02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
22 AĞUSTOS 1990 DIŞ HABERLER CUMHURİYET/3 Ifoçki anıldı • MEXICO CITY (AA) — 1917 Sovyct devriminin önderlerinden Leon Troçki, Meksika'da öldürülüşünün 50. yılında öldürüldüğü evde düzenlenen bir törenle anıldı. Meksika'run başkenti Mexico-City'nin güneyinde restore edilerek Troçki ile ilgili çalışmalar yapmak Ozere yeni kurulan bir enstitünün de yer aldığı ev ziyarete açıldı. Törenden sonra bir açıklama yapan SSCB'nin Mexico City Büyükelçisi CMeg Darusenkov ise bir grup Troçkistin dün Sovyet Büyükelçiliği'ne Troçki'nin de itibarının iade edilmesi için bir dilekçe verdiğini söylcdi. Hava korsanlan iade edilecek • MOSKOVA (AA) — Sovyet Hava Yollan Aeroflot'a bağlı Tupolev 154 tipi bir yolcu uçağını önccki gün Pakistan'a kaçırarak sığınma hakkı isteyen 11 Sovyet mahkûmun ülkelerine iade edileceği büdirildi. TASS Ajansı'na göre KGB yetkiüsi Gulam Aliyev, Sovyet yetkililerden bir grubun hava korsanlannı getirmek için Karaçi'ye gideceğini belirtti. Türk kaçaklar yakalandı • ATtNA (AA) — Yunanistan'da, uyuştunıcu kaçakçılığı ve hırsızlık suçlarından hükümlü olarak bulunduklan Yanya Cezaevinden firar ederek Arnavutluk'a geçen 4 kaçak Türk, Arnavut yetkililer tarafından Yunanistan'a iade edildi. Edip Numan, - . Isinail Bora, Erol Koç ve Adem Baş isimli kaçaklar, 5 ağustos tarihinde bir gardiyandan hücre anahtarlanru çalarak firar etmişlerdi. Kaçtıktan sonra bir süre Yunan topraklarında gizlenen dört mahkûmun daha sonra Arnavutluk'a geçtikleri büdirildi. layvan'da uçak kazası • TAYPE (AA) — Tayvan'da askeri bir uçağın duşmesi sonucu, uçakta bulunan 18 kişinin öldüğü bildirildi. Askeri yetkililer, Taype'den Chia-i'ye giden iki motorlu B-1900 tipi uçağın, kötü hava koşulları nedeniyle Yunlin bölgesinde düştüğünü kaydettiler. Yetkililer, ölenler arasında 3 tümgeneral, 9 albay, 3 yarbay, bir binbaşı, bir yûzbası, bir çavuş ve bir mühendisin bulunduğunu bildirdiler. STASI ajanlan parlamentoda • BATI BERLİN (AA) — Bgtı Berlin Radyosu SFB, Demokratik Atmanya Parlamentosu'ndaki 400 parlamenterden en az 68'inin ve 5 hükümet üyesinin eski gizli polis STASI için çalışmış otduğundan şüphelenildiğini söyledi. Radyo, eski Devlet GüvenJik Bakanlığı afşivlerinde 26 Hıristiyan demokrat, 20 komünist, 10 liberal, 7 sosyal demokrat, 4 çiftçi partisi üyesi ve 1 de çevreci parlamenterin adlarının bulunduğunu kaydetti. Hindistan- Pakistan • YENt DELHt (AA) — Hindistan ve Pakistan birlikleri arasında Keşmir bölgesindeki sınırda njeydana gelen "önemli bir çatışmadan" sonra, bolgedeki Hindistan birliklerinin alarma geçirildiği bildirildi. Hindistan Haber Ajansı UNI, sırurın Kupwara kesiminde çıkan çatışmada en az 10 Pakistan askerinin öldflğünü, beşinin de yaıalandığmı kaydetti. Ajans, çatısmadan önce Pakistan birliklerinin Hindistan sınır karakollarını ağır top ateşine tuttuklarım ve yangın bombası attıklannı öne sürdü. KÖRFEZ KRİZİ...KÖRFEZ KRİZİ... KÖRFEZ KRİZİ...KÖRFEZ RR Washingîon, krizde 'yerini belli eden' Ankara'ya nasılyaklaşacak Türkiye'ye omuz verîlır mi?Körfez krizi sırasında Washington ile Ankara arasında yaşanan balayının kriz sonrası dönemde ne gibi etkileri olacağmın yanıtları şimdiden aranıyor. UFUK GÜLDEMİR WASHE<1GTON — Türkiye Körfez kri- rinde hem Avrupa hem de Ortadoğu çer- çevesinde son derece kritik bir rol üstlen- di. Eskiden kafamızın içinde dolaşan bin- lerce şeytan bize Turki>e hakkında sonı- lar sornyordo. Artık bu sorulann net ya- nıtını almıs bulunuyoruz." Bir yönetim mensubu ile sohbet ediyo- ruz. Türk-Amerikan ilişkilerinde yaşanan balayının teknik açıklamasım bu sözcuk- lerle yapıvor. Washington'da gerçekten de yönetim mensubu olsun olmasın herkeste, "yerini belli eden" Türkiye'ye bir omuz ve- rilmesi yönunde genel bir anlayış birliği var. Cumhurbaşkanı lurgut özal'm eylül- de yapcağı kesinleşen VV'ashington ziyare- tinde bu konulara değınilme olasılıği büyflk. ^ Henüz somuta dönüşmemiş olmakla birlikte ufak tefek "destek" işaretleri de şimdiden alınmaya basladı. ömeğin Dünya Bankası'nın uzunca bir süreden beri askı- da olan 2. mali sektör kredisı için Tur- kiye'ye olunüu bazı sinyaller verilmiş du- rumda. Banka, Türkiye ile çok ilgili. Ör- neğin Oxford Analytka şirketinin, Dünya Bankası için hazırladığı, Türkiye'nin Irak pazannı kaybetmekten uğrayacağı ekono- mik zararı inceleyen bir çalışması banka içinde elden ele dolaşıyor. Söz konusu ça- lışmada petrol fiyatlanndaki artışm sürme- si halinde "httkümetin duşme egiliraine gj- ren enflasyonla mucadeleyi kaybedebile- cegine" dikkat çekiliyor. Diğer yandan 1991 yılında Türkiye için talep edilen S91 milyon dolar tutanndaki dış yardım miktannın Kongre'de kesintiye uğramaması için Amerikan yönetiminin önümüzdeki günlerde çaba gosterebilece- ği anlaşıhyor. Ancak bu miktar Türkiyei nin ihtiyacı olan miktarın zaten çok altın- da. Yönetimin Türkiye bakımından hare- kete geçırebileceği bir başka kurum,u De- nizasın Özel Yatınralar ŞirketT (OPIC). ABD, bu şirket eliyle dış yatınmları sigor- taladığı için, bu şirketin yeşil ışık yakma- dığı ulke yabancı sermayeyi çekmekte hayli zorlanıyor. Son zamanlarda OPIC, Türk- iye'ye sarı ışık yakıyordu. Ancak ABD"nin Türkiye'ye asıl j.-ardımı- nın, bizzat kendisinden değil, yapacağı tel- kin ve teşvilderi dikkate alacak güçlü ve zengin dostlarından geleceği anlaşılıyor. ABD Dışişleri Bakanı James Baker'ın "Türkiye'ye uluslararası kuruluşlarda des- tek vereceğiz" şeklinde bir açıklaması za- ten mevcut. ABD ayrıca bir süreden beri Pasifık havzası ve ATnin Türkiye'ye daha fazla ilgi göstermesi yönünde bazı girişim- ler yapıyordu. Ancak şimdi, Türkiye'nin Pasifik havzasınm "Ortadoğu istasyonu" olması yönünde bir destek havasının Was- hington'da hayli yaygın olduğunu izledik. Diğer yandan, ABD'nin AT nezdinde de Türkiye için lobi yapacağı yönunde kuv- vetli işaretler var. Önceki gün görüştüğü- müz bir yönetim mensubu bize "Son poli- tikalarınızla, Avrupa'nın kapısının Tür- kiye'ye açılmasını savunanların elini guçlendirdiniz" dedi. Henüz "vaat" olmaktan öteye geçmeraiş olan bu arayışların bir bölümu Cumhur- başkanı Turgut özal'm eyiülde yapması ke- sinleşen Washington ziyaretinde gundeme gelebilir. özal, bir kunımun ABD başken- tinde konferans vermesi için yaptığı dave- ti kabul etti. Ancak ABD Başkanı Bush ile Anerika'Bin Türkiye'ııin gösterecegi dayanışmaya ne derece yaoıt vereceji, n zfyaretiııde belli olacak. görüşmek için şu ana kadar bir talepte bu- lunmadı. En azından Amorikan tarafına intikal etmiş bir şey yok. özal'ın bundan önceki "özel" nitelikli ziyaretlerinde, baş- kandan randevu isteği, ABD Başkanı'nın programı yoğun olduğu için sıkıntılı anlar yaratmıştı. Eylül için de böyle bir talebi olursa Amerikan tarafı nasıl karşılar? Bu kez atmosfer çok farklı, bize "ABD Bas- kanı'nın bu fıir gönişmeler için eylül ayı programı mutlaka doludur. Ama eğer ge- liyorsa raullaka herkes kendisi ile görüş- mek ister" denildi. Özetle, Amerika'mn Türkiye'nin göster- diği dayanışmaya ne derece yanıt vereceği şu anda tam olarak kestirilemiyor. Aynn- tıları bilinmeyen Kuveyt Emiri'nin yardım paketine aracıhk yapmış olmaları dışında, şu ana kadar somutbir şey yok. Belkı uzun vadet'.e, üzerinde hayli spekülasyon yapı- lan büyük krediler, AT'ye üyelik, yatınm- larda ABD'nin etkisi hissedilebilir, ama şu sorular hâlâ yanıtlanmaya muhtaç olma- ya devam ediyor: 1- Bundan iki ay öncesine kadar Türki- ye'nin stratejik değerinin azaldığuıa ilişkin görüşler hayli değer kazanmış, Türkiye'nin kolayca Kongre'de hırpalanabildiği, Bush- un Ermeni anma günü açıklamasında Türkiye'yi rençide edebilecek ifadeler kul- lanabileceği bir noktaya gelinmişti. Oysa şimdi Bush, her gun TV'de Türkiye'yi övü- yor, bunda bir bakıma, Amerika'mn gün- demini krizlerin belirliyor olması da rol oy- nuyor. Eğer bir ülke o anda herhangi bir krizin tarafı değilse, Washington'da fazla adı geçmiyor. Türkiye şu anda Amerika- nın kriz gündeminin göbeğinde. Kriz asıl- dıktan sonra ne olacak? Amerika bundan iki ay önce geldiği noktaya neden gelmiş- se, bundan sonra da gelemez mi? 2- Amerikalıların Türkiye'yi çok renci- de eden bir argumam vardır. "Amerüta'da demokrasi vardır, biz iç politika mülataaz- lanndan kendimizi soyutlayamayız" derler. Ermeni, Yunan SİA'sı konulannda hep boyle konuştular. Oysa Türkiye, Amerika ile ilişkilere daha duygusal yaklaşır ve Amerika ile müttefik olduğunu sadece kriz dönemlerinde hatırlamaz. Amerika, şim- di, önceki gün ABD Başkanı'nın da dedi- ği gibi, "Tnrkiye'ye minnetUr" Amerika bu minnertarlığını Türkiye'ye duygusal bir bakışa dönüştürebilecek kadar "minnettar mı", yoksa minnettarlık başka, iş başka mı? .< '• \c KONUKLARIMIZIN HOŞGORULERINE SIGINARAK... OTELİMİZDEALINAN GREV KARARI NEDENİYLE OLUŞAN PERSONEL AZALMASINDAN, HİZMETLERİMİZDE DOĞABİLECEK AKSAKLIKLAR İÇİN ŞİMDİDEN ÖZÜR DİLERİZ. ANLAŞMAZLIĞIN BAZI YÖNLERİ: 1980-1989 1980-1989 1989 1990 Tüplamenflasyonoranı: %500 Maaşartişoranı: %600 Personelbaşına yıllrk ortalamageiir 32 milyon TL. Senehkanmîalebi: % 220 zam artı seyyanen 250.000TL.dir. GÖSTERECEĞİNİZ DESTEK VE ANLAYIŞ İÇİN ŞİMDİDEN TEŞEKKÜR EDERİZ I S T A N B U L İ D A R E S İ DUNYADA BUGUN ALİStRMEN SHP Tutariı Politikaİzledi mi? Pek bilinen fıkrayı, ben ilk kez rahmetfl Örsan'ın köşesinde oku- muştum. Adamın biri, iki ağır bavulla gümrüğe gelir. Gümrükçü sorar: — Ne var bunlarda? — Kuş yemi. — Aç görelim, der gümrükçü. Bizimki bavulları bir açar ki ıkisi de ağzına kadar kol saati do- lu. — Bu ne biçim kuş yemi, der gümrükçü — Valla, diye yanıtlar pişkin yolcu, "Ben önlerine koyuyorum yem diye abi, artık yerierse". Evet, biz de 19 ağustos seçimlerinin sonuçlarını yorumlayan politikacılar karşısında hemen hemen önüne yem tonan kuşiar durumundayız. Çoğu ANAP'ın kendıne göre