22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
(LER CUMHURtYET/ll l KRİZİ...KÖRFEZ KRİZİ... KÖRFEZ KRİZİ...KÖRFEZ KRtZİ...KÖRFEZ K R İ J Ecevit: Türkiye yanlış tarafta letvekili Bülent Çaparoglu'nun İnonn'ye konus- i üzeriae SHP'li Ömer Çiftçi de Çaparoglu'nun iızerinc yiinidü. Çiftçi, SHP Grup Başkanvekili Kumbaracıbaşı ve SHP'li Yılmaz tarafından yahştırüdı. Yılmaz, Çiftçi'yi agzıuı kapatarak engelleraeye çsüışlı. (Fotoğraf: Rıza Kıert de açıkladığı "saldınya karşı" kesin önlem böylece anayasada yer almtşken; buyruğun- da o<an, dediğinden asla çıkmayan hüküme- . te, TÖ son verdiği direktifle "savaş hali ilan etmek, dışarıya asker göndermek" yetkisinin Meclis'ten ahnarak Bakanlar Kurulu'na dev- rini hangi saklı gerekçelere dayanarak ıstiyor- du, bir tûrlü anlaşılamamıştı. Hükümet başkanı Akbulut, dün gruptaki konuşmasında yetki devrini "btr önlem" di- ye niteliyordu. Tuhaf ve anlaşılmaz bir önlem ; btçimi! Oysa bu yetkiyle hükümet düpedüz "savaınu" politikasından dilediği veya istenil- diği zaman saldırı polttikasına geçmek ola- nağına kavuşuyordu. Ülkeyi savunmak için savunmaya gereken önlem anayasada var- ken bilinmeyen nedenlerle büyük yetkiler, sa- vaş ılanından dışarıya asker gondermeye ka- dar yazgımızı on ikiden vuracak yetkiler hü- 1 Ttimete veriliyordu. Hem de Akbulut hükü- metine? lf* .Hükümet bu yetkiyle -kuşkusuz TÛ'nün Bush'la yapacağı telefon görüşmelerinden sonra- savaş ilan edebilecek, çokuluslu gü- ce asker verebilecek TSrCyı dilediği yerde kul- lanacaktı. Daha da önemltsi son günlerin önemli kuşkularının başında gelen üsler ko- nusunda da dNediğı gibı hareket edebılme es- nekliğine kavuşacaktı. 92. maddede yaalı "yabancı silahlı kuvvet- lerin Türkiye'de bulunması" artık sağlanabi- lecekti. ABD, İnciriik üssünü "zamanı geldi- ğinde ve gereği oiuştuğunda" kullanmak is- »er ve TÖ de uygun görürse kısa süreti bir top- lantı, bir-iki telefon görüşmesi istemin yerine getirilmesi için yeterlı olacaktı. w TÖ'nün TBMM ile elini kolunu bağlayan 92. . 'madde geniş kapsamlı yetkilerle bir biçıme ortadan kalkıyordu. İncirlik üssünün ABD ta- rafından NATO adına kullanılabilmesı için zo- runlu olan TBMM kararı yerine kısa yoldan hareket özgüriüğü hükümete, tabii TÖ'ye su- nuluyordu. Son NATO toplantıstnda "üyete- rin üzerine düşen görevı yapması'nı ıçeren karar. Körfez savaşı başladığında kesin sonuç alabilmek ıçın inciıiık'in devrede olmasını zo- runlu gören ABD görüşüne uygun olarak uy- gulama aşamasına girebilecekti. Oysa, "fiili durumda" üslerı anında kullan- dırmak, TBMM'yi toplamak yerine hükümet- ten kararı şıpın işi geçirmek varken... Çetre- filli yollara girmenin âlemi neydi? Anayasa uz- manlarına göre, yetkınin hükümete devri baş- ta anayasanın 7. maddesindeki "yasama yet- kısi Türk milleti adına TBMM'nindir. Bu yetki devredilemez" hükmüne aykırıydı. Oysa Ak- bulut, devir yetkisini isteyerek Meclis'e geli- yordu. 92. madde başkanlık tafralarına asla uygun düşmüyordu. Olağanüstü Meclis top- lantısında bir hamlede yetki ıstemıni geçire- rek anayasa dışı hareketlere anayasal görû- nümde bir yenisi eklenecekti. "Büyük dostumuzun" isteklerıne, tabiı uluslararası si- yaset öne sürülerek, anayasal dırenmelerden kurtularak yaklaşmak, Türkiye'ye büyük kâr- lar sağlayacak girişımlerin başlangıcı ola- bilirdi. Kulağımıza gelen kimi bilgilerde, Türkiye^ nın Batı ile birlikte son bunalımda daha es- nek hareket edebilmesini sağlamayı amaç- layan iktidar girişımleriyle ilgili olarak Genel- kurmay'ın Başbakanlığa yazdığı bir yazıdan söz ediliyordu. Söylendiğine göre, bu yazıda Genelkur- may. üslerin kullanımı başta olmak üzere ger- çekleşmesi ıstenilebılecek öteki kolaylıkların sağlanabilmesi için TBMM yetkisinin hükü- mete devri zorunluğuna değıniyor, ddaylı yol- dan bu girişimlerin uygun olmadığını dokun- duruyordu. Askeri çevrelerin savunu düzeninden sal* dırı politikasına atılan adımlara olumlu bak- madıklan sovleniyordu. Dışisteri Bakanlığı- nın uzman kadrolan, "Saddam'ı tahrik etmek- ten ve kurulu ana polttikaya ters düşmekten başka bir işe yaramayacak" gerekçesıyle ani- den önlerine gelen yetki önergesine karşı çı- kıyorlardı. Yetki istemini görüşen gizli oturum bittik- ten sonra "haber paüadı". Meclis, Akbulut im- zasıyla gelen istemi özde değiştirmişti. "Ül- kemıze bir tecavüz vukuu halinde derhaJ mu- kabele edılmesi maksadıyla" savaş ilanı, as- ker göndermek için 92. madde uyarınca hü- kümete "yetki" değil, ancak "izin" veriliyordu. İş bir ölçüde rayına oturmuştu. Gizli otu- rumu yazmak yasalar gereği olanaksız. Var- sayılabilir ki gizli oturumda iki muhalefet sert direniş gösterdi. Türkiye'yi savaş düzenine itecek yetki istemini "tecavüz vukuunda" bi- çimine dönüştürmeyi başardı. ANAP'ta sağ- duyu nasılsa egemen oldu, önerge yeniden biçimtendirildi. Kuşkusuz bu biçimıyle bile hü- kümete "ızin verilmesi" anayasaya aykırıydı. Kulis durmadan bu konuyu konuşuyordu. Önümüzdeki günlerin haraketlı tartışmaları bu noktada odaklaşacaktı. Ne var ki bir yer- de başarı sağlanmış, hükümet 180 derece çark etmek zorunda kalmıştı. Bir başka çelişki daha ortaya çıkıyordu. Anayasanın 92. maddesinin ikinci fıkrası, sal- dırı halinde zaten Cumhurbaşkanına hemen karşı koymak, karşı savaş açmak için TSK'ya buyruk verme yetkisini tanıyordu. Bu kez Medis'te kabul edilen önergenin yeni şekiıyle yine "tecavüz halinde" hükümete savaş aç- mak, asker kullanmak yetkisi tanınıyordu. Bir- birinden farklı olmayan bu yetkiler ortaya çı- kınca, bu önergeyle yetki istemi veya TBMM'ye dayanarak izin istihsalinin gereği neydi? Hükümet, bir olay yaratmış, o olayın için- de boğulmuştu. Buna karşın ülkenin yazgısı TÖ'nün iki dudağı arasından çıkacak "savaş" sözcüğüne kalmamıştı. ANKARA (Cumhuriyet Büro- su) — DSP Genel Başkanı Bülent Ecevit, "Ortadoğu sorununa ya- b*ncı gözüyle bakmakla" suçladı- ğı Cumhurbaşkanı Turgut Özal- ın "fiilen elinde toplandıgı yetki- leri TBMM'ye onaylatmak bek- lentisi içinde oldugunu" belirterek "Özal'ın Saddam'dan ne faria var" diye sordu. Türkiye'nin ile- ride "Türn Arap âleminde yanlış tarafı tutmasının bedelini öde- mekte güçlük çekebüeceğini" kay- deden Ecevit, SHP'yi de eleştire- rek "tnönü, Türkiye'yi yeni bir Kore macerasma sürüklemek istiyor" dedi. DSP lideri, 19 ağustosta bele- diye başkanlığı seçimi yapüacak Etimesgut'ta partisinin düzenledi- ği açık hava toplantısında konuş- tu. Konuşmasının TBMM'deki olağanüstü toplantıyla çalaşüğım anımsatan Ecevit, kendisini izle- yenlere, "Bunıya gelmeden önce Dışişleri Bakanı ve SHP Genel BaşkanTnın konuşmalannı lele- vizyondan izledim. Merak etme- yin, hiçbir şey kaçımuş degflsiniz" diye seslendi. "Ortadoğu'daki son getişmelerle ilgili kriz yönetiminin OzaPın tekelinde oktugunu, hiıkü- metin ve Milli Güvenlik Kurulu'- nnn de\re dışı kaldıgını" kayde- den Ecevit, şunları söyledi: "Cnmtanrbaşkanı'nın TBMM'den beklentisi, toprakla- nnuzın yabanalar Urafından baş- ka ülkelere karşı kullanılmasına veya Turk Silahiı Kuvyetferi'nin sı- nırdışı bareketle gorevlendirilme- sine karar verme yetkisinin dog- rudan dogruya ve kayıtsız şartsız kendine tanmmasından ibarettlr. Sayın Özal, basın toplantısında da bu konuda bir anayasa degişikli- gi istediğini belli etti. Ancak ana- yasuun 92. maddesi, gerekli du- nunlarda bu yetki) i cumhnrbaş- kanına zaten tanıyor. Daha ne yet- kisi istiyorsun Sayın Özal? Bu du- rumda Ozal'uı Saddam'dan ne farkı var?" özal'ın Türkiye'nin tutumunu "dış kaynaklı bUgi ve teikinlere göre günü gümine belirledi|ini" öne süren Ecevit, bu durumun Türkiye'nin belirgin bir Ortadoğu politikasının olmadığı anlamına geldiğini söyledi. Ecevit, Türkiye 1 nin bir Ortadoğu Ulkesi olduğu- nu belirterek "Kendi bolgemizdeki gelişmelere yabancüann gozlukle- riyle bakan Sayın Özal, başansı- nı da başta ABD Başkanı Bush ol- mak üzere, Batılı çevrelerden ve yine Baü'nın basın-yayın organla- nndan aldıgı alkışlara göre ölç- mektedir. Oysa Türkiye, kendi bölgesindeki gelişmelere kendi çıplak gözleriyle bakmalıdır" di- ye konuştu. Ecevit, konuşmasının, "Türki- ye, kendi böigesinin somnlanna, kendi gözleriyle baktığında görulenler" başlıklı bölümünde ise şunları söyledi: "17 milyon nüfuslu ve dokuz yıllık savaş yorgunu bir Irak kar- şısında. Ortadogu'nun köktendin- ci bazı zengin Arap ulkelerinin za- afı ve aczi ortaya çıkmıştır. Bu köktendinci ve zengin Müsluman Arap ulkeleri, kendi bağımsızlık- lannı, gu>enliklerini ve toprak bîitünlüklerini bazı Batılı Hıristi- yan ülkderin denizler ötesinde ge- len silahlı kuvvetlerine, tankları- na, toplanna, zırhhlanna ihaie et- mek zorunda kalnuşlardır. Daha önce köktendinci bir başka büyük Ortadogu ulkesi de ya«i Iran da Irak'ın biç de köktendinci olma- yan ve uygulamada laiklik çizgi- sine daha yakın bulunan rejimi- ne yenik duşmüştü. Bu gercekler, Ortadogu'daki köktendinciligin, daha doğrusu dini siyasete alet et- me ve Müslümanlık anlayışını ça- ğın gerisine çekme akımının ifla- sını göstermektedir. Batılı Hıristiyan devleüerin hi- mayesine sığınmadıkça kendi var- lıklannı bile sürdüremeyen kendi ulkelerinin bağımszlıgını ve top- rak bütüniügünu bile koruyama- yan köktendinci tslam ulkeleri, özeUikle 1980' den bu >ana kendi- lerine açügımız kapılardan içimize sızarak Türkiye'nin iç politikası- nı, siyasal rejitnini ve sosyal dü- zenini yonJendirmeye, Türkiye'de laikliği çokertmeje ve demokra- siyi engetiemeye calışmaktadıriar. Yine son krizde yanında yer al- dıgımız Suriye ise topraklanmıza lerorizmi sokmaya ve ülkemizi bolmeye çalışmaktadır; ustelik Türkiye'den toprak istemlerinde bulunmaktadır. Bunlara karşüık, aramızda bazı sorunlar bulurtsa bile Irak, Türki- ye'ye bir Iran gibi "devrim ihra- cı"na da; kökdendinci bazı Arap ulkeleri gibi içimize sızıp rejimi- mizle ve düzenimizi çökertmeye de veya Suriye gibi Türkiye'yi parçalamaya veya Türkiye'den toprak istemlerinde bulunmaya da kalkışmamaktadır. Lstelik ekonomik ilişkilerimiz çok olum- ludur. Özal'ın kriz yonetirainde Türkiye, saldınya ugrayan veya saldın tehlikesiyle karşı karşıya gelebilecek olan Arap ulkelerinin yanında yer almış gibi görünüyor- sa da gerçekte sadece bu ülkele- rin başındaki çağdtşı yönetimlerin yanında yer almakta; buna kar- şılık o ülkeler halklannın giderek genişleyen bölümlerini karşısına almış olmaktadır. O ülkelerin halklan, özeUikle de genç kuşakUn, şimdi Saddam Hüseyin'i, yok edilmesi gereken bir tehlike gibi degil Arap birligi- ni saglayabilecek, Arap ulkeleri üzerindeki Batı baskısını sona er- direbilecek bir kurtancı gibi gö- rüp desteklemektedüier. Hatta bu ülkelerden bazılannda, Irak'ın yanında bir olası savaşa katılmak için gönüllü yazımlan başlaraıştır. Bu gerçekleri göz ardı eden bir Türkiye, bir zamanlar Cezayir'de yanlış tarafı tutmanın bedelini na- sıl yıllarca ödeye öde>e bitireme- diyse; ileride de tüm Arap âlemin- de yanlış toplum kesimlerini tnt- muş, yanlış rüzgariara yeiken aç- mış olmanın bedelini ödeyebü- mekte aynı guçlugü çekebilir. Kendi cografi temeline kavuş- muş bir bagımsız Filistin devleti Ortadogu'ya banş gelmesi ve Or- tadogu'da demokrasi. laiklik ve cagdaşlık çıgınnın acılması yolun- da büyük bir adım olacakür. Onu bikükleri icindir ki Ortadogu'nun köktendinci ve çagdışı rejimleri Filistin devletini ydlardan beri fi- ilen engellemektedirier. Bunun so- nucu olarak şimdi Filistin halkı da unmdunu, buyük ölçüde Irak'a ve Irak'taki Saddam Hüseyin yö»e- timine baglanuşür. Eger Irak, Fi- listin halkıua somut biçimde des- tek olabilir, bele bu amaçla tsra- il'e karşı etkin bir tavır alabilir- se, Arap âlemim'n önderi durumu- na gelebilir ve şimdi Irak'a en çok karşı olan Arap devletleri bile, is- ter istemez, Irak'ın ardında yer al- ma zorunlulugunu duyabilirler." GÜNLERİN KOPUGU AHMET TAN Savaş İlanı Tezkeresi ANKARA — İktidar, dün bir taşla birkaç kuş vurmaya ça- lıştı. Ama attığı taşlar, kurbağa ürkütmekle kaldı. Muhalefetin oyları ile toplanan Meclis'ten "savaş yetkisi" almak tam bir "çarıklı erkânı harp" taktiği idi. Ama taktik geri tepti. Bu "savaş ilanı yetkisi", Dışişleri ve savunma çevrelerini telaşa boğdu. İktidarın "her ihtimale karşı bulunsun" diye çıkartacağı bir karar, Körfez krizinde Türkiye'yi resmi bir taraf haline geti- riyordu. Türkiye'yi dünya milletler ailesi ile birlikte uygulanan BM kararları çizgisinin ötesine geçiriyordu. Dün akşam üzeri Meclis koridorları ve kulisleri görülmeye değerdi. Milletvekıllerı şaşkındı. İktidar milletvekilleri ile muhalefet arasında pek fark yok- tu. Her iki taraf da izinlerini kesip "Körfez krizi çerçevesinde dış polıtika göruşmeye" gelmışlerdi. Ama önlerine "savaş yetkisi" istemi çıkmtştı. ANAP'lılar şaşkınlıklannı gizlemeye çalışıyorlardı. Demek ki talep "yukan"dan gelmişti. Muhalefet ise kulaklarına ve gözlenne inanamıyordu. Milletvekilleri kuliste sigara üstüne sigara, çay üstüne çay içerek anayasayı karıştırıp duruyorlardı. 92. madde açıktı: Saldırı halinde eğer Meclis tatilde ise si- lahlı kuvvetlerı kullanma yetkisi Cumhurbaşkanı'nda idi. Yabancı ülkelere asker gönderme (yani savaş açma) yet- kisi ise TBMM'nin idi. "Emrivakı" ile önlerine sürülen önerge ise "savaş ilanı yet- kisi"nin hükümete aktarılmasını öngörüyordu. Azıcık hukuk bilenler bile, "Yahu bu kadar da olur mu?" diye bırbirierıne avuç içi boydaki anayasaları gösterip du- ruyordu Olur mu olmaz mı derken "gizlilik" kararı alındı. Milletvekilleri ile yeminli sağır-dilsiz Meclis gorevlilen dışında herkes kapı dışarı edildi. Açık havaya çıkınca gazeteciler telefonların başına geçtiler. Anayasa hukukçularını, diploması ve savunma çevrelerini aramaya koyuldular. Zaten canlı yayında TV'den her şey sergilenmişti. Onun için olup biteni aktarıp görüş almak çok zaman al- mıyordu. Muhalefet "savaş kapımıza geldi" diyerek Meclis'i olağa- nüstü toplantıya çağırmış, Körfez'deki durum da dahil olmak üzere dış polıtika genel görüşmesi açılmasını istemişti. Ama, önce Dışişleri Bakanı, son olarak da Başbakan kür- süye çıkarak "Endişeye gerek yok, her şey yolunda. Durum normaldir" aediler. Oylamaya geçildi. ANAP oyları ile Körfez krizinin bir genel göruşmeye konu olacak önemde olmadığına karar verildi. Ardından sıra "emrivaki"ye geldi. Muhalefet Meclisı hazır toplamışken, milletvekillerinden bir "Savaş yetkisi alayım" diyen Başbakan Akbulut'un tezkere- si okundu. Savaş ilanı için yetki isteyen iktidar, biraz önce "Endişeye gerek yok. Körfez için genel göruşmeye de gerek yok" kara- rı alan iktidardı. Aslında iktidarın kendi içinde de kafası karışıktı. Kayseri Milletvekili emekli general Recep Ergun, grup top- lantısında Başbakan'a "Gerekıyorşa Meclis açık kalsın, ça- lışmaları sürdürelim" demişti. Önceki günkü Bakanlar Kurulu'nda kimi Bakanlar da benzer talepte bulunmuşlardı. İktidarın aklına savaş ilânı yetkisi istemek, nedense muha- lefet Meclisi toplayınca gelmişti. Ajtında Akbulut'un imzası, tepesinde Başbakanlığın amb- lemi bulunan tezkere elden ele geziyordu. ANAP'lılarm endi- şeleri, yüzlerinden fark edilir hale gelmişti. Nitekim bu endışeler oytara yansıdı. içerıde Başbakan ve ANAP yönetimi durumu fark etti. Şaka değildi. '' Söz konusu edilen savaş ilanı idi. Üstelik bu "ilan" boş kâ- ğıda imza atılarak hükümetin cebine konuluyordu. Bu cep- ten, kimin eline geçeceğı belli değildi. Muhalefetin tedırginliğınden iktidar milletvekilleri de et- kilendı. Başbakan "savaş ilanı tezkeresini" son anda yumuşattı. Savaş hali ilanının sınırtarını çizdi. Savaş ilanını saldırı ya- pılması koşuluna ve derhal karşılık verilmesi amacına bağladı. Ayrıca "yetki" istemini de "izin" olarak değiştirdi. Ancak buna rağmen ANAP'lı milletvekillerinin kuşkuları da- ğılmadı. Meclis albümüne göre ANAP'lı sayısı 277 olduğu halde, dünkü oylamada iktidarın önergesine 216 oy çıktı. Bu son derece önemli bir sonuç. Özal'ın önceki gün, Başbakan'ın dün TV'den canlı olarak yayınianan iddialarına uymuyor. Demek ki Ûzal'ın Körfez politikasına karşı çıkan 60'ın üze- rinde ANAP'lı milletvekili var. Denebilir ki oylamaya katılmayan ANAP'lılar var. Bu yanıt değil. Çünkü, savaş ilanı yetkisi isteyen bir iktida- rın 60 küsur milletvekili Meclise gelmiyorsa, o milletvekilleri partilerinin bu görüşlerine karşı demekti. o id a- a- 1 ' a- a- le k- le *.' e-; ı tî- a- e- . n-' ie 1B « • » ' - k-' İP- « • • n- n- ESKİ TAKSİTLERLE YENİ İMKÂN1 HALA 40.000. Arçelik Tornado yine çok kolay ödeme koşullanyla. inanılmaz taksitlerle. Arçelik Tornado ARS-15 40.000.-TL Arçelik Tornado ARS-16 46.000.-TL. peşinle hemen teslim! Size en yakın Arçelik Yetkili Satıcısı'na gelin. Arçelik Tornado'nun dilediğiniz modelini seçin. Evinizi tozdan, sizi yorulmaktan kurtaracak bu fırsattan bir an önce yararlanın. Durmayın! HEMEN TESLIM Elektnkli Süpürge ARS-15 Tornado ARS-16 Tornado Plus Peşinat 40.000.-' 46.000.- Aylık Taksit 40.000.- 46.000.- Süre 9Ay 9Ay TOPLAM FİYAT (KDV Dahil) 400.000.- 460.000.- Yayın makaslandı TKFye tepki ANKARA (Cumhuriyet Büro- su) — TBMM'deki olağanüstü toplantımn televizyonun 1. kana- lından dün yapılan naklen yayı- nı, HEP Genel Başkanı Fehmi Iştklar'ın konuşması sırasında ke- sildi. Vatandaşlar, yayının "say- gısızca kesildigini" öne sürerek TRT'yi protesto ettiler. TRT yet- kilileri ise "Meciisin toplanması- na gerekçe olan konulann görii- şülmesi tamamlanmıştı, yayın o nedenle kesildi" açıklamasını ge- tirdiler. TBMM'deki olağanüstü top- lantı, dün saat 15.00'ten itibaren televizyonun 1. kanalından nak- len yayımlanmaya başladı. Parti- leri adına Başbakan ve ANAP Genel Başkanı Yıldınm Akbulut, SHP Genel Başkanı Erdal İnöoü ve DYP Genel Başkanı Süleyman Demirel ile hükümet adına Dışiş- leri Bakanı AIi Bozer'in konuş- rnalanyla öngörüşraelerin tamam- lanmasınjn ardından ANAP ve HEP'in verdiği önergeler okundu. HEP Genel Başkanı Fehmi Işıklar, Meciisin cahşmalanna de- vam etmesi konusunda partisinin önergesini okurken TRT, ekrana yakın çekim görüntü vermedi. Iz- leyiciler kürsüden konuşan Işık- lar'ın yüzünü göremediler. Saat 18.25'te spiker "TBMM Genel Kurulu'nda Irak'ın Kuveyt'i işgal etmesiyle başlayan gelişmeler ko- nusunda verilen genel gönişme onergesinin öngöruşmeleri ta- mamlandı. TBMM'den yapmtş olduğumuz naklen yayın burada sona eriyor" anonsunu yaptı. Bu anonsun ardından naklen yayının kesilmesi, vatandaşların büyük tepkisine neden oldu. Ga- zetemizi arayan okuyucular, TRT'nin tutumunu "saygısızlık" olarak nitelendirdüer ve protesto ettiler.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle