22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet Sahıbı Cumhurıyeı Maıbaacıhk ve Gazetecılık Turk Anonım Şırkeıı adına Nadır Nadl 9 Genel Yavın Vluduru Hlsll (fflll, Muessest Mudüru Emine Vşiklıjıl. Yazı tşlen Muduru Ok»y Gönensn, 9 Habeı Merken Muduru Y»lçın Bıyer Sa\fa Du2enı Vönctmenı Ali Aor. # Temsıkıter ANKARA Ahmrt T.«. IZtylR Hiknd Çankaya. \DANA Çton Ygenogkı !; Pohnka. Cttal B^lanpç, I>5 Haberier Eıfm IMa. Ekonemr Oagiı T«rt»«. H Sendıka Şaknn feMa. kulıur Ldal Lsttr. EJmm Gm*> Şa>tuı, Haber \rastırma lsmtt Bcriaa, Yun Habclen NcrdM Dotn. Spor Dan;jmanı AbdaCudv Ynccknuı, Dızı Yanlar Kcran Çahşkm. \ra4uma >hın \ip«>. Duzdtme Abdalbfc \ana £ kooıdjnaıör Aknct k/srulan, 0 Mab l>Ier Erol Erimt. # Muha^be Menl VEMT # But« PUniama SCTJI Osmabe^otkı 9 Rcklam \vx Tonuı, 0 Ek Yayınlar Huh» Akyol • ldaır Husryuı GuRr. 0 Ijtomr Oader ÇHIk, # Bılgı-lılem Nal Inal. 0 Pmond Swgı BosUnoojlg Sasan w ta»m Cumhumtt Vbıbaaolık \c Cazudkk T.A-S. Türk Ocalı Cad. 39/41 > HJM IÎI Pk 246-Isanbul Tk{ <\2 05 05 (20 haı). Tda. 21246 Flt (1) !2* 60 72 # flurotar Ankm Zıya Gokalp BK Inkliap S- So 19 4 Td. 133 II 41-47. ~fckx 42344 Fu. (4) 133 05 65 # tna-. H Zıya Bh 1)S2 &İ/3, TeL 13 12 50, m a . 52359 Fu. (31) 19 S3 60 Inom) Cad 119 S. No 1 K» 1, Td. 19 37 52 |4 hat), TÜOL 62155, FM. (71) 19 37 52 TAKVÎM: 8 TEMMUZ 1990 tmsak: 3.35 Güneş: 5.32 öğle: 13.14 Ikindi: 17.13 Akşam: 20.45 Yatsı: 22.34 Özal'ın damşmanı Pulak: tıırizıııi kötü yolda Can Pulak, Cumhurbaşkanı Özal'a sunduğu raporunda Karadeniz'de de özel koruma alanlannm oluşturulmasını önerdi. TUNCAY ÖZKAN ~ MARMAKİS — Cumhurbaş- kanı Turgut Özal'ın turizm ve çevre danışmanı Can Pulak, gö- rev alanına giren konularda ha- zırladığı raporları Marmaris Okluk koyunda tatüini geçir- roekte olan özal'a sundu. Can Pulak, dün Mannaris'te bir grup gazeteciyle yaptığı soh- bet sırasında Cumhurbaşkanı özal'ın bölgcde yaptığı incele- mderde tüm kıyılarda yoğun bi- çimde devam eden yapılaşma- dan duyduğu rahatsızlığı dile ge- tirdiğini söyledi. Yat turizminin bu yıl "loriz" yaşadığmı vurgulayan Can Pu- lak, gördüğu olumsuzTuklan şöyle sıraladı: "Yat turizminde bu yıl oMuk- ça fazla sıkıntılınmız var. Kap- tanlann büyük bir kısmının U&ansı yok. G«m0erde plşen ye- mekkr hasta ediyor, tnsanlar karaya kaçıyorlar. Lisanssız kaptanlarla müşteriler arasında •yumsudakUr yaşanıyor. Bu ncdente kavgalar çıkıyor. Bun- h n sikayet edecek, denetkyecek bir mercj >ok. Bu civarda pek çok limanıiı sorumlasu dahi yok. Bunlann önknmesi geretd- yor." Pulak konuşma sırasında Ka- radeniz turizmine ilişkin görüş- lcrini de şöyle özetledi: "Karadeniz turizminde bnra- da (Marmaris-Gokova ve civa- n) yaşanan sorunlann yaşan- masını istemiyoruz. Bu ne- denle eylnl aynda tüm Karade- niz'i dolaşarak bir rapor hazırlayacağım. Puradı ve Ka- radeniz'de yeni özei koruma bölgderl ifauı edUmesi gerekiyor. Buradakilere yeni bazı botgele- rin de katılması lazım. Karade- niz'de de yapılanmayı önlemek amacıyla yeni konıma bölgeie- rine gerek var. Bence tum bu böigelerde yapılanmayı durdur- mak gerek." Pulak, Marmaris ve civanna Doğu'dan büyük göç olduğunu, bunun önlenerek bolgenin nufus yoğunluğunun korunması ge- rektiğini beünti. "Buralarda ya- şamanın tüm dünyada olduğu gibi bir bedelinin bulunması ge- rekir. Buralardan elde edilecek geürlerle goç olan bolgeJerde ya- şayan insanlann kallunma dn- zeylerini arttırmak gerek" dedi. YATAĞAN~ Uranyumlu küller sorun oldu ÖZCAN ÖZGÜR MUĞLA — Yatağan Termik Santrah'nın uranyumlu kul da|- larının üzerinin örtülmesi TEK ile TKÎ'nin anlaşamaması sonu- cu belirsizliğe düştü. tki kurum arasında bir anlaşmaya varüa- maması, kul dağlannın örtülme- si işi için açılacak ihaleden TEK'in vazgeçmesine neden oldu. Bilindiği gibi Yatağan Termik Santrah'nın uranyumlu kül aük- lannın insan sağliğını tebdit edi- ci ölçüde olduğu bilim adamla- nnca doğrulannu; ve Enerji Ba- kam Fahıetün Kurt bir açıkla- ma yaparak kul dağlannın Uzer- lerinin örtülerek yeşillendirilece- ğini bildirmişti. Bakanm açıklamasına kaışı- bk açılacağı duyurulan "örtme ve yeşillendirme" ihalesinden TEK vazgeçti. thaleden vazge- çilmesine TEK ile Türkiye Kö- mür lşletmeleri (TKÎ) arasında çıkan "itaale bedelinin hangi kn- rum tarafından karjılanacagı" konusundaki anlaşmazlığın ne- den olduğu belirtildi. Yatağan Termik Santralı yet- kilileri, TEK Genel Müdûrlüğü'- nün ihale bedelini TKl'nin kar- şılamasını istediğiıu öne sürer- ken TEK Genel Müdürlüğü yet- kilileri bu konuda açıklama yap- maktan kaçındüar. TKİ lşletme Daire Başkanı Tamer Hiral ise bu konuda ya- pılacak çalışmanın TKl'nin de- ğil, TEK'in sorunu olduğunu belirterek şöyle dedı: "Kül döküm sabasında yapı- lacak çalı^ma TEK'in sonura- dur. Ancak bizim bn sanaya olaşıp dekopaj artıklannı dök- mek için bir yolumuz yok. Çün- kn 85 tonlak kamyonlanmınn asfalta çıkmasına izin vermiyor- lar. Biz onlara buraya bir yol ve köpriı yapın dedik. Bu yol ya- pıhrsa en az 25 yıl kullamlacak. Yoksa biz komnnı santrann ka- pısında teslim ederiz ve işimiz biter. Fakat bu yolun yapımın- da kitlden > ararlanırtar mı ya- rarlanmariar nn bu, onlann so- 1940 doğumlular için nostaljik kokular taşıyan pop-rock, gençler için yepyeni bir müzik 50'sinde görücüye çıkanlar MICK JAGGER HEP TAZE HEP ÇILGIN — 601ı > ıllann en buyuk gruplanndan biri olan Rolling Sîones'un beyni Mick Jagger, pop- rock'un en başanh isimlerinden biri. L zmanlar şimdi onun60 yBşındaki gelecegini duşunu>orlar. Yanıt 13 yıl sonra (ustte). TINA ^İNE HÂLÂ CIVA GtBl — 19901ann başında pop-rock mu- ziginin yeniden canlanmasında en f azla emegi geçenlerden biri de Tina Turner. 50 yaşını aşan ve torun sahibi Tina Turner sahneye çıktığında sesi ve hareketleri ile 18'lik bir genç kızdan farksız (sagda). Költür Servisi — Londra'nın ünlü Wembley stadyumunun he- men bitişiğindeki kapalı konser salonu Wembley Arena'da bu ay yıldız yağmuru var. Önce Prince, ardından Rolling Stones, sonra Madonna. Paul McCartney'den sonra sırayı alacaklar arasında David Bowie, Tina Turner, Cliff Richard eşLğinde yeni Pink Floyd ' ve nıhayet Ten Years After var. Temmuz-ağustos-eylül, pop müziğin turne ayları. Amerikalı grup ve şarkıcüar Avrupa kentle- rinde, Avrupalı gruplar da ABD eyaletlerinde görücüye çıkıyorlar. Tabii bu arada yeni plaklan da konser turne dönemine tesadüf et- tiriliyor. Rolling Stones ve Ma- donna konserlerinin organizatöru rırun aynı tur müziği dinlemeleri. Evlerde babalar hatta bazen dede- ler, çocuk ya da torunlanyla ayak- kabı, ceket, gömleğın yanı sıra plak, kaset, CD'lerini de paylasa- biliyorlar. Pop-rock, 40 doğumlular için zaman zaman nostaljik kokular taşısa da, bugünkü gençler için yepyeni bir müzik. örneğin bir Ti- na Tbrner, bir Lou Reed, bir Ro- ger Waters'ın tım ve sound'u, ay- nca da şarkılannda verdiği mesaj- lar, 80 sonrası pıyasaya çıkan gruplannki kadar anlamlı gelmi- yor hiç kimseye. Pop-rock, boş zamanlarda ya da dans ederken dinlenen bir mü- zik turü olmaktan çıkıp live Aid, Mandela konserleri ya da Ameri- Sadece İngiltere'de bu ay içinde 20 y konser var. Rolling Stones, Madonna, Ten Years After, Pink Floyd, David Bowie, Tina Turner hâlâ sahneye çıkıyor. Harvey Goldsmitb, temmuz ba- şından ağustos ortasına kadar sa- dece Londra'da 2 milyon adet konser bileti satüdığını söylüyor. Önemlı olay. Konserlerden biri de 21 temmuzda Berlin'de. Hem de duvarın önünde. Pink Floyd'un kurucusu Roger Wattrs, yıkılan duvann önünde "The Wdl" (Du- var) albümünün yeni versiyonunu sunacak. Muzikolog ve toplumbilimciler pop-rock plak, kaset ve CD satış- lan ile konser basılatlannı incele- dikten sonra şu sonuca vanyorlar: "Pop-rock bir geienek, bir ta- rih haline geldi." Kükürel ve endüstriyel acıdan pop-rock, esas olarak radyonun, bu arada video-kliplerin de deste- ğiyle, bir yaşam türünün somut ifadesi. Yas farkını kaldıran unsur ise Acid House partileri Jüzenle- yen bugünku gençkrin ve babala- kan çiftçilerine yardım konserle- rinde olduğu gjbi toplumsal ve si- yasal bir etiket de taşıyor artık. El- vis Prestey ve Jerry \jet Lrtris, be- yaz olmalanna rağmen Zenci mü- ziğini (blues) beyazlar için de po- puler hale getirirken, blues renkli pop-rock şarknardaki isyankâr te- malar, köklerinı, Zencilerin ırk ay- nmına karsı duyduğu nefretten alıyor. Neil Young ya da Bob Dylan'ın hâlâ ayakta kalabilmesi- nin nedenlerinden biri de, şarkı- lannda olsun müzfldeTİnde olsun, ne kadar yeni versiyonlar, yorum- lar, duzenlemeler yaparlarsa yap- sınlar, bu özden ayrümamalan. Sunday Times gazetesinden Bryan Appleyard soruyor: "Şimdi merak konusu olaa şu: Mick Jagger, ki bugûn 50'siae yakiaşıyor, 60 yaşına bastıgı gün sahneye çıkıp hala "I can get no satMaction" diyebilecek mi?" Ayvalık'takiustalar,yeterincepişippişmediğinianlamakiçin sabunun tadına bakıyorlar Sabun,yeniyorsa güzeldirNECATt GÜNGÖR Eskiden böyle rengârenk, böy- le tngiliz parfümlerine batınlmış gibi hoşça kokulu, biçim biçim, cicili bicili, cam fanuslarda adeta birer süs eşyası gibi duran sabun- lar mı vardı? Nerede efendim! Ne Sultan Aziz devrinde, ne Hamit zamaoında... O yıllarda, akşam alacasıyla birlikte hamamdan çı- kıp faytonlara kurularak konak- lanna, saray yavrusu köşklerine dönen eski tstanbul bammefendi- lerinin kadife tenlerinden yalmz- ca iki tür rayiha yayıhrdı: Biri Ha- lep kilinin rayihası, öteki Edirne sabununun. Çünkü, sabun namı- na yalnızca bu ikisi bilinirdi, öte- si yoktu. Daha sonraki yülarda, özellik- le Cumhuriyet döneminde, bir zeytinyağı beldesi olan Ayvahk- ta sabunculuk gelişti ve yayıldı. Buralı Rumlar, ürettikleri zeytin- yağımn bir bölümüyle, "hane ihtJvaçUnBi" karşuamak üzere sa- bun yapıyorlardı. Mübadeleden sonra Ayvaiık yöresine yerleştiri- len Giritliler ise sabunculuğu da- ha da ileri göturduler. Şimdilerde, yası altmış civannda olanlar, Ay- valık'taki o Gintli sabuncuların yapıp sattığı renk renk, top top sa- bunlan, geri gelmez çocukluk çağ- nlarımn özlemi içinde anıyorlar! O sabunculann en ünlüsü Ali Efendi'ydi. Sabuncu Ali Efendi- nin Tenekeciler Çarşısı'ndaki dük- kânmda sergilenen sabunlar, renk- leri, biçimleri ve kokulanyla in- sanlan çekerdi! 1950'Ü yıllara gelinceye dek A> vaJık'ta otuz iki tane sabunhane vanh. Bu sabunhanelerde uretikn saf sabunlar büyUk kentlere, çev- re ülere gönderilirdi. 50/li yıllar- da bu kuçük imalathaneler birer ikişer kapanmaya başladüar. Çun- kü aralanndan bazıları -gunumü- zün buyuk ve önemli markaları- büytime yoluna ginnişlerdi. Ima- lathane düzeyinden fabrika ölçe- ğine sıçramaktaydılar. Buyüklerin pazannda küçük üreticUer at oy- natamazdı; şasmaz bir kuraldı bu! Şimdilerde kala kala üç dört sa- bunhane kalmıştı eski günlerden; ama ünlü markalann yarunda esa- mesi bile okunmazdı onlann. Ayvalık'm büyük sabunculan ülke pazanna yayıladursunlar, bu- ra halkı, yine eskisi gibi kendi sa- bununu evinde kendisi yapma ahşkanlığım sürdürüyordu hâlâ. Bu yalnızca bir alışkanlık değil, aynı zamanda bir seçimdi. Evler- de yapıla saf, temiz, katıksız sa- bunu; kimyasal kanşunlarla elde edilmis albenili sabunlara yeğ tutmaydı. Bugün çoğu evlerde sabun ka- zanlan kaymyordu. Ne ki herkes sabun yapmayı bilmezdi. Sabun yapma bir zanaattı, ustalık isteyen işti; ustalıksa zamanla kazanılan bir beceri... Hüseyin Yıldınm da Ayvalıklı sabun ustalanndan biri işte. Bun- dan yırmi sekiz yıl önce, daha bir karış boyunda çocukken girmişti bu zanaata. Uzunca bir zaman, Giritli ustalann yanında bulun- muştu... Sonra bir fabrikada ya- pım ustası olarak çalışmış; pişir- digi sabunlann tadına bakmaktan Sabun ustası Hüseyin Yıldırım, "Her Hüseyin ustaya göre saf sabunun sabun yenmez" diyor. "Bizim yediğimiz kendine özgü, çekici bir kokusu var sabun, saf, içilecek nitelikteki zaten. Buna aynca esans koymaya zeytinyağmdan yapılan sabundur!' gerek yok. HUSEYtN YILDIRIM — "Bizim >aptığımız sabunlar kuru ve kabadır. Lavaboda suyu göıünce çozulmez." (Fotoğraf: Kayıhan Gıiven) dişleri çürUmüştü! Sözün gelişi değil bu. Gerçekten çürümüştü. Bu işte çalışan nice ustanın dişle- ri gibi. Pekiyi, neden sabunun tadına bakıyordu ustalar? Hani ev ha- nunlan, asçılar, pişirdikleri yeme- ğin tadına tuzuna bakarlar ya, iş- te öylesi! "Eski ustalann bepsinin dişle- ri çuröktur," diye anlatıyordu Hü- seyin Yıldınm. "Benimkiler de yir- mi beş yüda çunidu.- Sabunun ta- dına bakmaya gelince, göz kara- nyla pişip pismedigini anlamak güçtür. O nedenle yenir. Yeterin- ce pişip pişmediği, acuığının gidip gitmedigi en ivi böyle anlaşılır. Ama bir şeye dikkat etmek gere- kir Her sabun yenmez! Bizim ye- digimiz sabun, saf, içilecek nite- likte saf zeytin yagından yapılan sabundur. Tertemizdir. Reklam- larda saflık iddiasında bulunan- lar, kendi sabunlannı yiyemezler oysa! Çunkü saf degfl, kimyasal maddeierle yapılmışUr. tçilecek ni- telikte yagdan degU, tortulu, acı yagdan, güneşte kahp okatlenmiş yagdan yapünaşbr. Don yagından vapılmtşnr. tyi sabun yalnızca zey- tin yagından yapılmaz. Çitlenbik yagı. defne yagı da iyi sabun yap- mak için elveriştidir. Yenilecek ka- dar saf niteliktedir. İnsan tenine de iç organlanna da zarar vermez. tshal yapar, o kadar." Sabunun saflığrnda, yenilmesi bir ölçüydü. Onda kuşku yoktu... Pekı, yenilecek kadar temiz ve saf olan sabunun muhtevasında neler vardı? Bu sorunun yamtım şöyle veriyordu Hüseyin usta; "Naturel zeytin yagı, kostik ve tuz. Asıl mohteva bu. Bir de, içti- gimiz su." Nitelikli sabunun başka özellik- leri de olmalıydı. Sözgelimi tüke- tici nelere dikkat etmeli? Herkes yiyerek tadına bakamayacağına göre.. "Sabunda göninüs de önemli" Belediye Başkanı Sefa Taşkın, Pergamon Müzesi önüne pankart bıraktı 6 Zeus Sıınağı, Bergama'ya ait' HANDAN ŞENKÖKEN BERLİN — Bergama Belediye Başkanı Sefa Taşkın ve belediye meclis uyelen Doğu Ber- lın'deki Pergamon Muzesi'nde bir gösteri ya- parak Zeus Sunağı'nın geri verilmesini istedi- ler. Sefa Taşkın, iki bin yıl boyunca Bergama'- da bulunan Zeus Sunağı'nın Bergama'ya ait olduğunu belirterek "Bergama halkı adına Ze- us Sımağı'nı geri istiyonız" dedi ve sunağın merdıvenlerıne "Zeus Sunagı Bergama'nındır, geri istiyoruz" yazılı bir pankart bıraktı. Gös- teriyi Alman basınından çeşıth gazeteciler ız- ledı ve ARD televizyonu görüntüledi. Pergamon Muzesi'nde Zeus Sunağı önün- de ARD televizyonundan Arold Uders'in so- rularını yanıtlayan Bergama Belediye Başka- nı Sefa Taşkın, "Zeus Sunagı'nı görünce çok beyecanlandım. Butün Bergama halkı adına Zeus Sunagı'nı geri istiyoruz. En büyük iste- gimiz Zeus Sunağı'nın olması gereken yere, Bergama'ya geri dönmesi ve bugun hâlâ ye- rinde duran temelleri uzerinde yukselmesidir" dedi. Zeus Sunağı'nın bir heykel, eski bir pa- ra ya da resim olmadığına değinen Taşkın, "Berlin'de 100 yıldır bulunan Zeus Sunagı, iki bin yıl boyunca Bergama'davdı. Zeus Sunagı Bergama şehrinin bir parçasıdır" bıçıminde konuştu. Bir soru üzerine henüz Alman yet- kililerle temas kurmadığını belirten Sefa Taş- kın, öncelıkle başlattıklan kampanyayla bü- tün dunyaya Zeus Sunağı'nı tanıtmayı amaç- ladıklanru, daha sonra da Kultur Bakanlığı'y- la birlikte ciddi girişimlerde bulunmayı ıste- diklerinı söyledi. Bergama Belediye Başkanı Sefa Taşkın, bü- tun dunyadaki tarihi eserlerm iade edilmesi konusunda bu tür girişimlerin olması halin- de buyük karmaşıkhğa yol açılacağı biçimın- deki görüşe, "Dunyada esen yeni banş ve öz- gürlük riızgârlan Zeus Sunağı'nın Bergama- ya kavuşması, bu buyuk ozlemin giderilmesi için her zamankinden daha umutlu olma ola- nagı veriyor. Yanm yuzyıllık tabular ve du- variar yıkılırken insanlık binlerce yılın birik- tirditi olumlu değerlere daha çok sahip çıkı- yor. iki Berlin nasıl birle$iyorsa, iki Almanya nasıl birieşiyorsa Zeus Sunagı da Bergama ile oyle biriesmelidir" karşılığını verdi. Berlin'dekı Brandenburg kapısının Bergama'da bulunması ne kadar anlamsızsa, Zeus Sunağı'nın Doğu Berlin'de bulunmasının da o denli saçma ol- duğu savını yineledi. diyordu usta. "Berrak, alabildigi- ne beyazdır saf sabun. Adeta say- damdır. Ama, kimyasal ilaçlaria beyazlatmayı saymıyoruz tabii. Yapay bir beyazük o... Bir de ba- karsuuz, sabunda kızankuk görü- lür bazen. Guneşte kalıp okside olmus yaglar, yani bozıümuş yağ- lar böyle kızanküklar yapar. Böy- lesi sabun knOanıimaz mı? KnHa- mlır. Ama yagının temizlik dcre- cesini ele verir... Bir şey daha var Evlerde yapügımız ve adına scrgi sabunu dediginıiz malı, akşantdan dökersiniz sergene, sabaha kadar kurnr. Nemlilik oranı düşüktür çünkü. Korala göre nem oranı en fazla binde ikidir! Bundan fazU- sı kunü dısıdır. hatalı yapundır.» Gunlerce depolarda, dükkânlar- da, marketlertje bekleyip de, bftlâ nem tasıyorsa, o sabunun kalite- sini siz duşünun artık..." Sanayi sabununun yumuşak malzemeyi özellikle ürettiğıni vur- gulayan Hüseyin Ytldınm, bunun nedenini de sabuna biçim verme kaygısıyla açıkhyordu. "Evlerde yapılan sabunda biçim kaygısı gii- dulmedigi için kuru ve kabadır" diyordu. "Ama dayamklıdır. La- vaboda suyu görünce çözülmez... Ona istenÜen biçimi vermek için özellikle yumuşak olarak üretilen sanayi sabunuysa, lavaboda kısa sürede vıcık vıcık olurî' Ayvalıklı yaşhlann anlattığına göre sabun sozcüğünün kökeni Arapça'dan geliyordu. Zabun adında bir Arap'tı bunu bulan ki- şı. Ama bildiğirniz "arapsabunu" nu bulmuştu a Yani avık sabu- nu. Zamanla işin ıçine kimya ka- nşmış; kuru sabun, zeytinyağının pişirilmesi ve katta maddeleriyle elde edilebilmişti. tnsanoğlu, sa- bun kullanmayı daha da cazip kıl- mak için hoş kokulu esanslar ek- leyecekti içine. Hüseyin ustaya sorarsanız halis sabunun kendine özgü, çekici bir kokusu vardı zaten. Buna aynca esans koymaya gerek yoktu. Onun doğal kokusunu bozmamak ge- rekti... Ama ne derler? Zevklerle renkler tartışılmazmış... Sorun belki de kah'teyi cazibeye feda edip etmemekte düğümleniyordu. Merakhlan ev sabunlanmn de- ğerini biliyordu elbet. Hatta bü- yük kentlerden Ayvahkh ustalara haber gönderip özd olarak ısmar- layanlar bile vardı. Sabun sanayii ülkemizde gün- den güne gelişip çesitlenirken Ay- vahk'ta, halk arasında yasayage- len ev sabunculuğu inadına dire- niyordu. Evinin önündeki üç beş ağaçtan elde ettiği bir teneke zey- tin yagından sabun yapmak iste- yenler, Hüseyin ustanın kapısını çahyorlardı. Hüseyin ustanın kay- nattığı sabunlar dillere destanüı. Onun gibi böyle küçük üretimle halis sabun yapan başka ustalar da vardı Ayvahk'ta... Ama o us- talardan zanaatı devralacak kim- se yoktu. Parası az bir zanaattı sa- bunculuk. Kendisi haysiyetli, ama geliri düşüktü. Bu nedenle kimse- ler gönül indirmiyordu! Hüseyin usta, iş bulup da kazan kaynattı- ğı zamanlar, günlüğünün on bin liraya geldiğini söylüyordu. Bu da emekli aylığına bir katkıdan baş- ka bir şey değildi! Kim, daha çok sigara içer? • İZMİR (ANKA) — Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi'nce bin kişi uzerinde yapılan "kîmler daha çok sigara içiyor" araştırmasında erkeklerin evlenince, kadınlann ise boşarunca daha çok sigara içtikleri ortaya çıktı. Tıp Fakültesi'nin göğüs hastalıklan ile halk sağlığı ana bilim dallannın gerçekleştirdiği araştınnada, tüm yaş grubundaki erkeklerin ytizde 58'inin kadınlann ise yüzde 24'ünün sigara içtiği belirlendi. Araştırma sonuçlanna göre evliler, bekârlara oranda daha çok sigara içcrken evli erkeklerin yüzde 69*u, evli kadınlann da yüzde 53'ü sigara tiryakisi konumundalar. Sınav sonuçlan • ANKARA (ANKA) — Milli Eğitim Bakanhğı'nın merkezi sistemle düzenlediği Anadolu, fen, Anadolu öğıetmen liseleri ile kurumlara bağlı okullara giriş smavlanmn sonuçlan adaylara gönderilmeye başlanıyor. llk olarak Anadolu ve fen liseleri sınavlarına giren öğrencilere puanlarını ve kazandıklan okullan gösteren sınav sonuç belgeleri, 10 temmuz salı gününden itibaren gönderilecek. Bu tarihte aynca okul mudürlüklerine de kaydolmaya hak kazanan ögrencilerin listt iletilecek. Ayda 45 bin kışiye ehliyet • ANKARA (AA) — Türkiye genelinde her ay, ortalama olarak 33 bin aracın trafîğe tescil edildiği, 45 bin kisinin de ehliyet aldığı belirlendi. Trafikteki araç sayısı 3.7 milyonu, ehliyetli sayısı da 5.7 milyonu aştı. Trafikteki araç sayısı bu yılın ocak ayı sonunda 3 milyon 684'e, şubat ayı sonunda 3 milyon 714 bine, mart ayı sonunda 3 milyon 753 bine ve nisan ayı sonunda da 3 milyon 777 bine ulaştı. Polislere turizm dersi • ANKARA (ANKA) — Polis okullan yönetmeliğinde değişiklik yapılarak polis adaylanna halkla ilişkiler ve turizm dersi verihnesi kararlaştmldı. Resmi Gazete'de yayımlanan yönetmelik değişikliğine göre polis okullanna 18 yaşını tamamlamış, 27 yaşından gün almamış olanlar başvurabilecek. Polis okullannda öğrenim gören Öğrenciler "inandıncı bir bilgiye dayanarak" en çok 5 gün mazeret izni alabilecekler. Arap turist Bur8a? yı sevdi • BURSA (AA) — Bursa'ya iki yıldır ender gelen Arap turistler, bu yıl sıcaklann başlamasıyla birlikte Bursa caddelerini renklendirmeye başladılar. Bursa'daki turizm acenteleri, Arap turistlerin yeniden Bursa'yı tatil için tercih edilen kent olarak seçmelerini şöyle değerlendirdiler: "Arap turistler, daha çok su ve yeşili anyor. Bursa ise körfez ûikelerinde camileri, türbeleri, yeşili, Uludağ'ı ile tanınan bir kent. Aynca Arap geleneksel aile yapısı için uygun ortam mevcut. Bu sezon Arap turizminde yeniden canlı bir dönem yasayacağızr Mannara'da kirlilik • BURSA (AA) — Türkiye sanayiinin yandan fazlasının çevrelediği Marmara Denizd'nde kirliliğin her geçen gün arttığı, denizin caddeler kadar gürültülü olduğu blldirildi. Tarun Onnan ve Köyişleri Bakanlığı'nca, Marmara Denizi'nde yapılan araştınnada, sadece Istanbul'da 4 binden fazla işyerinin, pis sulannı, antmadan denize verdiği, orta ölcekli bir tekstü fabrikasının günde 20 bin, bir rafinerinin de 100 bin kişinin meydana getireceği kirleticiyi denize yaydığı kaydedildi. Araştırmada, Marmara Denizi'ndeki yoğun deniz trafiği, gemi makineleri ile uskurlanndan çıkan gürültülerin ve şiddetli ışıklann, balıklan urküttüğü de belirtildi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle