29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyel Sahtbi: Cumhuriyel Maıbaacılık vc Gazctecihk Turk Anonım Şirketı adma .Nadir Nadi 0 Genel Yayın Muduru. Hısan Cemal. Muessese Mudunj CmJac Ufaklıgil, Yazı lşterı Muduru: Ok«> GoMnsin. • Haber Merkezı MUdürti: Yalçııı Bıyvr, Sa>fa Duzcnı Yonetmenr Ali Acar, Q Temsılcıler. ANKARA: A h M tm. İZMİR HSund ÇttMıaym, ADANA: Çrtin lc Potaıka Egltım Groc» H D15 Habertcr. Elgw Brin. Ekonomi' Cmğı Itorim. ls Sendıka Şûfcmı Krtfnci. Küllun Cdml Usar. Haber Anşlımu. IsmM BcıVuı. Yun Haberlen N<cd« Doptn, Spor Danısmanı Abdulk*dır Vacdnun. k Ş d bdfe \ 0 d p p Dm Yazılar Kntm Çalçkın. Araslırma. Şakia Mpm, Duzdunr Abdafeh \rnaa. 0 Kocdmator Akmti Kontau. • Malı Ijler 0 Muhasebe Bolaıl tener # But«-Plaıüama: SCTJİ Oaauıbe«eatlu • Retlam #Erol Eıtul. Ikyol • Idajr: Hmsrnm Gunr, Islnme Öncfcr <,<*• 0 Bılp-Işlmı N«ıl lnaL Tooın. # Ek Yaymlar Penonel Srvp Bosunaotlu. Sra» •<• Mrnn- Cumhunyo Matbaac*lt vt Gaacdkk TA.Ş. TUrl O o * Cad. 39/41 HJM !sı PK 246-lsunbul Td: 512 05 05 (20 hal). Tctat 22246 Fıx' II) 526 60 72 0 Bumur Ariun: Zıya üokilp Blv Inkdap £ No 19/4, Td: 133 II 41-47, Tdo 42344 Fu: (4) 133 05 65 0 I n r H Zija Bh. 1352 Si'3. Td: 13 12 3a 1<to- 52359 fta: (51) 19 53 60 0 U n ı : lnonu Cad İI9 S V)- 1 Kal 1. Tet 19 37 52 (4 han. Tdrt 62155. Pu: (71) 19 37 52 TAKVlM: 4 NİSAN 1990 lmsak: 5.08 Güneş: 6.36 Öğle: 13.12 tkindi: 16.48 Akşam: 19.38 Yatsı: 21.00 15 DİPLOMATIIN GERİ ÇEKİLMEStfVİ İSTİYOR EAlmanya Mtrçileri istemiyor F. Alman televizyonunun 1. kanahnda yayımlanan programda 'MİT'in F.Almanya'daki konsolosluklarda 30 kadar ajan çahştırdığı, bunların 200 civarında muhbir ile beraber bütün Almanya'da bir casusluk ağı oluşturduğu' iddia edildi. BONN (Cumhuriyet) — F.A1- ruşturma açmış bulunuyor. MtT manya Turkiye'den 15 diploma- tını geri çekmesini istivor. Diplo- matların MIT adına faaliyette buiunduğunu saptayan F.Alman- ya, Türkiye'nin Bonn Büyükelçi- liği'nden Musteşar Senbir Tii- may'ı ilk kez 6 Ocak 1990'da Dı- şişleri Bakanlığı'na çağırarak ta- lebini iletıi. Turkiye'den herhan- gi bir yann alamayan Alman Dı- şişleri son olarak 23 Mart 1990 tarihinde Türkiye'nin Bonn Bü- yukelçiliği'nden Senbir Tümay'a talebini tekrarladı. F.Almanya 1 nın Stuttgart ve Hamburg kent- lerinde ise savcılık, 4 Türk kon- solosluk gorevlisi hakkmda so- D.AImanya'ya baskı Vizenin kaldırılması ertelendi ANKARA (Cumhuriyet Biiro- su) — Doğu Almanya, Türkiye ile imzaladığı "vizenin karşılıklı kaldınlmasına" ilişkin anlaşma- yı, Federal Almanya ve bazı Batı ülkelerinin baskısı uzerine askı- ya aldı. Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Murat Sungar. iki ülke arasında 28 martta imzalanan vize mua- fiyet anlaşmasının yürürlük tari- hinin ertelendiğini bildirdi. Sun- gar, dün yaptığı açıklamada, er- teleme isteğinin Doğu Almanya 1 dan geldiğini ve bu önerinin "Türkiye tarafından anlayışla karşılandığım" soyledi. Sözcü Sungar, "DemokraCik Almanya yönetimi. vizeyi karşı- lıklı kaldıran anlaşma konusu- nun, yeni hükümelin kurulması- m takiben ivedilikle gündeme ge- tirileceğini ve yeni uygulama îa- rihinin larafımıza önerileceğini ifade etmiştir" dedi. hesabına çalıştıkları iddia edilen konsolosluk görevlileri, "doku- nulmazlığı kötn'ye kullanmak ve Alman yasalannı çignemekle" suçlanıyorlar. F.AJman televizyonunun 1. ka- nalı ARD'de dun akşam yayım- lanan Panorama adJı haber prog- ramda haber ilk kez kamuoyuna duyurulmuş oldu. Türkiye Bonn Büyukelçiliği, F.Alman Dışişleri 1 ne başvurarak programın yayın- dan kaldınlmasını istedi. Ancak televizyon yetkilileri bilgilenme özgürlüğü gerekçesiyle programı yayımlamakta ısrar ettiler. Programda, "Türk gizli servi- si MtT'in MİIardır F.Almanya'da- ki Türk vaiandaşlan arasında Al- man yasalanna aykın faaliyet göslerdigi" öne surüldü. Alman makamlarının olaya dikkati iik kez Stuttgart'ta F.rol Şimşek ad- lı bir Türk vatandaşının ihbarı uzerine çekildi. 1989 yılı başında Alman bir avukata başvuran Erol Şimşek, TC Stuttgart Konsolos- luğu'nda çalışan Uğur Şirin adlı şahsın kendisini MIT için çalış- maya ikna etmek için uğraştığı- nı bildirdi. Avukata ihbarda bu- lunan Erol Şimşek'in Türk kon- solosluk görevlisiyle buluşması gizli kamerayla saptandı. Elinde- ki belgelerle konsolosluk gorev- lisi hakkında suç duyurusunda bulunuldu. F.Alman televizyonunda ya- yımlanan programda, "MtT'in F.Almanya'daki konsolosluklar- da 30 kadar ajan çahştırdığı, bunlann 200 civannda muhbir ile beraber bütün Almanya'da bir casusluk agı oluşturduğu" iddia edildi. Bilgilerin Türkiye Cumhu- riyeti Bonn Buyükelçiliği'nde toplandığı ve kurye ile Ankara ; ya iletildiği bildirildi. Buna göre MİT Almanya'da özellikle siyas, faaliyette bulunan Türk vatan daşlan arasında bilgi topluvor. GAZYAĞININ GÖSTERDİĞİ GERÇEK BoğazVla kaza donanımı yok Tankerden yayılan ve Boğaz'ı kaplayan gazyağı, İstanbul'da bu tür kazalara karşı araç gereç ve malzeme eksikliğini bir kez daha gözler önüne serdi. CEM HAMULOĞLU İstanbul Boğazı'nda iki tanke- rin çarpışması sonucu denize 2 bin ton gazyağının yayılması, bu yağın koylarda birikmesi ve de- niz canlıları ile çevreyi olumsuz etkilemesi benzeı kazaların nasıl önlenebileceği tartışmalannı da gündeme getirdi. Yüksek Denizcilik Okulu Me- zunları Derneği Genel Sekreteri Kaptan Ilhan Önerdem bu konu- da şunları söyledi: "İki geminin çarpışmasından sonra denize dökülen yağın en kı- sa zamanda denizin uzerine do- şenecek bariyerlerle çevrilip da- ğılması önlenebilirdi. Daha son- ra bu yağ (emizlik gemileriyle toplanarak çevreye zarar verme- si önlenmiş olurdu." Bunlardan hiçbirisi yapılmadı. Çünkü İstanbul'da bu tür acil du- rumlar için kullanılacak dona- nım yoktu. Işte bu yüzden bele- diye ekipleri "ne alırsak kârdır" diyerek koylara dağılan gazyağı- nı karadan vidanjörlerle temizle- meye çalıştı. istanbul Anakent Belediyesi Çevre Koruma ve Ge- liştirme Daire Başkanı Osman Karakelle, yukarıdaki eleştirilere hak veriyor, ama "öteki cepheyi" şöyle aktarıyor: "Biz de bir kaza anında neler yapılması gerektiğini biliyoruz, ama elinizde bu uygulamayı ger- çekleştirecek malzeme yoksa na- sıl yapacaksınız? Göreve geldiği- mizden beri defalarca Çevre Mösteşarlığı'ndan, bu malzeme- lerin alınması için gerekli para- nın verilmesini talep ettik. ama hâlâ bir sonuç yok. Biz de bu acil dunımda Boğaz'ın daha fazla kiıienmesini önlemek için tzmit- ten getirttigimiz bariyerlerie koy- lan çevirdik ve vidanjörlerle gaz- yağını çekmeye çalıştık. Bu im- kânlarla bu bUe bir basandır." Osman Karakelle bunları söy- lerken bir yandan da Nurettin Sözen imzasıyla 21.6.89 tarihin- de Ankara'ya, Başbakanhk Çev- re Müsteşariığı'na gönderilen ya- zılan gösteriyor. Beledi> ( enin yap- tığı başvuruda özetle şunlar de- niyor: "Denizin kasıt, kusur ve kaza neticesi petrol ve petrol benzeri ile zararlı ve zehirli kim> i asal maddeiefte kirienmesi durumun- da Bdediye, Vilayet, Gemi Kur- tanna, Liman Başkanlığı ve Ulaşbrma Bölge Müdürhıgü em- rinde, kirlenmenin yayılmasını önlevecek ve kirlenmeyi ortadan kaJdıracak özeJ teçhizatlı deniz motoru ve bariyer bulunraamak- tadır. Alınması için ödenek çıkar- tılması..." Peki, 2 bin ton gazyağırun Bo- ğaz'ın ekolojik dengesine maliyeti nedir? Bu soruyu Boğaziçi Üni- versitesi Çevre Bilimleri Enstitü- sü'nden Doç.Dr. Orhan Yenigün şöyle yanıtlıyor: "Denize dökülen maddenin uçucaluğu azsa, ki son olayda dökülen madde gazyağı, uçucn- luğu fazla değil, denizin üstünde bir tabaka oluşturduğu için de- nizin oksijen aJmasını engelliyor. Özellikle koy gibi sığ yerlere sı- kıştığı zaman, burada bem oksi- jen alınması bem güneş ışıgıııın geçmesi hem de bu kesimin nor- malden daha fazla ısınmasuta yol açıyor. l'zun süre kaldığı takdir- de tabii oradaki canlı hayatı olumsuz yönde etkiliyor. Gazya- ğının bir miktan uçacaktır, bir miktarı suda çözünecektir, bir miktan bdki dibe çökecektir. Çö- kenler, bakteriler Urafından ya- vaş da olsa parçalamr. Yani bir ze- hirlilik söz konusu degil, ama kimyasal değilse bile fiziksel ola- rak olumsuz etkileyebilir 800 ton gazyağı çekildi Yabancı bandıralı bir yük ge- misiyle bir tankerin çarpışması sonucu İstanbul Boğazı'na sızan iki bin ton gazyağının temizlen- mesi çalışmaları sürüyor. Ana- kent Belediyesi'ııe ait vidanjör- ler ve petrol ofisine ait tankerler- le sürdürtilen çalışmalarda deniz- den üç gün içinde 800 ton gazyağı çekildi. Marmara Denizi'ne ya- yılan yakıtın çevreye verdiği za- rarlan değerlendirmek için kuru- lan komisyon, kazaya yol açan yük gemisi ve tankerden tazmi- nat istenmesini kararlaştırdı. Tazminatın miktarının çalışma- ların tamamlanmasından sonra saptanacağı bildirildi. Çalışma- larda vidanjörle çekmenin yanı sıra, kimyasal madde kullanıl- ması da ögörülürken, t.Ü. Kim- ya Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Fikret Baykurt, kimyasal maddeyle çözülen gazyağının de- nızdeki organizmalara daha fazla zarar vereceği gerekçesiyle kulla- nılmasını istedi. 23 yaşındaki Irlandalı besteci-şarkıcı Sinead O'Connorson albümüyle ilgi topluyor Bir şarkıdır başkaldırıYAVUZ BAYDAR STOCKHOLM — 23 yaşında- ki Irlandalı besteci/şarkıcı Sinead O'Connor 'kadın ozanlar patla- ması' içinde ayrı bir yere, özel bir konuma sahip. 'Ekonomik' saç stilinde odaklanan fiziksel görü- nümü, sanınm yaşam karşısmdaki tavn konusunda yeterli fikri veri- yorr Daha çok içe dönük, izlenim- ci bir yaklaşımı benimseyen hem- cinsleri arasında, >ırtıcı, vahşi, anarşist kökenli bir dışavurumcu söylemle, farklı bir yöne doğru sivriliyor O'Connor. Suzanne Ve- ga, Tanita Tikaram, Shawn Col- vin, Tracy Chapman ve ötekiler mınldanıyor ya da 'sızlanıyorsa' o daha geniş bir melodik/armo- nik perspektifi deneyen Julia Fordham'ı da aşarak —Nina Ha- gen gibi— geniş oktavlı sesinin te- melinde feryatlan, çığbklan teroh ediyor. öfkenın, kadınsı başkaldınnın şarkıcısı. I Do Not VVant Whal I Haven'l Got adlı yeni albümüyle bugün- lerde yeni müzik gündeminin ilk sırasına yerleşen Sinead O'Con- nor, "asker lıraşlı" çarpıcı görü- nümüyle üç yıl önce The Iion and The Cobra uzunçalarıyla ortaya çıkmıştı. Özgürlük tomurcuğu gi- biydi o sıralarda: tnatçı bir "anti.' Tabuları biraz daha kırmaya ka- rarlı bir barut fıçısı. Müziğin ken- dini ancak 'yıizde yüz ona vere- rek' paslı kalıpları parçalayacağı na inanan gepgenç bir sima. Böyle bir tavırla rock sahnele- rinde tezahür etmesi için gereklı birikime de fazlasıyla sahipti. 1966'da Dublin'in varoşlarında dünyaya gelen O'Connor, ebevey- ni küçük yaşta boşanınca, kend: deyışiyle 'özgüveni kınk, katı ve komplekslerie dolu' birçocukluk yaşamış. Okulda gösterdiği muzır- lıkların sonu gelmeyince şarkıla- nnın bir bölümünde eleştirdiğı eğitimden ihraç edilip sert yön- ASKER TIRAŞI - İrlandalı şarkıcı Sinead O'Connor sadece "as ker lıraşı" saçlan ile değil, "anti" tavrıyla da ilgi topluyor. temleriyle ünlü bir ıslahevine ka- patılmış, 17 yaşını dolduruncays. kadar. Engin sesi, bir Katolik du- ğünü sırasında İrlanda'nın o sıra daki pariak gruplarından In Tua Tua tarafından keşfedilmiş. 'Islah olduktan' kısa bir süre sonra an- nesi ölünce radikalliğine derin bir Katolik imanı da eklenmiş. Mut- suz bir yaşam sürdürdüğü Dub- lin'den I985'te Londra'ya geçmiş. burada U2'nin işine son verdiği menajen Fachtna O'Ceallaigh'le tanışınca ilk albumüne giden yol da açılmış. 7 ayıık gebeyken doldurduğu The Lion and The Cobra albumu ve bunu —U2 ile birlikte— izle- yen turneler Sinead O'Connor'ın adını 1987'den itibaren rock dün- yasında duyurmaya başladı. Yapı- mını —bir kavgadan sonra— O 1 Connor'ın üstlendiği ilk albüm, hırçın üslubuyla, dünyanın içinde bulunduğu koşullara karşı bir meydan okumayı içinde taşıyordu. Punk'ın çiğ dinamizmini günü- müze getiren bir çalışmaydı ba. O'Connor sadece "asker üraşı" ile değil, verdiği demeçlerle de albü- mündeki mesajla bir tutarlılıl kurmayı başardı. ülkesinin 'rock peygamberliğine' soyunan kahra- manları U2'yi yerin dibine batınr- ken, IRA yanlısı konuşmalar yap- tı, İngiliz askeri güçlerinin Kuzej' Irlanda'dan çekilmesini istedi. 'Anti' tavrıyla bir zamanlann mi- tosu —Sex Pistols'ın 'iflab olmaz" üyesi— John Rotten'ın mirasını üstlenmiş gibiydi. Her ne kadar dikenli demeçlerini bir süre son- ra törpülediyse de yarattığı imaj değişmedi. Pek çok kişinin gözün- de, sansasyon peşinde koşan bir tuhaf tip olarak kaldı. Ta ki geçen haftalar içinde çı- kan ve muzik dünyasına bir fırtı- 7 aylık gebeyken doldurduğu The Lion and The Cobra albümü ve bunu izleyen turneler Sinead O'Connor'ın adını 1987'den itibaren rock dünyasında duyurmaya başladı. "I Do Not Want What I Haven't Got" adlı yeni albümünde sadece başkaldırı ve eleştiri değil, tutkular da gizli. Albümle aynı adı taşıyan'TDoNot Want What I Haven't Got" adlı 6 dakika süren şarkıda sadece O'Connor'ın sesi var. na gibi giren yeni albumüne ka- dar. I do Not VVant... son yıllann duygusal açıdan en *çıplak' yapıt- larından biri olarak karşılandı rock çevrelerinde Olgunlaşmış ve bir parça da sakinleşmiş bir kişı- lik olarak —kimilerince bekle- nen— dönüşü ile O'Connor, sar- sılmaz inançlarından bu kez ger- çekten "müzik >-apabileceğini" ka- nıtlıyor. Üstüste, albumdeki bes- telerin/yorumların sayısı kadar. O'Connor'a özgü iç gerilimin- den bir şey yitirmeyen, ancak farklı bir formla ortaya çıkan bir müzik bu. Çığlıklann yanında mı- nldanmaları, sayıklamalan, söy- lenmeleri de yerli yerine oturtma- sını başarmış bu kez "İrlandalı kız" Belki bu sonuncuların altını rahatça çizebilmek için olacak, düzenlemelerde asgari, tasarruflu davranmış: Bir iki akustik gitar, birkaç yaylı, kaba-otomatik ritim- ler. Bu da müziğındeki duygusal kontrasları, enerji potansiyelini daha net kılıyor. Bestelerde beli- ren dramatik, yadsınmayacak güç- te. Daha ilk besteden —Feel So Different— dinleyicinin bütün ön- yargılı direnişleri kınhveriyor. O Connor'ın yaylılar eşliğinde söy- lediği bu şarkı, albumdeki pek çok diğeri gibi kendi özel dünya- sındaki duygusal futınalardan, 01- ke ve haz tufanlarmdan tabloUn içeriyor. 'There Babies' gibi yu- muşak, akustik bestelerde olsun, *I Am Stretched on Your Grave' gibi ritmik bestelerde olsun varh- ğını sürekli olarak ön planda tu- tuyor O'Connor. 'Black Boys on Mopeds'de iç dünyasının karanlık görüntülerini terk ediyor, Thatc- her rejimine, tngiliz ırkçıhğına —trlanda protest söylemine tam- tamına koşut bir söylemle— altın- dan kalkılması güç balyoz darbe- leri indiriyor. The Empetor's New Clothes' ve 'The Last Day of Our Acquaintance' ise kadın-erkek iliş- kilerine bağımsız bir kadının gö- züyle neşterler vuruyor. Kabuk ve zırhlardan sıynlma, albümle aynı adı taşıyan bestede doruk noktasına ulaşıyor. 6 daki- ka kadar süren bu şarkıda sadece O'Connor'ın sesi var. Yalnızlık öy- lesine yoğun ki burada, besteyi baştan sona dinleycbilraek için ki- şinin neredeyse bizzat acı çekme- si gerekiyor. Çoğunluğunu baladların oluş- turduğu bestelerde sadece başkal- dırı ve eleştiri değil, tutkular da gizli. Bunun en çarpıcı örneği, Prince'in bir bestesi olan 'Nothing Compares 2 U"ya O'Connor'ın ge- tirdiği yonım. Kaçınılmaz bir yo- ğunluğa sahip olan bu parça, tek başına bile yeni müziğin idealle- rinden arıtılmadan, isyan ruhunu terk etmeden geniş kitlelere akta- rılabileceğini kanıtlıyor. O'Con- nor ne istediğini biliyor. Söyleyîn şarap gelsîn Misfden Bursa Orhaneli yolu üzerinde kente 15 km. uzaklıktaki Misi köyü üzümü ve şarabı ile ünlüdür. Eskiden burada 15 şaraphane vardı, şimdi yalnızca iki tane kalmış. Kentten boş bidonlarla gelenler burada şarap doldurup giderler. Misi çayının alabalıkları ise yörenin bir başka güzelliğidir. ERDAL YAZICI ~~ BURSA — Misi köyü... Bursa- Orhaneli yolu üzerinde; şehire sa- dece 15 km. uzaklıkta... Ortasın- dan geçen Misi çayı, içinde alaba- lıklar, havası da adı gibi mis... Kı- şın sonu, ortalıkta kar yok. Do- ğayla birlikte insanlar da kıpır kı- pır... Evinin önündeki asmaları budayan kadınlar, kahvenin önün- de 'kemiklerini ısıtan' ihtiyarlar... İnsanlar sevecen. Tanısa da tanı- masa da bir selam veren, "Hoş- geldin" diyen Misililer... Şehrin kara bulutlu ortamının ardından bu sıcak ilgi, havasıyla suyuyla birlikte ilaç gibi geliyor insana. Hele kahveİerine girdiğinizde çay ısmarlamadan bırakmazlar sizi... Bir de kendi ürünleri elde kıyılma tütünlerini... Tiryakiyseniz Ali Bayraktar'ın tabakasından mu- hakkak bir 'cigara' sarmalısınız. Hele hele Ali Amca'nın nasihat- larım dinledikten sonra: "Bnnlar sizin şeherdeki tütün- lere benzemez; hele bir tnttür de gör... Hepsi bizim toprağın ürü- nü... Ve de elimde kıydım bunla- rı..." Misi köyünde kahvehane çok. Yaşlılar kahvesi, gençler kahve- si... Köyde kışm yapılacak iş yok gibi. "Gönül ne kahve ister ne kahvehue, göattJ sofabet ister kahve bahane.-" diyerek kahvenin yolu tutulmuyor köyde. "El mah- kûm başka gidecek yer yok ki..." Doğal olarak sohbetler de gırla gi- SLRPME — Misi köyü kahvesinde Ahmet Dayı bir köşede serpmesini tamir ederken diğer yaşlılar da yavaş yavaş domino oynamaya geliyor. (Fotoğraf: Erdal Vazıcı) diyor, ama kışın tek uğrak yeri toplumsal yaşamın en canlı yeri- kahveler... Sabahm 'mahmurlu- ğu'nu henüz üzerinden atamamış ihtiyarlar kahvenin sekisine bağ- daş kunıp şimdilik gazeteleri ka- rıştırıyorlar... Bir köşede 'serpme 1 sini ağır ağır ören Ahmet Dayı' belli ki bugün erkenci. Ağır ağır 'serpme'sinin gözlerini örerken sa- ğa sola laf atmadan da edemiyor. Komşu köyden gelen bekçi ve di- ğer ihtiyarlar da dikkatle kendi- sini izliyorlar. Ara sıra da Ahmet Dayı'nın laflanna laf yetiştiriyor- lar. Kahve ağır ağır doluyor. Do- mino taşlarının şıkırtıları ortalığı sardı bile... lddialaşmalar, ısmar- lanan çaylar ve oyunun sonunda kapışmalar... Şarap dolu bidonlar Misi köyünün üzümü ve şarabı meşhur... Şu an on beşe yakın şa- raphaneden kala kala iki tanesi kalmış. Köyüıı hemen girişinde, ır- mağın kenarında şaraphaneler... Şehirden gelenler boş bidonlany- la gelip şarap dolu bidonlanyia gj- diyorlar. Bursa'da da 'tek tekçi- lerde 'Misi şarabı'nı bulmak ola- sı... Misi köyü şu günler sehrin uza- ğında kendine özgü yapısıru koru- yor; evleriyle, sosyal yaşamıyla... Henüz yoz çevre koşullarından nasibini almamış!.. Bursa büyti- dükçe yakın çevresini —havasıyla, suyuyla her türlü doğalhğı— yu- tuyor. Şimdilik Misi'ye kadar eli uzanmamış, ama köylüler "Eli kulağındadır, bir gün canavar bu- raya da elini atar" diyorlar. Ve ör- nek olarak şehrin birer mahallesı konumuna düşmüş köyleri göste- riyorlar. Buna bir de çarpık kent- leşmenin 'medarı îftihan' gece- kondular da eklenince çık çıkabi- lirsen işin içinden. Bu kıyaslama- larla yaşadıklan 'çevre'nin değeri- ni biliyorlar... Ve Misi'den aynlma vakti gel- diğinde köylülerin —sıcak seve- cen— "güle giile"leriyle uğurlanı- yorsunuz. Şehre "beş adım kala" güneş ortakktan yok oluyor ve içi- nizi bir kasvet sarıyor. Bıçakla ke- silircesine iki 'çevre' gözle görülür, elle tutulur şekilde sizi sanyon Bi- ri yaşanılası, diğeri yaşanılmaz... ABD Başkanı çok geç kaldığı için eleştirildi Bush ilk kez 'AIDS' dediNew York, AIDS'ten ölenler ve AIDS'e yakalananlar açısından dünyanın bir numaralı şehri durumunda. Sağlık kayıtlarına göre I988'de AIDS'ten günde ortalama 12 kişi öldü. ŞEBNEM ATtYAS NEVV YORK — Amerikah il- kokul öğrencisi Ryan VV hite'ın ön- ceki gece yoğun bakımda son an- lannı yasadığının açıklanması, AIDS trajedisini yeniden ABD^ nin ilk gündem konusu haline ge- tirdi. AIDS'li olduğu için okuldan atılan ve mahkeme karan ile ye- niden okula alınabilen White^ın mücadelesi AIDS ile ilgili akılla- ra durgunluk veren gelişmeiere özellikle önyargılarından ötürü kulak tıkamak isteyen ABD yöne- timi ve toplumu açısından eğitici bir rol oynadı. önceki hafta ABD Devlet Başkanı Bush, AIDS ile il- gili ilk konuşmasını yaptı. Bush- un bu kadar geç kalmış olması bü- yük eleştirilere neden oldu. New York halen AIDS'ten ölen- ler ve AIDS'e yakalananlar açısın- dan dünyanın bir numaralı şehri durumunda. 1988"in sağlık kayıt- larına göre AIDS'ten günde orta- lama 12 kişi öldü. Günde ortala- ma 17 kişinin AIDS'e yakalandı- ğı tespit ediidi. Hastalık sadece New York'ta 1988'de 16 bin kişi- nin ölümüne neden oldu. AIDS, kalp ve kanserden son- ra en çok ölüme neden olan has- talık durumunda. Belediye yetki- lilerinin hesaplarına göre 1993'te AIDS'ten ölenlerin sayısı 48.000 olacak. Yaklaşık 125 bin ile 250 bin New Yorklunun hastalığa ne- den olan HIV virüsünü taşıdığı sanılıyor. Bush geçen hafta yaptığı konuş- masında, herkesi şaşırtan bir tu- tumla AIDS'e karşı önyargılı ol- mamak gerektiğini söyledi. "Bu- rada bulunan pek çok kişi gibi Barbara ve ben de çok yakın dost- lanmızı AIDS nedeniyle kaybet- tik. Hastalandıklannda, öldükle- rinde bu dostlanmıza olan sevgi- miz ve uzüntumuzün, kanserden ya da kalp hastalığından ölen di- ğer dostlanmıza duyduğumuz sev- giden, yakınlıktan ve uzüntüden hiçbir farkı yoktu. Hasta bir in- sanla ancak onur, sabır, merha- metle uğraşılır, mahremiyetine saygı gosterilir, ayrımcılık yapıl- maz" şeklinde konuşan Bush, AIDS'lilere karşı süren ayrımcılı- ğa kişisel yaklaşımla dokundu. New York'ta sadece 1989'da AIDS için 980 milyon dolar har- candı. Baro'nun 112. yıl kutlanıası • İSTANBUL (AA) — İstanbul Barosu, kuruluşunun 112. yıldönümü nedeniyle çeşitli etkinlikler düzenledi. Kutlamalar, bugün İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kabul Salonu'nda, hâkim, sava ve avukatların katılacağı bir kokteyl ile başlayacak. Yarın Atatürk Kültür Merkezi'nde SHP Genel Başkanı Erdal tnönü, DYP Genel Başkanı Süleyman Demirel ve İstanbul Barosu Başkanı Turgut Kazan'ın katılacağı bir toplantı düzenlenecek. Toplantı sonunda da meslekte 35 yılını tamamlamış olanlara plaket verilecek. Aynı gün, yine AKM'de, "Baroya Müdahale Yargıya Müdahaledir" konulu bir açıkoturum yapılacak. İnsan zinciri 6 mayısta • İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) — Çevre Dostları ve Bakırçay Belediyeler Birliği başkanlan dun Anakent Belediyesi'nde bir araya geldi. Anakent Belediye Başkanı Yüksel Çakmur, 6 mayıs günü bir sevgi zinciri oluşturacaklarını belirterek, "Termik santrala karşı çıkmak, yalnızca FoçaAliağa ve Torbalı gibi Ege'deki belediye başkanlannın görevi değildir. İstanbul, An kara ve Ağnsı'yla bütün belediye başkanlan buraya gelecek ve 6 mayıs günü el ele vereceğiz" dedi. 6 mayıs günü belediye önünde toplanacak olan kalabalık, Gencelli'ye kadar insan zinciri oluşturacak şekilde belli noktalara yerleştirilecek. Her 500 metreye fidan dikimi yapılacak. ÖSS soruları basıhyor • ANKARA (AA) — Üniversitelerarası öğrenci Seçme ve Yerleştirme 1. Basamak Sınavı sonıları baskıya girdi. ÖSYM Başkanı Dr. Fethi Toker, giriş sınavı sorulannın bu yıl çok zor olacağı şeklindeki iddiaların aslı bulunmadığını belirterek "Adaylar göreceklerdir ki hazırlanan sorular, geçen yılki sorular paralelinde, hatta daha kolay olacak" dedi. 15 nisanda yapılacak öğrenci seçme ve yerleştirme sınavı ile ilgili sorulan cevaplandıran ÖSYM Başkanı Dr. Toker, 1. basamak sınavı , sorulannın basım işlemine geçildiğini, soru kitapçıklannın sınavdan üç gün önce illere gönderilmeye başlanacağmı bildirdi. Kapadokya'da zamsız sezon • NEVŞEHİR (AA) — Doğal güzelliği ve ilginç yer oluşumlarıyla yerli ve yabancı turistlerin ilgisini çeken Kapadokya bölgesinde, 1990 turizm sezonu zamsız açıldı. Nevşehir Turizm Müdürlüğü yetkililerinden alınan bilgiye göre 800 bini yabancı olmak üzere bir milyondan fazla turistin gelmesinin beklendiği Kapadokya'daki otel ve pansiyonlarda, geçen yılki yatak ücretleri bu yıl da uygulanacak. Anzak çıkarması • ÇANAKKALE (AA) — Anzak askerlerinin 25 Nisan 1915 yılında Gelibolu yarımadasına yaptıklan çıkarmanm 75. yıldönümü dolayısıyla düzenlenen törenlere, yaklaşık 20 bin turistin gelmesi bekleniyor. Çanakkale Valiliği, çok sayıda turistin gelmesi nedeniyle ildeki otellerin yetmeyeceğini belirterek, vatandaşlara 23-25 nisan günleri arasında Avustralya, Ingiltere, Kanada, Yeni Zellanda ve Fransa'dan yaklaşık 20 bin turistin Çanakkale'ye geleceğini söyledi. Dondurma gösterileri • KAHRAMANMARAŞ (AA) — Kahramanmaraş'ta "dondurma mevsimi" dün düzenlenen gösterilerle açıldı. Kahramanmaraş Dondurmacılar Derneği Başkanı Mehmet Kanbur, Türkiye'de kişi başına yılda bir kilo dondurma tüketildiğini belirtti.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle