Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/6 DİZİ-RÖPORTAJ 23 AĞUSTOS 1990
KÖRFEZ KRİZİ...KÖRFEZ KRİZİ... KÖRFEZ KRİZİ...KÖRFEZ KRİZİ... KÖB
Yıl 1967. Ortadoğu'da gerginlik en üst noktaya tırmanır. Arap-İsrailsavaşı kaçınümaz olmuştur
Soğuk ilişkilerden sıcak savaşa1956'daki çatışmadan
sonra Arap-İsrail
ilişkileri dokuz yıl
süreyle 'göreli barış'
ortamında devam etti
Ancak 1965'ten
itibaren başlayan sınır
kavgaları, 1967'de
savaşa dönüştü. İki
yıl süresince İsrail,
Filistin örgütü El-
Fetih'i hedef alarak
Ürdün, Lübnan ve
Suriye'ye hava
saldırıları düzenledi.
Mısır'ın, Tiran
Boğazı'nı İsrail
gemilerine
kapatmasıyla sıcak
savaş başladı.
YASEMİN ÇONGAR
ANKARA — Yemen iç savaşı
sona erip kalan 70 bin Mısır as-
keri de 1%7'de geri çekilmeye baş-
ladığında, ABD'nin Ortadoğu'da
karşısına aldığı "radikal Arap ka-
mpTnın üyeleri artık belliydi: Mı-
sır, Suriye ve Irak. O yıl, Sovyet-
ler Birligj büyuk bölümü bu uç ül-
keye olmak üzere, Ortadoğu'ya
toplam 2 milyar dolarlık askeri
yardım yapu. Kahire, Şam ve Bağ-
dat bölgedeki en etkili baş-
kentlerdi.
Parlamenter sistemleri gereği
monarşilerle kıyaslandığında
Amerikan isteklerine daha
"lemkinli" yaklaşmak zorunda-
lardı. Çünkü Arap-tsrail gerilimi
ve Washington'un tsrail yanlısı po-
litikası, bölgede "anti-Amerikan"
eğilimlerin ağırlık kazanmasına
neden oluyordu. Dahası bu üç ül-
ke, İsrail'e coğrafi yakmlıklan ne-
deniyle Washington'daki "Orta-
doğu tehdidi" değerlendirmelefi-
nin vazgeçilmez arabaşlıklarını
oiuşturmaya başlamışlardı.
Bu değerlendirmelen dayanak
yapan yönetim, "dengeJeyki" ola-
cağı gerekçesiyle İsrail'e Havvk fü-
zeleri, tanklar ve çeşitli konvansi-
yonel malzeme satışım tırmandır-
dı. Mısır-Irak-Suriye üçlüsünün
karşısında güç odağı oluşturması
istenen Suudi Arabistan ve Ür-
dün'e de silah gönderildi. Gerçekte
Ortadoğu'daki silah yığınağı,
Arap - İsrail geritimini, Araplara-
rası çekişmeleri ve Washington-
Moskova çatışmasını sertleştirme
sonucu veriyor, "deageleyici" iş-
levini, "detaşeti" dayanak yaparak
yerine getiriyordu.
Bu gergin ortam ABD Kongre-
si'nde anti-Arap egilimleri güçlen-
dırdi ve 1963 Dış Yardım Yasası
göruşulurken, "ABD'nia yardıın
yapügı ulkelere karşı saldında bu-
lunan ya da bunun hazırlığını ya-
pan ülkelere yardımm kesilmesi"
sınırlaması onaylandı.
ABD gözüyle 196O'lı yıllann
Orladoğu politikasında üç temel
unsur vardı: Bölgedeki iç siyasi ça-
Hazirao 1967'nin başında, İsrail ve Mısır arasında patlak veren savaş 6 gfin sürmüş ve tsrail'in üstünlüğüyle sonuçlanmıştı. Ateşkes 6 yıl sürecek, 1973'te dördüncü Arap-İsrail sıcak çatışması yaşanacaktı.
tışmalar ve radikalleşme eğılimi,
Sovyet ve Amerikan siyasi etkisi
arasında gidip gelen Ulke yonetim-
leri ile bu iki unsuru gölgede bı-
rakan 1967-1973 dönemi diploma-
tik kriz durumu. Bu kriz, haziran
1967 ile ekim 1973 savaşları ara-
sındaki Arap-İsrail gerginliğine
işaret etmekteydi.
1956'daki çatışmadan sonra,
Arap - İsrail ilişkileri dokuz yıl sü-
reyle "göreli banş" ortamında de-
vam etti. Ancak 1965'ten itibaren
başlayan sınır kavgaları, 1967'de
savaşa dönüştü. İki yıl süresince
israil, yeni kurulan Filistin örgü-
tu El-Fetih'i hedef alarak Ürdün,
Lübnan ve Suriye'ye hava saldırı-
ları düzenledi. Bu saldırılar, Mı-
sır'daki Nasır \onetiminin iç ka-
muoyunun ve diğer Arap halkla-
nrun baskılanyla 1966 yılında Su-
riye ile ittifak kurmasına yol açtı.
Sina Yarımadası'na Mısır birlik-
leri yığıldı ve Birieşmiş Milletler
Acil Güçleri'nin (UNEF) Genel
Sekreter U Thanl'ın emriyle çekil-
rnesi sonrasında Mısır ve İsrail sı-
cak savaşın eşiğine geldi. Nasır,
Tiran Boğazı'nı İsrail gemilerine
kapattı, bu gemilerin El-At Lima-
m'na gitmek uzere Akabe
Körfezi'nden geçişinı engelledi.
Arap dunyası Nasırtn yanında yer
alırken israil hükümeti için gerekli
"casus belli" olmuştu.
Arap-tsrail savasında ABD et-
kin bir rol oynadı. Başkan John-
son, Nasır'ın ablukasını uluslara-
rası hukuka aykın bulduğunu
açıklamakta gecikmemiş ve
ABD'nin bütün Ortadoğu ülkele-
rinin bağımsızlığım korumak ko-
nusunda kararlı olduğunu açıkla-
mıştı. Bu güvence 26 Mayıs
1967'de Johnson ile İsrail Dışişleri
Bakanı Abba Eban arasındaki gö-
riışmede yinelendi. ABD'nin tutu-
mu gerilimi arttınrken, Birieşmiş
Milletler'in çabalan da savaşın ön-
lenmesine yetmedi Bu kriz, bir-
çok Arap ülkesinin ABD ile dip-
lomatik ilişkilerini kesmesine ve
ABD ve tngiltere'ye petrol ambar-
gosu uygulamasına yol açtı. Savaş
altı gün surdu ve BM Güvenlik
Konseyi'nin 234 sayıh "ateşkes
karan" 7 haziran akşamı kabul
edildi. İsrail, ABD'den aldığı des-
tekle bu karara uymayı önce red-
detti. Ancak SSCB'nin Israil'le
diplomatik ilişkilerini kesmesi ve
Güvenlik Konseyi'ne bu ülkeyi
"saldırgan" ilan eden bir tasan ge-
tirmesi uzerine, Washington ateş-
kesten yana zorlayıcı tavır almak
zorunda kaldı ve İsrail 11 haziran-
da bu tavra boyun eğdi.
1967 savaşmdan 1973 savaşına
dek geçen surede, ABD'de İsrail
yanlısı politikaların giderek daha
çok yerleştiği gözlendi. Washing-
ton'un Ortadoğu politikalarının
"petroP'den sonra en belirleyici
unsurunun "Yahudi sempatişi ve
tsrail'in giivenliğini sağlama
dürtiisö" olarak on plana çıkma-
sı, bu yıllann ürünüydü. Bu Sem-
patinin kültürel zemini de var-
dı kuşkusuz, ancak Yahudi serma-
yesine dayanan Siyonist ekonomik
örgütlenmelerin etkinlikleri de
yadsınamazdı. Dünya Siyonist ör-
gütü'nün (WZO) denetimindeki
Yahudi Ajansı, İsrail ile ABD ara-
sında sürekli bir para akışını de-
netliyordu. Vergiden muaf bağış
gelirine dayanan bu para İsrail'e
gidiyor, daha sonra Amerikan Si-
yonist Konseyi eliyle bir bölümu
ABD'deki etkinliklerde harcan-
mak üzere geri dönüyordu. 1963'te
ABD Senatosu Dış llişkiler Komi-
tesi konuyu inceledi ve bu ülkede-
ki Siyonist örgütlenmenin tsrail
hükümetiyle bağlantılı çalıştığmı,
amacının ABD'deki Yahudileri ts-
rail yanlısı girişünlerde etkinleştir-
mek olduğunu saptadı. Ancak
söz konusu örgütlerin girişimleri
devam edecekti.
Richard Nfcon, 1%9'da baş-
kanlık koltuğuna oturduğunda,
dış iüşkıler daruşmaru Henry Kis-
singer'ın hazırladığı program sa-
yesinde "geniş bir dış poütika yak-
Iaşımı"na sahipti. Ortadoğu'nun
bu yaklaşımdaki yeri Nixon'ın 27
ocaktaki ilk basın toplantısında
belirginleşti. Nixon bölgede yeni
"inisiyatifler" geliştirileceğini du-
yuruyordu. 25 Haziran 1970'te
açıklanan ve Dışişleri BakanıVVil-
liam Rogers'ın adıyla arulan plan,
bunlardan ilkiydi. Rogers, Arap-
İsrail çatışmasmın taraflararası
muzakerelerle çözülmesini öngö-
ren BM Güvenlik Konseyi 242
No'lu karann uygulanması çağn-
sında bulunuyordu. Nitekim 9
Aralık 1969'daki konuşmasında
da ABD dış politika tarihine ge-
çecek şu sözleri sarfetmişti:
"1948 ve 1987 savaşlanmn yurt-
snz bıraktığı Filistinlilerin sorun-
tanna adil bir çozıim bulunmadaıı
bölgede kalıcı banşın sağlanması
mıimkun degildir." Bu açıklama,
cumhuriyetçi yönetimin Araplar-
la daha iyi ilişki kurma isteğinin
bir göstergesiydi. Nitekim aynı
günlerde İsrail'e silah satışırun
azaltılacağı da dört koldan dün-
yaya duyuruluyordu. Rogers Pla-
nı'nın en somut sonucu Sina Ya-
rımadası'nda hukuken mart
1971'e, fiilen de ekim 1973 savası-
na dek surecek ateşkes idi.
1971-1973 döneminde Ortadoğu-
nun Amerikan polMkalannda geri
plana itildiği söylenir. Ancak bu
dönemde, İsrail'e iktisadi ve askeri
yardım gene yüksek boyutlara
ulaştı. 1971'de bu ülkeye yapıian
600 milyon dolarlık askeri yardım,
Johnson yönetimi boyunca yapı-
ian toplam yardımın yedi katıydı.
Tarihçilere göre bu silah yığınağı
"sıcak savaşı" iki yıl öncesinden
haber vermeye başlamıştı.
Ekim 1973 savaşı, tarihteki dör-
düncü Arap-İsrail sıcak çatışma-
sıydı. Suriye, Mısır, Fas, Irak, Ür-
dün bu çatışmanın tarafı oldular.
25 Ekim 1973'te Birieşmiş Millet-
ler gücünun bölgede görev alma-
sına ılişkin 340 sayıh Güvenlik
Konseyi karan ateşkesi getirdi. Ba-
nş ıse hâlâ çok uzaktı. Ancak bu
savaş, ABD'nin Ortadoğu'daki
diplomatik etkinliklerini tırman-
dırması için olağanüstü bir fırsat
oluşturdu. Dışişleri Bakanı Henry
Kissinger bunu değerlendirdi.
1973 kışında Mısır ve İsrail'e, 1974
bahannda Suriye'ye ve gene İsra-
il'e gitti. 11 Kasım 1975 tarihli New
York Times, bu mekik diploma-
sisini, "hızlı çekim bir Charlie
Chaplin filmine" benzetirken,
SSCB, Mısır, îsrail, Cezayir, Su-
riye, Suudi Arabistan. Fransa, In-
giltere ve Japonya da konuyla il-
gili heyetler gönderiyorlardı. Bu
çok yönlü diplomatik girişimlerin
sonunda ilkin 18 Ocak 1974 tarihli
101 kilometre anlaşması imzalan-
dı. Buna göre, tsrail, Sina'dan bir
olçude geri çekilecekti. Bu çekil-
me 1 Eylül 1975'teki ikinci bir an-
laşmayla Mitla ve Cidi geçitleri ile
Abu Rudeis petrol kuyulannın da
Mısır'a bırakılmasını sağlayacak
şekilde devam etti. Bu anlaşmalar,
Mısır-Amerikan ilişkilerinde
1978'in Camp David'ini haarla-
yan bir iyileşme süreci başlattı.
Aym yıllarda Türkiye-ABD ilişki-
lerinde Kıbrıs krizınden kaynaklı
gerginlik devam etmekteydi.
Yaru: Carter doktrhd
1978
y
deMısw-lsrailarasında imzalanan anlaşma, Mısır'ıArap dünyasının dışınaçıkarmış, yeni liderlikmücadelesibaşlamıştı
Ortadoğu'da CampDavid kamplaşması— 3 —
ALİ DOĞAN
ANKARA — Arap politikasınm temel un-
suru Filistin sorunu, Ürdün aeısından her dö-
nemde ayrı bir özellik taşıdı. Bu özellik bu-
yuk ölçüde Mısır, Irak ve Suriye'nin Ürdün
monarşisine karşı izlediği politika ile bu ül-
kedeki Filistinli mültecilerin varlığından kay-
naklandı.
Arapların İsrail karşısında üçüncü kez ye-
nildiklerı 1967 yılındaki Altı Gün savaşından
üç yıl sonra Ürdün'de Filistinli gerillalar ile
ordu birlikleri arasında çatışmalar başhyor-
du. Altı Gun savaşında İsrail'e karsı savaşan
Ürdün ordusu, aynı.savaştan önce israil'e ge-
ce baskıniarı düzenleyen Filistinli gerillalara
karşı Urdun krahnın tahtını korumak için çar-
pıştı. Arafat liderliğindeki gerillalann zor
anında ise Suriye, Ürdün'e girerek Filistinli-
lere destek verdi. Bu gelişmeler karşısında Kral
Hüseyin bir kez daha ABD ve tngiltere'den
yardım istiyordu.
ABD bu kez yalruzca uçak gernilerini ve ba-
zı savaş gemilerini Doğu Akdeniz'e gönder-
mekle kalmadı, karadan mudahalede bulun-
ması için İsrail'e mesaj gönderdi. Ürdun Kra-
lı Hüseyin, Filistin ve Suriye tehlikesı karşı-
sında tahtını korumak amacıyla Arapların
"ortak duşmam" Israil'in yardımına sığınan
bir Arap lideri olarak tarih kayıtlarına geçti.
Sovyetler Birliği'nin israil müdahalesine sert
tepki göstermesi ve Suriye uzerinde baskı yap-
ması Ürdun iç savaşının bir "İsrail-L rdün iı-
tifakı"na dönüşmesini onlemiştir. tki Arap ül-
kesi arasında üç gun suren savaş 23 e>lülde ilan
edilen ateşkes ile biterken bu iki ülkenin in-
san kaybı 10 bini aşıyor, ama Ürdun'de taht
korunmuş oluyordu.
OPEC ve Arap dünyası
Ortadoğu petrolu, Arap devletlerinin Batı-
ya karşı kullanabilecekleri önemli bir koz ola-
rak gönınmesine karşın, Arap dünyası bu un-
sur çevresinde de etkin bir birlik oluşturama-
dı. 1960 Ağustosu'nda kurulan Petrol thraç
Eden Ülkeler Örgütü de (OPEC) birçok ne-
denle bu birliğin oluşmasında etkili olmadı.
Bu nedenler şöyle sıralanabilir:
— OPEC sadece Arap üyelerden oluşmu-
yordu. Venezualla'dan Endonezya ve Nijerya-
ya kadar Arap olmayan üyeleri Arap çıİcarla-
n çevresinde toplayabilmek OPEC gibi eko-
c'amp David'den
sonra Arap
dünyasında
Mısır'dan boşalan
liderlik üzerindeki
mücadele sürerken,
Irak'ta 1979
temmuzunda
Saddam Hüseyin
iktidara geliyor,
İran'da Şah
yönetiminin
devrilmesinin
ardından Irak-tran
savaşı Ortadoğu'da
yeni bir bölünmeyi
başlatıyordu. 1978'de Enver Sedat ve Menahem Begin arasında imzalanan Camp David AnUaşması'yla Arap dünyasının Mısır'a tepkisi daha da arttı
nomik amaçlı bir örgutte olası değildi. Son
Korfez krizinde, bazı Arap ulkelerinin çağrı-
sına karşın OPEC üyelerinin biraraya geleme-
mesi bu olgunun somut orneği oldu.
— Ortadoğu petrolünün, Batınm ve ABD^
nin petrol gereksinmesinde belirli bir paya sa-
hip olması.
— Batı'yı petrolle dıze getirmek amacıyla
petrol üretiminin kısılmasının Arap ulkeleri-
nin önemli bir gelir kaynağından da yoksun
kalması tehlikesini de beraberinde getirmesi.
— Batı'ya uygulanacak bir petrol ambar-
gosunda Arap ulkeleri arasında dayanışmanın
sağlanabileceğine duyulan guvensiziik.
Bununla bırlikte Arap petrolu 1973 yılında
beş misline yakın artış göstererek butun dün-
ya ekonomisini etkileyecekti. 1973 petrol kri-
zı, ABD'nin Ortadoğu politikasını etkileme-
se de Ortak Pazar ve Japor.ya'nın tutumlan-
nı İsrail aleyhine önemli Olçude değiştirdi. An-
cak madolyonun öbur yüzunde, fiyat artışla-
nndan Arapların sağladığı dolarlar Batı ban-
kalan için büyük bir kaynak oluştururken bu
gelir artışı özeilikle sılah Ureticileri basta oi-
mak üzere hemen bütün Batı sermayesine de
önemli bir pazar yarattı.
Başkan Nasır'ın 28 Eylül 1970'te ölmesin-
den sonra yerine geçen Enver Sedat'ı, israil ile
barış yapmaya ve Batı ile yakınlaşmaya iten
nedenler arasında ıkisinin altını çizmek, Arap
dünyasında Nasır sonrası gelişmeler açısından
onem taşıyor. Birincisı, Sedat liderliğindeki
Mısır'ın 1973 yılında İsrail karşısında bir kez
daha yenilgiye uğraması idı. lkincisı ve daha
onemlisi, Sedat'm, Mısır'ı geleneksel politika-
sında tutacak, Nasır'ın karizmasına sahip ola-
mayacağını önceden kestirmesi oldu. Oysa
Nasır'a önce kendi ulkesinde guç gerekivordu.
Sedat, giderek Batı'ya yakınlaşması ve Sov-
yetler Birliği ile ilişkilerini kesme noktasına
getirdikten sonra Camp David Anlasması'nı
imzalaması, Arap dünyasında yeni bir bölün-
rae ve boşluk yarattı. Arap ulkeleri bir yan-
dan Mısır'a karşı izledikleri tutuma göre yeni
bir saflaşmayı yaşarken bir yandan da Nasır-
dan boşalan Arap liderliği için yeni bir çatış-
ma başlatıyorlardı.
Camp David öncesınde 1977 yılında Sedat
1
ın İsrail'e yaptığı ziyaret Arap dünvasında ve-
ni bir cephenin kurulmasuıa yol açıyordu. Mı-
sır'ın poltika değişiküğine daha once savaşa
varacak ölçüde tepki gösteren Libya başta ol-
mak üzere Suriye, Irak, Cezayir, Guney Yemen
ve FKÖ (Kararlüık Cephesi) İsrail ile imzala-
nacak hiçbir barışı tarumayacaklanm açıklı-
yorlardı.
Camp David anlaşmasının 17 Eylül 1978 ta-
rihinde Washington'da imzalanmasından son-
ra Arap dünyasının Mısır'a tepkisi daha da art-
tı. Şam'da toplanan Kararlılık Cephesi ulke-
leri, Sedat politikasına karşı bir askeri komu-
tanlık kurdular. Daha sonra Bağdat'ta topla-
nan Arap zirvesinde Mısır' a karşı alınan ka-
rarlara ise Fas, Sudan ve Umman karşı çıkar-
ken Suudi Arabistan ılımlı bir politika iz-
liyordu.
Enver Sedat'm Arap ulkelerinin yoğun tep-
kisine karşın 26 Mart 1979'da İsrail ile barış
anlaşmasını imzalaması, Mısır'ı Arap dünya-
sının tumüyle dışına çıkarıyordu. Hemen er-
tesi gun Bağdat'ta-bir araya gelen Umman ve
Sudan dışındaki 19 Arap ülkesi, Mısır ile dip-
lomatik ilişkileri kesmek ve bazı Arap ulke-
lerinin, özeilikle Suudi Arabistan'ın bu ülke-
ye yaptığı ekonomik yardımı dondurma ka-
ran alıyordu. Ancak bu karann, Camp Da-
vid karşılığında ABD ve Batılı ülkelerden bu-
yük ekonomik destek alan Mısır uzerinde bir
etkisinin olmayacağı da açıktı. Mısır ile barış
anlaşması ımzalayan tsrail'in, Kudüs'ün tümu-
nu ilhak etmesi ve Suriye topraklannın bir bö-
lümünü de topraklarına katması Arap dün-
yasında İsrail'e karşı tutumun daha da sert-
leşmesine yol açtı.
Camp David'den sonra Arap dünyasında
Mısır'dan boşalan liderlik üzerindeki muca-
dele sürerken Irak'ta 1979 Temmuzu'nda Sad-
dam Hüseyin yönetime geçiyor, iran'da şah
yönetiminin devrilmesinin ardından Irak-lran
savaşı Ortadoğu'da yeni bir bölünmeyi başla-
tıyordu.
İran-Irak savaşı ve Arap dünyası
8 yıl suren Körfez Savaşı boyunca Arap ul-
kelerinin tercihleri, Humeyni rejimınden kay-
naklanan Şii tehlikesi ile Saddam'ın Arap dün-
yasında askeri ve ekonomik gücü ile sağlaya-
cağı üstünlük korkusuna göre belirlendi. Son
dururaa en iyi örnek Suriye'nin tran'ı destek-
lemesidir. Suudi Arabistan ise savaşın başın-
da açık tavır belirtmezken savaşın uzaması ile
birlikte Şii tehlikesine karşı Irak'a yardım yağ-
dırmaya başladı. Daha önce de değinilen "fç
sorunlar" nedeniyle Ürdün de Irak'm yanın-
da yer almak zorunda kaldı. Arap dünyasın-
dan soyutlanmış Mısır ise savaşı dışarıdan iz-
lemeyi ve bu arada kaybettiği prestiji yeniden
kazanmak için çaba göstermeyi tercih etti.
Körfez Savaşı'ndan en çok etkilenen altı Arap
ülkesi Kuveyt, BAE, Bahreyn, Umman, Ka-
tar ve Suudi Arabistan ise 1981 yılında Kör-
fez tşbirliği Konseyi'ni oluşturdular.
Irak'ın Kuveyt'i işgal ve ilhakıyla başlayan
ve Körfez'i bir sıcak savaşın eşiğine getiren bu-
gunkü krizin Arap dünyasındaki izleri şimdi-
lik çok net görünmüyor. Ancak yine de bazı
olasıhklar ve saptamalar şöyle sıralanabilir:
— Saddam'ı destekleyen bir politika izledik-
leri görüntüsü veren Arap ülkelerinden Ür-
dün'un bu politikasmı değiştirmesi olanaksız
gibi. Kral Hüseyin'in iktidarı, bu yönde ata-
cağı yanlış bir adımda, en az Saddam'ınki ka-
dar tehlikeye girebilir. FKÖ ise yıllarca izledi-
ği üımlı politikadan umudu kesmiş bir bıçimde
Irak'ın yanında yer alıyor.
— Ön plana çıkmak isteme>'en Arap ulke-
leri arasında ise konumlan gereği Irak'm ya-
nında yer almak durumunda olan Libya ve Ye-
men geliyor. Körfez Savaşı'nda Iran'ı destek-
leyen Suriye'nin ise bölgedeki Amerikan var-
lığı dışında Saddam'ın devrilmesine bir itira-
zı olması beklenemez. Mısır, Arap dünyasın-
da yeniden liderliği yakalayabileceği bir fır-
sat olarak gördüğü dunımda ABD'nin yanın-
da "Arap tezleriyle" yer alan bir ülke görün-
tüsu veriyor.
— ABD'nin sarsılmaz müttefikleri Suudi
Arabistan, BAE, Katar, Umman ve Bahreyn'in
ise tercih yapma şansları bulunmuyor. Fas da
bu ulkeler arasında yer alıyor.
— Ortadoğu'daki bu görüntünün netleşme-
sini engelleyen en önemli etken, Saddam'ın
krizi az hasarla atlatabilmesi ya da devrilse bi-
le yerine gelen yönetimin Irak'ın ustlenmeye
çalıştığı liderlik konumunu sürduren bir po-
litika izlemesi olasıhğı.
BtTTl