29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/6 DİZİ-RÖPORTAJ 13 AĞUSTOS 1990 KEMALIZM VE ISLAM DUNYASI I rak'ın Kuveyt'i işgali ile patlak veren Körfez kri- zi, bütün dünyada Türkiye'nin önemini bir kez daha gündeme getirdi. Batı dünyasına bağlı, NATO üyesi olan ve AT üyesi olmayan çalışan tek İslam ülkesi durumundaki Türkiye, Batı ve Doğu arasında bir köprü konumunda. Bu özelliğini zaman zaman artan toplumsal çelişkilerle derinden yaşayan Türkiye, bir 'Doğu-Batı sentez'inin arayışını da yıllardır sürdürüyor. Türkiye bu özelliğini büyük ölçüde Kemalist devrime borçlu. Çünkü Kurtuluş Savaşı süreci ve sonrasında Osrnanlı devletinin enkazı üzerinde modern Türkiye'nin temellerini atan Kemalizm, hadef olarak Batı uygarhğını seçti. Türkiye 70 yıldır bu hedefe ulaşmanın kavgasını veriyor. Bu arada Ortadoğu ve İslam ülkeleriyle de değişen dünya şartlannda daha sıcak ilişkiler geliştirmeye çalışıyor. Son Ortadoğu krizi, Türkiye'nin Batı kampında yer alarak İslam dünyasıyla iyi ilişkiler kurraa çabasının önemini ortaya çıkardı. Bu bağlamda okuyuculanmıza Fransa'daki bir kuruluş tp.afından yapılan ilginç bir araştırmarun özetini aktarıyoruz. "Kemalizm ve İslam Dünyası" adlı bu araştırma dosyası Fransa Beşeri Bilimler Merkezi Vakfı'na bağh Çağdaş Türkiye Incelemeleri Grubu'nun 1985 yıhnda düzenlediği bir yuvarlak masa toplantısındaki tartışmaların geliştirilmesi ile ortaya çıktı. Grubun 1984 yıhnda düzenlediği yuvarlak masa toplantılarının konusu, "Kemalizmin Mağrib'deki ve Ooğu'daki Etkileri" ile sınırlı idi. Ancak yuvarlak masa sırasmda tartışılan bazı bildiriler ve dışardan gelen bazı metinler, konunun sınırlannın genişletilmesine ve derinleştirilmesine yardımcı oldu. "Kemalizm ve İslam Dünyası" dosyası, bu tartışmaların sonucunda doğdu. "Kemalizm ve tslam Dünyası" 7 monografik incelemeden oluşuyor. Bu incelemelerden her biri, kendine özgü bir bakış açısıyla, Kemalizmin İslam toplumları üzerindeki etkilerini inceüyor. Bu incelemeler, Cezayir'i, Mısır'ı, Suriye ve Irak ağırhklı olmak üzere Arap Ortadoğu'sunu, Iran'ı Musluman Hindistan'ı Malezya'yı ve Sovyetler Birliği'nin Müslüman halklarını kapsıyor. Öte yandan Çağdaş Türkiye İncelemeler Grubu'nda Türkolog François Georgeon, Kemalizmin İslam ülkelerinde yarattığı etkileri tarihsel bir perspektif içine yerieştirerek bu etkinin genel çerçevesi üzerinde duruyor. Çalışmanın Türkiye açısından önemi, Kemalizmin çeşitli İslam ülkeldrinde yarattığı etkilerin, söz konusu ülkelerin tarihi üzerinde uzmanlaşmış kişilerce, o ülkelerin kaynaklarına dayanarak hazırlanmış olması. Birçoğu Osmanlı İmparatorluğu'nun eski eyaleti olan bu ülkelerdeki gelişmeleri bilmek ve izlemek, kendi tarihimiz üzerinde derinleşmek bakımından da yararh olmaktadır. Bu çalışmayı toparlayarak kitap haline getiren Çağdaş. Türkiye İncelemeleri Grubu'ndan Iskender Gökalp ve François Georgeon, bu çalışmanın bir ilk adım olduğunu, bu çalışmanın, kitabın kapsamadığı Müslüman ülkelere olduğu kadar, Müslüman olmayan öteki Üçüncü Dünya ülkelerine doğru da genişletilmesi gerektiğini vurguluyorlar. Çahşmanın en vahim eksikliklerinden birinin, Afganistan'ı ele almamış olması olduğunu belirtiyorlar. Araştırma Türkçeye Cüneyt Akalın tarafından özetlenerek çevrilmiştir. HîNTMİLLİYETÇİLİĞ1 Taç güvenliği ozgurluge tercih edildiHint milliyetçi hareketinin anti-emperyalist bir savaşa girişmiş olan Kemalistlerden etkilenmesi güçtü. Tam tersine, ülkenin hoşnutsuzlukla, kaynaştığı, halkın devrim için seferber edilmesinin mümkün olduğu sırada, Gandi liderliğindeki Hint hareketi, böyle bir mücadelenin ölü doğmasına çalışıyordu. IRAN MİLLİYETÇİLİĞİ Milliyetçi baskı, peçeyi açamadıRıza Şah'm Batılılaşma hareketi dini direnişle karşılaştı. Dahası;Rıza Şah, Anadolu Kahramanı Mustafa Kemal kadar itibarlı değildi. Kaçar hanedamnın aşiret alışkanlıklannın etkisindeki îran devlet geleneği, Türkiye'nin Osmanlı yönetiminden devraldıkları güce sahip değildi.FEROZ AHMED Boston Ünrversitesi "Eger fngilizler, 1857de Hin- dbtan'dan kovulmuş olsalardı, yalnız tngiltere> nin ve HindisUıı'ın degil dünyanm tarihi de farUı ge- lişecekti" demişti Kierman. Ingılizler, 1857 isyanından esas olarak Muslümanlan sorumlu tutmuşlardı. Muslümanlar, Ingi- lizlere daha da yabancılaştılar. Muslümanlar bu durum karşısın- da son bağımsız tslam devletı Os- manlı tmparatorluğu'ndan yana tavır koyarak psıkolojık bakım- dan rahaüamaya çalıştılar. Hin- distan ile Osmanlı Türkiyesi ara- sındaki ilişkiler, 19. yüzyılın son çeyreğinde ba$ladı ve 20. yuzyıl- da Kemalist dönemle tamamlan- dı. Gazi, Mustafa ve Kemal isim- leri Hindistan Müslümanları ara- sında Kemalist antiemperyalist hareketin bir sonucu olarak popü- ler olmuştur. Tıpkı, Niyazi, Enver, Talat ve Cemal gibi isimlerin, genç TurkJerin İslam dünyasındaki po- pülerliğinin simgeleri olduklan gi- bi. Yeni Türkiye'nin dönüşılmleri Hintli liderlerce de hayranhkla iz- lenmişti. Ancak Türk ve Hint mil- liyetçi akımlan, lngıliz emperya- lizmine karşı birbirlerinden yarar- lanmalanna rağmen amaçlarda çelişiyorlardı. Türkler, Mustafa Kemal'in önderliğinde bir ulus- devlet kurmak ve uJusaJ kaderine sahip çıkmak için çabalıyordu. Hintli destekçileri ise Hindular ve Muslümanlar, Türklenn halife- sultanın önderliğinde çok uluslu İslam devletini korumalannı istı- yorlardı. 1908 Jön Türk meşrutiyet dev- rimi Hindistan üzerinde hemen et- kisini gösterdi. Müslüman aydın- lann organı "Mussalman" şunlan yazıyordu: "Tiirk imparatoriuğu- oun bir meşnıti monarşiye doniış- mesi, Dogu'nun uyanışının, ts- lam'ın arük uyumadıgjnın bir ifa- desidir.' Hindu-Müslüman işbirliği akı- mı 1912 ekiminde Balkan Savaşı'- nın patlak vermesi ile büyük bir gelışme gösterdi. Muslümanlar ts- tanbul'u desteklemek için protes- to mitingleri düzenlediler, Türki- ye'nin savaş çabalan için paralar toplandı. 1914'len sonraki yıllarda Turk- ler, en anndan teorik planda Hin- distan için bir ilham kaynağı ola- bilırdi. Hintlıler, Ingilızlenn sıkı- şık durumundan yararlanabılirler- di. Bunu yapmak isteyen, Hindu- lar ve Muslümanlar oldu. Ancak Hindistan Milli Kongresi'nin li- derleri ve Musluman Birliği, ln- giltere taana bağlı kalmayı tercih ettiler. Dünya savaşından sonra Hin- distan'daki milli hareketin fiilen li- deri haline gelmiş olan Gandi, "Almanlara karşı savaşan tagiliz hiikönıetİDİ gnç durumda bırakmaınayı" esas aJdı. Savaş bi- tene kadar bekleyeceğini söyledi. Gandi, savaş sonrasında Ingiltere^ nin iktidarı Hintlilerie paylasaca- ğına inanıyordu. Onun emperya- lizm anlayışı buydu. 1906'da ku- rulan Müslüman Birliği'nin raili- tan uyelerı halifenin yurdu Tur- kiye'yi Ingiltere'ye karşı mücadele sinde desteklemek istediler. Ancak Pakistan'm yaratıcısı Muhammed Ali Cinnah, taca sadık kalmaları için onlara ricada bulundu. Hint milliyetçi hareketinin anti- emperyalist bir savaşa girişmiş olan Kemalistlerden etkilenmesi güçtü. Tam tersine, ulkenin hoş- nutsuzluklarla kaynaştığı ve hal- kın devrim için seferber edilmesi- nin mumkün olduğu bir sırada Gandi'nin liderliğindeki Hint ha- reketi, böyle bir mücadelenin ölü doğması için mücadele ediyordu. Hint hareketinin amaçlan sınırlıy- dı ve Kemalist hareketin tam ege- menliğe karşı Amerikan manda- sını tercih eden kanadını andırı- yordu. Kemalist hareket Hindistan ha- reketin] etkıleyemeyecek kadar on- dan farklıydı. Hint Milli Kongre- si, Kemalistlerden farklı olarak topluroun radikaJ biçimde yeniden inşası ile ilgilenmiyordu. Nehru, Mustafa Kemal'in Türkiye'de giriştiği reformları ar- zu edebilirdi. Ancak bu reformla- nn Hindistan koşullanna uygun olmadığım kabul etmek zorunda kaldı. IRAK VE SURIYE MİLLİYETÇJHĞI Laiklilt ilkesini MiislümiB bir iilkede ilk uygnlayan lider Mustafa Kemal AUtürktü. İttihatçıların Arap mirasçılarıELISABETH PICARD Ulusa! Siyasal Bilimler Vakfı Osmanlı Imparatorluğu'nun par-palanması, Türk dünyası ile ts- lam dünyası arasındaki mevcut ilişkilerde köklü değişiklikler ya- rattı. Siyasi planda olduğu kadar, ekonomik ve kültürel planda da... Bu parçalann:a, Arap rejimlerinin eski imparatorlak merkezi tstan- bul'un yerine, bu kez başta Paris ve Londra olmak üzere Batı so- mürgeciliğinin merkezlerine bo- yun eğmesine yol açtı. 20'li yıllar- da Turkleri ve Araplan, esas ola- rak dil kriterine göre sekiUendiril- miş yan acık bir sınır birbirinden, ayırıyordu. Türkiye, Avrupah ulus- devletlerin arasına girmeye çaba- hyordu. Arap ülkeleri bağımsız- lık ve geri kalmışlıktan kurtuluş için mücadele edıyorlardı. Bu uzaklasma, Ankaıa'nın "Kenıa- lizmdeo knrtulıışa" sorguladığı, Arap dünyasımn ise kurtuluş sa- vaşlaruun başansızlıklanmn ve modernleşme yaçılgüannın yitin- lişinin yarattığı .sancılı bir kimlik bunalımı ile sarr Jdığı yetmişli yıl- ların sonuna kadar surdü. 20. yüzyılın Arap milliyetçiliği içinde Kemalist tecrübeye dair çok az referansa rastlamış olmam, be- ni şaşınmadı. Aytu hayal kınklı- ğı Fransız dışişleri arşivleri ince- lendiğinde de yasanır. Bu arşivler- de Kemalist tecrübelere ve Arap ıilliyetçileri ile bağımsız Türki- 'nin yönetıcileri arasındaki iliş- kilere çok ender rastlanır. Türkiye ve Arap Ortadoğusu arasındaki bu kopukluk, Arap si- yaset adamlannın yazdıklan tara- fından da doğrulanıyor. Halit el- Azm'ın anılan Musufg Kenal'e ancak iki kez değirüyor. Bu nedenle dosyayı açmanın, bazı veriler toplamanm, bazı var- sayımlar öne sürmenin tam zama- nıdır; bu inceleme, ozellikle Irak ve tngıliz kaynaklannı sorguladığı için tamamlanmamış. Ve eksik ol- sa bile... Bu nedenledir ki, Arap milliyet- çilerinin üpkı Turk milliyetçileri gibi Ittihat ve Terakki'nin miras- çıları oldukları söylenebilir. Hanna Batatu, Irak polisinin dosyalarmda lngiliz işgaline kar- şı dini muhalifleri Ankara elçili- ğine bağlayan birçok bağı ortaya çıkanr. Beyrut Yüksek Komiser- Ûği 1921 temmuz tarihli ve panis- lamizme aynlmış olan bir notta Suriye milliyetçileri nin "eskidea nefret ettflderi" (Türkler kastedi- liyor, ç.n.) bir güç için gösterdik- etken, 1924'te hüafetin kaldırü- masıdır. Böylece Arap ve Türk raüminleri birbirine bağlayan ru- hani bağ kopmujtu. Ancak hüafetin kaldırüması, Arap milliyetçi seçkinlerinin önemli bir bölümünü Mustafa Kemal'den uzaklaştınnış olmak- la birlikte, Suriyeli ve Iraklı seç- kinlerin başka bölümlerinde olumlu bir imaj geliştirdi. Lübnan ve Suriye basınında eleştiriler ağır basmakla birnkte, "Türfciye'yi on yılda bûyük güçlerin seviyesine Kendi çelişkileri içine sıkışan, hem Kemalist modelin çekiciliği- ne kapılan, hem de Türkiye'den cekinen, Batı Avnıpalı gtlçlerin gözlerini kamaştırdığı Suriyeli ve Iraklı miUiyetçi seçkinler, sonun- da Kemalizmin oldukça solgun bir resmini geliştirdiler. Kemaliz- min Doğu'nun evrimi üzerindeki etkisi uzun süre belirsiz kaldı. 3. Kalkınmacı Otoriter Devlet: L'mutlar ve Başanszbldar: "Dev- rimd" Sunye ve lrak'ın tarihle- rinin değişmez bir etkeni olarak, A.rap milliyetçileri tıpkı Türk milliyetçileri gibi İttihat ve Terakki geleneğini sürdürmüşlerdir. Ancak cumhuriyetten sonra 1924'te hüafetin kaldınlması Arap ve Türk müminlerini birbirine bağlayan ruhani bağı koparmış; kendi çelişkileri içinde sıkışan, hem Kemalist modelin çekiciliğine kapılan hem de Türkiye'den çekilen Suriyeli ve Iraklı milliyetçi seçkinler, sonunda Kemalizm'in solgun bir resmini geliştirebilmişlerdir. 1. Müli Bağımsıztık Mücadde- leri: YöneUşler ve tşbirligi: Arap ve Türk milliyetçi akımlannm do- ğuşlan, görece birbirine benzer. Her ikisi de Osmanlı ile özdeşleş- me duygusunun yerini aimaya ça- lıştılar. Her iki akımın davranış- lanndaki benzerlikler, Arap mil- liyetçilerinin Avrupalı emperya- listlere karşı Kemalist Türkiye ile siyasal hatta silahlı işbirliğini, en azmdan manda döneminin ilk yıl- lanna kadar geliştirmiş oldukla- rıru açıklamaktadır. leri paradoksal heyecandan söz eder. Beyrut'taki Fransız casusluk servisleri Kemalist mesajın yay- gınlaşmasında ozellikle dini "bir- liklerin" (cemaat) oynadığı rolü vurgulariar. 2. Hilafet'ln kaldınlması: An- laşmazJıklar ve Kanşıklık: Ingü- tere, Türkiye ve Fransa, Türkiye arasındaki toprak anlaşmazlıkla- rının çözüme kavuşturulması, Arap milliyetçileri ile Kemalist re- jim arasındaki işbirliği baglarııu gerginleştirdi. Ancak belirleyici çıkartan" otoriteyi vücelten satır- lara da rastlanıyor. Çünkü milli- yetçi Arap seçkinlerinin bir bölü- mü, Kemalizmin yönelişinde yal- nız milli kurtuluşun değil, fakat modernieşmenin de bir modelini göniyorlardı. Ancak Suriyeli ve Iraklı Arap milliyetçilerinin Kemalizme karşı tepkilerinin, sürüp giden sınır an- laşmazlıklan nedeniyle Türkiye'- nin yayılmacı bir güç olarak gö- rülduğü devirde degiştiğini betirt- mek gerekir. ekonomik modernleşme isteğinin ve bunun öncelikle ülkenin sana- yileşmesinden geçtiği kanısuun bulunduğu1 kesindir. Tıpkı Şam gibi Bağdat da yem doğan sana- yii korumak için, bir dizi tedbire başvurmuş ve bu tedbirler ülkeyi siyasi bakımdan tümüyle soyut- lanmaya sürüklemiştir. Kemalist Türkiye ile Suriye ve Irak'taki askeri rejimlerin tecril- belerinin arasındaki ikinci çakış- ma noktası, "yeteri kadar o^unlaşmadığı" söylenen bir top- lum üzerinde, denetimi sıklaştıra- cak otoriter, popülist tipli bir "derlet"in kurubnasıdır. Anaya- sa askıya alınmadığmda benimse- nen formul, tek parti yönetimine dayanan bir başkanhk rejimidir. Maddi ve beşeri potansiyelinin muazzam ölçülerde pekiştırilmiş olduğu ordu, "düzene kavuşmuş bir ülkede" güçlu ve istikrarlı bir rejim gönınümu sağlar. Kemalizmin karakteristik üçün- cü bir unsurunun, yani milli bir kimliğin ve milliyetçiliğin taıumı- na gelince, bunun Suriye ve Irak'- ın otoriter tecrubeleri üzerinde do- laysız bir etkisi olduğunu belirt- mek gerekir. Çünkü tslam, Tur- kıye'de olduğu gibi Arap dunyasın- ıia da hayati bir unsur olarak be- lirir. BAAS rejimlerinin militan Arapçılığı, Nasırcı Mısır örneği- ne olduğu kadar, kuzey komşu- nun yani Turkiye'nin pantürkçü imajına da uygun olarak inşa edil- miştir. Ancak Suriye ve Irak'ın otori- ter rejimlerinin milli kurtuluş mü- cadeielerinde olduğu gibi az geliş- mişlikten kurtulma mücadelele- rindeki basansızlıklan onian Ke- malist modelin guvenilirliğini sor- gulamaya itti. Ne ekonomik plan- da etkinliği, ne demokratik yasallığı sağlayabilen, tarihi ve di- ni meşruiyetle bozuşmuş bu dev- letlere karşı, değişik kesimlerde hoşnutsuzluk yükseldi. Turkıye'de olduğu gibi Irak ve Suriye'de de mevcut seçkinler açı- sından "Kemalizmden kurtuluş" sorunu, acil bıçımde dayatmıştır. YANN RICHARD Ulusal Bilimsel Araştırmalar Merkezi Atatmrk'ün tran üzerinde bir etkisi oldu mu? İki ülke, 2. Dün- ya Savaşı'nin sonuna kadar para- lel bir evrim gösterdiler. Daha sonra yollan 1979'da tümüyle ay- rılmak üzere birbirinden uzaklas- maya başladı. 1) 1921'den ftnceki Tiirk • 1nın MlSIR MİLLİYETÇİLİĞİ Kemalist tezler, hep gündemde Mısır'da modernleşme yanlıları 20'li yıllardan beri sürekli olarak Kemalist reformlara ilgi duydular. MAGED MANSY Ingiltere'nin Mjsır'm bağunsız- hğını bazı çekincelerle ilan etme- si ve anayasa hazırbğı, 1919'daki büyük halk ayaklanmasından ye- ni bir atüımla çıkan Mısır siyasal yönetici sımfı bünyesinde bir çat- lağa yol açmıştı. Bu sınıf ıkiye bö- lundu. WAFD ve liberal anaya- sacılar. WAFD tam bağunsızhğı prog- ramının en başına koyarken, u'beral-anayasacılar İngilizlerle iş- birhğı çerçevesinde modernleşme- ye öncelik vermişlerdi. VVAFD'cılar ve liberal anaya- sacılar, modernleşme sonınuna duyduklan ılgi yuzünden 1920'li yıllarda Kemalist reformlara bü- yük ilgi duymuşlar ve destekle- mişlerdi. Gelenekçilerle polemik- ten kaçınmakla birlikte, Kemalist tezleri savunan başka grup ve ya- yınlar da vardı. Gelenekçi akımlar ve hareket- ler ise (H-Ezher ve Uleması, Müs- lüman Kardeşler gibi Musluman cemiyetleri) Kemalist projeye ve bunun Mısır'daki savunuculanna karşı birleştiler. Saltanatm kaldınlması, Mısır'- da bir tepki doğurmadı. Mustafa Kemal'in kazandığı zaferler, onu bir tslam kahramanı yapmıştı. Hüafetin kaldınlması ise Mısır kamuoyutıda sert biçimde kınan- dı. Hem modernleşmeci hem de gelenekçi akımlar tarafından. Mısır'da hilafet sorununu tar- tışmak üzere çeşitli girişimler ya- püdı. Ancak bunlar başarısızhk- İa sonuçlandı. Şapka reformu da Mısır'da modernleşme yanhlan ile gelenek- çiler arasında şiddetli tartışmala- ra yol açmışür. Mısır'daki gelenekçi akım La- tin harflerinin kabulüne de şiddet- le karşı çıktı. Gelenekçi akıma gö- re hilafetin kaldınlması da, Latin harflerinin benimsenmesi de Türkiye'yi İslam dûnyasından ko- parmaya yönelikti. 1930'lar Mısırı'nda Kemalist tezler, birçok konuda Mısır gün- deminin çeşitli sorunlan ile ilgiü olarak yoğun biçimde tartışılmış- tır. Gelenekçi ve modernleşmeci akımlar "El-Ezher reformu", "Şeriat Mahkemeleri", "Vakıflar" gibi konularda sürekli olarak Kemalist tezlerden yana ve bunlara karşı olmuşlardır. Mısu-'da modernleşmeci akım tarafından tanımlanan dünyevi- leşme kavramını yeniden ele alan Nasu- oldu. Nasır, tıph Türkiye'- de olduğu gibi modernleşme yan- lılarınca talep edilen reformlan devlet müdahalesiyle gerçeklestir- di. Ancak Nasır rejimi, Kema- lizmden farkJı olarak isJami geie- nekten kesin biçimde kopmadı ve onu, siyasetinin meşruiyet kazan- ma çabalan süreci içine kattı. Üişkileri 20. yüzyılın basındaki reform rüzgârlan Türkiye'de olduğu gi- bi tran'da da kurumlan köklü bi- çimde dönüştürdU. tran Anayasa Devrimi (1906-1911) ve "Jön Türk Devrimi" (1908) Avnıpa et- kilerinin sonuçlandır. Bundan böyle her iki reformcu hareket arasındaki temaslar düzenli oldu. tran'daki güçlü modernleşme akımı Rıza Han'ı önce savaş ba- kanlığına sonra başbakanlığa ta- şıyacak ve onu vatanın kunancısı yapacaktır. Büyük reformlann gun ışığına çıkmalan için tran'da ' düzenin ve güvenliğin sağlanma- sı yeterli olmustur. Duzeni Rıza Han sağladı. tranlı milliyetçflerin Türkiye hakkmdaki kuşkulanna rağmen, Tahran'da guçlü bir devletin ku- rulması, Mustafa Kemal'in kad- rosunca ıyı karşılanmıştı. 2) Yeni Dönem lran ve Türkiye 22 Nisan 1926'da bir dostluk anlaşmaa im- zaladılar. Bu anla$mada, saldın haiinde karşüıklı yardım, yeni bir sınır hattı için uzlaşma sözü ve ti- cari hükümler bulunmaktadır. Her iki taraf da gercek bir an- laşma arayışı içine girdiler. Rıza Han 1932'de Türkiye'yi ziyaret etti. Türkiye, tran heyetini iyi kar- şılamaya çok özen gösterdi. Rıza Şah ve Atatürk farklı ki- silikJere sahiptüer. Ancak her ikisi de "diniB kitleler uzerindeki etkisini" azaltmanın yollanm an- yorlardı. Şah bu gezısinde ülke- sinde uyguiamayı düşündüğü tedbirlerin örneklerini Türkiye'- de gördü. Iran'ın hâkimi, Türki- ye'den çok etkilenmişti. 3) Kemalumin etldleri Rıza Şah'm Türkiye gezisi ev- rimi hızlandırmıştı. Peçesiz kadm- ların sinernalara, kahvelere girmeleri serbest bırakıldı. Devlet memurlanrun çeşitli davetlere başlan açık eşleri ile birlikte gel- meleri teşvik edildi. tran'da "Or- tiijü Açma" (Keşf-i Hicap) adlı yasa 1936'da yürürlüğe girdi ve sokaklarda katı biçimde uygulan- dı. Güvenlik güçleri peceleri sok- tuler, yırttılar, giyenleri dövdüler. "Örtiiyn Açma" Yasası'nın 1941 'de kaldmlışına kadar, bu şeytani terörden urken kadınlar, evlerinde hapis kaldılar. Şu söylenebilir: Muhalefeti sus- tunnak için kuvvete başvurma, Iran'da çok daha sistemlidir ve bu ülkede değişimin kolayca kabul ediünediğini göstennektedir. Rıza Şah iktidara hâkim olur olmaz din adamlannm gücunfl kınnak için acımasız bir raücadele yürüttü. Rıza Şah'ın eşi, sekizin- ci Şii imamının kızkardeşi Hazret Masume'nin Kum'daki mozole- sinde peçesini çıkardı. Din adam- lan bunu kınadılar. Şah'm tepkisi ise çok sert oldu. Din adamlannı aşağıladı. Dikkate değer bir din bilgini olan Şeyh AbdiU Kerim Haeri ta- rafından yönetilen din adamlan, boyun eğdiler. Ancak bu, teslimi- yet değil, fırtınanın bir an önce at- İatılmasını sağlamak için suskunluktu. Acılarla dolu bu ses- sizlik sayesinde tslam'm lran'daki başhca kuruluşu olan Kum tslam incelemeleri Merkezi'ne dokunul- madı. (tran İslam Cumhuriyeti'- nin büyük din adamlan öğrenimlerini bu merkezde bu dö- nemde yaptılar.) Rıza Şah'm basansızlığuıa, di- ni direnişin yani sıra başka neden- ler de gösterilebilir. Rıza Şah, Anadolu kahramanı Mustafa Ke- mal kadar itibarh biri değildi. Da- hası, Kaçar hanedammn aşiret alışkanlıklannın damgasını taşı- yan tran devlet geleneği, Türkiye Cumhuriyeti yöneticilerinin Os- manlı yönetiminden devraldıkla- rı şeylerde bulduklan güce sahip değildi. Üstelik, Rıza Şah hayali- ni kurduğu modern devlet hak- kında kendisı bile açık bir fikre ve projeye sahip değildi. Yarın: François Georgeon ve tlber Ortaylı'mn yazıları
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle