09 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8 TEMMUZ 1990 KKTC'den APye mesa j • LEFKOŞA (AA) — KKTC'de faaliyet gösteren 54 örgüt, Avrupa Topluluğu (AT) yetkililerine mesajlar göndererek Kıbrıs sorununa siyasi bir çözüm bulununcaya kadar Rum yönetiminin üyelik başvurusunun durdurulmasını istedi. AT NJnem Başkanı ttalya .Jışişleri Bakanı Gianni de Michelis, AT Akdeniz tşleri Sorumlusu Abel Matutes ve AT Komisyon Başkanı Jacques Delors'a gönderilen mesajlarda, Rumiann, Kıbns Türkleri adına, ATye üyelik için başvunnaya hak ve yetkisi bulunmadığı belirtildi. Atonı reaktöründe • ATtNA (Cumhuriyet) — Yunanistan'ın başkenti Atina yakınlannda Demokritos Atom Rcaktörü yakınlarındaki biyokimya laboratuvannda dün çıkan yangın bölgede heyecan yarattı. Reaktöre 500 metre uzaklıkta olduğu belirtilen ve reaktör alanında kurulu bulun'an laboratuvarda dün sabaha karşı 01.00 sıralarında meydana gelen patlamadan sonıa çıkan yangının söndürülduğu ve reaktörde bir sızıntının söz konusu olmadığı açıklandı. Patlamanın, özellikle reaktör çevresinde kurulu Atina'nın Agia Paraskevi semtinde paniğe yol açtığı ve "nükleer felaket korkusu" yaşandığı bildirildi. Yunan ">akamlan, reaktörde bir Jikenin söz konusu olmadığını açıkladılar. Fransız gazeteci öldti • Haber.Merkezi — Fransız Le Monde gazetesinin eski Türkiye muhabiri, oryantalist Jean- Pierre Thieck (41) (Michel Farrere) önceki gun Paris'te öldü. Türkçe, Osmanlıca, Arapça ve Farsça'yı bilen, Ortadoğu ve Türkiye ile ilgili yazılarıyla Unlenen Thieck, Paris'te tedavi gördüğü hastanede kurtarılamayarak yaşamını yitirdi. 4 yıl süreyle Le Monde'un Türkiye muhabirliğini de yapan" Thieck'in cenazesi Paris'teki Pere-Lachaise Mezarhğı Krematoryumu'nda yakılacak. Slovenya'dan uyarıya ret • BELGRAD (AA) — Yugoslavya'nın Slovenya Cumhuriyeti, Federal Başkanlığın bağımsızlık karannı geri alma isteğini reddetti. Slovenya Devlet °-*şkanlığı tarafmdan ımlanan açıklaraada, inderal Devlet Başkanlığı'nın bu isteği kabul edilemez olarak nitelendirildi ve ülkedeki anayasaJ ve siyasi krizin diyalog yoluyla giderilmesini daha zortaştırdığı kaydedildi. Yugoslavya Haber Ajansı TANJUG tarafından yayımlanan açıklamada, Slovenya Cumhuriyeti Devlet Başkanhğı'nın ülkedeki diğer beş cumhuriyete ülkenin anayasal geleceği için acil görüşmeler yapılması çağrısında da bulunuiduğu kaydedildi. Mazowiecki ile Walesa görüştü • VARŞOVA (AP) — Dayamşma Sendikası Lech Walesa ile Başbakan Tadeusz Mazowiecki'nin, dün gizli bir görüşme yaptıklan bildirildi. Walesa ile Mazowiecki görüşürken binlerce çiftçi de hükûmetin uyguladığı ekonomik politikayı protesto amacıyla başkentte gösteri yaptılar. Hükümete yakın kaynaklaı, görüşmenin, Walesa ile Mazowiecki arasında aylardır süren gerginliği gidermeyi amaçladığıru bildirdiler. Liberya'da çatışma • Dış Haberier Servisi — Liberya Devlet Başkanı Samuel Doe'ye bağlı güçlerin bulunduğu **">nravia limanı, önceki w J Charles Taylor önderliğindeki ısyancılar tarafmdan ateşe tutuldu. tsyancıların, Doe'ye bağlı birliklere teslim olmalan çağrısında bulunduklan bildirildi. Bu arada 16 Batı Afrika ülkesinin üye olduğu Batı Afrika Ülkeleri Ekonomik Birliği (ECOMAS), Liberya'da şiddet arttığı takdirde askeri birlik oluşturarak müdahale etme kararı aldı. DIŞ HABERLER CUMHURİYET/B Akbulut Mitsotakis görüşmesi, Türk-Yunan diyalog süreciniyeniden başlattı Dişkilerde yeni dönemTürkiye ve Yunanistan, aralarındaki çeşitli pürüzlere karşın eylül ayında dışişleri bakanları düzeyinde masaya oturacaklar. Kıbrıs, Ege kıta sahanlığı, Batı Trakya gibi öncelikli konularda görüş aynlıklarının nasıl giderileceği merak konusu. STELYO BERBERAKİS LONDRA — Türkiye ve Yunanistan başbakanlannın önceki gun Londra'da yaptıklan görüşmeyle iki ülke iliş- kilerinde yeni bir döneme daha girildi. Başbakan Yıldı- run Akbulut ile Yunanistan Başbakanı Konstantin Mit- sotakis, bu ilk "tanışma" goruşmelerinden sonra birbir- leri hakkında "olumlu izlenimler edindiklerini" açıkladılar. Aynca iki ülke ilişkilerinin düzeltilmesi amacıyla Anka- ra ile Atina'nın resmi düzeyde yeniden temaslara başla- masını kararlaştırdılar. Buna göre dışişleri bakanları ey- lül ayında ve büyük bir olasılıkla BM toplantısı çerçeve- sinde, New York'ta bir araya gelecekler. Dışişleri bakan- lıkları yetkilileri ile büyükelçiler ise "gerefc dışişleri ba- kanlannın bu göruşmesine gerekse bir sonraki drveye ge- rekli ortamı hazırlamak için" temaslara başlayacakiar. Her şey gösteriyor ki dönerain başbakanlan Turgut Özal ile Andreas Papandreu'nun 1988'de başlattıkları diyalog süreci, Akbulut ve Mitsotakis tarafından sürdürülecek. Ya- ni bir bakıma Yunanistan'da üç kez ust üste yapılan ge- nel seçimlerle donan diyalog kurma gayretleri şimdi ye- niden canlanıyor. Bu çerçevede, aynı nedenlerle gerçekle- semeyen Yunanistan Başbakanı'nın Ankara ziyareti de "kı- sa bir siire içinde" yapılacak. özal ile Papandreu döne- minde başlayan bu sürecin ne denli ürün vereceği, şimdi- den kestirilemiyor. Çünkü taraflar, kendi tutumlannda ıs- rar ediyor. Bilinen tek^şey, tarafların "iyiniyeüi" olduk- lan. Bir de Yunanistan'ın yeni Başbakanı Mitsotakis'in bir önceki Başbakan Papandreu'ya oranla ABD ve ATden daha fazia destek görmesi var. Mitsotakis, son iki yıl içinde Yunanistan'ın yurtdışında yitirmiş olduğu itibannı kazan- dırmaya çalışıyor. Bu çerçevede, Papandreu'nun aksine, gerek ABD gerekse AT ülkeleri ile çok sıkı temaslar kur- maya başlayan Mitsotakis'in, Türk-Yunan diyalog süreci- ni de daha özlü temellere oturtmayı hedeflediği düşünu- lüyor. Çünkü gerek ABD yönetimi gerekse NATO ve AT ülkeleri, Türk-Yunan ilişkilerinin bir an önce halledilme- sinden yana bir tutum içindeler. Ancak Türkiye'ye oranla iç siyaset dengeleri "daha nazik" olan Yunanistan'ın yeni hükümetınden, çok bü- yük açılmalar yapması beklenmiyor. Unutmamak gere- kir ki sonbaharda Yunanistan'da yerel seçimler yapılacak. Üstelik, iktidardaki Yeni Demokrasi Partisi, daha güçlü bir hükümet kurabilmek için yıl içinde seçim sistemini de değiştirerek erken seçime gidebilir. Dolayısıyla Mitsota- kis'in Ankara ziyaretinden söz ederken "Başansızltga uğ- rayabilecek bir ziyareti gerçekJeştiretnem" dernesi tesadüfî değil. Mitsotakis, beklenenin aksine, Kıbrıs konusunu di- yalog için ön koşul olarak göstermemiş olmasına karşın "Kıbns soronu çözümlenmezse Türk-Yunan diyalogundan arzu edilen sonüçlar abnamaz" dedi. Oysa Türki ye, •'Türk-Yunan diyalogunun, olumlu sonüçlar vermesL haliode Kıbns sorununun çözümumi kotoylaşnrabilecegi" görüşunde. Bu birbirine benzeyen, ama aslında "tersyüz" olan görüşler, iki ülke arasındaki temel anlaşmazlıklar- dan yalnız birini oluşturuyor. Gözle görülen ikinci bir an- laşmazlık konusu ise Ege'deki kıta sahanlığının belirlen- raesi. Görülüyor ki Mitsotakis de aynı Papandreu gibi bu konuyu hukuki görüyor ve halledilmesi için Uluslararası Lahey Adalet Divanı'na götürülmesinde ısrar ediyor. Bu arada Yunanistan'ın, Türk-Yunan sorunu olarak kabul et- raediği Batı Trakya konusunda da bir yumuşama göster- diği söylenebilir. Mitsotakis, önceki gün Akbulut ile gö- ruşürken bu konunun da Lozan Antlaşması çerçevesinde nuyor. Kıbrıs Rum tarafının AT'ye başvuracağı biliniyor- du. Çünkü Italva Başbakanı Andreotti'nin ve«.il ısıih alın- mıştı. ttalya Başbakanı, bu yeşil ışıjı Lefkoşa ziyareti sı- rasında Vasiliu'ya yakmıştı, ama hemen ardından ABD- yi ziyaret eden Mitsotakis-Samaras ikilisi, ABD yöneti- mine Kıbrıs konusundaki Yunan ve Kıbns Rum göruşle- rini iletme fırsatını bulmuşlardı. Samaras, NATO zirve top- lantısından iki gün önce İngiltere Dışişleri Bakanı Doug- las Hurd'le yapmış olduğu görüşmesinde, Kıbns Rumla- nnın, AT başvurusunu Ingiltere'nin de desteklemesini istemişti, ama edinilen bilgilere göre Hurd, tam aksi bir- tutum izJerniş ve başvurunun yapılmaması için Yunan ta- rafının devreye girmesi görüşünü savunmuştu. Ancak Sa- maras, "okun yaydan fııiadıgını" söyleyerek hiçbir şey ya- pılamayacagını dile getirmişti. Bu, siyasi gözlemciler ta- NATO'DA TÜRKtYE — Başbakan Yıldınm Akbulut ve Dışişleri Bakanı Ali Bozer, Londra'daki tanışma görüş- mesinde ikili ilişkilerin diyalog volu ile geliştirilmesi konusunda göriiş birligine vardılar. muzakere edilebileceğini ima etmişti. Mitsotakis hukümetinin diğer bir "güçlü tarafı" da Dı- şişleri Bakanı Andonis Samaras'ın, Amerika'nın "sevgili çocuğu" olarak görülmesi. Yunanlı genç bakan, özellikle Yunanistan'ın "ulusal" olarak gördüğü konularda bugu- ne kadar oldukça büyük ataklar yapmış, özellikle azın- lıklar konusunu gündeme getirmekle Yunanistan'ın Bal- kanlar'daki komşu ülkelerle ilişkilerini (Türkiye dahil) ger- ginleştirmişti. Samaras, şimdi de Kıbrıs'a el atmış bulu- rafından Samaras'ın Kıbns konusunda ABD'den yeşil ışık aldığı şeklinde yorumlandı. Londra'daki NATO zirvesinden dönen Başbakan Yıldı- nm Akbulut, dun akşam Esenboğa Havalimanf nda ga- zetecilerin sorusunu yanıtlarken, Kıbrıs Rum kesiminin AT'ye başvurusu konusunda, "Bunun hukuKİ ve isabetli olmadığını Mitsotakis'e söyledim. Çünkü Kıbrıs Türkle- rinin kararı olmadan >apılan bir müracaat, çözüme en- gel teşkil etmiştir" diye konuştu. Yunanistan, ikili ilişkilerde açılan yeni dönemde ilk sınavı bugün veriyor Diyalog yolunda SEIA gölgesiYASEMtN ÇONGAR LONDRA — Turkiye'nin nülcleer stra- tejisinin geleceği açısından önemli karar- lar içeren NATO zirvesinin ardından An- kara, dış politikada Kıbns ve Yunanistan'ın yeniden öne çıkacağı bir döneme giriyor. AT Bakanlar Konseyi'nin bu ayki toplan- tısında Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin tam üyelik basvurusunu ele alıp almaya- cağı ve ABD Savunma Bakanı Richard Chenney'in bugün Atina'da imzalayacağı Savunma ve Ekonomik Işbirliği Anlaşma- sı'nın (SEİA) neler içereceği dün Londra 1 dan Ankara'ya dönen kalabalık Dışişleri Bakanlığı heyetinin gundemini oluşturuyor. Başbakan Yıldınm Akbulut ile Yunanis- tan Başbakanı Konstantin Mitsotakis ara- sında yapılan görüşmenin beklenenden da- ha yumuşak bir havada gerçekleşmesi Dı- şişleri Bakanlığı yetkililerinde memnuniyet yarattı. Yetkililer, Mitsotakis'in gönışme sı- rastnda uluslararası platformlarda ve kendi iç kamuoyuna yönelik olarak yaptığı pro- pagandadan ciddi üslup ve kapsam fark- lılıkları içeren bir tavır izlediği değerlendir- mesini yaptılar. Başbakanlararası görüşmeden sonra Ankara-Atina iüşkilerinde girilen yeni dö- nemin kaderine biri doğrudan, diğeri do- laylı etki yapacak iki önemli gelişme ise bu- gün Atina'da ve 16-17 temmuz günlerinde Roma'da gerçeklesecek. Yann akşam 24 sa- atlik bir ziyaret için Ankara'ya gidecek olan ABD Savunma Bakanı Richard Chenney, bugün Yunanlı yetkililerle iki ülke arasın- daki SEİA'nın uzatılmasıru öngören bir an- laşma imzalayacak. Eski Yunanistan Baş- bakanı Andreas Papandreu'nun 1987'deki gündeme getirdiği ve Konstantin Mitsota- kis'in de geçen ay ABD'ye yaptığı ziyaret sırasında yinelediği tutum çerçevesinde, Atina'da anlaşma metnini "Tiirk tehdidi- ne karşı güvence" anlamına gelecek bir kaydın eklenmesini istiyor. Ust düzey Dı- şişleri Bakanlığı yetkilileri, anlaşma gör- mediklerini, ancak Dışişleri Bakanı Ali Bo- zer'in ABD Dışişleri Bakanı Jaraes Baker ile yaptığı son görüşmede'bu konuda gü- vence aldığını belirtiyorlar. Baker'ın 7 ha- ziranda Iskoçya'nın Turnburry kentinde Bozer ile yaptığı göruşmede "Merak etrne- yin, anlaşmada Türkiye'yi rahatsız edecek hK'bir bölume izin vermeyiz" dediği öğ- renildi. Güney Kıbns Rum Yönetimi'nin Italya 1 nın donem başkaniığını devralmasımn he- men ertesinde AT'ye yaptığı tam üyelik baş- vurusunun kaderi ise 16-17 temmuzda top- luluk Bakanlar Konseyi'nin yapacağı top- lantıda büyük ölçüde belli olacak. AT Dı- şişleri Bakanlarının bu başvuruyu ilk top- lantıda ele alarak normal inceleme prose- dürune tabi tutmalan, Ankara'da buyuk tepki yaratacak. Bu durumda Turkiye'nin topluluk ile arasındaki işbirliği sürecinin askıya alınmasım da istemek de dahil ol- mak üzere "sert yaptınmlara" gitmesi bek- leniyor. Londra'daki göruştüğümüz Dışiş- leri Bakanlığı yetkilileri, AT'nin Güney Kıbns'm basvurusunu hiçbir uyan olrnak- sızın incelemeye almasının Türkiye*mri bu konudaki tüm tezleri ile apk bir çelljki oluşturacağını ifade ediyorlar. Dışişleri Bakanı Ali Bozer, Londra'da bi- raraya geldiği NATO ulkelerinden meslek- taşları ile Güney Kıbrıs'ın AT başvurusu konusunu özel olarak ele aldı. Bozer, İn- giltere Dışişleri Bakanı Dauglas Hurd ile yaptığı göruşmede söz konusu basvurunun Birleşmiş Milletler Guvenlik Konseyi'nin 649 nolu kararı ile çelişerek toplumlarara- sı görüşmeleri gücleştirdiğini vurguladı. Bozer aynca, BM'nin Kıbns sorununda ta- rafların toplumlararası görüşmeleri zora sokacak davramşlardan kaçınmalan gerek- tiği konusundaki kesin hükmünü hatırla- tarak AT basvurusunu "provokas>on" ola- rak niteledi. Bozer'den önce Yunanistan Dı- şişleri Bakanı Andonis Samaras ile de gö- rüşen Hurd'un bu konuda Türk görüşüne daha yakın bir tavır aldığı öğrenildi. Londra zirvesine Ingiliz basınından övgil' NATO soğuksavaşı bitirdi DU1VYADA BUGUN AÜSİRMEN Zor Dönem Doğuştan sahip olduğu gözlem gücünü, yıllarca köşe yazar- lığı yaparak da pekiştirmiş bir dost, geçenlerde Türkiye'nin "Salazarlaştınlma" süreane girip girmediğini soruyor ve "Acaba" diyordu, "kimse ayırdına varmadığı haide süreç başladı mı?" Kuşkusuz Türkiye'deki süreç, ülkemizin kendi koşullarına ko- şut (paralel) olarak gelişecek, Portekiz'de bulunmayan, ama bi- ze özgü yeni ögelerle bezeli olacaktır. Değerli yazarın sorusuna, olayiara bakışınıza göre olumlu yanrt da verebilırsınız olumsuz yanıt da. Ama sanırım içinde yaşadı- ğımız koşulları gördükten sonra kimse sorunun yersiz olduğu- nu ileri süremez. 1990 yazında, şeriatçı güçlerin gemi azıya aldıkları Türkiye^ de görünüm hiç de içaçıcı değil. Gerçek, çağdaş, evrensel 61- çütlere uygun bir demokrasiyle bağdaşmayan 1982 Anayasası bile ANAP ve Çankaya tarafından ayaklar altına ahnmakta, yıl- lardan beri ilk kez, iktidardaki siyasal partı ile Çankaya gorüntü- sü özdeşleşmektedir. Üstelik bu özdeşllk aynı anda oy taban- sızlığının da simgesi haline gelmiş bulunmaktadır. Çankaya'da oturan kişinin, dolar milyarderliği ailenin ikbaliyle aynı ana rast- layan şeriatçı-tarikatçı kardeşi devletin içini hallaç pamuğu gibi atabılmektedır. Yasa gücünde kararnamelerle ülkeye sansür resmen getiril- mekte, yurttaşın en temel hakları üzerine yeni ıpotekler kona- bılmekte. yüksek bir yargı organının başı da iktidarın sansürcü tutumuyla koşut davranış btçimini benimseyip tüm ülkeye ilan edebilmektedir. Daha demokrasinin tarihi temellerinden birini oluşturan bütçe kavramını bile açıklığa kavuşturamamış bir reji- min, halk tabanından kopuk iktidarı, her türlü oylamadan kaç- makta, yapay bir popülarite görüntüsü için 200-300 seçmenli böV gelerde seçimler düzenlemeye çalışmaktadır. Olayları ciddı biçimde izleyenler, muhalefetin bütün bağırma- sina karşın artık Türkiye'de erken seçim olasılığının ortadan kalk- masının ötesinde 1992'deki genel seçimlerin zamantnda yapı- labileceğinden bile emin olamamaktadırlar. Anayasayı çiğrteyip hükümet ve devlet başkaniığını fiilen kendi elinde toplamış bir kişi ile onun kendisi kadar tabansız örgütü- nün ıktidarında, "Türkiye'nin yeni bir süreci yaşamaya başlayıp başlamadığı sorusunu sormakta acaba geç mi kaldık?" diye dü- şünmemek gerçekten elde değil. Herhalde bizler kadar muhalefet de aynı soruyu ciddi olarak sorup önlemler aramak ve gerekirse -ki gerektiği kanısındayız- uzun soluklu ve güçlü bir işbirliğıni düşünmek zorundadır. Öyle görûnüyor ki içinde bulunduğumuz güç dönem, çok sert çok dirençli, geniş topluluklan harekete getiren ve toplumun tüm güçleri ile türn gizilgücünü (potansıyelıni) harekete gerjrmeye yö- nelik bir muhalefet ile aşılabilir. Artık Erdal inönü'nün "Türkiye'de demokrasi bir daha kesin- tiye uğramayacaktır" güvencesinin geçerlilıği kalmamıştır. Bu sözleriyle İnönü, bundan böyle demokrasinin kesintıye ugrama- sına neden olan koşulların yeniden ortaya çıkmamasına özen gösterileceğini, hiç değilse sorumlu muhalefet olarak kendileri- nin, bu yolu tutarak gerginliklere meydan vermeyip bunalımla- rın rejimin kendi «ınırları içinde çözülmesi yolunda çaba harca- yacaklannı söylemek istiyordu. Ne var ki inönü'nün gûvencesi, rejimin zaten kesintiye uğramış olmasıyla geçerliliğini yıtirmiş- tir Gerçekten de rejim artık parlamenter sistem değildir ve bu- günkü durumda, Çankaya'da oturan kişi, başkanlık sistemlerin- deki yetki-sorumluluk kurumlarının getirdiği dengeyi yansrtma- dığı gibi tabanda bir desteğe de sahip olmadığına göre artık sis- tem, başkanlık ya da başkancı sistem de değil de "başkan baba" sistemıdir ki bunın da demokrasi ise ikjisi yoktur. "Başkan baba" sisteminin baskıcılığının derecesi ile başkan babanın hoşgörü derecesiyle orantılıdır. Oysa demokrasilerde hoşgörü değil yurt- taşın özüne, devletin de hiçbir şekilde dokunamayacağı hak ve özgürtükleri söz konusudur. Görülüyor ki artık muhalefetin ılımlı, uzlaşıcı ve sorumlu dav- ramştyta bunalımı rejimtn kendt boyutlart içinde aşma süreci * j - leyemez hale gelmıştir ve "Salazarlaşma" dönemine girip gir- mediğimiz sorusuna açık bir yanıt verebılecek tüm veriler gözü- müzün önündedır Bu durumda, muhalefetin hızla silkinmesi, Türkiye'nin bir da- ha bu durumlara düşmesini istemeyen rejimin kesirrtisiz sürmest asgari müştereğinde birleşmiş partiler ile sağhklı kişilerin bir de- mokrasi plarformu oluşturmaları zorunludur. Demokrasi platformu oluşturulmadan, demokratik uzlaşma- ya yandaş yurttaşların temsilcilerinm, boyte bir plarform için uz- laşmaları sağlanmadan bu çıkmazdan kurtulmak ve 1992 se- çimlerine ulaşmak güç gibi görûnüyor. Aynı zamanda yürütülecek olan muhalefetin, "paşa paşa" ci- ci çocuk muhalefeti değil de bir zamanların etkin Ismet Paşa muhalefeti olması da zorunludur. LONDRA ZİRVESİ Demirel: NATO bildirgesi fludur Ingiliz basını Londra zirvesinde alınan kararları olumlu karşılarken, bazı savunma uzmanları kuşkucu görüşler ortaya attılar. savaşı sona erdirea birçok görii- şn Kohl kabol etürdi. Bonn, sa- dece Birleşik Almanya'nın defil, Birleşik Avrnpa'nın da şoförü" dedi. NATO'nun nükleer çaydı- rıcılık ilkesinden vazgeçme asa- masına gelmesini benimseyeme- yen ingiltere Başbakanı Thatc- her'ı hedef alan "Indepeodent" ise "Londra Bildirisi, Alman - Amerikan ortak yapımıdır ve Moskova'da bu, sakneye kona- cakür" diyerek Birleşik Alman- ya'ya karşı Sovyetler Birliği'nin hâlâ sürdürdüğu çekingenliğin gi- derileceğini çağnştırdı. Başbakan Thatcher'ın dış siyasetini destek- leyen "Dairy Td«graph"da, "Or- tak BiJdirinin baştan beri bir Amerikan önerisi olduğu saklan- madı, ancak İngiltere dahil her üye imzayı isteyerek atmışür" de- di. "Financial Times"ın uzun yo- rumunda ise "1815'te Viyana'da, 1919'da Versay'da ve Ikiöci Dün- ya Savaşı'ndan sonra çeşitli şekil- lerde olduğu gibi dünyaya çeİddü- zen verilmesi gerekiyor. Bu da öyle" dedi. Ancak Londra Bildirisi'nin üzerinden henüz 24 saat bile gec- meden ortaya karşıt ve kuşkucu görüşler de anldı. Bu çevrelere gö- re Almanyalann birieşmesi ve Do- ğu Avrupa'da artık vurulacak he- def kalmaması yüzünden kısa menzilu taktik nükleer silahlar an- lamım yitirdi. ö t e yandan yeni NATO stratejisi gereği, "taktik nükleer silahlara mümkün oldiı- ğu kadar geç başvurmak" için da- hi yine kullanılacak nükleer silah bulunması gerekli. ABD taratın- EDtP EMİL ÖYMEN LONDRA — NATO'yu NA- TO yapan savunma stratejisinin neredeyse kökten değiştirildiği Londra Doruğu'nda aiınan karar- ların ne anlama geldiği, ittifakı bundan sonra nereye, nasıl götü- receği üzerindeki tartışmalar, top» lantırun kapanmasından hemen sonra başladı. tngiliz basını, ge- lişmeleri "NATO, soguk savaşı bitirdi" ya da "NATO, Varsova Pakta ik artık banş yapü" gibi başlıklarla verirken bazı savunma uzmanları Ortak Bildiri'nin bazı noktalan üzerinde kuşku belirt- mekten geri kalmadılar. NATO liderierinin 5-6 temmuz- da yaptıklan toplantı sonunda ya- yımlanan ortak bildiride en dik- kati çeken nokta, NATO'nun 1968'den bu yana temel strateji- sini oluşturan "esnek mukabele" anlayışının değiştirileceğinin an- laşüması. Bir savaşta NATO'nun taktik nükleer silahlara ilk başvu- racak taraf "olabilecegi" göruştt yerine, "nükker silahlar en son başvnrnlacak caredir" görüşünun benimsenmesi büyük bir strateji değişiklığini gösteriyor. Bu deği- şikliğin bir uzantısı olarak. Türki- ye dahil Avrupa'daki 1.400 ka- dar nükleer topçu bataryası da ta- rihe kanşacak. "beri Savnama Ökesi" görüşunün de değiştirile- cek olması, NATO'nun giderek daha "banşçıl bir pasif savunma pakn" biçimine dönüşeceğini dü- şünenleri destekliyor. Ingiliz basını, ortak bildiri ko- nusunda aynntılı bir değerlendir- meye girişti. Batı Almanya Baş- bakanı Helmnt Kohl'ün, Avru- pa'nın geleceğini çizdiğini kayde- den "Times" gazetesi, "Soğuk Federal Almanya Başbakanı Helrnut Kohl, NATO zirvesinin en çok ilgi çeken simalarından biri oldu. dan üretilen ve TASM olarak bi- linen, havadan kara hedeflerine atılabilen 400 kilometre menzilli yeni tür nükleer füzelerin bir aşa- mada tüm NATO'ya kabul etti- rilraesi gerek. İngiltere Başbakanı Thatcher da bu görüşü paylaşıyor. Buna ek olarak NATO'nun elinde denizal- ularda konuşlandınlan orta men- zilli Cruise füzeleri şimdiye kadar herhangi bir anlaşma kapsamına girmiş değil. Aynca "tkri Savun- n a Ükesi"nin de değiştirilerek başta Almanya olmak üzere " b a a " NATO ülkelerinde çok- uluslu bir çevik kuvvet görevlen- dirilmesinin de NATO'nun taktik nükleer silahlara gereksinim duy- maya devam edeceğini gösterdiği, yine bazı uzmanlarca ifade edil- di. Bu görüşteki uzmanlar, NA- TO'nun nükleer konuda sadece taktik değiştirmiş olduğunu, te- mel kavramlarda büyük bir deği- şiklik beklenmemesi gerektiğini ileri sürüyorlar. Oysa Ingiltere'- nin NATO Daimi Temsilcisi Sir MichaeJ Alesander bile yakınlar- da verdüği bir demeçte, NATO'- nun "beri Savnnma ve Esnek MnkabeJe" siyasetinden artık ta- mamiyle vazgeçmesi gerektiğini söylemişti. NATO kaynaklan, Avrupa'da ilk aşamada 1995-6 döneminde 450 TASM füzesinin F-lll, F-15-E ve F-16 ile Tornado uçak- lannda konuşlandınlacağınj kay- dediyor. Türkiye'de üretilen F-16'larda da TASM bulunup bu- lunmayacağı hakkında henüz bil- gi edinilmiş değil. Fransa tarafın- dan üretilecek benzer niteükteki ASLP füzelerinin ise menzili 1.000-1.500 kilometre arasında. Değişen Avrupa koşullannda AJ- man hava kuvvetlerinin TASM füzeleriyle donanmış ucaklarının Ingiltere'deki üslerde konuşlandı- niabileceği görüşü savunma çev- relerinde tartışılmakta. ANKARA (Cnmhuriyet Büro- sa) — DYP Genel Başkanı Süky- man Demirel, dün parti genel merkezinde duzenlediği basın top- lantısında, Londra'daki NATO toplantısı ile Akbulut - Mitsota- kis görüşmesini değerlendirdi. De- mirel, NATO sonuç bildirgesinin "fla" olduğunu söyledi. Süleyman Demirel, Londra'da- ki NATO zirvesini değerlendirir- ken, şöyle konuştu: "NATO deklarasyoou flodor. NATO, bir komünizm istilasına karşı karnlınııştur. Ancak. şu an- da bir beürsizlik ortaya çıknuşür. BeUrsizlik en büyük tehlikedir. Şimdi, saldırmazlık paktı gün- demdedir. NATO'nun, saldır- mazhk sözünü karşı taraftan bek- lemesi dognı defOdir. Zaten, Var- şovt Paktı'un saldıracak hali mi kalmıştır? NATO, siyasi güç ola- cak deniyor. NATO, siyasi btr or- gan degil, bir savunma itdfakıdır. Toplantıda NATO'nnn geleceği konusonda ne bize, ne de başka nlkcJere bclirti bir ışık yalalnus- ör." Demirel, Kıbns olayında Avru- pa'dan yeni baskılarla karşı kar- şıya gelebileceğimizi de kaydede- rek "Kıbro Rnm Keami'nfa NA- TO zirvesi sırasmda AT'ye tam üyelik başvuntsnnda bulunması enteresaodır. Binaeaaieyb, bizlm cay dıncıbgımu: bir yerde hiç yok,. göıüyorsunuz" dedi. DYP lideri, NATO zirvesi sırasında Akbulut - Mitsotakis arasında yapılan gö- rüşme ile ilgili olarak da sunlan söyledi: ; "Şimdi Mitsotakis, bem AT nezdinde Papandreu'dan daka nüfnzinyum diyor. Bu arada, Gi- ney Kıbns AT'ye tan üydik icte. başvumyor. Tam toplantı ik ay- nı zamanda, Başbakan Akbnlat, - Yunanistan'ia Türkiye arasında- ki sorunlan diyalogla çözecegJz' diyor. Artık bu sözler, sornnlan' çözraeye yetmiyor. Hangi soron- - lann nasıl çözüiebüeceji konn- sonda da biraz fildr sahibi olun- ması gereldr." FRANSA/NATO ZİRVESİ Paris, AlmanyaViakî askerlerinî çekecek SABETAY VAROL PARİS — Londra'daki son NA- TO zirvesinin sonuçları, ittifakın askeri kanat dışı öyesi Fransa'da, şu üç konuda kamuoyunun dik- katlerini üzerine çekti: 1- Nükleer doktrin (arosması, 2- Fraasa'nın Almanya'daki as- keri biriiklerini geri çekmesi, 3- YU sonunda Paris'te topfauM- cak AGtK zirvesi. Paris, bilindiği gibi ittifakın nükleer konulardaki temel iJkesi olan *esnek mukabele' doktrinine karşı olduğu için NATO'nun as- keri kanadından General de Ga- ulle'ün girişimiyle kopmuştu. Fransızlar sahip olduklan nükle- er silahlara "savaşı kazanmayı de- gil engetiemtye yarayan" bir araç olarak baktıklarını belirtiyorlar.. Bu nedenle esnek mukabelenin ta- rihe gömülmesi Paris'te bir ölçü- - de memnunluk yaratırken bunun yerine getirilen "son başvumlacak çare" ilkesini de Fransa benimse-' di. Cumhurbaşkanı Fraacois Mit- terrand bu ilkenin de esnek mu- kabele doktrini gibi "savaş kazan- ma"yı amaçladığma dikkat çeke- - rek'bunun "Fransız stralejbijie ta- ban tabana ztt" olduğunu zirve- - den sonraki basın toplantısmda açıkladı. NATO'nun son strateji değişikliğine toptan karşı olan tn- giltere Başbakanı Margaret Tkate- hcr'ın, Fransa'nın muhalefetini 0- • giyle izlediği bildirflîybr. -
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle