Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
(LER CUMHURtYET/ll
l KRİZİ...KÖRFEZ KRİZİ... KÖRFEZ KRİZİ...KÖRFEZ KRtZİ...KÖRFEZ K R İ J
Ecevit: Türkiye
yanlış tarafta
letvekili Bülent Çaparoglu'nun İnonn'ye konus-
i üzeriae SHP'li Ömer Çiftçi de Çaparoglu'nun
iızerinc yiinidü. Çiftçi, SHP Grup Başkanvekili Kumbaracıbaşı ve SHP'li Yılmaz tarafından
yahştırüdı. Yılmaz, Çiftçi'yi agzıuı kapatarak engelleraeye çsüışlı. (Fotoğraf: Rıza Kıert
de açıkladığı "saldınya karşı" kesin önlem
böylece anayasada yer almtşken; buyruğun-
da o<an, dediğinden asla çıkmayan hüküme-
. te, TÖ son verdiği direktifle "savaş hali ilan
etmek, dışarıya asker göndermek" yetkisinin
Meclis'ten ahnarak Bakanlar Kurulu'na dev-
rini hangi saklı gerekçelere dayanarak ıstiyor-
du, bir tûrlü anlaşılamamıştı.
Hükümet başkanı Akbulut, dün gruptaki
konuşmasında yetki devrini "btr önlem" di-
ye niteliyordu. Tuhaf ve anlaşılmaz bir önlem
; btçimi! Oysa bu yetkiyle hükümet düpedüz
"savaınu" politikasından dilediği veya istenil-
diği zaman saldırı polttikasına geçmek ola-
nağına kavuşuyordu. Ülkeyi savunmak için
savunmaya gereken önlem anayasada var-
ken bilinmeyen nedenlerle büyük yetkiler, sa-
vaş ılanından dışarıya asker gondermeye ka-
dar yazgımızı on ikiden vuracak yetkiler hü-
1
Ttimete veriliyordu. Hem de Akbulut hükü-
metine?
lf* .Hükümet bu yetkiyle -kuşkusuz TÛ'nün
Bush'la yapacağı telefon görüşmelerinden
sonra- savaş ilan edebilecek, çokuluslu gü-
ce asker verebilecek TSrCyı dilediği yerde kul-
lanacaktı. Daha da önemltsi son günlerin
önemli kuşkularının başında gelen üsler ko-
nusunda da dNediğı gibı hareket edebılme es-
nekliğine kavuşacaktı.
92. maddede yaalı "yabancı silahlı kuvvet-
lerin Türkiye'de bulunması" artık sağlanabi-
lecekti. ABD, İnciriik üssünü "zamanı geldi-
ğinde ve gereği oiuştuğunda" kullanmak is-
»er ve TÖ de uygun görürse kısa süreti bir top-
lantı, bir-iki telefon görüşmesi istemin yerine
getirilmesi için yeterlı olacaktı.
w TÖ'nün TBMM ile elini kolunu bağlayan 92.
. 'madde geniş kapsamlı yetkilerle bir biçıme
ortadan kalkıyordu. İncirlik üssünün ABD ta-
rafından NATO adına kullanılabilmesı için zo-
runlu olan TBMM kararı yerine kısa yoldan
hareket özgüriüğü hükümete, tabii TÖ'ye su-
nuluyordu. Son NATO toplantıstnda "üyete-
rin üzerine düşen görevı yapması'nı ıçeren
karar. Körfez savaşı başladığında kesin sonuç
alabilmek ıçın inciıiık'in devrede olmasını zo-
runlu gören ABD görüşüne uygun olarak uy-
gulama aşamasına girebilecekti.
Oysa, "fiili durumda" üslerı anında kullan-
dırmak, TBMM'yi toplamak yerine hükümet-
ten kararı şıpın işi geçirmek varken... Çetre-
filli yollara girmenin âlemi neydi? Anayasa uz-
manlarına göre, yetkınin hükümete devri baş-
ta anayasanın 7. maddesindeki "yasama yet-
kısi Türk milleti adına TBMM'nindir. Bu yetki
devredilemez" hükmüne aykırıydı. Oysa Ak-
bulut, devir yetkisini isteyerek Meclis'e geli-
yordu. 92. madde başkanlık tafralarına asla
uygun düşmüyordu. Olağanüstü Meclis top-
lantısında bir hamlede yetki ıstemıni geçire-
rek anayasa dışı hareketlere anayasal görû-
nümde bir yenisi eklenecekti. "Büyük
dostumuzun" isteklerıne, tabiı uluslararası si-
yaset öne sürülerek, anayasal dırenmelerden
kurtularak yaklaşmak, Türkiye'ye büyük kâr-
lar sağlayacak girişımlerin başlangıcı ola-
bilirdi.
Kulağımıza gelen kimi bilgilerde, Türkiye^
nın Batı ile birlikte son bunalımda daha es-
nek hareket edebilmesini sağlamayı amaç-
layan iktidar girişımleriyle ilgili olarak Genel-
kurmay'ın Başbakanlığa yazdığı bir yazıdan
söz ediliyordu.
Söylendiğine göre, bu yazıda Genelkur-
may. üslerin kullanımı başta olmak üzere ger-
çekleşmesi ıstenilebılecek öteki kolaylıkların
sağlanabilmesi için TBMM yetkisinin hükü-
mete devri zorunluğuna değıniyor, ddaylı yol-
dan bu girişimlerin uygun olmadığını dokun-
duruyordu.
Askeri çevrelerin savunu düzeninden sal*
dırı politikasına atılan adımlara olumlu bak-
madıklan sovleniyordu. Dışisteri Bakanlığı-
nın uzman kadrolan, "Saddam'ı tahrik etmek-
ten ve kurulu ana polttikaya ters düşmekten
başka bir işe yaramayacak" gerekçesıyle ani-
den önlerine gelen yetki önergesine karşı çı-
kıyorlardı.
Yetki istemini görüşen gizli oturum bittik-
ten sonra "haber paüadı". Meclis, Akbulut im-
zasıyla gelen istemi özde değiştirmişti. "Ül-
kemıze bir tecavüz vukuu halinde derhaJ mu-
kabele edılmesi maksadıyla" savaş ilanı, as-
ker göndermek için 92. madde uyarınca hü-
kümete "yetki" değil, ancak "izin" veriliyordu.
İş bir ölçüde rayına oturmuştu. Gizli otu-
rumu yazmak yasalar gereği olanaksız. Var-
sayılabilir ki gizli oturumda iki muhalefet sert
direniş gösterdi. Türkiye'yi savaş düzenine
itecek yetki istemini "tecavüz vukuunda" bi-
çimine dönüştürmeyi başardı. ANAP'ta sağ-
duyu nasılsa egemen oldu, önerge yeniden
biçimtendirildi. Kuşkusuz bu biçimıyle bile hü-
kümete "ızin verilmesi" anayasaya aykırıydı.
Kulis durmadan bu konuyu konuşuyordu.
Önümüzdeki günlerin haraketlı tartışmaları
bu noktada odaklaşacaktı. Ne var ki bir yer-
de başarı sağlanmış, hükümet 180 derece
çark etmek zorunda kalmıştı.
Bir başka çelişki daha ortaya çıkıyordu.
Anayasanın 92. maddesinin ikinci fıkrası, sal-
dırı halinde zaten Cumhurbaşkanına hemen
karşı koymak, karşı savaş açmak için TSK'ya
buyruk verme yetkisini tanıyordu. Bu kez
Medis'te kabul edilen önergenin yeni şekiıyle
yine "tecavüz halinde" hükümete savaş aç-
mak, asker kullanmak yetkisi tanınıyordu. Bir-
birinden farklı olmayan bu yetkiler ortaya çı-
kınca, bu önergeyle yetki istemi veya
TBMM'ye dayanarak izin istihsalinin gereği
neydi?
Hükümet, bir olay yaratmış, o olayın için-
de boğulmuştu. Buna karşın ülkenin yazgısı
TÖ'nün iki dudağı arasından çıkacak "savaş"
sözcüğüne kalmamıştı.
ANKARA (Cumhuriyet Büro-
su) — DSP Genel Başkanı Bülent
Ecevit, "Ortadoğu sorununa ya-
b*ncı gözüyle bakmakla" suçladı-
ğı Cumhurbaşkanı Turgut Özal-
ın "fiilen elinde toplandıgı yetki-
leri TBMM'ye onaylatmak bek-
lentisi içinde oldugunu" belirterek
"Özal'ın Saddam'dan ne faria
var" diye sordu. Türkiye'nin ile-
ride "Türn Arap âleminde yanlış
tarafı tutmasının bedelini öde-
mekte güçlük çekebüeceğini" kay-
deden Ecevit, SHP'yi de eleştire-
rek "tnönü, Türkiye'yi yeni bir
Kore macerasma sürüklemek
istiyor" dedi.
DSP lideri, 19 ağustosta bele-
diye başkanlığı seçimi yapüacak
Etimesgut'ta partisinin düzenledi-
ği açık hava toplantısında konuş-
tu. Konuşmasının TBMM'deki
olağanüstü toplantıyla çalaşüğım
anımsatan Ecevit, kendisini izle-
yenlere, "Bunıya gelmeden önce
Dışişleri Bakanı ve SHP Genel
BaşkanTnın konuşmalannı lele-
vizyondan izledim. Merak etme-
yin, hiçbir şey kaçımuş degflsiniz"
diye seslendi. "Ortadoğu'daki son
getişmelerle ilgili kriz yönetiminin
OzaPın tekelinde oktugunu, hiıkü-
metin ve Milli Güvenlik Kurulu'-
nnn de\re dışı kaldıgını" kayde-
den Ecevit, şunları söyledi:
"Cnmtanrbaşkanı'nın
TBMM'den beklentisi, toprakla-
nnuzın yabanalar Urafından baş-
ka ülkelere karşı kullanılmasına
veya Turk Silahiı Kuvyetferi'nin sı-
nırdışı bareketle gorevlendirilme-
sine karar verme yetkisinin dog-
rudan dogruya ve kayıtsız şartsız
kendine tanmmasından ibarettlr.
Sayın Özal, basın toplantısında da
bu konuda bir anayasa degişikli-
gi istediğini belli etti. Ancak ana-
yasuun 92. maddesi, gerekli du-
nunlarda bu yetki) i cumhnrbaş-
kanına zaten tanıyor. Daha ne yet-
kisi istiyorsun Sayın Özal? Bu du-
rumda Ozal'uı Saddam'dan ne
farkı var?"
özal'ın Türkiye'nin tutumunu
"dış kaynaklı bUgi ve teikinlere
göre günü gümine belirledi|ini"
öne süren Ecevit, bu durumun
Türkiye'nin belirgin bir Ortadoğu
politikasının olmadığı anlamına
geldiğini söyledi. Ecevit, Türkiye
1
nin bir Ortadoğu Ulkesi olduğu-
nu belirterek "Kendi bolgemizdeki
gelişmelere yabancüann gozlukle-
riyle bakan Sayın Özal, başansı-
nı da başta ABD Başkanı Bush ol-
mak üzere, Batılı çevrelerden ve
yine Baü'nın basın-yayın organla-
nndan aldıgı alkışlara göre ölç-
mektedir. Oysa Türkiye, kendi
bölgesindeki gelişmelere kendi
çıplak gözleriyle bakmalıdır" di-
ye konuştu.
Ecevit, konuşmasının, "Türki-
ye, kendi böigesinin somnlanna,
kendi gözleriyle baktığında
görulenler" başlıklı bölümünde
ise şunları söyledi:
"17 milyon nüfuslu ve dokuz
yıllık savaş yorgunu bir Irak kar-
şısında. Ortadogu'nun köktendin-
ci bazı zengin Arap ulkelerinin za-
afı ve aczi ortaya çıkmıştır. Bu
köktendinci ve zengin Müsluman
Arap ulkeleri, kendi bağımsızlık-
lannı, gu>enliklerini ve toprak
bîitünlüklerini bazı Batılı Hıristi-
yan ülkderin denizler ötesinde ge-
len silahlı kuvvetlerine, tankları-
na, toplanna, zırhhlanna ihaie et-
mek zorunda kalnuşlardır. Daha
önce köktendinci bir başka büyük
Ortadogu ulkesi de ya«i Iran da
Irak'ın biç de köktendinci olma-
yan ve uygulamada laiklik çizgi-
sine daha yakın bulunan rejimi-
ne yenik duşmüştü. Bu gercekler,
Ortadogu'daki köktendinciligin,
daha doğrusu dini siyasete alet et-
me ve Müslümanlık anlayışını ça-
ğın gerisine çekme akımının ifla-
sını göstermektedir.
Batılı Hıristiyan devleüerin hi-
mayesine sığınmadıkça kendi var-
lıklannı bile sürdüremeyen kendi
ulkelerinin bağımszlıgını ve top-
rak bütüniügünu bile koruyama-
yan köktendinci tslam ulkeleri,
özeUikle 1980' den bu >ana kendi-
lerine açügımız kapılardan içimize
sızarak Türkiye'nin iç politikası-
nı, siyasal rejitnini ve sosyal dü-
zenini yonJendirmeye, Türkiye'de
laikliği çokertmeje ve demokra-
siyi engetiemeye calışmaktadıriar.
Yine son krizde yanında yer al-
dıgımız Suriye ise topraklanmıza
lerorizmi sokmaya ve ülkemizi
bolmeye çalışmaktadır; ustelik
Türkiye'den toprak istemlerinde
bulunmaktadır.
Bunlara karşüık, aramızda bazı
sorunlar bulurtsa bile Irak, Türki-
ye'ye bir Iran gibi "devrim ihra-
cı"na da; kökdendinci bazı Arap
ulkeleri gibi içimize sızıp rejimi-
mizle ve düzenimizi çökertmeye
de veya Suriye gibi Türkiye'yi
parçalamaya veya Türkiye'den
toprak istemlerinde bulunmaya
da kalkışmamaktadır. Lstelik
ekonomik ilişkilerimiz çok olum-
ludur. Özal'ın kriz yonetirainde
Türkiye, saldınya ugrayan veya
saldın tehlikesiyle karşı karşıya
gelebilecek olan Arap ulkelerinin
yanında yer almış gibi görünüyor-
sa da gerçekte sadece bu ülkele-
rin başındaki çağdtşı yönetimlerin
yanında yer almakta; buna kar-
şılık o ülkeler halklannın giderek
genişleyen bölümlerini karşısına
almış olmaktadır.
O ülkelerin halklan, özeUikle
de genç kuşakUn, şimdi Saddam
Hüseyin'i, yok edilmesi gereken
bir tehlike gibi degil Arap birligi-
ni saglayabilecek, Arap ulkeleri
üzerindeki Batı baskısını sona er-
direbilecek bir kurtancı gibi gö-
rüp desteklemektedüier. Hatta bu
ülkelerden bazılannda, Irak'ın
yanında bir olası savaşa katılmak
için gönüllü yazımlan başlaraıştır.
Bu gerçekleri göz ardı eden bir
Türkiye, bir zamanlar Cezayir'de
yanlış tarafı tutmanın bedelini na-
sıl yıllarca ödeye öde>e bitireme-
diyse; ileride de tüm Arap âlemin-
de yanlış toplum kesimlerini tnt-
muş, yanlış rüzgariara yeiken aç-
mış olmanın bedelini ödeyebü-
mekte aynı guçlugü çekebilir.
Kendi cografi temeline kavuş-
muş bir bagımsız Filistin devleti
Ortadogu'ya banş gelmesi ve Or-
tadogu'da demokrasi. laiklik ve
cagdaşlık çıgınnın acılması yolun-
da büyük bir adım olacakür. Onu
bikükleri icindir ki Ortadogu'nun
köktendinci ve çagdışı rejimleri
Filistin devletini ydlardan beri fi-
ilen engellemektedirier. Bunun so-
nucu olarak şimdi Filistin halkı da
unmdunu, buyük ölçüde Irak'a ve
Irak'taki Saddam Hüseyin yö»e-
timine baglanuşür. Eger Irak, Fi-
listin halkıua somut biçimde des-
tek olabilir, bele bu amaçla tsra-
il'e karşı etkin bir tavır alabilir-
se, Arap âlemim'n önderi durumu-
na gelebilir ve şimdi Irak'a en çok
karşı olan Arap devletleri bile, is-
ter istemez, Irak'ın ardında yer al-
ma zorunlulugunu duyabilirler."
GÜNLERİN KOPUGU
AHMET TAN
Savaş İlanı Tezkeresi
ANKARA — İktidar, dün bir taşla birkaç kuş vurmaya ça-
lıştı. Ama attığı taşlar, kurbağa ürkütmekle kaldı.
Muhalefetin oyları ile toplanan Meclis'ten "savaş yetkisi"
almak tam bir "çarıklı erkânı harp" taktiği idi.
Ama taktik geri tepti.
Bu "savaş ilanı yetkisi", Dışişleri ve savunma çevrelerini
telaşa boğdu.
İktidarın "her ihtimale karşı bulunsun" diye çıkartacağı bir
karar, Körfez krizinde Türkiye'yi resmi bir taraf haline geti-
riyordu.
Türkiye'yi dünya milletler ailesi ile birlikte uygulanan BM
kararları çizgisinin ötesine geçiriyordu.
Dün akşam üzeri Meclis koridorları ve kulisleri görülmeye
değerdi. Milletvekıllerı şaşkındı.
İktidar milletvekilleri ile muhalefet arasında pek fark yok-
tu. Her iki taraf da izinlerini kesip "Körfez krizi çerçevesinde
dış polıtika göruşmeye" gelmışlerdi.
Ama önlerine "savaş yetkisi" istemi çıkmtştı.
ANAP'lılar şaşkınlıklannı gizlemeye çalışıyorlardı.
Demek ki talep "yukan"dan gelmişti.
Muhalefet ise kulaklarına ve gözlenne inanamıyordu.
Milletvekilleri kuliste sigara üstüne sigara, çay üstüne çay
içerek anayasayı karıştırıp duruyorlardı.
92. madde açıktı: Saldırı halinde eğer Meclis tatilde ise si-
lahlı kuvvetlerı kullanma yetkisi Cumhurbaşkanı'nda idi.
Yabancı ülkelere asker gönderme (yani savaş açma) yet-
kisi ise TBMM'nin idi.
"Emrivakı" ile önlerine sürülen önerge ise "savaş ilanı yet-
kisi"nin hükümete aktarılmasını öngörüyordu.
Azıcık hukuk bilenler bile, "Yahu bu kadar da olur mu?"
diye bırbirierıne avuç içi boydaki anayasaları gösterip du-
ruyordu
Olur mu olmaz mı derken "gizlilik" kararı alındı.
Milletvekilleri ile yeminli sağır-dilsiz Meclis gorevlilen dışında
herkes kapı dışarı edildi.
Açık havaya çıkınca gazeteciler telefonların başına geçtiler.
Anayasa hukukçularını, diploması ve savunma çevrelerini
aramaya koyuldular.
Zaten canlı yayında TV'den her şey sergilenmişti.
Onun için olup biteni aktarıp görüş almak çok zaman al-
mıyordu.
Muhalefet "savaş kapımıza geldi" diyerek Meclis'i olağa-
nüstü toplantıya çağırmış, Körfez'deki durum da dahil olmak
üzere dış polıtika genel görüşmesi açılmasını istemişti.
Ama, önce Dışişleri Bakanı, son olarak da Başbakan kür-
süye çıkarak "Endişeye gerek yok, her şey yolunda. Durum
normaldir" aediler. Oylamaya geçildi.
ANAP oyları ile Körfez krizinin bir genel göruşmeye konu
olacak önemde olmadığına karar verildi.
Ardından sıra "emrivaki"ye geldi.
Muhalefet Meclisı hazır toplamışken, milletvekillerinden bir
"Savaş yetkisi alayım" diyen Başbakan Akbulut'un tezkere-
si okundu.
Savaş ilanı için yetki isteyen iktidar, biraz önce "Endişeye
gerek yok. Körfez için genel göruşmeye de gerek yok" kara-
rı alan iktidardı.
Aslında iktidarın kendi içinde de kafası karışıktı.
Kayseri Milletvekili emekli general Recep Ergun, grup top-
lantısında Başbakan'a "Gerekıyorşa Meclis açık kalsın, ça-
lışmaları sürdürelim" demişti. Önceki günkü Bakanlar
Kurulu'nda kimi Bakanlar da benzer talepte bulunmuşlardı.
İktidarın aklına savaş ilânı yetkisi istemek, nedense muha-
lefet Meclisi toplayınca gelmişti.
Ajtında Akbulut'un imzası, tepesinde Başbakanlığın amb-
lemi bulunan tezkere elden ele geziyordu. ANAP'lılarm endi-
şeleri, yüzlerinden fark edilir hale gelmişti.
Nitekim bu endışeler oytara yansıdı.
içerıde Başbakan ve ANAP yönetimi durumu fark etti.
Şaka değildi. ''
Söz konusu edilen savaş ilanı idi. Üstelik bu "ilan" boş kâ-
ğıda imza atılarak hükümetin cebine konuluyordu. Bu cep-
ten, kimin eline geçeceğı belli değildi.
Muhalefetin tedırginliğınden iktidar milletvekilleri de et-
kilendı.
Başbakan "savaş ilanı tezkeresini" son anda yumuşattı.
Savaş hali ilanının sınırtarını çizdi. Savaş ilanını saldırı ya-
pılması koşuluna ve derhal karşılık verilmesi amacına bağladı.
Ayrıca "yetki" istemini de "izin" olarak değiştirdi.
Ancak buna rağmen ANAP'lı milletvekillerinin kuşkuları da-
ğılmadı.
Meclis albümüne göre ANAP'lı sayısı 277 olduğu halde,
dünkü oylamada iktidarın önergesine 216 oy çıktı.
Bu son derece önemli bir sonuç.
Özal'ın önceki gün, Başbakan'ın dün TV'den canlı olarak
yayınianan iddialarına uymuyor.
Demek ki Ûzal'ın Körfez politikasına karşı çıkan 60'ın üze-
rinde ANAP'lı milletvekili var.
Denebilir ki oylamaya katılmayan ANAP'lılar var.
Bu yanıt değil. Çünkü, savaş ilanı yetkisi isteyen bir iktida-
rın 60 küsur milletvekili Meclise gelmiyorsa, o milletvekilleri
partilerinin bu görüşlerine karşı demekti.
o
id
a-
a-
1
'
a-
a-
le
k-
le
*.'
e-; ı
tî-
a-
e- .
n-'
ie
1B
« • » ' -
k-'
İP-
« • •
n-
n-
ESKİ
TAKSİTLERLE
YENİ
İMKÂN1
HALA 40.000.
Arçelik Tornado yine çok
kolay ödeme koşullanyla.
inanılmaz taksitlerle.
Arçelik Tornado ARS-15
40.000.-TL
Arçelik Tornado ARS-16
46.000.-TL.
peşinle hemen teslim!
Size en yakın
Arçelik Yetkili Satıcısı'na
gelin. Arçelik Tornado'nun
dilediğiniz modelini seçin.
Evinizi tozdan, sizi
yorulmaktan kurtaracak bu
fırsattan bir an önce
yararlanın.
Durmayın!
HEMEN TESLIM
Elektnkli Süpürge
ARS-15 Tornado
ARS-16 Tornado Plus
Peşinat
40.000.-'
46.000.-
Aylık Taksit
40.000.-
46.000.-
Süre
9Ay
9Ay
TOPLAM FİYAT
(KDV Dahil)
400.000.-
460.000.-
Yayın makaslandı
TKFye
tepki
ANKARA (Cumhuriyet Büro-
su) — TBMM'deki olağanüstü
toplantımn televizyonun 1. kana-
lından dün yapılan naklen yayı-
nı, HEP Genel Başkanı Fehmi
Iştklar'ın konuşması sırasında ke-
sildi. Vatandaşlar, yayının "say-
gısızca kesildigini" öne sürerek
TRT'yi protesto ettiler. TRT yet-
kilileri ise "Meciisin toplanması-
na gerekçe olan konulann görii-
şülmesi tamamlanmıştı, yayın o
nedenle kesildi" açıklamasını ge-
tirdiler.
TBMM'deki olağanüstü top-
lantı, dün saat 15.00'ten itibaren
televizyonun 1. kanalından nak-
len yayımlanmaya başladı. Parti-
leri adına Başbakan ve ANAP
Genel Başkanı Yıldınm Akbulut,
SHP Genel Başkanı Erdal İnöoü
ve DYP Genel Başkanı Süleyman
Demirel ile hükümet adına Dışiş-
leri Bakanı AIi Bozer'in konuş-
rnalanyla öngörüşraelerin tamam-
lanmasınjn ardından ANAP ve
HEP'in verdiği önergeler okundu.
HEP Genel Başkanı Fehmi
Işıklar, Meciisin cahşmalanna de-
vam etmesi konusunda partisinin
önergesini okurken TRT, ekrana
yakın çekim görüntü vermedi. Iz-
leyiciler kürsüden konuşan Işık-
lar'ın yüzünü göremediler. Saat
18.25'te spiker "TBMM Genel
Kurulu'nda Irak'ın Kuveyt'i işgal
etmesiyle başlayan gelişmeler ko-
nusunda verilen genel gönişme
onergesinin öngöruşmeleri ta-
mamlandı. TBMM'den yapmtş
olduğumuz naklen yayın burada
sona eriyor" anonsunu yaptı.
Bu anonsun ardından naklen
yayının kesilmesi, vatandaşların
büyük tepkisine neden oldu. Ga-
zetemizi arayan okuyucular,
TRT'nin tutumunu "saygısızlık"
olarak nitelendirdüer ve protesto
ettiler.