05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/10 PAZAR YAZILARI 4 MART 1990 Kopenhag'tan 0059'u ara yalnız kalma FERRUH YILMAZ KOPENHAG — Geçenlerde taşralı belediye başkanlanndan biri fena şekikle kızarak, "Bcn bo bnlıısma hatünı lupstbnnaz- sam..." dedi. Muhafazakâr belediye başkanı sonunda merakını yenemeyip sit- tin senedir varolan telefon buluş- ma hattını dinlemiş. Hattaki ter- biyesiz ve yakışıksız konuşmala- ra da fena şekilde öfkelenmiş. Tutturdu "be« bu hattı kaparn- recagım" diye. "Valla dnynyo- r u u u Ok defa dİBİedim, >ü- züm kızardı. Bu nc bicim jey böyfc" diye de açıkJamada bulun- du. Telefon şirketle- ri bu işten iyi para kazandjklan ipn ka- pattırmadılar hatü tabii ki. 'Bulnşma hattı' birden fazla kişinin beüi bir numaraya telefon edip birlikte konuşabilecekleri özel bir hat. OO59'u çeviren kişi kendisi- ni hiç tammadığı anonim bir toplulu- ğun içinde buluyor. Maksat yalnızlık çe- kenlerin birbirleriyle konuşabilmelerini sağlamak. Lakin "deg%ikligi yaratan eytemdir" ilkesini te- mel alan Danimar- kalılar 0059'u kısa sürede yaJnızlık du- rumunu değjştirme- ye yönelik bir eylem platformuna dönüş- türmüşler. Bu yüz- den 0059'u çeviren- ler tesadüfen normal bir konuşmayla kar- şılaşsalar da bu istis- na demektir. Yalnızhğm karşm birlikteliktir. Birlik- te olmak için bir ara- ya gdmek lazım. Hal böyle olduğundan 0O59'u çevirenin en sık duyacağı cümle, "Heilo, ben Hans, yok mu bana güzel bir luz?" olacaktır. Tersi, yani "yok m bana yaktsıklı bir ogfau" sorusu ise yi- ne istisnaJara dahil- dir. Yine hemcinsle- rini arayan erkeklere çok sık rastlanırken lezbiyenlerin kararü seslcrini duymak istisnai dunımlardandır. 6-7'jer kişilik gruplarda konuşan 0059 hatlann- daki erkeklerin oranı kadınlardan beş tnislı fazladır demek abartı ta- nımlamasına yaklaşamaz bile. Karşı cins ya da hemcinslerini arayanların dışında üçlü kurmak için çift arayanların sayısı da ya- bana atılacak cinsten değil buluş- raa hattında. Sado mazoşistler ve cinsel alandaki diğer "azulık" gruplan 0059'un müdavimleridir- ler. 0059'un müdavimleri aradık- lannı bulduklannda ya da bul- duklannı sandıklannda, konuş- manın daha aynntılı bölümüne 'Buluşma hattı' birden fazla kişinin belli bir numaraya telefon edip birlikte konuşacaklan özel bir hat. 0059'u çeviren kişi, kendisini hiç tammadığı anonim bir topluluğun içinde buluyor. Maksat yalnızhk çekenlerin birbirleriyle konuşmasım sağlamak. Lakin 'değişikliği yaratan eylemdir' ilkesini temel alan Danimarkahlar 0059'u kısa zamanda yalnızlık durumunu değiştirmeye yönelik bir eylem platformuna dönüştürmüşler. özel bir hatta devam edebilmek için kendi telefon numaralannı verirler. Telefon numaraları veri- lir, telefon numaraları alınır OO59'da. Telefon numaralannı verenlerin hemen hepsi erkekler- dir. Kadınlar anonim kalmayı ter- cih ederler. Bir ûlkedeki insanlann cinsel tercihlerini merak edenlerin en önemli bilgi kaynağıru gazetelerin mektuplaşma köşeleri oluşturur. Bu bölümlere yazanlar cinsel is- teklerini ya da diğer vasıflanru kendi kültürel ve sosyal konum- lanna tekabül eden dil kullanı- raıyla aynntılı olarak anlatırlar. Bu köşeleri okuyanlar o Olkede neyin revaçta olduğu konusunda fikir edi- nebilirler. OO59'u dinleyenler de gün- lûk yasamda pek sö- zû edilmeyen cinsel tCTCihİCT ve aranan ÖzeUikler konusunda fikir verir. Peki o zaman 0O59'u arayanların ezici bir çoğunluğu- nun erkek olmasının hikmeti nedir? Cin- sd konularda dünya- run en liberal Ulkesi sayılan Danimarka'- da kadınların cinsel alandaki özgürlükle- rini henüz tam ola- r&k kazanmadıklan- nın göstergesi midir? Bence hem öyledir hem de değil. Çünkü 0059'u arayanlann çoğunluğunun erkek olmasına karşılık, gazetelerin eş arama bölümlerine yazanla- nn cinsiyet dağılımı daha dengeli. 0059 gibi inisiyati- fe dayanan bir med- yanın kadınlann ilgi- sini daha az çekme- si, kadın-erkek ilişki- sinde inisiyatifin ha- len erkekte olduğu- nun, cinsel alandaki göreceli özgürlüğe rağ-nen geleneksel kadın-erkek rolleri- nin en modern top- lumlarda bile halen devam ettiğinin işa- reti olabilir. Yine başkalan kadınlann cinsellik konusunda erkeklerden farklı düşündüğunü, erkeklerin cinsel eylemin kendisine önem verirken kadınların iüjkinin duygusal yö- nüne ağırlık verdiklerini iddia edebilir. Şöyle ya da böyle. Gazetelerin ve telefonun özel ilişkilere yöne- lik "köseleri" kadın-erkek esitli- ğinin henüz sadece temel sorun- larının çözüldüğünü, geleneksel rol dağıhmının büyük ölçüde de- vam ettiğini gösteriyor. Bu kösderin ortaya çıkardığı başka bir çarpıcı gerçek ise cinsel tercihlerin toplum tarafmdan "kabul edilebilir" olanın çok da- ha ötesinde ve çok daha zengin bir çeşitliUk icerdiği. Londra'dan Emrin olur kaptan ablam Bahriyenin bayan takımı, bundan böyle erkek bahriyelilerle 'omuz omuza' denize açılacak. Erkek denizciler 'Valla bakanhk emri, yapılacak bir şey yok' derken karılan, kocalarınıniffeti içinprotestoyürüyüşü yaptılar. Bahriye ile ilgisi olmayan aydınlar da dudak bükerek 'Hani kadın - erkek eşitliği vardı? diye sordular açıkoturumlarda. EDtP EMİL ÖYMEN LONDRA — Kadm denizciler artık sadece karada değil, deniz- de de görev yapacak. Uzerine bah- riyeli üniformasını geçirip karada denizcihğe paydos. Bahriyenin ba- yan takımı bundan böyle erkek bahriyelilerle "omuz omuza" de- nize açılacak. Omuz omuzalık bile biraz şaibeli de ya bu bir de "diz dizelik, göz gözelik" olursa ne olur diye bir endise, bir endise.. lş gücü artsın derken bir de namus sonınu mu çıkacak ortaya? Ama malum, kadın-erkek eşitliği de var. Bakanlık da derin bir iç çe- kip bu eşitliği uygulayacak artık. Esas sorun, "sonra ne olacak?" Bahriyeli olmak, şehir hatlarında çalışmaya benzemez. Her yarıın saatte bir iskde yok, denize bir çıktın mı aylarca denizde. Ne ka- ra yüzü ne de kadın yüzü. tşte ba- kanhk bu soruna da çare buluyor artık. Gemilerde kadın yüzü de olacak. Ama "baska" amaçlarla. Tepkiler adamına göre. Bekârlar memnun. Bundan âlâ tanışma fır- satı olur mu diye. Evli olup da kıs- kançlığı kalmamış bıkkınlar aldı- nşsız. Kıskançlık dozu yüksek bıkkınlar, hevesliler kadar fena halde alındılar bu işe. Yeni evüler, bu işe parası için razı. Eski evliler kıhfına uygun bir kaçış için. Ama bu "gerçekJeri" kimse böyle deme- di tabii geçen hafta televizyon ka- meralarına. Sadece bahriye kent- lerinde kıyıda (nedense) sadece kadınlar protesto yurüyüşü yaptı. Erkeklerden ses yok. Onlar sessiz bir memnuniyet içinde bekleşiyor- lar. "Valla bakanhk emri, yapacak bir şey yok" derken birinin göz- lerinin içi gülüyordu. Bakanlık da her halde karardan pişman olsa gerek. Kadınların kıyafeti ne ola- cak? Etek boyu nerede duracak? Resmi kadın görevlilerin, cinsiyet çağırıştıran kılıklara bürünmesi yasak, ama ne de olsa etek giyi- yorlar. Şimdi gemide onlar da pantolon mu giyecek? Ya şort? Erkekler giyiyor pekâlâ? Güver- teyi yıkarlarken erkekler gibi üst- lerini başlannı fora edecekler mi? Saç baş, makyaj dunımlan ne ola- cak? Allah vergisini saklayıp sa- manlamak her zaman mümkün mü? tşte evli kadınlar, kocalannın iffetini "kontmak" için onlar adı- na kolları sıvayıp protesto yürü- yüşleri yaptı. Bahriye ile ilgisi ol- mayan aydınlar da dudak büke- rek, "Hani kadın-erkek eşitliği vardı? Eşiüik denize çıkınca mı bozuluyor" diye sordular gece ya- nsı açık otunımlannda. Sorun, kadınlararası dayanışmayı da ze- deledi fena halde. Bahriyeli erke- ği olan kadınlar, kadın bahriyeli- lere karşı; "Oaiar çok çabok ah- bap ohıriar, hemen ifişki knrariar" diyorlar. Bahriyeli kadınlar itiraz- da: "Asla böyle bir şey yoklur, biz de erkek mesiektaşlannuz kadar ciddi ve göreve bagiıyız." Eğer bu işte "erkekler" ölçüt ahnacaksa bakanlığın sonınlarına yenileri eklenecek" demektir. Roma'dan FİDEL CASTRO — Küba'da 30 yıldır iktidarda bulunan Castro, "Ben bir etik savaşcısıyım" diyor. MadrhTden Castrasyontspanya'da herkes,'Castroyka'adını verdikleri Castro usulü perestroykanın başarısı için duaya durdu. lspanyolcada 'castrar' fiili de iğdiş etmek anlamına geliyor. Castroyka da sünnet edilen perestroykayı çağrıştırmakta. MINE G.SAULNIER MAORİD — lspanya soluğunu tuttu, bekliyor. Gitmeseler de, görtneseler de, orada bir ada var uzakta. Biraz da Ispanyollann orası: Küba. Dogu Avrupa, yer yanhp içine gecebiUr. Berlin Duvan tuzla buz olur, Gorbaçov da altında kalır, ezüir; ama Fidel'e bir şey olursa kan ağlar lspanya. Küba ile tspan- ya'nm arası, dört yüzyıllık karüı bir düğün öyküsü. Amerika Bir- leşik Devletleri'nin kıskaçları bu minik kara parçasının üstüne olanca şiddetiyle kapandığında; dünya sırtını dönüp yabuzlıkiann en karasına düştüğünde Küba; tek bir Avrupa ülkesi Karayib Adala- n'nın incisiyle Uişkisini kesmek Ozere ABD'ye boyun eğmedi: lspanya. Fidel Castro, o günleri şöyle anlatıyor: "Franco, Knba'ya karşı cesnr ve onurla davraodı. Kendisiııi kıyasıya eleştimemize ragmen, Kiiba konusunda ABD 1 ye boyuo egmedi." Biliyorsunuzdur mutlaka, lspanyolca konuşur Karayib Ada- lan. Ispanya'nın şekeri Küba'dan gelir ve daha pahalıdır. Tam dört yüzyıl boyunca, lspanya ile evliy- di Karayib Adalan'nın kraliçesi Küba. 1898 yıknda, yaşlı çiftin bo- şanma kavgalannın ortasında, kovboy şapkab bir kururıcı beür- di. Don Kişot kültüründen geldi- ği için, onu beyaz atlı şövalye san- dı Küba. Eski koca ile yeni aday savaşa tutuştular; yaşh imparator- luk kaybetti tabii. Amerika Birle- şik Devletleri, demokratik kıçını Küba'nın boşalan kovnuna iyice yerleştirdi. Doğnıdan kocahğı bir iki ay sürdü. Çok demokrat oldu- ğu için, yerli generallere pazarla- maya başladı sonra Küba'yı: Mac- hado ve Batista. Ama kasada hep kendisi duruyor, girdinin çıktının hesabını o tutuyordu. Bu sözleri- min bayağı bir benzetmeyle ilgisi yok. El Pais gazetesinde geçen hafta yayımlanan bir başyazıda, Amerikan mandası altındaki Kü- ba aynen şu sözlerle tanımlanıyor: "Koca ada, dev bir kerhaneye dö- nüşmüştü!" 1940 ile 59 yıllan arasında, baş- ta Lncky Lndano olmak üzere tüm Amerikan mafyasımn parası burada aklanıyor; kokain, esrar, marijuana ticareti, fuhuş ve lüks kumarhanelerle renklenen Hava- na gecelerinde, gangsterler birbir- lerini vuruyorlardı. Küba halkı aç- lıktan geberirken, "American ^ ^ j ^ m ^ ^ ^ ^ v e pis paralı lumpenlerini Küba'ya ihraç etmişti. Fıdel Castro, lspan- yol ve Amerikan sömUrgeciliğini şöyle karşüastınyon "tspanyoUar, Aaglosaksonlanlan daha cömert- tfler. Anglosaksoıılar yerü halkbv- la ada kanşmadılar, yok ettiler onlan. Oysa tspanyollar, baştaki batün gaddarbklanna karsın ar- tık biz oMılar. " Küba'daki Amerikan güdümü- nün kepazeüği 1959 yüına dek sür- dü ve geçen yıl 30"uncu yıhnı kut- laciı Küba Devrimi. ABD, hepsi topu topu 60 yıl sürdürdü ada üs- tündeki egemenliğini. Hem de Amerikah bir hanım gazeteci "Knta" diyor: "ABD'ye bakjp ne- lerim yok demiyor. ABD'nin göl- gedflde kmrulan Ganey ve Orta Amcrika i&rierindeki rezalete ba- kıp nelerim var yahu diyor. Hak- sız da sayılraaz." Fidel'in babası, tspanya'nm Ga- liçya bölgesinden gitmiş Küba'ya. Anası Küba doğumlu, ama Cor- doba asıllı bir tspanyol ailesinden yine. Fidel, eğitimini Havana'da- ki Cizvit okulunda yapmıs. Geçen yıl, Tiempo dergisi için ve Galiç- yalı diye yazar Alfredo Conde ile sekiz saatlik bir söyleşi yapmıştı. Bu konuşmadan, gençliğinde çok kızdığı dinsel eğitimle bir ölçüde barıştığı anlaşılıyor: "Siyasal inançta, dinseUige yaku bir ahlak oldugunu duşünüyornm" diyor. "İşte bu etik için savaşmakUyun." lspanyol basını, bırkaç haftadır Fidel. Başyazılar, yorumlar, ana- üzler... "Castroyka" adını verdik- leri Castro usulü perestroykanın başarıya ulaşması, Fidel'in treni kaçırmaması için sesli bir duaya durdu herkes. "Castroyka" yakış- tırması da müthiş esprili. tspan- yolcada "castrar" fiili, iğdiş et- mek anlamına geliyor. Castroyka, Castro tarafmdan sünnet edilen bir perestroykayı çağrıştırmakta. Ama büyük bir sevecenlikle. Orada, bir adam var uzakta. Saçlan apak oldu birkaç aydır. Gözlerinde derin inançlara özgü garip bir ışık. Biliyonım, hiçbir inanc* böyle sanhnamah. Otuz yıl iktidarda kahnmamah. Ama onun kişiliğinde Don Ki- şot, tarihte ilk kez ycnilmemisti. Cumhurbaşkanıİtalya'mn eski Cumhurbaşkam Sandro Pertini 94 yaşında öldü. Pertini güzel kadınlan, çocuklan, yaşamı sevdi. Akrabalarını kayırmadı, hanedan kurmadı, tek bir skandabn,tek bir şüphenin merkezinde olmadı. NİLGÜN CERRAHOCLU ROMA — Caria Voltotiıuu ma- un ağacından yapılmı; küçük ku- tuyu, kucağmda sımsıkı tutuyor- du. Üzerindeki sade siyah panto- lon takımın içinde küçülmüştü sanki. Kapkara iri gözlükleri, yü- zûndeki acıyı saklamaya yetmi- yordu. Göğsünün altında bir ço- cuk gibi şefkatle sanldığı kutu es- ki, kırmızı bir bayrağa sanlmıştı. Bayrağın üzerinde artık kimsenin pek hatırlamak istemediği bir cümle göze çarpıyordu: "Tüm iü- kderin isçUeri biriesin..." Eski Italyan Cumhurbaşkanı Saadro Pertini, küllerinin faşiz- min dev rildıği gün elinde taşıdığj bu bayrağa sarılmasını istemişti. Karısı Carla VoltoUna, 94 yaşın- da ölen yaşh sosyalistin son arzu- sunu harfı harfıne uygulamış, eşi- nin cenazesinin gosterisli bir dev- let töreninde politikacüara malze- me ohnasını istememişti. Faşistle- rin trenlere bombalar yerleştirdi- ği ve kızıl teröristlerin hâlâ hâkim- leri, sendikacüan, devletin ileri ge- len memurlanm hedef aldığı 70"L' yıllann sonu ve 80'lerin ilk yarı- sında cumhurbaşkanlığı konumu- nu işgal eden Pertini, "Bana hep cnıaırifrin cmnhurfaaskanı olmak döştii" demişti, "Oysa ceaazeter- den nefret etthn." Sandro Pertini, yaşadıgı gibi gömüldü. İtalya'mn Uk "bik" cumhurbaşkam olarak tarihe ge- çen sosyalist lidere kilise töreni ya- pılmadı. Başucunda yakın arka- daşı papa gelip özel dualar oku- madı. Hatta tabutunu yakıldığı mezarlığa dek taşıyan cenaze ara- basımn üstündeki haç bile sökül- dü. Mezarhkta ise yaşh liderin se- çimine saygı gösteren papaz, kili- se çanlan yerine eski cumhurbaş- kanının şerefıne bir Rönesans marşı çaldırdı. Mezanmn başında tek bir poUtikacırun söylev verme- sine izin verümedi. Pertini, bir tek siyah Limuzin- in görülmediği cenazesiyle oldu- ğu gibi yaşam biçimiyle de îtal- yanJan etkileyen ender liderlerden biri oldu. örneğin bir türlü Trevi Çeşmesi'ndeki küçük çatı katını bırakıp görkemli Ojuirinale Sara- yı'na taşuunayı kabul etmedi. Per- tini'nin bu seçimi, kendisinden sonra gelen cumhurbaşkanlanm da etkiledi ve Cossiga da Quirina- le'ye taşınmaktan vazgeçti. Cumhurbaşkanlığından aynl- dıktan sonra da Pertini, "devleie çok pahabya mal olnyor" diye özel güvenlik polisi istemedi. Ken- disine Sosyalist Enternasyonal'in şeref başkanhğı teklif edildiğinde ise bu öneriyi geri çevirdi. "Baaa 'Siz bir sembolsünüz, buna hayır diyemezsiniz' diyorlar" derdi Per- tini. Neden "hayır" dediği soru- lunca, "Sembobnnöz deyince, da- ima seklin içini «unanla doklur- mak gibi bir niyet seziliyor. Ben yasamımı mumyalanarak bicinnek istemiyorum " yanıtını verdi. Güzel kadınları, çocuklan, ya- şamı seven Sandro Pertini, Ital- yanlann sık sık görmedikleri tarz- da bir devlet adamıydı. Pertini, akrabalannı kayırmadı. Hanedan kurmadı, tek bir skandahn, tek bir şüphenin merkezinde olmadı. Gençliğinde Mussolini'nin hapis- hanelerini tanıdı. Sürgün yaşamı- nın acı deneyimini yaşadı. Buna rağmen hep, "Her defasıada ya- samımın bflancosunu yaptığımda aynı sonoca vanyornm" derdi: "Fanst'un mucizesi benim M" gercekleşse ve yeniden baslasam, 29 yaşlannda Savona'da inançla seçtigiın bu yolun başına döner- dim gene. Ödeyecegim fiyabn ae denii biyük oMutann bile bile." 44 yıl boyunca yaşamını payla- şan eşi Carla Voltolina ise Sand- ro Pertini'nin yanında hep bir "fırst lady" olarak sadeliği seçti. Kocasınm cumhurbaşkanhğı yap- tığı yıllarda psikolog olarak her zaman çahştığı hastanedeki göre- vine devam eden Voltolina, aku- punktur öğrenmek için gittigi Çin gezisi dışında hiçbir resmi geziye katümadı. Tek bir resmi törende eşinin yanında gözükmedi. Koca- sından 30 yaş genç, esmer bir Ak- deniz güzeli olan VoltoUna, hep Nancy Reagan'ın karsıt ömeği olarak ilgi çekti. Pertini ile anti- faşist direniş mücaddesinin değer- lerini paylaşan ve bu mücadele içinde onunla taıuşan Voltolina, flaşlann karşısmda kendisini ko- casıyla birlikte belki de ilk kez o elindeki kül dolu küçük kutuyu mezarlığa bırakırken buldu. Tbhran'dan Kafalar açılırken...Tahran sokaklarında, geceyarısından sonra kızlı erkekli gruplar görenler şaşkınlıklarını gizlemiyorlar. 'Ahşacağız' diyor bir Azeri, 'Inkılaba alışmıştık, buna da ahşacağız.' VECDt SEVİG TAHRAN — Tahran sokakla- nnda kara çarşaflar yerini ipek görünümlü mor-lacivert örtülere bırakmaya başlamış. Meçli saçlar üzerinde zor duran bu yeni "giy- sJler" Acem kadmJarının gfizeüi- ğine gizemli çekicilik veriyor. Şehit fotoğraflanyla kaplanmış duvarlann hemen yakınında rejûn aleyhtan sloganlann üzeri boyan- mış. Vitrinler dolu, caddeler canlı. Giyüninden yabana olduğu anla- şüan genç kadın eşinin kolunda şen kahkahasuu gizlemeye gerek dahi duymuyor artık. Şah'ın kaçışımn onuncu yılı ve savaş geride kalmış. Şimdi ülke- ye "kaçak" giren elektronik eşya, makyaj malzemeleri, giysiler, ayakkabılar alıcı bekliyor. Nttfus planlamasının günah olup olmadığı tartışması da kesil- miş. Eski adıyla Istanbul, şimdi- ki adıyla Cumhureyi tslami Cad- desi'nde, işportacı "Skin" mar- ka prezervatiflere alıcı arıyor. Riyalin resmi kuru ile karabor- sa değeri arasındaki farkın 20 ka- ta yaklaşması gunlük yaşamı fazla etkilemiyor. Tahran sokaklannın dile destan trafîk karmaşası ban- şın getirdiği rahatlıkla daha da artmış. Devrim muhafızlan, denetim- lerini artık ara sokaklarda, dü- ğünlerin yapıldığı evlerin yakınla- rında sürdürüyorlar. Ünlü Evin Hapishanesi'nin birkaç kilomet- re güneyinde, A^d Oteli'nin ya- kınlannda kızh-erkekli gnıbu gece yansmdan sonra görenler şaşkın- lıklannı gizleyemiyorlar. "Ah- sacagu..." diyor bir Azeri ve ek- liyor: "Inkdaba ahşmısbk, şimdi de bunlara alısacagız..." Tahran sokaklarında rejim aleyhtan gösteri iddiaları kulak- tan kulağa dolaşırken, Ennenile- rin yoğun olduğu mahallelerden diğer yörelere votka satışı da hız- lannuş. Gizli alkol tüketimi artık günlük yaşamın bir parçası kabul ediliyor. Hizmet sektöründe Azerilerin hâkim olduğu başkentte, Humey- ni öncesinin günlük tüketim ahş- kanhklan yerleşmeye başlamış bi- le. Savaş boyunca kıtlığı çekilen temel gıda maddeleri artık bol. Et- kdabın" ilk yıllanndaki sorgusuz ler kasap dükkânlarının dışında- sualsiz diye nitelenen tutuklama- ki çengellere taşmış, portakallara, elmalara renk gelmiş. gelmiş geçen gürtlerde. Iranlı yrt- kililerce henüz doğrulanmayan bu haber sokaktaki görüntülerle bir- leşince hiç de yadırganacak cins- ten değil. Kamu kuruluşlan da değişim- den payını almış. Birçok devlet görevlisi değiştirilmiş, dini rehber adına sorgusuz yargı yetkisi kaza- nanlann etkinliği azalmış. "tn- lar yok. Yaklaşık 1.5 milyon şehit ve ga- Dipl«matlar arasındaki söylen- zi ailesiyle savaşın acısını her gün tilere bakıhrsa Uluslararası Para yaşayan tranlılar yeni bir yaşam Fonu'ndan bir heyet Tahran'a biçimine hızla uyum hazırlığında. VenecUkten Âşık olmamanın olanaksızhğı Boşanmak üzere olan çiftler ya da kendine • küsmüş kişiler için bir banşma cennetidir Venedik. Herkes yanındakine, yanında kimse yoksa, Narsis mısali kendine sevdalanır burada. DİLEK DOYRAN VENEDtK — Rivayet bile edil- mez, ama Eros, San Marco Mey- danı yakınlannda küçük bir ka- nahn köşesindeki evde yasannış. Bu yüzden Narsis Grand Canal'- da sudaki aksini gördüğü zaman âşık olmuş kendine. (Kanal sula- n o zamanlar bu denli kirli değil- miş_ ki aksini görebihniş.) Aşık olmamanın mümkün ol- madığı bu masal kenti, boşanmak üzere olan çiftler ya da kendine küsmüş kişiler için bir banşma cennetidir. Herkes yamndakine, yanında kimse yoksa kendine sev- dalanır burada. Eros, San Marco Meydanı'nda, üzerinde çevre kir- liliğine karşı acılan kampanya slo- ganlannın yazılı olduğu çöp bi- donlanmn karşısına, sloganlara inat gübrelerini bırakan gamsız bir güvercindir ya da orkestralı ca- felerden birindeki kemancının çapkm gülüşüdür. CÜzdanındaki paralann ise cafe kasasına tutula- rak sizi hızla terk etmesinden do- ğal ne olabilir? Romantizm ve pahalıhk başa- baş yanşfflar Venedik'te. Dükkân vitrinlerı İtalya'mn diğer şehirle- rindekine kıyasla umutsuzdur. Sa- at ücreti 50 bin liretten başlayan gondollann ve sürat motoru tak- silerin aJternatifi Grand Canai bo- yunca gezip rahatça fotoğraf çe- kebileceğiniz deniz otobUsleridir. Kanal boyunca sıralanmış deği- şik mönü ve fıyatta, ama mutlak pahalı restaurantlann alternatifi ise ara kanallardaki ucuz ve se- vimli "pizzeria"lardır. Burada farklı Ulkelerden tatlı insanlar ta- nıyabUirsiniz. Rus asıllı Amerikah yaşh bir çift ile masamzı paylaşıp kızlanrun, damatlannm ve kuzen- lerinin hikâyesini dinleyip harita- nızın kenanna sonradan anlamı unutulacak "Dosvidanya" kehme- sini yazarken, "Dunyadaki bas- kentler birer Venedik olsalardı, belki hiç savaş olmazdı" diye dü- şünmemek mümkün mü? kazandırmaya devam ediyor 30KIRMIZI OTOMOBİL Unutmayın, son postalama tarihi: 10 Mart 1990 Daha çok zarfla katılın, şansınızı çok yükseltin. 3 Evin paketinden 6 kulakçığı, "PK34 81132 Üsküdar/İstanbul" adresine hemen gönderin, kazanın. Çekiliş: 20 Mart 1990.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle