05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
4 MAKT 1990*** HABERLERİN DEVAMI CUMHURtYET/17 Yıldız'da hasar büytik (Baftarafı 1. Sayfada) niyet Mudurü Hamdi Ardalı da 32'si kız 99 öğrencinin daha on- ce, çevrede yapılan denetirnler sı- rasında da 125 öğrencinin gozal- tına alındığım belirttı. Ardalı, şu anda toplam 54'ü kız 224 kişinın gozaltında sorgulandığını vurgu- layarak "olayların maksatlı olduğunu" one sürdü. Ardalı'nın verdiği bilgiye göre gözaltındaki oğrencilerin okulla- ra gore dağılımı şoyle: İstanbul t niversilesi (44), Mannara Ü. (18), Mimar Sinan Ü. (14), tTL CO), Boğaziçi Ü. (20), Açık Öğ- retim (2), Yıldız Ü. (39), Orla Do- ğu Teknik Ü. (2), Konya Selcuk U. (1). Ardalı, öğrencilerin yanı sıra iki işsizin de işgalle ilgıli olarak ya- kalandığını belırtti Ote yandan onceki gunku olay- lar sırasında basın mensuplannın da polis tarafından doviilrnesi tep- kıyle karşılandı. Basın Konseyi tkinci Başkanı Doğan Heper ım- zasıyla Içişleri Bakanı Abdüllu- dir Aksu'ya gönderilen mektupta olay kınandı. Mektupta polisler- ce dövulen Günaydın muhabiri Fatih Günaydın'ın beyin travma- sı geçirdiğı ve ıdrarından kan gel- dıği, Bulent Ülgen'in de koluna yedıği cop darbeleriyle çalışama- dığı vurgulamyor. Mektupta ayrı- ca, "Sizin İçişleri Bakanı sıfatıy- la sorumluluk taşıdıgıııız dönem- de, basın tarihinin başka hiçbir safhasında gorulmedik olçıide meslektaşlanmıza yapılan saldın- lar çoğaldı" deniliyor. Sosyalıst • Işten (Baftarafı 1. Sayfada) bir toplusozleşme" ımzalayan cam işçilerinden oç almak için işten çı- karmaları gundeme getirdiğini söyledı. İşten çıkanlan işçıler adı- na konuşan Öznur Dunnus da "Babalar işsiz. çocuklar açken, iş banşı sağlanamaz" dedi. Durmuş, işçilen guçlerinı bırleştirerek mü- cadele etmeye çağırdı. Harb-Iş Sendikası Genel Başkanı kenan Darukan ise mitinge katılan bır grup tarafından toplu ıslık ve "yuh"larla engellenmek istendi. Durukan bu grubu, "Baba para- sıyla geçinenler" olarak niteledi. Durukan, "Aranıza sızan prova- katörierin oyunlanna gelmeyin. Bunlar gecen hafta da Zongul- dak'ta yapılan mitingde aynı dav- ramşı gösterdiler. Bunlara karşı dikkatli olun" dedi. Son konuş- mayı yapan Kristal-tş Genel Baş- kanı Ntcati Altunkaynak son 6 ay içinde şişe ve cam fabrikalanndan 200 işçinın çıkarıldığını söyledi. Altunkaynak, işçilere yönelik sal- dınların arttığını, "cinayet" ola- rak nitelediği iş kazalarınm gün- de 5 işçinın ölumüne, dokuzunun da sakat kalmasına yol açtığını vurguladı. Yasalarda işci sağlığı ve iş güvenliğı konularında işçiler le- hine değişiklik yapılrnasını isteyen Altunkaynak, "Çalışma yasaları da yeniden düzenlenmeli, İş Yasa- sı'nın antidemokratik 13,17 ve 24. maddeleri kaldınlmalıdır" dedi. Miting, "Halktan yana sanal yasaklanamaz" sozleriyle kursu- ye gelen "Grnp Vorum"un "1 Mayıs" şarkısını söylemesi ve ha- lay çekılmesinden sonra olaysız sona erdi. USAŞ'ta 50 ışçınin ışten çıkar- tılması ve ek zamlann venlmemesi uzerine Hava-İş Sendikası tarafın- dan duzenlenen yuruyuş ve miting Gaziemir'de yapıldı. Hava-tş Ge- nel Başkanı Atalay Ayçim, daya- nışma içinde olmaları gerektiğini belırterek, "Türkiye'nin gündemi- ni değiştirecek gıice sahibiz" de- di. Sosyalist Partı Ankara II Orgu- tu yöneticıleri ASELSAN işçileri- nın durumlarını protesto etmek 'için telgraf çektiler. SP Ankara II Örgutu ve ılce başkanlan Çalışma ve Sosyal Guvenlik Bakanı Imren Aykut, ASELSAN Yönetım Ku- rulu Başkanlığı ve Otoraobil-Iş Sendikası'na gönderilen telgraf- larda tmren Aykut'u duyarsızlık- la, ASELSAN Yonetim Kurulu- nu da "işçi ve emek düşmanlığı" ile suçladılar. Partı, TAYAD ve ÎHD ile basın toplantısı duzenleyen istanbul Ünıversitesi Öğrena Derneklerine mensup bir grup oğrenci de poli- sin tutumunu ve gazetecilere yö- nelık saldırısını kınadı. SHP İstanbul tl Başkanı Ercan Karakaş, guvenlik kuvvetlerinin üniversite olaylannda gençleri sı- ra dayağından geçirmeyi âdet ha- line getirdiğini, gazetecilere saldır- dığını belirterek "Hiçbir sorun şiddet uygnlanarak çözulemez" dedi. Gençleri sıra dayağından ge- çiren ve gazetecilere saldıranlar hakkında soruşturma açılmasını ve gözaltındaki öğrencilerin ser- best bırakılmasını isteyen Karakaş, "Huzur demokrasi ile sağlanır. Toplumumuzda ve üniversitelerde eksik olan şey demokrasidir. De- mokrasinin geçerli olduğu ülkcler- de universiteler polis denctimine sokulmaz" dedi. Bu arada Haseki'de Yıldız Üni- versitesi'ndeki olaylan protesto et- mek isteyen bir grup, korsan gös- teri yaptı. Polis, yasadışı "Dev- Genç" grubuna üye olduğu öne sürülen göstericilerden l'i kız 4 ki- şiyi gözaltına aldı. Feriköy öğrenci Yurdu'nda aç- lık grevi yaptıkları için gözaltına alınan 27 öğrencinin sorgusunun da surdüğu bildirildi. Şemdinti'de 2'siPKK'k 5 ölü DİYARBAKIR / HAKKÂRİ (Cumhuriyet) — Hakkâri'nin Şemdinli ilçesine bağlı Anadağ köyu Bağlıca mezrasına baskın duzenleyen PKK militanlan üç ka- dını öldurdüler. Mezradan kaç- mak isterken köy korucularıyla çauşan militanlardan ikisi olu ola- rak ele geçirildi. Çatışmada uç köylünun de yaralandığı öğrenilir- ken yedi köylünun mılitanlar ta- rafından kaçınldığı bildirildi. Hakkâri'nin Şemdinli ilçesine bağlı Irak sınırı yakınlarındaki Anadağ köyunun Bağlıca mezra- sında bulunan Dinç ailesinin evi- ne baskın duzenleyen PKK mili- tanlan evde bulunanlan otomatik silahlarla taradılar. Olayda Güver- cın Dinç (20), Beyaz Dinç (25)ile Bilmez Kılıç (20) adlı kadınlar ya- şamlarını kaybettiler. Daha sonra mezradan kaçmak isteyen PKK militanlanyla koy ko- rucuları arasında silahlı çatışma çıktı. Çatışmada kimlikleri henüz belirlenemeyen iki milıtan ölu ola- rak silahlarıyla birlikte ele ge- çirildi. SİLOPİ 60 gözaltı SİLOPt (Cumhuriyet) — Dere- başı Köyü eski muhtarı Hacı Ay- dınlık ve dört yakmının, evlerine duzenlenen baskında öldurülme- sinden sonra yaklaşık 60 kişinın gözaltına alındığı bildirildi. Yak- laşık altı ay kadar önce "can gü- venliklerinin bulunmadıgı" gerek- çesiyle Derebaşı Koytı'nden göç ederek Silopi'ye yerleşen eski muhtar Hacı Aydınlık, eşi Hik- mel. çocukları Mehmet, Tahsin ve Emine'nın geçtığimiz pazartesı gü- nü evlerine duzenlenen baskında oldurülmesi oiayıyla ilgilı olarak ba$latılan soruşturma genişletile- rek surdürüluyor. Guvenlik guç- lerinin Hacı Aydınlık'ın baskın- dan odadaki divanın altına sakla- narak sağ kurtulan oğlu Naci ve olay sırasında evde bulunmayan oğlu Ahmet'in ifadeleri doğrultu- sunda Silopi ilçe merkezi ile Ya- zıköy ve Derebaşı koylerinde ger- çekleştirdiği operasyonlarda 60 dolayındaki kişiyi gözaltına aldı- ğı bildirildi. Gözaltındaki kişile- rın büyuk bolümünün Cizre Em- nıyet Amirliği'nde sorgulamaya alındıkları, Derebaşı Köyü muh- tarı Abdulkerim Beyan'ın da göz- altına alınanlar arasında bulundu- ğu bclırtildi. CUNEYT ARCAYUREK yazıyor (Baştamfı 1. Sayfada) uygarlığı ile ılışkımiz, neymiş ne değilmiş, şu cümleler açıkça or- taya koyuyor: "Türkiye, Atatürk'ten ben ken- disini Batılı bır ülke olarak tanıt- mıştır". TÖ, Türkiye'nin "bır Batılı ül- ke olmaya karar verdığini" söy- lemıyor, öyle "tanıtılmıştır" diyor Türkçesiaçık TÖ, "zorunlu ola- rak Batılı görünmeye çalıştığı- mızı" duyuruyor. Türkiye'nin Is- lam âleminın bir parçası olduğu- nu özenle vurguladıktan sonra şunları ekliyor: "Belkı geçmış yıllarda Türki- ye'nin Batı'ya yönelışı bugün- künden daha fazla vurgulanıp gösterılmiştır. Geçmişte çok faz- la Batılı olmak istemışti, bugün ise bu yonelış daha zayıf" diyor. Geçmiş dedığı. Atatürk cum- hurıyetı. Batı uygarlığını yaşam biçimı kabul eden, Batı dûnyası- na kabul ettirmeye çalışan, son döneme kadar Batılı olduğunu kabul ettiren Türkiye, artık "bu yönelişinde zayıf". Düşünene de söyleyene de mübarek olsun! AT'nin Türkiye'yı Avrupalı gör- düğünü gerine gerine savunan- lar şimdı göstermelik bıçimde Batı uygarlığını benimsediğimızı söylüyorlar Batılılar ise öteden beri giderek Islamlaşan Türk devletinl aralarına almayı iste- mezlerken aynı yargıyı dile geti- riyorlar. Yeterli gerekçeyı AT'ye biz veriyoruz. Bir yıl içinde sayısız tezat ya- şanıyor. TÖ, Fransızca bilmez Fransızca bir kitap yazar "Avru- pa'da Türkiye" kitabında. "Ba- tı'nın bir parçası" olduğumuzu ılan eder. Bir yıl geçmez, bu kez Türkiye'nin "zoraki" Batılı ülke olduğunu kendini "Batılı tanıttığını" ifade buyurur. Arap'a başka, Batı'ya daha başka... İç politikada alıştığımız bu ikilemleri Batılı'nın yuttuğunu kabul etmek ise ayrı bir dram. Arap önünde, Türkıye'de ya- şanan bır açmazı kullanması da- ha başka sorular, sorunlar geti- rebilir önümüze. Arap muhabir der ki: "Sözierinizden aktarıldı- ğına göre Türkiye laik bir ülke- dir. Ne var ki siz kişisel olarak la- ik değilsinız." TÖ için Türkiye'de sömürülen bir ikilemı. açmazı kullanmanın sırası gelır ve "Laiklik fertler için değil, devlet ıçındır ve ben bir Müslümanım, iyı bir Müslüman" diye yanıt verir. "İyı bir Müslüman" hangi anlamda kul- lanılıyor, bir başka soruyu akla getirir. Laık olmayan bır Müslü- manm şeriat devletine kadar uzanacak Islamcılığı kabul etme- si anlamında mıdır, yoksa iki gö- rüşü bir arada idare edip gidiyo- ruz demek midir, buyrun yeni tartışmalara. Demirel, "Laik devlet konu- sunda Türkiye'de belırlı bir teh- lıke söz konusu değil. Laik dev- lete inanmayanlar vardır, olacak- tır da. Bız muhafazakârız ama la- ik devletı savunuruz" diyor. Inönü, kimi ciddi gelışmelere bakarak Türkiye'de bılimsel ger- çeklere sırt çevıren, karanlık bir hayatı getirmeye çalışan, ülkeye teokratik düzen getırmek isteyen bir akımdan" söz ediyor. Gel de geleceğe lyimser göz- le bakmaya çalış! \ YAKILAN BELGELER — Gorevden alınan Petrol Ofisi Genel Mudurü Mehmet Gultekin, onceki gece yansı iki varil dolusu belgeyi, Genel Müdürlük onündeki otoparkta yaktı. Gultekin, varillerden birinin basında butun belgeler yvnana kadar bekledi. Diger varilden çıkan bir kâğıtta bulunan bir ismin yanın- da Gültekin'in el yazısıyla "Cumhuriyet'e zaman zaman bilgi aktanyor, yaramaz" ifadesi yer aldı Belgeler yakıldı (Baftarafı 1. Sayfada) riı değil" demesı uzerine, "O za- man onhn kullanın" dedi. "Neden geceyansı betge yaktınu?" sonısu- na, "Bu akşama kadar topariadım oolan. Günduz de yakabilirdim. Hiç düşünraedim. Bilseydim og- leyin yakardım" diyen Gultekin, resmi hiçbir evrak yakmadığını öne sürerek, şunları söyledi: "Resmi evrak nasıl yanar. Yan- ması mümkun değil. Planlama teşkilatından getirdiğini dokıi- manlar vardı. Samimi olarak soy- lüyorum. Benimle ilgili, şahsımla Ugili. Taa o zamandan. 10 yıllık bazı evraklar vardı. Belki alıp eve de getirebilirdim. Ama taşıma ih- tiyacı hisselmedim. Zorluguna katlanmak istemedim. Hakikaten önemli bir şey yok" Öte yandan ham petrolün Bo- taş'ın boru hattından çalınması ile gündeme gelen kaçak petrol ola- yının boyutları buyüyor. Boru hattından yaklaşık iki yıldır ger- çekleştirilen petrol vurgununun yanı sıra, tankerler yardımıyla yurda kaçak olarak sokulan ham petrolün de piyasaya süruldüğü bildirildi. Özellikle, >-akıt gereksi- nimi yüksek kamu ve özel kuru- luşlanna verildiği bildirilen bu ka- çak petrolün, büyük kentlerde ha- va kirliliğini de arttıran önemli unsurlardan olduğu belgelendi. Petrol Ofısi uzmanları, kaçak petrol dağıtımının Türkiye gene- hnde bazı ofıs bayilerince gercek- leştirildiğini saptadılar. Kurumun bölge müdürluklerince yapılan arasurmalarda, bazı bayilere giren ve buralardan çıkan petrol mikta- rında çok önemli farklar saptan- dı. 1988 yılında Orta Anadolu'da bir ilde yapılan bu tür bir incele- mede, aradaki farkın yılda yakla- şık 2-3 milyar lira olduğu belirlen- di Bu durumun, bölge müdürluk- lerince Petrol Ofısi Genel Mudur- lüğü'ne bir rapor halinde iletildi- ği, ancak herhangi bir işlem yapıl- madığı öne süruldü. Bu tür sap- tamalarda bulunan uzmanlann da ya başka yerlere surüldukleri ya da görevden alındıkları ıddia edildi. Yumurtalık-Kınkkale boru hat- tından çalınan ham petrol olayı- na ilişkin soruşturmanın da sür- düğü bildirildi. Olay yerinde ya- kalanan Huseyin Şehir adlı tanker sürucüsünun ifadeleri doğrultu- sunda başkentte gırişilen operas- yonlarda gözaltına alınan ve ara- larında bir Petrol Ofisi bayısınin de bulunduğu 4 kişinin sorgula- malanna başlandı. Yeşim Petrol sahibi olduğu sanılan Ramazan Saraf ın gerçekte şirketin sahibi değil, bir tanker surucusu olduğu, asıl sahibinin Kâzım Koç olduğu bildirildi. Koç"un, Sarar'ı kâğıt uzerinde şirket sahibi gösterdiği one sürüldü. Öte yandan tanker sahibi Murat Gülgor ile surucu Sdahattin Ersu da Ankara'da göz- altına alınmıştı. Olayın birçok il- de boyutlarının olduğu belirtıler- ken bu yönde de operasyonlar ya- pıldığı, birkaç kışınin aranmasına başlandığı öğrenildi. Petrol vurgu- nu olayının büyuk boyutlu oldu- ğunun anlaşılması uzerine, tçişleri Bakanlığı'nın da konuyla yakın- dan ilgilendıği kaydedildi. Alınan bilgilere göre, bir y\\ ka- dar önce aynı şekilde kaçak pet- rol satmaya çalışan Ahmet Süley- man Bölünmez yakalanarak, hak- kında işlem yapılmaya başlandı. Güvercinlik'te askeri tesîslere ka- çak petrolü satmaya çalışan Bö- lünmez ile ilgılı soruşturmanın da- ha sonra bazı üst düzey kişilerin araya girmesi uzerine örtbas edil- dığı öne süruldu. Bu durumun da kaçak petrol olayının, bazı üst dü- zey yetkililere uzandığı iddialan- na dayanak oluşturduğu iddia edildi. Başkente kaçak olarak sokulan ve bayiler kanalıyla özellikle ka- mu kurum ve kuruluşlarına satı- lan ham petrolün, hava kirliliği- ne yol açtığı bildirildi. Bunun ya- nı sıra, Petrol Ofısi Genel Mudur- lüğü'nun de bayilere kukürt ora- ru İI Hıfzıssıhha Kurulu'nca belir- lenen oranın uzerinde kükürt dı- oksit içeren akaryakıt verdiği, bu akaryakıtın da başkentin ısınma- sında kullamldığı saptandı. Her iki olayın da başkentteki kırliliği arttırdığı belirlenirken, bu konu- nun anakent belediyesince valili- ğe iletildiği oğrenıldi. II Hıfzıssıh- ha Kurulu'nun, kükürt oram yuz- de l'ın altına düşüriirmuş sıvn ya- kıt kullanılması yönundeki kara- nna karşın, Petrol Ofısi Genel Müdurlüğu'nce dağıtılan akarya- kıttaki kükürt oranının yuzde 1.5 ve daha uzennde olduğu resmi araştırma kurumlarınca be- lirlendi. Ankara Anakent Belediye Baş- kanı Murat Karayalçın, Ankara 1 daki hava kirliliğinin sıvı yakıttan kaynaklandığını daha önce söyle- dıklerini de anımsatarak, "Anka- ra'da özellikle çanak içinde yak- laşık 50 bin konutun sıvı yakıtla ısındıgını göz önunde bulundu- nırsak, bu olayin hava kiriilîği açı- sından ne derdi önemli olduğu açıkça gorulecektir" dedi. Anakent belediyesinin yaptığj araştırmada, şubat ayı içinde bas- kent havasındaki kükürt oranın- da geçen yılın aynı dönemine oranla yüzde 7'lik bır artış oldu- ğu da belirlendi. Devlet Bakanı Mehmet Keçeci- ler de kaçak akaryakıt olayının hava kirliliğine yaptığı etkiyi an- latırken, "Tüpraş, Ankara için 'te- miz yakıt üretiyoruz', Ankara Anakent Belediyesi ise 'Kirlilik var' diyordö. Sebebini bilemiyor- duk bu zamana kadar. Biz de bu- nun peşindeydik zaten" dedi. Sert mektup (Baftarafı 1. Sayfada) Dışişleri Bakanlığı sözcüsu Mu- rat Sungar bu konuda Cumhuri- >et'in sorusunu yanıtlarken Scovvcroft'un Büyükelçı Kande- mir'e bir mektup yazdığına ilişkin bilginın kendilerine ulaşmadığını söyledi. Ancak guvenilir Batılı diploma- tik kaynaklar böyle bir mektubun varlığı konusunda dün de ısrar et- tiler. Buna karşın üst düzeyli bir Dışişleri Bakanlığı yetkilisi, "böyle bir mektup varsa bize bildirilme- mesi skandal olur" diye konuştu. Gumhuriyet'ın birkaç Batılı kaynaktan doğrulattığı bilgilere gore Scovvcroft, Kandemir'e ceva- bi nitelikte "sert" usluplu bir mek- tup yazarak Ermeni tasarısı kar- şısında Türkiye'nin uyguladığı as- keri önlemlerin kaldırılması iste- ğini duyurdu. Aynı senaryoya göre Çumhur- başkanı özal olaydan Genel Kur- may Başkanı Nedp Tonımtay'i bizzat haberdar etti. Daha sonra Robert Dole'un Ermeni tasansının gundeme alınması Amerikan Se- natosu'nda reddedilince yururluk- teki askeri önlemlerin kaldırılması kararı son derece hızlı bir şekilde alınarak Amerikan tarafına bildi- rildi. DYP liden Süleyman Demirel 27 şubat sah günü TBMM gru- bunda konuşurken Başkan Bush- un Cumhurbaşkam Özal'a "sert" bir mektup yazdığı söylentilerin- den söz etmişti. Ancak daha son- ra gerek Cumhurbaşkanlığı'nın resmi açıklamasında gerekse Dı- şişleri Bakanlığı'ndan edinilen bil- gilerde mektubun sert bir uslup ta- şımadığı vurgulanmıştı. Batılı dip- lomatik kaynaklar da aynı yönde bilgi vermişlerdi. Aynı kaynaklar DYP üderinin söz ettiği mektubun zamanlaması da goz önunde tu- tulunca Scowcroft'un mektubu ol- ması olasıhğının daha yuksek bu- lunduğunu belirtiyorlar. Buna ge- rekçe olarak Bush'un yazdığı mek- tubun 17 şubat tarihini taşıması- nı gosteren diplomatik kaynaklar, "Sayın Demirel'e ulaşan bilgilcrin 10 gün onceki Bush mektubundan çok. lasarının senatoda ikinci kez oylanmasından hemen önce yazıl- dığı bildirilen Scowcroft imzalı mektupla ilgili olması daha akla yakın." dediler. GOZLEM UGURMUMCU (Baftarafı 1. Sayfada) lar Milli Eğitim Bakanlığt'na bağlanmıştı Peki din eğitimi ne olacaktı? Din eğitimi konusunda şu ilkeler benimsenmişti: Yüksek din uzmanı yetiştirmek üzere ilahiyat fakülteleri kurulacak; ayrıca imam ve hatip yetiştirmek için de okullar açılacaktı. Laik devlette din görevlerini işte bu okulları bitirenler ye- rine getirecekti. Bu ne demekti? Bu, devlet okullarımn laik olmaları demekti. Devlet okul- larında din derslerının okutulmaması demekti. 1928 yılın- da laiklik anayasal güvenceye bağlandıktan sonra 1930 yı- lında din dersleri okul programlarından çıkarıldı. 1939 yı- lında da din dersleri köy okullarından kaldınldı. Böylece 1949 yılına gelindi. iktidardaki CHR din duygularını kullanarak iktidannı sür- dü rme karannı almış; bu amaçla okullara "ihtiyari din dersleri" koydurmuştu. Dınsel çevrelere verilen bu ödün, CHP'nin iktidannı uzat- maya yetmemişti. 1950 seçımleri CHP'yi iktidardan indirmiş; yerine DP'yi getirmişti. CHP'nin araladığı kapıyı DP açmış ve okullarda din ders- leri almak istemeyen öğrenci velilerine, bu konuda basvu- ruda bulunmaları kuralını getirmişti. DP, on yıl boyunca dinsel çevrelere ödün verdi; on yıl bo- yunca gerici sakalı okşadı. Bu ödünler de DP'ye yaramadı. 1957 seçimlerinde oy yi- tiren DP, 1960'ta da tepetaklak devrildi. Dinsel çevrelere verilen ödünler, ne CHP'ye yaramıştı ne de DP'ye! 1961 Anayasası, DP hükümetince getirilen bu "çocukla- nna din dersi aldırmak istemeyen velilerin başvurmalan" ku- ralını kaldırmış ve bu kural yerine "çocuklarına din dersi al- dırmak isteyen velilerin başvurulan gerekir" kuralını getirmiş- ti. 12 Eylül de zorunlu din dersleri kuralını anayasaya soka- rak Öğretim Birliğı Yasası'nı hiçe saydı. Hem de sabah ak- şam "Atatürk, Ataturk" diyerek! Öğretim Birliğı Yasası'nın özü ve sözü, yüksek din uzmanı ya da ımam ve hatip olarak yetiştirılenlerin başka alanlar- da görevlendirilmelerine de engeldir. Din hizmetlerı, Dıyanet işleri Başkanlığı'nca yürütülüyor. Öğretim Birliği Yasası'nın temel amaçlarından biri Diyanet İşleri Başkanlığı'na, devletin gözetimi altındaki din eğitimi veren okullardan çtkan din adamlannı yerleştirmekti. Şimdl şu duruma bakın: Diyanet İşleri Başkanlığı'nda görevli binlerce ilkokul me- zunu imam, hatip ve müftü var. Buna karşılık, ilahiyat fa- külteleri, imam-hatip liseleri ile İslam enstitülerini bitiren- ler, ne ımam oluyorlar ne müftü. Ne oluyorlar peki? Kaymakam oluyorlar... Savcı oluyorlar... Yargıç oluyorlar. Bu olgu düşündürücü değil midir? Ulkenin mal varlığı satılıyor (Baftarafı 1. Sayfada) ya kalkışmak sokakta üçkfiğıtçı- lık yapmanın otesinde bir suç oluşrorur." Ilhan Selçuk insan hakları te- meline dayalı demokrasinin öne- mi uzerinde durarak "Demokra- siyi tum kurum ve kunıluşlan ile yerlcştirmek için mücadele verme- liyiz. O zaman bu yapılanlar ya- pılmayacaktır. Bugün öncelik KİTIerin saüşı değil, insan hak- lan ve temel özgurlukleri gerçek- leştirmek yolunda demokratikleş- mektir. Bunun Uk adımı seçimdir" dedi. ANAP ıl orgütunden hiçbir temsilcinin katılmadığı panelde açış konuşmasını yapan Genel Maden İş Sendikası Genel Başka- nı Şemsi Denızer, "24 Ocak Ka- rarlan'nın lemelinde KİTIerin sa- tışı başlar" dedi. DYP Milletvekili Tevfık Ertü- zün ve SHP Milletvekil Önder Kirlı ozelleştırmenın amaç ve ya- pılması konusundaki konuşmala- rından sonra Petrol-lş Sendikası Başkanı Münir Ceylan söz aldı. Ceylan, "Özelleştirme adı altıoda yapılan uygulama yabancılaştır- maya dönüştü" diye konuştu. Doç. Oğuz Ayan'da özelleştir- menin bilimsel yönu konusunda- ki konuşmasında "Özelleştinne- nin amaçlan gorüşunde DYP'nin ANAP'la aynı olduğu, DYT Zon- guldak Vfilietvekili Tevfik Ertü- zün'iin konuşmasjyla belli oinyor" dedi. Genel Maden İş Genel Eğitim Sekreteri Sabri Cebecik ise kalkın- manın ve sanayileşmenin temeli- ni oluşturan KtT'lerin haraç me- zat satılmaya çalışılmasının hesa- bının sorulacağını söyledi. Bu ay Vixyon*da Vizyon'un Mart sayısında: Bahaıiık giysiler Pera Palas ve Patisserie'de dolaştı. Ferhan Şensoy giyindi. Vitali Hakko, "Herkes yaşadığı yer için uzerine düşeni yapmalı" dedi. Çipe Demir kendi gardrobundan seçö. Hoflanda Güzeli Stephanie yaz koleksiyonlarını sundu. Zuhal Olcay, Haldun Dormen, Feyyaz Berfcer, İsmet İnönü, Pınar Kür, Burhan Apaydın, Üzeyir Garih, Aziz Üstel ve Atilla Dorsay albümlerde okul günlerini yaşadılar. Gdmtekten ajandaya bir iş yolcutuğunun bavulu hazırlandı. Bu yaz da siyah, bu yaz da keten gözde oWu. Genco Erfcal tiyatroda 30. yılını kutladı. Özgün baskının Türkiye'deki öncülerinden Süleyman Saim Tekcan konustu. Turgut Salgar Side güneşini yazdı, görüntüledi. Hülya ve Yahşi Baraz'ın Kurtuluş'taki "galeri-ev"leri gezildi. Tuğrul Şavkay İnkalar'ın armağanı patatesi çeşrUedi. Azln Ne«in birttyküyazdı. Semttı Günver Içinden geldigi gibi yazdı. Rabia Çapa, Ahmet Arian, Aldo Baldinl, Mesut Mertoan, Nur Atabay •on günlerde okuduklarını, izledilderini, yedHderini hatıriadılar. Işte bunlar çok moda oMu. Moda ve sanat duyasmdan haberier, istanbul Rehberi, Yıldız Fah ve Buhnacayla yepyeni giinler bafladı. Dalan:OzaTla anlaşmıştık TRABZON (Cumhuriyet) -^ Demokratik Merkez Partisi'nin laırulus calışmalarıru surdüren es- ki İstanbul Buyükşehir Belediye- si Başkanı Bedrettin Dalan, dün Trabzon'da yaptığı konuşmada, Curahurbaşkanı Turgut Özal ile 1985 yılında "kendisinin başba- kan, Özal'ın da cumhurbaşkam olması" konusunda anlaşma yap- tıklarını açıkladı. Dalan, "Bakan olurdum. Başbakan yardımcısı olabilirdim. Başbakan da olur- dum. Ama istemedim" dedi. Kuracağı partinin Karadeniz teşkilatlanmasını yürütmek uzere dün akşam uçakla Ankara'dan Trabzon'a gelen Bedrettin Daian, Belediye Evlendirme Salonu'nda kalabalık bir kıtleye hitaben ko- nuştu. "tstanbul'un tarihine ge- çen Türkiye'nin de tarihine gecer. Bu pek az insan için yasarken gö- rnlebilecek bir mutluluktur" di- yen Dalan, şöyle konuştu: "Siyasette ANAP'ın kunıluş günlerini hatırlarsınız. O zaman- lar Özal'ın en yakın arkadaşıy- dım. Bugunku başbakam partiye alan da benim. Erzincan'da par- tiye kayıt etmek için tek kişi bu- lamazken, bir nalburun tavsiyesi uzerine Yıldınm Bey'i bulduk. Partiye aldık. tl Başkanı vaplık. Ama Erzincan'ı da aldık. 'Başba- kan yap' demedim." "tsteseydi başbakan olabileceğiru" söyleyen Dalan, "Mutlaka olurdum. Hatta 1985"te Sayın Özal'la bir anlaş- mamız vardı. O cumhurbaşkam. ben başbakan olacaktım. Ama gördük ki işler duşündüğümuz yerden farklı gidiyor. 1985'in so- nundan itibaren siyasi olarak kar- şı çıktık olaya. Halen de farkhh- ğımız devam ediyor. Kişisel arka- daşhgım, kader birliğimiz ayn. Benim kimseyle ozel problemim yoktnr. Ama memleketin, mille- rin hesabına yanlışuk yapüıyorsa, mezardan babam çıksa ona karşı çıkanm" diye konuştu. DEMİREL YÖK, tiniversiteyî mekteb-i âliye götürdü ANKARA (ANKA) — DYP Genel Başkanı Süleyman Demi- rel, YÖK düzeni içinde çağdaş universiteyi bulmanın mumkün olmadığım belirterek, "Üniversi- teyi 100 yıl geriye mekteb-i âli'ye götürdüler" dedi. DYP lideri Demirel, üniversite grubunun düzenlediği yemekli toplantıya konuşmacı olarak ka- tıldı. Konuşmasına, "Derdimi söy- lemeyen çare bulamaz, suskunluk Demirel, sık sık alkışlarla kesi- len konuşmasını, "Universiteler karanlıkta ışık veren deniz fener- leri olmalı. Gence, hocaya suç is- leyeceklermis gibi bakılmasına is- yan ediyonım. Üniversite çağın- dan sorumludor. Tüm bilim adamlanmıza sesleniyorum, bu ülkeyi iyiye götürmek hepimizin işidir " diyerek tamamladı. DUN^ADA BUGUN ALISIRMEN (Baftarafı 3. Sayfada) lunduğu bu semtte, iş merkezlerı, küçük kaplıca otellerden faz- la para getıreceğıne göre Osmangazı Belediye Mechsi'nın ka- rarıyla yakında Çekırge, Bursa'nın sonradan görme "Galeria"- larla dolu ış merkezi haline gelebilir ve tarıhi doku tümûyle yok olabilir. Nitekim, toplantı sonunda komşu Dilman Oteli'nın de iş mer- kezi olarak kullanılmak üzere başvurması halinde, kendilerine izin verılip verilmeyeceğini soranlara Belediye Meclisı üyeleri- nin yanıtı "Bu durumda elbette verilecektir" olmuştur. Kısacası, yok edilen Bursa'da kalan son semtlerden bin olan Çekirge'nın kurtulması, artık SHP'lilerin bölge idare mahkeme- si ile Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu'na yapacakları başvuruya kaldı. Bursa bürosu şefimız Adnan Baştopçu'nun bil- dirdiğine göre SHP önümüzdeki hafta başvurusunu yapacaktır. Çekırge'deki olay, Türkiye genelinde bir gerçeği daha vurgu- luyor. O da ANAP ile DYP arasında temelde bır ayrılık olmadığı- dır. Cavit Çağlar'ın hesapları çevresinde oynanan oyun bıze bu gerçeği bır kez daha göstermıştir Artık hepimiz rahatlıkla, DYP'ye dönerek şunları söyleyebılirız "Aslında ANAP ile yoktur birbirinizden farkınız. Ama siz "kurtar bızı baba" bankasısınız. Ve ne zaman kı iktıdarı ucundan yakalarsınız. Hemen kendı sermayenizi kollarsınız. Evet yoktur birbirinizden farkınız."
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle