25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUhîHURtYETlö DİZİ-RÖPORTAJ 10 AĞUSTOS 1990 Nükleer Savaşın Kalkması İçin Hekimler Derneği Başkanı Prof. Leziz Onaran: 'Nükleer silah insanlık suçuDr. ERDAL ATABEK Hiroşima'ya atılan atom bombasının 45. yıldönümü geçen günlerde Japonya'da "barış gösterOeri" ile kutlandı. Atom bom- bası II. Dünya Savaşı sonunda yalnızca Hiroşima'da değil insanlığın bilincinde patlamıştı. Nükleer silahlar, kimyasal si- lahlar ve en gelişmiş ölüm makinelerinin insanlığın gündeminden silinip silinmeme- sinin tartışıldığı bir ortamda Ortadoğu'da patlak veren kriz ve yeniden esen savaş riiz- gârlan, bu konulann daha uzun bir süre "sıcak tartışma" ortamında kalacağjnı gös- teriyor. Biz de bir süreden beri nükleer savaşın yeryüzünden tümden kalkması için uğraş veren Nükleer Savaşın Kalkması İçin He- kimler Derneği Başkanı Prof. Leziz Ona- ran ile bu konuyu görüştük. - Sayın Leziz Onaran. siz Hiroşima ve Nagazaki'de bulundunuz. Burada yapılan, niikleer savaşın önlenmesi için "Lluslarara- sı Hekimler Kuruluşu" 9. Dünya Kongre- si'ne katılmıştınız. Oradaki i/lenimlerinizi btze anlatır mısınız? Şimdi atom bombasının ba iki kente atılışının üzerinden 45 yıl geçti ve ydlar sonra insanlık bunu bir kere daha annnsıyor. Ve orada bütün dünyanın hekim- leri toplanıyorlar değil mi? ONARAN- Evet. Yetmişten fazla ülke- nin hekimleri. - Bu hekimler nükleer savaşın önlenmesi için bir araya gelmişlerdi. Ve orada bir nük- leer felaketin mirasını görüyorlardı... Bu- gün o miras nasıl görünüyor Sayın Dr. Ona- ran? ONARAN- Bizim Hiroşima ve Nagaza- ki'de gördüğümüz; o halkm o atom faciası. o atom bombası deneyimlerine çok bağlı olduklan, müzelenni turistlere göstemnek istedikleri, bütün dünyaya bunu göster- mek istedikleri ve banş için bunlan gör- mek gerektiği merkezindeydi. "Hibakuça" Japonya'da nükleer saldından, atom bombasından 15-20 yıl sonra başlayan bir kanser dalgası var, devam ediyor. Önce tiroid kanseri, akciğer kanseri, derken şimdi yemek borusu, mide, bağırsak kanseri daha yüksek oranda görülmeye başlıyor. >azı burokratlar ya da belli eğitim düzeyinden geçmiş kimseler dünyanın gidişi karşısında silahsızlanmayı, nükleer savaşlardan, silahlardan annmayı savunmalan bakımından bir eksiklik gibi görüyorlar. Bunun giderümesini olası görmüyorlar. Bu konuda bir kabullenme var. lsviçre'de bir niikleer savaşı protesto gösterisi. Savaş tebdidi, 21. yüzyıla girerken insanlığın halfi çözüra bnlamadıgı bir sorun olank bütün sıcaklıgıyta gündemde. gün manşet atiyor. - Ama bu bir dernek çaiışması ise ona ilgi • azalıyor. ONARAN- Bazı günler ona ilgi gösteren yazarlar oldu. Bunlan ağırhkh olarak de-; ğerlendirmek olası değil. ; - Peki Sayın Leziz Onaran, siz nükleer sa- • vaşuı önlenmesi için hekimler derneği kur-' dunuz, genel kurul yaptınız. Derneğin kurul- masından ancak 3 yıl sonra ilk genel kurulu- nu yapması arasında geçen süre neden bu kadar uzadı.? ONARAN- Şimdi bizim derneğımizin tüzüğü tam 3 ay incelendi. 30 ocaktan son- raki 90. günde sakıncalı olduğumuzu, faa- liyetlerimizin durdurulduğunu belirten bir yazı aldık. Polis şefi böyle bir yazıgetirdi. Yazıda değişik değintiler vardı. Örneğin Atom Enerjisi Komısyonu gibi sivil savun- ma gibi bizim dernek kurduğumuz, ilgilen- diğimiz alanlarda çalışan devlet kuruluşla- n vardır, sizin böyle bir kuruluş kurmanıza gerek yok gibi bir düşünceden sonra, üste- lik nükleer savaş gibi topyekün halkı ilgi- lendiren konuda sorumsuz kimselerin ve- receği beyanatlar panik yaratabilir, onun için sakıncalıdır. Şimdi bir defa Atom Enerjisi Komisyo- nu'yla sivil savunmanın alanları bizim uğ- raşmak istediğimiz alanlar değil kesinlikle. Aynı alanlarda devlet kuruluşu olsa bile si- vil savunmanın desteklendiği vakıflar yok mu. milli eğitimin desteklendiği vakıflar yok mu? Her okulun bir okul aile birliği var. Yani kamuyu böyle devlet kuruluşu var. siz bununla ilgilenmezsiniz diye ayıra- mazlar. Bu gerçek değil. Sonra o surumlu- luk konusu beni son derece rahatsız etti. Bu 2.5 yıllık olay. Ben şimdi 36. yılını ta- mamlayan bir doktorum. o zaman 33 yıllık doktordum. 33 yıllık hekimlik hayatımda bulunduğum değişik yerlerde çok sorumlu- luk almıştım. Ve hekimlik sorumluluğuyla ' Lalk arasında radyasyonu dahi bilmeyenler bulunuyor. Yahut bir radyo soruşturmasında görüldüğü gibi nükleer savaş, silah konusunda bir şey söyleyen yok. Duymuşsa eğer mutlaka 'olmamalıdır' diyor. 'Oraya aynlan para sağlığımıza ayrılmalıdır' diyor sokaktaki vatandaş net olarak. denilen nükleer saldında orada 6ulunan, yaralanan yahut görünürde yara almadığı halde daha sonra radyasyon hastalığı çı- kan kimseler, daha sonra değişik neoplazik hastahklar dediğimiz lösemi yahut kanser- lere yakalananlar, bir bakım altında, ayn birgözetimaltında. Bir fon kurulmuş Amerikahlarla Japon- lar arasında Amerikalılar tarafından. Ge- rek Japonya'da bulunanlar gerek Ameri- ka'ya göçenler hayat boyu, ölüme kadar, hatta bunlann çocuklan bir gözetim. bir tıbbi kontrol altındalar. Bu tıbbi kontrol- de, gerek orada gördüklerimiz gerek litera- türden izlediklerimiz. iki türlü izlenim ver- di bana. Bınncisi hakikaten bunu bir in- sanlık suçu, bir insanhk felaketi olarak görmek, ikincisi de belki bir daha yaşan- mayacak olan, yaşansa bile deneylendiril- meyecek olan, inceleneraeyecek olan bir deneyim, bir mesleki merak. Ne çıkacak bunun altından diye bir tıbbi merak var. Ve şunu ekleyeyim. Şimdi nükleer saldın- dan, atom bombasından 15-20 yıl sonra başlayan bir kanser dalgası var, devam edı- yor. önce tiroid kanseri, akciğer, cilt kan- serleri; derken şimdi yemek borusu, mide. kolon bağırsak kanserleri, oradaki genel eski popülasyona göre daha yüksek oran- da görülmeye başlıyor. - Hâlâ kanserleşme devam mı ediyor? ONARAN- Devam ediyor. 45 yıl doldu. Şimdi Japonya'da mide kanseri oluşumu bütün dünyada en yüksek oranda. Yani Ja- ponya en yüksek oranda mide tümörü gö- rülen yer. Ancak son yıllarda bütün dünya- da ve özellikle Japonya'da mide kanseri vakalan azalırken Hiroşima ve Nagaza- ki'de büyük oranda arttığı görülüyof. Bu- nu istatistik olarak yüksek oranda değer- lendiremiyorlar. ama bu istatistiğin anlam- sız olduğunu da söyleyemiyorlar. Ve biz.Nagazaki'de bir sağlık kuruluşu vardı, patoloji merkeziydi, burada yüzler- ce binlerce piyes vardı, ölenlerin organla- nndan saklanan bir koleksiyon vardı, ora- daki patologla konuştuk. Oradaki doktor- lann izlenımleri, diğer organlardan ziyade tiroid, akciğer kanserleri, kemik, cilt kan- serleri yanında son yıllarda artmaya başla- yan yemek borusu, mide ve kalın bağırsak kanseri var. Şimdi genetik araştırmalarda da ayn ilginç noktalar var. Bu kimselerde ve bunlann çocuklannda, hatta daha son- raki nesilde, kanserleşme belirtisı olabile- cek gen değişiklikleri aranıyor ve bunlann hâlâ değişebileceği kuşkusu var. Hâlâ ke- sin tıbbi bir karar verilebilmiş değil henüz. Daha beklenti içinde... - Sayın Leziz Onaran, Nükleer Savaşın önlenmesi tçin Hekimler Derneği'nin son genel kuruluoda söz alan bir üye, tiroid kan- serlerinde belli ölçülerde bizde de artış oldu- ğunu gözlemlediklerini söyledi ve bununla Çernobil kazası arasıoda bir bağlantı olup obnadığı kuşkusunun taşındığını açıkladı. Çernobil kazasından sonra ortaya birçok tez atıldı biliyorsunuz. Yani kanser oranları arttıdan çok, sakat doğumlar oldu gibi. Bun- lar incelendi mi, araştırıldı mı, gerçekten böyle bir şey olup olmadığı toplumumuz ta- rafından anlaşıldı mı? Ne dersiniz? Yoksa toplum olarak biz bundan kaçtık mı? ONARAN- Şimdi burada değişik davra- nış biçimleri var. Bir tanesi kazanın oldu- ğunda hükümetin davranışı var. Ve kesin- likle radyasyon riski olmadığı ve özellikle ilk aylarda olduğu gibi çaylarda ve fındık- larda radyasyon artması olmadığı belirtil- di. Hatta bir bakanımız ıçtiği bir bardak çayı göstererek "'Ben içiyorum, bakın rad- yasyon yok" dedi. Şimdi radyasyona yak- laşımımız bizim değişik. Radyasyon somut olarak algılanabilen bir güç değil. Bunun için radyasyonun birden etki yapacak do- zun altında olan miktarlan için radyasyo- nu yadsımak kolay o günlerdeki gibi. - Elle turulur, gözle görülür bir şey değil, onun için de algılanması kolay değil. ONARAN- Evet. O dönemde ikinci dav- ranış biçimi. özellikle Atom Enerjisi Ko- misyonu sorumlularının takındığı tavırdı; onlar da herhangi bir risk olmadığı konu- sunda bilgilendirdiler. Fakat o yıllarda Doğu Avnıpa ve Kuzey Avrupa ülkelerin- de rad> asyon etkisinin geldiği ve radyasyo- nun etkilerinin görüldüğüne dair tıbbi ya- yınlaryapılmaya başlandı. Bizim bu konu- da gözden geçirdiğımiz literatür de Türki- ye'de yapılmış bir araştırmada hafif derece denebilecek radyasyonlar. daha yüksek ra kamlar bulunduğu ve bu da örnek alınan çaylarda yapılan incelemelerde. örnek alı- nan çaylann yetiştiği yere göre çok küçük aralıklarla yağmur alıp almadığına göre, toprağın cinsine göre radyoaktif tutup tut- madığına . Çaylardaki radyasyon sezyu- ma ait, sezyum 135-137'ye ait, şimdi bizim de kendi başımıza dernek olarak orada bir araştırma yapma olanağımız olmadı Gerek hüviyetimiz, gerek imkânlanmız ba- kımından. - Teknik olanaklar bakımından... Ayrıca sizin göreviniz de değil bu. ONARAN- Çernobil hakkında kesin bir şey söylemek kolay değil. Elımizde bilimsel bir veri yok. - Peki olması gerekmez miydi? ONARAN- Gerekırdi. Ş"imdi şöyle bir deneyimimiz oldu. Samsun'da bir gastro- entroloji kongresi vardı, ben oraya da ka- tıldım. O kongrede, Samsun 19 Mayıs Üni- versitesi'nde kongrcyi düzenleyenlere ka- muoyunun bir baskısı olmuş. Demişler ki bizde çevre faktörleriyle, beslenmeyle ılgilı gastroentestinal sistem kanserlen ilişkisini koyun ortaya. Ve orada bir halk paneli ya- pıldı ilk kez. Böylece bilimsel. ulusal kong- relerde halka açık bir panel. O panelde be- nim konuşmak isteyip istemediğimi sor- muşlardı. Ben de özellikle bu radyasyonla ilişkili olduğu için, gerek çevreyle gerek beslenmeyle ilişkili olduğu ve hem kendi- min gastroentrolog olmam nedeniyle, gast- roentestinal kanserlerineolan ilgimiz nede- niyle bu panelde konuşmayı teklif etmiş- tim. O panelde görev aldım. Halk resmi ağızlardan yapılan açıklamalara güvenme- diği için bilimsel ağızlardan medet umu- yordu. Yani bizim kamuoyumuza doğru bilgiler ekersek çok iyi çimlenecek. çok iyi ürün verecek bir halk. - Yani bütünüyle bilimsel olan bir kongre- ye halk ilgi duyup, kendi yaşadığı şeyi anla- mak istiyor değil mi? Pekâlâ şimdi Çernobil olayında yaşanan bu ilgi, bu merak, nükleeı bir sa>aşın önlenebilmesi için bir kaynak olabilir mi? \'ani toplumumuzun insanları o olayla nükleer bir sa>aş arasında bilimsel bir bağlantı kurabiliyorlar mı sizce? ONA- RAN- Değişik davranış biçimleri var. Bazı belli yerlerde bulunan, belli yerlere gelmiş bürokrat yahut belli bir eğitim düzeyinden geçmiş kimseler dünyanın gidişi karşısında silahsızlanmayı. nükleer savaşlardan. si- lahlardan annmayı, eksiklik duymayı. sa- vunmalan bakımından bir eksiklik gibi gö- rüyorlar. bunu şart görüyorlar. Bunun gi- derilmesini olası görmüyorlar. Bu öyle bir gidiştir ki akıntıya kürek çekmek olmaz di- yorlar. Kabullenme var. - Bir yandan nükleer silahlar olmazsa sa- vunmamız zayıflar diye düşünüyor, diğer yandan da ne yaparsak yapalım bunu önle- mek olarak dışı diye düşünüyorlar. Peki siz ne düşünüyorsunuz. ne yapılırsa yapılsın nükleer bir savaş ya da nükleer silah üretimi- ni önlemek olanağı yok mu, yoksa var mı? ONARAN- Şimdi, çok acele bilinçlenme- miz lazım. Çünkü dünyada bugün bulunan nükleer silah depolan dünyayı birkaç defa yoketmeye yeterli. Onun için değil nükleer savaş niyetine, nükleer kazaya tahammülü- müzyok. Son zamanlarda, özellikle gerek Kana- da'da -8. kongreye de katılmıştım 2.5 yıl önce- gerek bu Hiroşıma'daki kongrede. "kazara savaş" diye bir kavram gelişiyor. Silahlann saklanmasında. karşı taraftan füze beklentisinde. düşman imajında olabi- lecek -çünkü teknik yanlışlıklar olabılir- yanlış algılamalar olabilir. o nöbeti tutan kimselerde yanılmalar olabilir, o nöbeti tu- tan kimselerde akli dcnge bozukluğu olabi- ür. Bir örnek verebilirim, geçen y\\ bir yolcu uçağı düşürüldü Basra Körfezi'nde. Ame- rikalılar bunun askeri uçak olduğunu algı- ladıklannı ifade ettiler. Eğer ABD gibi güç- lü teknolojiye sahip bir ülke, yolcu uçağını. bir asken uçak gibi algıladım diyorsa. en azından bunu samimi bir ifade olarak ka- bul edersek yanılmanın payı var demektir. Yanılmanın payı yoksa kötü niyetin payı var demektir. Ikisi birbirinden beter. Bu- nun için bu silahlardan kurtulmamız gere- kiyor. - Peki Sayın Onaran, bu nükleer silahlar, nükleer savaş konusunda toplumun duyarlı kesimleri var mı, yoksa eşdeğer düzeyde du- yarsızlık mı söz konusu? ONARAN- Var. Gene bir radyo prog- ram yapımcısının bir programını hatırlıyo- rum. Bir kuşak programında bir iki daki- kalığı bana aitti. Sokağa çıkmışlar. gençle- re. kadmlara. çocuklara radyasyon nedir diye soruyorlar. Bilmeyenler var. Yahut hiç radyasyon, nükleer savaş, silahlar için iyi şeyler söyleyen yok. Duymuşsa eğer mutiaka olmamalıdır diyor. Oraya aynla- cak paralar sağlığımıza ayrılmalı diyor so- kaktaki vatandaş net olarak. - Peki bu konuda özellikle TRT'nin göre- vini yaptığı kanısında mısınız? Yani siz bu derneğin başkanı olarak bu konuda toplumu aydınlatma hakkınızı radyo ve tele>izyon- dan ne ölcüde ve ne kadar zaman kullanabil- diniz? Kullanabildinîz mi? ONARAN- Şimdi bizim istemimıze bağlı olarak bir kullanma olmadı. Bunda belki biz kusurluyuz, belki de biz de peşin hü- kümle davraridık. çünkü toplantılanmıza, basın bildirilerimize TRT'yi davet ettik, hiç gelmediler. - Siz TRT'ye bu konuda başvurdunuz mu? ONARAN- Yani biz özellikle böyle bir program yapmak istiyoruz diye TRT'ye başvurmadık. - Peki onlar size başv urdular mı? ONARAN- İki olayda başvurdular. Bir tanesi İsveçli profesör Larsen gelmişti. bu nükleer savaşın önlenmesi için Uluslarara- sı Hekimler Birlıği'nın Avrupa temsilcisiy- di. Onun burada tıp fakültesinde bir konfe- ransı olmuştu. Onun konferansını duyan kuşak programcılan. benim hem bu profe- sör hakkında konuşmamı hem de bu konu- yu aydınlatmamı istemışlerdi. Radyasyon- la ilgili konu böylece o kuşak programda birkaç dakikalık birşeydegeçtı. -öteki? ONARAN- Öteki de çevre sağlığı konu- sunu ışleyen bir özel lelevızyon fılm yapım firmasının davetiyle çevre sağlığının rad- yasyonla ilgisi konusunda bir konuşmam oldu. Gene bir iki dakikalık şeyde radyas- yon nedir gibi. OTRT'devayımlandı. - Bu konuda yasanan gerçeklerin topluma iletilmemesinin etkisi sizce nedir? Ve toplum bu şekilde bilinçlendirilmemeye devam eder- se, bu toplum nükleer savaşın önlenebilmesi için herhangi bir duyarlılık kazanabilirmi? ONARAN- Kazanamaz tabıi. Çünkü bi- zim yayınımız. konuşmalanmız, yayinımız derken Son Reçete'yi amaçlıyo- rum- işte bin tane satmıyoruz. her sayıdan bir sayıyı 3-5 kişi okudu farzetsek 3-5 bini bulmaz okuyucumuz. Toplantılardaki ko- nuşmalanmızda da dinleyici sayısı üç yüzü bulursa çok iyi diyoruz. Yani böyle damla- ya damlaya göl olmaz. - Yani 5 milyona ulaşmanın yolu TRT'den. basın organlarından geçiyor. Ba- sının ilgisi nedir sizce? ONARAN- O da çok tuhaf diyeceğim. Bazı önemli günlerde biz bazı basın toplan- tılan yaptık; ertesi gün, yahut ondan son- rakı gazetede çıkma fırsatı oldu. Bir ya da iki gazetede toplantılar çıkmadı. Basın ke- sinlikle ilgisiz mi. duyarsız mı? Fakat buna karşılık bizim açımızdan bahsetmeden nükleer savaş hakkında verilen bir ulusla- rarası bilgılendirme varsa. yahut ilginç bir fılm varsa televizyon o filmi gösteriyor. Mesela o "Ertesi Gün" diye gösterilen fılm. Bizim gösterilsin desek gösterilmeyeceğine inandığımız bu filmi TV gösterebiliyor kendıliğinden. Gazetelerde böyle baş yazı- lar, başlıklar olabiliyor. Türkiye'de 500 ta- ne nükleer başlık vardır diye bir gazete bir 'ünyada çok acele bir bilinçlenme gerek. Bugün yeryüzünde bulunan nükleer silah depolan • dünyayı birkaç kez yok edecek düzeyde. Onun için değil nükleer savaş niyetine,j nükleer kazaya bile j tahammülü yok dünyanın. Son zamanlarda "kazara ; savaş" diye bir kavram ; gelişti. Bu da çok tehlikeli. ; atıldığım bu ışte, bu uğraşıda sorumsuz di-; ye nitelendirihnem beni çok yaraladı. Ve; hukuk kitaplanndan sorumluluk konusu- nu inceledim. Hekim olmasam bile bu ko- nuda çalışma yapabileceğim sonucuna var- dım. Objektif sorumluluk diye bir sorum-' luluk konusu var. - Nedir o? • ONARAN- Objektif sorumlulukta hak- kaniyet sorumluluğu bunun için içine giri- • yor. Değişik nüanslan var. Bir kimse sonu- cunun kötü olduğu bir işte kusurlu olmasa , da engellemeye kalkmadıysa, bunu haber vermediyse. bir çaba göstermediyse suçlu sayılıyor hukuk gözünde. -Yayın orgânınız niçin "Son Reçete" aduu ', taşıyor? \ ONARAN- Eğer bir nükleer savaş olur- J sa doktorlann başka reçetesi yok demek-' tir. Onun için... ! -Peki Sayın Onaran, siz Son Reçete için- de okurlanmıza hangi ilacı tavsiye ediyorsu- • nuz? ONARAN- Bizim reçetemiz var. Bu re- \ çeteyi Reagan'ın başkanhğı dönemindje Reagan ve Gorbaçov'a yolladık, bütün ' dünyanın bu yönde reçete yazan doktorla- '• nyla birhkte. Reçetemiz şuydu: Yaşama sevincımiz, umutlarımız varken denemele- re paydos. Reçetemiz buydu. 1987'den beri ... Kampanyası "Ateşkes 87", "Ateşkes' 88" idi. Şimdi "Ateşkes 89" kongresinde "Şimdi Ateşkes" ibaresini kullanmışlardı. ' -Bu reçeteyi dünyada ne kadar hekim ya- zıyor? ONARAN- Biz Türkiye'den 100 reçete yollayabildik. Bütün dünyadan birkaç yüz bingittı. SECIMKABARE OSPKültür Hizmetleri Servisı SUNAR Bayrampaşa Yiidırım Mah. 10 Ağustos 1990 Saat: ia30'da Türkiye'nin en güzcl düğün salonlan NİŞANTAŞI RESTAURANT Düğün Salonlan 150 bşı >çın Yemekh 1 785 000 YemekH mczeli 2 175 000 Rez:147 62 39-147 74 40 * Sahnlanmız klimahdır • OKXW AKBAL ANI DEĞİL YAŞAM l. BAS ÇAĞDAŞ YAYINLARI BELGELERLE KURTULUŞ SAVAŞI AJNILARI Ebubekir H.Tepeyran 2000 lira (KDV içinde) Ça&daf Yaymlan Türkocağı Cad. 39-41 Cağaloğ'u-htanbul ödemeH göadefflmez. 37 yıldan beri, MUHASEBE ve DAKTİLO kurlarında Orta ve Dkokul mezunlarına bile İŞ ÇOK; ELEMAN YOK. ÜSE MEZUNLARI! BEKLEMEÜ ÖĞRENCİLER! Siz hâla BOŞ MU BEKLİYORSUNUZ? Hiç olmazsa BİLGİSAYAR ÖGRENİN. Geleceğin insanı biigisayarsız olamayacak. AMPİYON ÖZEL OAKTİLO StKRETEII VE iltfiiSATAR SİZLERİ BEKI,İ\OR. Merkezd : Beyazıt, Mithat Paşa Cad. 14/1 Kadıköy : Altıyol, Kuşdili Caddesi, 6/8 Beşiktaş : Çırağan, Asariye Cad. 7/2-3 Şişli : Abide Hürriyet C. Hasat Sok. 15 Tel: 527 55 25-522 21 06 Tel: 338 08 42 - 336 11 50 Tel: 158 24 97 - 158 24 98 Tel: 130 90 37-175 43 14 Tel: 571 31 31-561 29 06Bakırköy : Hüsreviye S. 18/4 (Migros sırası) Dlkkat: lu i adratİM ba«k* %»MPİYON »*yl« ç«kf•" MfMf DakMo t^ııwt«r »• Mvhay» kvrtu f*b«mb T.C. İSTANBUL ÜNtVERStTESİ ATATÜRK İLKELERİ VE İNKILAP TARtHİ ENSTİTÜSÜ MÜDÜRLÜĞÜ'NDEN Enstitümüz Atatürk Ilkeleri ve Inkılap Tarihi Anabilim Dah'nda 1990-1991 öğretim yılında yüksek lisans ve doktora programlan açı- lacaktır. 1- Yüksek lisans programına başvuracak adayların lisans, dokto- ra programına başvuracak adaylann da yüksek lisans derecesine sa- hip olmalan, kesin kayıt için yüksek lisans giriş sınavmda tam notun en az % SO'sini, doktora yabancı dil sınavmda tam notun en az %70'ini, bilim sınavında da tam notun en az % 75'ini almış olmala- n zorunludur. 2- Adaylann 13-28 Ağustos 1990 tarihleri arasında sınava ginnek istedikleri yüksek lisans progranunı belirten bir dilekçe, doktora prog- ramı için, girecekleri yabancı dili belirten bir dilekçe ve ekinde, a) Diplomanın noter onaylı sureti veya yeni tarihli ve onayh çıkıj belgesi; b) Noter onaylı nüfus sureti; c) Erkek adaylardan askeriikle ilişkisinin olmadığını belirten onaylı bir belge, d) İki adet resim ile birlikte Enstitü Müdürlüğü'ne başvurarak ön kayıtlannı yaptırmalan gerekmektedir. 3- Eksik belge ya da postayla yapılan başvurular geçersiz sayıhr. 4- S1NAV TARİHLERİ: Yüksek lisans giriş sınavı: 4 Eylül 1990, saat: 10.30 Doktora yabancı dil sınavı: 4 Eylül 1990, saat: 10.30 Doktora bilim sınavı: 11 Eylül 1990, saat: 10.30 5- SINAV YERİ İstanbul Üniversitesi Atatürk tlkeleri ve Inkılap Tarihi Enstitüsü (Rektörlük eski binası) Beyazıt/İSTANBUL 6- YÜKSEK LİSANS VE DOKTORA PROGRAMLARININ KONTENJANLARJ: Anabilim dalı: Yüksek Lisans: Atatürk llkeleri ve Inkılap Tarihi 36 Doktora: Ü Basın: 30626 GEÇMİŞLE GELECEK Sabahattin Kudret Aksal 2. bası 3000 lira (KDV içinde) Çağdaş Yaymlan Türkocağı Cad. 39-41 Cağaloğlu-lstanbul ödcncii gönderUmez. İTÜ kimliğimi ve pasomu kaybettim. Hükümsüzdür. TARIK ARIKDAL Ehliyet, paso, şebeke ve banka kartımı kaybettim. Hükümsüzdür. CEM TEOMAN
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle