Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/6 DİZİ-RÖPORTAJ 13 AĞUSTOS 1990
KEMALIZM VE ISLAM DUNYASI
I
rak'ın Kuveyt'i işgali ile patlak veren Körfez kri-
zi, bütün dünyada Türkiye'nin önemini bir kez
daha gündeme getirdi. Batı dünyasına bağlı,
NATO üyesi olan ve AT üyesi olmayan çalışan
tek İslam ülkesi durumundaki Türkiye, Batı ve
Doğu arasında bir köprü konumunda. Bu özelliğini
zaman zaman artan toplumsal çelişkilerle derinden
yaşayan Türkiye, bir 'Doğu-Batı sentez'inin arayışını da
yıllardır sürdürüyor.
Türkiye bu özelliğini büyük ölçüde Kemalist devrime
borçlu. Çünkü Kurtuluş Savaşı süreci ve sonrasında
Osrnanlı devletinin enkazı üzerinde modern
Türkiye'nin temellerini atan Kemalizm, hadef olarak
Batı uygarhğını seçti. Türkiye 70 yıldır bu hedefe
ulaşmanın kavgasını veriyor. Bu arada Ortadoğu ve
İslam ülkeleriyle de değişen dünya şartlannda daha
sıcak ilişkiler geliştirmeye çalışıyor. Son Ortadoğu
krizi, Türkiye'nin Batı kampında yer alarak İslam
dünyasıyla iyi ilişkiler kurraa çabasının önemini ortaya
çıkardı. Bu bağlamda okuyuculanmıza Fransa'daki bir
kuruluş tp.afından yapılan ilginç bir araştırmarun
özetini aktarıyoruz. "Kemalizm ve İslam Dünyası"
adlı bu araştırma dosyası Fransa Beşeri Bilimler
Merkezi Vakfı'na bağh Çağdaş Türkiye Incelemeleri
Grubu'nun 1985 yıhnda düzenlediği bir yuvarlak masa
toplantısındaki tartışmaların geliştirilmesi ile ortaya
çıktı. Grubun 1984 yıhnda düzenlediği yuvarlak masa
toplantılarının konusu, "Kemalizmin Mağrib'deki ve
Ooğu'daki Etkileri" ile sınırlı idi. Ancak yuvarlak
masa sırasmda tartışılan bazı bildiriler ve dışardan
gelen bazı metinler, konunun sınırlannın
genişletilmesine ve derinleştirilmesine yardımcı oldu.
"Kemalizm ve İslam Dünyası" dosyası, bu
tartışmaların sonucunda doğdu.
"Kemalizm ve tslam Dünyası" 7 monografik
incelemeden oluşuyor. Bu incelemelerden her biri,
kendine özgü bir bakış açısıyla, Kemalizmin İslam
toplumları üzerindeki etkilerini inceüyor. Bu
incelemeler, Cezayir'i, Mısır'ı, Suriye ve Irak ağırhklı
olmak üzere Arap Ortadoğu'sunu, Iran'ı Musluman
Hindistan'ı Malezya'yı ve Sovyetler Birliği'nin
Müslüman halklarını kapsıyor. Öte yandan Çağdaş
Türkiye İncelemeler Grubu'nda Türkolog François
Georgeon, Kemalizmin İslam ülkelerinde yarattığı
etkileri tarihsel bir perspektif içine yerieştirerek bu
etkinin genel çerçevesi üzerinde duruyor. Çalışmanın
Türkiye açısından önemi, Kemalizmin çeşitli İslam
ülkeldrinde yarattığı etkilerin, söz konusu ülkelerin
tarihi üzerinde uzmanlaşmış kişilerce, o ülkelerin
kaynaklarına dayanarak hazırlanmış olması. Birçoğu
Osmanlı İmparatorluğu'nun eski eyaleti olan bu
ülkelerdeki gelişmeleri bilmek ve izlemek, kendi
tarihimiz üzerinde derinleşmek bakımından da yararh
olmaktadır. Bu çalışmayı toparlayarak kitap haline
getiren Çağdaş. Türkiye İncelemeleri Grubu'ndan
Iskender Gökalp ve François Georgeon, bu çalışmanın
bir ilk adım olduğunu, bu çalışmanın, kitabın
kapsamadığı Müslüman ülkelere olduğu kadar,
Müslüman olmayan öteki Üçüncü Dünya ülkelerine
doğru da genişletilmesi gerektiğini vurguluyorlar.
Çahşmanın en vahim eksikliklerinden birinin,
Afganistan'ı ele almamış olması olduğunu belirtiyorlar.
Araştırma Türkçeye Cüneyt Akalın tarafından
özetlenerek çevrilmiştir.
HîNTMİLLİYETÇİLİĞ1
Taç güvenliği
ozgurluge
tercih edildiHint milliyetçi hareketinin anti-emperyalist
bir savaşa girişmiş olan Kemalistlerden
etkilenmesi güçtü. Tam tersine, ülkenin
hoşnutsuzlukla, kaynaştığı, halkın devrim için
seferber edilmesinin mümkün olduğu sırada,
Gandi liderliğindeki Hint hareketi, böyle bir
mücadelenin ölü doğmasına çalışıyordu.
IRAN MİLLİYETÇİLİĞİ
Milliyetçi
baskı, peçeyi
açamadıRıza Şah'm Batılılaşma hareketi dini direnişle
karşılaştı. Dahası;Rıza Şah, Anadolu
Kahramanı Mustafa Kemal kadar itibarlı
değildi. Kaçar hanedamnın aşiret
alışkanlıklannın etkisindeki îran devlet
geleneği, Türkiye'nin Osmanlı yönetiminden
devraldıkları güce sahip değildi.FEROZ AHMED
Boston Ünrversitesi
"Eger fngilizler, 1857de Hin-
dbtan'dan kovulmuş olsalardı,
yalnız tngiltere>
nin ve HindisUıı'ın
degil dünyanm tarihi de farUı ge-
lişecekti" demişti Kierman.
Ingılizler, 1857 isyanından esas
olarak Muslümanlan sorumlu
tutmuşlardı. Muslümanlar, Ingi-
lizlere daha da yabancılaştılar.
Muslümanlar bu durum karşısın-
da son bağımsız tslam devletı Os-
manlı tmparatorluğu'ndan yana
tavır koyarak psıkolojık bakım-
dan rahaüamaya çalıştılar. Hin-
distan ile Osmanlı Türkiyesi ara-
sındaki ilişkiler, 19. yüzyılın son
çeyreğinde ba$ladı ve 20. yuzyıl-
da Kemalist dönemle tamamlan-
dı.
Gazi, Mustafa ve Kemal isim-
leri Hindistan Müslümanları ara-
sında Kemalist antiemperyalist
hareketin bir sonucu olarak popü-
ler olmuştur. Tıpkı, Niyazi, Enver,
Talat ve Cemal gibi isimlerin, genç
TurkJerin İslam dünyasındaki po-
pülerliğinin simgeleri olduklan gi-
bi. Yeni Türkiye'nin dönüşılmleri
Hintli liderlerce de hayranhkla iz-
lenmişti. Ancak Türk ve Hint mil-
liyetçi akımlan, lngıliz emperya-
lizmine karşı birbirlerinden yarar-
lanmalanna rağmen amaçlarda
çelişiyorlardı. Türkler, Mustafa
Kemal'in önderliğinde bir ulus-
devlet kurmak ve uJusaJ kaderine
sahip çıkmak için çabalıyordu.
Hintli destekçileri ise Hindular ve
Muslümanlar, Türklenn halife-
sultanın önderliğinde çok uluslu
İslam devletini korumalannı istı-
yorlardı.
1908 Jön Türk meşrutiyet dev-
rimi Hindistan üzerinde hemen et-
kisini gösterdi. Müslüman aydın-
lann organı "Mussalman" şunlan
yazıyordu: "Tiirk imparatoriuğu-
oun bir meşnıti monarşiye doniış-
mesi, Dogu'nun uyanışının, ts-
lam'ın arük uyumadıgjnın bir ifa-
desidir.'
Hindu-Müslüman işbirliği akı-
mı 1912 ekiminde Balkan Savaşı'-
nın patlak vermesi ile büyük bir
gelışme gösterdi. Muslümanlar ts-
tanbul'u desteklemek için protes-
to mitingleri düzenlediler, Türki-
ye'nin savaş çabalan için paralar
toplandı.
1914'len sonraki yıllarda Turk-
ler, en anndan teorik planda Hin-
distan için bir ilham kaynağı ola-
bilırdi. Hintlıler, Ingilızlenn sıkı-
şık durumundan yararlanabılirler-
di. Bunu yapmak isteyen, Hindu-
lar ve Muslümanlar oldu. Ancak
Hindistan Milli Kongresi'nin li-
derleri ve Musluman Birliği, ln-
giltere taana bağlı kalmayı tercih
ettiler.
Dünya savaşından sonra Hin-
distan'daki milli hareketin fiilen li-
deri haline gelmiş olan Gandi,
"Almanlara karşı savaşan tagiliz
hiikönıetİDİ gnç durumda
bırakmaınayı" esas aJdı. Savaş bi-
tene kadar bekleyeceğini söyledi.
Gandi, savaş sonrasında Ingiltere^
nin iktidarı Hintlilerie paylasaca-
ğına inanıyordu. Onun emperya-
lizm anlayışı buydu. 1906'da ku-
rulan Müslüman Birliği'nin raili-
tan uyelerı halifenin yurdu Tur-
kiye'yi Ingiltere'ye karşı mücadele
sinde desteklemek istediler. Ancak
Pakistan'm yaratıcısı Muhammed
Ali Cinnah, taca sadık kalmaları
için onlara ricada bulundu.
Hint milliyetçi hareketinin anti-
emperyalist bir savaşa girişmiş
olan Kemalistlerden etkilenmesi
güçtü. Tam tersine, ulkenin hoş-
nutsuzluklarla kaynaştığı ve hal-
kın devrim için seferber edilmesi-
nin mumkün olduğu bir sırada
Gandi'nin liderliğindeki Hint ha-
reketi, böyle bir mücadelenin ölü
doğması için mücadele ediyordu.
Hint hareketinin amaçlan sınırlıy-
dı ve Kemalist hareketin tam ege-
menliğe karşı Amerikan manda-
sını tercih eden kanadını andırı-
yordu.
Kemalist hareket Hindistan ha-
reketin] etkıleyemeyecek kadar on-
dan farklıydı. Hint Milli Kongre-
si, Kemalistlerden farklı olarak
topluroun radikaJ biçimde yeniden
inşası ile ilgilenmiyordu.
Nehru, Mustafa Kemal'in
Türkiye'de giriştiği reformları ar-
zu edebilirdi. Ancak bu reformla-
nn Hindistan koşullanna uygun
olmadığım kabul etmek zorunda
kaldı.
IRAK VE SURIYE MİLLİYETÇJHĞI
Laiklilt ilkesini MiislümiB bir iilkede ilk uygnlayan lider Mustafa Kemal AUtürktü.
İttihatçıların Arap mirasçılarıELISABETH PICARD
Ulusa! Siyasal Bilimler Vakfı
Osmanlı Imparatorluğu'nun
par-palanması, Türk dünyası ile ts-
lam dünyası arasındaki mevcut
ilişkilerde köklü değişiklikler ya-
rattı. Siyasi planda olduğu kadar,
ekonomik ve kültürel planda da...
Bu parçalann:a, Arap rejimlerinin
eski imparatorlak merkezi tstan-
bul'un yerine, bu kez başta Paris
ve Londra olmak üzere Batı so-
mürgeciliğinin merkezlerine bo-
yun eğmesine yol açtı. 20'li yıllar-
da Turkleri ve Araplan, esas ola-
rak dil kriterine göre sekiUendiril-
miş yan acık bir sınır birbirinden,
ayırıyordu.
Türkiye, Avrupah ulus-
devletlerin arasına girmeye çaba-
hyordu. Arap ülkeleri bağımsız-
lık ve geri kalmışlıktan kurtuluş
için mücadele edıyorlardı. Bu
uzaklasma, Ankaıa'nın "Kenıa-
lizmdeo knrtulıışa" sorguladığı,
Arap dünyasımn ise kurtuluş sa-
vaşlaruun başansızlıklanmn ve
modernleşme yaçılgüannın yitin-
lişinin yarattığı .sancılı bir kimlik
bunalımı ile sarr Jdığı yetmişli yıl-
ların sonuna kadar surdü.
20. yüzyılın Arap milliyetçiliği
içinde Kemalist tecrübeye dair çok
az referansa rastlamış olmam, be-
ni şaşınmadı. Aytu hayal kınklı-
ğı Fransız dışişleri arşivleri ince-
lendiğinde de yasanır. Bu arşivler-
de Kemalist tecrübelere ve Arap
ıilliyetçileri ile bağımsız Türki-
'nin yönetıcileri arasındaki iliş-
kilere çok ender rastlanır.
Türkiye ve Arap Ortadoğusu
arasındaki bu kopukluk, Arap si-
yaset adamlannın yazdıklan tara-
fından da doğrulanıyor. Halit el-
Azm'ın anılan Musufg Kenal'e
ancak iki kez değirüyor.
Bu nedenle dosyayı açmanın,
bazı veriler toplamanm, bazı var-
sayımlar öne sürmenin tam zama-
nıdır; bu inceleme, ozellikle Irak
ve tngıliz kaynaklannı sorguladığı
için tamamlanmamış. Ve eksik ol-
sa bile...
Bu nedenledir ki, Arap milliyet-
çilerinin üpkı Turk milliyetçileri
gibi Ittihat ve Terakki'nin miras-
çıları oldukları söylenebilir.
Hanna Batatu, Irak polisinin
dosyalarmda lngiliz işgaline kar-
şı dini muhalifleri Ankara elçili-
ğine bağlayan birçok bağı ortaya
çıkanr. Beyrut Yüksek Komiser-
Ûği 1921 temmuz tarihli ve panis-
lamizme aynlmış olan bir notta
Suriye milliyetçileri nin "eskidea
nefret ettflderi" (Türkler kastedi-
liyor, ç.n.) bir güç için gösterdik-
etken, 1924'te hüafetin kaldırü-
masıdır. Böylece Arap ve Türk
raüminleri birbirine bağlayan ru-
hani bağ kopmujtu.
Ancak hüafetin kaldırüması,
Arap milliyetçi seçkinlerinin
önemli bir bölümünü Mustafa
Kemal'den uzaklaştınnış olmak-
la birlikte, Suriyeli ve Iraklı seç-
kinlerin başka bölümlerinde
olumlu bir imaj geliştirdi. Lübnan
ve Suriye basınında eleştiriler ağır
basmakla birnkte, "Türfciye'yi on
yılda bûyük güçlerin seviyesine
Kendi çelişkileri içine sıkışan,
hem Kemalist modelin çekiciliği-
ne kapılan, hem de Türkiye'den
cekinen, Batı Avnıpalı gtlçlerin
gözlerini kamaştırdığı Suriyeli ve
Iraklı miUiyetçi seçkinler, sonun-
da Kemalizmin oldukça solgun
bir resmini geliştirdiler. Kemaliz-
min Doğu'nun evrimi üzerindeki
etkisi uzun süre belirsiz kaldı.
3. Kalkınmacı Otoriter Devlet:
L'mutlar ve Başanszbldar: "Dev-
rimd" Sunye ve lrak'ın tarihle-
rinin değişmez bir etkeni olarak,
A.rap milliyetçileri tıpkı Türk milliyetçileri gibi İttihat ve Terakki
geleneğini sürdürmüşlerdir. Ancak cumhuriyetten sonra 1924'te hüafetin
kaldınlması Arap ve Türk müminlerini birbirine bağlayan ruhani bağı
koparmış; kendi çelişkileri içinde sıkışan, hem Kemalist modelin
çekiciliğine kapılan hem de Türkiye'den çekilen Suriyeli ve Iraklı milliyetçi
seçkinler, sonunda Kemalizm'in solgun bir resmini geliştirebilmişlerdir.
1. Müli Bağımsıztık Mücadde-
leri: YöneUşler ve tşbirligi: Arap
ve Türk milliyetçi akımlannm do-
ğuşlan, görece birbirine benzer.
Her ikisi de Osmanlı ile özdeşleş-
me duygusunun yerini aimaya ça-
lıştılar. Her iki akımın davranış-
lanndaki benzerlikler, Arap mil-
liyetçilerinin Avrupalı emperya-
listlere karşı Kemalist Türkiye ile
siyasal hatta silahlı işbirliğini, en
azmdan manda döneminin ilk yıl-
lanna kadar geliştirmiş oldukla-
rıru açıklamaktadır.
leri paradoksal heyecandan söz
eder. Beyrut'taki Fransız casusluk
servisleri Kemalist mesajın yay-
gınlaşmasında ozellikle dini "bir-
liklerin" (cemaat) oynadığı rolü
vurgulariar.
2. Hilafet'ln kaldınlması: An-
laşmazJıklar ve Kanşıklık: Ingü-
tere, Türkiye ve Fransa, Türkiye
arasındaki toprak anlaşmazlıkla-
rının çözüme kavuşturulması,
Arap milliyetçileri ile Kemalist re-
jim arasındaki işbirliği baglarııu
gerginleştirdi. Ancak belirleyici
çıkartan" otoriteyi vücelten satır-
lara da rastlanıyor. Çünkü milli-
yetçi Arap seçkinlerinin bir bölü-
mü, Kemalizmin yönelişinde yal-
nız milli kurtuluşun değil, fakat
modernieşmenin de bir modelini
göniyorlardı.
Ancak Suriyeli ve Iraklı Arap
milliyetçilerinin Kemalizme karşı
tepkilerinin, sürüp giden sınır an-
laşmazlıklan nedeniyle Türkiye'-
nin yayılmacı bir güç olarak gö-
rülduğü devirde degiştiğini betirt-
mek gerekir.
ekonomik modernleşme isteğinin
ve bunun öncelikle ülkenin sana-
yileşmesinden geçtiği kanısuun
bulunduğu1
kesindir. Tıpkı Şam
gibi Bağdat da yem doğan sana-
yii korumak için, bir dizi tedbire
başvurmuş ve bu tedbirler ülkeyi
siyasi bakımdan tümüyle soyut-
lanmaya sürüklemiştir.
Kemalist Türkiye ile Suriye ve
Irak'taki askeri rejimlerin tecril-
belerinin arasındaki ikinci çakış-
ma noktası, "yeteri kadar
o^unlaşmadığı" söylenen bir top-
lum üzerinde, denetimi sıklaştıra-
cak otoriter, popülist tipli bir
"derlet"in kurubnasıdır. Anaya-
sa askıya alınmadığmda benimse-
nen formul, tek parti yönetimine
dayanan bir başkanhk rejimidir.
Maddi ve beşeri potansiyelinin
muazzam ölçülerde pekiştırilmiş
olduğu ordu, "düzene kavuşmuş
bir ülkede" güçlu ve istikrarlı bir
rejim gönınümu sağlar.
Kemalizmin karakteristik üçün-
cü bir unsurunun, yani milli bir
kimliğin ve milliyetçiliğin taıumı-
na gelince, bunun Suriye ve Irak'-
ın otoriter tecrubeleri üzerinde do-
laysız bir etkisi olduğunu belirt-
mek gerekir. Çünkü tslam, Tur-
kıye'de olduğu gibi Arap dunyasın-
ıia da hayati bir unsur olarak be-
lirir. BAAS rejimlerinin militan
Arapçılığı, Nasırcı Mısır örneği-
ne olduğu kadar, kuzey komşu-
nun yani Turkiye'nin pantürkçü
imajına da uygun olarak inşa edil-
miştir.
Ancak Suriye ve Irak'ın otori-
ter rejimlerinin milli kurtuluş mü-
cadeielerinde olduğu gibi az geliş-
mişlikten kurtulma mücadelele-
rindeki basansızlıklan onian Ke-
malist modelin guvenilirliğini sor-
gulamaya itti. Ne ekonomik plan-
da etkinliği, ne demokratik
yasallığı sağlayabilen, tarihi ve di-
ni meşruiyetle bozuşmuş bu dev-
letlere karşı, değişik kesimlerde
hoşnutsuzluk yükseldi.
Turkıye'de olduğu gibi Irak ve
Suriye'de de mevcut seçkinler açı-
sından "Kemalizmden kurtuluş"
sorunu, acil bıçımde dayatmıştır.
YANN RICHARD
Ulusal Bilimsel Araştırmalar
Merkezi
Atatmrk'ün tran üzerinde bir
etkisi oldu mu? İki ülke, 2. Dün-
ya Savaşı'nin sonuna kadar para-
lel bir evrim gösterdiler. Daha
sonra yollan 1979'da tümüyle ay-
rılmak üzere birbirinden uzaklas-
maya başladı.
1) 1921'den ftnceki Tiirk • 1nın
MlSIR
MİLLİYETÇİLİĞİ
Kemalist
tezler, hep
gündemde
Mısır'da modernleşme
yanlıları 20'li yıllardan
beri sürekli olarak
Kemalist reformlara ilgi
duydular.
MAGED MANSY
Ingiltere'nin Mjsır'm bağunsız-
hğını bazı çekincelerle ilan etme-
si ve anayasa hazırbğı, 1919'daki
büyük halk ayaklanmasından ye-
ni bir atüımla çıkan Mısır siyasal
yönetici sımfı bünyesinde bir çat-
lağa yol açmıştı. Bu sınıf ıkiye bö-
lundu. WAFD ve liberal anaya-
sacılar.
WAFD tam bağunsızhğı prog-
ramının en başına koyarken,
u'beral-anayasacılar İngilizlerle iş-
birhğı çerçevesinde modernleşme-
ye öncelik vermişlerdi.
VVAFD'cılar ve liberal anaya-
sacılar, modernleşme sonınuna
duyduklan ılgi yuzünden 1920'li
yıllarda Kemalist reformlara bü-
yük ilgi duymuşlar ve destekle-
mişlerdi. Gelenekçilerle polemik-
ten kaçınmakla birlikte, Kemalist
tezleri savunan başka grup ve ya-
yınlar da vardı.
Gelenekçi akımlar ve hareket-
ler ise (H-Ezher ve Uleması, Müs-
lüman Kardeşler gibi Musluman
cemiyetleri) Kemalist projeye ve
bunun Mısır'daki savunuculanna
karşı birleştiler.
Saltanatm kaldınlması, Mısır'-
da bir tepki doğurmadı. Mustafa
Kemal'in kazandığı zaferler, onu
bir tslam kahramanı yapmıştı.
Hüafetin kaldınlması ise Mısır
kamuoyutıda sert biçimde kınan-
dı. Hem modernleşmeci hem de
gelenekçi akımlar tarafından.
Mısır'da hilafet sorununu tar-
tışmak üzere çeşitli girişimler ya-
püdı. Ancak bunlar başarısızhk-
İa sonuçlandı.
Şapka reformu da Mısır'da
modernleşme yanhlan ile gelenek-
çiler arasında şiddetli tartışmala-
ra yol açmışür.
Mısır'daki gelenekçi akım La-
tin harflerinin kabulüne de şiddet-
le karşı çıktı. Gelenekçi akıma gö-
re hilafetin kaldınlması da, Latin
harflerinin benimsenmesi de
Türkiye'yi İslam dûnyasından ko-
parmaya yönelikti.
1930'lar Mısırı'nda Kemalist
tezler, birçok konuda Mısır gün-
deminin çeşitli sorunlan ile ilgiü
olarak yoğun biçimde tartışılmış-
tır. Gelenekçi ve modernleşmeci
akımlar "El-Ezher reformu",
"Şeriat Mahkemeleri",
"Vakıflar" gibi konularda sürekli
olarak Kemalist tezlerden yana ve
bunlara karşı olmuşlardır.
Mısu-'da modernleşmeci akım
tarafından tanımlanan dünyevi-
leşme kavramını yeniden ele alan
Nasu- oldu. Nasır, tıph Türkiye'-
de olduğu gibi modernleşme yan-
lılarınca talep edilen reformlan
devlet müdahalesiyle gerçeklestir-
di. Ancak Nasır rejimi, Kema-
lizmden farkJı olarak isJami geie-
nekten kesin biçimde kopmadı ve
onu, siyasetinin meşruiyet kazan-
ma çabalan süreci içine kattı.
Üişkileri
20. yüzyılın basındaki reform
rüzgârlan Türkiye'de olduğu gi-
bi tran'da da kurumlan köklü bi-
çimde dönüştürdU. tran Anayasa
Devrimi (1906-1911) ve "Jön
Türk Devrimi" (1908) Avnıpa et-
kilerinin sonuçlandır. Bundan
böyle her iki reformcu hareket
arasındaki temaslar düzenli oldu.
tran'daki güçlü modernleşme
akımı Rıza Han'ı önce savaş ba-
kanlığına sonra başbakanlığa ta-
şıyacak ve onu vatanın kunancısı
yapacaktır. Büyük reformlann
gun ışığına çıkmalan için tran'da
' düzenin ve güvenliğin sağlanma-
sı yeterli olmustur. Duzeni Rıza
Han sağladı.
tranlı milliyetçflerin Türkiye
hakkmdaki kuşkulanna rağmen,
Tahran'da guçlü bir devletin ku-
rulması, Mustafa Kemal'in kad-
rosunca ıyı karşılanmıştı.
2) Yeni Dönem
lran ve Türkiye 22 Nisan
1926'da bir dostluk anlaşmaa im-
zaladılar. Bu anla$mada, saldın
haiinde karşüıklı yardım, yeni bir
sınır hattı için uzlaşma sözü ve ti-
cari hükümler bulunmaktadır.
Her iki taraf da gercek bir an-
laşma arayışı içine girdiler.
Rıza Han 1932'de Türkiye'yi
ziyaret etti.
Türkiye, tran heyetini iyi kar-
şılamaya çok özen gösterdi.
Rıza Şah ve Atatürk farklı ki-
silikJere sahiptüer. Ancak her ikisi
de "diniB kitleler uzerindeki
etkisini" azaltmanın yollanm an-
yorlardı. Şah bu gezısinde ülke-
sinde uyguiamayı düşündüğü
tedbirlerin örneklerini Türkiye'-
de gördü. Iran'ın hâkimi, Türki-
ye'den çok etkilenmişti.
3) Kemalumin etldleri
Rıza Şah'm Türkiye gezisi ev-
rimi hızlandırmıştı. Peçesiz kadm-
ların sinernalara, kahvelere
girmeleri serbest bırakıldı. Devlet
memurlanrun çeşitli davetlere
başlan açık eşleri ile birlikte gel-
meleri teşvik edildi. tran'da "Or-
tiijü Açma" (Keşf-i Hicap) adlı
yasa 1936'da yürürlüğe girdi ve
sokaklarda katı biçimde uygulan-
dı. Güvenlik güçleri peceleri sok-
tuler, yırttılar, giyenleri dövdüler.
"Örtiiyn Açma" Yasası'nın
1941 'de kaldmlışına kadar, bu
şeytani terörden urken kadınlar,
evlerinde hapis kaldılar.
Şu söylenebilir: Muhalefeti sus-
tunnak için kuvvete başvurma,
Iran'da çok daha sistemlidir ve bu
ülkede değişimin kolayca kabul
ediünediğini göstennektedir.
Rıza Şah iktidara hâkim olur
olmaz din adamlannm gücunfl
kınnak için acımasız bir raücadele
yürüttü. Rıza Şah'ın eşi, sekizin-
ci Şii imamının kızkardeşi Hazret
Masume'nin Kum'daki mozole-
sinde peçesini çıkardı. Din adam-
lan bunu kınadılar. Şah'm tepkisi
ise çok sert oldu. Din adamlannı
aşağıladı.
Dikkate değer bir din bilgini
olan Şeyh AbdiU Kerim Haeri ta-
rafından yönetilen din adamlan,
boyun eğdiler. Ancak bu, teslimi-
yet değil, fırtınanın bir an önce at-
İatılmasını sağlamak için
suskunluktu. Acılarla dolu bu ses-
sizlik sayesinde tslam'm lran'daki
başhca kuruluşu olan Kum tslam
incelemeleri Merkezi'ne dokunul-
madı. (tran İslam Cumhuriyeti'-
nin büyük din adamlan
öğrenimlerini bu merkezde bu dö-
nemde yaptılar.)
Rıza Şah'm basansızlığuıa, di-
ni direnişin yani sıra başka neden-
ler de gösterilebilir. Rıza Şah,
Anadolu kahramanı Mustafa Ke-
mal kadar itibarh biri değildi. Da-
hası, Kaçar hanedammn aşiret
alışkanlıklannın damgasını taşı-
yan tran devlet geleneği, Türkiye
Cumhuriyeti yöneticilerinin Os-
manlı yönetiminden devraldıkla-
rı şeylerde bulduklan güce sahip
değildi. Üstelik, Rıza Şah hayali-
ni kurduğu modern devlet hak-
kında kendisı bile açık bir fikre ve
projeye sahip değildi.
Yarın: François Georgeon
ve tlber Ortaylı'mn yazıları