02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
77 NÎSAN 1990 HABERLERİN DEVAMI CUMHURÎYET/17 Ttirklere CÜNEYT ARCAYOREK yazıyor (Baftarafı 1. Sayfada) lar. Pazar gecesi çıkan olaylar, Gü- mülcine Bağımsız Milletvekili Dr. Sadık Ahmet'in ocak ayı sonun- da yargılanması sırasmda meyda- na gelen gerginlik nedeniyle zaten tedirgin olan Türk azjnhğı daha da endişelendirdi. Bilindiği gibi Dr. Sadık Ahmet'in 25 ocak gü- nü yapılan raahkemesi sırasında ve 29 ocak günü Gümülcine ken- tinde bazı fanatik Yunanlılar, Türklere ve işyerlerine saldırmış ve bu saJdırılar yoğun tepkilere yol açarken başkonsoloslar karşı- lıkholarak istenmeyen kişi ilan edilmişlerdi. 6 bin telefon (Baştarafı 1. Sayfada) yından sonra artış olduğu, bu olayla ilgili olarak özellikle gaze- tecilerin lelefonlannın dinlemeye alındıgı" kaydedildi. Telefon santraHarında polis ta- rafından dinleme odalan oluştu- rulduğunu ortaya çıkaran PTT genelgesinde şöyle denildi: "Eranivet miıdürliikkrince ka- çakçılık ve asayiş olaylannın tes- piti, delillerin toplanması ve sa- nıklann yakalanması araacıyla oluşturulan teknik takip odasına telefonlann diıüenmesini lerainen bat (alep edildiği merkezlerimiz- den alınan yazılardan ve yapılan telefon goruşmelerinden anlaşıl- nuştir. Şehiriçi telefon rehberinin 4. maddesinde 'Mahkeme kararı veya acele hallerde Ceza Muhake- meleri Usul Kanunu'nun 92. maddesindeki kayıt ve şartlarda konuşmalann kim tarafından din- lenecegi teşekkülümüzce yazılı olarak bildirilmek suretiyle Cum- huriyet savcılarııun verecekleri kararlar üzerine telefon konuşma- ları, sözü edilen ilgililer tarafın- dan dinlenebilir. Cumhuriyet sav- cılan tarafından verilen bu kara- nn hâkim tarafından tasdik edil- rniş olup olmadığı araştınlır. Üç gün zarfında karar tasdik olun- madığı takdirde konuşmalar din- letilrnez' denilmektedir. (Baştarafı 1. Sayfada) rilip getirilmeyeceği, ikincisi ise Meclis'te kanun kuvvetindeki ka- ramamenin yasaya dönüşmesin- den sonra neler olabileceği. Muhalefet, kararnamelerin Meclis'te "hemen" görüşülme- sinde direniyor. İktidarda muha- lefete inat isteği, geri çevirmeyi marifet sayan karşı çıkışlar göz- leniyor. Örneğin, Içişleri Komis- yonu Başkanı ANAP Genel Baş- kan Yardımcılarından Galip De- mirel'e göre Güneydoğu kararna- meteri "sıradan" bir olay. Öteki- ler gibi sırasını bekler, artık bir yıl mı, iki yıl mı ne kadar süre ge- çerse, gün olur Meclis'e gelir. Oysa, siyaseti sağduyu ile sür- dürmeyi gelenekleştirmek isle- yen etkıli siyasal çevrelere göre "Bu denli önemli, ulusal diye ad- landınlan sorunda Meclis'in 'dev- re dışı' bırakılmasına" önayak ol- mak, hem ülkenin yararlarını hem de rejımin gereklerini goz- ardı etmekle aynı degerde. Son bir iki gündür iktidarın etkili ke- simlerine "Meclis'in devre dışı bı- rakılmasını önlemeye" yönelik gi- rişimler yapılıyor. ANAP grup yöneticilerinin "ytı- karıdan baskı" gelmezse, S-S kararnamelerinin Meclis'te bir an önce görüşülmesine yanlı davra- nışlar sergiledikleri soyleniyor. Ne var ki onların üzerinde dur- dukları nokta, "muha/efetin bas- tırmasıyla konuyu Meclis'e getırdikleri" gibi bir izlenimin doğmamasında toplanıyor. Olay bir yerde Başbakan Ak- bulut'a dayanıyor. Şayet ANAP li- deri S-S'leri Meclis'te konuşma- yı kabul ederse, sorun bir yerde kolaylıkla çözülecek. Ortada bir gerçek var: Partiler arası uzlaş- ma sağlanırsa Meclis Başkanı- nın, hatta Danışma Kurulu'na başvurmadan S-S kararnamele- rini genel kurula indirmek ve ilk oturumda müzakeresini sağ/a- mak yetkisi işleyebilir. Başkanlı- ğa bu yetki verilmişken, içişleri Komisyonu Başkanı Oemirel'in konuyu gündemin alt sıralann- dan öne almamaktaki direnci, "hissi ve keyfi" diye niteleniyor. S-S'lerin gündeme girip gir- meyeceği önümüzdeki birkaç gün içinde belli olacak. Bu gün- lerde başta Akbulut, öteki parti- lerle görüşmeler sürecek ve üu- rum aydınlığa çıkacak. S-S'Ierin Meclis'te görüşülmesinden son- ra siyasal gündem yeni bir aşa- maya girecek. Siyasetçilere göre S-S'leri Anayasa Mahkemesi'ne götür- 6 Suçluluk psikozu' (Baştarafı 1. Sayfada) kaçan hiçbir şey söylememiştir, bi- zim ona söylediğimiz şey var; 'Bi- tirin bunu.' Bizim ona verdiğimiz, 'Mutabakat hnkukun içinde kala- rak ve insan haklannı zedeleme- den, bunu biürindir.' Bizim verdi- ğimiz, ülkedeki güvenlik güçleri- ne bir moraldir. Yapılan şey siya- si bir birliktir. — Sayın ÖzaJ'ın konuşmasını dinJeyince, 'Çankaya zirvesi istis- mar ediliyor' gibi bir izlenime ka- pıldınız mı? DEMİREL — Hiç olmazsa bu haliyle tahrif ediliyor. Gerek yok buna. — Sizce nedeni nedir? DEMtREL — Bir suçluluk psi- kozu var. Yaptıklan iş yanlıştır, buna ortak anyor. Türkiye'de anarşiyi, terörii önlemeyin diyen var mı? Ama bir şey daha deni- yor. Biz diyoruz ki insan haklan- nı zedelemeden önleyin. "Bir ada- mı şuradan alıp şuraya kovdugu- nuz zaman sürgün mü olur?" di- yor. Tabii sürgtın olur. Başka ne olur ki? "Şunu yazma, yazarsan matbaam kapadnm, canına oku- rum" dersen bu sansür olmaz da ne oJur ki? meyi sağlayacak olanaklar çıkı- yor. Yüksek Mahkeme Meclis'ten geçen yasaların özünü inceleye- miyor, usul açısından denetleme getiriyor. Buna karşı hukuk oto- riteleri hem usul hem de anaya- sa açısından S-S'teri mahkeme- nin ele alabilecegini söylüyorlar. Ömeğin; Bülent Taner, Semih Gemalmaz, Çetin Özek, Bekir Çağlar gibi hukuk bilimcileri S- S'lerin ancak bölgeye özgü ola- bileceğini, oysa son ekleriyle "bölge dışına taştığını" öne sû- rüyorlar. Kararnameye Olağanüs- tü Hal Bölgesi'yle ilgisiz öğeler sokuşturulmuşsa, bunun TBMM'nin yetkisini "gasp" anla- mına geleceğini belirtiyorlar. Çe- tin Özek, "KHK'nın kendisini hu- kukla bağlı saymayan bir anlayı- şın ürünü" olduğunu vurguluyor, "Elbette, ülke bütünlüğünü koru- mak zorundadır. Pakal demokra- si ve insan haklan da aynı biçim- de konjnması gereken değerler- dir. Bu iki değer devleti oluşturur. Birisini korumak için ötekini tah- rip etmek, gerçekte 'hukuka bağ- lı deviet' kavramına, devtetin ken- disine zarar verir" diyor. S-S'ler Meclis'ten de geçerse, SHP'nin yaptırmakta olduğu in- celemelere hız vererek Anayasa Mahkemesi'nin kapısını zorlama- sı olasılığı kendiliğinden doğabi- lir. S-S'lerin müzakeresi sırasın- da zirveyle ilgili pek çok gerçek ortaya çıkacağı gibi, alınan ön- lemlerin demokratik hak/arla bağdaşmayan yanlarını muhale- fet ortaya koyabilir. Meclis'in bu hafta sonunda bayram tatiline girmesi bekleni- yor. Hem S-S'ler hem de HCG'nin dokunulmazlığı konu- sunun hemen görüşülmesi ilke kararlarına bağlanırsa, mayısın ilk haftası, sıyaset ağırlıklı gün- leri kapsayacak. Özellikle S-S'ler konusunda TÖ nasıl tutum sergileyecek, ona göre ANAP hükümetiyle grubu no yapacak, göreceğiz. GÖZLEM UĞURMUMCUT (Baştarafı 1. Sayfada) Ne farkı mı var örneğin? O günkü iktidar "devrimci"; bugünkü "muhafazakâr"d\r. Bu da dünyalar kadar fark demektir. Şeyh Sait isyanı başlar başlamaz, hükümet "Hiyanet-i Va- taniye Kanunu"nun birinci maddesini değiştirerek "dini ve dince kutsal kavramlan siyasal amaçla kullanmayı" ve bu amaçla örgüt kurmayı "vatana ihanet suçu" saymış ve bu suça ölüm cezası yaptırımı getirmiştir. Şapka iktisası Yasası. arkasından Tekke ve Zaviyeler ile Türbelerin Seddine ve Türbadarlıkla Bir Takım Ünvanların Men ve ilgasına Dair Yasa çıkarılmış; bu yasaları, Arapça olan Kuran dilinin Türkçeleştirilmesi girişimi izlemiştir Yurttaşlık Yasası (Medeni Kanunu) ile borçlar, ceza ve ti- caret yasaları 1926 yılında çıkanlmışlardır. Bu tarihten son- ra, hukuk ve ceza yargılama usulü ile ilgili yasalar, deniz ticaret, icra ve iflas yasaları da kabul edilmişlir. Atatürk, 5 Aralık 1925 günü Ankara Hukuk Fakültesini açarken "Hukuk Devrimi"ni şu sözlerle açıklamıştı: — Gayri kabilı tereddüt bir emrivaki... Evet, 0 günkü koşullarda devrim, duraksanmayacak bir oldu bittiydi. Her devrim başlangıçta zora dayanır. Tepeden inme yöntemlerle gelen devrimler, sonra evrim yoluyla yer- leşirler. Atatürk devrimleri de böyle yerleştirildi. 1926 yılında ilkokullardaki zorunlu din derslerini düzen- leyen yasa maddesi kaldınldı. 1928 yılında anayasadan "Devletın dini İslamdır" hükmü de kaldırılarak laik sisteme doğru en büyük adım atıldı. 1928 yılında Harf Devrimi gerçekleşti; 1930 yılında da din dersleri bütün okullarda kaldırılarak, 1924 tarihli öğretim Birliği Yasası tam anlamıyla uygulanmaya konuldu. 1932 yılında Türkçe ezan zorunluğu getirildi. 1930'lu yıllar 'laiklik" ve "devletçilik" yıllarıdır. Bu yıllar- da devlet, tepeden inmeci ve köktenci yöntemlerle laikleş- miş ve devlet yine aynı yöntemlerle "karma ekonomi" sis- temini benimsemiştir. Ösmanlı borçları bu dönemlerde ödenmiş ve genç Türkiye Cumhuriyeti, 3O'lı yılların bütün dünyayı altüst eden kasırgalarına karşı varlığını bu sistem- le koruyabilmiştir. 1924-38 arasında Türkiye Cumhuriyeti, binbir türlü sıkıntı içinde 18 tane ayaklanmayı da bastırmıştır! Atatürk'ün başında bulunduğu Türkiye Cumhuriyeti, tam bagımsız, devrimci ve laik bir devletti. Atatürk'ün 0 yıllarda izlediği yöntemleri, bugün izleme- ye olanak yoktur. Kaldı ki. devletin başında Kurtuluş Sava- şı'nın muzaffer ordular komutanı da bulunmuyor! O yıllarda zorunlu olarak izlenen yöntemlerin demokra- tik olduğunu kimse ilerisürmüyor. Devrimler, hiç kuşku yok, "Takrir-i Sükûn dönemi"nde demokratik olmayan yol ve yön- temlerle yerleştirilmiştir. Bugün Özal "2. Takrir-i Sükûn dönemı" başlatabilir mi? Koşullar 0 kadar değişik ki... istese de başlatamaz. Devlet 0 eski devlet değil: dünya artık 0 eski dünya değil ve.toplum artık o eski toplum değil... Örneğin, kararnamede "iskân konusunda 2510 sayılı İs- kân Kanunu uygulanır" öngörülüyor Atatürk döneminde çıkanlan iskân Yasası 'nda "Kanun aşi- rete hükmi sahsiyet tanımaz" deniyor ve "aşiret reisliği, bey- liği, ağalığı, şeyliği kaldırılmıştır" hükmü getiriliyordu. 1934 yılında çıkanlan İskan Yasası'nda bu ağaların, bu şeyhlerin ve bu aşiret reislerinin taşınmaz mallarına el ko- nacağı da yazılıyordu. Bugün siyasal partiler ve devlet, aşiret reisleri ağalarla, beylerle, şeyhlerle, şıhlarla iç içedir! 1925 yılının tek parti yasalarına benzer kararnameler ve o yıllarda geçerli olan yol ve yöntemlerle sonuç alınması- na artık olanak yoktur. 'Halka saygısızlık' (Baftarafı 1. Sayfada) nun, ülke bütünlüğunün üzerinde ciddiyetJe durmaiannı gerektiren önemi onadan kaldırmadığını vurgularken "Bu konuyn Sayın Özal gündeme getirdi diye hafife alamayız" dedi. İnönü, ikti- dar ile "anlayış biriikJerinin", "gıivenlik güçlerine destek, hal- ka şefkat" konulannda olduğu- nu, kararnamedeki demokrasiye aykırı yanlara karşı çıktıklarını söyledi. înönü, karamamenin bir an önce TBMM Genel Kurulu'n- da tartışılmasını isterken "Zir- vede bu önertler görüşüloıedi. Ama bu göriişiildıi, görüşülmedi tartı^masiDin artık bJtmesini isd- yonım. Haika saygısızlık o4uyor, orada insanlar ölıiyor" değerlen- dirmesıni yaptı. İnönü şunları kaydetti: "Cumlıarbaşkanı'ıua anayasa- da olmayan yetkileri kulianmaya kalkması, bunu devamlı yapma- sı, tarafsızlıgını bir tarafa bıraka- rak başbakana müdahale etraesi, bakanJano işlerine müdabaJe et- mesi, zaman zaman da bir parti ba$kanı gibi dıvnınıa, bbnm karşı çiktıgınuz badnr. Çıkmaya da devam edeceğiz. Aaayasada olmayan yetkiyi hiçbir devlet gö- revlisi. cumhurbaşkanı olsa da koUanamaz." inönü, olayları durdurmaya yönelik de- mokrasi içindeki önlemleri des- teklediklerini vurguladı ve sözle- rine şöyle devam etti. "Bu açıdao Sayın OzaTıa 'bu kararoanıede getirilen önlemler basıaa sansir gednneyecektir, in- sanlan siirgiin etmeyecektir' de- mesiai olumlu karşılıyornm. İna- nanuyonım, ama oJumla karşılı- yornm ve bunlan görmek istiyo- rum. Daha önce de bunlan Mec- lis'te tarbşmak, orada fikirleriml- zi söylemek istiyorum. özal, 'önlemleri aynntılı olarak görns- medik, genel olarak göriiştük' di- yor. Tabii aynntılı olarak gelecek olan şey öneriler. 'Aynntılan görüsmedik' demek, 'önerileri göruşmedik' demektir. O açıdaa da aynı şeyi soylnyoruz. Mesele Güneydogn'dald halkın buzura kavuşmasıdtr. Onu yapmasını bekliyonız hıikümet- ten..." Sizi IBM PS/2' lerle yasamaya davet ediyoruz. • • • • • . . ENTI 2 0 - 2 1 N I S A N 1 9 9 0 T Ü Y A P S E R G İ S A L O N U ETAP MARMARA OTELİ ALTI - TAKSİM Bir kent kurduk... IBM PS/2 Ken- ti. Bu kentte, bankacıJıktan yayın- cılığa, tıp alanından eğitim hizmet- lerine kadar değişik sektörlerdeki sorunlan PS/2'ler çözüyor, bu kenti tümüyle PS/2'ler yaşatıyor. Kenti- mizi gezerken bir bankaya uğra- yacak, bir hastaneyi ziyaret edecek, bir köşede benzin istasyonuyla karşılaşacaksınız. Buralarda, kent görevlileri size her konuda yar- dımcı olacak, bir PS/2'yle neler ya- pabileceğinizi gönnenizi sağlaya- cak. Dinlenmek istediğinizde ise, Cafe PS/2'de, "PS/2 Laternası" eşli- ğinde bir fincan yorgunluk kahvesi de içebileceksiniz. Sizi, PS/2 Kentimizde ağırla- maktan mııtluluk duyacagız. IBM PS/2 Bilgisayar Kenti'ni gezerken "Hesmak Plaza^ya uğrayınız20/21 NİSAN 1990 TÜYAP SERGİ SALONU ETAP MARMARA OTELİ/TAKSİM HESMAKBİLGİSAYAR TİCARET VE SANAVI A.$ (ST W«Jl Tel. (1) 151 56 96 (4 hat) - Fax (1) 15227S3 İZMIR T* (51) 5313 09 (51) 63 38 68 - Fax: (51) 63 38 68 UYGULAJVfALARIMIZ: • Şantiye yönetimi • Konut pazarlama • Kara ve hava taşımacılığı IBM PS/2, IBM Iniernatıonal Busmess Macbmes Corp un lescıllı markasıdır
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle