Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
4 MAKT 1990*** HABERLERİN DEVAMI CUMHURtYET/17
Yıldız'da hasar büytik
(Baftarafı 1. Sayfada)
niyet Mudurü Hamdi Ardalı da
32'si kız 99 öğrencinin daha on-
ce, çevrede yapılan denetirnler sı-
rasında da 125 öğrencinin gozal-
tına alındığım belirttı. Ardalı, şu
anda toplam 54'ü kız 224 kişinın
gozaltında sorgulandığını vurgu-
layarak "olayların maksatlı
olduğunu" one sürdü.
Ardalı'nın verdiği bilgiye göre
gözaltındaki oğrencilerin okulla-
ra gore dağılımı şoyle: İstanbul
t niversilesi (44), Mannara Ü.
(18), Mimar Sinan Ü. (14), tTL
CO), Boğaziçi Ü. (20), Açık Öğ-
retim (2), Yıldız Ü. (39), Orla Do-
ğu Teknik Ü. (2), Konya Selcuk U.
(1). Ardalı, öğrencilerin yanı sıra
iki işsizin de işgalle ilgıli olarak ya-
kalandığını belırtti
Ote yandan onceki gunku olay-
lar sırasında basın mensuplannın
da polis tarafından doviilrnesi tep-
kıyle karşılandı. Basın Konseyi
tkinci Başkanı Doğan Heper ım-
zasıyla Içişleri Bakanı Abdüllu-
dir Aksu'ya gönderilen mektupta
olay kınandı. Mektupta polisler-
ce dövulen Günaydın muhabiri
Fatih Günaydın'ın beyin travma-
sı geçirdiğı ve ıdrarından kan gel-
dıği, Bulent Ülgen'in de koluna
yedıği cop darbeleriyle çalışama-
dığı vurgulamyor. Mektupta ayrı-
ca, "Sizin İçişleri Bakanı sıfatıy-
la sorumluluk taşıdıgıııız dönem-
de, basın tarihinin başka hiçbir
safhasında gorulmedik olçıide
meslektaşlanmıza yapılan saldın-
lar çoğaldı" deniliyor. Sosyalıst
•
Işten
(Baftarafı 1. Sayfada)
bir toplusozleşme" ımzalayan cam
işçilerinden oç almak için işten çı-
karmaları gundeme getirdiğini
söyledı. İşten çıkanlan işçıler adı-
na konuşan Öznur Dunnus da
"Babalar işsiz. çocuklar açken, iş
banşı sağlanamaz" dedi. Durmuş,
işçilen guçlerinı bırleştirerek mü-
cadele etmeye çağırdı. Harb-Iş
Sendikası Genel Başkanı kenan
Darukan ise mitinge katılan bır
grup tarafından toplu ıslık ve
"yuh"larla engellenmek istendi.
Durukan bu grubu, "Baba para-
sıyla geçinenler" olarak niteledi.
Durukan, "Aranıza sızan prova-
katörierin oyunlanna gelmeyin.
Bunlar gecen hafta da Zongul-
dak'ta yapılan mitingde aynı dav-
ramşı gösterdiler. Bunlara karşı
dikkatli olun" dedi. Son konuş-
mayı yapan Kristal-tş Genel Baş-
kanı Ntcati Altunkaynak son 6 ay
içinde şişe ve cam fabrikalanndan
200 işçinın çıkarıldığını söyledi.
Altunkaynak, işçilere yönelik sal-
dınların arttığını, "cinayet" ola-
rak nitelediği iş kazalarınm gün-
de 5 işçinın ölumüne, dokuzunun
da sakat kalmasına yol açtığını
vurguladı. Yasalarda işci sağlığı ve
iş güvenliğı konularında işçiler le-
hine değişiklik yapılrnasını isteyen
Altunkaynak, "Çalışma yasaları
da yeniden düzenlenmeli, İş Yasa-
sı'nın antidemokratik 13,17 ve 24.
maddeleri kaldınlmalıdır" dedi.
Miting, "Halktan yana sanal
yasaklanamaz" sozleriyle kursu-
ye gelen "Grnp Vorum"un "1
Mayıs" şarkısını söylemesi ve ha-
lay çekılmesinden sonra olaysız
sona erdi.
USAŞ'ta 50 ışçınin ışten çıkar-
tılması ve ek zamlann venlmemesi
uzerine Hava-İş Sendikası tarafın-
dan duzenlenen yuruyuş ve miting
Gaziemir'de yapıldı. Hava-tş Ge-
nel Başkanı Atalay Ayçim, daya-
nışma içinde olmaları gerektiğini
belırterek, "Türkiye'nin gündemi-
ni değiştirecek gıice sahibiz" de-
di.
Sosyalist Partı Ankara II Orgu-
tu yöneticıleri ASELSAN işçileri-
nın durumlarını protesto etmek
'için telgraf çektiler. SP Ankara II
Örgutu ve ılce başkanlan Çalışma
ve Sosyal Guvenlik Bakanı Imren
Aykut, ASELSAN Yönetım Ku-
rulu Başkanlığı ve Otoraobil-Iş
Sendikası'na gönderilen telgraf-
larda tmren Aykut'u duyarsızlık-
la, ASELSAN Yonetim Kurulu-
nu da "işçi ve emek düşmanlığı"
ile suçladılar.
Partı, TAYAD ve ÎHD ile basın
toplantısı duzenleyen istanbul
Ünıversitesi Öğrena Derneklerine
mensup bir grup oğrenci de poli-
sin tutumunu ve gazetecilere yö-
nelık saldırısını kınadı.
SHP İstanbul tl Başkanı Ercan
Karakaş, guvenlik kuvvetlerinin
üniversite olaylannda gençleri sı-
ra dayağından geçirmeyi âdet ha-
line getirdiğini, gazetecilere saldır-
dığını belirterek "Hiçbir sorun
şiddet uygnlanarak çözulemez"
dedi. Gençleri sıra dayağından ge-
çiren ve gazetecilere saldıranlar
hakkında soruşturma açılmasını
ve gözaltındaki öğrencilerin ser-
best bırakılmasını isteyen Karakaş,
"Huzur demokrasi ile sağlanır.
Toplumumuzda ve üniversitelerde
eksik olan şey demokrasidir. De-
mokrasinin geçerli olduğu ülkcler-
de universiteler polis denctimine
sokulmaz" dedi.
Bu arada Haseki'de Yıldız Üni-
versitesi'ndeki olaylan protesto et-
mek isteyen bir grup, korsan gös-
teri yaptı. Polis, yasadışı "Dev-
Genç" grubuna üye olduğu öne
sürülen göstericilerden l'i kız 4 ki-
şiyi gözaltına aldı.
Feriköy öğrenci Yurdu'nda aç-
lık grevi yaptıkları için gözaltına
alınan 27 öğrencinin sorgusunun
da surdüğu bildirildi.
Şemdinti'de
2'siPKK'k
5 ölü
DİYARBAKIR / HAKKÂRİ
(Cumhuriyet) — Hakkâri'nin
Şemdinli ilçesine bağlı Anadağ
köyu Bağlıca mezrasına baskın
duzenleyen PKK militanlan üç ka-
dını öldurdüler. Mezradan kaç-
mak isterken köy korucularıyla
çauşan militanlardan ikisi olu ola-
rak ele geçirildi. Çatışmada uç
köylünun de yaralandığı öğrenilir-
ken yedi köylünun mılitanlar ta-
rafından kaçınldığı bildirildi.
Hakkâri'nin Şemdinli ilçesine
bağlı Irak sınırı yakınlarındaki
Anadağ köyunun Bağlıca mezra-
sında bulunan Dinç ailesinin evi-
ne baskın duzenleyen PKK mili-
tanlan evde bulunanlan otomatik
silahlarla taradılar. Olayda Güver-
cın Dinç (20), Beyaz Dinç (25)ile
Bilmez Kılıç (20) adlı kadınlar ya-
şamlarını kaybettiler.
Daha sonra mezradan kaçmak
isteyen PKK militanlanyla koy ko-
rucuları arasında silahlı çatışma
çıktı. Çatışmada kimlikleri henüz
belirlenemeyen iki milıtan ölu ola-
rak silahlarıyla birlikte ele ge-
çirildi.
SİLOPİ
60 gözaltı
SİLOPt (Cumhuriyet) — Dere-
başı Köyü eski muhtarı Hacı Ay-
dınlık ve dört yakmının, evlerine
duzenlenen baskında öldurülme-
sinden sonra yaklaşık 60 kişinın
gözaltına alındığı bildirildi. Yak-
laşık altı ay kadar önce "can gü-
venliklerinin bulunmadıgı" gerek-
çesiyle Derebaşı Koytı'nden göç
ederek Silopi'ye yerleşen eski
muhtar Hacı Aydınlık, eşi Hik-
mel. çocukları Mehmet, Tahsin ve
Emine'nın geçtığimiz pazartesı gü-
nü evlerine duzenlenen baskında
oldurülmesi oiayıyla ilgilı olarak
ba$latılan soruşturma genişletile-
rek surdürüluyor. Guvenlik guç-
lerinin Hacı Aydınlık'ın baskın-
dan odadaki divanın altına sakla-
narak sağ kurtulan oğlu Naci ve
olay sırasında evde bulunmayan
oğlu Ahmet'in ifadeleri doğrultu-
sunda Silopi ilçe merkezi ile Ya-
zıköy ve Derebaşı koylerinde ger-
çekleştirdiği operasyonlarda 60
dolayındaki kişiyi gözaltına aldı-
ğı bildirildi. Gözaltındaki kişile-
rın büyuk bolümünün Cizre Em-
nıyet Amirliği'nde sorgulamaya
alındıkları, Derebaşı Köyü muh-
tarı Abdulkerim Beyan'ın da göz-
altına alınanlar arasında bulundu-
ğu bclırtildi.
CUNEYT ARCAYUREK yazıyor
(Baştamfı 1. Sayfada)
uygarlığı ile ılışkımiz, neymiş ne
değilmiş, şu cümleler açıkça or-
taya koyuyor:
"Türkiye, Atatürk'ten ben ken-
disini Batılı bır ülke olarak tanıt-
mıştır".
TÖ, Türkiye'nin "bır Batılı ül-
ke olmaya karar verdığini" söy-
lemıyor, öyle "tanıtılmıştır" diyor
Türkçesiaçık TÖ, "zorunlu ola-
rak Batılı görünmeye çalıştığı-
mızı" duyuruyor. Türkiye'nin Is-
lam âleminın bir parçası olduğu-
nu özenle vurguladıktan sonra
şunları ekliyor:
"Belkı geçmış yıllarda Türki-
ye'nin Batı'ya yönelışı bugün-
künden daha fazla vurgulanıp
gösterılmiştır. Geçmişte çok faz-
la Batılı olmak istemışti, bugün
ise bu yonelış daha zayıf" diyor.
Geçmiş dedığı. Atatürk cum-
hurıyetı. Batı uygarlığını yaşam
biçimı kabul eden, Batı dûnyası-
na kabul ettirmeye çalışan, son
döneme kadar Batılı olduğunu
kabul ettiren Türkiye, artık "bu
yönelişinde zayıf". Düşünene de
söyleyene de mübarek olsun!
AT'nin Türkiye'yı Avrupalı gör-
düğünü gerine gerine savunan-
lar şimdı göstermelik bıçimde
Batı uygarlığını benimsediğimızı
söylüyorlar Batılılar ise öteden
beri giderek Islamlaşan Türk
devletinl aralarına almayı iste-
mezlerken aynı yargıyı dile geti-
riyorlar. Yeterli gerekçeyı AT'ye
biz veriyoruz.
Bir yıl içinde sayısız tezat ya-
şanıyor. TÖ, Fransızca bilmez
Fransızca bir kitap yazar "Avru-
pa'da Türkiye" kitabında. "Ba-
tı'nın bir parçası" olduğumuzu
ılan eder. Bir yıl geçmez, bu kez
Türkiye'nin "zoraki" Batılı ülke
olduğunu kendini "Batılı
tanıttığını" ifade buyurur.
Arap'a başka, Batı'ya daha
başka... İç politikada alıştığımız
bu ikilemleri Batılı'nın yuttuğunu
kabul etmek ise ayrı bir dram.
Arap önünde, Türkıye'de ya-
şanan bır açmazı kullanması da-
ha başka sorular, sorunlar geti-
rebilir önümüze. Arap muhabir
der ki: "Sözierinizden aktarıldı-
ğına göre Türkiye laik bir ülke-
dir. Ne var ki siz kişisel olarak la-
ik değilsinız."
TÖ için Türkiye'de sömürülen
bir ikilemı. açmazı kullanmanın
sırası gelır ve "Laiklik fertler için
değil, devlet ıçındır ve ben bir
Müslümanım, iyı bir Müslüman"
diye yanıt verir. "İyı bir
Müslüman" hangi anlamda kul-
lanılıyor, bir başka soruyu akla
getirir. Laık olmayan bır Müslü-
manm şeriat devletine kadar
uzanacak Islamcılığı kabul etme-
si anlamında mıdır, yoksa iki gö-
rüşü bir arada idare edip gidiyo-
ruz demek midir, buyrun yeni
tartışmalara.
Demirel, "Laik devlet konu-
sunda Türkiye'de belırlı bir teh-
lıke söz konusu değil. Laik dev-
lete inanmayanlar vardır, olacak-
tır da. Bız muhafazakârız ama la-
ik devletı savunuruz" diyor.
Inönü, kimi ciddi gelışmelere
bakarak Türkiye'de bılimsel ger-
çeklere sırt çevıren, karanlık bir
hayatı getirmeye çalışan, ülkeye
teokratik düzen getırmek isteyen
bir akımdan" söz ediyor.
Gel de geleceğe lyimser göz-
le bakmaya çalış!
\
YAKILAN BELGELER — Gorevden alınan Petrol Ofisi Genel Mudurü Mehmet Gultekin, onceki gece
yansı iki varil dolusu belgeyi, Genel Müdürlük onündeki otoparkta yaktı. Gultekin, varillerden birinin
basında butun belgeler yvnana kadar bekledi. Diger varilden çıkan bir kâğıtta bulunan bir ismin yanın-
da Gültekin'in el yazısıyla "Cumhuriyet'e zaman zaman bilgi aktanyor, yaramaz" ifadesi yer aldı
Belgeler yakıldı
(Baftarafı 1. Sayfada)
riı değil" demesı uzerine, "O za-
man onhn kullanın" dedi. "Neden
geceyansı betge yaktınu?" sonısu-
na, "Bu akşama kadar topariadım
oolan. Günduz de yakabilirdim.
Hiç düşünraedim. Bilseydim og-
leyin yakardım" diyen Gultekin,
resmi hiçbir evrak yakmadığını
öne sürerek, şunları söyledi:
"Resmi evrak nasıl yanar. Yan-
ması mümkun değil. Planlama
teşkilatından getirdiğini dokıi-
manlar vardı. Samimi olarak soy-
lüyorum. Benimle ilgili, şahsımla
Ugili. Taa o zamandan. 10 yıllık
bazı evraklar vardı. Belki alıp eve
de getirebilirdim. Ama taşıma ih-
tiyacı hisselmedim. Zorluguna
katlanmak istemedim. Hakikaten
önemli bir şey yok"
Öte yandan ham petrolün Bo-
taş'ın boru hattından çalınması ile
gündeme gelen kaçak petrol ola-
yının boyutları buyüyor. Boru
hattından yaklaşık iki yıldır ger-
çekleştirilen petrol vurgununun
yanı sıra, tankerler yardımıyla
yurda kaçak olarak sokulan ham
petrolün de piyasaya süruldüğü
bildirildi. Özellikle, >-akıt gereksi-
nimi yüksek kamu ve özel kuru-
luşlanna verildiği bildirilen bu ka-
çak petrolün, büyük kentlerde ha-
va kirliliğini de arttıran önemli
unsurlardan olduğu belgelendi.
Petrol Ofısi uzmanları, kaçak
petrol dağıtımının Türkiye gene-
hnde bazı ofıs bayilerince gercek-
leştirildiğini saptadılar. Kurumun
bölge müdürluklerince yapılan
arasurmalarda, bazı bayilere giren
ve buralardan çıkan petrol mikta-
rında çok önemli farklar saptan-
dı.
1988 yılında Orta Anadolu'da
bir ilde yapılan bu tür bir incele-
mede, aradaki farkın yılda yakla-
şık 2-3 milyar lira olduğu belirlen-
di
Bu durumun, bölge müdürluk-
lerince Petrol Ofısi Genel Mudur-
lüğü'ne bir rapor halinde iletildi-
ği, ancak herhangi bir işlem yapıl-
madığı öne süruldü. Bu tür sap-
tamalarda bulunan uzmanlann da
ya başka yerlere surüldukleri ya
da görevden alındıkları ıddia
edildi.
Yumurtalık-Kınkkale boru hat-
tından çalınan ham petrol olayı-
na ilişkin soruşturmanın da sür-
düğü bildirildi. Olay yerinde ya-
kalanan Huseyin Şehir adlı tanker
sürucüsünun ifadeleri doğrultu-
sunda başkentte gırişilen operas-
yonlarda gözaltına alınan ve ara-
larında bir Petrol Ofisi bayısınin
de bulunduğu 4 kişinin sorgula-
malanna başlandı. Yeşim Petrol
sahibi olduğu sanılan Ramazan
Saraf ın gerçekte şirketin sahibi
değil, bir tanker surucusu olduğu,
asıl sahibinin Kâzım Koç olduğu
bildirildi. Koç"un, Sarar'ı kâğıt
uzerinde şirket sahibi gösterdiği
one sürüldü. Öte yandan tanker
sahibi Murat Gülgor ile surucu
Sdahattin Ersu da Ankara'da göz-
altına alınmıştı. Olayın birçok il-
de boyutlarının olduğu belirtıler-
ken bu yönde de operasyonlar ya-
pıldığı, birkaç kışınin aranmasına
başlandığı öğrenildi. Petrol vurgu-
nu olayının büyuk boyutlu oldu-
ğunun anlaşılması uzerine, tçişleri
Bakanlığı'nın da konuyla yakın-
dan ilgilendıği kaydedildi.
Alınan bilgilere göre, bir y\\ ka-
dar önce aynı şekilde kaçak pet-
rol satmaya çalışan Ahmet Süley-
man Bölünmez yakalanarak, hak-
kında işlem yapılmaya başlandı.
Güvercinlik'te askeri tesîslere ka-
çak petrolü satmaya çalışan Bö-
lünmez ile ilgılı soruşturmanın da-
ha sonra bazı üst düzey kişilerin
araya girmesi uzerine örtbas edil-
dığı öne süruldu. Bu durumun da
kaçak petrol olayının, bazı üst dü-
zey yetkililere uzandığı iddialan-
na dayanak oluşturduğu iddia
edildi.
Başkente kaçak olarak sokulan
ve bayiler kanalıyla özellikle ka-
mu kurum ve kuruluşlarına satı-
lan ham petrolün, hava kirliliği-
ne yol açtığı bildirildi. Bunun ya-
nı sıra, Petrol Ofısi Genel Mudur-
lüğü'nun de bayilere kukürt ora-
ru İI Hıfzıssıhha Kurulu'nca belir-
lenen oranın uzerinde kükürt dı-
oksit içeren akaryakıt verdiği, bu
akaryakıtın da başkentin ısınma-
sında kullamldığı saptandı. Her
iki olayın da başkentteki kırliliği
arttırdığı belirlenirken, bu konu-
nun anakent belediyesince valili-
ğe iletildiği oğrenıldi. II Hıfzıssıh-
ha Kurulu'nun, kükürt oram yuz-
de l'ın altına düşüriirmuş sıvn ya-
kıt kullanılması yönundeki kara-
nna karşın, Petrol Ofısi Genel
Müdurlüğu'nce dağıtılan akarya-
kıttaki kükürt oranının yuzde 1.5
ve daha uzennde olduğu resmi
araştırma kurumlarınca be-
lirlendi.
Ankara Anakent Belediye Baş-
kanı Murat Karayalçın, Ankara
1
daki hava kirliliğinin sıvı yakıttan
kaynaklandığını daha önce söyle-
dıklerini de anımsatarak, "Anka-
ra'da özellikle çanak içinde yak-
laşık 50 bin konutun sıvı yakıtla
ısındıgını göz önunde bulundu-
nırsak, bu olayin hava kiriilîği açı-
sından ne derdi önemli olduğu
açıkça gorulecektir" dedi.
Anakent belediyesinin yaptığj
araştırmada, şubat ayı içinde bas-
kent havasındaki kükürt oranın-
da geçen yılın aynı dönemine
oranla yüzde 7'lik bır artış oldu-
ğu da belirlendi.
Devlet Bakanı Mehmet Keçeci-
ler de kaçak akaryakıt olayının
hava kirliliğine yaptığı etkiyi an-
latırken, "Tüpraş, Ankara için 'te-
miz yakıt üretiyoruz', Ankara
Anakent Belediyesi ise 'Kirlilik
var' diyordö. Sebebini bilemiyor-
duk bu zamana kadar. Biz de bu-
nun peşindeydik zaten" dedi.
Sert mektup
(Baftarafı 1. Sayfada)
Dışişleri Bakanlığı sözcüsu Mu-
rat Sungar bu konuda Cumhuri-
>et'in sorusunu yanıtlarken
Scovvcroft'un Büyükelçı Kande-
mir'e bir mektup yazdığına ilişkin
bilginın kendilerine ulaşmadığını
söyledi.
Ancak guvenilir Batılı diploma-
tik kaynaklar böyle bir mektubun
varlığı konusunda dün de ısrar et-
tiler. Buna karşın üst düzeyli bir
Dışişleri Bakanlığı yetkilisi, "böyle
bir mektup varsa bize bildirilme-
mesi skandal olur" diye konuştu.
Gumhuriyet'ın birkaç Batılı
kaynaktan doğrulattığı bilgilere
gore Scovvcroft, Kandemir'e ceva-
bi nitelikte "sert" usluplu bir mek-
tup yazarak Ermeni tasarısı kar-
şısında Türkiye'nin uyguladığı as-
keri önlemlerin kaldırılması iste-
ğini duyurdu.
Aynı senaryoya göre Çumhur-
başkanı özal olaydan Genel Kur-
may Başkanı Nedp Tonımtay'i
bizzat haberdar etti. Daha sonra
Robert Dole'un Ermeni tasansının
gundeme alınması Amerikan Se-
natosu'nda reddedilince yururluk-
teki askeri önlemlerin kaldırılması
kararı son derece hızlı bir şekilde
alınarak Amerikan tarafına bildi-
rildi.
DYP liden Süleyman Demirel
27 şubat sah günü TBMM gru-
bunda konuşurken Başkan Bush-
un Cumhurbaşkam Özal'a "sert"
bir mektup yazdığı söylentilerin-
den söz etmişti. Ancak daha son-
ra gerek Cumhurbaşkanlığı'nın
resmi açıklamasında gerekse Dı-
şişleri Bakanlığı'ndan edinilen bil-
gilerde mektubun sert bir uslup ta-
şımadığı vurgulanmıştı. Batılı dip-
lomatik kaynaklar da aynı yönde
bilgi vermişlerdi. Aynı kaynaklar
DYP üderinin söz ettiği mektubun
zamanlaması da goz önunde tu-
tulunca Scowcroft'un mektubu ol-
ması olasıhğının daha yuksek bu-
lunduğunu belirtiyorlar. Buna ge-
rekçe olarak Bush'un yazdığı mek-
tubun 17 şubat tarihini taşıması-
nı gosteren diplomatik kaynaklar,
"Sayın Demirel'e ulaşan bilgilcrin
10 gün onceki Bush mektubundan
çok. lasarının senatoda ikinci kez
oylanmasından hemen önce yazıl-
dığı bildirilen Scowcroft imzalı
mektupla ilgili olması daha akla
yakın." dediler.
GOZLEM
UGURMUMCU
(Baftarafı 1. Sayfada)
lar Milli Eğitim Bakanlığt'na bağlanmıştı
Peki din eğitimi ne olacaktı?
Din eğitimi konusunda şu ilkeler benimsenmişti:
Yüksek din uzmanı yetiştirmek üzere ilahiyat fakülteleri
kurulacak; ayrıca imam ve hatip yetiştirmek için de okullar
açılacaktı.
Laik devlette din görevlerini işte bu okulları bitirenler ye-
rine getirecekti.
Bu ne demekti?
Bu, devlet okullarımn laik olmaları demekti. Devlet okul-
larında din derslerının okutulmaması demekti. 1928 yılın-
da laiklik anayasal güvenceye bağlandıktan sonra 1930 yı-
lında din dersleri okul programlarından çıkarıldı. 1939 yı-
lında da din dersleri köy okullarından kaldınldı.
Böylece 1949 yılına gelindi.
iktidardaki CHR din duygularını kullanarak iktidannı sür-
dü rme karannı almış; bu amaçla okullara "ihtiyari din
dersleri" koydurmuştu.
Dınsel çevrelere verilen bu ödün, CHP'nin iktidannı uzat-
maya yetmemişti.
1950 seçımleri CHP'yi iktidardan indirmiş; yerine DP'yi
getirmişti.
CHP'nin araladığı kapıyı DP açmış ve okullarda din ders-
leri almak istemeyen öğrenci velilerine, bu konuda basvu-
ruda bulunmaları kuralını getirmişti.
DP, on yıl boyunca dinsel çevrelere ödün verdi; on yıl bo-
yunca gerici sakalı okşadı.
Bu ödünler de DP'ye yaramadı. 1957 seçimlerinde oy yi-
tiren DP, 1960'ta da tepetaklak devrildi.
Dinsel çevrelere verilen ödünler, ne CHP'ye yaramıştı ne
de DP'ye!
1961 Anayasası, DP hükümetince getirilen bu "çocukla-
nna din dersi aldırmak istemeyen velilerin başvurmalan" ku-
ralını kaldırmış ve bu kural yerine "çocuklarına din dersi al-
dırmak isteyen velilerin başvurulan gerekir" kuralını getirmiş-
ti.
12 Eylül de zorunlu din dersleri kuralını anayasaya soka-
rak Öğretim Birliğı Yasası'nı hiçe saydı. Hem de sabah ak-
şam "Atatürk, Ataturk" diyerek!
Öğretim Birliğı Yasası'nın özü ve sözü, yüksek din uzmanı
ya da ımam ve hatip olarak yetiştirılenlerin başka alanlar-
da görevlendirilmelerine de engeldir.
Din hizmetlerı, Dıyanet işleri Başkanlığı'nca yürütülüyor.
Öğretim Birliği Yasası'nın temel amaçlarından biri Diyanet
İşleri Başkanlığı'na, devletin gözetimi altındaki din eğitimi
veren okullardan çtkan din adamlannı yerleştirmekti.
Şimdl şu duruma bakın:
Diyanet İşleri Başkanlığı'nda görevli binlerce ilkokul me-
zunu imam, hatip ve müftü var. Buna karşılık, ilahiyat fa-
külteleri, imam-hatip liseleri ile İslam enstitülerini bitiren-
ler, ne ımam oluyorlar ne müftü.
Ne oluyorlar peki?
Kaymakam oluyorlar... Savcı oluyorlar... Yargıç oluyorlar.
Bu olgu düşündürücü değil midir?
Ulkenin mal varlığı satılıyor
(Baftarafı 1. Sayfada)
ya kalkışmak sokakta üçkfiğıtçı-
lık yapmanın otesinde bir suç
oluşrorur."
Ilhan Selçuk insan hakları te-
meline dayalı demokrasinin öne-
mi uzerinde durarak "Demokra-
siyi tum kurum ve kunıluşlan ile
yerlcştirmek için mücadele verme-
liyiz. O zaman bu yapılanlar ya-
pılmayacaktır. Bugün öncelik
KİTIerin saüşı değil, insan hak-
lan ve temel özgurlukleri gerçek-
leştirmek yolunda demokratikleş-
mektir. Bunun Uk adımı seçimdir"
dedi.
ANAP ıl orgütunden hiçbir
temsilcinin katılmadığı panelde
açış konuşmasını yapan Genel
Maden İş Sendikası Genel Başka-
nı Şemsi Denızer, "24 Ocak Ka-
rarlan'nın lemelinde KİTIerin sa-
tışı başlar" dedi.
DYP Milletvekili Tevfık Ertü-
zün ve SHP Milletvekil Önder
Kirlı ozelleştırmenın amaç ve ya-
pılması konusundaki konuşmala-
rından sonra Petrol-lş Sendikası
Başkanı Münir Ceylan söz aldı.
Ceylan, "Özelleştirme adı altıoda
yapılan uygulama yabancılaştır-
maya dönüştü" diye konuştu.
Doç. Oğuz Ayan'da özelleştir-
menin bilimsel yönu konusunda-
ki konuşmasında "Özelleştinne-
nin amaçlan gorüşunde DYP'nin
ANAP'la aynı olduğu, DYT Zon-
guldak Vfilietvekili Tevfik Ertü-
zün'iin konuşmasjyla belli oinyor"
dedi.
Genel Maden İş Genel Eğitim
Sekreteri Sabri Cebecik ise kalkın-
manın ve sanayileşmenin temeli-
ni oluşturan KtT'lerin haraç me-
zat satılmaya çalışılmasının hesa-
bının sorulacağını söyledi.
Bu ay Vixyon*da Vizyon'un Mart sayısında:
Bahaıiık giysiler Pera Palas ve
Patisserie'de dolaştı.
Ferhan Şensoy giyindi.
Vitali Hakko, "Herkes yaşadığı yer
için uzerine düşeni yapmalı" dedi.
Çipe Demir kendi gardrobundan
seçö.
Hoflanda Güzeli Stephanie yaz
koleksiyonlarını sundu.
Zuhal Olcay, Haldun Dormen,
Feyyaz Berfcer, İsmet İnönü, Pınar
Kür, Burhan Apaydın, Üzeyir Garih,
Aziz Üstel ve Atilla Dorsay
albümlerde okul günlerini
yaşadılar.
Gdmtekten ajandaya bir iş
yolcutuğunun bavulu hazırlandı.
Bu yaz da siyah, bu yaz da keten
gözde oWu.
Genco Erfcal tiyatroda 30. yılını
kutladı.
Özgün baskının Türkiye'deki
öncülerinden Süleyman Saim
Tekcan konustu.
Turgut Salgar Side güneşini yazdı,
görüntüledi.
Hülya ve Yahşi Baraz'ın
Kurtuluş'taki "galeri-ev"leri gezildi.
Tuğrul Şavkay İnkalar'ın armağanı
patatesi çeşrUedi.
Azln Ne«in birttyküyazdı.
Semttı Günver Içinden geldigi gibi
yazdı.
Rabia Çapa, Ahmet Arian, Aldo
Baldinl, Mesut Mertoan, Nur Atabay
•on günlerde okuduklarını,
izledilderini, yedHderini hatıriadılar.
Işte bunlar çok moda oMu.
Moda ve sanat duyasmdan
haberier, istanbul Rehberi, Yıldız
Fah ve Buhnacayla yepyeni giinler
bafladı.
Dalan:OzaTla anlaşmıştık
TRABZON (Cumhuriyet) -^
Demokratik Merkez Partisi'nin
laırulus calışmalarıru surdüren es-
ki İstanbul Buyükşehir Belediye-
si Başkanı Bedrettin Dalan, dün
Trabzon'da yaptığı konuşmada,
Curahurbaşkanı Turgut Özal ile
1985 yılında "kendisinin başba-
kan, Özal'ın da cumhurbaşkam
olması" konusunda anlaşma yap-
tıklarını açıkladı. Dalan, "Bakan
olurdum. Başbakan yardımcısı
olabilirdim. Başbakan da olur-
dum. Ama istemedim" dedi.
Kuracağı partinin Karadeniz
teşkilatlanmasını yürütmek uzere
dün akşam uçakla Ankara'dan
Trabzon'a gelen Bedrettin Daian,
Belediye Evlendirme Salonu'nda
kalabalık bir kıtleye hitaben ko-
nuştu. "tstanbul'un tarihine ge-
çen Türkiye'nin de tarihine gecer.
Bu pek az insan için yasarken gö-
rnlebilecek bir mutluluktur" di-
yen Dalan, şöyle konuştu:
"Siyasette ANAP'ın kunıluş
günlerini hatırlarsınız. O zaman-
lar Özal'ın en yakın arkadaşıy-
dım. Bugunku başbakam partiye
alan da benim. Erzincan'da par-
tiye kayıt etmek için tek kişi bu-
lamazken, bir nalburun tavsiyesi
uzerine Yıldınm Bey'i bulduk.
Partiye aldık. tl Başkanı vaplık.
Ama Erzincan'ı da aldık. 'Başba-
kan yap' demedim."
"tsteseydi başbakan
olabileceğiru" söyleyen Dalan,
"Mutlaka olurdum. Hatta
1985"te Sayın Özal'la bir anlaş-
mamız vardı. O cumhurbaşkam.
ben başbakan olacaktım. Ama
gördük ki işler duşündüğümuz
yerden farklı gidiyor. 1985'in so-
nundan itibaren siyasi olarak kar-
şı çıktık olaya. Halen de farkhh-
ğımız devam ediyor. Kişisel arka-
daşhgım, kader birliğimiz ayn.
Benim kimseyle ozel problemim
yoktnr. Ama memleketin, mille-
rin hesabına yanlışuk yapüıyorsa,
mezardan babam çıksa ona karşı
çıkanm" diye konuştu.
DEMİREL
YÖK,
tiniversiteyî
mekteb-i
âliye götürdü
ANKARA (ANKA) — DYP
Genel Başkanı Süleyman Demi-
rel, YÖK düzeni içinde çağdaş
universiteyi bulmanın mumkün
olmadığım belirterek, "Üniversi-
teyi 100 yıl geriye mekteb-i âli'ye
götürdüler" dedi.
DYP lideri Demirel, üniversite
grubunun düzenlediği yemekli
toplantıya konuşmacı olarak ka-
tıldı. Konuşmasına, "Derdimi söy-
lemeyen çare bulamaz, suskunluk
Demirel, sık sık alkışlarla kesi-
len konuşmasını, "Universiteler
karanlıkta ışık veren deniz fener-
leri olmalı. Gence, hocaya suç is-
leyeceklermis gibi bakılmasına is-
yan ediyonım. Üniversite çağın-
dan sorumludor. Tüm bilim
adamlanmıza sesleniyorum, bu
ülkeyi iyiye götürmek hepimizin
işidir " diyerek tamamladı.
DUN^ADA BUGUN
ALISIRMEN
(Baftarafı 3. Sayfada)
lunduğu bu semtte, iş merkezlerı, küçük kaplıca otellerden faz-
la para getıreceğıne göre Osmangazı Belediye Mechsi'nın ka-
rarıyla yakında Çekırge, Bursa'nın sonradan görme "Galeria"-
larla dolu ış merkezi haline gelebilir ve tarıhi doku tümûyle yok
olabilir.
Nitekim, toplantı sonunda komşu Dilman Oteli'nın de iş mer-
kezi olarak kullanılmak üzere başvurması halinde, kendilerine
izin verılip verilmeyeceğini soranlara Belediye Meclisı üyeleri-
nin yanıtı "Bu durumda elbette verilecektir" olmuştur.
Kısacası, yok edilen Bursa'da kalan son semtlerden bin olan
Çekirge'nın kurtulması, artık SHP'lilerin bölge idare mahkeme-
si ile Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu'na yapacakları
başvuruya kaldı. Bursa bürosu şefimız Adnan Baştopçu'nun bil-
dirdiğine göre SHP önümüzdeki hafta başvurusunu yapacaktır.
Çekırge'deki olay, Türkiye genelinde bir gerçeği daha vurgu-
luyor. O da ANAP ile DYP arasında temelde bır ayrılık olmadığı-
dır. Cavit Çağlar'ın hesapları çevresinde oynanan oyun bıze bu
gerçeği bır kez daha göstermıştir Artık hepimiz rahatlıkla, DYP'ye
dönerek şunları söyleyebılirız
"Aslında ANAP ile yoktur birbirinizden farkınız.
Ama siz "kurtar bızı baba" bankasısınız.
Ve ne zaman kı iktıdarı ucundan yakalarsınız.
Hemen kendı sermayenizi kollarsınız.
Evet yoktur birbirinizden farkınız."