kesip biçtıği, büyük çoğunluğun- da seçmen sayısının 1000'i bulmadığı bölgelerde bile, genel or- talamaya döküldüğünde, yine üç aşağı beş yukarı 26 Mart 1989'daki batağında bocaladığı açıkça görülen ANAP'ın sözde lideri Akbulut "En büyük biziz" dıyor. Yerseniz. Bir tek seçim bölgesinde (Bayrampaşa) çıktığı ikincilik koltu- ğunu, ikinci önemli seçim bölgesinde (Etimesgut) altıncılıkla de- ğiştiren Refah Partisı'nin kadayıfçı başkanı artık Türkiye'de ikin- ci parti olduklarını söylüyor. Yerseniz. Bir tek Bayrampaşada aldığı tartışmasız yengiyi tüm Türkiye yüzeyine yaymaya çalışan, karizması çok başarılı, ama partisi aile şirketi olmaktan kurtulamamış olan Ecevit, gelecek için DSP'yi umut olarak gösterıyor ve SHP ile DYP'nin gelecek ge- nel seçimlerde, %10 barajını bile aşamayıp bir tek milletvekili biie çıkaramayacaklarını söyieyerek, tüm sosyal demokratlan gü- vercin partisinin çatısı altında toplanmaya çağırıyor. Yerseniz. SHP'nin bahriyeli merkez yönetim kadrosu, parti yönetiminin bırbirinı ızleyen fahiş yanlışlannı görmezden gelip, bütün suçu Nurettın Sözen'e atarak büyük yenilgıden kurtulmaya çalışıyor. Yerseniz. Kısacası tüm bu politikacılar, gümrüğe kuş yemi yerine saat getiren adama benziyorlar ve hepsi de bizi kuş yerine koyuyor- lar. Yersek, arkası gelecek daha da yedirecekler. Örneğin SHP'li yöneticiler. Tüm kusur, Sözen'de imiş. Peki, ya Ankara'daki yenilgi ne oluyor? Orada da suç Karayalçın'ın mı? Bu partinin tüm basarısı ya da başarısızlığı, salt belediye baş- kanlarına mı bağlı? Öyle ise o yönetim kadrosunun orada ışi ne? Her yerde belediye başkanları kabahatli ise, bir tü/lü doğru dûrüst aday belırleyemeyen parti durumuna düşmüyor mu SHP? SHP'nin dar kadrocu yöneticıleri, Sızler ocak ayındakı kurultayınızdan önce, uyanlmadınız mt? Sizlere, Türkiye'de iktıdar boşluğunun yanında muhalefet boş- luğu da olduğu ve bu boşluğu sizlerın yarattığınız, ocak 1990 kurultayının dar kadroculuktan kurtulmak için son şansınız ol- duğu, üzerine basa basa söylenmedi mi? Şimdi isterseniz SHP kurultayının sonrasında 30 Ocak 1990 günü bu sütuntarda dilt getirilmiş bazı sorulara bir kez daha göz- atalım: "Kurultay delegelerinin oluşturduğu bu yeni yapı tüm parti ta- rafıodan olduğu kadar SHP'nin gızılgüç (potansıyel) seçmeni tar- fından da benımsenmış, kurultay kararı tüm örgütün ıçıne sin- miş mıdir? Parti bu yapısıyla ıç çekişmesine son verip, dışa dönük sava- şıma nasıl yönelecektır? Partiden yeni kopmalar söz konusu mudur? ' SHP, Baykal'ın ağıriığının daha da arttığı bir örgüt olarak, da- ha mı güçlenmistir, daha mı zayiflamıştır? SHP kurultayı "Elındeki şansın son olanak olduğunu anlayıp da bu şansı iyi kullanmıştır" diyebilir miyiz? Bütün bu sorulann yanıtlarını verebilmek için bekleyip görmek gerekecektir. Ama pek fazla beklemeye gerek olduğunu da sanmıyoruz. Bu sorulara başkalarını da eklemek kolay: SHP 26 Mart'tan sonra, erken seçıme gidişi sağlayacak yön- temleri saptayan açık seçik bir poiitika beiırlemiş miydi? "Sine-ı millete dönmek" ya da dönmemek konusunda betir- lenmiş bir politika var mıydı? Yoksa ayrı ayrı odaklar, ayrı tellerden mı çalıyorlardı? TÖ'nün elini sıkıp sıkmama konusunda, parti politıkası yetkili organlarda saptanmış mıydı? Yoksa Genel Sekreter'in açıklama- larıyla Genel Başkan'ın dikkatli tutumu arasında bir çelişki mi vardı? SHP genel merkezi, belediye başkanlarına Çankaya karşısında tutulacak yol konusunda açık, kesın bir talimat vermiş miydi? Sözen'ı Çankaya'ya çıktığı için kınayanlar, Erdal Bey'in ilk Çan- kaya tuzağına düşüşüne ne diyorlardı acaba? Bayrampaşa'da yûrütülen seçim kampanyası sırasında SHP'nin bir sosyal demokrat parti olduğunu belirtecek, vurgu- layacak tek slogan atıldı mı, tek görüş ileri sürüldü mü? Yoksa ANAP ve MÇP kökenlilere hoş görünebilmek için su- suldu mu? ibrahım Tatlıses'e karşı. Ferdi Tayfur örneğinde mi somutlaşı- yor sosyal demokrat seçenek? Soruları daha da arttırmak kolay. Ama sanırım yeter. Sorular da kuş durumuna konrnak da yeter. Artık haberiniz olsun önümüze ne konursa yemiyoruz beyler. A TINA Yunanistaırda Tiükiye saplantısı STELYO BERBERAKİS ATİNA — Dunyadaki gelişme- ler ne olursa olsun, Yunanistan başkenti Atina'daki siyaset adam- lan, Türkiye'nin konumunu göz önünde bulundurmadan karar al- makta zorluk çekiyor. Bunun son örneği Basra Körfezi'ndeki gelış- melerde verildi. İktıdar partisi da- hil siyasi partilerin büyük bir ço- ğunluğu, Türkiye'nin Körfez'deki gelişmelere paralel olarak önemi- ni antırmış olmasından endişe duymaya başladı. Yunan gazete- leri ise, Körfez'deki gelişmelerden çok, hâlâ Türkiye'nin aldığı karar- lan yorumlamayı yeğliyor. Yuna- nistan Deniz Kuvvetleri'nin Lim- nos adlı firkate>ninin de Basra Körfezi'ne gonderilmesi ile ilgili alınan kararın ardında yine Türk- iye unsurunun yattığı anlaşılıyor. Adı açıklanmayan bir hıikümet üyesinin "Limnos'u muüaka Kör- fez'e gonderraeliyiz. Aksi halde Türkiye'nin gerisinde kalmak gi- bi bir dunımla karşılaşınz" yolun- daki sozleri bunu gösteriyor. Bu- na paralel olarak Yunan gazetele- ri, Türkiye'nin Irak'a karşı tutu- mundan dolayı ABD'den olduk- va buyuk bir yardım koparmak ıcın krızi istismar" ettiğinı ve A\- rapa'ya "adım atmayı" hesapladı- fii.. yazıyor. Ovsa Türkiye. Irak'a karşı ala- cağı tavrın ne olacağını henuz açıMamamışken a>Tu Yunan gaze- telen, "Türkiye, Irak celladına sırt çıkryor, ya da destek veriyor" gi- bi başlıklar kullanmıştı. Ana muhalefet sosyalist PA- SOK lideri Andreas Papandreu ise, Limnos firkateyninin gönde- rilmesiyle, Yunan hüküraetinin ABD'den Türkiye ile ilgili bazı "odunler" koparması gerektiğin- de ısrar ediyor. Papanderu'nun bu konudaki görüşleri şoyle: "Türkiye, Basra Körfezi'ndeki krizden tam anlamıyla yararlan- masını bilijor. Parmağını bile kı- pırdatmadan ABD ve Kuveyt'ten çeşitli yardımlar ah>or ve alacak- tır da. Bu >ardımlar yalnız ekono- mik alanda sınırlanmıyor. Türki- ye a>nca siyasi ve askerî alanda da yaıdım almayı hedefliyor. Özellik- le Kıbrıs sorununun üzerine bir mezartaşı örtmcji Egc'deki güç dengesinin bozulması gibi eraelle- rini gerçekleşünneyi ve son olarak AT içine girmevi amaçlıyor. Bu- na karşuı Yunanistan hükıiraed ne yapıyor? Yunanislan. gereğinde Türkiy^nin doğu sınırlannı da ko- nımak için bölgeye asker gonde- riyor. Ancak Yunanistan'ın doğu sınırlanna karşı n herhangi bir gn- vence alınmış değildir. Türkiye bi- zim sınıriara güvence veriyor mu ki, biz Türk sınırlanna güvence vereiim?"
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle