25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/16 DIŞ HABERLER 22 AĞUSTOS 1990 KÖRFEZ KRIZÎ...KÖRFEZ KRİZt... KÖRFEZ KRİZÎ...KÖRFEZ KRl Zl .•. KÖI ANKARA Türkiye çokuluslu BM gücüne katılabilirAnkara, Birleşmiş Milletler şemsiyesi altında bir askeri güç oluşturulması halinde buna katılma eğiliminde. Bu konuda TBMM onayı gerekip gerekmediği konusu da Ankara'daki üst düzey çevrelerde tartışılıyor. YASEMtN ÇONGAR ANKARA — Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi'nin ABD'nin "Körfez'de askeri güç kullanraası" önerisi konusunda resmi toplantı yapamadan dağüması, bu öneriyi gündemden düşürmedi. ABD'nin bölgeye yaptığı 'benzersiz' askeri yığınağm Güvenlik Konseyi'ni harekete geçirme amacı güttüğünü düşünen Ankara, BM Anayasa- sı'nın 42. maddesi çerçevesinde askeri güç oluşturulması halinde, bu güce asker gön- derme eğilimi taşıyor. Başkentteki üst dü- zey değerlendirme toplantılarında, "asker gönderme" konusu tartışılırken bu yönde- ki bir karar için TBMM onayının gerekme- diği, ancak kararın doğuracağı 'siyasi sorumluluk' nedeniyle Cumhurbaşkanı özal'ın ve hükümetin, konunun Meclis'e ge- tirilmesinden yana olabüeceği görüşü ağırlık kazandı. Dışişlen Bakanhğı yetkilileri, Türkiye'nin olası bir BM askeri gücüne fii- li katılımının Türkiye'nin Körfez sorunun- da izlediği 'riskli, ancak atak' politikanın devamı anlamına geleceğini belirttiler. Bu değerlendirmedeki *risk' unsurunun Ankara-Bağdat ilişkilerinin geleceğine işa- ret ettiği, BM gücünde yer almanın getire- ceği avantajın ise 'Kiirt senaryolannın' en- gellenmesi olabüeceği de yetkililerce ifade edildi. Irak'ın Kuveyt'i işgali sonrasında BM Gü- venlik Konseyi'nin aldığı ekonomik yaptı- rım karannı zaman geçirmeksizin uygula- yan Türkiye, aynı organın 'askeri yaptınm' karan alması durumunda oluşturulabilecek bir uluslararası güce kaülma eğilimi taşıyor. Bu eğilim, Ankara'da Irak'ın 'rehineler po- lidkası'mn ele alındığı son üst düzey değer- lendirme toplantılannda ağırlık kazandı. Yetkililer, ABD'nin tek başına bir askeri operasyon yerine, BM karanna dayalı or- tak bir girişimi yeğledığini anımsatarak "Gerek retaine krizi, gerekse ABD'nin böl- geye yaptığı benzersiz askeri yığınak, Gü- venlik Konseyi'ni karar almaya zorlayacaktır" görüşünü savundular. Konsey'in, BM Anayasası'nın 42. mad- desi çerçevesinde alacağı bir askeri ginşim kararırun ise büyük olasıiıkla bağlayıcı de- ğil, tavsiye nitelığinde olacağı, Turkiye'nin bu karara "etkin" uyum göstermesinin de Körfez knzınde başından beri izlediği "risk- li, ancak atak" politikanın devamı anlamı- na geleceği dile getirildi. 'Risk ve avantaj' Ankara'daki üst düzeyli değerlendirme- lerde, Turkiye'nin BM askeri gücüne katıl- masımn olası "siyasi risk ve avantajlan" da ele alındı. Yetkililer, Turkiye'nin oluşturu- lacak bir BM gücüne asker göndermesi du- rumunda Ankara-Bağdat ilişkilerinin gele- cekte uzun süre "gergin ve sorumlu" olması olasılığına dikkat çektiler. Özellikle Körfez krizinin aşılmasmdan sonra Irak'ta nasıl bir yönetimin ışbaşında olacağına bağlı olarak bu gerilimin Türkiye açısından ciddi tehdit- ler içerebileceği de ifade edildi. Yetkililer ay- rıca Irak halkının Turkıye'ye bakışının da "olumsuz" yönde etkilenebileceğine işaret ettiler. Turkiye'nin Irak askerlerini Kuveyt'ten çı- karmaya yönelik bir askeri girişimin parçası olması durumunda elde edeceği belirtilen avantajlarm başında "Kürt senaryolannın önlenmesi" geliyor. Bu kapsamdaki değer- lendirmelere göre Türkiye, Irak'a karşı as- keri bir girişimde yer alırsa, bölgede kendi toprak bütünlüğünü tehdit edecek bir Kürt devleti oluşturulmasına yönelik planlara karşı, uluslararası destek bulması daha ko- lay olacak. Dışişleri Bakanlığı'nın baa üst düzey yetkililerinin paylaşmadığı bu görü- şün, cumhurbaşkanlığı ve hükümet çevre- lerinde yaygın olduğu belirtiliyor. 'Yasal durum' BM Güvenlik Konseyi'nin 42. maddeyi is- letme yönünde karar alması durumunda Turkiye'nin 1982 Anayasası'nın 92. maddesi gereği, TBMM onayı olmaksızın Bakanlar Kurulu karanyla bu güce asker gönderebi- leceği belirtildi. Bu konuda Cumhuriyet'e bilgi veren tstanbul Universitesi Siyasal Bil- giler Fakültesi Anayasa Hukuk Profesörü Bakır Çağlar, "92. madde açıktır. Türkiye, BM askeri gücüne katılabüir. Hükümet ka- ran yeterli olur. Muhalefetin buna karşı çık- ması durumunda ise ancak hükumeti dü- şürebilecek çoğunluğu sağiayarak Meclis'e gelmesi etkili olacakur" dedi. tstanbul Uni- versitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Pro- fesör Erdoğan Teziç de şu değerlendirmeyi yaptı: "Anayasanın 92. maddesi çerçevesinde BM askeri gücüne katılmak mumkündür. TBMM karan gerekmez, çünkü bir savaş ilanı durumu söz konusu değildir. Millet- lerarası antlaşma ve milletlerarası nezaket kurallan istisnası getirilmiştir. Bu istısna çerçevesinde Bakanlar Kurulu karan yeter- li olacaktır. Eğer Güvenlik Konseyi, bağla- yıcı kararlar alırsa bu zaten otomadk ola- rak iç hukuk tasarrufu haline gelir!' Öte yandan Güvenlik Konseyi'nin "bağlayıcı" değil, tavsiye niteliğinde karar alma olasılığı Uzerinde duran Gazi Univer- sitesi öğretim üyesi Profesör YükseJ Inan da "Konsey tavsiye karan alırsa TBMM kara- n gerekecektir. Çünku bu durumda Turki- ye'nin karara uyum zonınluluğu yoktur" de- di. 1982 Anayasası'nın 92. maddesinin bi- rinci fıkrasında belirtilen hüküm aynen şöy- le: "Milletlerarası hukukun meşru saydığı hallerde savaş hali ilanına ve Türkiye*nin ta- raf olduğu milletlerarası antlaşmalann ve- ya milletlerarası nezaket kurallanmn gerek- tirdiği haller dışmda, Türk Silahlı Kuvvet- leri'nin yabancı ülkelere gönderilmesine ve- ya yabana silahL kuvvetlerin Turkiye'de bu- lunmasına izin verme yetkisi TBMM'nin- dtf' TBMM tercihi' Ankara'daki siyasi değerlendirmelerde ise "milletlerarası nezaket kurallan" çerçeve- sinde Turkiye'nin bağlayıcı olmayan bir Gü- venlik Konseyi karanna dayanarak da TBMM onayına başvurmaksıan BM gücü- ne asker gönderebileceği ifade edildi. An- cak yetkili çevrelerden edinilen bilgiye gö- re bu olanağm kullanılması eğilimi, hükü- mette ve Cumhurbaşkanı Turgut Özal'da bulunmuyor. TBMM'nin 12 ağustos pazar günu yaptığı toplantıda hükümete savaş ila- m izni vermesiyle sonuçlanan tartışmalan anımsatan bir yetkili, "BM gücüne katılma kararının Meclis'ten çıkartüması, siyasi so- mmluluk gereği yeğlenebilir. O günkü tar- tışmalar bu olasılığı güçlendirmiştir" dedi. KARAYOLUOPERASYONU Kuveyt'ten otobüsle 600 Türk geldi Dışişleri Bakanhğı, kiraladığı otobüsle 600 Türkü Kuveyt'ten getirdi. Yurttaşlarımız 19 ağustosta Habur'dan giriş yaptı. Irak'ın Kuveyt'teki büyükelçiliklerin kapatılması yönündeki çağrısma uyma niyetinde olmayan Türkiye, bu konudaki kesin karannı diğer Batı ülkeleriyle birliİcte açıklayacak. Şu anda Turkiye'nin öne çıkan eğilimi büyükelçilik binasında bir diplomat ve gönderde Türk bayrağı bırakılması. ANKARA (Cumhuriyet Bnrosu) — Dış- işleri Bakanhğı Kuveyt'teki Türklerin ge- ri getirilmesi için büyük bir operasyon dü- zenledi. Üç gün önce 600 Türkün Habur Kapısı'ndan giriş yapmasıyla sonuçlanan bu operasyonda, Dışişleri Bakanlığı'nın Irak 1 tan kiraladığı otobüsler kullanıldı. Yetkili- ler, Kuveyt Radyosu'ndan yapılan anonslara yanıt veren 547 kişinin otobuslerle, 53 kişi- nin de özel araçlanyla katıldığı konvoyun Basra-Bağdat-Kerkük karayolundan Türki- ye'ye getirildiğini belirttiler. Böylece'yurt- taşlannı Kuveyt'ten toplu halde çıkaran ilk ülkenin Türkiye olduğu ifade edildi. Dışişleri Bakanlığı'nın ust düzey bir yet- kilisi, halen Irak'ta 3 bin 500 Turkün, Ku- veyt'te ise "operasyon sırasında anonslara yanıl verroeyen" 200 kişinin kaldığını bil- dirdi^ Yetkili, Irak'taki Türklerin,dunımu- nun iyi olduğunu ve "kendi terdhleri sonucu" Turkiye'ye dönmediklerini soyle- di. Bu açıklamaya göre Irak'taki Türklerin bir bölumü kurulu düzenlerini bozmama is- teği, bir bölümü de Iraklılarla evli olduk- lan için nerede yaşayacaklarına karar vere- memeleri sonucu bu ulkeden aynlmıyorlar. Ancak Dışişleri Bakanlığı'ndaki bilgiler, Irak'taki Turklerin hareket serbestisinin hiç- bir şekilde engellenmediğı doğrultusunda. Kuveyt'ten Turkiye'ye 600 kişinin getirilme- sinde de Irak makamlarının "zorluk" çıkar- madığına dikkat çekiliyor. Dışişleri Bakanlığı'nın üst düzey bir yet- kilisi "Kuveyt'ten Türkiye'ye otobüs operas- yonu"nu Cumhuriyet'e şöyle anlattı: "tşgalden bir hafta kadar sonra, Kuveyt- teki buvukelçimiz Güner Öztek'in girişim- leriyle Kuveyt'te radyo anonslan vaptırdık. Turkive've donmek isteyen yurttaslanmızın büvükelçilik ile temas kurmasını sffğladık. Bu arada Dışişleri Bakanhgı olarak Irak- KöNUK YAZAR tan otobüsler kiraladık ve bunlan Kuveyt'e doğru yola çıkardık. 16 ağustosta büyükel- çilige başvunı yapan 547 kişi otobuslerle, 53 kişi ise kendi özel araçlanyla bir konvov olnşturdu. Konvov üç gun suren ve Basra, Bağdat, Kerkük karayolu uzerinde yapılan bir volculuktan sonra Türkiye'ye vardı. 600 kişi Habur Kapısı'ndan 19 ağustosta girdi. Yölculuk boyunca Irak makamlan herhangi bir guçluk çıkarmadı. Geride kalan 200 ki- şi anonslara yanıt vermeyenlerdir. Onlann geri getirilmesi için de girişimler var. An- cak bu ilk operasyonu düzenleyen, yani yurttaşlannı toplu olarak ülkesine döndu- ren ilk ülke Türki>e olmuştur." Elçilikte bayrak bırakılacak irak'ıg Knveyt'teki bu> ukelçilijclerin ka- patılması yönündeki çağrısına uyma niye- tinde olmayan Türkiye, bu konudaki kesin karannı diğer Batı ülkeleriyle "biriikte" açıklayacak. Dışişleri Bakanhğı kaynakla- rı, Irak'ın çağrısının ABD ve birçok Avru- pa ülkesi tarafından reddedildiğini anımsa- tarak "Biz de bu yönde tavır almayı düşii- nöyoruz. Ancak ülke bazında karar alma- yı degil, NATO ve AT'deki genel eğilime uy- gan olarak eşzamanlı hareket etmeyi istiyoruz" dediler. Kesin kararın Büyükel- çi Güner Öztek'in Kuveyt'teki diğer diplo- matlarla yurüttuğü temaslar ve NATO'nun Brüksel'deki merkezinde yapılan değerlen- dirmeler çerçevesinde verileceği de ifade edi- liyor. Ancak şu anda Turkiye'nin one çıkan eğilimi büyükelçilik binasında bir diplomat ve gönderde Türk bayrağı bırakılması, di- ğer yetkililerin ise Kuveyt'i terk etmeleri doğrultusunda. Edinilen bilgiye gore halen Turkiye'nin Kuveyt elçiliğinde üç diplomat ve bir idari memur görev yapıyor. ÇÖLE HAZIRLIK — ABD, Suudi Arabistan'daki yığınağını giderek artünrken.bûiikler de hazıriıklannı tamamlıyorlar. Savaş hali izni: Bir anayasa ihlaliM. EMİN DEĞER Em. Hâk. AlbrAvukat 12 ağustos gunu gazetelere yansıyan ha- bere göre TBMM'den çıkan ve hükümete, "savas hali ve Silahlı Kuvvetler'i kııllanma izni" veren karar; vahim bir hatadan "dö- nttlmeseymiş", bir siyasal bunalıma neden olacakmış. Oysa ki olağanüstu toplantı ve kapalı toplantı ile ilgili gelişmeleri ve haber- leri izlediğimizde ve özellikle söz konusu ka- ran incelediğimizde, parlamentonun iktidar kanadını oluşturan Anavatan Partisi'nin geçmiş yanlış ve yanılgılarına göre sonuç- lan çok daha vahim ve ağır bir karar aldı- ğını saptarız. Anayasa ile TBMM'ne veril- miş ve asla devredilmesi olanaksız bir yet- ki hükümete verilmiş, böylece anayasa kıs- men tebdil ve tağyir edilmiştir. Çünkü ana- yasanın 87. maddesine göre "savaş hali ila- nına karar vermek" TBMM'nin yetkisinde- dir. Bu yetkinin 'izin' adı altında, dolaylı yoldan hükümete verilmesi, bir anayasa ih- lalinden başka bir anlam taşımaz. Bu du- rumun düzeltilmemesi halinde, bir anaya- sa suçu ile karşı karşıya kalacağırmzı söy- lemek gerekir. Bu yazıda, konuya ilişkin anayasa hü- kümlerinden çıkarak yanlışhğı ve bu yetki- nin nasıl ve ne zaman, hangi koşullarda kul- lanılabileceğini araştıracağız. Anayasaya göre egemenlik hakkı Cumhuriyetin temelinde, daha doğrusu çağdaş demokrasilerin temelinde, '<egemen- liğin ulusta" olması ilkesi vardır. 1982 Ana- yasası'na göre de "egemenlik kayıtsız şart- saz milletindir." Öyle ki anayasaya göre '^ege- menliğin kullanılması hiçbir surette hiçbir kişiye ve ziimreye ve sınıfa bırakılamaz." Egemenliğin nasıl kuUamlacağına ilişkin bu temel hüküm, parlamenter demokıasi- nin 'olmazsa olmaz' ilkelerindendir. Asla terk edilemez ve değiştirilemez. Yine ana- yasaya göre (Md. 6) "Türk milleti egemen- ligini anayasanın koydugu esaslara göre yet- kili organlar eliyle kulianır." Yani egemen- liğin asıl sahıbı olan ulus, anayasamn ko- yucusu olarak bunu kullanacak organlan da belirlemiş, onları yetkili kılmıştır. Gö- revlerini nasıl yapacaklannı anayasada gös- termiştir. Ve elbet, ancak bu konuda yetki- li kıldığı organlar, verilen yetkiyi onun adına kullanabilirler. Bu bağlamda TBMM'nin de kendisine verilen yetkileri nasıl kullanacağı anayasa- da gösterilmiştir (Anayasa Md. 87-100). Anayasanın 87. maddesindeki görev ve yet- kiler devredilemez, TBMM bu yetkileri biz- zat kullanmak zorundadır. Aynı maddede bunun tek bir istisnası vardır. Bu da "belli konularda KHK çıkarma yetkisinin Bakan- lar Kundu'na verilebileceğine" ilişkindir. Ancak bu hukum, başka uygulamalara ör- nek olamaz. TBMM yetki ve görevlerini bu- nun dışmda hiçbir organa devredemez. Unutmayalım ki "savaş hali ilanına karar vermek" de TBMM'nin yetkisindedir. Bu mutlak bir yetki olup devredilemez ve de- ğiştiriiernez. Son uygulamada olduğu gibi bir başka biçimde de olsa, başka organın takdirine bırakılamaz. Hukuk alanında bir yetki ve görevin ye- rine nasıl getirileceği düzenleyici bir kural- la belirlenmişse, bu yetkiyi kullananlar tak- diri bir hakka sahip olamazlar. Konuya bu açıdan baktığırnızda, TBMM'nin de kendi- sine verilen görev ve yetkileri, ancak ana- yasamn koyduğu kurallar içinde kullanaca- ğım saptanz. Oysa ki iktidar 12 ağustos ta- rihli kararla bu yetkiyi, TBMM'ye ait olan bu mutlak yetkiyi, dolaylı bir yolla hükü- mete devretmiştir. Hem de ortada somut bir durum olmadan, somut bir düşman, somut bir hedef saptanmadan. Bu, izin adı ile dev- redilen yetkinin ne zaman ve nasıl kullanı- lacağı belirlenmeden. Bu koşullarda, bu mutlak yetkinin devri, hem devreden hem de devraldığı kanısıyla kullananı sorumlu- luktan kurtaramaz. Çunkü söz konusu olan, devredilemeyecek bir yetkinin devri- dir. Ve bu karar yoklukla sakattır, bir baş- ka deyimle "yok" hukmundedir! Bu kararın, ani bir saldırı nedeni ile TBMM toplantı halinde olmadığı; dahası tatilde olduğu için hemen bir karar alama- yacağı düşünülerek verildiği de savunula- maz ve boyle bir savunma da karan haklı ve meşru gösteremez! Çünku böyle bir du- rumda, anayasanın 92. maddesinin 2. fık- rasımn cumhurbaşkamna verdiği yetki, "Si- lahlı Kuvvetler'ic kullanılmasına olanak sağlamaktadır. Yani, ansızın bir saldınya uğramamız durumunda, bu saldın karşıldc- sız kalmayacak; cumhurbaşkanı adına Si- lahlı Kuvvetler'in kullanılmasına karar ve- recektir. Kaldı ki olayımızda TBMM ma- dem toplanmıştır; öte yandan çevremizde çok onemli geh'şmeler olmaktadır, bu ge- lişmelere göre hukumete kullanamayacağı bir yetkiyi verme yerine, surekli toplantı ha- linde kalmaya karar verebılirdi. Böyle bir tutum, elbet ulusun TBMM'ye olan güve- nini daha da arttınr ve parlamento saygın- lık kazarurdı. Bu nedenle diyoruz ki iktidar kanadının oylarıyla verilen ve asla kullanı- lamayacak olan yelki devri anlamına gelen karar asla savunulamaz. Savaş halinde karar verme ve Silahlı Kuvvetler'i kullanma izni öncelikle bir konuya açıklık getirelim. "Savaş haline karar vermek" ve Silahlı Kuv- vetler'in kullanılmasına izin vermek, bırbi- riyle sonuç-başlangıç ilişkisi içinde ise de ay- nı şey değildir. Gerektiğinde silahlı kuvvet kullanılmasına, cumhurbaşkanı da koşul- lar gerektiriyorsa karar verebilir. Ancak sa- vaş hali ilanına TBMM dışında hiçbir or- gan karar veremez. Burada Silahlı Kuvvet- ler'in kullanılmasına, gerektiğinde ve koşul- lann varlığı halinde cumhurbaşkamnca ka- rar verilebilmesi halini düzenleyen 92. mad- denin 2. fıkrasımn çok özel bir durumda uy- gulanacağına dikkat edelim. 92. maddenin birinci fıkrasından, Silahlı Kuvvetler'in kul- lanılması öncelikle 'savaş hali ilanına bağlıdır' anlamı çıkmaktadu", duşuncesı ve savaş haline karar verılmeden kuvvet kul- lanılamayacağı sonucu çıkanlmamalıdır. Öyle anlar olur ki savaş hali karara alınma- dan, Silahlı Kuvvetler'in kullanılması gere- kebilir. tşte, cumhurbaşkamna verilmiş bu- lunan 92/2. maddedeki yetki, böyle anlar- da ülkeyi tehlikeden koruma amacı ile ve- riimiştir. Bu, 1961 Anayasası'nda öngöriil- meyen bir durumu düzenlemek, bir gerek- sinmeyi karşılamak için konulmuş bir hü- kumdur. Ancak bu demek değildir ki böy- le bir durumda TBMM toplanmayacak, cumhurbaşkanmın aldığı karar, "savaş ha- linin ilanına" gerek bırakmayacaktır. Elbet- te hayır. Çünkü 92/2. maddedeki yetki sa- dece ve sadece Silahlı Kuvvetler'in kullam- mı ile ilgili karar yetkisidir. TBMM hemen, hiç vakit geçirmeden toplanacak ve duru- raa gore 87 ve 92. maddelerin ilk fıkrala- nndaki yetkileri kullanarak gerekli karar- ları alacaktır. Görülüyor ki Silahlı Kuvvetler'in kulla- nılması kararı ile savaş hali ilanı kararlan ayrı ayrı kavramlardır ve ayn kararlara ko- nu edilebilirler. Dikkat edilirse; anayasa ko- yucusu, silahlı kuvvet kullamlmasım cum- hurbaşkamna bırakırken, savaş haline ka- rar verme yetkisini sadece TBMM'nin yet- kisine vermiştir. Çünkü savaş hali ilanı, bir ulus için yaşamsal onemdedir ve bu neden- le de egemenliğin gerçek temsilcisinin ka- ranna bırakılmıştır. Bu konunun TBMM'nin yetkisine veril- mesi ve hiçbir organa devredümemesinin bir başka nedeni de böyle bir kararın, ulusun temsilcilerince sonuçlan ve getireceği sorun- lann tartışılmasına olanak sağlamaktadır. Ulus için yaşamsal önemdeki bir konuda alınacak karar, elbet parlamentonun, ana- yasada öngörülen koşullarda toplanıp ko- nu uzerinde gerekli tartışmalar yapılmadan alınamaz; bir oldubittiye getirilemez! Ana- yasa koyucusu bunu düşünerek yetkiyi ver- miştir. Hele son olayda olduğu gibi ortada somut bir düşman yokken ve bir saldın/ya da saldırı olasılığı somutlaşmadan, kuvvet kullanımı için bile yer ve zaman belli de- ğilken, varsayımlara ve özellikle dışandan gelen etkilere göre verildiği kamuoyuna yan- sıyan bir ortamda karar vermek, elbet ana- yasa ve hukuk devleti ilkeleriyle bağdaşmaz. Ayrıca egemenliğin bu koşullarda kullanıl- ması da parlamentoya gölge düşürür. Bıra- kalım savaş hali ilanını, cumhurbaşkamnın Silahlı Kuvvetler'in kullanılmasına izin ver- mesi bile belirii koşullara bağlanmış olan bir sistemde, savaş hali ilanı yetkisinin hü- kümete varsayımlara dayamlarak verilme- sinin sakathğı tartışılamayacak kadar orta- da değil midir? TBMM hele bu karan ai- mak için koşulların gerekliliğini de tartış- madan, muhalefetin verdiği genel görüşme önergesini (ki, konuya ilişkin olup Turki- ye'nin çevresinde gelişen olaylan, bu olay- larla ilgili dünya politikasındaki gelişmele- ri ve Turkiye'nin bu koşullarda alması ge- reken önlemleri tartışmak amacı ile veril- miş önergeyi) ortada tartışılacak onemde bir sorun yoktur görüşü ile reddettikten sonra verilen yetki devri karannın uygulanması- nın sonuçlan elbet bugünden tartışılmalı- du. Dahası, bu kararın uygulanmasmın önüne geçilmeli ve anayasa suçunun ta- mamlanması önlenmelidir. Böylece ülkemiz ve ulusumuz için ileride giderilrnesi çok güç sorunlar da önlenmiş olacakur. Aynca TBMM'nin yetkilerini devredemeyeceği de anlaşılacak ve bir daha böyle bir kararın çı- karılması denenmeyecektir. Bu yanlış kararın uygulanmasmın yara- tacağı sonuçlardan kurtulmak için zaman geçirilmeden, hem de iktidann konuyu ye- niden TBMM'ye getirmesi ve yanlışhğı dü- zeltmesi gerekir. Böylece anayasa ihlali ön- lenmiş olacaktır. Bu yola gidilmemesi ikti- dar kanadının bu karan bilinçle aldığı, bir başka deyişle; suç işleme kastının açıkça or- tada olduğu sonucuna vanlabUir. Bunun ge- tireceği sonuçlan tartışmak bile istemiyo- ruz. Ana muhalefet partisinin iptal davası aç- ması, kanımızca iktidann siyasal ve hukuk- sal sonımluluğunu ortadan kaldırmaz. Hele bu yanlış karara, yetkisizlikle "yok" huk- munde olan karara dayamlarak yapılan bir yanhş uygulama yalnız onları sorumlu kıl- makla da sonuçlanmaz. Ulusun parlamen- toya olan güveni ortadan kalkar. tşte bu nedenlerle, haberde belirtildiği gi- bi vahametin kalkmadığım, kararın daha ağır sonuçlar doğuracak nitelikte olduğu- nu söylüyoruz. TÜRKİYE Orduda hazırlıkBirleşmiş Milletler'in asker gönderme yolundaki bir çağrısı halinde Türk Silahlı Kuvvetleri'nde yeni oluşturulacak bir mekanize birliğin Körfez bölgesine gönderilmesi hazırhkları yapılıyor. Birlik, KaraKuvvetleri'nden ve büyük bir olasıiıkla zırhlı - mekanize birlik olarak oluşturulacak. Yetkililer, birliğin hangi seviyede olduğunun henüz belirlenmediğini, söylediler. ANKARA (Cumhurivel Bürosu) — Türk Silahh Kuvvetleri'nde Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi'nin karar alması durumunda Suudi Arabistan'a gönderilecek Türk birliği uzerinde çaJışmaya başlandığı bildirildi. Gönderilmesi olası birliğin yeni oluşturulacağı ve mekanize bir birlik olma- sına özen gösterildiği de öğrenildi. TSK'ya yakın kaynaklardan edinilen bü- güere göre BM'nin Suudi Arabistan'da bir Birleşmiş Milletler güvenlik gücü oluşturul- ması yolunda karar alması olasılığı orduda da değerlendiriliyor. Yetkili kaynaklardan edinilen bilgilere göre Suudi Arabistan'a gönderilme olasılığı bulunan birlik ne Ha- va Kuvvetleri'nden ne de Deniz Kuvvetle- ri'nden olacak. Birlik, Kara Kuvvetleri'nden ve büyük bir olasıiıkla zırhlı-mekanize bir- lik olarak oluşturulacak. Yetkili kaynaklar, gönderilmesi olası birliğin hangi seviyede ol- duğunun henüz belirlenmediğini, ancak tu- gay seviyesinde düzenlenebileceğini ve yak- laşık olarak 4 bin-4 bin 500 kişiden oluşa- cağını söylediler. TSK'daki kaynaklar, birliğin kariyer, top, tank gibi mekanize türde oluşturulmasırun, olası bir harekât anında ABD uçaklarırun hedefleri bombalamasının ardından, kara harekâtının bir parçası olarak düşünülme- sinden kaynaklandığını da belirttiler. BM'nin bu yönde bir karan almasının ar- dından ilk olarak tank, top, zırhlı kariyer gibi araçlan iyi derecede kullanan personel arasından seçim yapılacak. Daha sonra bu seçilenler eğitime tabi tutulacak. Ancak ABD'nin Suudi Arabistan'da yeterli derece- de tank, top, zırhlı kariyer bulunduğunu bil- dirmesi durumunda bu personel Suudi Ara- bistan'da ABD'liler tarafından eğitime alı- nacak. Bu eğitimin amacı ise ABD tank, top ve zırhlı araçlanna Türk personelinin uyu- munu sağlamak oJacak. Ancak yine de zırh- lı kariyer, top ve tank istenmesi halinde, bu araçlar ya gemilerle ya da Suriye üzerinden demiryolu ile Suudi Arabistan'a kaydı- nlacak. MGK'nin kitabı öte yandan Milli Güvenlik Kurulu'nun (MGK), Turkiye'nin herhangi bir sımr böl- gesinde taraf olacağı olası bir savaşta bile '^enel seferberlik" ilanını gerekli gorduğu öğrenildi. MGK'nın aynca, Türkiye'nin her- hangi bir sınır bölgesinde gireceği "bölge- sel bir savaşın" da "genel harp" olarak ni- telendirilmesi görüşü taşıdığı bildirildi. MGK tarafından bu yıl içerisinde "Dev- letin Kavram ve Kapsanı" adlı bir kitap ha- zırlatıldı. "Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreteriigi" tarafından ^yımlatılan kitap- ta, devlete olan ihtiyaç, devlet idaresi, milli politika, milli strateji gibi konular irdelen- di. Körfez krizinden önce hazırlanan kita- bın "Devlet ve Denge Faktörii" başlığını ta- şıyan üçüncü bölumunde çeşitli savaş tür- leri tanımlandı. Bölgesel savaş, "belirii, k»- sıtlı bir coğrafi bölgede, iki devlet veya dev- letler grubu arasında oluşan ve bölge sınır- lannın dışına tasmayan silahlı çabsma" ola- rak tanımlandıktan sonra bölgesel savaşm Türkiye açısından ne anlama geldiği şöyle açıklandı: "Türkiye jeopolitik ve jeostratejik duru- mu vöniinden hangi sınır bölgesinde bir harbe mecbur bırakılırsa bırakılsın, tüm sı- nırlannda hazır duruma gecmeye ve bu ne- denle her alanda genel seferberlik ilan et- meye ve uygulamaya mecbur kalacaktır. Başka bir devimle Türkiye tek başına kimin- le harbe girerse girsin. ABD'nin Vietnam barbindeki hali gibi ulusun büyük çoğun- luğu tam banş koşullannda yaşarken pek az bir bölumünun bir bölgesel savaşta çar- pıştığı durum içinde asla bulunamaz. Işte bu nedenledir ki Türkiye'nin en zayıf kom- şusu ile dahi girmeye mecbur kalacagı bir harp, jukardaki tarife uymasa da hatta dost ve mültefiklerince bir bölgesel harp olarak kabul edilse de, onun (Türkiye) için bir ge- nel harptir ve tutumunu da buna, bu ger- çeğe göre düzenlemesi gerekir."
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle