Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUhîHURtYETlö DİZİ-RÖPORTAJ 10 AĞUSTOS 1990
Nükleer Savaşın Kalkması İçin Hekimler Derneği Başkanı Prof. Leziz Onaran:
'Nükleer silah insanlık suçuDr. ERDAL ATABEK
Hiroşima'ya atılan atom bombasının 45.
yıldönümü geçen günlerde Japonya'da
"barış gösterOeri" ile kutlandı. Atom bom-
bası II. Dünya Savaşı sonunda yalnızca
Hiroşima'da değil insanlığın bilincinde
patlamıştı. Nükleer silahlar, kimyasal si-
lahlar ve en gelişmiş ölüm makinelerinin
insanlığın gündeminden silinip silinmeme-
sinin tartışıldığı bir ortamda Ortadoğu'da
patlak veren kriz ve yeniden esen savaş riiz-
gârlan, bu konulann daha uzun bir süre
"sıcak tartışma" ortamında kalacağjnı gös-
teriyor.
Biz de bir süreden beri nükleer savaşın
yeryüzünden tümden kalkması için uğraş
veren Nükleer Savaşın Kalkması İçin He-
kimler Derneği Başkanı Prof. Leziz Ona-
ran ile bu konuyu görüştük.
- Sayın Leziz Onaran. siz Hiroşima ve
Nagazaki'de bulundunuz. Burada yapılan,
niikleer savaşın önlenmesi için "Lluslarara-
sı Hekimler Kuruluşu" 9. Dünya Kongre-
si'ne katılmıştınız. Oradaki i/lenimlerinizi
btze anlatır mısınız? Şimdi atom bombasının
ba iki kente atılışının üzerinden 45 yıl geçti
ve ydlar sonra insanlık bunu bir kere daha
annnsıyor. Ve orada bütün dünyanın hekim-
leri toplanıyorlar değil mi?
ONARAN- Evet. Yetmişten fazla ülke-
nin hekimleri.
- Bu hekimler nükleer savaşın önlenmesi
için bir araya gelmişlerdi. Ve orada bir nük-
leer felaketin mirasını görüyorlardı... Bu-
gün o miras nasıl görünüyor Sayın Dr. Ona-
ran?
ONARAN- Bizim Hiroşima ve Nagaza-
ki'de gördüğümüz; o halkm o atom faciası.
o atom bombası deneyimlerine çok bağlı
olduklan, müzelenni turistlere göstemnek
istedikleri, bütün dünyaya bunu göster-
mek istedikleri ve banş için bunlan gör-
mek gerektiği merkezindeydi. "Hibakuça"
Japonya'da nükleer saldından, atom
bombasından 15-20 yıl sonra başlayan bir kanser
dalgası var, devam ediyor. Önce tiroid kanseri,
akciğer kanseri, derken şimdi yemek borusu,
mide, bağırsak kanseri daha yüksek oranda
görülmeye başlıyor.
>azı burokratlar ya da belli eğitim düzeyinden
geçmiş kimseler dünyanın gidişi karşısında
silahsızlanmayı, nükleer savaşlardan, silahlardan
annmayı savunmalan bakımından bir eksiklik
gibi görüyorlar. Bunun giderümesini olası
görmüyorlar. Bu konuda bir kabullenme var.
lsviçre'de bir niikleer savaşı protesto gösterisi. Savaş tebdidi, 21. yüzyıla girerken insanlığın halfi çözüra bnlamadıgı bir sorun olank bütün sıcaklıgıyta gündemde.
gün manşet atiyor.
- Ama bu bir dernek çaiışması ise ona ilgi •
azalıyor.
ONARAN- Bazı günler ona ilgi gösteren
yazarlar oldu. Bunlan ağırhkh olarak de-;
ğerlendirmek olası değil. ;
- Peki Sayın Leziz Onaran, siz nükleer sa- •
vaşuı önlenmesi için hekimler derneği kur-'
dunuz, genel kurul yaptınız. Derneğin kurul-
masından ancak 3 yıl sonra ilk genel kurulu-
nu yapması arasında geçen süre neden bu
kadar uzadı.?
ONARAN- Şimdi bizim derneğımizin
tüzüğü tam 3 ay incelendi. 30 ocaktan son-
raki 90. günde sakıncalı olduğumuzu, faa-
liyetlerimizin durdurulduğunu belirten bir
yazı aldık. Polis şefi böyle bir yazıgetirdi.
Yazıda değişik değintiler vardı. Örneğin
Atom Enerjisi Komısyonu gibi sivil savun-
ma gibi bizim dernek kurduğumuz, ilgilen-
diğimiz alanlarda çalışan devlet kuruluşla-
n vardır, sizin böyle bir kuruluş kurmanıza
gerek yok gibi bir düşünceden sonra, üste-
lik nükleer savaş gibi topyekün halkı ilgi-
lendiren konuda sorumsuz kimselerin ve-
receği beyanatlar panik yaratabilir, onun
için sakıncalıdır.
Şimdi bir defa Atom Enerjisi Komisyo-
nu'yla sivil savunmanın alanları bizim uğ-
raşmak istediğimiz alanlar değil kesinlikle.
Aynı alanlarda devlet kuruluşu olsa bile si-
vil savunmanın desteklendiği vakıflar yok
mu. milli eğitimin desteklendiği vakıflar
yok mu? Her okulun bir okul aile birliği
var. Yani kamuyu böyle devlet kuruluşu
var. siz bununla ilgilenmezsiniz diye ayıra-
mazlar. Bu gerçek değil. Sonra o surumlu-
luk konusu beni son derece rahatsız etti.
Bu 2.5 yıllık olay. Ben şimdi 36. yılını ta-
mamlayan bir doktorum. o zaman 33 yıllık
doktordum. 33 yıllık hekimlik hayatımda
bulunduğum değişik yerlerde çok sorumlu-
luk almıştım. Ve hekimlik sorumluluğuyla '
Lalk arasında
radyasyonu dahi
bilmeyenler bulunuyor.
Yahut bir radyo
soruşturmasında görüldüğü
gibi nükleer savaş, silah
konusunda bir şey söyleyen
yok. Duymuşsa eğer
mutlaka 'olmamalıdır'
diyor. 'Oraya aynlan para
sağlığımıza ayrılmalıdır'
diyor sokaktaki vatandaş
net olarak.
denilen nükleer saldında orada 6ulunan,
yaralanan yahut görünürde yara almadığı
halde daha sonra radyasyon hastalığı çı-
kan kimseler, daha sonra değişik neoplazik
hastahklar dediğimiz lösemi yahut kanser-
lere yakalananlar, bir bakım altında, ayn
birgözetimaltında.
Bir fon kurulmuş Amerikahlarla Japon-
lar arasında Amerikalılar tarafından. Ge-
rek Japonya'da bulunanlar gerek Ameri-
ka'ya göçenler hayat boyu, ölüme kadar,
hatta bunlann çocuklan bir gözetim. bir
tıbbi kontrol altındalar. Bu tıbbi kontrol-
de, gerek orada gördüklerimiz gerek litera-
türden izlediklerimiz. iki türlü izlenim ver-
di bana. Bınncisi hakikaten bunu bir in-
sanlık suçu, bir insanhk felaketi olarak
görmek, ikincisi de belki bir daha yaşan-
mayacak olan, yaşansa bile deneylendiril-
meyecek olan, inceleneraeyecek olan bir
deneyim, bir mesleki merak. Ne çıkacak
bunun altından diye bir tıbbi merak var.
Ve şunu ekleyeyim. Şimdi nükleer saldın-
dan, atom bombasından 15-20 yıl sonra
başlayan bir kanser dalgası var, devam edı-
yor. önce tiroid kanseri, akciğer, cilt kan-
serleri; derken şimdi yemek borusu, mide.
kolon bağırsak kanserleri, oradaki genel
eski popülasyona göre daha yüksek oran-
da görülmeye başlıyor.
- Hâlâ kanserleşme devam mı ediyor?
ONARAN- Devam ediyor. 45 yıl doldu.
Şimdi Japonya'da mide kanseri oluşumu
bütün dünyada en yüksek oranda. Yani Ja-
ponya en yüksek oranda mide tümörü gö-
rülen yer. Ancak son yıllarda bütün dünya-
da ve özellikle Japonya'da mide kanseri
vakalan azalırken Hiroşima ve Nagaza-
ki'de büyük oranda arttığı görülüyof. Bu-
nu istatistik olarak yüksek oranda değer-
lendiremiyorlar. ama bu istatistiğin anlam-
sız olduğunu da söyleyemiyorlar.
Ve biz.Nagazaki'de bir sağlık kuruluşu
vardı, patoloji merkeziydi, burada yüzler-
ce binlerce piyes vardı, ölenlerin organla-
nndan saklanan bir koleksiyon vardı, ora-
daki patologla konuştuk. Oradaki doktor-
lann izlenımleri, diğer organlardan ziyade
tiroid, akciğer kanserleri, kemik, cilt kan-
serleri yanında son yıllarda artmaya başla-
yan yemek borusu, mide ve kalın bağırsak
kanseri var. Şimdi genetik araştırmalarda
da ayn ilginç noktalar var. Bu kimselerde
ve bunlann çocuklannda, hatta daha son-
raki nesilde, kanserleşme belirtisı olabile-
cek gen değişiklikleri aranıyor ve bunlann
hâlâ değişebileceği kuşkusu var. Hâlâ ke-
sin tıbbi bir karar verilebilmiş değil henüz.
Daha beklenti içinde...
- Sayın Leziz Onaran, Nükleer Savaşın
önlenmesi tçin Hekimler Derneği'nin son
genel kuruluoda söz alan bir üye, tiroid kan-
serlerinde belli ölçülerde bizde de artış oldu-
ğunu gözlemlediklerini söyledi ve bununla
Çernobil kazası arasıoda bir bağlantı olup
obnadığı kuşkusunun taşındığını açıkladı.
Çernobil kazasından sonra ortaya birçok
tez atıldı biliyorsunuz. Yani kanser oranları
arttıdan çok, sakat doğumlar oldu gibi. Bun-
lar incelendi mi, araştırıldı mı, gerçekten
böyle bir şey olup olmadığı toplumumuz ta-
rafından anlaşıldı mı? Ne dersiniz? Yoksa
toplum olarak biz bundan kaçtık mı?
ONARAN- Şimdi burada değişik davra-
nış biçimleri var. Bir tanesi kazanın oldu-
ğunda hükümetin davranışı var. Ve kesin-
likle radyasyon riski olmadığı ve özellikle
ilk aylarda olduğu gibi çaylarda ve fındık-
larda radyasyon artması olmadığı belirtil-
di. Hatta bir bakanımız ıçtiği bir bardak
çayı göstererek "'Ben içiyorum, bakın rad-
yasyon yok" dedi. Şimdi radyasyona yak-
laşımımız bizim değişik. Radyasyon somut
olarak algılanabilen bir güç değil. Bunun
için radyasyonun birden etki yapacak do-
zun altında olan miktarlan için radyasyo-
nu yadsımak kolay o günlerdeki gibi.
- Elle turulur, gözle görülür bir şey değil,
onun için de algılanması kolay değil.
ONARAN- Evet. O dönemde ikinci dav-
ranış biçimi. özellikle Atom Enerjisi Ko-
misyonu sorumlularının takındığı tavırdı;
onlar da herhangi bir risk olmadığı konu-
sunda bilgilendirdiler. Fakat o yıllarda
Doğu Avnıpa ve Kuzey Avrupa ülkelerin-
de rad> asyon etkisinin geldiği ve radyasyo-
nun etkilerinin görüldüğüne dair tıbbi ya-
yınlaryapılmaya başlandı. Bizim bu konu-
da gözden geçirdiğımiz literatür de Türki-
ye'de yapılmış bir araştırmada hafif derece
denebilecek radyasyonlar. daha yüksek ra
kamlar bulunduğu ve bu da örnek alınan
çaylarda yapılan incelemelerde. örnek alı-
nan çaylann yetiştiği yere göre çok küçük
aralıklarla yağmur alıp almadığına göre,
toprağın cinsine göre radyoaktif tutup tut-
madığına . Çaylardaki radyasyon sezyu-
ma ait, sezyum 135-137'ye ait, şimdi bizim
de kendi başımıza dernek olarak orada
bir araştırma yapma olanağımız olmadı
Gerek hüviyetimiz, gerek imkânlanmız ba-
kımından.
- Teknik olanaklar bakımından... Ayrıca
sizin göreviniz de değil bu.
ONARAN- Çernobil hakkında kesin bir
şey söylemek kolay değil. Elımizde bilimsel
bir veri yok.
- Peki olması gerekmez miydi?
ONARAN- Gerekırdi. Ş"imdi şöyle bir
deneyimimiz oldu. Samsun'da bir gastro-
entroloji kongresi vardı, ben oraya da ka-
tıldım. O kongrede, Samsun 19 Mayıs Üni-
versitesi'nde kongrcyi düzenleyenlere ka-
muoyunun bir baskısı olmuş. Demişler ki
bizde çevre faktörleriyle, beslenmeyle ılgilı
gastroentestinal sistem kanserlen ilişkisini
koyun ortaya. Ve orada bir halk paneli ya-
pıldı ilk kez. Böylece bilimsel. ulusal kong-
relerde halka açık bir panel. O panelde be-
nim konuşmak isteyip istemediğimi sor-
muşlardı. Ben de özellikle bu radyasyonla
ilişkili olduğu için, gerek çevreyle gerek
beslenmeyle ilişkili olduğu ve hem kendi-
min gastroentrolog olmam nedeniyle, gast-
roentestinal kanserlerineolan ilgimiz nede-
niyle bu panelde konuşmayı teklif etmiş-
tim. O panelde görev aldım. Halk resmi
ağızlardan yapılan açıklamalara güvenme-
diği için bilimsel ağızlardan medet umu-
yordu. Yani bizim kamuoyumuza doğru
bilgiler ekersek çok iyi çimlenecek. çok iyi
ürün verecek bir halk.
- Yani bütünüyle bilimsel olan bir kongre-
ye halk ilgi duyup, kendi yaşadığı şeyi anla-
mak istiyor değil mi? Pekâlâ şimdi Çernobil
olayında yaşanan bu ilgi, bu merak, nükleeı
bir sa>aşın önlenebilmesi için bir kaynak
olabilir mi? \'ani toplumumuzun insanları o
olayla nükleer bir sa>aş arasında bilimsel
bir bağlantı kurabiliyorlar mı sizce? ONA-
RAN- Değişik davranış biçimleri var. Bazı
belli yerlerde bulunan, belli yerlere gelmiş
bürokrat yahut belli bir eğitim düzeyinden
geçmiş kimseler dünyanın gidişi karşısında
silahsızlanmayı. nükleer savaşlardan. si-
lahlardan annmayı, eksiklik duymayı. sa-
vunmalan bakımından bir eksiklik gibi gö-
rüyorlar. bunu şart görüyorlar. Bunun gi-
derilmesini olası görmüyorlar. Bu öyle bir
gidiştir ki akıntıya kürek çekmek olmaz di-
yorlar. Kabullenme var.
- Bir yandan nükleer silahlar olmazsa sa-
vunmamız zayıflar diye düşünüyor, diğer
yandan da ne yaparsak yapalım bunu önle-
mek olarak dışı diye düşünüyorlar. Peki siz
ne düşünüyorsunuz. ne yapılırsa yapılsın
nükleer bir savaş ya da nükleer silah üretimi-
ni önlemek olanağı yok mu, yoksa var mı?
ONARAN- Şimdi, çok acele bilinçlenme-
miz lazım. Çünkü dünyada bugün bulunan
nükleer silah depolan dünyayı birkaç defa
yoketmeye yeterli. Onun için değil nükleer
savaş niyetine, nükleer kazaya tahammülü-
müzyok.
Son zamanlarda, özellikle gerek Kana-
da'da -8. kongreye de katılmıştım 2.5 yıl
önce- gerek bu Hiroşıma'daki kongrede.
"kazara savaş" diye bir kavram gelişiyor.
Silahlann saklanmasında. karşı taraftan
füze beklentisinde. düşman imajında olabi-
lecek -çünkü teknik yanlışlıklar olabılir-
yanlış algılamalar olabilir. o nöbeti tutan
kimselerde yanılmalar olabilir, o nöbeti tu-
tan kimselerde akli dcnge bozukluğu olabi-
ür.
Bir örnek verebilirim, geçen y\\ bir yolcu
uçağı düşürüldü Basra Körfezi'nde. Ame-
rikalılar bunun askeri uçak olduğunu algı-
ladıklannı ifade ettiler. Eğer ABD gibi güç-
lü teknolojiye sahip bir ülke, yolcu uçağını.
bir asken uçak gibi algıladım diyorsa. en
azından bunu samimi bir ifade olarak ka-
bul edersek yanılmanın payı var demektir.
Yanılmanın payı yoksa kötü niyetin payı
var demektir. Ikisi birbirinden beter. Bu-
nun için bu silahlardan kurtulmamız gere-
kiyor.
- Peki Sayın Onaran, bu nükleer silahlar,
nükleer savaş konusunda toplumun duyarlı
kesimleri var mı, yoksa eşdeğer düzeyde du-
yarsızlık mı söz konusu?
ONARAN- Var. Gene bir radyo prog-
ram yapımcısının bir programını hatırlıyo-
rum. Bir kuşak programında bir iki daki-
kalığı bana aitti. Sokağa çıkmışlar. gençle-
re. kadmlara. çocuklara radyasyon nedir
diye soruyorlar. Bilmeyenler var. Yahut
hiç radyasyon, nükleer savaş, silahlar için
iyi şeyler söyleyen yok. Duymuşsa eğer
mutiaka olmamalıdır diyor. Oraya aynla-
cak paralar sağlığımıza ayrılmalı diyor so-
kaktaki vatandaş net olarak.
- Peki bu konuda özellikle TRT'nin göre-
vini yaptığı kanısında mısınız? Yani siz bu
derneğin başkanı olarak bu konuda toplumu
aydınlatma hakkınızı radyo ve tele>izyon-
dan ne ölcüde ve ne kadar zaman kullanabil-
diniz? Kullanabildinîz mi?
ONARAN- Şimdi bizim istemimıze bağlı
olarak bir kullanma olmadı. Bunda belki
biz kusurluyuz, belki de biz de peşin hü-
kümle davraridık. çünkü toplantılanmıza,
basın bildirilerimize TRT'yi davet ettik, hiç
gelmediler.
- Siz TRT'ye bu konuda başvurdunuz mu?
ONARAN- Yani biz özellikle böyle bir
program yapmak istiyoruz diye TRT'ye
başvurmadık.
- Peki onlar size başv urdular mı?
ONARAN- İki olayda başvurdular. Bir
tanesi İsveçli profesör Larsen gelmişti. bu
nükleer savaşın önlenmesi için Uluslarara-
sı Hekimler Birlıği'nın Avrupa temsilcisiy-
di. Onun burada tıp fakültesinde bir konfe-
ransı olmuştu. Onun konferansını duyan
kuşak programcılan. benim hem bu profe-
sör hakkında konuşmamı hem de bu konu-
yu aydınlatmamı istemışlerdi. Radyasyon-
la ilgili konu böylece o kuşak programda
birkaç dakikalık birşeydegeçtı.
-öteki?
ONARAN- Öteki de çevre sağlığı konu-
sunu ışleyen bir özel lelevızyon fılm yapım
firmasının davetiyle çevre sağlığının rad-
yasyonla ilgisi konusunda bir konuşmam
oldu. Gene bir iki dakikalık şeyde radyas-
yon nedir gibi. OTRT'devayımlandı.
- Bu konuda yasanan gerçeklerin topluma
iletilmemesinin etkisi sizce nedir? Ve toplum
bu şekilde bilinçlendirilmemeye devam eder-
se, bu toplum nükleer savaşın önlenebilmesi
için herhangi bir duyarlılık kazanabilirmi?
ONARAN- Kazanamaz tabıi. Çünkü bi-
zim yayınımız. konuşmalanmız,
yayinımız derken Son Reçete'yi amaçlıyo-
rum- işte bin tane satmıyoruz. her sayıdan
bir sayıyı 3-5 kişi okudu farzetsek 3-5 bini
bulmaz okuyucumuz. Toplantılardaki ko-
nuşmalanmızda da dinleyici sayısı üç yüzü
bulursa çok iyi diyoruz. Yani böyle damla-
ya damlaya göl olmaz.
- Yani 5 milyona ulaşmanın yolu
TRT'den. basın organlarından geçiyor. Ba-
sının ilgisi nedir sizce?
ONARAN- O da çok tuhaf diyeceğim.
Bazı önemli günlerde biz bazı basın toplan-
tılan yaptık; ertesi gün, yahut ondan son-
rakı gazetede çıkma fırsatı oldu. Bir ya da
iki gazetede toplantılar çıkmadı. Basın ke-
sinlikle ilgisiz mi. duyarsız mı? Fakat buna
karşılık bizim açımızdan bahsetmeden
nükleer savaş hakkında verilen bir ulusla-
rarası bilgılendirme varsa. yahut ilginç bir
fılm varsa televizyon o filmi gösteriyor.
Mesela o "Ertesi Gün" diye gösterilen fılm.
Bizim gösterilsin desek gösterilmeyeceğine
inandığımız bu filmi TV gösterebiliyor
kendıliğinden. Gazetelerde böyle baş yazı-
lar, başlıklar olabiliyor. Türkiye'de 500 ta-
ne nükleer başlık vardır diye bir gazete bir
'ünyada çok acele bir
bilinçlenme gerek. Bugün
yeryüzünde bulunan
nükleer silah depolan •
dünyayı birkaç kez yok
edecek düzeyde. Onun için
değil nükleer savaş niyetine,j
nükleer kazaya bile j
tahammülü yok dünyanın.
Son zamanlarda "kazara ;
savaş" diye bir kavram ;
gelişti. Bu da çok tehlikeli. ;
atıldığım bu ışte, bu uğraşıda sorumsuz di-;
ye nitelendirihnem beni çok yaraladı. Ve;
hukuk kitaplanndan sorumluluk konusu-
nu inceledim. Hekim olmasam bile bu ko-
nuda çalışma yapabileceğim sonucuna var-
dım. Objektif sorumluluk diye bir sorum-'
luluk konusu var.
- Nedir o? •
ONARAN- Objektif sorumlulukta hak-
kaniyet sorumluluğu bunun için içine giri- •
yor. Değişik nüanslan var. Bir kimse sonu-
cunun kötü olduğu bir işte kusurlu olmasa ,
da engellemeye kalkmadıysa, bunu haber
vermediyse. bir çaba göstermediyse suçlu
sayılıyor hukuk gözünde.
-Yayın orgânınız niçin "Son Reçete" aduu ',
taşıyor? \
ONARAN- Eğer bir nükleer savaş olur- J
sa doktorlann başka reçetesi yok demek-'
tir. Onun için... !
-Peki Sayın Onaran, siz Son Reçete için-
de okurlanmıza hangi ilacı tavsiye ediyorsu- •
nuz?
ONARAN- Bizim reçetemiz var. Bu re- \
çeteyi Reagan'ın başkanhğı dönemindje
Reagan ve Gorbaçov'a yolladık, bütün '
dünyanın bu yönde reçete yazan doktorla- '•
nyla birhkte. Reçetemiz şuydu: Yaşama
sevincımiz, umutlarımız varken denemele-
re paydos. Reçetemiz buydu. 1987'den beri
... Kampanyası "Ateşkes 87", "Ateşkes'
88" idi. Şimdi "Ateşkes 89" kongresinde
"Şimdi Ateşkes" ibaresini kullanmışlardı. '
-Bu reçeteyi dünyada ne kadar hekim ya-
zıyor?
ONARAN- Biz Türkiye'den 100 reçete
yollayabildik. Bütün dünyadan birkaç yüz
bingittı.
SECIMKABARE
OSPKültür Hizmetleri Servisı
SUNAR
Bayrampaşa Yiidırım Mah. 10 Ağustos 1990
Saat: ia30'da
Türkiye'nin en güzcl
düğün salonlan
NİŞANTAŞI
RESTAURANT
Düğün Salonlan
150 bşı >çın
Yemekh 1 785 000
YemekH mczeli 2 175 000
Rez:147 62 39-147 74 40
* Sahnlanmız klimahdır •
OKXW AKBAL
ANI DEĞİL
YAŞAM
l. BAS
ÇAĞDAŞ YAYINLARI
BELGELERLE
KURTULUŞ
SAVAŞI
AJNILARI
Ebubekir H.Tepeyran
2000 lira (KDV içinde)
Ça&daf Yaymlan Türkocağı
Cad. 39-41 Cağaloğ'u-htanbul
ödemeH göadefflmez.
37 yıldan beri, MUHASEBE ve DAKTİLO kurlarında
Orta ve Dkokul mezunlarına bile
İŞ ÇOK; ELEMAN YOK.
ÜSE MEZUNLARI!
BEKLEMEÜ ÖĞRENCİLER!
Siz hâla BOŞ MU BEKLİYORSUNUZ?
Hiç olmazsa BİLGİSAYAR ÖGRENİN.
Geleceğin insanı biigisayarsız olamayacak.
AMPİYON
ÖZEL OAKTİLO StKRETEII VE iltfiiSATAR
SİZLERİ BEKI,İ\OR.
Merkezd : Beyazıt, Mithat Paşa Cad. 14/1
Kadıköy : Altıyol, Kuşdili Caddesi, 6/8
Beşiktaş : Çırağan, Asariye Cad. 7/2-3
Şişli : Abide Hürriyet C. Hasat Sok. 15
Tel: 527 55 25-522 21 06
Tel: 338 08 42 - 336 11 50
Tel: 158 24 97 - 158 24 98
Tel: 130 90 37-175 43 14
Tel: 571 31 31-561 29 06Bakırköy : Hüsreviye S. 18/4 (Migros sırası)
Dlkkat: lu i adratİM ba«k* %»MPİYON »*yl« ç«kf•" MfMf DakMo t^ııwt«r »• Mvhay» kvrtu f*b«mb
T.C.
İSTANBUL ÜNtVERStTESİ
ATATÜRK İLKELERİ VE İNKILAP
TARtHİ ENSTİTÜSÜ
MÜDÜRLÜĞÜ'NDEN
Enstitümüz Atatürk Ilkeleri ve Inkılap Tarihi Anabilim Dah'nda
1990-1991 öğretim yılında yüksek lisans ve doktora programlan açı-
lacaktır.
1- Yüksek lisans programına başvuracak adayların lisans, dokto-
ra programına başvuracak adaylann da yüksek lisans derecesine sa-
hip olmalan, kesin kayıt için yüksek lisans giriş sınavmda tam notun
en az % SO'sini, doktora yabancı dil sınavmda tam notun en az
%70'ini, bilim sınavında da tam notun en az % 75'ini almış olmala-
n zorunludur.
2- Adaylann 13-28 Ağustos 1990 tarihleri arasında sınava ginnek
istedikleri yüksek lisans progranunı belirten bir dilekçe, doktora prog-
ramı için, girecekleri yabancı dili belirten bir dilekçe ve ekinde,
a) Diplomanın noter onaylı sureti veya yeni tarihli ve onayh çıkıj
belgesi;
b) Noter onaylı nüfus sureti;
c) Erkek adaylardan askeriikle ilişkisinin olmadığını belirten onaylı
bir belge,
d) İki adet resim ile birlikte Enstitü Müdürlüğü'ne başvurarak ön
kayıtlannı yaptırmalan gerekmektedir.
3- Eksik belge ya da postayla yapılan başvurular geçersiz sayıhr.
4- S1NAV TARİHLERİ:
Yüksek lisans giriş sınavı: 4 Eylül 1990, saat: 10.30
Doktora yabancı dil sınavı: 4 Eylül 1990, saat: 10.30
Doktora bilim sınavı: 11 Eylül 1990, saat: 10.30
5- SINAV YERİ
İstanbul Üniversitesi Atatürk tlkeleri ve Inkılap Tarihi Enstitüsü
(Rektörlük eski binası) Beyazıt/İSTANBUL
6- YÜKSEK LİSANS VE DOKTORA PROGRAMLARININ
KONTENJANLARJ:
Anabilim dalı: Yüksek Lisans:
Atatürk llkeleri ve
Inkılap Tarihi
36
Doktora:
Ü
Basın: 30626
GEÇMİŞLE GELECEK
Sabahattin Kudret Aksal
2. bası 3000 lira (KDV içinde)
Çağdaş Yaymlan Türkocağı
Cad. 39-41 Cağaloğlu-lstanbul
ödcncii gönderUmez.
İTÜ kimliğimi ve pasomu
kaybettim. Hükümsüzdür.
TARIK ARIKDAL
Ehliyet, paso, şebeke ve
banka kartımı kaybettim.
Hükümsüzdür.
CEM TEOMAN