Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/10 PAZAR YAZILARI 4 MART 1990
Kopenhag'tan
0059'u ara
yalnız kalma
FERRUH YILMAZ
KOPENHAG — Geçenlerde
taşralı belediye başkanlanndan
biri fena şekikle kızarak, "Bcn bo
bnlıısma hatünı lupstbnnaz-
sam..." dedi.
Muhafazakâr belediye başkanı
sonunda merakını yenemeyip sit-
tin senedir varolan telefon buluş-
ma hattını dinlemiş. Hattaki ter-
biyesiz ve yakışıksız konuşmala-
ra da fena şekilde öfkelenmiş.
Tutturdu "be« bu hattı kaparn-
recagım" diye. "Valla dnynyo-
r u u u Ok defa dİBİedim, >ü-
züm kızardı. Bu nc bicim jey
böyfc" diye de açıkJamada bulun-
du. Telefon şirketle-
ri bu işten iyi para
kazandjklan ipn ka-
pattırmadılar hatü
tabii ki.
'Bulnşma hattı'
birden fazla kişinin
beüi bir numaraya
telefon edip birlikte
konuşabilecekleri
özel bir hat. OO59'u
çeviren kişi kendisi-
ni hiç tammadığı
anonim bir toplulu-
ğun içinde buluyor.
Maksat yalnızlık çe-
kenlerin birbirleriyle
konuşabilmelerini
sağlamak. Lakin
"deg%ikligi yaratan
eytemdir" ilkesini te-
mel alan Danimar-
kalılar 0059'u kısa
sürede yaJnızlık du-
rumunu değjştirme-
ye yönelik bir eylem
platformuna dönüş-
türmüşler. Bu yüz-
den 0059'u çeviren-
ler tesadüfen normal
bir konuşmayla kar-
şılaşsalar da bu istis-
na demektir.
Yalnızhğm karşm
birlikteliktir. Birlik-
te olmak için bir ara-
ya gdmek lazım. Hal
böyle olduğundan
0O59'u çevirenin en
sık duyacağı cümle,
"Heilo, ben Hans,
yok mu bana güzel
bir luz?" olacaktır.
Tersi, yani "yok m
bana yaktsıklı bir
ogfau" sorusu ise yi-
ne istisnaJara dahil-
dir. Yine hemcinsle-
rini arayan erkeklere
çok sık rastlanırken lezbiyenlerin
kararü seslcrini duymak istisnai
dunımlardandır. 6-7'jer kişilik
gruplarda konuşan 0059 hatlann-
daki erkeklerin oranı kadınlardan
beş tnislı fazladır demek abartı ta-
nımlamasına yaklaşamaz bile.
Karşı cins ya da hemcinslerini
arayanların dışında üçlü kurmak
için çift arayanların sayısı da ya-
bana atılacak cinsten değil buluş-
raa hattında. Sado mazoşistler ve
cinsel alandaki diğer "azulık"
gruplan 0059'un müdavimleridir-
ler. 0059'un müdavimleri aradık-
lannı bulduklannda ya da bul-
duklannı sandıklannda, konuş-
manın daha aynntılı bölümüne
'Buluşma
hattı' birden
fazla kişinin
belli bir
numaraya
telefon edip
birlikte
konuşacaklan
özel bir hat.
0059'u çeviren
kişi, kendisini
hiç tammadığı
anonim bir
topluluğun
içinde buluyor.
Maksat
yalnızhk
çekenlerin
birbirleriyle
konuşmasım
sağlamak.
Lakin
'değişikliği
yaratan
eylemdir'
ilkesini temel
alan
Danimarkahlar
0059'u kısa
zamanda
yalnızlık
durumunu
değiştirmeye
yönelik bir
eylem
platformuna
dönüştürmüşler.
özel bir hatta devam edebilmek
için kendi telefon numaralannı
verirler. Telefon numaraları veri-
lir, telefon numaraları alınır
OO59'da. Telefon numaralannı
verenlerin hemen hepsi erkekler-
dir. Kadınlar anonim kalmayı ter-
cih ederler.
Bir ûlkedeki insanlann cinsel
tercihlerini merak edenlerin en
önemli bilgi kaynağıru gazetelerin
mektuplaşma köşeleri oluşturur.
Bu bölümlere yazanlar cinsel is-
teklerini ya da diğer vasıflanru
kendi kültürel ve sosyal konum-
lanna tekabül eden dil kullanı-
raıyla aynntılı olarak anlatırlar.
Bu köşeleri okuyanlar o Olkede
neyin revaçta olduğu
konusunda fikir edi-
nebilirler. OO59'u
dinleyenler de gün-
lûk yasamda pek sö-
zû edilmeyen cinsel
tCTCihİCT ve aranan
ÖzeUikler konusunda
fikir verir.
Peki o zaman
0O59'u arayanların
ezici bir çoğunluğu-
nun erkek olmasının
hikmeti nedir? Cin-
sd konularda dünya-
run en liberal Ulkesi
sayılan Danimarka'-
da kadınların cinsel
alandaki özgürlükle-
rini henüz tam ola-
r&k kazanmadıklan-
nın göstergesi midir?
Bence hem öyledir
hem de değil. Çünkü
0059'u arayanlann
çoğunluğunun erkek
olmasına karşılık,
gazetelerin eş arama
bölümlerine yazanla-
nn cinsiyet dağılımı
daha dengeli.
0059 gibi inisiyati-
fe dayanan bir med-
yanın kadınlann ilgi-
sini daha az çekme-
si, kadın-erkek ilişki-
sinde inisiyatifin ha-
len erkekte olduğu-
nun, cinsel alandaki
göreceli özgürlüğe
rağ-nen geleneksel
kadın-erkek rolleri-
nin en modern top-
lumlarda bile halen
devam ettiğinin işa-
reti olabilir. Yine
başkalan kadınlann
cinsellik konusunda
erkeklerden farklı
düşündüğunü, erkeklerin cinsel
eylemin kendisine önem verirken
kadınların iüjkinin duygusal yö-
nüne ağırlık verdiklerini iddia
edebilir.
Şöyle ya da böyle. Gazetelerin
ve telefonun özel ilişkilere yöne-
lik "köseleri" kadın-erkek esitli-
ğinin henüz sadece temel sorun-
larının çözüldüğünü, geleneksel
rol dağıhmının büyük ölçüde de-
vam ettiğini gösteriyor.
Bu kösderin ortaya çıkardığı
başka bir çarpıcı gerçek ise cinsel
tercihlerin toplum tarafmdan
"kabul edilebilir" olanın çok da-
ha ötesinde ve çok daha zengin bir
çeşitliUk icerdiği.
Londra'dan
Emrin olur
kaptan ablam
Bahriyenin bayan takımı, bundan böyle erkek
bahriyelilerle 'omuz omuza' denize açılacak.
Erkek denizciler 'Valla bakanhk emri,
yapılacak bir şey yok' derken karılan,
kocalarınıniffeti içinprotestoyürüyüşü yaptılar.
Bahriye ile ilgisi olmayan aydınlar da dudak
bükerek 'Hani kadın - erkek eşitliği vardı?
diye sordular açıkoturumlarda.
EDtP EMİL ÖYMEN
LONDRA — Kadm denizciler
artık sadece karada değil, deniz-
de de görev yapacak. Uzerine bah-
riyeli üniformasını geçirip karada
denizcihğe paydos. Bahriyenin ba-
yan takımı bundan böyle erkek
bahriyelilerle "omuz omuza" de-
nize açılacak. Omuz omuzalık bile
biraz şaibeli de ya bu bir de "diz
dizelik, göz gözelik" olursa ne
olur diye bir endise, bir endise.. lş
gücü artsın derken bir de namus
sonınu mu çıkacak ortaya? Ama
malum, kadın-erkek eşitliği de
var. Bakanlık da derin bir iç çe-
kip bu eşitliği uygulayacak artık.
Esas sorun, "sonra ne olacak?"
Bahriyeli olmak, şehir hatlarında
çalışmaya benzemez. Her yarıın
saatte bir iskde yok, denize bir
çıktın mı aylarca denizde. Ne ka-
ra yüzü ne de kadın yüzü. tşte ba-
kanhk bu soruna da çare buluyor
artık. Gemilerde kadın yüzü de
olacak. Ama "baska" amaçlarla.
Tepkiler adamına göre. Bekârlar
memnun. Bundan âlâ tanışma fır-
satı olur mu diye. Evli olup da kıs-
kançlığı kalmamış bıkkınlar aldı-
nşsız. Kıskançlık dozu yüksek
bıkkınlar, hevesliler kadar fena
halde alındılar bu işe. Yeni evüler,
bu işe parası için razı. Eski evliler
kıhfına uygun bir kaçış için. Ama
bu "gerçekJeri" kimse böyle deme-
di tabii geçen hafta televizyon ka-
meralarına. Sadece bahriye kent-
lerinde kıyıda (nedense) sadece
kadınlar protesto yurüyüşü yaptı.
Erkeklerden ses yok. Onlar sessiz
bir memnuniyet içinde bekleşiyor-
lar. "Valla bakanhk emri, yapacak
bir şey yok" derken birinin göz-
lerinin içi gülüyordu. Bakanlık da
her halde karardan pişman olsa
gerek. Kadınların kıyafeti ne ola-
cak? Etek boyu nerede duracak?
Resmi kadın görevlilerin, cinsiyet
çağırıştıran kılıklara bürünmesi
yasak, ama ne de olsa etek giyi-
yorlar. Şimdi gemide onlar da
pantolon mu giyecek? Ya şort?
Erkekler giyiyor pekâlâ? Güver-
teyi yıkarlarken erkekler gibi üst-
lerini başlannı fora edecekler mi?
Saç baş, makyaj dunımlan ne ola-
cak? Allah vergisini saklayıp sa-
manlamak her zaman mümkün
mü? tşte evli kadınlar, kocalannın
iffetini "kontmak" için onlar adı-
na kolları sıvayıp protesto yürü-
yüşleri yaptı. Bahriye ile ilgisi ol-
mayan aydınlar da dudak büke-
rek, "Hani kadın-erkek eşitliği
vardı? Eşiüik denize çıkınca mı
bozuluyor" diye sordular gece ya-
nsı açık otunımlannda. Sorun,
kadınlararası dayanışmayı da ze-
deledi fena halde. Bahriyeli erke-
ği olan kadınlar, kadın bahriyeli-
lere karşı; "Oaiar çok çabok ah-
bap ohıriar, hemen ifişki knrariar"
diyorlar. Bahriyeli kadınlar itiraz-
da: "Asla böyle bir şey yoklur, biz
de erkek mesiektaşlannuz kadar
ciddi ve göreve bagiıyız." Eğer bu
işte "erkekler" ölçüt ahnacaksa
bakanlığın sonınlarına yenileri
eklenecek" demektir.
Roma'dan
FİDEL CASTRO — Küba'da 30 yıldır iktidarda bulunan Castro, "Ben bir etik savaşcısıyım" diyor.
MadrhTden
Castrasyontspanya'da herkes,'Castroyka'adını verdikleri
Castro usulü perestroykanın başarısı için
duaya durdu. lspanyolcada 'castrar' fiili de
iğdiş etmek anlamına geliyor. Castroyka da
sünnet edilen perestroykayı çağrıştırmakta.
MINE G.SAULNIER
MAORİD — lspanya soluğunu
tuttu, bekliyor. Gitmeseler de,
görtneseler de, orada bir ada var
uzakta. Biraz da Ispanyollann
orası: Küba.
Dogu Avrupa, yer yanhp içine
gecebiUr. Berlin Duvan tuzla buz
olur, Gorbaçov da altında kalır,
ezüir; ama Fidel'e bir şey olursa
kan ağlar lspanya. Küba ile tspan-
ya'nm arası, dört yüzyıllık karüı
bir düğün öyküsü. Amerika Bir-
leşik Devletleri'nin kıskaçları bu
minik kara parçasının üstüne
olanca şiddetiyle kapandığında;
dünya sırtını dönüp yabuzlıkiann
en karasına düştüğünde Küba; tek
bir Avrupa ülkesi Karayib Adala-
n'nın incisiyle Uişkisini kesmek
Ozere ABD'ye boyun eğmedi:
lspanya. Fidel Castro, o günleri
şöyle anlatıyor: "Franco, Knba'ya
karşı cesnr ve onurla davraodı.
Kendisiııi kıyasıya eleştimemize
ragmen, Kiiba konusunda ABD
1
ye boyuo egmedi."
Biliyorsunuzdur mutlaka,
lspanyolca konuşur Karayib Ada-
lan. Ispanya'nın şekeri Küba'dan
gelir ve daha pahalıdır. Tam dört
yüzyıl boyunca, lspanya ile evliy-
di Karayib Adalan'nın kraliçesi
Küba. 1898 yıknda, yaşlı çiftin bo-
şanma kavgalannın ortasında,
kovboy şapkab bir kururıcı beür-
di. Don Kişot kültüründen geldi-
ği için, onu beyaz atlı şövalye san-
dı Küba. Eski koca ile yeni aday
savaşa tutuştular; yaşh imparator-
luk kaybetti tabii. Amerika Birle-
şik Devletleri, demokratik kıçını
Küba'nın boşalan kovnuna iyice
yerleştirdi. Doğnıdan kocahğı bir
iki ay sürdü. Çok demokrat oldu-
ğu için, yerli generallere pazarla-
maya başladı sonra Küba'yı: Mac-
hado ve Batista. Ama kasada hep
kendisi duruyor, girdinin çıktının
hesabını o tutuyordu. Bu sözleri-
min bayağı bir benzetmeyle ilgisi
yok. El Pais gazetesinde geçen
hafta yayımlanan bir başyazıda,
Amerikan mandası altındaki Kü-
ba aynen şu sözlerle tanımlanıyor:
"Koca ada, dev bir kerhaneye dö-
nüşmüştü!"
1940 ile 59 yıllan arasında, baş-
ta Lncky Lndano olmak üzere
tüm Amerikan mafyasımn parası
burada aklanıyor; kokain, esrar,
marijuana ticareti, fuhuş ve lüks
kumarhanelerle renklenen Hava-
na gecelerinde, gangsterler birbir-
lerini vuruyorlardı. Küba halkı aç-
lıktan geberirken, "American
^ ^ j ^ m
^ ^ ^ ^ v e
pis paralı lumpenlerini Küba'ya
ihraç etmişti. Fıdel Castro, lspan-
yol ve Amerikan sömUrgeciliğini
şöyle karşüastınyon "tspanyoUar,
Aaglosaksonlanlan daha cömert-
tfler. Anglosaksoıılar yerü halkbv-
la ada kanşmadılar, yok ettiler
onlan. Oysa tspanyollar, baştaki
batün gaddarbklanna karsın ar-
tık biz oMılar. "
Küba'daki Amerikan güdümü-
nün kepazeüği 1959 yüına dek sür-
dü ve geçen yıl 30"uncu yıhnı kut-
laciı Küba Devrimi. ABD, hepsi
topu topu 60 yıl sürdürdü ada üs-
tündeki egemenliğini. Hem de
Amerikah bir hanım gazeteci
"Knta" diyor: "ABD'ye bakjp ne-
lerim yok demiyor. ABD'nin göl-
gedflde kmrulan Ganey ve Orta
Amcrika i&rierindeki rezalete ba-
kıp nelerim var yahu diyor. Hak-
sız da sayılraaz."
Fidel'in babası, tspanya'nm Ga-
liçya bölgesinden gitmiş Küba'ya.
Anası Küba doğumlu, ama Cor-
doba asıllı bir tspanyol ailesinden
yine. Fidel, eğitimini Havana'da-
ki Cizvit okulunda yapmıs. Geçen
yıl, Tiempo dergisi için ve Galiç-
yalı diye yazar Alfredo Conde ile
sekiz saatlik bir söyleşi yapmıştı.
Bu konuşmadan, gençliğinde çok
kızdığı dinsel eğitimle bir ölçüde
barıştığı anlaşılıyor: "Siyasal
inançta, dinseUige yaku bir ahlak
oldugunu duşünüyornm" diyor.
"İşte bu etik için savaşmakUyun."
lspanyol basını, bırkaç haftadır
Fidel. Başyazılar, yorumlar, ana-
üzler... "Castroyka" adını verdik-
leri Castro usulü perestroykanın
başarıya ulaşması, Fidel'in treni
kaçırmaması için sesli bir duaya
durdu herkes. "Castroyka" yakış-
tırması da müthiş esprili. tspan-
yolcada "castrar" fiili, iğdiş et-
mek anlamına geliyor. Castroyka,
Castro tarafmdan sünnet edilen
bir perestroykayı çağrıştırmakta.
Ama büyük bir sevecenlikle.
Orada, bir adam var uzakta.
Saçlan apak oldu birkaç aydır.
Gözlerinde derin inançlara özgü
garip bir ışık. Biliyonım, hiçbir
inanc* böyle sanhnamah. Otuz yıl
iktidarda kahnmamah.
Ama onun kişiliğinde Don Ki-
şot, tarihte ilk kez ycnilmemisti.
Cumhurbaşkanıİtalya'mn eski Cumhurbaşkam Sandro Pertini
94 yaşında öldü. Pertini güzel kadınlan,
çocuklan, yaşamı sevdi. Akrabalarını
kayırmadı, hanedan kurmadı, tek bir
skandabn,tek bir şüphenin merkezinde olmadı.
NİLGÜN CERRAHOCLU
ROMA — Caria Voltotiıuu ma-
un ağacından yapılmı; küçük ku-
tuyu, kucağmda sımsıkı tutuyor-
du. Üzerindeki sade siyah panto-
lon takımın içinde küçülmüştü
sanki. Kapkara iri gözlükleri, yü-
zûndeki acıyı saklamaya yetmi-
yordu. Göğsünün altında bir ço-
cuk gibi şefkatle sanldığı kutu es-
ki, kırmızı bir bayrağa sanlmıştı.
Bayrağın üzerinde artık kimsenin
pek hatırlamak istemediği bir
cümle göze çarpıyordu: "Tüm iü-
kderin isçUeri biriesin..."
Eski Italyan Cumhurbaşkanı
Saadro Pertini, küllerinin faşiz-
min dev rildıği gün elinde taşıdığj
bu bayrağa sarılmasını istemişti.
Karısı Carla VoltoUna, 94 yaşın-
da ölen yaşh sosyalistin son arzu-
sunu harfı harfıne uygulamış, eşi-
nin cenazesinin gosterisli bir dev-
let töreninde politikacüara malze-
me ohnasını istememişti. Faşistle-
rin trenlere bombalar yerleştirdi-
ği ve kızıl teröristlerin hâlâ hâkim-
leri, sendikacüan, devletin ileri ge-
len memurlanm hedef aldığı 70"L'
yıllann sonu ve 80'lerin ilk yarı-
sında cumhurbaşkanlığı konumu-
nu işgal eden Pertini, "Bana hep
cnıaırifrin cmnhurfaaskanı olmak
döştii" demişti, "Oysa ceaazeter-
den nefret etthn."
Sandro Pertini, yaşadıgı gibi
gömüldü. İtalya'mn Uk "bik"
cumhurbaşkam olarak tarihe ge-
çen sosyalist lidere kilise töreni ya-
pılmadı. Başucunda yakın arka-
daşı papa gelip özel dualar oku-
madı. Hatta tabutunu yakıldığı
mezarlığa dek taşıyan cenaze ara-
basımn üstündeki haç bile sökül-
dü. Mezarhkta ise yaşh liderin se-
çimine saygı gösteren papaz, kili-
se çanlan yerine eski cumhurbaş-
kanının şerefıne bir Rönesans
marşı çaldırdı. Mezanmn başında
tek bir poUtikacırun söylev verme-
sine izin verümedi.
Pertini, bir tek siyah Limuzin-
in görülmediği cenazesiyle oldu-
ğu gibi yaşam biçimiyle de îtal-
yanJan etkileyen ender liderlerden
biri oldu. örneğin bir türlü Trevi
Çeşmesi'ndeki küçük çatı katını
bırakıp görkemli Ojuirinale Sara-
yı'na taşuunayı kabul etmedi. Per-
tini'nin bu seçimi, kendisinden
sonra gelen cumhurbaşkanlanm
da etkiledi ve Cossiga da Quirina-
le'ye taşınmaktan vazgeçti.
Cumhurbaşkanlığından aynl-
dıktan sonra da Pertini, "devleie
çok pahabya mal olnyor" diye
özel güvenlik polisi istemedi. Ken-
disine Sosyalist Enternasyonal'in
şeref başkanhğı teklif edildiğinde
ise bu öneriyi geri çevirdi. "Baaa
'Siz bir sembolsünüz, buna hayır
diyemezsiniz' diyorlar" derdi Per-
tini. Neden "hayır" dediği soru-
lunca, "Sembobnnöz deyince, da-
ima seklin içini «unanla doklur-
mak gibi bir niyet seziliyor. Ben
yasamımı mumyalanarak bicinnek
istemiyorum " yanıtını verdi.
Güzel kadınları, çocuklan, ya-
şamı seven Sandro Pertini, Ital-
yanlann sık sık görmedikleri tarz-
da bir devlet adamıydı. Pertini,
akrabalannı kayırmadı. Hanedan
kurmadı, tek bir skandahn, tek bir
şüphenin merkezinde olmadı.
Gençliğinde Mussolini'nin hapis-
hanelerini tanıdı. Sürgün yaşamı-
nın acı deneyimini yaşadı. Buna
rağmen hep, "Her defasıada ya-
samımın bflancosunu yaptığımda
aynı sonoca vanyornm" derdi:
"Fanst'un mucizesi benim M"
gercekleşse ve yeniden baslasam,
29 yaşlannda Savona'da inançla
seçtigiın bu yolun başına döner-
dim gene. Ödeyecegim fiyabn ae
denii biyük oMutann bile bile."
44 yıl boyunca yaşamını payla-
şan eşi Carla Voltolina ise Sand-
ro Pertini'nin yanında hep bir
"fırst lady" olarak sadeliği seçti.
Kocasınm cumhurbaşkanhğı yap-
tığı yıllarda psikolog olarak her
zaman çahştığı hastanedeki göre-
vine devam eden Voltolina, aku-
punktur öğrenmek için gittigi Çin
gezisi dışında hiçbir resmi geziye
katümadı. Tek bir resmi törende
eşinin yanında gözükmedi. Koca-
sından 30 yaş genç, esmer bir Ak-
deniz güzeli olan VoltoUna, hep
Nancy Reagan'ın karsıt ömeği
olarak ilgi çekti. Pertini ile anti-
faşist direniş mücaddesinin değer-
lerini paylaşan ve bu mücadele
içinde onunla taıuşan Voltolina,
flaşlann karşısmda kendisini ko-
casıyla birlikte belki de ilk kez o
elindeki kül dolu küçük kutuyu
mezarlığa bırakırken buldu.
Tbhran'dan
Kafalar açılırken...Tahran sokaklarında, geceyarısından sonra
kızlı erkekli gruplar görenler şaşkınlıklarını
gizlemiyorlar. 'Ahşacağız' diyor bir Azeri,
'Inkılaba alışmıştık, buna da ahşacağız.'
VECDt SEVİG
TAHRAN — Tahran sokakla-
nnda kara çarşaflar yerini ipek
görünümlü mor-lacivert örtülere
bırakmaya başlamış. Meçli saçlar
üzerinde zor duran bu yeni "giy-
sJler" Acem kadmJarının gfizeüi-
ğine gizemli çekicilik veriyor.
Şehit fotoğraflanyla kaplanmış
duvarlann hemen yakınında rejûn
aleyhtan sloganlann üzeri boyan-
mış. Vitrinler dolu, caddeler canlı.
Giyüninden yabana olduğu anla-
şüan genç kadın eşinin kolunda
şen kahkahasuu gizlemeye gerek
dahi duymuyor artık.
Şah'ın kaçışımn onuncu yılı ve
savaş geride kalmış. Şimdi ülke-
ye "kaçak" giren elektronik eşya,
makyaj malzemeleri, giysiler,
ayakkabılar alıcı bekliyor.
Nttfus planlamasının günah
olup olmadığı tartışması da kesil-
miş. Eski adıyla Istanbul, şimdi-
ki adıyla Cumhureyi tslami Cad-
desi'nde, işportacı "Skin" mar-
ka prezervatiflere alıcı arıyor.
Riyalin resmi kuru ile karabor-
sa değeri arasındaki farkın 20 ka-
ta yaklaşması gunlük yaşamı fazla
etkilemiyor. Tahran sokaklannın
dile destan trafîk karmaşası ban-
şın getirdiği rahatlıkla daha da
artmış.
Devrim muhafızlan, denetim-
lerini artık ara sokaklarda, dü-
ğünlerin yapıldığı evlerin yakınla-
rında sürdürüyorlar. Ünlü Evin
Hapishanesi'nin birkaç kilomet-
re güneyinde, A^d Oteli'nin ya-
kınlannda kızh-erkekli gnıbu gece
yansmdan sonra görenler şaşkın-
lıklannı gizleyemiyorlar. "Ah-
sacagu..." diyor bir Azeri ve ek-
liyor: "Inkdaba ahşmısbk, şimdi
de bunlara alısacagız..."
Tahran sokaklarında rejim
aleyhtan gösteri iddiaları kulak-
tan kulağa dolaşırken, Ennenile-
rin yoğun olduğu mahallelerden
diğer yörelere votka satışı da hız-
lannuş. Gizli alkol tüketimi artık
günlük yaşamın bir parçası kabul
ediliyor.
Hizmet sektöründe Azerilerin
hâkim olduğu başkentte, Humey-
ni öncesinin günlük tüketim ahş-
kanhklan yerleşmeye başlamış bi-
le. Savaş boyunca kıtlığı çekilen
temel gıda maddeleri artık bol. Et- kdabın" ilk yıllanndaki sorgusuz
ler kasap dükkânlarının dışında- sualsiz diye nitelenen tutuklama-
ki çengellere taşmış, portakallara,
elmalara renk gelmiş.
gelmiş geçen gürtlerde. Iranlı yrt-
kililerce henüz doğrulanmayan bu
haber sokaktaki görüntülerle bir-
leşince hiç de yadırganacak cins-
ten değil.
Kamu kuruluşlan da değişim-
den payını almış. Birçok devlet
görevlisi değiştirilmiş, dini rehber
adına sorgusuz yargı yetkisi kaza-
nanlann etkinliği azalmış. "tn-
lar yok.
Yaklaşık 1.5 milyon şehit ve ga-
Dipl«matlar arasındaki söylen- zi ailesiyle savaşın acısını her gün
tilere bakıhrsa Uluslararası Para yaşayan tranlılar yeni bir yaşam
Fonu'ndan bir heyet Tahran'a biçimine hızla uyum hazırlığında.
VenecUkten
Âşık olmamanın
olanaksızhğı
Boşanmak üzere olan çiftler ya da kendine •
küsmüş kişiler için bir banşma cennetidir
Venedik. Herkes yanındakine, yanında kimse
yoksa, Narsis mısali kendine sevdalanır burada.
DİLEK DOYRAN
VENEDtK — Rivayet bile edil-
mez, ama Eros, San Marco Mey-
danı yakınlannda küçük bir ka-
nahn köşesindeki evde yasannış.
Bu yüzden Narsis Grand Canal'-
da sudaki aksini gördüğü zaman
âşık olmuş kendine. (Kanal sula-
n o zamanlar bu denli kirli değil-
miş_ ki aksini görebihniş.)
Aşık olmamanın mümkün ol-
madığı bu masal kenti, boşanmak
üzere olan çiftler ya da kendine
küsmüş kişiler için bir banşma
cennetidir. Herkes yamndakine,
yanında kimse yoksa kendine sev-
dalanır burada. Eros, San Marco
Meydanı'nda, üzerinde çevre kir-
liliğine karşı acılan kampanya slo-
ganlannın yazılı olduğu çöp bi-
donlanmn karşısına, sloganlara
inat gübrelerini bırakan gamsız
bir güvercindir ya da orkestralı ca-
felerden birindeki kemancının
çapkm gülüşüdür. CÜzdanındaki
paralann ise cafe kasasına tutula-
rak sizi hızla terk etmesinden do-
ğal ne olabilir?
Romantizm ve pahalıhk başa-
baş yanşfflar Venedik'te. Dükkân
vitrinlerı İtalya'mn diğer şehirle-
rindekine kıyasla umutsuzdur. Sa-
at ücreti 50 bin liretten başlayan
gondollann ve sürat motoru tak-
silerin aJternatifi Grand Canai bo-
yunca gezip rahatça fotoğraf çe-
kebileceğiniz deniz otobUsleridir.
Kanal boyunca sıralanmış deği-
şik mönü ve fıyatta, ama mutlak
pahalı restaurantlann alternatifi
ise ara kanallardaki ucuz ve se-
vimli "pizzeria"lardır. Burada
farklı Ulkelerden tatlı insanlar ta-
nıyabUirsiniz. Rus asıllı Amerikah
yaşh bir çift ile masamzı paylaşıp
kızlanrun, damatlannm ve kuzen-
lerinin hikâyesini dinleyip harita-
nızın kenanna sonradan anlamı
unutulacak "Dosvidanya" kehme-
sini yazarken, "Dunyadaki bas-
kentler birer Venedik olsalardı,
belki hiç savaş olmazdı" diye dü-
şünmemek mümkün mü?
kazandırmaya
devam ediyor
30KIRMIZI
OTOMOBİL
Unutmayın, son postalama tarihi: 10 Mart 1990
Daha çok zarfla katılın, şansınızı çok yükseltin.
3 Evin paketinden 6 kulakçığı,
"PK34 81132 Üsküdar/İstanbul"
adresine hemen gönderin, kazanın.
Çekiliş: 20 Mart 1990.