Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
4 NÎSAN 1990 KÜLTÜR-SANAT CUMHURİYET/5
Avrupa kentlerinde
• Kiiltiir Servisi — Başta İstanbul olmak üzere 5 yıldır
Türkiye'nin birçok kentinde ve geçen yaz Avrupa'da da
sergilenen, Zafer Diper'in sunduğu Bizim Tiyatro'nun
"Yargı" adlı oyunu, nisan ayını kapsayan 25 günlük bir
turneyle Rotterdam, Paris, Köln, Berlin, Frankfurt başta
olmak üzere Avrupa'nın çeşitli kentlerinde yeniden
sergilenecek. 2. Dünya Savaşı'nda tutsak edilen, susuz ve
yiyeceksiz kalma zorunluluğunda kendi seçimleriyle
birbirlerini yemek zorunda kalan yedi Sovyet askerinden,
geriye, bilinci yerinde ve sağ kalabilen tek kişi olan
Yüzbaşı Vukhov'un, başlarından geçenleri askeri heyete
(izleyiciye) rapor etmesini ve hakkında verilecek yargıyı
beklemesini konu alan "Yargı "nın 500. gösterimi
gerçekleşiyor. Aynca Bizim Tiyatro, Brecht yapıtlarından
Zafer Diper'in kurgulayıp yönettiği "Halkın Ekmeği"
adb oyunu da temmuz ayı içerisinde yine aynı Avrupa
kentlerini kapsayan turnede sergileyecek.
PEN'in Beşikçi açıklaması
• Kiiltiir Servisi — Türk PEN Yazarlar Derneği
Yönetim Kurulu, tsmail Beşikçi'nin "Bilim-Resmi
Ideoloji, Devlet-Demokrasi ve Kürt Sorunu" adlı son
kitabından dolayı tutuklanması konusunda bir açıklama
yaptı. PEN Yazarlar Derneği'nin açıklamasında şöyle
denildi: "Yazar ve araştırmacı Ismail Beşikçi'nin son
kitabından dolayı kovuşturmaya uğraması ve
tutuklanması karşısında; tüzüğüne göre "yazarların
yapıtlarını kamuya özgürce ulaştırmalannı engelleyen
koşullara ve baskılara karşı çıkmakla" görevli olan
derneğimizin yönetim kurulu, tuzük uyarınca Beşikçi'yle
ilgilenip yardımcı olmaya ve konuyu 21 Nisan 1990 günii
toplanacak genel kurula sunmaya karar vermiştir!'
Milliyet Roman Armaganı
• Kiiltiir Servisi — Milliyet Yayınları bir Roman
Armağanı vermeyi kararlaştırdı. 1989'da yayımlanmış
olan bütün romanlar aday sayılacak Seçici Kunıl'da
Vedat Günyol, Oktay Akbal, Mehmet Başaran, Talip
Apaydın, Şükran Kurdakul, llhami Soysal ve Hikmet
Altınkaynak yer alacaklar. Sonuç, Köy Enstitüleri'nin
kuruluş günü olan 17 nisandan önce açıklanacak ve 17
nisanda armağan kazanan yazara plaketi ve para ödülü
olan 500 bin liralık çeki törenle verilecek. Roman
Armağanfnın, "UNESCO tarafından 1990'ın Uluslararası
Okuryazarlık Yılı olarak kabul edilmesinden, eğitim ve
kiiltiir dünyamıza geçmişte ışık tutan Köy Enstitüleri'nin
50. kuruluş yıldonümünün kutlanmasından yola
çıkılarak. gerek edebiyatımız, gerek kültür dünyamıza
katkısı olacağı inancıyla" düzenlendiği açıklandı.
Christie's müzayede
• LONDRA (AA) — tngiltere"nin ünlü müzayede
salonlarından Christie's tarafından düzenlenen ilkbahar
müzayedelerinin ilkinde, satışa çıkanlan 18 tablonun her
biri, bir milyon doların üzerinde fiyatlarla satıldı. Pablo
Picasso'nun 1960 yılında yaptığı "Tan Ağarırken
Cannes'dan Görüntü" adlı tablo yaklaşık 3.94 milyon
dolara satıhrken ünlü ressamın, çıplak bir kadını
betimlediği tablosu 3.13 milyon dolara, eşinin portresi ise
2.33 milyon dolara alıcı bıldu. Marc Chagall'ın
"Askerler" tablosu da yaklaşık 2.33 milyon dolarla rekor
ücretle satılan tablolar arasında yer aldı. Müzayedenin en
ilgi çekici yanlarından biri de unlu Fransız aktör Alain
Delon'un 8 tablodan oluşan özel koleksiyonunu satışa
çıkarması oldu. Delon'un koleksiyonunda bulunan ve
Cammile Pissarro'ya ait tabloya yaklaşık 700 bin dolar,
Eugene Boudin'e ait tabloya da yaklaşık 700 bin dolar
fiyat verildi. Delon'un özel koleksiyonunun diğer
tablolarının ise önumuzdeki müzayedelerde satışa
sunulacağı belirtildi.
Kültür başkenti Glasgow
• Kültür Servisi — "1990 Avrupa Kültür Başkenti" ilân
edilen İskoçya'nın Glasgovv kenti, yıl boyunca toplam iki
bin etkinliğe ve binlerce ziyaretçiye ev sahipliği yapacak.
tngiliz Turizm Dairesi BTA'nın bildirdiğine göre yıl
boyunca kentte 125 sergi açılacak. Bunlann arasında
"Pissaro ve Van Gogh'un Zamanı" sergilerinin yanı sıra
7 nisanda Merkez Tren Istasyonu'nda düzenlenecek 5
milyar pound (yaklaşık 20 rnilyar TL.) değerindeki "1000
Yıllık Glasgow Tarihi" sergisi de yer alıyor. Glasgowlu
mimar ve sanatçı Mackintosh'un tasarıları da Hunterian
Galeri ve Bellahouston Parkı'ndaki sergide yer alacak.
2500 kişilik "Uluslararası Konser Salonu" 8 Ekim 1990
tarihinde İskoç Ulusal Orkestrası'nın konseriyle açılacak.
Yenilenen 600 kişilik Şehir Tiyatrosu'nda ise Pirandello,
Blasco Ibanez, Dumas, Brecht ve Shaw'ın oyunları ve
îngiliz Ulusal Tiyatrosu ile Kraliyet Shakespeare
Topluluğu'nun oyunları sergilenecek.
Van Gogh sergisi
• Kültür Servisi — Hollandalı ünlü ressam Vincent Van
Gogh'un ölümünün 100. yıldönümü dolayısıyla
sanatçının ilk kez bu kadar çok yapıtının yer aldığı sergi
Amsterdam'da Van Gogh Müzesi'nde ve Otterlo'da
Kroeller-Mueller Müzesi'nde açıldı. Sergi için bugüne
kadar 400 bin biletin satıldığı ve serginin 1.5 milyon kişi
tarafından gezilmesinin beklendiği belirtildi. Yaşamı
boyunca yapıtlarından yalnızca birini satabilen, ancak
son yıllarda düzenlenen açık arttırmalarda tablolan satış
rekorları kıran Van Gogh'un 113 tablo ve 248 deseninden
oluşan serginin Hollanda'ya büyük bir gelir sağlaması
bekleniyor.
MUZIK FİLİZ ALİ
Kemancı Ayla Erduran, İDSO eşliğinde Bülent Tarcan'ın konçertosunu yorumladı
'Görevimiz,Türk bestecilerPErduran'a göre insan
makine değil, çalarken
duygulara, müziğin
akışına kapılmak gerek.
Devlet Sanatçısı
Erduran, hep aynı
şeyleri hiç değişmeden
çalmanın sıkıcı olduğu
görüşünde.
Devlet sanatçısı kemancı Ayla
Erduran geçen hafta cuma ve cu-
martesi konserlerinde (30-31 Mart
1990) Bülent Tarcaa'ın keman
konçertosunu yorumladı.
"Bir yerden sonra her konser-
de bilinen repertuan çalmak ba-
na artık enteresan getmiyor. Çok
zor, canım çıkıyor, ama yeni eser-
ler ögreniyonım. Bir misyonum
var benim. Türk bestecilerinin
eserlerini çalmalıyım. Onlar ken-
di eserierini dinlemeli. Birim gö-
revimiz bu" diyor Erduran.
Gerçekten de çağunız bestecile-
rinin, hele özellikle Türk besteci-
lerinin çoğunun meselesi, eserle-
rinin çok ender repertuara alın-
ması. Repertuara girdikten sonra
sorunlar bitmiyor tabii. Aksilik-
ler birbirini kovalıyor hep neden-
se. Ya notalar kayboluyor, ya
okunmayacak kadar kötü kopya
edildigi iddia ediliyor, ya şef "Bo
orkestra ile üç provada bo eser
ctkmaz" diye diretiyor, hülâsa,
Türk bestecilerinin hem orkestra-
ya hem sefe hem soliste hem de
halka eserlerini beğendirmeleri
havli zor.
îngiliz, Alruan, Fransız ya da
Norveç bestecisinin işi daha mı
kolay samyorsunuz? Onlar da
eserlerini çaldırmakta binbir güç-
lük çekiyorlar gerçi, ama hiç ol-
mazsa BBC gibi, Avusturya ve
Almanya'daki devlet radyo ve
HAFTA SONU KONSERLERİ — İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası'nın geçen hafta sonu Atatürk
Kültür Merkezi'nde verdiği konserlerde kemancı Devlet Sanatçısı Ayla Erduran, orkestra eşliğinde Bü-
lent Tarcan'ın keman konçertosunu seslendirdi.
TV'leri gibi, ttalyan RAI'si gibi,
Fransa'da devlet himayesinde ça-
uşmalarını sürdüren IRCAM gi-
bi kuruluşlar, çağdaş milzik yara-
tıcılaruun eserlerini yorumlama,
yayma, tanıtma görevlerini üstle-
niyorlar. Bu kurumlann görevle-
ri arasında, bestecüere eser ısmar-
lama ve ısmarladıgı eserleri çalma
da var.
Yasa, TRT'ye de aynı görevle-
ri vermiş, ancak uygulamaya-ge-
lioce hiç ses yok yıllardır, tıss...
TRT, belirli aralıklarla değişen
yönetim politikalarıyla sürekli
tahteravalli gibi bir uçtan öteki
uca gidip gelmekten, yasa ile gö-
revlendirildiği kültürel ve sanat-
sal hizmetleri yapmak yerine, su-
ya sabuna dokunmadan piyasada
gecerli ne varsa halka sunmakla
yayıncılık yaptığını sanmayı sür-
dürüyor.
Enerji yüklü, idealizmle dopdo-
lu genç besteciler yetişmekte. Ses-
lerini hiç duydunuz mu? Kendile-
rinden üç kuşak önce doğmuş bes-
tecilerin eserleri bile kırk yılda bir
repertuara ahnıyorsa, gençlere sı-
ra ne zaman gelecek dersiniz?
Enerjileri ve umutlan tükendiğin-
de mi?
Örneğin Ali Darmar'ı ele ala-
hm. Ali Darmar çok şanslı ki 1987
yüında bestelediği "Sumela Sen-
fonik Şiiri" 1990 yılında yorum-
lanabildi. Hiç yonımlanmayabi-
lirdi de...
örneğin Bülent Tarcan keman
konçertosunu Ayla Erduran için
yazmıştı, ama Ayla o sıralarda
yurtdışında yaşadığından eserin
ilk yorumunu, bestecinin Alman-
ya'da tanıştığı ve dost olduğu ke-
mancı Ulf Moelscher 1973 yılın-
da Uluslararası İstanbul Festiva-
li'nde yapmıştı. Daha sonraki yıl-
larda Nuri İyicil de çaldı bu gü-
zel eseri. Sonunda sıra Ayla'ya
geldi. Ayla'nın kişiliği, tampere-
mam, keraancılığı, esere yaklaşı-
mı, anlayışı, sıcaklığı ile şef Iones-
cu Galati'nin içten gelen ritm duy-
gusu, partisyonu kısa zamanda
ustalıkla çözümleme becerisi bir-
leşince sonuç umulandan çok da-
ha iyi oldu. Bülent Tarcan'ın ke-
man konçertosu böylece 17 yılda
üçüncü kez çahnmış oldu. Neyşe
ki Ayla Erduran onca emek verıp
terler dökerek çalıştığı eseri öyle
bir kere çalıp rafa kaldırmak ni-
yetinde değil, her fırsatta çalma-
ya kararlı.
Bütün büyük yorumcularda gö-
rüldüğü gibi Ayla Erduran'da da
sahnede riskleri göze alarak çal-
ma dürtüsu var. Yeni bir eserin
ancak sahnede yorumiana yorum-
lana istenen olgunluğa erişeceği-
ne inananlardan Ayla.
"Müzik her şeyden önemli. ia-
san makine degil. Du>gulara, mü-
ziğin akışına, akınüsına it«pıim«h
gerek çalarken. Ancak o zaman
enteresan olur bu iş. Yoksa bep
aynı şeyleri biç değişmeden çal-
mak ne kadar sıkıcı olurdu. Ta-
bii böylesi çok riskli, riskleri göze
alırken teknik çok sağlam olma-
lı, tekniğin sağlam olması için de
çok calışmalı" diyen Ayla Erdu-
ran, meslek sorumluluğu anlayı-
şını da birkaç cümle ile özetlemiş
oluyor ve riskleri göze alarak ya-
şamaya devam ediyor.
Panflütçü Zamfir.
'Ev sahibi
değü
kîracıydık'
Romen Pan flütçü Zamfir
Romanya'da devletin
müzisyenlere yaptığı
baskılan anlatırken "Tek
mutluluğumuz plak
yapmaktı" diyor.
Kültür Servisi — Çavuşesku-
nun devrilmesinden sonra yurt-
dışına iltica eden Rumen sanat-
çılar "rahatca" konuşmaya baş-
ladılar. Bunlardan biri de ünlü
Rumen pan flütçü Zamfir'di.
Zamfir, Romanya'daki müziğe
baskılan Liberation gazetesine
anlattı.
Bükreş'in kuzeydoğusunda
bulunan Gaesti'de dünyaya ge-
len Zamfir, 1982 yılında "artik
dayanamayarak" Romanya'yı
terk etmiş. Zamfir Romanya'da-
ki devrim öncesi müzisyenlerin
durumunu şöyle özetliyor: "Ro-
manya'da müzisyen devletin ki-
racısı olarak görülürdü. Bir plak
için yaşardık, o kadar. Mutlultı-
ğumaz yalnızca bir plak yap-
makb." Zamfir, Romanya'da ge-
çen müzik yıllanna döndüğün-
de şu arulan sıralıyor: "Roman-
ya müziği Avnıpa'nın en zengin
kaynaklanna sahip bir müzik.
Birçok kültürün etkisi altında
kalmış. Bunlann arasında Türk
ve Anadolu müziği belirleyici.
Yanı sıra Doğu müziği, Yunan
müziği de var. Romanya'da 38'e
yakın bölgenin kendi kültürü,
müziği ve âdetleri var. Bu kül-
tür ve müzik Çavuşeskn'nun po-
litikası ile ortadan kaldırudı."
Zamfir'in eleştirdiğj politika ye-
ni, genç ve modern müzik Ru-
men topraklannda yeşererek bü-
tün Doğu Bloku ülkelerini etki-
si altına aldı: Rock müzik. "Ka-
nımca bn, iktidar tarafından is-
tenen bir muzikü. Çünkü içki-
ye, uyuşturucuya karşı sloganlar
içeriyordu. Ama diğer taraftan
da resmi ağızlar tarafından aşa-
ğılık müzik olarak değeriendiri-
liyordu. Çünkü Batı'dan gelmiş-
ti. Yine de statlarda insanlan,
gencteri toplayıp partinin şairi
Adrien Polonescu'yu bağırtan
iktidar arkada bep Rumen
rock'ını kullandı."
Demiriş'in 'Yusufile Züleyha' operası Ankara Devlet Operası'nda
Buyurun Doğu-Batı sentezine
Belki de popüler Türk
operası budur ya da böyle
olmalı. Anlaşılan göbek
dansı da olmalı, "Ya
Habibi" türünden
oryantaller serpiştirilmeli
partisyonun orasına
burasına.
Artık tahammülüm kalmadı
sevgili okuyucular. Aptal yerine
konraak hiç mi hiç hoşuma gitmi-
yor. "Bizleri aptal yerine koyan-
İar amma da çogaldı >ahu, kim-
se de tepki göstenniyor" diye ha-
yıflanırken 30 mart cuma günü
Atfllâ Dorsay'ın "Halkçüıktan si-
nema yazan snobizmine uzun in-
ce yol, sinema yazarlığı, ama na-
SJI?" başlığı ile çıkan yazısuıı oku-
yunca içime biraz su serpildi. Ger-
çi Atillâ Dorsay'ın yazısının ana
teması "sinema yazariığı" idi,
ama yazıı ın ait teması, her geçen
gün kans :ı gibi toplumun üst kat-
man hücrelerine yayılan özensiz-
lik, bılgi eksikliğini umursama-
ma, beğeni kıtlığı, popülizm mas-
kesi ardına sığınılarak yüceltilen
cahillik, zevksizlik ve yeteneksiz-
lik idi.
Bir şeylerin dengesi adamakıllı
bozulmuştu. Cahil cesareti art-
mış, kültür ve sanat sözcükleri ya-
lan yanlış, gerekli gereksiz, yerli
yersiz çok sık kullanıhr olmuştu.
Gazinolarda ün yapan şarkıcılar
sımf atlayıp resital! vermeye so-
yunurlarken, üfleme çalgılardan
oluşan bir toplulukta trompet ça-
lan biri kendine "konzertmeister"
unvamnı uygun bulabiliyor, hiç
kimse de itiraz etmiyordu bu is-
teğe. TV'de ciddi ciddi Batı mü-
ziğinin toplumumuzun yapısına
aykın olduğu, aydınımızı, halkı-
mızı, gençlerimizi yozlaştırmak
niyetiyle işimize sokulduğu tartış-
ması yapılabiüyor, tepkiler geli-
yor, sonra her şey unutulup işin
ucu yine bırakılıyordu. Ortalık bir
toz dumandı ki sormayın.
Okan Demiriş'in "Yusuf ile
Züleyha" operası tam şu sırada,
LEYLA DEMİRİŞ VE ENDER ARIMAN — Okan Demiriş'in
"Yusuf ile Züleyha" adlı operası İslanbul De\lel Opera ve
Balesi'nce sahnelenmeye başladı. "Yusuf ile Züleyha"da başrolleri
Leyla Demiriş ve Ender Anman paylaşıyorlar.
müzik ortamında hangi dala sa-
rılıp da köşeyi döneceğıni bilme-
yenlerin çılgın köşe kapmacası
son hız sürerken sahneye kondu.
"Yusuf ile Züleyha operasına sı-
cak ve soğuk bakışlar" diye bir
ara başlık atabiliriz sırası gelmiş-
ken burada... Okan Demiriş'in
müziği, dinleyeni yormayan, ra-
hatlatıcı, opera sanatçılanıun ses-
lerini zorlamayan, melodik, gayet
basit armoni çözumlemelerine da-
yalı, ilk bakışta Doğu-Batı sente-
zine yönelik gibi görünen doğru
bir çalışma izlenimi veriyor. Okan
Demiriş'e geç kalmış bir Türk
Puccinisi diyebiliriz çok zorla-
nırsak.
Ne var ki eser boyunca "ben bu
ezgiyi bir yerden tanıyonun" duy-
gusundan hiç kurtulamıyorsunuz.
"Hay Allah, nerede duymuştum
ben bunu?" diye kafa patlatırken
pat, besteci tanıdığımızı sandığı-
mız bir başka ezgiye geçiyor.
Okan Demiriş birbirinden tatlı ez-
giler bulmak konusunda çok uâ-
ta belli ki, ancak yakaladığı ezgi-
nin paçasını ne olursa olsun bı-
rakmıyor, sürekli tekrarlar ile bir
tür "minimalizm" sergiliyor.
"Yusuf ile Züleyha"nın müziği
sonuçta TV dizilerinin müzikle-
rinden yapılmış almtılardan olu-
şan bir çeşit "medley" görünü-
münde*.
Belki de popüler Türk operası
budur ya da böyle olmalı. Ne bi-
leyim ben? Kafam iyice kanştı ar-
tık... Popüler Türk operasında
anlaşılan göbek dansı da olmalı,
"Ya Habibi" türünden oryantal-
ler serpiştirilmesi, partisyonun
orasına burasına Verdi'nin "Ai-
da"sım çağrıştıran bölümler de
olmalı evrenseluği eksik kalmasın
diye, 20. yüzyıl minimalist opera
bestecisi Philip Glass'ın
"Akhnaten" operasına da benze-
yerek çağdaşlığı bir ucundan ya-
kalamalı popüler Türk operası.
Buyurun, Doğu-Batı sentezine.
Bana öyle geliyor ki Okan De-
miriş'in çıkış noktası doğru ola-
bilir, ama uygulamada bazı
önemli yanlışlar var. Yekta Kara
ile yaptığı söyleşide Okan Demi-
riş, librettonun yaznnının 15 gün-
de tamamlandığını, besteleme işi-
nin de dört ay sürdüğünü söylu-
yor. Samrsımz Da Ponte ile Mu-
zart karşımzda. Yıldırım hızıyla
ortaya çıkan bu yapıt, seyirci önü-
ne çıkmadan önce biraz tartılıp
tartışılsaydı, bir süre dinlenmeye
bırakıhp yeniden ele alınsaydı kö-
tü mü olurdu? En basit Broadway
müzikalinde bile bu tartma ve
dinlendirme yöntemlerini uygular
elin oğlu.
"Yusuf kıe Züleyha"da rol alan
sanatçılar, eseri gerçek bir başan
ile çözümleyerek sahneye koyan
Cüneyt Gökçer, koro, koregrafi,
dekor, kostüm, ışık ile uğraşan-
lar; hepsi hiç kuşkusuz çok emek
vermişler bu operanın seyirciye
sunuhnasmda. tdeal Turk operası
sanırım "Yusuf ile Züleyha" de-
ğil, ama bakarsınız boyle böyle
"ideali" buluruz. Allahtan ümit
kesilmez.
SANATSAL BOYALAR
Turttlye Mümesslı
EsMoBURO ABAÇLARI VE TERSİM MALZEMELERİ TtC A.Ş.
FaMakaJe Cad Prevuayans Han No 20/22 Kat 2 Oda 206 İSTANBUL Ttf 512 68 51 - 520 73 28 F» 520 96 22
Sun Ra, 14 kişilik orkestrasıyla IstanbuVa geliyor
Büyülü bir caz yolculuğuKültür Servisi — Cazı ilk kez S u n R a ve
elektronik aletler, vurmalı çalgj- \A Hcililr
lar veçiftbas gibi kavramlarlata- l
^ " « R -
nıştıran Sun Ra, 15 nisanda Ce- tOplUİUgU
mal Reşit Rey Konser Salonu'nda O m n İ v e r s e
14 kişilik Omniverse Arkestra'sıv-
la bırlıkte ıkı konser verecek.
Kahıre den Tokyo ya, Atına -
dan Montreux'ye birçok ülkede
izlenen Sun Ra konserleri, gorsel
zenginliğiyle de 30 yılı aşkın bir
suredir büyük bir ilgi görüyor.
1989 yılında Down Beat okuyucu-
ları ve uluslararası eleştirmenler
tarafından bir kez daha "En tyi
Big Bang" unvanına değer görü-
len Sun Ra ve Omniverse Arkest-
ra, Ajans Pozitifin Steve Lacy ile
başlattığı çağdaş müzik etkinlik-
lerinm ikincisi için 15 nisanda ls-
tanbul'da olacak. Run Ra konser-
leri, aynı zamanda "cazın gecmi-
şine ve yarınına büyülü bir
yolculuk" olarak niteleniyor.
Sun Ra 1910 başlarında Alaba-
ma'dadoğdu. I930sonlanndaŞi-
kago'ya yerleşti ve bir süre piya-
no çalarak yaşamını sürdürdü.
1946-47 yıllarmda unlü Fletcher
Henderson orkestrasında çaldı,
Coleraan Hawkins ve Stuff Smith
15 nisanda
Cemal
Reşit Rey
Konser
Salonu'n-
da iki
konser
verecek.
gibi zamanın ustalarına eşlik et-
ti. Kendi üçlüsünü kurduktan
sonra topluluğunu büyüttu ve
1950 başlarında hâlâ kendisiyle
çalan John Gilmore ve Marshall
Allen ile birlikte deneysel calışma-
lara başladı. Gorsel performans-
ları ile de uluslararası ün kazanan
Sun Ra, Avrupa'da ilk kez 1970
yılında konser verdi.
Sun Ra'nın ilk çalışmaları
(1950 başı) Şikago "Hard-Bop"
tarzı ile Monk ve Ellington bes-
telerinin bir senteziydi. 1950 son-
ları, müziğinde vurmalı çalgılara
ağırlık vermeye başladı. Aynı do-
nemlerde -Cecil Taylor ve Ornet-
te Coleman'dan da önce- bestele-
rinde kompozisyonu arka plana
iterek çağdaş cazın ilk örnekleri-
ni vermeye başladı.
1970 ortalarında besteci/lider
geleneğini surdurmeye başlayarak
Jelly Roll Morton, Fletcher Hen-
derson, Duke Ellington ve Thelo-
nius Monk'un eserlerini kendi yo-
rumuyla dile getirerek repertuva-
rını zenginleştirdi. 1950 başların-
da cazda elektronik aletlerin kul-
lanılmasına öncü olan Sun Ra,
Ornette Coleman'dan yıllar önce
çift bas kullanmaya başlamıştı.
Nefesli alet çalan müzisyenlerin
zaman zaman vurmalı aletlerle eş-
lik ederek ritmi kuvvetlendirme-
si geleneği, yine ilk olarak Sun Ra
tarafından başlatıldı.
Çarpıcı bir filozof ve şovmen
olan Sun Ra, giysi ve şovlarıyla
Cotton-Club günlerini yansıtır.
Buna rağmen, Thelonius Monk'-
ta da olduğu gibi Sun Ra'nın
renkli kişiliği, müziğinin gücü ve
zenginliği yanında önemsiz kalır.
Bugüne kadar 200'ün üzerinde al-
büm yapan Sun Ra. 1984 yılında
Dovvn Beat dergisinin ölumsüzler
•listesine Oscar Peterson ve Sarah
Vaughan gibi isimlerin önünde se-
çildikten sonra geçen yıl (1989),
gene aynı derginin okuyucu ve
eleştirmenleri tarafından en iyi
"Big Baııd", eleştirmenler tara-
fından ise en iyi "Synthesizer
player" seçildi.
Doğançay'dan
3 sergi
• Kültür Servisi — 1962
yılından beri Nevv York'ta
yaşayan Burhan Doğançay,
Paris, Odensa ve Tokyo'da
açacağı 3 kişisel resim
sergisi ile son dönem
çaJışmalannı sergileyecek.
Yapıtlan birçok modern
sanat müzeleri ve
koleksiyonlarda yer alan
Doğançay'ın bu sergileri
uluslararası bir niteliğe
sahip olmakla birlikte,
olgunluk döneminin
ürunlerini kapsıyor.
Doğançay ilk sergisini 28
Nisan-26 Mayıs 1990
tarihleri arasında Paris
Galerie de Genie'de
açtıktan sonra, mayıs-
haziran 1990 tarihlerinde
Danimarka'nın Odensa
kentinde Galerie Torso'da
ve haziran-temmuz 1990
tarihlerinde Tokyo'da
resimlerini sergileyecek.
Hkbahar
müzayedesi
• Kültür Servisi —
Uluslararası İstanbul
Antika ve Sanat Fuan
etkinlikleri kapsamında 13
mayıs pazar günü Yıldız
Sarayı Silahhane Binası'nda
bir "llkbahar Müzayedesi"
yapılıyor. Kültür ve Sanat
Varlıklarını Koruma ve
Tanıtma Vakfı adına
yapılan müzayedeyi vakfın
sanat danışmanı Raffi
Portakal yönetecek.
Müzayede için yerli ve
yabancı ekspertiz uzmanlan
tarafından yapılan ekspertiz
çalışmaları vakfın
Nişantaşı, Abdi Ipekçi Cad.
Ceylan Apt. No.3'teki
adresinde sürdürülüyor.
Müzayede nedeniyle aynca
9-12 mayıs tarihleri
arasında Yıldız Sarayı'nda
eski Türk evlerini konu
alan bir sergi düzenlenecek
ve aynı konuda bir dizi
konferans verilecek.
Konıık tenor
• Kültür Servisi — Konuk
Yugoslav tenor Simeon
Gugulovski, istanbul Devlet
Opera ve Balesi'nin 5 nisan
perşembe günü saat
20.00'de sergileyeceği
G.Verdi'nin 11 Trovatore
Operası'nda "Manrico"
rolünü oynamak üzere
Istanbul'a gedi.
İFSAK'da
yeni yönetiın
• Kültür Servisi —
İFSAK'm (tstanbul *
Fotoğraf ve Sinema
Amatörleri Derneği) 31.
Genel Kurul toplantısı
yapıldı. Derneğin yeni
yönetim kurulu, yapılan
oylama sonucunda Cem
Çetin, Mesut Güvenli,
Aramis Kalay, Aclan Uraz,
Candeğer Özsu, Erhan
Saraloğlu ve tbrahim
Akyürek'ten oluştu.
Yönetim kurulu
önümüzdeki günlerde
toplanarak başkanı
belirleyecek.
UGUN
• VVallraff imzalıyor
Günther Wallraff
"Nikaragua Günlüğü" ve
"En Alttakiler" adlı
kitaplannı 15.30 - 18.00
arası Cumhuriyet Kitap
Kulübü'nde imzalayacak.
• Atatürk Kltaphğı'nda
konferans Doç. Dr. Semra
Germaner "19. Yüzyü
Avrupası'nda Doğu Ilgisi"
konulu konferansıru saat
16.00'da Atatürk
KitaphğYnda verecek.
• Müzik dinletisi "Beyoğlu
Bir Şenliktir" programı
nedeniyle 16.00-19.30 saatleri
arasında araç trafığine
kapatılan Istiklal
Caddesi'nde liseli
öğrencilerden oluşan
"Kramp" gnıbu Rock and .
Roll gösterisi sunacak.
• Üçlü resital Murat-
Şükriye-Leman üçlüsünün
gitar, bağlama resitali saat
18.00'de Saraçhane Karikatür
ve Mizah Müzesi'nde
gerçekleştirilecek.
• FHm gösterimi ve
söyleşi Uçurtmayı
Vurmasınlar rdminin saat.
21.00'deki gösteriminden
sonra yönetmen Tunç
Başaran ve başrol oyuncusu
Nur Sürer bir söyleşi
yapacaklar. Derimod Kültür
Merkezi (Sahil yolu,
Beşkardeşler Durağı,
Kazlıçeşme).
BtLSAK'TA
BUGÜN
4 Nisan Çarşamba:
19.00 PANEL: "Deştiri"
Füsun AKATLI.
Fatih ÖZGÜVEN
Sevgi SANLI
Yoga-Meditasyon
Zerrin AKGÜN
18.30
10.00-01.00 arası CAFE-
FOYER-BAR
BİLSAK Herkese Açıktır.
BtLSAK Sıraselviler.
Soğancı Sok. No: 7
CİHANGİR
143 28 79 - 143 28 99