25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
9 TEMMUZ 1990 CUMHURÎYET/13 HAVA DURUMU TÜRKIYE'DE BUGÜN Meteorotoji Genel Mudûrlûğü'rv den ateıan bitgiye göre yurdun ku- zeybatı kesimleri parçalı bulutlu, Marmara ste Bat Karadentz yer yer sajanak ve gök görûltülü sağa- nak yağışlı. ötekı yerler az bulut- lu ve açık geçecek. HAVA SICAK- LIĞI: Önemli bir değişikiik olma- yacak. RÜZGAR Kuzey ve baö yûnlerrJen hafif ara sıra orta kuv- vette esecek. DenizlerimizrJe Ak- denc güntoabsı ve lodos dıger de- Tler ytktız ve karayelrJen 3-5 yer ,a6 kuvvetimJe saatte 10-21 yer dolaymda bulunacak. yer 28 deniz mili hızla esecek. A 33°22°Dıyartalcr Y 29° 19° Edım« A 37" 22° Erancan A 31° 15° Eraırum A 28°11°EsİBşet»r A 31° 17° Gazontep A 30°25°Gnsun 39°20°Maı»sa 29°17°KMara5 32°16°M«ısn 27° PMujto 30°WM Dalga yükseHiği 0.5-15 yer yer 2 m. dolaymda bulıma- cak. Van Gött'nde Hava: Az bulutiu ve açık geçecek. Rûz- gâr güney ve bat ywılerden hafif ara sıra orta kuvvette esecek Göl küçük dalgalı olacak. Görûş uzatdığı 10 km. Bolu Bursa 39°23°Ni0de 27°21°OrrJu A 32°20°eümû$hıneA 30°16°Rıs A 29°20°HaM*i A 30°24°Samsun A 37°20"lspana A 32° 15°Surt Y 30° 17° isnnbul Y 28° 19° Snog Y 28° 17° tomr A 35°2T>Sı»B A36°21°Kars A 28° 8°t*ınlaO A 26° 13° Kastamonu Y 29° 13° Tratorjn Corum Denzk Y 27° 13° Kıpan Y 29° 17° Kırtfrra* Y 28°17°Konya A 31° 14° KüOhya A 36°21°MaMy> 28°ie°Uşal( 32°21°V«n 37° 18° ZonguU* A 35°21° A 33° 22° A 30° 25° A 35°21° A 34° 18° A 33° 17° A 27° 21° A 27° 21° A 25° 18° A 38° 24° Y 28° 18° A30°17° Y 27° 17° A 27° 21° A 32° 16° A 33° 16° A 25° 14° A 30° 15° Y 25° 18° A-aç.k B-bubftı G-«ün«* K-karü S-sst Y^agınrtı Helsınkı J Lemngrad m k • J Moskova J Madrıd f*ia!bor\ ( DÜNYA'DA BUGÜN Bon BrOksel Amsfcrtam A 18° Amman A 40° Alina A 33° Bagdclt A 42° A 28° A 21° A 25° A 19° A 20° A 18° A 21° A 23° A 32° A 44° A 44° A 21° A 33* Y 18° A 38° A A 20° A 33° Lenmgod LoraJra Canevn Caapr CkMe Dutoa Frantdurt a™ Y 22° A 22° A 30° A 28° A23" Y 28" A 20" A 32° Y ie° A 21" A 20° A 43° A 30° A 28° A 40° A 30° A 35° A 19° A 25° A 22° NashmgtmA 35° Zürıh A 23° MonhMİ MoSttM Mürah Nmıttrk Oslo Pans (toma Sofy. ŞOT MAm Imıs Varşow 16° Wyana BULMACA SOLDANSAĞA: 1 2 3 4 1/ Kerpic ya da tuğ- layla örülınüş ahşap duvar... Üstü kapalı olarak belirtme. 2/ Uzak... Bir Arap 01- kesinin bajkenti. 3/ Bir nota-.. Avnıpa'nın en büyük gölü. 4/ Gelincik çiçeği. 5/ Er- meni saz şairlerine ve- rilen ad... Yunan abe- cesinde bir harf. 6/ Cilve... Çizgi roman- larda kişilerin konuş- malannı gösteren çi- ziın öğesi. 7/ Italya- da eğri kulesiyle ünlü kent... Güney Amerika'daki dağ sırası. 8/ Bir yüzeyde renk dalgalanması sonucu görülen par- laklık. 9/ Yabanıl incir ağacına ve bu ağaçlarda döllenmeyi sağlayan sineğe vtrilen ad... Doğu Anadolu'da kulla- nılan bir tür küçük zurna. YUKARIDAN AŞAĞIYA 1/ Top durumundaki çiçekleri kuru- duktan sonra saplan kürdan olarak kullanılan bir bitki... Bir nota. 2/ Ka- rakter... Küçük kilise. 3/ Su... Hem ıSıtmaya hem yemek pişirmeye yarayan büyük mutfak sobası. 4/ Rebaba benzer eski bir Türk çal- gısı... Içine başka bir sıvı katılmamış içki. 5/ Ender, seyrek... Hay- vanı avcılığa abştırma işi. 6/ Bir ilimiz... Işaret. 7/ Tarih öncesi dö- nemlerde tannlara adak olarak sunulan küçük heykelcik... Leş. 8/ Bütün eski Yunan mimarlığına örnek olan ev biçimi. 9/ Çok iri ve zehirsiz bir yılan türü. oO YIL ÖNCE Cumhuriyet Vaziyet 9 TEMMUZ 1930 Şarktan gelen son malûmata göre askerlerimizle şakiler arasında büyük müsademeler başlarnıştır. Kıtaatın yuıuyüşüne mukavemet elraek isteyen e^kiya üzerine tayyarelerimiz bomba yağdırmışlardır. Eşkıya bu şedit hareket karşısında mukavemet etmek imkânını bulamıyarak çok fazla zayit vermiş ve Iran hududuna kaçmağa teşebbüs etmişlerdir. thata çemberi gittikçe darlaşmaktadır. Eşkıyalann hiçbir suretle hareketlerine imkân bırakılmamıştır. Vaziyetleri ne tran'a ilticalanna, ne de kahir kuvvetlerimiz karşısında tutunmağa müsait değildir. Havadan ve yerden müessir ateşimiz kendilerini tamamen mahvetmek üzeredır. Necite çok yaklaşmıştır ve kat'i imha; artık gün meselesi olmuştur. Ankara'da anbean bu habere intizar ediliyor. Taksim Meydanı 9 TEMMUZ 1930 Taksim meydanırun inşaatı tamamen bitmiştir. Yalnız dahili yoüann bir kısmı kalmıştır ki bu da pek yakında bitecektir. Dün Şehremaneti erkanından biri meydan hakkında şu izahatı vermiştir. "— Meydanın inşaatı bitmiştir. Şimdi yapılan seyler süse mütealliktir. 15 temmuzdan sonra meydanda yapılmamıs bir şey göremiyeceksiniz. Bazı çirkinliklerin izaiesine de "•'lışıyor. Ezcümle meydanında etrafındaki çirkin binalar ıntazam bir hale ifrağ olunmaktadır. Halâların v..anndaki su haznesi bilâhe tiyatro inşası esnasında kaldırılacak ve yerin altına yapılacaktır. Tiyatro şimdiki halâlann yerine insa edilecek ve halâ da tahtezzemin olacaktır. Bu inşaat yapıldıktan sonra meydan daha güzel bir şekil almış olacaktır. Meydan Taıiabaşı'na giden ve yeni açılan cadde için bazı istimlâkler yapılmıştır. Köşeye tesadüf eden ve caddenin düdüğünü bozan bir evin yansı kesilmiştir. Diğer bir ev de kesilecektir. Kesilen bu evlerin tamiri sahiplerinden rica edilmiştir. Bu cadde Tarlabaşı'nı Taksim'e bağlıyan düz ve oldukça geniş bir caddedir. Bilâhare buradan tramvay da geçecektir." 30 YIL ÖNCE CumhuriYel MBK'nın tebliği 9 TEMMUZ 1960 Milli Birlik Komitesi bugün birtebliğ neşretmiştir. Orgeneral Cemal Gürsel'in imzasım tasıyan 33 sayılı bu tebliğde Milli Birlik Komitesi ilk önce yapılacak ihbar ve şikayetler konusunda temas etmekte ve bunlann doğrudan doğruya Yüksek Sonışturma Kuruluna iletilmesini istemektedir. Tebliğde daha sonra hususi iş tâkibi, tâyin ve vazife almayı bedef tutan bazı müracaatların da yapıldıgına temasla, hiçbir şekilde adam kayıntmayacağı kat'i bir ifade ile, belirtilmekte ve bu yolda müracaatların yapılmaması hususu talep edilmektedir. Sabık ve sakıt iktidar devrinde şikâyet konusu olan kanunların el'an yürürlükte bulunduğuna temas eden Milli Birlik Komitesi tebliğ şeref ve haysiyetlerle ilgili yeni esaslar üzerinde çalışılmakta olduğunu da belirtmektedir. Tebliğde daha sonra bazı şahıs ve muesseselere karşı aşın derecede itham ve iftiralar yapıldıgına temas edilmekte ve basının ve halkın daha hassas davranması gerektiğine işaretle "Basın hürriyeti kıymetini azaltmamak için bu gibi yayinlarla halkın ve amme efkârımn hissiyatına hürmet edilmesi gerekmektedir" denilmektedir. Tebliğin son kısmında ise Milli Birlikte Komitesi üyelerinin isimlerini kullanarak suiistimal yapmak isteyen kimselerin derhal ihbar edilmeleri istenmektedir. GEÇEN YIL BUGÜN Cum^fei 3n pahalı il 9 lemmuz 1989 Türkiye'de en pahalı fîlenin doldunılduğu il sıralamasında birinciliği yeniden tstanbul aldı. lstanbul'da 4 kişilik bir aile, bir fıle gıda maddesini alıp pişirebilmek için 58 bin 749 lira harcıyor. tstanbul'da bu harcamamn 3 ayda yüzde 15.58 oramnda arttığı belirlenirken en az harcamamn da 40 bin 417 lira ile Kütahya'da gerçekleştiği hesaplandı. Cumhuriyet muhabirleri, 71 ilde fıyat taraması yaparak Türkiye'nin mutfak haritasını çıkarttılar. Beslenme uzmanı Prof. Ayşe Baysal'ın hazırladığı gıda maddeleri listesine göre geçen ocak ayından bu yana üçüncü kez yapılan belirlemç, geçen üç ayda fiyatlann ortalama yüzde 10-30 arttığım ortaya koydu. TABTISMA Çevre, Smnnnlulıık, Bodrum Konusu itibarıyla turizmi ve çevreyi ilgilendiren önemli bir panelde sosyal demokrat bir belediye başkanının yapacağı en son iş, herhalde saionu terk edip gitmek olurdu. Mimarlar Odası, Bodrum temsilciliğinin düzenlemiş olduğu "GiiUük Havaalam %r Se- çimi Paneli" yatınmcı fırma, devlet temsilci- leri, üniversite, demokratik kuruluşlar ve her- kesimden halkın katılımıyla Bodnım'da 2 ha- ziranda gerçekleştirildi. t Tttrkiye ve Bodrum ekonomisi için önemli etkileri olacak uluslararasıhavaalanı konusun- da, biz Bodrumluların da aktif katüımım sağ- layarak demokratik bir paneli gerçekleştiren Mimarlar Odası Bodrum Temsilciliği'ne ve çevre konusundaki duyarhlığıyla yer seçimi so- rununu gündeme getiren Sayın Oktay Ekin- d'ye teşekkür ederiz. Panelin ana sorunu, havaalanının yapılıp yapılmaması değil, şu anda kurulması düşü- nülen çevreye verebileceği zararlardı. O çevre ki binlerce yılda oluşan ve bir doğa harikası olan Güllük dalyanı ve lagüner sahayı koynun- da taşıyordu... Bir zamanlar, yeşilliği ve deniziyle ünlü olan Bodrum şimdilerde beton yığını haline gel- mekte, onarılamayacak yaralar almaktadır. Bu olumsuzlukların farkında olan panelist- ler ve Bodrumlular, yer seçimi sorununa, yö- remizin bakir kalan son güzelliklerine sahip çıkma bilinciyle yaklasmışlardır. Bizleri kıvan- dıran bir olay da devlet temsilcilerinin dahi çevre konusunda gösterdikleri duyarulıktı. Pa- nelistler panelin sonuna kadar, izleyicilere ger- çek anlamda kontakt kurup, sorunu birlikte irdelemeye çalıştılar. Ancak bu olumlu atmosfere ragmen tüm iz- leyici ve panelistleri hayal kırıklığına uğratan bir olay vardı ki sadece Bodrumlulan değil, çevre koruma bilincine erişen, insana ve top- lumsal sorunlara saygısı olan herkesi fazlasıyla üzdü. Evet, Bodrum Bdediye Baskanı Sayın Emin Anter'in panelde çıkan bir tartısma sonrası, taraf olmadığı halde nedensizce saionu terk etmesi... Hem de Milas'ın sosyal demokrat be- lediye başkanı konuşmak üzere kürsüye iler- lerken. Konusu itibanyla turizmi ve çevTeyi ilgilen- diren önemli bir panelde sosyal demokrat bir belediye başkanının yapacağı en son iş, her- halde saionu terk edip gitmek olurdu. İhbar ve İftira Iftira olaylarının artmaması için kimliği belli olmayan ihbarların işleme konmaması gerekmektedir. Aksi takdirde daha birçok masum insanın rahatsız edilmesi sürecek, güvensizlik artacaktır. 1920-1922 arası calışan tstiklal Mabkemeleri (on dört adet) de iftiraya karşı sert uygulama- larda bulunmuştu. Cumhuriyet döneminde, Türk devrimi için- de ve Şcyh Sait ayaklanması sırasında iftira yeniden artma eğilimi gösterdiyse de Türldye Cunhuriyeti'ni kuran irade iftiraya göz yum- madı. Istiklal Mahkemeleri iftiracılan ağır şe- kilde cezalandırdı. Devletin yan resmi gaze- tesi olan Hakimiyet-i Milliye (daha sonra Ulus) 7 Şubat 1926'da "iftinı"yı çok ağır bir dille tel'in ediyordu. Atatürk aynı yıllarda, "fikri httr, ve yicdanı hür, irfanı har" kuşak- lann yetişmesi için eğitim anlayışını belirtir- ken korkuya davanan sultanhkrejimlerinikö- tülüyor; 1930 yılında yazdığı "Medeni BUgÛer" kitabında demokrasiyi öğretiyor, YJC- dan, düşünce, basın, efitim, dernek knnna, toplantı özgöriükleri"ni savunuyordu. 1938-1950 arası tek parti yönetimine rağmen iftira olayı çoğalmadı. Fakat 1950'de Demok- rat Parti'nin Adaiet Bakanı, "Partimiz aley- hine konuşanlan ihbar etmek vatan borcudur" diyerek partizancılıgın tohumlannı yeniden su- larken ihbar ve iftira kapılannı açıyordu. Hü- seyin Cahit Yalcıo, basın özgürlüğü konusun- da 1925'in, 1955'ten çok daha ileri olduğunu hatıralarında anlatırken 1950-1960 arasının si- yasal iktidarının anlayışını de belirtiyordu. 1960'ta DP iktidarı, baskı rejimine iyice gir- diğinden, "Vatan Cepbesi" anlayışıyla birlikte partizancılık doruk noktasına çıkınca, iftira olayları da artmaya başladı. 27 Mayıs 1960, Türkiye'ye yeniden "Hürrlyet" anlayışını getiriyordu. 1961 Ana- Türkiye'nin son yüz on yılı kapsayan tari- hinde ihbar (jurnal) ve buna bağh olarak if- tiranın dönem dönem, ulusun vicdani, ahla- ki değerlerine ve hukukun üstünlüğüne olan inancını sarsan tehlikeli boyutlara çıktığı gö- rülmektedir. II. Abdülhamit'in istibdat rejimi ve kurdu- ğu otuz bin kişilik "lıafiye teskHan" ile jur- nalcilik yaygın bir durum almıştı. Korkuya da- yanılarak kurulan bu rejimin sembolü Yıldız Sarayi idi. Saraya binlerce (jurnal) yapılmak- taydı. Bunlann çoğu kin, iftira ve yalan ürü- nü idi. İftira atıldığı bilinen durumlarda, bile iftiraaya, ihbarın kaynağı kesilmesin diye ceza verümezdi. En küçük kuşku duyulanlar bu ih- barlar sonucu sürgüne gönderildi. Abdülha- mit, saltanatını bu rejirn sayesinde sürdürü- yordu. 1908'de II. Meşrutiyet ile istibdat yı- kıldı. Bu kez de 1913'te tttihat lenkld'nin bas- kı rejimi başladı. Milli Mücadele döneminde savaş ve iç ayak- lanmalann yarattığı kanşıkhk ortamından ya- rarlanarak kişisel hırs ve menfaatlerle iftira- lar çoğalmaya başladı. özellikle Ittihatçılar- la, Hürriyet ve ttilafçılar arasında uzun yılla- ra dayanan particüik çekişmelerinin ve Hür- riyet Itilafçılann lngiliz güdümüne girmesiy- le doğan düşmanlık sebebiyle iftira olaylan yalnızca tstanbul'da değil Anadolu'da da ço- ğalma eğihmi göstermişti. BMM'ye getirilen konu tartışılmış ve Meclis "tsyana işürak et- mcyen kimseler hakkında gaıcz üe suçtama- da bnlunanlar isnat ettikkri cürmfin cezasıy- la cezalandınhriar" biçiminde bir karar ala- rak, iftiranın önü alınmaya çalışümıştı. Yaşadığı çevreyi seven ve koruması gerekti- ğine inanan biri olarak sormak istiyorum: Sayın Başkan, paneli neden terk ettiniz? Mensubu olduğunuz partiye yönelik haksız suçlamalar mı vardı? Ya da panel protesto edi- lecek kadar anti-demokratik bir havaya mı bü- rünmüstü? Yoksa panel, katıhma değmeyecek kadar düzeysiz miydi? Hayır sayın başkan, bunlann hiçbiri olma- mıştı. Sadece ve sadece o kürsüye çıkmamak için iyi bir bahane bulmuştunuz. Bir bilim adamıyla bir milletvekilinin yanlış anlamadan doğan tartışması, sizin için bulunmaz bir fır- sat yaratmıştı. Binlerce oyu ile sizi o makama getiren Bodrumluların ve temsil ettiğiniz (!) sosyal demokrat düşüncenin ağır sorumlulu- ğunu duymadan, saionu ve kürsüyü terk ettiniz. Nerede 26 Mart öncesi verdiğiniz sözler? Nerede katılımcı belediyecilik? Nerede demok- rat haika açık belediye. Hani böige sorunla- nna eğileceğinize dalr verdiğiniz sözler? öyle ya nasılsa her şey seçilebilmek içindi. Sayın başkan "..Ver seçimi paneli" gibi olum- lu bir organizasyonu, sırf kürsü fobiniz yü- zunden baltaladınız. Hadi sizin kişisel olarak söyleyecek bir şeyiniz yoktu, peki belediye ola- rak aynı kayıtsızlığı nasıl sürdürebilirsiniz. Kal- dı ki bu paneli belediye olarak sizin düzenle- raeniz gerekirdi. Belki farkında değilsiniz. Burada size ha- tırlatıyonım Bodrum'a uluslararası bir hava- alam yapüıyor. Ve Güllük dalyanı ile lagüner sahanın geleceği söz konusu... Tüm bunlann belediye olarak (lütfen de olsa) ilgileneceğiniz kadar önemi vardır sanınm. Bir guınp Bodnunln adın HAYATtERGtN yasası birey haklanru güvence altına alıyordu. Bu dönem bir bakıma, ihbar-iftira döneminin de kapandığı, hukukun üstünlüğünün yerleş- meye başladığı umudunu veriyordu. 12 Mart 1971 döneminde Nihat Erim hükümeti sıra- sında, iftira çoğalınca, hükümet kimliği be- linilmeyen ihbarların işleme konmaması için karar aldı. 1973-1980 arası partizanlık, sol-sağ kavga- sı, "MiOi Cepbe" zihniyeti ile daha da arttı. Ülke bir iç savaş görümüne girdi. Ihbar-iftira olaylan dozunu arttırdı. 12 Eylül 1980 askeri harekâtı ile bir süre yavaşlayan "ihbar-iftira", 1981'den sonra çogaJma eğilimi gösterince kimliği belli olmayan şikâyetlerin işleme kon- maması yeniden uygulanmaya başladı. 1983'ten sonra Türkiye'de özellikle "teokratik-faşist" cephe, sistemli bir biçimde bir yandan komünistlere saldınrken diğer yan- dan da AtatürkcuJer'e iftira kampanyasını baş- lattı. Taktık basitti. Bazen imzasız, bazen sahte isim ve adres ile kisi ve kişiler veya kuruluşlar hakkında suç duyurusunda bulunuluyor, bir makama yazılan bu dilekçenin işleme konma- sını sağlamak için de dilekçenin bilgi için Baş- bakanlık ve diğer yüksek makamlara gönde- rildiği not ediliyordu. Böylece yöneticileri iş- lem yapmaya mecbur ediyorlar. Hakkında so- nışturma açılan kişi beraat etse de tedirgin edi- lerek korkutuluyor, yüz kişide kaç kişinin Ata- türkçü Gaik-milliyetçi-demokrat) mücadele az- mini kırabilirlerse o oranda hedeflerine ulaş- mış olunuyor. İftira olaylannın artmaması için kimliği bel- li olmayan ihbarların işleme konmaması ge- rekmektedir. Aksi taktirde daha birçok ma- sum insanınrahatsızedilmesi, sürecek, güven- sizlik artacaktır. PROF. DR. ERGÜN AYBARS İzmir Sanatta Çağdaş Soyut'un Anlamı Öncelikle sanat hiçbir zaman "soyut" değildir. Tam tersine son derece somut bir olaydır, bir üretimdir. Bilinçli veya bilinçsizce uygulansın, her iki durumda da (x) bit değerinde bir bilgi alışverişi içerir. Iletişim aracıdır. Birkaç gündür masamın üzerinde duran ga- zete kupürünü gördükçe içimde hüzün ve öf- ke birbirine kanşıyor. Bir yandan kendi ken- dime, "Yabu, temeli dinamitlenmiş bir yapı- da çatıdaki bir kiremitin çatlağını sorun yap- maya deger mi" diye söyleniyorum. Fakat ya- dırgadığım düşünce, elli beş milyon nüfuslu bir çölde "Estetik Bilim"ni iş edinmiş ve bu alanda Ord. Prof. sıfatıyla hiyerarşinin ta te- pesine dek tırmanrnış bir kişiye ait olunca da kendimi frenleyemiyorum. Söz konusu yazı 16 Haziran 1990 tarihli Cumhuıiyet gazetesinde "Sanatta Çağdaf So- yat'on Anlamı" başlığı altında yayımlanan yazıdır. Sayın Prof. "Çagdaş soyut sanat, 'degişmez varlıga', 'öz'e ulaşmayı amaçlayan bir sanat olarak her şeyden önce bir metafizik sanat an- layışıdır." "Çağdaş soyut sanatta karşılastıgt- mız soyntlama, mutlagı arama gibi metafizik bir çaba Ue eş anlamlıdır." "Çagdaş düşün, so- yntluk kategorisi içinde oluştuguna göre çag- daş kültöriin bir parçası olan çağdaş sanatı da aynı soyut kategorisi içinde duşiinmek gerekir" diyor. Yukandaki sözcükler tamamen bir laf ka- labalığıdır. Diğer sanat dallannda olduğu gi- bi resim sanatının gerçeklığiyle de ilgisi yok- tur, bilimsel tutarhlıktan da yoksundur. öncelikle sanat hiçbir zaman "soyut" de- ğildir. Tam tersine son derece somut bir olay- dır, bir üretimdir. Bilinçli veya bilinçsizce uy- gulansın, her iki durumda da (x) bit değerin- de bir bilgi alışverişi içerir. lletişim aracıdır. Evrende değişmez varhk var mıdır, rautlak nedir? Bu sorulann yanıtım, günümüzden 2500 yıl evvel yaşamış Heraklit isimli bir Ana- dolu çocuğu bile gavet iyi biliyordu! Bunca yıl sonra onun dahi gerisinde kahnıp da çağdaş olunabilir mi? Aynca çağdaş düşün, Sayın Profesör'ün de- diği gibi hiç de soyutluk kategorisinde oluş- mamaktadır. Tam tersine. Her geçen gün bi- limsel ve teknolojik alanlarda görülen büyük gelişim, bilgi birikimi ve iletişim, insanlığın bilgi kapasitesini ve bilme sınırlannı akıllara durgunluk verecek bir hızla ve de son derece somut bir gerçeklik içinde büyütmektedir. Dürbünü düzgün tutup da gerçeği doğru görmeye çalışırsak şu anda yeryüzünde yaşa- yan binlerce yaratıcı insan beyninin; binlerce elektronik beyin, elektro mikroskop ve teles- koplarla bilinmezliği ne denli bilinebilir hale getirdiklerini herkes gibi elbet biz de göre- biliriz. Sayın Prof. söz konusu yazısını şu tümce- lerle bitiriyor: "Estetik olma, yalnız soyut sa- natta olanak kazanabilir. Çiinkü rautlak, tümel-evrenscl olan, yalnız soyut sanatta gün ışığına çıkabilir ve bu da estetik olma ile aynı seydir. Soynt sanat rnetafirik bir amaçla yola çıktığına göre sanat, gerçek özüne ancak so- yut sanatta ulaşabilir. Çünkii aslında sanatın ereği değişen şey değil, değişmeyen variık, tiımel-evrensel olan olduguna göre bu erek yaJ- nız soyut sanatta gercekleşebüir. Bu nedeale Başka Yerde Olmazdı ki! Gazetenizde "tktidardan tdama Menderes" başhğı ile yayımlanan Emiment Yavuzalp im- zalı yazı dizisinin 27 Mayıs 1990 günkü bölü- müne bir açıklama gönderdim ve daha ziya- de düzeltme kabul edilecek bu mektubum 7 Haziran 1990 günü aynı sütunlarda ya- yımlandı. Otuz yıl önce o çarşamba (25 Mayıs) gü- nü, günün Başbakanı Menderes'e karşı Eski- şehir Hava Meydam'nda gerçekleştirilen pro- testo hareketinde, ismini zikrettiğim Hv. Plt. Kur. Bnb. Necdet Dövendoğlu gayet tabii sa- atler boyu aramızda idi. tçimizde binbaşı rüt- besinde tek bir subayın bulunmasını sakıncalı gördüğümüzden kendisinden katılmamasını ısrarlaricaettik. Ancak Bnb. Dövencioğlu biz- leri dinler görünmesinerağmendinlemeyerek gene de gruba iltihak etmiştir. Böyle bir pro- soyut sanatta tüm sanat özüne kavuşmus olur." Yukandaki duşüncelere hiçbir bilimsel bil- gi değeri taşımadıklan için yamt vermiyorum. Ancak şu hususlara değinmeden de geçemi- yeceğim. 1) Sanat bir 'iş"tir, "eyteın"dir, "iiretim"- dir, bir armoni içinde kodlanmış bilgiler de- metidir, somut bir olaydır. Estetik olmanın özelliği estetik değer taşımaktır. Estetik değer üretiminin ilk rûteliği ise "özgiın" olmaktır. Bunun bir formülü, sınırlan veya kalıbı yok- tur, olamaz da. Aynca hiç kimsenin güdümün- de veya tekelinde de değildir. Yunus Emre, yedi yüzyıl evvel "Bir söz söylemek gerek melek- ler bile duymamıs ola" derken bunu anla- tıyordu. 2) Mutlagı arama, değişmeyen öze ulaşma veya metafizik (fizik ötesi) gibi birtakım kav- ramlar uydurarak bu kalkanlar ardına sığın- ma çabalan aslında gerçeklikten kaçış mıdır? tnsanlann içinde yaşadıklan olumsuz gerçek- leri görmelerini örilemeye yönelik sinsi bir yön- tem midir? Veya çağdaş büimler ve teknolo- jilerin dev adımlarla koştuğu, uçuştuğu günü- müz dünyasında bu gelişimle bütUnleserek es- tetik değerler uretemeyenlerin yaya kaldıkla- n bir yanşta, bir devekuşu kandırmacası mı- dır? Soyut nedir? Şayet objektif olacaksak herşeyden önce ilkin bu sözcüğe somut bir açıklama getirmek gerekir. Herhalde Bizanslırahiplerin,meleklerin er- kek mi dişi mi olduguna dair sürdürdükleri bu çok ciddi tartışma da ancak bundan son- ra sona erer. Tabii o zamana dek atı alan sur- lan da çoktan yıkıp geçmezse... ÖZCAN ONUR "Kaptan HEYAMOLA" / Bodnım testo hareketini şeref duyarak anan bu genç subaylar, Sayın Necdet Düvencioğlu'nun var- lığını inkâr edebilir mi? Bir yanlış anlaraaya şayet sebep olmuşsam açıklıyorum. Sayın Dövencioğlu böyle bir gün- de başka yerde olamazdı ki! Saygılarımla. NECDET SÜER Hv. Kd. Alb (E) POLİTİKA VE OTESI MEHMED KEMAL Geri Verilen İtibar... Gazetede gözüme çarptı, şöyle yazıyordu: "Sovyetler Birli- ği'nin kuruluş döneminde Stalin'in yardımcısı olarak 'Milliyet- ler Komisertiği'nde görev yaptıktan sonra Stalin tarafından idam ettirilen Sultan GaliyevMn itiban geri verildi. Stalin döneminin kıyımlannı incelemekle görevli Aleksandr Yakolev başkanlığın- daki komite, topladığı bilgiler ışığında Stalin tarafından Sultan Galiyev'e yönertilen karşı devrimci suçlamasının asılsız olduguna karar verdi. Galiyev'in tüm haklarını ve parti üyeliğini geri ver- di." Sultan Galiyev, bir Müslûman Tatar milliyetçisidir. Bunlar Ekim Devrimi'ni çatiığa karşı bir başkaldırı olarak görüyorlardı. Onun için Ekim devriminden yana oldular. Müslûman halklann komü- nistleıie bağdaşacağını umuyorlardı. Tatar burjuva aydınları yeni rejimi sempati ile karşıladı. Sultan Galiyev, proietaryanın yerine geri kalmış ülkelerde Müs- lümanlığı koyuyordu. Bu görüşlerinın tartışması ile uluslar ko- mıserliğıne girdi. Stalin'in bu dönemde sağ kolu idi. Sultan Ga- liyev, Müslümanlar arasında etkin olduğu için Ekim Devrimi li- derleri ile yakından dostluk ediyordu. Uluslar konusunda ve ulus- ların kendi kaderlerini kendılerinin belirlemesı doğrultusunda Sultan Galiyev çok etkili idi. Denilebilir ki 1917'den, temizliğe uğradığı 1929a değin hem yükselen hem alçalan bir çizgi üs- tü ndeydi. Ekim 17 liderierinin devrim geliştirilirken gözleri Baö'ya yö- nelıkti. Oysa Sultan Galiyev Doğu uluslarına bakıyordu. Sultan'a göre "Sosyalist devrim Doğu'nun katkısı olmadan asla başarı- ya ulaşamaz. Hindistan, Afganistan ve iran'dan yoksun kalan ve öteki sömürgelerden kovulan Avrupa emperyalizmi çökecek ve doğal bir ölümle yok olup gidecektir." Staiin'le ilk çatışması 1918'de oldu. Genel konularda anlaşı- yorlar, fakat ış özele dayanınca tartışıyorlardı. Stalin, Moskova'- dakilere uyarak Müslûman halklar tezine önem vermiyordu. Da- ha sonra bu teze karşı çıktı. Lenin'in öiümünden sonra iktidarı tek başına ele geçiren Stalin, Sultan'ın Müslûman halklar ara- sında güçlendiğini görünce onu temizlemek zorunda kaldı. Sul- tan Galiyev'in geleceğe yönelik görüşü şöyle özetlenebilirdi: 1- Komünist Parti ve Sovyet iktidarmı kademeli olarak devlet kapitalizmine ve burjuva demokrasisine yöneltmek. 2- Batı burjuvazisı ile girişeceği silahlı bir çatışma sonucu Sov- yet iktidarı yıkılabilir. Kimdi Sultan Galiyev? 1880 yılında Krimskaliy köyünde bir Tatar öğretmenin çocu- ğu olarak dünyaya geldi. Köyünde ilkokulu bitırdi. Kazan Yük- sek Öğretmen Okulu'nda okudu. Okul solcu aydınlann yuva- sıydı. Marksist fikirleri burada edındi. Rusçayı çok çok iyi konu- şuyor, Tatarcaya Tolstoy'u çeviriyordu. 1905 Devrimi'ne katıl- madı. Kazan'da boş durmuyor, gazetelere yazıyor, çeviriler ya- pıyordu. Bir yandan da öyküler yazdığını biliyoruz. Moskova'- da yayımlanan 'Russkil Ucitel' gazetesine Tatar öğrenciler için yazılar veriyordu. Sultan Galiyev'in Şubat Devrimi'ne değin süregelen durumu- nu saptamak zordur. Ancak yeraftı girişimleri olduğu anlaşılı- yor. Şubat Devrimi onu Bakü'de yakaladı. Bu sırada Müslûman kongresini yönetmek üzere onu Moskova'ya çağırdılar. Mosko- va'ya giden Galiyev, iyi bir konuşmacı ve iyi bir örgütçü oldu- ğunu kanıtladı. Komünist Partisi'ne 1917'de girdi. Hemen sömürgeler, Müs- lümanlık hakkındaki düşüncelerini yaymaya koyuldu. daha sonra Staiin'le çatıştı. Öyle anlaşılıyor ki karşı devrimci olarak dam- galanmadan önce Sultan Galiyev saygın bir yöneticiydi. 1917'den günümüze değin itibardan dûşen devrimci, sonunda itibarını geri alabilmiş oluyor. Sultan Galiyev, Kazan'da çıkan Güneş gazetesindeki bir ya- zısında şöyle der: "Kalbimin ûstüne büyük bir ağırlıkla yüklenen halkımtn sev- gisi yüzünden sosyalizme geldim." Stalin döneminde itibarlarını yitiren çok kişi var. Bizim Hoca- oğlu Baytar Salih de bunlardan biri değil miydi? Sosyalizm yo- lunda çok acı çekenler oldu. Bakalım bu acılar ne zaman dine- cek? Sımsıcak konuşurdun konuşunca Irmak gibi rüzgâr gibi konuşurdun Yayla kokuşlu çiçekler açardı sanki Çiğdemler güller raor menevşeler açardı Babası: BOZO AKKUŞ CABBAR ve AİLESİ AKKUŞ 16.7.1960-7.7.1990 GÜNOVIÜZ SANATÇILARI 1 1 . I s t a n b u l S e r g i s i 22 Haziran - 31 Ağuetos Dolmabahçe Sarayı I Harekât Köşkü 159 47 39 Sergı P tesı-Perş. günlerıdışındasaat 10 00-17 00 arası gezılebılir TC. KULTUR BAKANLIĞI TÜRK VE ISLAM ESERLERI MÜZESI B A L K A N NACt İSLİMYELİS 18 HAZİRAN 30 TEMMUZ 1990 ff 5. KURULUŞ YILINDA V E ST E LlN DEĞERLI KATKILAR1YLA İSFALT A.Ş. GENEL MÜDÜRLÜĞÜ'NDEN a) Mahmutbey ve Ümraniye Asfalt Fabrikaianmızın ih- tiyacı, beheri 50.000 tonluk 2 dosyadan miite- şekkil 100.000 ton agrega kapalı teklif eksiltme usulû ile ayrı ayrı ihale edilerek satın alınacak- tır. b) İhaleyeson müracaat tarihi: 12.7.1990 saat: 17.00 c) İhale tarihi ve saati: 16.7.1990 saat: 15.00 d) İhale ile ilgili şartnameler, bedeli mukabilinde Genel Müdüriük'ten temin edilebilir. e) Şirketimiz 2886 sayılı kanuna tabi değildir. 1 OZEL BORA 1 SURUCU KURSU J LÜTFEN, bana uzak- pahalı demeyin. DERSANEMtZt ve pistlerimizi görün. KARARINIZI ona göre verin. OskMan 343 67 82 Kazyataiı: 361 81 63 Tarakyı: 162 08 18 GÖKŞEN SÜRÜCÜ KURSU ÖDEMEDE KOLAYUK Millet Cad. 20 Aksaray 525 30 00
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle