Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 16 TEMMUZ 1990
Adli Tatile Girerken
1982Anayasası, 196i Anayasası'nın kurduğu Yüksek Hâkimler
Kurulu düzenini ortadan İcaldırmakla, bugün için yaratılan karma
sistemle, yargıçlar ve Adalet Bakanı ile Bakanhk Müsteşarı'ndan
oluşan kurulla, Adalet Bakanı'nın başkanlığında çalışılan bir düzende
yargıç bağımsızlığından söz etmek mümkün değildir.
Prof. Dr. ERDENER YURTCAN tstanbul Üniversitesi
Adliye, 6 eylüle kadar tatile giriyor. Bu süre için-
de "adliyeciler" bütün bir yılın birikimi olan yor-
gunluğu üzerlerinden atmaya çalışacaklar, bu ne-
denle yalıuzca önemli işlere bakılacak. Bu işi de "ta-
til heyefleri" ya da "tatilde nöbetçiler" yapacak. Ad-
li tatil kurumu, bize Alman ceza yargılaması hu-
kukundan aktarünuş bir kurum. Çalışanlann he-
men hemen tamamuu kapsayan bu tatil, ötekj ke-
sim ve kurumlarda uygulanmayan, süresi yönünden
de uzunca sayüabilecek bir dinlenme dönemi. Bu-
nun temelinde, görülen işin ağırlıgı ve güçlüğü yat-
sa gerek.
Tatil nedenleri - degişen koşullar
Adli tatile girilirken, böyle bir tatile gerek olup
olmadığı üzerinde de durulabilir. Her yıl 20 tem-
muz - 5 eylül tarihleri arasında adliyeyi tatile sok-
mak ve ancak yasalarda öngöriilen ivedi işlerin gö-
rülmesini kabul etmek acaba yerinde sayılabilir mi?
Bu konuda lehte ve aleyhte faktörleri değerlendir-
mekte yarar vardır. Bu tatile kar$ı çıkanlar, böyle
bir "genel" tatilin artık çoğu ulkede uygulanmadı-
ğını, Türkiye bakımından bunun tarihsel nedenle-
re dayandığını, bunun ülkedeki hasat zamaru ile il-
gili olduğunu ileri surmektedirler. Bu tatilden ya-
na olanlar ise adalet hizmetinin görülmesinin ağır-
lığının böyle bir tatili haklı kıldığım, aynca tatil sü-
resince ivedi isjer ile tutuklu davalann görüldügu-
nü belirtmektedirler.
Bence bu nitelikteki bir tatilden vazgeçilmelidir.
Bunun için iyi bir plan içinde, yargıç, savcı ve adli
yardımcıların ızin yapmalan sağlanabilir. Bu ko-
nuda bir "döner" sistem kunüabilir. Öte yandan,
adli tatil içinde önemli işlerin görüldüğü yaklaşımı
da amaca uygun sonuç veren bir durum gösterme-
mektedir. "Tatil heyetleri" tarafından ya da
"nöbetçiler" eliyle bakılan işlerden medet ummak
yanhş olur. Bu kurul ve kişilerin, önlerine gelen da-
valara "öz evlat" işlemi yapmadıklan bir gerçek-
tir. Ülkemizde adalet dağıtımının geç gerçekleştiği
eleştirisinin, yoğunluğunu her geçen gün arttırdığı
bir dönemde, genel mekanizmayı kırk beş gün sü-
reyle hemen hemen işlemez hale getirmek, yarar-
dan çok sakıncaların ağır bastığı bir ortam yarat-
maktadır.
Güvence yokluğu
Aslmda geçmiş yıliarda adli tatil başlarken ve bi-
terken kaleme aldığım, gunlük gazetelerde yayım-
lanmış yazılarımda hemen hemen gündemin ayru
olduğu dikkati çekiyor. Fakat bugün için öncelikle
belirtilmesi gereken temel bir nokta şudur: 1982
Anayasası ile ülkemizde yargıç bağımsızlığı ortadan
kaldınlmıştır. Bugun Türk yargıcırun bağımsızlık
içinde görev yaptığını söylemek mümkün değildir.
Her ne kadar anayasada yargıçlann bağımsız olduk-
larını açıklayan hükümle konuya girilmekte ise de
gerek anayasanın ve gerek öteki yasaların kuralları
birlikte değerlendirildiğinde bağımsızlığın bulunma-
dığı sonucu ortaya çıkmaktadır. Bu sonuç yaratı-
lırken 1982 Anayasası'ndan önceki geçici dönem-
de, ilkin baa yasalarda yapdan değişiklikler ve "Hâ-
kimler ve Savcılar Yüksek Kurulu"nun yaratılma-
sı, sonradan bu kurailann anayasai kuraliar duru-
muna getirilmesi ile bağımsız yargı kurumu orta-
dan kaldınlmıştır. lemel bir hata, savcüık ile yar-
gıçlık raesleğinin aynı pota içinde düşünülmesinde
yapünuştır. Bilinmek gerekir ki yargıç uyuşmazlık
çözer, uyuşmazlığın taraflarımn etkisi altında kal-
mayan, terazisini hep dik tutan, emir ve talimat al-
mayan bir kişi olmak gerekir. Savcının yaptığı iş,
iddiadır; yürütme erki içinde yer alır ve savcı ba-
ğımsız olmaz, fakat güvenceli olur. Güvenceler de
hizmetin iyi biçimde görülmesi için sağlanmak ge-
rekir. Aynen yargıçlarda olduğu gibi.
1982 Anayasası, 1961 Anayasası'mn kurduğu
Yüksek Hâkimler Kurulu düzenini ortadan kaldır-
makla, bugün için yaratılan karma sistemle, yargıç-
lar ve Adalet Bakanı ile Bakanlık Müsteşan'ndan
oluşan kurulla, Adalet Bakanı'nın başkanlığmda ça-
lışılan bir duzende, yargıç bağırnsızlığından söz et-
mek mümkün değildir.
Yargıç ve savcılann 65 yaş sınırı ile emekli olma-
ları da son zamanlarda üzerinde durulması gere-
ken bir nokta olarak ön plana çıkıyor. özellikle yük-
sek yargı organlannda görev yapan kişiler, meslekte
ileri bir kıdeme erdikten ve yaşlan da yükseldikten
sonra bu kurumlarda görev yapmaktadırlar. Bu ba-
kımdan da yüksek yargı organlannda göreve baş-
ladıklarından çok kısa bir süre sonra yaş nedeniy-
le emekliye ayrdmak durumunda kalmaktadırlar.
Oysa yüksek yargı organlannda çalışan yargıçlar,
buraJara seçildikten sonra uzun bir dönem görev
yapma olanağı bulsalar, buralarda hizmetin daha
başarılı görüleceği söylenebilir. Buna karşı denile-
bilir ki ülkemiz için 65 yaş ileri bir yaştır ve yargj
gibi güç ve ağır bir görev bu yaştan sonra istenen
biçimde görülemez. Oysa artık Türkiye"de de orta-
lama yasama sının yükselmektedir. Aynca bir ki-
şinin "beyin ve zihin" fonksiyonlanmn hangi yaş-
ta zayıflayacağı da kesinlikle tespiti mümkün olma-
yan bir durumdur. Bunun için, belirli yaştan sonra
yıllık hekirn denetimlerinin aranması da bir çözüm
olabilir. Bu öneriyi ortaya atarken bir anayasa de-
gişikliği gerektirdiğini gözardı etmiyorum. Hatta
birçok noktada değiştirilmesi gereken bir anayasa
niteliği kendisine yakışünlan 1982 Anayasası'nın bu
konuda da gözden geçirilmesinin faydalı olacağım
düşünüyorum.
İçinde bulunduğumuz adalet hizmeti ortamında,
ağır yaralı kesim hiç şüphe yok ki barolar ile avu-
katlıİc mesleğidir. Barolar-Adalet Bakanlığı ilişki-
si, ancak hizmetin gerekli kıldığı düzen ve düzeyde
bir "vesayet" ilişkisi içinde olmak gerekirken, ba-
rolar yönünden bugün hiç de iç açıcı bir tablo gö-
rülmüyor.
Sorunlar, sorunlar...
Adli tatile girilirken sorunlann yalnızca akla ge-
tirilmesi amacıru taşıyan, birkaç noktaya değjnile-
bilecek olan bunun gibi bir yapda, ülkemizdeki ada-
let hizmetinin görülmesindeki bütün sorunlann dile
getirilmesi tabii ki mümkün değildir. Gerçekten ele
alınabilecek sorunlann cokluğunun yanı sıra bun-
ların tümü başhbaşına bir yazıya konu olabilecek
yoğunluk taşıyacak güçtedir. Bunlar arasında gün-
celliklerini de ön plana alarak yapüacak bir sırala-
rnada, 141, 142, 163 konusunun unutulmuş izleni-
mi yarattığı, ceza yargılamasında işkencenin önlen-
mesinin yalnızca uluslararası sözleşmelerin onay-
ianması ile mümkün olmayacağı, iç hukukun bu
amaca uygım biçimde düzenlenmesi gerektiği, Yar-
gıtay'a daire eklemenin hizmeti iyileştirmeyeceği,
hak arama özgürlüğünün yasalarda vapılacak dû-
zenlemelerle işlerlik kazanacağı, iyi adalet hizme-
tinin "çabuk" hizmetle eşanlamh olmadığı, gerçe-
ğe uygun, haklı, taraflan tatmin eden hizmetin amaç
olduğu, Medeni Kanun, Ceza Kanunu, Medeni Yar-
gılama, Ceza Yargılaması yasalarının ülkenin gerek-
sinimlerine uygun biçimde yeniden yapılmalan nok-
talan öncelik taşımaktadır.
Bu düşüncelerle adaletçilerin gönullerince dinlen-
melerini diliyorum.
EVET/HAY1R
OKT4YAKBAL
Gerçekler
Önünde...Bugün size, son günlerde aldığım mektuplardan üçünü sun-
mak istiyorum. Bu seslenişler toplumun yaşadığı acı gerçekle-
rin bir bölümünü yansıtıyor:
Eski Konya Milletvekili Süleyman Mutlu ilginç bir konuya de-
ğinmektedir:
"Demokrasi uğrunda cesaretle fikirlerinizi yazmanız bizleri son
derece gururlandırıyor' ve Memleketimizin gerçek cesur sahip-
leri var
1
diye huzur buluyoruz, en azından ben böyle anlıyorum.
"Kapı açık, arkanı dön ve çık. istenmiyorsun artık" cümlesi-
nin kimler için geçerli olduğunu biliyoruz.
İktidarda olup da buna aldırmayanlar şöyle düşünseler:
Madem Türk toplumu askeri bir müdahale istemiyor, gerçek-
ten de istemediğimize göre bu yönden huzur içinde olmaları
gerek.
1. Arkalarını dönüp. açık kapıdan gitmezlerse ne olur?
2. Genel seçımı uzatırlarsa (Madem çoğunluk ellerinde) ne
olur?
3. Anayasayı çoğunluğuna dayanarak değiştirirlerse, ki değiş-
tirebilirier. Çünkü bizde halkın onayından geçen anayasalar son-
radan istenildiği gibi halka rağmen değiştiriliyor.
Nitekim: "1961 Anayasası'nın, 12 Mart müdahalesinde en
önemli maddeleri değiştirildi. Degişen maddeleri tekrar halk ona-
yına arz edllmesini 450 milletvekili içinde sadece 3 arkadaş, Sü-
leyman MUTLU (Afyon), Vehbi MEŞHUR (Amasya), ibrahim ÖK-
JEM (Bursa) önerge vererek savunduk. OyJama sonunda oiumlu
5oy çıktı. (Süleyman Mutlu, Vehbi Meşhur, İbrahim Öktem, M.AIİ
Aybar, Celal Kargılı).
iktidar buna benzer bir girişimle seçimi kaldırırsa, mevcut mil-
letvekilleri devamlı kılımrsa, hatta ölenlerin yerine büyûk evladı
devam eder derlerse ne olur?
Halktan korkmazlarsa, oy yüzdesine boş verirlerse, ne olur?
Sayın Akbal, düşüncelerinızi varsa alınması gereken tedbir-
leri ögrenmek isteriz.
Bu gün iktidarda olanlar bir iyilik düşünüp;
4. Madem ki bize kapı gösteriliyor deyip seçim yasasını de-
ğiştırerek barajlan kaldırarak bütün partilerin Meclise girmesi sağ-
lanırsa ki en akla yakın bu."
Sayın Şiar YaJçın'dan gelen mektubun bir bölümünü okurları-
ma sunarak bir yanlışlığı düzeltmek isterım:
"Köşenizde aktardığınız çok güzel beyitin doğrusu şöyle ola-
caktır:
"Kendi elimle yâre kesip (kesip yâre değil) verdığim kalem
Fetva-i hûn-ı nâhakımı (nâhakkımı değil) yazdı iptida." Vezni de
"mef ûlü/tâilâtü/mefâîlü/fâilün"dür. Okunuşu ise şöyledir:
"Kendiy elimle yâre kesip verdiğim kalem
Fetvayı hûnı nâhakımî yazdı iptida"
Gerçi doğrusu tabii nâhakk ve dolayısıyla nâhakkımıdır, ama
burada zihaf vardır. "Yâre" ile "kesip" kelimelerinin yerini de-
ğiştirdiğiniz takdirde ise vezin ve ahenk tümden bozulur!"
Bildiğiniz gibi ben bu beyiti Metin Toker'in İsmet Paşalı Yıllar"
kitabından almıştım. Sayın Şiar Yalçın'ın gösterdiği ilgiye teşek-
kür ederim.
•
Süresiz kapatılan "2000'e Doğru" dergisinin Yazı İşleri Mü-
dürü Hasan Yalçın'ın basına seslenen yazısının ilginç bölümle-
rinden birini kamuoyuna sunmakta yarar görüyorum. SS yasa-
sına karşı çıkmak her aydının, her bilinçli yurttaşın görevi olma-
lıdır. "2000'e Doğru" dergisinin en kısa sürede basın alanına
dönmesinı diler. SS yasasının demokratik haklara indirilmiş ağır
bir darbe olduğunu belirtmek isterim.
Sayın Hasan Yalçın diyor ki:
"ANAP kendine yönelecek tepkilerin güçsüzlüğünden güç al-
maktadır. Tepki yetersiz kalırsa daha da cesaretlenecektir. Iki der-
ginin susturulması ve bir matbaanın on gün kapatılmasıyla, re-
jime yeni bir çerçeve çizilmiştir. Sorun 2000'e Doğru'nun çıkma-
sından ibaret olsavdı iş kolaydı. Biz yeni bir dergi çıkarabiliriz,
çıkaramasak düşüncelerimizi halka ulaştıracak başka pfatform-
lar yaratabıliriz. Meslektaşlarımızdan ve basın kuruluşlarımızdan
istediğimiz, bizi desteklemelerinden ibaret değildir. İşin özü, re-
i'ıme çızilen sınıra razı olup olmayacağımızdır.
Hepimiz biliyoruz: 2000'e Doğru olmayıversin demek, tartış-
manın taraflarından biri olmayıversin demektir. Peki o nasıl öz-
gürlüktür, o nasıl tartışmadır? Tartışmada taraflardan biri orta-
dan kaldırıldığında monolog başlar. Bugün basın olarak bizim
sorunumuz, devletin dayattığı monoloğun aleti olup olmamaktır.
Sen muhabir arkadaş, haberini hazırlarken, her seferinde
20O0'e Doğru'nun başına gelenleri anımsayıp kendini Irenleme-
yecek misin? Sen yazar arkadaş, 'gerçek dışı yorum' terörünü
duymayacak mısın tuşa her dokunuşunda? Kendimize yüksek
sesle tekrarlayalım: İktidar, bütün bir ülke basınını şerefsizlik çu-
kuruna itiyor. İktidar, bizim basın özgürlüğüne ne kadar layık ol-
duğumuzu sınıyor."
T.C. KLLTL'R BAKANLIĞ! TÜRK VE İSLAM ESERLERI MÜZESI
B A L K A N
NACİ İSLİMYELİ
I18 HAZİRAN 30 TEMMUZ 1990 ff
5 KURULUŞ YILINDA VESTEL'IN DECERLI KATKILAR1YLA
Bizi Insan Haklarma Suygfst~.
Insan haklan, evet, tartışmasız vardır. Insanlıkla beraber
doğmuştur ve o ömrünü sürdürdükçe bu haklar da
varüklarını devam ettirecektir. Ancak, dozunu toplumlardaki
gelişmeye göre ayarlamak gereken bu haklara insanlığı
alıştırmak, onları zedeleyecek hatalı politik, sosyal ve
ekonomik tasarruflara kalkışmamak ve hele kendindeki
karayı görmezlikten gelip başka toplumların kap kacağına
leke sürmeye gitmekten kesinlikle vazgeçmek gerekir.
Prof. REŞAT D. TESAL
Batı siyaset adamlan, zaman zaman bizde
insan haklarma yeterince saygı gösterilmedi-
ğinden yakınır dunırlar. Türkiyemizi olumsuz
her vesilede yerrnek illetinden bir türlü kurtu-
lamayan yabancı basın da bu eleştirileri daha
yaygın hale getirme fırsatmı hemen hiç kaç,r-
m a 2
"
Oysa, tarafsız bir araştırma, gerçeğin sade-
ce bizim aleyhimizeolmadığını kolayca ortaya
koyabilir.
rasi şampiyonu geçinen, insan haklan dekla-
rasyonunun hazırlayıcıları arasında yer almış
kimi ülkelerde bile hakların tam bir konınma-
sına gidilemediğini görmek mümkündür. tlk
bakışta böyle bir iddia doğru görünmeyebilir.
, yakından bir inceleme, durumun ger-
çekliğini kolayca ortaya kor. örneğin, sayılan
haklann en önemlilerinden olan ve "ırk, renk,
dil, din" aynmı gözetmeksizin eşitliği kabul
eden kurala tam bir saygı gösterdiğini iddia
edebilecek herhangi bir Batı demokrasisi gös-
termek mümkün müdür? Yabancıları, i
re yükselen bir özgürlük meşalesi il
görünen ABD'nin sınırlannı aşabilmek için
konmuş engellerin sayısı parmakla sayılmak-
la bitmez.
Türkiyemiz ve daha başka ülkelerin uyruk-
larına Avrupa'da dolaşımın ne derece kısıtlan-
dığı herkesin malumudur. Yine Amerika ve
Güney Afrika, zencilere hâlâ ortaçağ aynmı
yapmaktadır. Amerika yerlilerinin köküne na-
sıl kibrit suyu ekildigjni de bizzat Amerikahlar
bizlere sundukları sinema filmlerinde göster-
mekten geri kalrruyorlar.
Aynı ülkenin konıması akındaArap diyann-
da kurulan Israil devletinin, koruyuculanndan
aldığı cesaretle, silahsız Araplan nasıl imha yo-
luna gittiği de yine gözler önünde.
Irkdaşlarımız da benzer hak yoksunlukları-
na Balkanlar'da, Rusya'da ve Kıbns'ta uğra-
makta ve tarih'in gerilerinde kalmış, tartışıla-
bilir bir sözde Ermeni sorunu ile Kürt kökenli
yurttaşlanmızı hiç de temsil etmeyen birtakım
tahrikçilerin veemperyalizm kuklalaruıın uy-
durma propagandalan, mertek gibi ikide bir
gözümüze sokulmak istenmektedir. Aslında
bütün bunlar, artık geride bırakılması gereken
dinsel bağnazhk çekişmelerine ve emperyalizm
özentilerine dayanmaktadır.
Saydığımız bu vebenzeri nedenlerleepeyce Büyük hatalar...
yaya kaldığımız insan haklanna saygı yolunda
başansızhk içinde çırpınan, az önce de dediği- Bir de şu var: Dünyayı birbirine katan kısa
miz gibi yalruzTürkiye değildir. Hatta, demok- arahklı iki büyük savaşın ardından banş masa-
sına oturan politikacılar, uzun ömürlü olması
gereken anlaşmalann baş koşulu (geo-politik
sınırları çizme) konusunda çok büyük hatalar
işlemişler, haritaya bakmak ve kafalannı gele-
cek akıbetlere çevirmek külfetine girmeksizin,
mevcut dengeli ulkeleri parçalama, bunlann
topraklan üzerinde yeni devletler kurma ya da
mevcut küçük ve nispeten geri memleketleri,
hazmedemeyecekleri irüikte lokmalarla kayır-
ma yoluna gitmişlerdir. Dengeli, banşlı bir ge-
leceği hiçbir suretle nazara almayan bu (yağma
Hasan'ın böreği) paylaştırması ortaya, çoğu Av-
rupa'nın göbeğinde olmak üzere, dil, din, ırk,
kültür düzeyi pek farklı bölümlerden oluşan
karmaşık harçlı ülkeler çıkarmış, zamanla bu-
ralarda yaşayan ayn kökenli insanlar arasında
savaşa yönelik yeni kavgalann, insan hakkı say-
gısızlıklannın doğmasına adeta vesile verilmiş,
zemin hazırlanmıştır.
Bugün Baltık sahilinde, Orta Avrupa'da,
Arap yarımadasında, Hint - Pakistan sınınnda,
Kıbns'ta, Rusya'nın güneyinde ve hele, disiplinli
ve şuurlu bir bağla kenetlenmiş olduğu gözetil-
meyen Almanya'nın mujik idaresineterkedilmiş
bölümünde yaşanan kargaşa hep bu türden
yanlışlann aa meyveleridir. Memleketimiz dahi
lir. Bu aJanda yapacak daha pek
çok işimiz var. Bir yandan yasalanmızı, yöne-
tirni ve sosyal yaşamımızı, "alt, üst, ağa, kul,
köle, yerli, yabancı, dini bütün, kâfır" farkı
gözeten ayncalık psikozundan, sistemli ve şaş-
maz bir terbiye ve etkin bir ayıklama ile ann-
dırmamız, öte yandan da eşitlik haklanna say-
gıyı hiçbir politîka sertivenine alet etmemeyi ke-
sinlikle beÜememiz gerekir. Aslrnda, yeterli bir
formasyona bağlı olan bu oluşumlara ulaşma,
her şeyden önce bir zaman sorunudur. Ancak
unutmayahm ki, insan haklan bildirgesine ka-
üldığımızdan bu yana yanm ytlzyıl geçmiştir.
Ve gelişimlerin baş döndürücü bir hızla gerçek-
leştiği çağunızda, sayısız alanlarda geri kalmış
Türkiyemizin, pek çok ülkeden daha kesin ve
hızlı adımlarla ileri atılması, hele zjkzaklı po-
litika oyunlan ile gericilere şirin görünme yo-
luna sapmaması başta gelen yaşamsal bir zo-
runluktur. Bu tür örümcekli psikozlardan kur-
tulursak başan sansımız, yarış ipini önde gö-
ğüslememiz kuşkusuz gerçekleşebilecektir.
Kendi canavarlıklanna ne
diyelim!
den yakınmaktadır. Ve ne garipdr, böylesine af-
fedilmez taksim hatalan yapan ve milyonlarca
sorunlu azınlık yaratan büyük ülke politikacı-
lan, bu hatalanıu görüp düzeltecek yerde, insan
hakları deklarasyonları şampiyonluğuna bile
soyunmaktan geri kalmamakta, üstelik başka
ulkeleri bu beyannaraeler kurallanna yeterin-
ce uymamakla eleştirmeye, suçlamaya büyük
çaba harcamaktadırlar. Oysa, bu şekilde yara-
tılan Babil kulesi misilli kargaşa kuruluşlann-
da tepişmeler, haksızhklar kısa zamanda almış
yürümüş, silah da adeta geri tepmiştir ve böy-
le giderse, daha da tepecektir.
Sonuç
İnsan Haklan, evet, tartışmasız vardır. tn-
sanlıkla beraber doğmuştur ve o ömriinü sür-
dürdükçe bu haklar da varhklannı devam etti-
recektir. Ancak, dozunu toplumlardaki geliş-
meyegöre ayarlamak gereken bu haklara insan-
lığı alıştırmak, onlan zedeleyecek hatalı politik,
sosyal ve ekonomik tasarruflara kalkışmamak
ve hele kendindeki karayı görmezlikten gelip
başka toplumların kap kacağına leke sürmeye
gitmekten kesinlikle vazgeçmek gerekir. Yoksa,
dünyamıza çok pahalıya mal olan savaşlar so-
nunda ulaşılan umut verici aşamalan yok et-
mek ve uzun süre yeni fırsatlardan yoksun ya-
şamak işten bile değildir.
F
Doğan
160 78
1. Hamur kağ
O TO
5O
Copy
28-16O 65 52
da çok
K
TL.
temız
OP
Ortabahçe
No: 6O 8e^
Cad.
ikta^
cluıu tunzm
HAYALİNİZDEKİ TATİLİ YAŞAYIN
ONUROIEL
BOORUH
CLUB APMİR*
DCUHOOIR
MAfiMARS
TURBANIK
BER OIEl MAHUAffc FAHK
JUfllilK
M/WI!IX PERLA
IURUMÇOIEL
SİOE
XAYA O?EL
CESAnSHOIEL
İÜUIYA
CUJBAlVllUfl
CLUBİNCEKUM
KEHEH
CIUBAIO
RMUIM fl£^4A(SSArc£
CLUBHCHİDAf
8EKlR0W»BFACH0ia
K«Ş
EKBİHOIEl
SMKZMIE
GAPDENBEAOIOIEl
snooo
400 000
moooo
580 000
465 000
630 000
570 000
4CO0OC
570 000
870 C00
1 00O0D0
5S5000
520000
icnooo
l'OCOOO
920 000
BSOOOO
votso
7S0POO
IBER OTEL
SARIGERME PARK
960.000
ALTINYUNUS T.K.
630.000 TL.
IBER OTEL
SİDE PALACE
950.000TURBAN OTEL
770.000 TL.
IMBAT HOTEL
590.000 TL.
CLUB HOTEL PHELLOS
595.000 06
CLUBMED
1188.000
T.M.T. TATİL KOYU
520.000 TL
3£?1 UCRf HERIUİ2 KİŞJ BAŞ1 O U f
TEÎ'aERDE^GECE
FARSlfONKONAKlAMA
CLUB TITAN ^
440.000 TL. uiau
METEM BODRUM T.K.
445.000
G£?UCBe!LErtMeoi EY1U. tMC
fAPIilflE fAO»BGEÇEfll.lD!R
7GECEW(Atr
KADUtEOlln
MARNARIS
ALTINYUNUS
7.K
840.000
DEDEMAN OTEL
735.000 TL.PALMA RIVA TEKIROVA T K
1.075.000 (TP.)
f Ftmırt
CLUB HOTEL
LETOONİA 670.000
IIOTEL
PDIVATE
390.000
STEIGEMBERGER ^
FALEZ OTEL
1.210.000
/ AIKyolOnuı Işhanı Kal I Tel 34547 10|6hall HAPBİIE 131 5000(11 hal) BEYOĞLU 151 596O(6HAT)
I AN<ABA (4)134 4844^5 IZMİR (51) 25 99B0 81- ANIALM'jil) '291 W a'JDtUM (6141)1413 6756
•! PANGALTI 14165IOl4hal)NE2IH VJRİ2M BAKlRKÖ^ 570 I3KMESIİIÜHIZM BLIBSA (?4J 72 17 3 H O
c <•«>« >*>» <« "I /
—'--• I
Türkiye'nin en gûzcl
düğün salonlan
NİŞANTAŞI
% RESTAURANT
Düğün Salonlan
150 kişi için:
Yemekll 1 785.000
Yemekİ mezeii: 2 175.000
Rcz: 147 62 39-147 74 40
• Sahnlanma klimalıdır *
CÜMHURtYEPIE/V
OKURLARA.
OKAYGÖNENSİN
90'ların Gidişi
G azeteler, toplumdaki devinim ve değişimi yansıtma
sorumluluğunu taşır. Bu devinim ve değişim de
basının genel tablosunu kaçınılmaz olarak etkiler. Fazla
geri gitmeden 80'li yılların Türk basınına genel olarak
bakarsak açık bir sonuca kolay varabiliriz: Topluma
dayatılan depolitizasyon, basını farklı bir tür
magazinleşmeye yöneltmiştir. 907/ yıliarda ne olacak?
Şu ana kadar uç veren belirleyici unsur şöyle
görünüyor: Sermavenin hızlı uluslararasılaşması Türk
basınını da etkileyecek. Her ülkede basına yabancı
sermayenin girmesi farklı yorumlara yol açıyor.
Öncelikle dikkat çekilen tehlike, güçlü bir yabancı
sermayenin tekelci oluşumlar yaratması. Bir diğer
görüş, basının eğitici ve yönlendin'ci işlevlerini öne
alarak bu kesime yabancı sermayenin beili denetimler
içinde girebilmesini savunuyor. Ülkemizde ise yönetime
egemen olan ultra • liberal görüşe göre basın da tüm
sektörler gibi yabancı sermayeye kayıtsız açık
olmalıdır... Türkiye'ye yönelik ilgileri son günlerde yoğun
biçimde yazılan ve konuşulan Ingiliz basın imparatoru
Robert Maxwell, bir süre önce Avustralya'nın büyük
gazetelerinden West Australian'ın % 49 hissesini almak
için anlasma yaptı. Avustralya Maliye Bakanı'nın bu
açıklamaya tepkisi ise çok kesin oldu: "Avustralya
hükümeti bir gazeteyi yabancı çıkarlara teslim eden bu
işlemi bloke edecektir." Türkiye'de ne yazık ki böyle
açık tartışma ve duyarlıklardan henüz uzaktayız.
•
Haziran ayı basının en kötü aylanndan biri oldu,
kuponlu kuponsuz sayısız promosyon kampanyası ve
reklam için harcanan 6 milyar liraya karşın toplam
günlük satış 180 bin adet daha geriledi. Haziran
1990'da gazeteierin günlük ortalama net satışlan ve bir
önceki aya göre farkları şöyle oldu:
800 llrahk gazete
Cumhuriyet 117.408 -16.401
700 Hralık gazeteler
Sabah
Hürriyet
Günaydın
Mllllyet
Türkiye
Tercüman
Yani Aaır
499.636
455.800
407.168
319.901
258500
69.087
42.659
-71.491
-4526.
-46.776
-6.240
-9.648
-10962
-7B66
500 Hralık gazeteler
Bugün
Fotospor
Tan
Güneş
Zaman
279.737
206.985
179.485
65.327
61.400
-33.224
+30.035
+2571
-18
-a600
• Haziran ayında gazeteierin TV ve basında yaptıklan
reklam harcamaları şöyle oldu:
Hürriyet
Günaydın
Milliyet
Fotospor
Sabah
Tan
Türkiye
Bugün
Güneş
Barometre
Haftasonu
Yeni Asır
Cumhuriyet
1.185.575.000 TL
1.127.925.000 TL.
741.775.000 TL
710.850.000 TL.
681.200.000 TL
573.800.000 TL.
333.550.000 TL.
231.450.000 TL.
173.850.000 TL.
53.700.000 TL
44.350.000 TL.
40.165.000 Tl
22.825.000 TL.
T.C GAZİANTEP
2. ASLİYE CEZA MAHKEMESİ
(KARAR ÖZETt)
Esas No : 1989/360
KararNo : 1990/368
Hâkim : Mefamet Gttneş 13489
Kâtip : Bekir İnci
Sanık : Halil Aksüt, Hasan ve Fatma oğlu 195 D.lu.
Doğanşehir Kurucaova köyünde nüfusa kayıüı
halen, Düztepe Mah. Yeşiünnak Geçidi N a
62'de otunır.
Suç : Vergi Usul Kanunu'na muhalefet
Suç larihi : 1987 yılı içerisinde
Karar tarihi: 31.5.1990
Sanığın suçu sabit görülerek fıil ve hareketine uyan 213 sayıh Ver-
gi Usul Kanunu'nun 359/1'inci maddesi gereğince 3 ay müddede ha-
pis ve 3 ay müddetle meslek, ticaret ve sanat icrasından
mahrumiyetine. Sanığa verilen hapis cezasırun 647 sayıh kaounun
4/1'inci maddesi gereğince 45000 TL. ağır para cezasına tahviline.
213 sayüı Vergi Usul Kanunu'nun 359/2'nci maddesi gereğince karar
özetinin trajı yüz binin üzerinde olan Ankara, tstanbul ve tzmir'de
yayımlanan bir gazete ve yine mahaili bir gazetede ilanına ve masra-
fının bilahare sanıktan alınmasına karar verildi. 21.6.1990
Basın: 28815
Orta ve Lise Mezunlan, Beklemeli Öğrenciler!..
Aylar, yıllar geçiyor; siz hâlâ boş mu bekliyorsunuz?..
Kkonomik ozgurluğunüzu kazanabilmek için geçerli bir meslek edinmenizin
hâlâ zaman, ge.medi mi7..
36 yıldan beri 50.695 genci iş sahibi yapan
ve sahasında DÜNYA ŞAMPİYONU olan:
olabilecek EN UCUZ UCRETLERLE;
BİLGİSAYARLA DAKTILOGRAFİ;
BİLGİSAYARLA MUHASEBE;
BİLGİSAYAR PROGRAMCILIĞI (BASIC, COBOL, PASCAL)
Bilgisayar destekli INGIUZCE. FRANSIZCA ve ALMANCA
ÜCRETLER HENÜZ ZAMSIZ:
FIRSATI KAÇIRMA\TNÎ
Merxezı Beyazn, Mnhat Paşa Caa ı4< i Teı
Kadıkoy • Altıyol Kuşdıli Caddesı, 6/8 Tel
Besıktas Çırağan. Asarıye Cad. 7/2-3 Tel
Şıslı Abıdeı Hurnyet C Hasat Sok 15 Tel
Bakırkoy Husrevıye S 18/4 >>lıgros sıras:) Tel
527 55 25 • 522 1. 06
338 08 42 - 336 11 50
1S8 24 97 - 158 24 98
130 90 37 - 175 43 14
571 31 31 - 561 29 06
Dikkat Bu S adresten başka SAMPtfON adıyla calısan hıcbır Daktılo Sekreier ve 8ilqısayar kursu subfmız depHdır.