23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/6 DİZİ-RÖPORTAJ 16 TEMMUZ 1990 A S I L B I R O Z E L T V ? / V M E T H E R 4 V Devlettekelindeki TRTkarşısında, özel TV'nin en büyük avantajı çoğulculuk ve çokseslilik TRT'ninnesi var.özel TV'ninsesi varÖzel televizyon lehindeki argümanların en başta geleni çoğulculuk ve rekabet olgusu. TV istasyonu sayısı arttıkça, toplumun en marjinal kesimlerinden en büyük çoğunluğa kadar herkes bugünkü TRT'yle kıyaslanmayacak bir biçimde sesini duyurabiliyor. Rekabet ise her zaman kalite artışmı beraberinde getiriyor. Daha çok reklam almak için, daha çok kişi tarafından seyrediliyor olmak gerek. Özel TV'nin topluma, toplum hayatına verebileceği çok şey olduğu gibi alıp götüreceği birçok şey de var. Örneğin haberleşme tekelleri, sonucu bugünden kestirilemeyecek kadar büyük zararlara yol açabiliyorlar. Kültürel anlamda tek boyutlu insan tipi yaratmaktan, küçük çocukların uğradığı zarara, insanları manipüle etmeye yol açan siyasi sonuçlara kadar birçok sakıncayı sıralamak mümkün. Devletin, özel TV konusunda bazı çekinceleri olduğu biliniyor. Bunlardan ilki irtica propagandası tehlikesi, ikincisi ise bölücülük- bölgecilik tehlikesi. Ancak özel TV'ye henüz izin verilmemesinin ardında, iktidarın, iktidarların da kaygıları yatıyor. İktidarların denetimindeki TRT silahının bir yüzü, hükümet üyelerinin olur olmaz nedenlerle ekrana çıkması, diğeri ise muhalefetin ekrana az yansıması. Neredeyse 30 yıldan beri Tür- kiye'nin siyasi gundeminin en önemli tartışma konulanndan biri TRT. Bütün dönemlenn bütün mu- halefet partileri, TRT'den dert yanmışlar, yanmaya devam edi- yorlar. Ama nedense bugiin mu- halefetteyken TRT'den şikâyet eden partiler ertesi gun iktidar ol- duklarında şikâyetleri ortadan kaldırmak için hiçbir girişimde bulunmamışlar. Hele 12 Mart sonrası TRT'nin özerkliği de büyük ölçüde buda- nınca, Türkiye'nin bu en büyük kitle iletişim organı, devletin ve iktidann "borazanı" haline do- nüşmuş. 1980 sonrasında ise ha- zırİanan yeni yasalar sayesinde bu "borazan"lık hali iyice pekişmis durumda. TRT'nin. özellikle de TRT te- levizyonunun iktidarlar tarafın- dan nasıl kullanılabildiğinin en güzel örnekleri hep seçim dönem- lerinde karşımıza çıkıyor. Yalnız siyasi nedenler değil, TRT'nin Tiırkiye'ye dayattığı ah- lak standartlanndan tutun da mü- zikten tiyatroya, dizi filmlerden kullanılan Türkçeye kadar uygu- ladığı yasakçı tutum, kuruma kar- $ı derin bir hoşnutsuzluğun doğ- masına yol açıyor. Oynamakta olan filmi yansın- da durdurup yayından kafdıran, cevap haklan doğduğu halde mu- halefet liderlerini ekrana çıkart- mayan, parlamento dışında kalan siyasi partilerin adını bile anma- yan, toplumun önemli bir bölü- mü tarafından dinlenmekte olan bir müzik türünü yok sayan TRT'ye karşı bu hoşnutsuzlukla özel televizyon istekleri arasında doğrudan bir ilişki olduğunu dıi- şünenler çoğunlukta. Tabii açıklama "özel TV isti- yoruz, çıinkü TRT kötü" basitli- ğinde değil. Ama TRT'ye yöne- lik hoşnutsuzluğun özel TV istek- lerini arttırdığı kesin. Neden hâlâ TRT'yle? Evet, TRT kötü. Evet, TRT'den şikâyet ediyoruz. Evet, TRT iktidann borazanı. Evet, TRT çağdışı kalnuş bir tekel. Ve Türkiye hâlâ TRT'yle yolu- na de\r am ediyor. Acaba neden? Televizyon yayınlannda devlet tekeline son verilmesi konusu za- man zaman devletin en üst düzey organlarında tartışılıyor. özel TV'ye izin verilmesi ihtimalinin, Örneğin Milli Güvenlik Kuru- lu'nda bile ele ahndığı biliniyor. Devletin, özel TV konusunda bazı çekinceleri olduğu ediıülen' bilgiler arasında. Bu çekinceler- den en önde geleni, irtica propa- gandası tehlikesi. Bir üst düzey organda, devlet kademelerinin önde gelen bir yöneticisinin, "Günde beş vakiC ezan yayınlar- larsa, namaz kıldınrlars», hutbe okuturlarsa ne yapanz?" diye sorduğu dışan sızan bilgiler ara- sında. Devletin ikinci çekincesi ise bölücülük-bölgecilik konusunda. Aynı üst düzey organda bu konu- nun da gundeme geldiği, "kapan- mış yaralann yeniden kaşınması- mn saioncalan" üstunde duruldu- ğu öğrenildi. Devletin özel TVye karsı çe- kingen davranmasma neden olan bu iki kaygı ne denli haklıdır, ge- çerlidir, çok tartışraalı. Ama ger- çek ortada: özel TV için kimse gi- rişimde bulunmuyor. özel TV'ye izin verilmemesinin ardında sadece devletin kaygıları ZAFER TELEVİZYONUN Tele- intifadaAmerikan NBC televizyonu, întifadacı Filistinlilere karşı, Israil askerlerinin uyguladıkları 'kemik kırma' yöntemlerini TRT dahil, bütün dünya televizyonlarında, milyarlarca kişiye yayımlamıştı. Amerikan kuvvetleri, Oeneral Norlega'yı yakalamak amacıyla Panama'yı işgale başladığjnda Sovyetler Birliği bu işgali kınamak ister. Sovyet Dışişleri Bakaniığı, ABD'nin Moskova Büyukelçiliği yerine CNN Televizyonu'nun Moskova Bürosu'nu arar ve işgali protesto ettiğini bildirir. Amerikan hükümeti protestoyu TV'den öğrenir. Zafer, televizyonun. • • • Ingiliz ITN tdevizyonu, bundan 10 yıl önce Guilford'da bir pub'ı bombaladıklan gerekçesiyle hapse mahkûm edilen 4 kişinin gerçekte suçsuz olduğunu, hatanın polisin eksık soruşturması ve iskenceden kaynaklandığuu ortaya çıkaran bir program yayımlar. Guilford dörtlOsü, bir hafta içinde serbest bırakılır ve kendilerine tazminat ödenir. Zafer, televizyonun. * * * Amerikan NBC televizyonunun muhabirleri Gazze şeridinde intıfada eylemlerini ve intifadacılara karşı Israil ordusunun «irişimlerini görüntülemeye çalışıyordu. Bir gün bir tepenin )amacında üç-bej Israil askerinin iki Filistinli genci yakaladığmı gördüler ve çekimlere başladılar. Askerler önce gençleri dövmeye basladı, ardmdan kasıtlı bir biçimde kollannı kırdılar. Görüntüler önce Amerikan, ardından da TRT dahil bütün dünya televizyonlarında, milyarlarca insan tarafından izlendi, haftalarca konuşuldu. Zafer, televizyonun. yatmıyor. Ikiidannffktid'trtana kaygıları da var. Bu kaygılann en veciz ifadesini geçenlerde Cum- hurbaşkaru Turgut Özal'ın ağzın- dan duyduk: "Özel TV'ler oiması laztm. Nasıl gazeteler aleyhimiz- de yanyor ve biz buna auştık, ozel TV'ye de alısacağız." Bu sözler birçok gerçeği içeri- yor, ama yine de iktidann yegâ- ne kaygısı eleştirilme korkusu de- ğil. Bütün iktidarlar, TRT'nin ej- lerindeki en önemli silahlardan bi- ri olduğunu düşünüyorlaf. Bu si- lahın bir yüzü, hükümet üyeleri- nin olur olmaz sebeplerle her ge- ce ekrana çıkmasıysa öteki yüzü muhalefet liderlerinin faaliyetle- rinin mümkün oldufunca az ek- rana yansmlması. Evet, Çanakkale'de dört ders- tikli ilkokui açılış törerunden Ga- ziantep'teki hastane ek pavyonu temel atma törenine kadar olur olmaz her sebeple ekrana çıkıp konusma yapan hukumet üyele- rınin popüiaritesi artmıyor belki, ama muhalefetin faaliyetlerinin kısıtlanması, içeriğinden soyut- lanması, tophımun değişik kesim- lerinin istek ve fikirlerinin ekra- na yansımaması, iktidara yapa> bir cennet sağhyor. Ve iktidar, bu yapay cennetini kaybetmemek için özel TV'ye direniyor. Neden özel TV? Fransa'da kamu kanalıyken ihaleye çıkarılarak satılan TF l'in Doğrudan Yayın Uydulan'yla kanal sayısı 100'ün üzerine çıkacak Uzaydan odayanaklenyayın British Salelile Broadcasting, uydu >a>ınlarını 40 cm lik dikdörtgen düz anteale isleye- ne seyretrirebflij or. Geçen yılın sonlarında ABD'de oluşturulan bir konsorsiyum, geniş bir açıklama yaparak, yeni bir uydu tipini bulduklarını açıkladı. Hughes Communications Cablevision Systems, NBC ve Nevvs Corp.'dan oluşan konsorsiyum, 'Sky Cable' adını verdikleri yeni bir Doğrudan Yayın Uydusu kulianacaktı. Çanak anten salgını, yalnız Turkiye'de de- ğil, dünyamn dört bir yanında birden sürü- yor. ömeğin lngiltere'de yeni devreye giren BSB ile birlikte, toplam 10 uydu kanalı var. ABD'de bu sayı şehirden sehire değişmekle birlikte, kablolu yaymcılığın kalesi olan bu ülkede bile uydu sistemleri giderek yaygın- lasıyor. Bn yeni modanın başlıca sebebi, "Doğ- rudan Yaynı Uydnlan" denen yeai uydu ce- şidinin bulunması. Kısa adı BSB olan Bri- tish Satelite Broadcasting, uydudan yaptığı yayınlan 40 santimetre karelik dikdörtgen düz bir antenle isteyenlere seyrettiriyor. Doğrudan'Yayın Uydulan, yakm zamana kadar çok tercûı edilmiyordu. Bunun nedeni ise uydulann taşıyacağı kanal sayısımn sı- nırlı olmasıydı. 400 ile 600 milyon dolar ara- sında maliyeti olan Doğrudan Yayın Uydu- lan en çok 8 kanal TV yayınında kullamla- biliyordu ve 8 kanal da uyduyu "raotabl" kılmıyordu. Ancak geçen yıhn sonlarında Amerika'- da oluşturulan bir konsorsiyum, geniş bir açıklama yaparak yeni bir uydu tipini bul- duklannı açıkladı. Hughes Communicati- ons, Cablevision Systems, NBC ve News Corp'dan oluşan bu yeni konsorsiyum, "Sky Cable" adını verdikleri ve Hughes Communications tarafından geliştirilen ye- ni bir Doğrudan Yayın Uydusu kulianacak- tı. Uydunun kapasitesi ise 108 kanala kadar çıkartılabilecekti. Japonya tarafından 1970'Ii yıllann baş- lannda başlatılan Doğrudan Yayın Uydu- lan savası, dört Amerikan kuruluşunun bu buluşuyla yepyeni bir evreye girmiş durum- da. Çapı 60 santimetreyi geçmeyecek çanak antenler yardımjyla Amerikalılar, bir anda 108 kanala daha ulaşacaklar. Boylece zaten bazı şehirlerde 100'ün üstunde olan kanal sayısı da inanılmaz rakamlara uiaşmış ola- cak. haber yöneticilerinden Jeaa- PietTe Dumois, katıldığı bir kon- feransta, özel TV haberciliğıne geçiş lecrübesini şöyle anlatıyor: "Kanal özelleşürilirken herkes korktu. Yanlı yayın >apacagı, ba- zı siyasi partileri kayınp baa sen- dikaUr aleybinde otacagı gibi spe- kiilasyonlar yapddb. Ben, o kana- Im haber merkezi miıdiir yardım- asıydım *e benzer kaygıları ben de taşıyordum. Patron manıipi- lasyonu bepimizi tedirgin ediyor- du. Ama yayma baslayınca bir de gördük ki bir tieari televizyonun özellikle haber yayınlannda top- lumun bir kesimi yerine öbiir ke- simini desteklemesi neredeyse im- kânsız. Sk tieari tdevizyonsunuz ve göreviniz toplumnn bütün ke- simlerini memnun etmek. Bu açı- dan bakınca ozel TV'lerin halkın sözculugıinu yapma fonksiyonkui gazetetere göre çok dıfaa fazla." Sadece bu sozler bile özel TV'nin devlet tekeline, hele hele TRT gibi alabıldiğine kötü amaç- lar için kullanılan bir devlet teke- line karşı kamuoyu için ne kadar büyük bir güvence olduğunu gös- teriyor. özel TV lehinde argümanlann en başta geleni çoğulculuk ve re- kabet olgusu. TV istasyonu sayı- sı arttıkça toplumun en marjinal kesimlerinden en büyük çoğun- iuklanna kadar herkes, bugünkü TRT ile kıyaslanamayacak bir bi- çimde ses duyuruyor. Rekabet ise her zaman kalite artışını berabe- rinde getiriyor. Daha çok reklam almak için daha çok kişi tarafın- dan seyredilmek gerek. Bu vahşi rekabet (örneğin Fransa, ltaJya ve Amerika'da gerçekten çok vahşi) çok ilginç sonuçlara yol açabili- yor. Ya sakıncalar? özel TV'nin topluma, toplum hayatına verebileceği birçok şey olduğu gibi alıp götüreceği birçok şey de var. Örneğin haberleşme tekelleri, sonucu bugünden kesti- rilemeyecek kadar büyük zararla- ra yol açabiliyorlar. Kültürel an- lamda tek boyutlu bir insan tipi yaratmaktan küçük çocuklann uğradığı zarara, siyasi sonuçlar- dan insanlan manipüle etmeye va- ran birçok sakıncayı sıralamak mümkün. Bütün bu yarar ve zararlar, çok iyi hesaplamp karar verilirken ona göre hareket edilmesi gereken sey- ler. örneğin lngiltere'de özel TV'nin muhtemel sakıncalarına karşı kamu yayın kuruluşu BBC, bir denge görevi görüyor. Belki Turkiye'de de özel TV'ye izin ve- riunesinin yanı su-a TRT'nin özel TV'lerie rekabet edebilecek bir yapıya kavuşturulup tam anla- mıyla özerkleşmesi sağlanabilir. Bu nedenlerle, bundan bir sü- re önce özel TV uygulamalan baş- latan Batı Avrupa ülkelerinin de- neylerini göz önünde bulundur- mak gerekiyor. Yanıı: ffaiya, ^ ~ Fransa, lngOtere Kurallar nasıl saptanıyor? Özel TV'de devlet denetimi ASU AKSOY LONDRA — Televizyon ve radyo yayın hizmetlerinin özel sektöre açılıp açılmamasına da- ir yapılan tarüşma, yayın alanı- m şimdiye kadar -kontrol eden, işleyiş biçimini belirleyen kural- ların ne derecede gevşetileceği ve değiştirileceği ile doğrudan ilgili. Bu tartışmanın en önem- li yanı haberleşme, topiu ulaşım gibi diğer kamu hizmetlerinde özellikle 80'li yıllann başından beri uygulanmakta olan "koral- lann kaldınlraası" ve pazarın rekabete açılması politikasının, televizyon ve radyo yayım ala- nında da yürurlüğe konulup konulamayacağı. Gelişmiş ülkelerde şimdiye kadar yayın hizmetinin nasıl su- nulduğuna bakıldığında ortak özelliğin -ister özel şırketler ta- rafından işletilsin, ister devlet tarafından- televizyon ve radyo kurumlannın gerek program içeriği açısından gerekse de iş- leyiş açısından yasalar ve kural- kamu yararına hizmei sunma- dığı gerekçesiyle şirketlerin te- levizyon ya da radyo yayın izin- lerini iptal edebilmektedir. Yayın hizmeti alanında de- netleme politikasının temel kay- nağı yayın yapılacak radyo spektrumunun kısıtlı bir ulusa' kaynak olmasıdır. Şimdiye ka-^ dar gelişmiş ülkelerde izlenen politika, bu kısıtlı kaynağın pi- yasa mekanizması yerine devlet tarafından bölüştürülmesi ve denetlenmesı yönünde. Devlet spektrum kapasitesini ya ken- disi işletmekte (Turkiye'de ve bazı Avrupa ulkelerinde oldu- ğu gibi) ya belirli bir süre işie- tilmek üzere özel şirketlere fci- ralamakta (ABD'de, Japonya- da olduğu gibi) ya da Ingilterei de ve Fransa'da olduğu gibi spektrum dilimlerinin bir kıs- mını elinde tutarken diğer kıs- mını özel sektöre kiralamakta- dır. Ancak her durumda da or- tak olan, kısıtlı spektrum kapa- sitesini bölüşturecek mekaniz- manın pazar yerine devlet eliy- Özel >-ayın hizmetinin kurailarJa denetienmesi konusunda, dünyada iki farklı temel bakış açısı var. Bunlardan ilki ve halen uygulanmakta olanı, devleti, fîkir ve düşünce özgürlüğünü garantiye alabilecek tek kurum olarak görüyor ve devlet denetimini savunuyor. îkincisi ise "kurallann kaldırılmasını" ve kamu çıkarlamun en iyi serbest pazar işleyişi ile korunabüeceğini savunuyor. lar tarafından sıkı bir şekilde denetienmesi olduğu görulür. Yayın hizmetinin özel şirketler tarafından sunulması yeni bir olay değil. ABD'de ve Japon- ya'da yayın hizmeti başından beri özel şirketler tarafından su- nulmuş; ABD'de ABC, NBC, ve CBS gibi hemen hemen bü- tün şebekeler, Japonya'da NHK ve 1951'den sonra gelişen diğer yayın kuruluşlanmn hepsi özel. Avrupa'da ise 1954 yılında Lüksemburg ve Monte Carlo 1 da, 1955 yılında lngiltere'de, 1976 yılında Italya'da, 1982 yı- hnda Fransa'da özel fırmaların televizyon ve radyo sebekeleri- ni işletmelerine izin verilmiş. Ancak bütün bu kuruluşların nasıl hizmet sunacaklan, nasıl programlar yayımlayacaklan, ne kadarreklamgösterebılecek- leri kurallar tarafından belirlen- miş ve denetleme rolünü Ostle- nen kamu kuruluşlan yaptırıcı güçlerle donatılmış. ABD'de ör- neğin yayın ve haberleşme ala- nını denetleyen Federal Com- munication Commission (FCC) le sağlanması. Devlet idaresini pazara tercih eden görüşe göre devlet tarafsız ve karau yararı- na çalışan bir kuruluş olarak kı- sıtlı ve hassas bir kaynağın en adil ve kamu yaranna en uygun bir şekilde dağnımını yapabile- cek tek mekanizmadır. Bu gö- rüş bir adım ileri götürüldüğün- de yayın hizmetinin kendisinin de devlet eliyle sağlanması so- nucuna varmaktadır. Nitekim birçok Avrupa ülkesinde, çok yakın zamanlara kadar özel te- şebbüs yayın alaruna girerae- mekteydi. "Kurallann kakhnlması"m öneren gorüşler kamu çıkarının en iyi şekilde kurallar yolu ile değil; fakat ser- best pazann işleyişi yoluyla sağ- lanabileceğini, sınırlı yayın ka- pasitesinin devlet eli yerine pi- yasa aracılığı ile bölüştürülme- sinin daha verimli sonuç vere- ceğini ileri sürüyor!.. Asu Aksoy, Londra İletişim ve Haberleşme Araştırmalan Merke- zi'nde görev yapmaktadır. SİRECEK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle