arapların İsrail karşısında üçüncü kez ye- nildiklerı 1967 yılındaki Altı Gün savaşından üç yıl sonra Ürdün'de Filistinli gerillalar ile ordu birlikleri arasında çatışmalar başhyor- du. Altı Gun savaşında İsrail'e karsı savaşan Ürdün ordusu, aynı.savaştan önce israil'e ge- ce baskıniarı düzenleyen Filistinli gerillalara karşı Urdun krahnın tahtını korumak için çar- pıştı. Arafat liderliğindeki gerillalann zor anında ise Suriye, Ürdün'e girerek Filistinli- lere destek verdi. Bu gelişmeler karşısında Kral Hüseyin bir kez daha ABD ve tngiltere'den yardım istiyordu. ABD bu kez yalruzca uçak gernilerini ve ba- zı savaş gemilerini Doğu Akdeniz'e gönder- mekle kalmadı, karadan mudahalede bulun- ması için İsrail'e mesaj gönderdi. Ürdun Kra- lı Hüseyin, Filistin ve Suriye tehlikesı karşı- sında tahtını korumak amacıyla Arapların "ortak duşmam" Israil'in yardımına sığınan bir Arap lideri olarak tarih kayıtlarına geçti. Sovyetler Birliği'nin israil müdahalesine sert tepki göstermesi ve Suriye uzerinde baskı yap- ması Ürdun iç savaşının bir "İsrail-L rdün iı- tifakı"na dönüşmesini onlemiştir. tki Arap ül- kesi arasında üç gun suren savaş 23 e>lülde ilan edilen ateşkes ile biterken bu iki ülkenin in- san kaybı 10 bini aşıyor, ama Ürdun'de taht korunmuş oluyordu. OPEC ve Arap dünyası Ortadoğu petrolu, Arap devletlerinin Batı- ya karşı kullanabilecekleri önemli bir koz ola- rak gönınmesine karşın, Arap dünyası bu un- sur çevresinde de etkin bir birlik oluşturama- dı. 1960 Ağustosu'nda kurulan Petrol thraç Eden Ülkeler Örgütü de (OPEC) birçok ne- denle bu birliğin oluşmasında etkili olmadı. Bu nedenler şöyle sıralanabilir: — OPEC sadece Arap üyelerden oluşmu- yordu. Venezualla'dan Endonezya ve Nijerya- ya kadar Arap olmayan üyeleri Arap çıİcarla- n çevresinde toplayabilmek OPEC gibi eko- c'amp David'den sonra Arap dünyasında Mısır'dan boşalan liderlik üzerindeki mücadele sürerken, Irak'ta 1979 temmuzunda Saddam Hüseyin iktidara geliyor, İran'da Şah yönetiminin devrilmesinin ardından Irak-tran savaşı Ortadoğu'da yeni bir bölünmeyi başlatıyordu. 1978'de Enver Sedat ve Menahem Begin arasında imzalanan Camp David AnUaşması'yla Arap dünyasının Mısır'a tepkisi daha da arttı nomik amaçlı bir örgutte olası değildi. Son Korfez krizinde, bazı Arap ulkelerinin çağrı- sına karşın OPEC üyelerinin biraraya geleme- mesi bu olgunun somut orneği oldu. — Ortadoğu petrolünün, Batınm ve ABD^ nin petrol gereksinmesinde belirli bir paya sa- hip olması. — Batı'yı petrolle dıze getirmek amacıyla petrol üretiminin kısılmasının Arap ulkeleri- nin önemli bir gelir kaynağından da yoksun kalması tehlikesini de beraberinde getirmesi. — Batı'ya uygulanacak bir petrol ambar- gosunda Arap ulkeleri arasında dayanışmanın sağlanabileceğine duyulan guvensiziik. Bununla bırlikte Arap petrolu 1973 yılında beş misline yakın artış göstererek butun dün- ya ekonomisini etkileyecekti. 1973 petrol kri- zı, ABD'nin Ortadoğu politikasını etkileme- se de Ortak Pazar ve Japor.ya'nın tutumlan- nı İsrail aleyhine önemli Olçude değiştirdi. An- cak madolyonun öbur yüzunde, fiyat artışla- nndan Arapların sağladığı dolarlar Batı ban- kalan için büyük bir kaynak oluştururken bu gelir artışı özeilikle sılah Ureticileri basta oi- mak üzere hemen bütün Batı sermayesine de önemli bir pazar yarattı. Başkan Nasır'ın 28 Eylül 1970'te ölmesin- den sonra yerine geçen Enver Sedat'ı, israil ile barış yapmaya ve Batı ile yakınlaşmaya iten nedenler arasında ıkisinin altını çizmek, Arap dünyasında Nasır sonrası gelişmeler açısından onem taşıyor. Birincisı, Sedat liderliğindeki Mısır'ın 1973 yılında İsrail karşısında bir kez daha yenilgiye uğraması idı. lkincisı ve daha onemlisi, Sedat'm, Mısır'ı geleneksel politika- sında tutacak, Nasır'ın karizmasına sahip ola- mayacağını önceden kestirmesi oldu. Oysa Nasır'a önce kendi ulkesinde guç gerekivordu. Sedat, giderek Batı'ya yakınlaşması ve Sov- yetler Birliği ile ilişkilerini kesme noktasına getirdikten sonra Camp David Anlasması'nı imzalaması, Arap dünyasında yeni bir bölün- rae ve boşluk yarattı. Arap ulkeleri bir yan- dan Mısır'a karşı izledikleri tutuma göre yeni bir saflaşmayı yaşarken bir yandan da Nasır- dan boşalan Arap liderliği için yeni bir çatış- ma başlatıyorlardı. Camp David öncesınde 1977 yılında Sedat 1 ın İsrail'e yaptığı ziyaret Arap dünvasında ve- ni bir cephenin kurulmasuıa yol açıyordu. Mı- sır'ın poltika değişiküğine daha once savaşa varacak ölçüde tepki gösteren Libya başta ol- mak üzere Suriye, Irak, Cezayir, Guney Yemen ve FKÖ (Kararlüık Cephesi) İsrail ile imzala- nacak hiçbir barışı tarumayacaklanm açıklı- yorlardı. Camp David anlaşmasının 17 Eylül 1978 ta- rihinde Washington'da imzalanmasından son- ra Arap dünyasının Mısır'a tepkisi daha da art- tı. Şam'da toplanan Kararlılık Cephesi ulke- leri, Sedat politikasına karşı bir askeri komu- tanlık kurdular. Daha sonra Bağdat'ta topla- nan Arap zirvesinde Mısır' a karşı alınan ka- rarlara ise Fas, Sudan ve Umman karşı çıkar- ken Suudi Arabistan ılımlı bir politika iz- liyordu. Enver Sedat'm Arap ulkelerinin yoğun tep- kisine karşın 26 Mart 1979'da İsrail ile barış anlaşmasını imzalaması, Mısır'ı Arap dünya- sının tumüyle dışına çıkarıyordu. Hemen er- tesi gun Bağdat'ta-bir araya gelen Umman ve Sudan dışındaki 19 Arap ülkesi, Mısır ile dip- lomatik ilişkileri kesmek ve bazı Arap ulke- lerinin, özeilikle Suudi Arabistan'ın bu ülke- ye yaptığı ekonomik yardımı dondurma ka- ran alıyordu. Ancak bu karann, Camp Da- vid karşılığında ABD ve Batılı ülkelerden bu- yük ekonomik destek alan Mısır uzerinde bir etkisinin olmayacağı da açıktı. Mısır ile barış anlaşması ımzalayan tsrail'in, Kudüs'ün tümu- nu ilhak etmesi ve Suriye topraklannın bir bö- lümünü de topraklarına katması Arap dün- yasında İsrail'e karşı tutumun daha da sert- leşmesine yol açtı. Camp David'den sonra Arap dünyasında Mısır'dan boşalan liderlik üzerindeki muca- dele sürerken Irak'ta 1979 Temmuzu'nda Sad- dam Hüseyin yönetime geçiyor, iran'da şah yönetiminin devrilmesinin ardından Irak-lran savaşı Ortadoğu'da yeni bir bölünmeyi başla- tıyordu. İran-Irak savaşı ve Arap dünyası 8 yıl suren Körfez Savaşı boyunca Arap ul- kelerinin tercihleri, Humeyni rejimınden kay- naklanan Şii tehlikesi ile Saddam'ın Arap dün- yasında askeri ve ekonomik gücü ile sağlaya- cağı üstünlük korkusuna göre belirlendi. Son dururaa en iyi örnek Suriye'nin tran'ı destek- lemesidir. Suudi Arabistan ise savaşın başın- da açık tavır belirtmezken savaşın uzaması ile birlikte Şii tehlikesine karşı Irak'a yardım yağ- dırmaya başladı. Daha önce de değinilen "fç sorunlar" nedeniyle Ürdün de Irak'm yanın- da yer almak zorunda kaldı. Arap dünyasın- dan soyutlanmış Mısır ise savaşı dışarıdan iz- lemeyi ve bu arada kaybettiği prestiji yeniden kazanmak için çaba göstermeyi tercih etti. Körfez Savaşı'ndan en çok etkilenen altı Arap ülkesi Kuveyt, BAE, Bahreyn, Umman, Ka- tar ve Suudi Arabistan ise 1981 yılında Kör- fez tşbirliği Konseyi'ni oluşturdular. Irak'ın Kuveyt'i işgal ve ilhakıyla başlayan ve Körfez'i bir sıcak savaşın eşiğine getiren bu- gunkü krizin Arap dünyasındaki izleri şimdi- lik çok net görünmüyor. Ancak yine de bazı olasıhklar ve saptamalar şöyle sıralanabilir: — Saddam'ı destekleyen bir politika izledik- leri görüntüsü veren Arap ülkelerinden Ür- dün'un bu politikasmı değiştirmesi olanaksız gibi. Kral Hüseyin'in iktidarı, bu yönde ata- cağı yanlış bir adımda, en az Saddam'ınki ka- dar tehlikeye girebilir. FKÖ ise yıllarca izledi- ği üımlı politikadan umudu kesmiş bir bıçimde Irak'ın yanında yer alıyor. — Ön plana çıkmak isteme>'en Arap ulke- leri arasında ise konumlan gereği Irak'm ya- nında yer almak durumunda olan Libya ve Ye- men geliyor. Körfez Savaşı'nda Iran'ı destek- leyen Suriye'nin ise bölgedeki Amerikan var- lığı dışında Saddam'ın devrilmesine bir itira- zı olması beklenemez. Mısır, Arap dünyasın- da yeniden liderliği yakalayabileceği bir fır- sat olarak gördüğü dunımda ABD'nin yanın- da "Arap tezleriyle" yer alan bir ülke görün- tüsu veriyor. — ABD'nin sarsılmaz müttefikleri Suudi Arabistan, BAE, Katar, Umman ve Bahreyn'in ise tercih yapma şansları bulunmuyor. Fas da bu ulkeler arasında yer alıyor. — Ortadoğu'daki bu görüntünün netleşme- sini engelleyen en önemli etken, Saddam'ın krizi az hasarla atlatabilmesi ya da devrilse bi- le yerine gelen yönetimin Irak'ın ustlenmeye çalıştığı liderlik konumunu sürduren bir po- litika izlemesi olasıhğı. BtTTl
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle