02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
9 TEMMUZ 1990 DIŞ HABERLER CUMHURÎYET/3 Cuellar ile Arafat görügtü • CENEVRE (AA) — Filistin Devlet Başkanı Yaser Arafat, BM Genel Sekreteri Perez de Cuellar ile Cenevre'de görüştü. Arafat, yaklaşık 1.5 saat süren görüşmeden sonra yaptığı açıklamada, işgal topraklarındaki ve tadoğu'daki durumu ele ludıklannı söyledi. Mısır Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek ile görüştükten sonra Cenevre'ye geldiğini hatırlatan Arafat, Cuellar ile görüşmesinde tsrail güvenlik güçlerinin işlediği cinayetlere karşı Filistin halkının korunması konusunda fikirlerini açıkladığını belirtti. Moşkova'dan FKÖ'ye çafen • ŞARCA (AA) — Sovyetler Birliği'nin, FKÖ'den, Israil'e karsı gerilla saldınlanna son vennesini istediği bildirildi. BAE'de yayımlanan El Haliç gazetesi, kimliğini açıklamadığı bir Arap diplomata dayanarak dün verdiği haberde, Moskova tarafından örgüte yollanan mesajda, "mevcut gerilimi artüncı gerilla operasyonlarının durdurulmasının ve FKÖ'nfln daha akılcı bir tavır aimasının" istendiğini kaydetti. Baker'dan Levy'ye davet • HOUSTON (AA) — ABD Dışişleri Bakanı nes Baker, tsrailli > slektaşı David Levy'ye, çıkmaza giren Ortadoğu banş girişimleri konusunda aralarındaki görüş ayrılıklarını ele almak üzere, ay sonunda Paris'te bir araya gelmeyi önerdiğini söyledi. Baker, Houston'da CNN'e verdiği demeçte, "Israil Dışişleri Bakanı'na yazarak, barış sürecini canlandırmaya çalışmamız gerektiğini beürttim. Kendisini, 18 ya da 19 temmuzda Paris'te bir araya gelmeye davet ettiın" dedi. Cheney yann Türkiyelde • ANKARA (ANKA) — ABD Savunma Bakanı Richard Cheney, NATO'nun kanat ülkesine yaptığı ^._ı çerçevesinde yann Türkiye'ye gelecek. tki gûnlük âyaretin NATO zirvesinden hemen sonra gerçekleşmesi nedeniyle özel bir önem taşıyacağı belirtiliyor. Kosova'da grev • PRlŞTİNE (AA) — Yugoslavya'nın Sırbistan Cumhuriyeti'ne bağlı özerk bölgesi Kosova'daki gerilim giderek tırmanıyor. Kosova'da çoğunluğu oluşturan Arnavutların önde gelen muhalif gruplannın oluşturduğu Demokratik Forum'un dün grev çağnsında bulunması, Sırp yetkililerin sert tepkilerine yol açtı. Teröristlerle igbirligi' • DOĞU BERLtN (AA) — Demokratik Almanya Içişleri Bakanı Peter- Mechael Diestel, eski komünist yönetimin Batılı ülkeleri istikrarsızlığa itmeye yardımcı olacak bütün terörist gruplarla işbirliği yaptığını söyledi. Diestel, FÂlmanya'da , yayımlanan Die Welt gazetesine verdiği demeçte, geçen baharda yönetimden uzaklaştırılana kadar komünist liderlerin "bilinen bütün terörist gruplarla" pazarlık yapmaya istekli olduklannı belirtti. IsraiFden hava saldınsı SAYDA (AA) —tsraU uçaklannın dün Güney Lübnan'daki Sayda kentinin doğusunda Iran yanlısı Hizbullah örgütünün mevzilerini bombalaması sonucu en az 2 kişinin öldüğü, 3 kişinin de yaralandığı bildirildi. Hizbullah örgütü tarafından Beyrut'ta yapılan açıklamada ise iki kişinin öldüğü ve çok sayıda kişinin yaralandığı kaydedildi. Başkent Nairobi'de binlerce kişi demokrasi için gösteriyaptı Ozgürlük rüzgârı Kenyada Tek parti yönetimine son verilerek çok partili sisteme geçilmesi için gösteri yapan yaklaşık 5 bin kişiye polis ateş açtı. Çatışmada yüzlerce kişinin yaralandığı bildiriliyor. Eh$ Habertef ServisT— Doğu Afrika ülkelerinden Kenya'da, önceki gün binlerce kişi, tek par- tili yönetime son verilerek çok partili düzene geçilmesi için gös- teri yaptı. Polisin göstericilere ateş açarak müdahale etmesinin üze- rine çıkan çatışmada yüzlerce ki- şinin yaralandığı bildiriliyor. Afrika kıtasının en istikrarh ül- kelerinden biri olarak kabul edi- len Kenya, önceki gün başkent Nairobi'de yapılan yönetim kar- şıtı gösteriyle karıştı. Nairobi'de yaklaşık 5.000 kişi, tek partili yö- netime son verilerek çok partili düzene geçilmesi için gösteri dü- zenledi. Kent merkezinde yapılan yürüyüş, kısa zamanda büyüyerek güvenlik güçleriyie çatışmaya do- nüştü. Ajansların haberlerine gö- re kent merkezinde toplanan bin- lercejgösterici, tek partili yönetim aleyhinde sloganlar atarak yürü- meye başladılar. AP'nin haberi- ne göre tek partili yönetim karşı- tı iki eski bakanın tutuklanması- nı protesto eden kalabahk, "Çok partili yÖDetim istiyoruz" ve "Matiba'yı serbest bırakın" şek- linde sloganlar attılar. Tek partili yönetim karşıtı iki eski bakan, Kennelta Matiba ve Charies Rubia, geçen hafta Nai- robi'de düzenlenen mitingde, çok partili düzenden yana olduklan- nı açıklayarak hükümeti, halkın sesine kulak vermeye çağırmışlar- dı. Hükümet ise bu mitingin ya- sadışı olduğunu öne sürerek iki eski bakanın da içinde bulundu- ğu 11 muhalifı kamu güvenliği ya- KIMLİK KARTI / NAİROBİ'DE PANİK — Polisin, yönetim karşıtı göstericilere silah ve gözyaşartıcı bombayla karşüık vermesinin üzerine, çok sayıda gösterici yaralandı. Çatışrnalann, kent halkında böyük bir panige neden oldugu bildiriliyor. Çatışmaların büyümesinden endise eden çok sayıda Nairobili, kenti terk etmenin yollannı anyor. (Fotograf: Reuter) sası uyarınca tutuklamıştı. Söz konusu yasa üeiki bakanın tutuk- luluk hallerinin mahkeme önüne çıkanlmadan belirsiz bir süre de- vam edebileceği bildiriliyor. Yö- netim karşıtı grupların, Matiba ve Rubia'nın tutuklanmasım protes- to gösterisi düzenleyeceklerini aç- kıiamalanna karşılık Devlet Baş- kanı Daniel Arap Moi, bu göste- rinin düzenlenmesi durumunda güvenlik güçlerinin göstericilere karşı güç kullanacağmı söylemiş- ti. Devlet Başkanı Daniel Moi'nin yasadışı ilan ederek, güvenlik güç- İerini seferber ettiği önceki gün- kü protesto gösterisi sırasında, göstericilerin polise taşlarla saldır- dığı, polisin ise gözyaşartıcı bom- ba kullanarak ve havaya ateş aça- rak gösteriyi dağıtmaya çalıştığı bildiriliyor. Ancak Reuter ajansı- nın haberine göre gösteri sırasın- da polisin pek çok kişiyi dövdü- ğü de görüldü. Gazeteciler ve gör- gü tanıklan, olaylar sırasında yüzlerce kişinin yaralandığını bil- diriyorlar, ancak yaralı sayısı hakkmda kesin bir bilgi elde edi- lemedi. Çatışmalarin, halkta bü- yük paniğe neden olduğu ve pek- çok kişinin kenti terk etmeye ça- lıştığı bildiriliyor. 1963 yüında bağımsızlığına ka- vuşarak çok partili yönetime ge- çen Kenya'da, 1969 yılından beri tek parti yönetimi hüküm sürü- yor. 1982 yılında yapılan bir ana- yasa değişikliğiyle tek partili yö- netim meşrulaşdnlmış, muhalefet Nüfusn: 23.727.000 (1989) Yüzölçümü: 582 bin 646 km2 YÖDetim biçimi: Cumhuriyet Başkenti: Nairobi Resmi dil: Swahili (Resmi), Ingilizce Etnik bileşim: Kikuyu * 2 1 , Luo ty>13, Luhya %14, Kelenjin % 11, Kamba 1* 11, diğerleri Arap ve Beyaz Din: Protestan «%38, Katolik Vo26, Müslüman %6 Ekonomi: Turizm, petrol ürünleri, tanm ' GSMH: 6.7 milyar dolar (1986) Kişi başına ulusal geiir: 322 dolar (1986) partilerinin kurulması resmen ya- saklanmıştı. Ancak Doğu Avru- pa'daki değişmelerin de etkisiyle bu yılın ocak ayında tek partili yönetime karşı tepkiler gelmeye başlamış, örgütlenmeye başlayan yasadışı muhalif gruplar, çok par- tili rejime geçilmesi için hükümete baskı yapmaya başlamışlardı. Moi yönetimi ise, çok partili re- jimin, ülkede kabile çatışmaları- na yol açacağı gerekçesiyle bu Öneriye yanaşmıyor. ABD-Yunanistansavunma anlaşması imzalandı Washington'dan Atina'ya güvence Atina'da dün imzalanan anlaşmada ilk kez silahlı bir saldırı ya da tehdit karşısında Yunanistan'ın toprak bütünlüğünün korunması öngörülüyor. Anlaşmada 7/10 oranı korunuyor. ATİNA (AA) — Yunanistan ile ABD arasında mayıs ayı sonunda parafe edilen sekiz yıllık Savunma İşbirliği Anlaşması, Atina'da im- zalandı. tmza töreninden önce bir basın toplantısı düzenleyen Yunanistan Dışişleri Bakanı Andonis Sama- ras, yeni anlaşmanın Yunanistan'- ın ulusal çıkarlannı ve egemenlik haklarını pekiştirdiğini ve savun- ma gücünü arttırdığını söyledi. Samaras, anlaşmamn önsözün- de iki ülke arasında savunma ala- nında izlenecek politikamn temel prensiplerine yer verildiğini belir- terek anlaşmamn ilk defa silahlı bir saldırı ya da tehdit karşısında Yunanistan'ın toprak bütünlüğü- nün korunmasmı öngördüğünü ifade etti. Bakan, anlaşma uyarınca ABD'nin Yunanistan'a yönelik si- lahlı saldın ya da tehdide aktif bir şekilde karşı koyacağım ve bu tip olasüıkların engellenmesi için ge- rekli çabayı göstereceğini ifade et- ti. Dışişleri Bakanı, Yunanistan'ın güvenlik ve egemenlik haklarının da korunmasmı öngören anlaş- mamn önemli bir noktasının da ülkedeki Amerikan üslerindeki teçhizatın anlaşma uygulanmaya konmadan önce Yunanlı yetkililer tarafından saptanmasına irnkân tanıması ve Yunanistan'ın izninin öngörülmesi olduğunu kaydetti. Samaras, 1983 yılında PASOK iktidan döneminde imzalanan an- laşmada böyle bir şart olmadığı- nı belirterek, "Anlaşmamn özii Yunan egemenlik haklannın U- nınmasıdır" dedi. Yunanistan ve ABD arasında imzalanan yeni Savunma İşbirli- ği Anlaşması, NVashington'un Türkiye ve Yunanistan'a yaptığı askeri yardımlarda 7/10 orammn korunmasmı öngörüyor. Anlaşmamn dokuzuncu mad- desinde, Yunanistan'ın bulunduğu bölgedeki savunma rolü de göz önünde tiıtularak ABD'nin Yunan silahlı kuvvetlerinin modernizas- yonuna katkıda bulunacağı belir- tiliyor. Anlaşma metnine ek olarak ve- rilen güvenlik yardırnı mektubun- da ise ABD'nin, Yunanistan'a ekim 1990'dan başlayıp 12 ayı kapsayan dönem içinde 345 mil- yon dolar geri ödenmeyecek askeri yardım yapması şarta bağlanıyor. Söz konusu mektup aynca Yu- nanistan'a 28 adet F4-E, 6 adet P-3A, 28 adet A-7 tipi uçak ve 4 adet Chaıies Adams sınıfı füze ve- rilmesini öngörüyor. Mektupta, Viyana'da sürdürü- len Avrupa'daki konvansiyonel si- lahlar ile ilgili müzakerelerin bi-> timinden sonra sağlanacak anlaş- ma uyarınca, ABD'nin kuilanıin- dan çekeceği askeri teçhizattan Yunanistan'ın da yararlanması şarta bağlanıyor. İki ülke arasında imzalanan sa- vunma anlaşmasında, tarafların anlaşmayı ortak savunma çıkarla- n, milli çıkarları ve egemenlik haklan göz önünde bulundurula- rak hazırladıklan belirtilerek ge- rek Yunanistan gerekse ABD'nin hiçbir üçüncü ülke ile ilişkilerinin zeddenmesinin hedeflenmediği de kaydedildi. NATO zirvesinin sonuçları,D.Almanyai da olumlu karşılanmadı 'Birleşme süreci ?»>ra girdi 9 Liberya DİLEK ZAPTÇIOĞLU DOClJ BERLİN — Londra NATO zirvesinin sonuçlan De- mokratik Almanya'da olumlu kar- şılanmadı. D. AÜnanya Başbaka- nı Lothar de Maiziere'e göre "iki askeri ittifakın bundan sonra bir- birine düşman göziiyle bakmama" karan "önemli" ve "yeni bir ifade" oluştururken "so- nuç yine de beklentileri karşılamı- yor." F. Alman televizyonu ikinci kanalı ZDF'ye bir demeç veren de Maiziere, "Efer NATO esnek mu- kabele ve nükleer sUahJan ilk kul- lanma bakkındao vazgeçseydi Al- manya'nın biıieşme süreci daha rahat ilerle>ecekti" şeklinde ko- nuştu. Başbakan, "Bundan son- ra 2 + 4 olarak adlandınlan ulos- lararası birieşnıe muzakerelerinde Demokratik Almanya'nın tutumu- nn yeniden gözden geçireceğini" söyledi. NATO zirvesinde alman karar- lar D. Berlin'de Dışişleri Bakanı Markns Meckel tarafından çok daha ağır bir dille deştirildi. Sos- DE MAİZİERE — Zirve sonuçlan için kötnmser yal Demokrat Partili Meckel, NA- TO ve Varşova Paktı'na üye ülke- ler arasında daha iyi ilişkiler ku- rulması yolundaki ilke karannı olumlu karşıhyor. Ancak NATO1 nun "esnek mukabeie" adı verilen stratejisini tamamen ortadan kal- dırmayıp sadece değiştirme vaadi- m "yanlış" buluyor. Dışişleri Ba- kanı "NATO'nun bâlâ atom silah- lanndan vazgeçmeyişini ve bunla- rın modernizasyonu olasılıgını açık bırakmasını" eleştirdi. Mec- kel, "Hava üslerine bağb yeni nük- leer silahlann geliştirilme tehlikcsi ortadan kalkmadıkça sonuçlan olumlu değerlendiremeyiz" dedi. Meckel'e gore "NATO, konvansi- yonel ve nükleer silahlardan olu- şan saldın potansiyeliyle hâlâ Av- rupa ve diinya banşı için bir tehdit" oluşturuyor. F. Alman Sosyal Demokrat Parti silahsızlanma uzmaru Hen- ning Scheer de partisinin zirvede "büyük eksiklikler" gördüğunü açıkladı. önceki gün Bonn'da bir basın toplantısı düzenleyen Sche- er, "NATO'nun zaten çoktandır beklenen dogal yenilikler üzerin- de durduğuna ve Varşova Paktı- na yeni bir öneri getirmediğini" söyledi. "İttifakın eski yapüardan vazgeçmekte çok zorlandığını" be- lirten Scheer, "NATO, nükleer caydıncılık tasansını değişik bi- çimde sürdünne niyetindedir. Öte yandan Avrupa'da gerçek bir si- lahsızlanma girişimi Fransa ve İn- giltcre'nin tutumundan ötunı sek- teye uğramaya mahkûmdur*' dedi. Alman basını ve televizyonu, Moskova'daki SBKP 28. Kongre- si'nde reform karşıtı Ligaçev ile Sovyet Dışişleri Bakanı Şevard- nadze arasında "Alman birüği"ni konu alan tartışmaya büyük yer ayırdı. MK Sekreteri Ligaçev'in "Bu, birieşme değil en iyimser de- yişle ilhaktır ve Federal Almanya Demokratik Almanya'yı yutmaktadır" şeklindeki sözleri büyük ilgi uyandırdı. Doe, ateşkes ilan etti MONROVIA (AA) — Liberya Devlet Başkanı Samuel Doe, baş- kent Monrovia'ya kadar giren asi- lerle çarpışmalarda ateşkes ilan etti. Devlet başkanlığından ve rad- yodan yapılan duyurularda ateş- kes konusunda anlaşma sağlandı- ğı belirtilirken Doe*nun eski yar- dımcılarından Charies Taylor'un lideri olduğu asilerden henüz ateş- kes ilanı ile ilgili bir tepki gelmedi. Liberya'ya komşu Fildişi Sahil- leri'nin başkenti Abidjan'daki dip- lomatlar ise Doe'nun devrilmesi- nin kaçınılmaz olduğunu belirte- rek büyük bir kaos yaşanan baş- kent Monrovia'da hükümet birlik- lerinin hareket eden her şeye amaçsızca ateş açtıklannı kay- dettiler. 1980'de askeri bir darbeyle ik- tidara gelen Doe'nun sahildeki ikâmetgâhında yüzlerce asker ve İsrail tarafından eğitilen muhafız- Iarının koruması altında sıkışıp kaldığı, asi güçlerin ise Monrovi- a'nm merkezine doğru yaklaştık- lan bildirildi. Nükleer silahlanma durmuyorSon NATO zirvesinde alınan kararlara karşın İngiltere ve Fransa nükleer caydırıcı güçlerinden taviz vermeye yanaşmıyor. ingiltere "Trident" balistik füzelerini arttırmayı hedefliyor. Fransa nükleer denizaltıların peşinde. EPİP EMÎL ÖYMEN LONDRA — NATO'nun "so- |ak s*vaş"ı sona erdirmeyi karar- laştırmasına, Doğu Avrupa ülke- lerinin "lasnnlık'tan, "işbiriiği yapılacak iilkcter" düzeyine çıkar- tılmasına ve nükleer savunma stratejisinin değiştirilmesine karar verilmesine rağmen İngiltere ve Fransa'nın, bağımsız nükleer cay- dn-ıcı güçlerini arttırmayı sürdü- recekleri bildiriliyor. Öte yandan İngiltere Genel kurmay Başkanı Sir David Craig ve 5 kuvvet ko- mutanının, gelecek hafta Başba- kan Margarel Thaicber ile görü- şerek savunma bütçesinde NATO bildirgesi doğrultusunda yapılma- sı öngörülen kesintiye karşı çıka- cakları bildiriliyor. Hükümetin, 1991'de yapılması beklenen erken seçim öncesinde bir yanda bütçe- de kısıntı yaparak tasarrufa yönel- mesi öte yanda görevden çıkartı- lacak askeri ve sivil personelin ya- ratacağı işsizliğe çare bulması ge- rekmekte. Konvansiyonel kuvvetlerde in- dirime gidilmesi tartışmalarına karşın son NATO bildirgesinin ln- giltere'nin nükleer silahlanma programını etkilemeyeceği, birçok Ingiliz savunma uzmanı tarafın- dan dile getirildi. Halen tngiliz- Amerikan ortaklığı ile denizaltı- larda konuşlandınlacak 'Trident" balistik fuze sistemi geliştiriliyor. "Tridenf'lar, tngiliz denizaltıla- rında konuşlandınlan "Polarisn le- rin yerini alacak. "Polaris"ler ha- len 64 hedefe yonelikken progra- mın tamamlanması durumunda vurulacak hedef sayısı 500"e yük- selecek. "Polaris" füzesi 2 ya da 3 savaş başlığı taşıyor ve bunlar hedefe bağımsız olarak ayrı ayrı atılamıyor. "Trident" ise hedefe birbirinden bağımsız olarak ayar- lanabilen 8 nükleer başlık taşıya- cak. Ingiltere kadar Fransa'nın da nükleer silah geliştirme progra- mında duraklama yapmayacağı anlaşılıyor. 1985 yılına kadar Fransa'nın stratejik gücü de her biri tek bir savaş başlığı taşıyan M-20 tipi füze ile donanmış 5 de- nizaltıdan ibaretti. Bunlara ek ola- rak karada konuşlandınlan S-3 ti- pi 18 füzesi ve stratejik nitelikli 34 adet Mirage uçagı vardı. Şimdi bu bombardıman uçaklannın za- manla görevden alınacağı, ancak S-3 fuzelerinin yenileştirileceği an- laşılıyor. Bunların yerine S-4 tipi 100 adet seyyar füze konacak. De- nizaltılarda da yenileşme sürüyor. Önümuzdeki birkaç yıl içinde fı- loya, nükleer füze atabilen 6 yeni denizaltı katılacak. Denizde konuşlandınlan bu sis- temlerin yanı sıra iki ülke de uçak- lardan atılabilecek orta menzilli iki ayn tür füze üzerinde çalışıyor. İngiltere ile ABD, TASM üzerin- de dururken Fransa, Mirage 2000 uçaklarına yerleştirilmek üzere ASMP füzelerini geliştirdi. Ayrı- ca "Hades" (Cehennem) adlı bir başka savaş alanı füzesi üzerinde de çalışılmakta. Bunun da 1992'ye kadar göreve sokulması bekleni- yor. Bu arada ASMP'nin 1.000- 1.500 kilometre menzile sahip "daha uzun menzilli" tipi üzerin- de Amerikan teknik desteği ile ça- IışıldıSı da büiniyor. START olarak bilinen ve 1985'ten bu yana Cenevre'de ABD ile Sovyetler Bırliği arasında süren stratejik silahlann sırurlandınlma- sı görüşmelerinin, START-2 ola- rak bilinen ikinci aşamasında tn- giliz ve Fransız nükleer güçlerinin de pazarlık konusu yapılıp yapıl- mayacağı henüz meçhul. Orta Menzilli Nükleer Füzelerin 'fesak- lanması Anlaşması'na (INF) ko- nu edilmeyen tngiliz ve Fransu fü- zelerinin, başlama tarihi 'henüz belli olmayan START-2 toplantı- sında ABD ile Sovyetler arasında ne tür tartışmalara yol açacağı da henüz kestirilemiyor. Son gelişme- leri tieğerlendiren bir savunma uz- manı, "Savunma biitçeleri kısıl- dıkca İDgiltere ve Fransa'nın, kon- vansiyonel kuvvetler yerine daha ucuza gelecek nükleer gücü tercih etmesi beklenir. ama bu da nük- leer silahlann denetimine yelerin- ce dikkat etmelerini engelleyecek- tir" dedi. POUTIKADA SORUNLAR ERGUWBALQ HoustonZirvesi BaşlarkenLondra'da geçen hafta yapılan tarihi NATO zirvesinden sonra bugün de ABD'de Houston'da çok önemli bir toplantı baslıyor. Yedi sanayiteşmiş ülkenin Houston zirvesinde temel tartışma ko- nusunu, Sovyetler Birliği'ne yardım sorunu oluşturacak. Mihail Gorbaçov'un başarıya ulaşmasını tüm Batılı liderler is- tryor, ancak Sovyet liderine yardım konusunda aralarında önemli görüş ayrılıkları var. Federal Almanya, yardım için en hevesli otan ülke. İki Almanya'nın birleşmesini bir an önce gerçekleştirmek isteyen ve Mihail Gorbaçov'un devrilmesinin bu süreci aksata- cağından korkan Başbakan Helmut Kohl, Moskova'ya 5 milyar mark (yaklaşık 3 milyar dolar) ekonomik yardım yapacağını açık- ladı. Federal Almanya Şansölyesi ayrıca Batı Avrupa, ABD, Ja- ponya ve Kanada'nın Sovyetler Birliği'ne toplam 15 milyar dc- iartık yardım yapmasını önerdi. Kohl'ün bu önerisi ile Batılılar arasındaki görüş ayrılığı ortaya çıkt. Fransa Cumhurbaşkanı François Mitterrand, Kohl'ün öne- risini desteklediğini açıkladı. İki Almanya'nın birieşmesi konu- sunda başlangıçta pek hevesli olmayan Mitterrand'ın,bu tavrı- nın Bonn'da yarattığı burukluğu gidermek amacıyla Kohl'ü des- teklediği öne sürülüyor. Ancak ABD, ingiltere, Japonya ve Ka- nada, Kohl'ün önerisini soğuk karşıladılar. Başkan Bush, Sov- yetler'de piyasa ekonomisine geçişe yönelik köklü ekonomik de- ğişiklikter yapılmadan bu ülkeye doğrudan yardım konusunda isteksiz davranıyor. Bush, aynca Sovyetler'in Küba'ya askeri yar- dımı da kesmesini istiyor. İngittere de Sovyetler'de yaşanmakta olan belirsizlik döneminde bu ülkeye büyük çapta ekonomik yar- dım yapma konusunda Bush yönetiminin tereddütünü paylaşı- yor. Sovyetler Birliği ile Kuril Adalan konusunda uzun süredir an- laşmazlık içinde olan Japonya ise bu anlaşmazlık çözülmeden SovyeUer'e yardım etmeyeceğini açıkladı. Tokyo, Sovyetfer Bir- liği'nin 2. Dünya Savaşı sonunda aldığı Kuril Adaları'nı kendine iade etmesini istiyor. Kanada da Sovyetler'e büyük çapta eko- nomik yardım yapılması konusunda pek hevesli görünmüyor. Böylece bugün Houston'da başlayacak olan sanayileşmiş ül- keler zirvesinde Sovyetler Birliği'ne hemen büyük çapta ekono- mik yardım yapılması gerektiğini savunan Federal Almanya ile Fransa'nın karşısında bu konuda acele etmek istemeyen ABD, İngiltere, Japonya ve Kanada yer alryor. Görüş aynlıklannı gider- mek heıtıalde kolay olmayacak. Federal Almanya'ya göre Mihail Gorbaçov'un hem pazar ekonomisine geçmesini istemek hem de ona yardımdan kaçınmak çelişkili bir tutum. Dışişleri Bakanı Hans Dietrich Genscher, geçen hafta yaptığı bir açıklamada bu noktaya değinerek şöyle demişti: "Sovyetler Birliği'nin acil eko- nomik yardım olmadan pazar ekonomisine geçebileceğini san- mak gerçekçi bir tutum olmaz. Ülkede ekonomik krizin daha da ağırlaşması, Gorbaçov ekibini tehlikeye sokabilir." ABD, ingiltere ve Kanada ise hükümetten hükümete yapıla- cak doğrudan yardımın Sovyet bürokrasisinin elinde rantabl ol- mayan alanlara akıtılacağından ve anlamını yıtireceğinden kor- kuyorlar. Belirsizlik ortamında paralarını tehlikeye atmak istemi- yorlar. Gorbaçov'un actl yardıma büyük gereksinme duyduğu bir ger- çek. 5 temmuz tarihli Internattonal Herald Tribune gazetesi, Be- yaz Saray kaynaklarına dayanarak verdiği haberde Gorbaçov 1 un Amerikalı ve Avrupalı yetkililere gayri resmi konuşmalarda, acil ekonomik yardıma ihtiyaç duyduklarını söylediğinı bildiriyor- du. Sovyetler Birliği, Batı'dan doğrudan ekonomik yardım alma konusunda çok duyarlı olduğundan Gorbaçov bu konuda res- men bir ıstekte bulunmamıştır. Sovyet liderteri şimdiye kadar Ba- tı'dan doğrudan ekonomik yardım istemekten özenle kaçınmış- lardır. Gorbaço"'un özel mesajlarla bile olsa bu tabuyu yıkması Sovyet liderinin yardıma ne denli gereksinme duyduğunu gos- termesi bakımından anlamlıdır. Houston zirvesini büyük bir ilgi ile izleyeceklerin başında her- halde Mihail Gorbaçov gelecektir. Italya Dışişleri Bakanı Michelis," • ;; Türkiye'yi Avrupa'dan dışlamak istiyorlar "Türkiye'yi tümüyle Avrupa'nın dışında bırakmak isteyenler var. Ben bunun büyük bir hata olacağı görüşündeyim, ama maales c bu tehlikenin mevcut olduğunu kabul etmek geiv v " NİLGÜN CERRAHOĞLÎT ROMA — Italyan Dışişleri Ba- kanı Gianni de Michelis'le bir kokteylde konuşuyoruz. "Tnrlu- ye'yi hangi Avrupa halkasına yer- leştiriyomınuz" diye soruyorum bakana. Temmuz başında AT'nin dönem başkanlığını devralan ttal- ya'nın 50 yaşındaki Dışişleri Ba- kanı De Michelis bir an duruyor ve "Bu sonıya cevap vermek istemiyorum" diyor, fakat arka- dan kendisini alıkoyamayarak ek- liyor: "Türkiye'yi tamamen Avra- pa'nın dışında bırakmak isteyen- ler var. Ben bunun büyük bir ha- ta olacagı görüşündeyim, ama maalesef bu tehlikenin raevcut ol- duğunu kabul etmek gerekiyor." De Michelis şimdilik daha fazla aynntıya girmek istemiyor. Bakanla ayak üstü sohbetimiz Avrupa'ya dönen Doğu Avrupa ülkelerindeki durumdan, üzerin- de çok konuşulan ve içeriği az bi- linen Avrupa'nın siyasi birliğine dek uzanıyor. De Michelis Doğu Avrupa ülkeleri arasında işi en zor olan ülkenin Polonya olduğunu söylüyor. Yeni şartlara en kolay uyum sağlayacak olan ülkeyi de Macaristan olarak tammlıyor. Av- rupa'nın siyasi birliği konusunda ise meselenin çeşitli modeller ara- sında bir seçim yapmak olduğu- nu belirtiyor. "Kimi federal bir Avrupa istiyor" diyor De Miche- lis, "Kimi konfederasyondan söz ediyor. Kimi de hükümetler arası işbirliği diyor. Çeşitli AT ülkele- rinin bakış açılan arasında fark- lılıklar olduğunu ve bu nedenle çetrefil göriişmelerin arifesinde bulundugumuzu biliyoruz. Her dunımda şimdiye dek yalnız eko- nomik konulan düzenleyen toplu- luk anlaşmasına siyasal konula- n da resmi biçimde katmak hedefi ortak eğilimimizi beliriiyor. Bu si- yasi konular içindeki önceliği de hiç şüphesiz güvenlik ve uluslara- rası ilişkiler oluşturuyor. Bütün bunlara paralel olarak Avrnpa Parlamentosu'nun gücünün arttı- nlması da gündeme geliyor." Dış politika konulanndaki uz- manlığı denli lüle lüle saçiarı, ge- ce yaşamına olan merakı ve dis- kotekler üzerine yazdığı bir kitap- la kendisini sürekli polemiklerin ortasında bulan 50 yaşındaki Ve- nedikli Gianni de Michelis "düş gücü, fantezisi zengin, hareketli bir tip olduğum için biraz fazla dikkat çekiyorum" diyerek savu- nuyor kendisini. "Ama her dunımda" diyor, "bulunduğum konum ve görevde yalnız somut sonuç almaya bakanm." Kendisinden önce bu konumu Gianni de Michelis işgal eden ve yaşam tarzında bir rahibin sadeliğini seçen şimdiki Başbakan Giulio Andreotti'nin aksine "dolce vita"cıhğıyla dikkati çekmekten kaçınmavan De Miche- lis, Avrupa için olduğu denli Ital- ya için de önemli bir anda düme- ni teslim alıyor. önumüzdeki 6 ay boyunca baş- kanlığını ttalyan Cumhurbaşkanı Francesco Cossiga'nın yapacağı AT zirvelermde gündeme gelecek ko- nulann herbiri gerek Italya, gerek- se de AT için birer tarihi boy öl- çüşme fırsatı oluşturuyor. Avru- pa birliğinin yanı sıra bu konular arasında Sovyetler Birliği'nin çö- zülme krizi, Doğu Avrupa'da si- yasi ve ekonomik sistem devrimi gibi sorunlar da yer alıyor. Sov- yet ve Doğu Avrupa sorununun henüz tarihi belirlenmeyen ve ka- sım ayında Roma'da yapılması beklenen AT zirvesinde tartışılma- sı bekleniyor. Topluluğun temeli- ni atan "Roma Anlaşması" gibi gene Roma'da aralık ayında yapı- lacak olan zirvenin ise para birli- ği ve Avrupa siyasi birliği konu- larına ayrılacağı anlaşılıyor. De Michelis'in söderiyle, "20. yüzyıi- da hiçbir zaman kendisini şimdi oldugu denli dünyanın merkezin- de bulmayan Avrupa" eski kıtada bir guç boşluğu bırakmamak için hep üzerinde konuşulan bir birli- ğin itişini bu kez gerçekten hızlan- dırmak hazırlığı içinde görülüyor. Güç, fakat artık gerçekleştiril- mesi kaçınılmaz görünen Avrupa birliği mimarisinin ilk temel taş- larının "Avnıpa para birliği" ta- sarısı ile 15 aralıkta ttalyan baş- kentinde yapılacak zirvede atılma- sı bekleniyor. Bu da kısa dönem- de Avrupa Merkez Bankası'nın, uzun dönemde de Avrupa birleşik devletlerinin ilk adımını oluşturu- yor. Bu durumda tahmin edilebi- leceği gibi Türkiye'nin AT üyeliği sorunu Italya ve diğer ortaklar için ikinci değil, üçüncü, dördün- cü sırada bir önem taşıyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle