Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Cumhuriyel
Sahtbi: Cumhuriyel Maıbaacılık vc Gazctecihk Turk Anonım Şirketı adma
.Nadir Nadi 0 Genel Yayın Muduru. Hısan Cemal. Muessese Mudunj
CmJac Ufaklıgil, Yazı lşterı Muduru: Ok«> GoMnsin. • Haber Merkezı
MUdürti: Yalçııı Bıyvr, Sa>fa Duzcnı Yonetmenr Ali Acar, Q Temsılcıler.
ANKARA: A h M tm. İZMİR HSund ÇttMıaym, ADANA: Çrtin
lc Potaıka
Egltım Groc»
H D15 Habertcr. Elgw Brin. Ekonomi' Cmğı Itorim. ls
Sendıka Şûfcmı Krtfnci. Küllun Cdml Usar.
Haber Anşlımu. IsmM BcıVuı. Yun Haberlen N<cd« Doptn, Spor Danısmanı Abdulk*dır Vacdnun.
k Ş d bdfe \ 0 d
p p
Dm Yazılar Kntm Çalçkın. Araslırma. Şakia Mpm, Duzdunr Abdafeh \rnaa. 0 Kocdmator Akmti Kontau. • Malı Ijler
0 Muhasebe Bolaıl tener # But«-Plaıüama: SCTJİ Oaauıbe«eatlu • Retlam #Erol Eıtul.
Ikyol • Idajr: Hmsrnm Gunr, Islnme Öncfcr <,<*• 0 Bılp-Işlmı N«ıl lnaL
Tooın. # Ek Yaymlar
Penonel Srvp Bosunaotlu.
Sra» •<• Mrnn- Cumhunyo Matbaac*lt vt Gaacdkk TA.Ş. TUrl O o * Cad. 39/41
HJM !sı PK 246-lsunbul Td: 512 05 05 (20 hal). Tctat 22246 Fıx' II) 526 60 72 0
Bumur Ariun: Zıya üokilp Blv Inkdap £ No 19/4, Td: 133 II 41-47, Tdo 42344 Fu: (4) 133
05 65 0 I n r H Zija Bh. 1352 Si'3. Td: 13 12 3a 1<to- 52359 fta: (51) 19 53 60
0 U n ı : lnonu Cad İI9 S V)- 1 Kal 1. Tet 19 37 52 (4 han. Tdrt 62155. Pu: (71) 19 37 52
TAKVlM: 4 NİSAN 1990 lmsak: 5.08 Güneş: 6.36 Öğle: 13.12 tkindi: 16.48 Akşam: 19.38 Yatsı: 21.00
15 DİPLOMATIIN GERİ ÇEKİLMEStfVİ İSTİYOR
EAlmanya
Mtrçileri
istemiyor
F. Alman televizyonunun 1. kanahnda
yayımlanan programda 'MİT'in
F.Almanya'daki konsolosluklarda 30 kadar
ajan çahştırdığı, bunların 200 civarında
muhbir ile beraber bütün Almanya'da bir
casusluk ağı oluşturduğu' iddia edildi.
BONN (Cumhuriyet) — F.A1- ruşturma açmış bulunuyor. MtT
manya Turkiye'den 15 diploma-
tını geri çekmesini istivor. Diplo-
matların MIT adına faaliyette
buiunduğunu saptayan F.Alman-
ya, Türkiye'nin Bonn Büyükelçi-
liği'nden Musteşar Senbir Tii-
may'ı ilk kez 6 Ocak 1990'da Dı-
şişleri Bakanlığı'na çağırarak ta-
lebini iletıi. Turkiye'den herhan-
gi bir yann alamayan Alman Dı-
şişleri son olarak 23 Mart 1990
tarihinde Türkiye'nin Bonn Bü-
yukelçiliği'nden Senbir Tümay'a
talebini tekrarladı. F.Almanya
1
nın Stuttgart ve Hamburg kent-
lerinde ise savcılık, 4 Türk kon-
solosluk gorevlisi hakkmda so-
D.AImanya'ya baskı
Vizenin
kaldırılması
ertelendi
ANKARA (Cumhuriyet Biiro-
su) — Doğu Almanya, Türkiye
ile imzaladığı "vizenin karşılıklı
kaldınlmasına" ilişkin anlaşma-
yı, Federal Almanya ve bazı Batı
ülkelerinin baskısı uzerine askı-
ya aldı.
Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü
Murat Sungar. iki ülke arasında
28 martta imzalanan vize mua-
fiyet anlaşmasının yürürlük tari-
hinin ertelendiğini bildirdi. Sun-
gar, dün yaptığı açıklamada, er-
teleme isteğinin Doğu Almanya
1
dan geldiğini ve bu önerinin
"Türkiye tarafından anlayışla
karşılandığım" soyledi.
Sözcü Sungar, "DemokraCik
Almanya yönetimi. vizeyi karşı-
lıklı kaldıran anlaşma konusu-
nun, yeni hükümelin kurulması-
m takiben ivedilikle gündeme ge-
tirileceğini ve yeni uygulama îa-
rihinin larafımıza önerileceğini
ifade etmiştir" dedi.
hesabına çalıştıkları iddia edilen
konsolosluk görevlileri, "doku-
nulmazlığı kötn'ye kullanmak ve
Alman yasalannı çignemekle"
suçlanıyorlar.
F.AJman televizyonunun 1. ka-
nalı ARD'de dun akşam yayım-
lanan Panorama adJı haber prog-
ramda haber ilk kez kamuoyuna
duyurulmuş oldu. Türkiye Bonn
Büyukelçiliği, F.Alman Dışişleri
1
ne başvurarak programın yayın-
dan kaldınlmasını istedi. Ancak
televizyon yetkilileri bilgilenme
özgürlüğü gerekçesiyle programı
yayımlamakta ısrar ettiler.
Programda, "Türk gizli servi-
si MtT'in MİIardır F.Almanya'da-
ki Türk vaiandaşlan arasında Al-
man yasalanna aykın faaliyet
göslerdigi" öne surüldü. Alman
makamlarının olaya dikkati iik
kez Stuttgart'ta F.rol Şimşek ad-
lı bir Türk vatandaşının ihbarı
uzerine çekildi. 1989 yılı başında
Alman bir avukata başvuran Erol
Şimşek, TC Stuttgart Konsolos-
luğu'nda çalışan Uğur Şirin adlı
şahsın kendisini MIT için çalış-
maya ikna etmek için uğraştığı-
nı bildirdi. Avukata ihbarda bu-
lunan Erol Şimşek'in Türk kon-
solosluk görevlisiyle buluşması
gizli kamerayla saptandı. Elinde-
ki belgelerle konsolosluk gorev-
lisi hakkında suç duyurusunda
bulunuldu.
F.Alman televizyonunda ya-
yımlanan programda, "MtT'in
F.Almanya'daki konsolosluklar-
da 30 kadar ajan çahştırdığı,
bunlann 200 civannda muhbir ile
beraber bütün Almanya'da bir
casusluk agı oluşturduğu" iddia
edildi. Bilgilerin Türkiye Cumhu-
riyeti Bonn Buyükelçiliği'nde
toplandığı ve kurye ile Ankara
;
ya iletildiği bildirildi. Buna göre
MİT Almanya'da özellikle siyas,
faaliyette bulunan Türk vatan
daşlan arasında bilgi topluvor.
GAZYAĞININ GÖSTERDİĞİ GERÇEK
BoğazVla kaza
donanımı yok
Tankerden yayılan ve Boğaz'ı kaplayan
gazyağı, İstanbul'da bu tür kazalara karşı
araç gereç ve malzeme eksikliğini bir kez
daha gözler önüne serdi.
CEM HAMULOĞLU
İstanbul Boğazı'nda iki tanke-
rin çarpışması sonucu denize 2
bin ton gazyağının yayılması, bu
yağın koylarda birikmesi ve de-
niz canlıları ile çevreyi olumsuz
etkilemesi benzeı kazaların nasıl
önlenebileceği tartışmalannı da
gündeme getirdi.
Yüksek Denizcilik Okulu Me-
zunları Derneği Genel Sekreteri
Kaptan Ilhan Önerdem bu konu-
da şunları söyledi:
"İki geminin çarpışmasından
sonra denize dökülen yağın en kı-
sa zamanda denizin uzerine do-
şenecek bariyerlerle çevrilip da-
ğılması önlenebilirdi. Daha son-
ra bu yağ (emizlik gemileriyle
toplanarak çevreye zarar verme-
si önlenmiş olurdu."
Bunlardan hiçbirisi yapılmadı.
Çünkü İstanbul'da bu tür acil du-
rumlar için kullanılacak dona-
nım yoktu. Işte bu yüzden bele-
diye ekipleri "ne alırsak kârdır"
diyerek koylara dağılan gazyağı-
nı karadan vidanjörlerle temizle-
meye çalıştı. istanbul Anakent
Belediyesi Çevre Koruma ve Ge-
liştirme Daire Başkanı Osman
Karakelle, yukarıdaki eleştirilere
hak veriyor, ama "öteki cepheyi"
şöyle aktarıyor:
"Biz de bir kaza anında neler
yapılması gerektiğini biliyoruz,
ama elinizde bu uygulamayı ger-
çekleştirecek malzeme yoksa na-
sıl yapacaksınız? Göreve geldiği-
mizden beri defalarca Çevre
Mösteşarlığı'ndan, bu malzeme-
lerin alınması için gerekli para-
nın verilmesini talep ettik. ama
hâlâ bir sonuç yok. Biz de bu acil
dunımda Boğaz'ın daha fazla
kiıienmesini önlemek için tzmit-
ten getirttigimiz bariyerlerie koy-
lan çevirdik ve vidanjörlerle gaz-
yağını çekmeye çalıştık. Bu im-
kânlarla bu bUe bir basandır."
Osman Karakelle bunları söy-
lerken bir yandan da Nurettin
Sözen imzasıyla 21.6.89 tarihin-
de Ankara'ya, Başbakanhk Çev-
re Müsteşariığı'na gönderilen ya-
zılan gösteriyor. Beledi>
(
enin yap-
tığı başvuruda özetle şunlar de-
niyor:
"Denizin kasıt, kusur ve kaza
neticesi petrol ve petrol benzeri
ile zararlı ve zehirli kim>
i
asal
maddeiefte kirienmesi durumun-
da Bdediye, Vilayet, Gemi Kur-
tanna, Liman Başkanlığı ve
Ulaşbrma Bölge Müdürhıgü em-
rinde, kirlenmenin yayılmasını
önlevecek ve kirlenmeyi ortadan
kaJdıracak özeJ teçhizatlı deniz
motoru ve bariyer bulunraamak-
tadır. Alınması için ödenek çıkar-
tılması..."
Peki, 2 bin ton gazyağırun Bo-
ğaz'ın ekolojik dengesine maliyeti
nedir? Bu soruyu Boğaziçi Üni-
versitesi Çevre Bilimleri Enstitü-
sü'nden Doç.Dr. Orhan Yenigün
şöyle yanıtlıyor:
"Denize dökülen maddenin
uçucaluğu azsa, ki son olayda
dökülen madde gazyağı, uçucn-
luğu fazla değil, denizin üstünde
bir tabaka oluşturduğu için de-
nizin oksijen aJmasını engelliyor.
Özellikle koy gibi sığ yerlere sı-
kıştığı zaman, burada bem oksi-
jen alınması bem güneş ışıgıııın
geçmesi hem de bu kesimin nor-
malden daha fazla ısınmasuta yol
açıyor. l'zun süre kaldığı takdir-
de tabii oradaki canlı hayatı
olumsuz yönde etkiliyor. Gazya-
ğının bir miktan uçacaktır, bir
miktarı suda çözünecektir, bir
miktan bdki dibe çökecektir. Çö-
kenler, bakteriler Urafından ya-
vaş da olsa parçalamr. Yani bir ze-
hirlilik söz konusu degil, ama
kimyasal değilse bile fiziksel ola-
rak olumsuz etkileyebilir
800 ton gazyağı çekildi
Yabancı bandıralı bir yük ge-
misiyle bir tankerin çarpışması
sonucu İstanbul Boğazı'na sızan
iki bin ton gazyağının temizlen-
mesi çalışmaları sürüyor. Ana-
kent Belediyesi'ııe ait vidanjör-
ler ve petrol ofisine ait tankerler-
le sürdürtilen çalışmalarda deniz-
den üç gün içinde 800 ton gazyağı
çekildi. Marmara Denizi'ne ya-
yılan yakıtın çevreye verdiği za-
rarlan değerlendirmek için kuru-
lan komisyon, kazaya yol açan
yük gemisi ve tankerden tazmi-
nat istenmesini kararlaştırdı.
Tazminatın miktarının çalışma-
ların tamamlanmasından sonra
saptanacağı bildirildi. Çalışma-
larda vidanjörle çekmenin yanı
sıra, kimyasal madde kullanıl-
ması da ögörülürken, t.Ü. Kim-
ya Fakültesi öğretim üyesi Prof.
Dr. Fikret Baykurt, kimyasal
maddeyle çözülen gazyağının de-
nızdeki organizmalara daha fazla
zarar vereceği gerekçesiyle kulla-
nılmasını istedi.
23 yaşındaki Irlandalı besteci-şarkıcı Sinead O'Connorson albümüyle ilgi topluyor
Bir şarkıdır başkaldırıYAVUZ BAYDAR
STOCKHOLM — 23 yaşında-
ki Irlandalı besteci/şarkıcı Sinead
O'Connor 'kadın ozanlar patla-
ması' içinde ayrı bir yere, özel bir
konuma sahip. 'Ekonomik' saç
stilinde odaklanan fiziksel görü-
nümü, sanınm yaşam karşısmdaki
tavn konusunda yeterli fikri veri-
yorr Daha çok içe dönük, izlenim-
ci bir yaklaşımı benimseyen hem-
cinsleri arasında, >ırtıcı, vahşi,
anarşist kökenli bir dışavurumcu
söylemle, farklı bir yöne doğru
sivriliyor O'Connor. Suzanne Ve-
ga, Tanita Tikaram, Shawn Col-
vin, Tracy Chapman ve ötekiler
mınldanıyor ya da 'sızlanıyorsa'
o daha geniş bir melodik/armo-
nik perspektifi deneyen Julia
Fordham'ı da aşarak —Nina Ha-
gen gibi— geniş oktavlı sesinin te-
melinde feryatlan, çığbklan teroh
ediyor.
öfkenın, kadınsı başkaldınnın
şarkıcısı.
I Do Not VVant Whal I Haven'l
Got adlı yeni albümüyle bugün-
lerde yeni müzik gündeminin ilk
sırasına yerleşen Sinead O'Con-
nor, "asker lıraşlı" çarpıcı görü-
nümüyle üç yıl önce The Iion and
The Cobra uzunçalarıyla ortaya
çıkmıştı. Özgürlük tomurcuğu gi-
biydi o sıralarda: tnatçı bir "anti.'
Tabuları biraz daha kırmaya ka-
rarlı bir barut fıçısı. Müziğin ken-
dini ancak 'yıizde yüz ona vere-
rek' paslı kalıpları parçalayacağı
na inanan gepgenç bir sima.
Böyle bir tavırla rock sahnele-
rinde tezahür etmesi için gereklı
birikime de fazlasıyla sahipti.
1966'da Dublin'in varoşlarında
dünyaya gelen O'Connor, ebevey-
ni küçük yaşta boşanınca, kend:
deyışiyle 'özgüveni kınk, katı ve
komplekslerie dolu' birçocukluk
yaşamış. Okulda gösterdiği muzır-
lıkların sonu gelmeyince şarkıla-
nnın bir bölümünde eleştirdiğı
eğitimden ihraç edilip sert yön-
ASKER TIRAŞI - İrlandalı şarkıcı Sinead O'Connor sadece "as
ker lıraşı" saçlan ile değil, "anti" tavrıyla da ilgi topluyor.
temleriyle ünlü bir ıslahevine ka-
patılmış, 17 yaşını dolduruncays.
kadar. Engin sesi, bir Katolik du-
ğünü sırasında İrlanda'nın o sıra
daki pariak gruplarından In Tua
Tua tarafından keşfedilmiş. 'Islah
olduktan' kısa bir süre sonra an-
nesi ölünce radikalliğine derin bir
Katolik imanı da eklenmiş. Mut-
suz bir yaşam sürdürdüğü Dub-
lin'den I985'te Londra'ya geçmiş.
burada U2'nin işine son verdiği
menajen Fachtna O'Ceallaigh'le
tanışınca ilk albumüne giden yol
da açılmış.
7 ayıık gebeyken doldurduğu
The Lion and The Cobra albumu
ve bunu —U2 ile birlikte— izle-
yen turneler Sinead O'Connor'ın
adını 1987'den itibaren rock dün-
yasında duyurmaya başladı. Yapı-
mını —bir kavgadan sonra— O
1
Connor'ın üstlendiği ilk albüm,
hırçın üslubuyla, dünyanın içinde
bulunduğu koşullara karşı bir
meydan okumayı içinde taşıyordu.
Punk'ın çiğ dinamizmini günü-
müze getiren bir çalışmaydı ba.
O'Connor sadece "asker üraşı" ile
değil, verdiği demeçlerle de albü-
mündeki mesajla bir tutarlılıl
kurmayı başardı. ülkesinin 'rock
peygamberliğine' soyunan kahra-
manları U2'yi yerin dibine batınr-
ken, IRA yanlısı konuşmalar yap-
tı, İngiliz askeri güçlerinin Kuzej'
Irlanda'dan çekilmesini istedi.
'Anti' tavrıyla bir zamanlann mi-
tosu —Sex Pistols'ın 'iflab olmaz"
üyesi— John Rotten'ın mirasını
üstlenmiş gibiydi. Her ne kadar
dikenli demeçlerini bir süre son-
ra törpülediyse de yarattığı imaj
değişmedi. Pek çok kişinin gözün-
de, sansasyon peşinde koşan bir
tuhaf tip olarak kaldı.
Ta ki geçen haftalar içinde çı-
kan ve muzik dünyasına bir fırtı-
7 aylık gebeyken
doldurduğu The Lion
and The Cobra
albümü ve bunu
izleyen turneler Sinead
O'Connor'ın adını
1987'den itibaren rock
dünyasında
duyurmaya başladı. "I
Do Not Want What I
Haven't Got" adlı
yeni albümünde
sadece başkaldırı ve
eleştiri değil, tutkular
da gizli.
Albümle aynı adı
taşıyan'TDoNot
Want What I Haven't
Got" adlı 6 dakika
süren şarkıda sadece
O'Connor'ın sesi var.
na gibi giren yeni albumüne ka-
dar. I do Not VVant... son yıllann
duygusal açıdan en *çıplak' yapıt-
larından biri olarak karşılandı
rock çevrelerinde Olgunlaşmış ve
bir parça da sakinleşmiş bir kişı-
lik olarak —kimilerince bekle-
nen— dönüşü ile O'Connor, sar-
sılmaz inançlarından bu kez ger-
çekten "müzik >-apabileceğini" ka-
nıtlıyor. Üstüste, albumdeki bes-
telerin/yorumların sayısı kadar.
O'Connor'a özgü iç gerilimin-
den bir şey yitirmeyen, ancak
farklı bir formla ortaya çıkan bir
müzik bu. Çığlıklann yanında mı-
nldanmaları, sayıklamalan, söy-
lenmeleri de yerli yerine oturtma-
sını başarmış bu kez "İrlandalı
kız" Belki bu sonuncuların altını
rahatça çizebilmek için olacak,
düzenlemelerde asgari, tasarruflu
davranmış: Bir iki akustik gitar,
birkaç yaylı, kaba-otomatik ritim-
ler. Bu da müziğındeki duygusal
kontrasları, enerji potansiyelini
daha net kılıyor. Bestelerde beli-
ren dramatik, yadsınmayacak güç-
te.
Daha ilk besteden —Feel So
Different— dinleyicinin bütün ön-
yargılı direnişleri kınhveriyor. O
Connor'ın yaylılar eşliğinde söy-
lediği bu şarkı, albumdeki pek
çok diğeri gibi kendi özel dünya-
sındaki duygusal futınalardan, 01-
ke ve haz tufanlarmdan tabloUn
içeriyor. 'There Babies' gibi yu-
muşak, akustik bestelerde olsun,
*I Am Stretched on Your Grave'
gibi ritmik bestelerde olsun varh-
ğını sürekli olarak ön planda tu-
tuyor O'Connor. 'Black Boys on
Mopeds'de iç dünyasının karanlık
görüntülerini terk ediyor, Thatc-
her rejimine, tngiliz ırkçıhğına
—trlanda protest söylemine tam-
tamına koşut bir söylemle— altın-
dan kalkılması güç balyoz darbe-
leri indiriyor. The Empetor's New
Clothes' ve 'The Last Day of Our
Acquaintance' ise kadın-erkek iliş-
kilerine bağımsız bir kadının gö-
züyle neşterler vuruyor.
Kabuk ve zırhlardan sıynlma,
albümle aynı adı taşıyan bestede
doruk noktasına ulaşıyor. 6 daki-
ka kadar süren bu şarkıda sadece
O'Connor'ın sesi var. Yalnızlık öy-
lesine yoğun ki burada, besteyi
baştan sona dinleycbilraek için ki-
şinin neredeyse bizzat acı çekme-
si gerekiyor.
Çoğunluğunu baladların oluş-
turduğu bestelerde sadece başkal-
dırı ve eleştiri değil, tutkular da
gizli. Bunun en çarpıcı örneği,
Prince'in bir bestesi olan 'Nothing
Compares 2 U"ya O'Connor'ın ge-
tirdiği yonım. Kaçınılmaz bir yo-
ğunluğa sahip olan bu parça, tek
başına bile yeni müziğin idealle-
rinden arıtılmadan, isyan ruhunu
terk etmeden geniş kitlelere akta-
rılabileceğini kanıtlıyor. O'Con-
nor ne istediğini biliyor.
Söyleyîn şarap gelsîn Misfden
Bursa Orhaneli yolu
üzerinde kente 15 km.
uzaklıktaki Misi köyü
üzümü ve şarabı ile
ünlüdür. Eskiden burada
15 şaraphane vardı, şimdi
yalnızca iki tane kalmış.
Kentten boş bidonlarla
gelenler burada şarap
doldurup giderler. Misi
çayının alabalıkları ise
yörenin bir başka
güzelliğidir.
ERDAL YAZICI ~~
BURSA — Misi köyü... Bursa-
Orhaneli yolu üzerinde; şehire sa-
dece 15 km. uzaklıkta... Ortasın-
dan geçen Misi çayı, içinde alaba-
lıklar, havası da adı gibi mis... Kı-
şın sonu, ortalıkta kar yok. Do-
ğayla birlikte insanlar da kıpır kı-
pır... Evinin önündeki asmaları
budayan kadınlar, kahvenin önün-
de 'kemiklerini ısıtan' ihtiyarlar...
İnsanlar sevecen. Tanısa da tanı-
masa da bir selam veren, "Hoş-
geldin" diyen Misililer... Şehrin
kara bulutlu ortamının ardından
bu sıcak ilgi, havasıyla suyuyla
birlikte ilaç gibi geliyor insana.
Hele kahveİerine girdiğinizde çay
ısmarlamadan bırakmazlar sizi...
Bir de kendi ürünleri elde kıyılma
tütünlerini... Tiryakiyseniz Ali
Bayraktar'ın tabakasından mu-
hakkak bir 'cigara' sarmalısınız.
Hele hele Ali Amca'nın nasihat-
larım dinledikten sonra:
"Bnnlar sizin şeherdeki tütün-
lere benzemez; hele bir tnttür de
gör... Hepsi bizim toprağın ürü-
nü... Ve de elimde kıydım bunla-
rı..."
Misi köyünde kahvehane çok.
Yaşlılar kahvesi, gençler kahve-
si... Köyde kışm yapılacak iş yok
gibi. "Gönül ne kahve ister ne
kahvehue, göattJ sofabet ister
kahve bahane.-" diyerek kahvenin
yolu tutulmuyor köyde. "El mah-
kûm başka gidecek yer yok ki..."
Doğal olarak sohbetler de gırla gi-
SLRPME — Misi köyü kahvesinde Ahmet Dayı bir köşede serpmesini tamir ederken diğer yaşlılar da yavaş yavaş domino oynamaya
geliyor. (Fotoğraf: Erdal Vazıcı)
diyor, ama kışın tek uğrak yeri
toplumsal yaşamın en canlı yeri-
kahveler... Sabahm 'mahmurlu-
ğu'nu henüz üzerinden atamamış
ihtiyarlar kahvenin sekisine bağ-
daş kunıp şimdilik gazeteleri ka-
rıştırıyorlar... Bir köşede 'serpme
1
sini ağır ağır ören Ahmet Dayı'
belli ki bugün erkenci. Ağır ağır
'serpme'sinin gözlerini örerken sa-
ğa sola laf atmadan da edemiyor.
Komşu köyden gelen bekçi ve di-
ğer ihtiyarlar da dikkatle kendi-
sini izliyorlar. Ara sıra da Ahmet
Dayı'nın laflanna laf yetiştiriyor-
lar. Kahve ağır ağır doluyor. Do-
mino taşlarının şıkırtıları ortalığı
sardı bile... lddialaşmalar, ısmar-
lanan çaylar ve oyunun sonunda
kapışmalar...
Şarap dolu bidonlar
Misi köyünün üzümü ve şarabı
meşhur... Şu an on beşe yakın şa-
raphaneden kala kala iki tanesi
kalmış. Köyüıı hemen girişinde, ır-
mağın kenarında şaraphaneler...
Şehirden gelenler boş bidonlany-
la gelip şarap dolu bidonlanyia gj-
diyorlar. Bursa'da da 'tek tekçi-
lerde 'Misi şarabı'nı bulmak ola-
sı...
Misi köyü şu günler sehrin uza-
ğında kendine özgü yapısıru koru-
yor; evleriyle, sosyal yaşamıyla...
Henüz yoz çevre koşullarından
nasibini almamış!.. Bursa büyti-
dükçe yakın çevresini —havasıyla,
suyuyla her türlü doğalhğı— yu-
tuyor. Şimdilik Misi'ye kadar eli
uzanmamış, ama köylüler "Eli
kulağındadır, bir gün canavar bu-
raya da elini atar" diyorlar. Ve ör-
nek olarak şehrin birer mahallesı
konumuna düşmüş köyleri göste-
riyorlar. Buna bir de çarpık kent-
leşmenin 'medarı îftihan' gece-
kondular da eklenince çık çıkabi-
lirsen işin içinden. Bu kıyaslama-
larla yaşadıklan 'çevre'nin değeri-
ni biliyorlar...
Ve Misi'den aynlma vakti gel-
diğinde köylülerin —sıcak seve-
cen— "güle giile"leriyle uğurlanı-
yorsunuz. Şehre "beş adım kala"
güneş ortakktan yok oluyor ve içi-
nizi bir kasvet sarıyor. Bıçakla ke-
silircesine iki 'çevre' gözle görülür,
elle tutulur şekilde sizi sanyon Bi-
ri yaşanılası, diğeri yaşanılmaz...
ABD Başkanı çok geç kaldığı için eleştirildi
Bush ilk kez 'AIDS' dediNew York, AIDS'ten ölenler ve AIDS'e
yakalananlar açısından dünyanın bir numaralı
şehri durumunda. Sağlık kayıtlarına göre
I988'de AIDS'ten günde ortalama 12 kişi öldü.
ŞEBNEM ATtYAS
NEVV YORK — Amerikah il-
kokul öğrencisi Ryan VV hite'ın ön-
ceki gece yoğun bakımda son an-
lannı yasadığının açıklanması,
AIDS trajedisini yeniden ABD^
nin ilk gündem konusu haline ge-
tirdi. AIDS'li olduğu için okuldan
atılan ve mahkeme karan ile ye-
niden okula alınabilen White^ın
mücadelesi AIDS ile ilgili akılla-
ra durgunluk veren gelişmeiere
özellikle önyargılarından ötürü
kulak tıkamak isteyen ABD yöne-
timi ve toplumu açısından eğitici
bir rol oynadı. önceki hafta ABD
Devlet Başkanı Bush, AIDS ile il-
gili ilk konuşmasını yaptı. Bush-
un bu kadar geç kalmış olması bü-
yük eleştirilere neden oldu.
New York halen AIDS'ten ölen-
ler ve AIDS'e yakalananlar açısın-
dan dünyanın bir numaralı şehri
durumunda. 1988"in sağlık kayıt-
larına göre AIDS'ten günde orta-
lama 12 kişi öldü. Günde ortala-
ma 17 kişinin AIDS'e yakalandı-
ğı tespit ediidi. Hastalık sadece
New York'ta 1988'de 16 bin kişi-
nin ölümüne neden oldu.
AIDS, kalp ve kanserden son-
ra en çok ölüme neden olan has-
talık durumunda. Belediye yetki-
lilerinin hesaplarına göre 1993'te
AIDS'ten ölenlerin sayısı 48.000
olacak. Yaklaşık 125 bin ile 250
bin New Yorklunun hastalığa ne-
den olan HIV virüsünü taşıdığı
sanılıyor.
Bush geçen hafta yaptığı konuş-
masında, herkesi şaşırtan bir tu-
tumla AIDS'e karşı önyargılı ol-
mamak gerektiğini söyledi. "Bu-
rada bulunan pek çok kişi gibi
Barbara ve ben de çok yakın dost-
lanmızı AIDS nedeniyle kaybet-
tik. Hastalandıklannda, öldükle-
rinde bu dostlanmıza olan sevgi-
miz ve uzüntumuzün, kanserden
ya da kalp hastalığından ölen di-
ğer dostlanmıza duyduğumuz sev-
giden, yakınlıktan ve uzüntüden
hiçbir farkı yoktu. Hasta bir in-
sanla ancak onur, sabır, merha-
metle uğraşılır, mahremiyetine
saygı gosterilir, ayrımcılık yapıl-
maz" şeklinde konuşan Bush,
AIDS'lilere karşı süren ayrımcılı-
ğa kişisel yaklaşımla dokundu.
New York'ta sadece 1989'da
AIDS için 980 milyon dolar har-
candı.
Baro'nun 112.
yıl kutlanıası
• İSTANBUL (AA) —
İstanbul Barosu,
kuruluşunun 112.
yıldönümü nedeniyle çeşitli
etkinlikler düzenledi.
Kutlamalar, bugün İstanbul
Büyükşehir Belediyesi
Kabul Salonu'nda, hâkim,
sava ve avukatların
katılacağı bir kokteyl ile
başlayacak. Yarın Atatürk
Kültür Merkezi'nde SHP
Genel Başkanı Erdal tnönü,
DYP Genel Başkanı
Süleyman Demirel ve
İstanbul Barosu Başkanı
Turgut Kazan'ın katılacağı
bir toplantı düzenlenecek.
Toplantı sonunda da
meslekte 35 yılını
tamamlamış olanlara plaket
verilecek. Aynı gün, yine
AKM'de, "Baroya
Müdahale Yargıya
Müdahaledir" konulu bir
açıkoturum yapılacak.
İnsan zinciri 6
mayısta
• İZMİR (Cumhuriyet
Ege Bürosu) — Çevre
Dostları ve Bakırçay
Belediyeler Birliği
başkanlan dun Anakent
Belediyesi'nde bir araya
geldi. Anakent Belediye
Başkanı Yüksel Çakmur, 6
mayıs günü bir sevgi zinciri
oluşturacaklarını belirterek,
"Termik santrala karşı
çıkmak, yalnızca
FoçaAliağa ve Torbalı gibi
Ege'deki belediye
başkanlannın görevi
değildir. İstanbul, An kara
ve Ağnsı'yla bütün belediye
başkanlan buraya gelecek
ve 6 mayıs günü el ele
vereceğiz" dedi. 6 mayıs
günü belediye önünde
toplanacak olan kalabalık,
Gencelli'ye kadar insan
zinciri oluşturacak şekilde
belli noktalara
yerleştirilecek. Her 500
metreye fidan dikimi
yapılacak.
ÖSS soruları
basıhyor
• ANKARA (AA) —
Üniversitelerarası öğrenci
Seçme ve Yerleştirme 1.
Basamak Sınavı sonıları
baskıya girdi. ÖSYM
Başkanı Dr. Fethi Toker,
giriş sınavı sorulannın bu
yıl çok zor olacağı
şeklindeki iddiaların aslı
bulunmadığını belirterek
"Adaylar göreceklerdir ki
hazırlanan sorular, geçen
yılki sorular paralelinde,
hatta daha kolay olacak"
dedi. 15 nisanda yapılacak
öğrenci seçme ve
yerleştirme sınavı ile ilgili
sorulan cevaplandıran
ÖSYM Başkanı Dr. Toker,
1. basamak sınavı ,
sorulannın basım işlemine
geçildiğini, soru
kitapçıklannın sınavdan üç
gün önce illere
gönderilmeye başlanacağmı
bildirdi.
Kapadokya'da
zamsız sezon
• NEVŞEHİR (AA) —
Doğal güzelliği ve ilginç yer
oluşumlarıyla yerli ve
yabancı turistlerin ilgisini
çeken Kapadokya
bölgesinde, 1990 turizm
sezonu zamsız açıldı.
Nevşehir Turizm
Müdürlüğü yetkililerinden
alınan bilgiye göre 800 bini
yabancı olmak üzere bir
milyondan fazla turistin
gelmesinin beklendiği
Kapadokya'daki otel ve
pansiyonlarda, geçen yılki
yatak ücretleri bu yıl da
uygulanacak.
Anzak
çıkarması
• ÇANAKKALE (AA) —
Anzak askerlerinin 25
Nisan 1915 yılında Gelibolu
yarımadasına yaptıklan
çıkarmanm 75. yıldönümü
dolayısıyla düzenlenen
törenlere, yaklaşık 20 bin
turistin gelmesi bekleniyor.
Çanakkale Valiliği, çok
sayıda turistin gelmesi
nedeniyle ildeki otellerin
yetmeyeceğini belirterek,
vatandaşlara 23-25 nisan
günleri arasında Avustralya,
Ingiltere, Kanada, Yeni
Zellanda ve Fransa'dan
yaklaşık 20 bin turistin
Çanakkale'ye geleceğini
söyledi.
Dondurma
gösterileri
• KAHRAMANMARAŞ
(AA) — Kahramanmaraş'ta
"dondurma mevsimi" dün
düzenlenen gösterilerle
açıldı. Kahramanmaraş
Dondurmacılar Derneği
Başkanı Mehmet Kanbur,
Türkiye'de kişi başına yılda
bir kilo dondurma
tüketildiğini belirtti.