03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURÎYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 9 MAYIS 1990 Olağanüstü Hal Kanıın Hükmımde Karantameler 413 Sayıh Kanun Hükmünde Kararname'nin Meclis'te bir an önce görüşülebilmesini mümkün kılan bu yazıda açıklamaya çalıştığımız usul ve esaslara uyulduğu takdirde, anayasamızda yer alan demokrasi ve hukuk devleti ilkeleri korunmuş olacaktır. GÜNER YtĞİTBAŞ Izmir DGM Cumhuriyet Savcısı Güneydoğu Anadolu Bölgesi'ndeki kanlı eylemleri giderek tırmanan bölücü terör örgütü ve yandaşları ile mücadele amacıylaCumhurbaşkaıu'nm başkan- hğında toplanan Bakanlar Kurulu tarafından, anaya- sarun 121. maddesi ile2935 Sayüı Olağanüstü Hal Ka- nunu'nun4. maddesininverdiği yetkiyedayanılarak 9.4.1990tarihindeçıkanlıp 10.4.1990tarihliResraiGa- zete'de yayımlanarak yürürlüğe giren ve kamuoyun- da kısaca 413 Sayıh Kararname olarak anılan, "2935 Sayıh Olağanüstü Hal Kanunu ile 285 Sayıh Kanun Hükmünde Kararname'de Değişiklik \$ılması Hak- kındaki Kanun Hükmünde Kararname"1 " ile getiri- len ve bir kısmı kişilerin doğrudan doğruya temel hak ve özgürlükleriyle ilgili bulunan önlemler konusun- da demokrasinin vazgeçilmez unsurları olan siyasal partiler, basın, sair anayasal kuruluşlar tarafından de- mokrasinindogal bir sonucuolarak kamuo>r unda tar- tışma açılmış ve söz konusu 413 Sayıh Kararname ile bazı temel hak ve özgürluklerin özüne dokunulduğu yolundaki eleştiriler basın organları aracıhğıyla ka- muoyuna yansıtılmış temel hak ve özgürlükleri doğ- rudan doğruya sırurlayan hükümleri, ceza mahiyetin- de önlemleri vecezaarttırıcı hükümleri de bünyesin- de taşıması ve özellikle bu tür kararnamelerin şekil ve esas bakımından anayasaya aykınlığı iddiasıyla Ana- yasa Mahkemesi'ne müracaat yolunun da kapalı bu- lunması nedenleriyle kararnameyle ilgili olarak baş- latılan tartışmalar, 413 Sayıh Kanun Hükmünde Ka- rarname'nin bir an önce Meclis gündemine ahnarak asıl görevi kanun yapmak olan Turkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu'nda oncelikle ve ivedilikle gö- rüşulerek kararabağlanması noktasında yoğunlaşmış ve hatta bu tartışmalar protesto eylemine dönüşerek on sekiz milletvekilinin Meclis Genel Kurul Salonu- nda oturma eylemine başladıkları haberi basında yer almış, tartışmaya katılan muhalefet partilerinio; ka- rarnamenin vakîl geçirilmeksizin oncelikle ve ivedi- likleMecliskomisyonlarındaveMeclis genel kurulun- da görüşülerek nihai şeklini alması yolundaki istek ve görüşIerinekarşılık.MeclisİçişleriKomisyonuBaşka- nı'nın, 413 Sayılı Kararname'nin Meclis gündemine alınmasına iç tüzüğün müsait olmadığı, kararname- nin ancak gelecek yügündemegelebileceğini beyan et- tiği, bu nedenle Meclis başkanının, kararnamenin bir an once Meclis gündemine alınarak Meclis'te görüşül- mesini teminen, faaliyete gectiği, yasalardaki ve iç tü- zukteki boşlukları kapatmak için yıllardan beri kendi iç tüzüğunü yapamayanMillet Meclisi'nin, iç tüzüğü- nu yapmak üzere harekete geçtiği, bu konuda üç parti arasında her partiden birer kişinin katıldığı üç kişilik komitenin toplantılar yaptığı, hazırl.ğı yapılan yeni iç tüzükle kanun hükmünde kararnamelerin 30 gün içinde komisyonda görüşülmemesi halinde, doğru- dan Meclis Genel Kurulu'na getirilmesi kuralınınge- tirileceği yolundaki haberler basında yer almıştır.12 * Bugün yürütmekte bulunduğumuz kamu görevin- den doğan statümüzün gereği olarak tartışma konu- su 413 Sayıh Kanun Hükmünde Kararname'nin, ki- şilerin birtakım temel hak vehürriyetlerine sırurlama- lar getiren hukumlerinin, maddi hukuk açısından, anayasamızda öngörülen demokrasivehukuk devleti ilkeleriyleneölçüdebağdaştığı konusundaki değer- lendirmeyi, göreve başlarlarken anayasamızın 81. maddesinegore büyük Türk milletiönündehukukun üstunlüğüne, demokratik ve laik cumhuriyet ve "Ata- türk ilke ve inkılaplarına" bağlı kalacaklarına, her- kesin insan haklanndan ve temel hürriyetlerden ya- rarlanması ülküsünden ve anayasaya sadakatten ay- rılmayacakları konusunda namus ve şerefleri üzeri- ne yemin eden ve söz konusu 413 sayıh Kanun Hük- mündeKararname'yier yada geçTürkiye Büyük Mil- let Meclisi'ndegörüşerekkararabağlayacak olan ik- tidar ve muhalefet partilerine mensup, yasama orga- (Arkaa 14. Sayfada) PENCERE EVET/HAYIR OKTAYAKBAL Tek Ses Değişmiyori "Tek Sesli..." 1956'da 'Vatan' gazetesinin 'Kısaca' sütununda yayımlanan ilk köşeyazımın başlığı ıdi bu... Tek sesli olan, Türkiye Radyolarıy- dı Ankara ve istanbul Radyoları, Demokrat Parti'nin Basın Ya- yın Bakanlığı'na bağlı olarak çalışan kuruluşlardı. Yani iktidar- da bulunan partinin, yani Demokrat Parti'nin, daha açıkçası Ad- nan Menderes'in!.. O yazıyı bulmak şimdi kolay değil. Bir gün koleksiyonlardan çıkarıp okurlarıma sunmak isterdim. Otuz dört yıl önceki iktidar bugünkü gibi elindeki olanakları nasıl kendi özel çıkarları için kullanıyormuş, görürsûnüz. Şimdi de tek sesli TRT ile karşı karşıyayız. Türk-İslam Sente- zi doğrultusunda yayın yapan bir kuruluş! Şiirler okurlar, sağcı kesimin temsilcileri ağır basar. Programlarda uyutucu, uyuştu- rucu yayınlar birbirini izler. Sabah akşam, değişik kanallarda ilk haber Bay Özal, ikincisi Bay Akbulut, ardından Gürdere, Galip Demirel vb'lerdir. Bizim TRT haber bültenlerini dinlerseniz ülkede neler olup bi- tiyor, anlayamazsınız, öğrenemezsiniz. Sanki bütün ulusu ger- çeklerden uzaklaştırmak için kurulmuş bir örgüt bu TRT! Gü- neydoğu haberlerinde ancak bîlmem kaç terörist öldürülmüş ya da yakalanmışsa, bunlar bildirilir. Peki kaç insanımız öldü, öl- dürüldü, bunlar kimdi; hiç biri yoktur. Tek yanlı, tek sesli, tek gö- rüşlü bir 'ağabey'in halka gerekli gördüğü açıklamalardır du- yurulan... Tek Sesli' yazımı bugün de olduğu gibi yayımlamak olasıydı. Yalnız o yazı mı, daha nice seslenişler, uyarılar var 1956-60 yıl- larında... Eski bir yillıktan seçtiğim şu alıntılan okursanız kırk yıldır demokratik yaşama ve uygulama açılanndan bir tek adım bile ileri gitmedığimiz ortaya çıkar. Şimdi size bu yazılardan bir kaç parça sunacağım! "Milletvekilleri telâşlanmışlardı. İnönünün yanına yaklaşarak yolu açmak istediler. CHP Genel Başkanı, milletvekillerine 'Siz çekilin, ben yolumu açmasını bilirim dedı ve OP'li grubun üstü- ne yürüdü, onlara hitaben 'Ne istiyorsunuz? Ayıp değil mi?' di- ye bağırdı. Kalabalık bir anda büyük bir sessizliğe büründü. İnö- nü kollarını yanlara doğru açarak DP'lilerin üzerine doğru yürü- dü. Bu sırada 'çekilin çekilin' diyordu. İnönü yürüdükçe DP'liler homurtulu sesler çıkararak ikiye ayrıltyor ve geriye çekilerek yol açıyorlardı. Tam bu sırada gerilerden atılan bir taş inönü'nün ba- şına isabet etti. CHP Genel Başkanı bir an sarsıldı ve arkadan gelen kalabalığın itmesiyle yere düştü. Fakat doğruldu, sanki bir şey olmamış gibi metanetle ağır ağır yoluna devam etti" (Hilmi Yavuz, 2 Mayıs 1959) * "Halkımız, bir asırdan beri mücadelesinde bulunduğu hak ve hürriyetlere lâyıktır. Onun kültürü noksan, sosyal ve siyaset me- selelerindeki vukuf ve bilgisi az ise, kusur, onu idare edenlere ve aydınlara aittir. OP sözcülerine şunu hatırlatmak isteriz: Asır- ların ihmalıne uğramış halkımızın, hak ve hürriyetlere lâyık gör- medikleri seviyesini yükseltmek hiç bir suretle gericiliğe taviz vermemekle, halk eğitiminin temeli olan Halkevlerini yeniden ihya etmekle, köy kalkınmasının mihrakı Köy Enstitülerini en kısa za- manda hızmete açmak ve nihayet DP'nin muhalefette iken va- ad ettiği demokratik nizamı gerçekleştirmekle mümkün olabi- lir." (Nihat Türel, 10 Ocak 1959) • "...halkın din duygusuna dayanmaktan başka iktidarda dura- bilme umudu kalmayacak kadar zaytflamış bir parti iktidarda kal- makta ısrar ederse maddi alanda ve manevi alanda da, dinde de, devrimde de, memlekete vermeyeceği zarar yoktur. Demok- rasinin en büyük faziletlerinden biri, iktidarda duramayacak ha- le gelmiş bir partinin iktidardan sessiz sedasız düşüp, yerini hiç değilse bir zaman için bir taze kuvvete bırakabilmesindedir." (Bü- lent Ecevit, 2 Nisan 1959) * "Fikirler ancak fikirlerle yenilir. Taş atmak, küfür etmek, yol kesmek; bunlar yenilginin saklanmaz belirtileridir. Taşı atan o elin sahibi er geç bu iğrenç hareketinin sorumluluğunu duya- cak. O zaman yapacağı tek hareket, taşı atan o eli ile kendine şıddetle bir şamar indirmesi! Ama olan oldu. Tarihe silinmez, kopanlmaz bir sayfa ekledik. En acısı bu." (Oktay Akbal, 4 Ma- yıs 1959) * "Bu memlekette rejimin adı demokrasi kaldıkça iktidar tenkit edilecektir. Memleket meselelerinde konuşmak hakkı sadece DP rozeti taşıyan vatandaşlara verilmiş bir hak değildir. Eğer tek ba- şına DP'lilerin konuşacağı ve DP iktidarının hiçbir şekilde ten- kid edilmeyeceği bir idare şekli özleniyorsa lütfen açtk söylesinler, bilelim. Bilelim ve şimdiden öylesine bir gidişin karşısına millet- çe dikileceğimizi bildirelim" (Emil Galip Sandalcı, 3 Mayıs 1959) DP harflerinin yerine ANAP'ı koyun. Hiçbir şey değişmez!.. Her türlü sosyal güvence, tek bir poliçede: ÇOCUĞUNI IN SIGORTASI STALIK KAZA SIGORTASI EMEKULfK SIGOPTAS» SIZDEN S( SOSYAL GÜVENCE SÎGORTASI Her türlü sosyal güvence tek bir poliçede: Sosyal Güvence Sigortası Tek bir poliçe İle. SGS, öyle bir sigorta demetidir ki, doğumla başlar, yaşadığınız sürece sizi, sonra yakınlanruzı yalnız bırakmaz, üstelik, tüm bu güvenceleri tek bir poliçe ile sağlar. Herkes yararianabilir. SGS'den 18-60 yaşlan arasında, ciddi sağhk sorunu olmayan herkes, kendisinin, çocuğunun ya da ailesinin geleceği için yararianabilir. Çocuğunuz için güvence. SGS 18 yaşından küçük çocuğunuzun "özellikli menfaattar" gösterilmesine imkân verir. Böylece SGS, çocuğunuzun, eğitim, evlilik, iş kurma gibi toplu para gerektiren durum- lannda daima yanında olur. Hastalık ve kazalarda güvence. SGS, size hastalık veya kaza sonucu sakatlık gibi beklenmedik sıkıntılı anlarda da destek olur, toplu para öder. Sizin ve ailenizin, teşhis ve tedavi giderlerini karşüar, özel ya da resmi bir sağhk kuruluşunda geçirilecek hergün için tazminat öder. Emekliliğinizde güvence. SGS sizi, istediğiniz zaman emekli eder. SGS emekliliğinizde ek gelir demektir, güvence demektir. Sizden sonrakilerln güvencesl. Sigortalının ecel ya da kaza sonucu, hayatını kaybetmesi durumunda, geride kalanlara ödenecek toplu tazminat, kuşkusuz onlar için maddi bir güvence olacaktır. SGS Başak Sigorta'ıundır. Başak Sigorta, SGS ile size hayali milyarderlik vaat etmemektedir. Huzurlu bir geleceği, gerçekçi bir planla sunmaktadır. Çünkü SGS, güvenilirliği ve deneyimi ile yıllardır Türkiye'mize hizmet veren BAŞAK SİGORTA'nındır. Aynntılı bilgi için Başak Sigorta ya da Acenteleri ile temasa geçin. Bilgi alın. Yararlanm. BAŞAK SİGORTA Adres: P.K. 674 Şişli/İSTANBUL Tel: 1316000 BASAK SİGORTA SOSYAL GÜVENCE SİÜURTASİ BAŞAK SİGORTA T.C.ZİRAATBANKASIORTAKLIĞIDIR. Arçelik Dört Mevsim Klima hem serinleten, hem ısıtan klimadır. "Heat Pump" üstunlüğüne sahiptir. Isıtma gücü yüksektir, 60 derece sıcak hava üfler. Isıtma konumunda, rezistanslı klimalara göre, üç kat daha az elektrik kullanır, büyük tasarruf sağlar. . Şimdi Arçelik Klimalar peşin fiyatma, taksitle \ satılıyor. Size en yakm Arçelik Yetkili Satıasına , uğrayın, gecikmeyin. Şirketin DurumuDünya gazetesı çarpıcı bir manşet atmış: "Yılın ilk 3 ayında iç borç stoku 4 trilyon 556 miiyar lira arttı." 1989 sonunda 14 trilyon 477 milyar lira olan stok, 19 trilyon 33 milyar liraya yükselrniş. Yüksek iç borcun faturası yüksekmiş. Çünkü özel sektörün sınırlı fon kaynaklarının iyice sınırlanması- na yol açıyormuş. (Dünya 5 Mayıs 1990). Tercüman gazetesi de bir manşet atmtş: "Dış borç gırtiağımız- dal." Hazine'nin ödeme planına g6re bu yıl anapara ve faiz olmak üzere toplam 6 milyar 458 milyon dolar dış borç ödenecekmiş. 1994 sonuna kadar ödenecek dış borç toplamı 28.3 milyar dola- ra ulaşıyormuş. 1990'da ödenecek toplam borcun 3 milyar 937 milyon doları anapara, 2 milyar 521 milyar dolan faizmış. (Ter- cüman 8 Mayıs 1990). Eskiden bu gibi haberleri solcu yazarlar, ancak köşelerınde yayımlarlardı. Epey yol atdtk. Artık kimse bu tür haberleri verenlere "yıkıcı, telâket tellalı, komünisf demiyor; alıştık ya da gerçekler öylesine bastınyor ki gizleme olanağı yok. İki gazetenin büyük puntolar- la verdiklerı haberleri özetlersek ortaya ne çıkıyor? İç borç yuvar- lak rakam 20 trilyon liraya yüksel- miş; dört yılda ödemek zorunda bulunduğumuz dış borç toplamı yine yuvarlak sayıyla 30 milyar dolar. Nisan ayı enflasyon oranlan da açıklandı: DIE'ye (Devlet İstatıs- tik Enstitüsü) göre toptan eşya fı- yatları yüzde 3.1, tüketici fiyatla- rı 6.6 oranında yükselmiş; İTO- ya (istanbul Ticaret Odası) göre tüketici fiyatlan yüzde 113 artmış. Bütün gazeteler haberi sevimsiz ve yanlış bir deyişle veriyorlar: '— Şok rakam!.." Hepsini birbirı üstüne eklerse- niz, karamsarlık aşılayan, boz- guncu ve yıkıcı nitelikler taşıyan kötü haberler... Peki, ne yapmalı? Önce palavradan, önyargıdan, aldatmacadan vazgeçmekle işe başlamalı... Palavra nedir? Bir örnekle anlatmakta yarar var: Televızyona sık sık birtakım adamlar çıkartar; Türkiye'ye ya- bancı sermayenin gürül gürül ak- ttğını söylerler; hepımiz seviniriz; çünkü, kim ne derse desin, Türkiye'nın temel sorunu "serma- ye"dir. Sermaye birikıminde yaya kalmış bir ülkeyiz. Sermaye ol- madan yatırım nasıl yapılır? Ya- tırım gerçekleşmeden kalkınma hızı nasıl yükselir? Üretim artışı nasıl hızlanır? Her şey sermaye- ye bağlıdır. Eh, ıçerde yeterli ser- maye bırikimi yoksa, dışardan gelmesınde yarar var değil mi? Var... Ancak' akmasa da damlayan" yabancı sermayeye karşılık dışa- rıya ne kadar gıdiyor? Dört yılda yaklaşık 30 milyar dış borç öde- yecek bir ülke, elbette borcun fa- izi olarak dışarıya sermaye ihraç ediyor. Tercüman'ın haberinden anlaşıldığına göre 1990'da 2.5 milyar dûlar faizödenecek. Dört ftöa üst üste koyun; Tûrtoye 1994 sonuna kadar dışarıya en azın- dan 10 milyar dolar sermaye akı- tacaktır. Peki, içerde vergi toplayama- yan bir devlet düzeninde dışarı- ya durmadan sermaye ihraç ede- rek yatırım sürecmi nasıl canlan- dıracağız? Sağolsun özel kesim- de de yatırım hevesi görülmüyor. işadamlarımız sürekli yakınma içindedırler; ama kendilerine da- ha yakın bir iktidarı da nereden bulacaklar? 12 Eylül fırsatını işadamlarımız boşuna harcadılar; hazır emek- çi kesımın tepesine binmişsin; kimse gık dıyemiyor; devletin tüm desteklerı özel kesimin arka- sına yığılmışken 10 yıl çarçur olup gitti. Türkıyenın işi zor. Bir ülke düşünün ki önümüz- deki dört yılda 30 mılyor dolar dış borç ödeyecek; en azından 10 milyar dolar dısanya sermaye ak- taracak; iç borç 20 trilyon liradır; enflasyon oranıyüzde60ın altı- na düşmüyor, 1990 nisan ayın- da yüzde 10'un üstüne çıkmış; 1989'da piyasadaki para 4 tril- yondan 8 trilyonun üstüne sıçra- mış, 1990'da 10 trilyonu aşmış; yatırımlar durmuş ve piyasada durgunluk içinde enflasyon yaşa- nıyor "Gel şu şirketin başına sen geç" deseler, hangi aklı basında işadamı "evef" diye yanıt verir?Evlerde piyano mobilya gomalak cila yapılır. Tel.: 388 22 23 PBŞİN FİYATINA, 10 TAKSİTLE, HEMEN TESLİM! (Montai için gereken parçalar ve monfo/ı dahil.) HOŞGELDİN ÖZGÜRLÜK ! Kutlu /Sargın aramızda ... * Demokrasi güçlerinin zaferi. (Hüseyin Çakır) * 1. Mayıs'sız demokrasi olmaz. . YUzbinlerce tşçi 1Mayu'ı fabrikalarda kıakuh. * Mehmet Karaca/ Osman Sakalsız yurda dönüyor. * Sosyalistlerin Birlik Partisi için TBKP göriişii. * Yasaklar toplumundan seçimler topiumuna doğru (Prof. Nilüfer Göle) * 120. Dogum gününde Lenin ve Leninizm. (Celâl A. Kanat) * Bedenimize, emeğimize sahip çıkalım. (Gülnur Savran) »Eylemlilikte yeni boyut: "Yepyeni dayaruşma ömekleri" (Yalçın Ergûndoğan) * Lima bildirgesi: "Yükseköğrenimde Özeriüik." 34. sayı çıktı
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle