Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/6 DİZİ-RÖPORTAJ / MART 1990
(L\KYTAH(AYIREK90'DAN 80'E POLITIKA TUNELI
Demirel veEvren arasında 13 Mayıs 1988'deki '12 Eylül hesaplaşması'zaman zaman oldukçasertleşir
Evren kızdı: Siz konuşun,ben konuşayım— 5 —
1980'den önce, terör ve anarşi-
nin azdığı bir dönemde Evren,
"başanlı olmayan sıkıyönetimle-
rin kaldınlmastnı" istemişti. Aca-
ba neden? Sıkıyönetirain ilanın-
dan on iki ay sonra "yetkisiziik"
nedeni öne surulecekti. Bir başka
neden; sıkıyönetirndeki başarısız-
lığın TSK'nın halk indindeki
"itibannı" zedelemesi olasılığıydı.
Demirel, sordu: "Kakhrsak, gö-
revi kim vapacaktı" ve ekledi:
"Devletin ikinci bir ordusu yok
ki... Mesele gorevin yapılması ve
sıkıyönetimin başanya ulaşması
idL Bizim gorevi devraldığımız za-
man, Turkiye yanıyordu. Sıkıyö-
netimin ılanının üzerinden 12 a>
geçmişti. 'Uyan mektubu' verdi-
ğiniz zaman, bizim hukümetimiz
15 gunlnk hukumetti.
Kaldı ki ben sizin butun talep-
lerinizj jerine getirdim. lstediğiniz
kanunlann hepsini şubat 1980'de
Medisten geçirttim."
Evren, hemen karşı çıktı:
"Hayır" dedi. "Bizinı istedigi-
miz kanunlar çıkmadı. Hatta si-
zin mektubunuz bile var."
Demirel, "O, nisan sonunda,
mayısta talcp ettiğiniz ikinci gnıp
kanunlar içindir. O kanunlan çı-
kartmak için de biıtun partilere
mektup vazdım. Onlan bir araya
Demirel BTP'yi neden kapattınız?
Evren Herkes o tarafa aktı, intikam
alırsınız diye kapattık.
DemirehBiz banşçıyız, kimseden
intikam almadık.
Demirel DYP'yi 1983'te neden
seçime sokmadınız?
Evren Koalisyon olurdu.
Demirel Ne olurdu belli olmaz. Ama
ülkeyi bu hükümete teslim ettiniz.
Hem bize hem millete haksızlık
yaptınız.
Evren Öyle ise siz konuşun, ben
konuşayım. Ben konuşayım, siz
konuşun.
Demirel Maksadım o değil. Sizin
günleriniz sayılı. Maksat devleti,
rejimi işletmek. Umanm sizi
üzmedim.
Evren Yok yok.
getinneye çalıştım. Esasen. mev-
cut yetkiieri kullanmadığınızdan
şikâyet vardı. 'Yeni yetkilere ne lıi-
zum var' diye itirazlar vardı" de-
di. Evren susuyordu:
"tşlenen cinayetti. Cinayet işle-
yenin yakasına yapışmak niye ye-
ni yetki gerektiriyordu? Kaldı ki
biz size 'Şu adamlan vurnn' diye
karamame bile verdik" diye sür-
durdu Demirel ve sordu:
"Hem siz, 12 Evlül'den sonra
mevcut kanun ve yetkilere ne ek-
leyerek anarşiyi durdurdunuz?"
Evren'in bam teline basmıştı.
12 Eylül lideri "Çok kannn çı-
kardık" dedi.
Ocak 1990'da, Evren bana "De-
mirci durup durup, bizim 1402 sa-
vılı Sıkıyonetim Kanunu'nda sa-
dece gözalb suresini degiştirdiği-
mizi, başka bir değişiklik yapma-
dıgımızı soyler... Işte liste. tam on
dört kez 1402 sayılı yasayı değiş-
tinnişiz. Tarihleri. konulanyla bu-
rada yatıyor. Sıkıyönetim komu-
tanlıklanndan uygalamayla iigiü
sakıncalar geMikçe defiştirdik"
dedi.
Gözaltı suresini 60 gilnden da-
ha aşağıya indirmeye gıdecekleri
sırada "Barj'dan baskı gelmiş", as-
keri yönetim, süre indirmeyi geri
bırakmıştı. Avrupa baskisına karşı
çıktıklarını söylerken sesi alayla
titreşiyordu.
Evren ile Demirel arasındaki
tartışmada "yetki ve yasa" birin-
ci konuydu.
Evren: "Biz astık!"
13 Mayıs 88'deki Çankaya he-
saplaşmasında bu "konu" yine
canlıydı. Evren "Çok kaaan
çıkardık" deyince Demirel:
"KarakoUarda tutuklama suresi
üe 3 yıla kadar olan cezalann Yar-
gılay'a gitmeyecegi dışında onem-
senecek bir şe> yoktur. Bunlan da
sonra değiştirdiniz" dedi.
Bir soru daha yöneltti Evren'e:
"Hem, anarşi konusunda ne yap-
tınız ki? Altı bin kişi oldünilmüş-
rür. Bu altı bin kişinin katillerine,
geçen sekiz sene zarfında ne ya-
pılmıştır?"
Evren, sakin sesle:
"Biz, asük!" dedi.
"Astığınız 26 kısidir" dedi De-
mirel:
"Herhalde alü bin kişiyi 26 ki-
şi öldürmedi. Hâlâ DİSK davası,
hâlâ MHP davası, hâli davalar
devam ediyor sekiz yıktar. Ortada
ibret-i müessire yok."
Durakladı, nefes aldı, "Size
'berkesi asra' diyen yok" dedi. Bir
soru daha:
"Zaten gimdi kimseye bir şey
yapamazsınız. Anarşinin nesini
önlediniz?"
Hesaplaşma, Demirel'in konuş-
masıyla sürüyordu:
"Nihal Erim'in katillerine ne
yaptınız? Savarona'yı yakanlara
ne yapbnız? 'Adliye işlemiyor, po-
lis işlemiyor' diye şikâyet ediyor-
dunuz. Biz de o sebeple sıkıyöne-
time gittik. 'Buyrun işletin' dedik.
Önemli olan olay, 12 Eylül önce-
sinin bugün korku. istismar ve kö-
tiüeme vasıtası yapılması değil,
bundan ders almaktır. Devleti iş-
letecek tedbirleri bulmaktır."
Evren, "Zaten yine birtakım kı-
pırdanmalar var" derken; Demi-
rel, "Ünivenile fevkalade sıkın-
tıdadır" demişti.
Cumhurbaşkanı için can alıcı
konulardan biriydi üniversite.
Ocak 1990'da Evren'e soru: ÖzjaVın Nakşibendi olduğunuparti kurarken biliyor muydunuz? Evren'in yanıiv Hayır
'Nakşibendi olduğunubilmiyordum'Evren anlatıyor: Özal 12 Eylül
hükümetinin başbakan
yardımcısıydı. Ulusu, severdi
Özal'ı. Hükümetten iki kez istifa
etti özal. Çağırdım kendisini,
'Sen politikaya atılacak mısm?'
dedim. TÖ bana 'Hayır' dedi.
'Öyleyse git işine devam et'
dedim. Durdurdukistifaları.
Kadere bakın şimdi.
Yazmayı durdurdu. 13 Mayıs 88 hesaplaşma-
sına kısa bir ara vermeyi yeğledi. Parti kapat-
ma "90'dan bakarken 80'in" önde giden soru-
nuydu. Aydın kesımlerde hâlâ sindirilememişti.
Ocak 1990'da Evren'le yaptığı söyleşinin bir
bolümünü anımsadı:
12 Eylül'de Evren Paşa, partileri kapatmadık-
lannı, "faaliyetlerini durdurduklannı" açıklıyor-
du. Dört buçuk ay sonra sıyasetçilere ve politi-
kacılara karşı tutumu değişti, sertleşti. Konya
;
da 15 Ocak 81'de yaptığı konuşmada, "tencere-
yi piskttiklerini" söyluyordu. Aynı gun "mujde"
veriyor, yeni anayasayla Seçim ve Partiler Yasa-
sı'nı haarlayacak olan Danışma Meclısi'nin açılış
tarihini bildiriyordu.
Daruşma Meclisi'nin açılraasından bir gün ön-
ce, "partiler kapatıldı". Neden?
Evren Paşa anlattı:
"Daha ilk günler, hatta 12 Eylül'den hemen
önce konu 'aramızda' tartışıldı. Bana 'Bunlar-
partiler- rahat durmaz, kapatalım' dediler. 27
Mayıs'tan tecrübeler edindik. Partileri kapatmak
iyi sonuçlar vermiyordu.
Karşı çıktım. Partiler kapatılmamalrydı. Hatta
-adını vermem, yanımda oturan orgeneral-
'kapataJım' diye direnince sert sesle 'Hayır,
kapatılmavacak' dedim. Kapatma karan alınma-
dı.
Biz, partileri yine kapatmazdık. Onlardan, li-
derlerinden biraz 'anlayış' görseydik, biraz an-
layışlı davransalardı, yine partileri kapatmazdık.
Şûra toplandı, rahat durmadıkları dile getirildi.
Kapatma önerisi yine ortaya geldi. Bir başka ne-
den daha vardı: Danışma Meclisi'ni açacaktık.
Eğer partiler kapatılmasaydı, üyeler siyasal is-
tikballeri için ya birine ya da ötekine kayacak-
tı."
Ocak 1990'daki söyleşimizde Evren, aynı ko-
nularda açıklama yapıyor:
Soru: "Paşam, Büyuk Tiirkiye Partisi'ni ka-
pattınız, arkasından tnonu'nün SODEP'ini ve-
tolarla zor dnnıma soktunuz. O sırada yabancı
basın şöyle yazıyordu: 'Sağda ve solda iktidara
gelrnesi olası iki partiyi, birini kapatarak, öte-
kini vetolarla seçime sokmayarak askerler (gu-
dümJu demokrasiyi) uygulama yolunu buldular."
Evren'in açıkiaması: "BTP, malûrn, Ali Ese-
ner'i bulmuşlar, emekli bir orgeneral. Bir gün-
de 150 eski parlamenter kayıt yapünyor. Biz, çok
parti istemiyorduk. O sırada bir yığm parti (14
yeni parti) kuruldu. Ulusu, bize parti kurama-
yacağını söyleyince, Sunalp'i bu partiyi kurmakla
iörevlendirdik. Işte tam bu sırada Büyuk Türki-
SENİ GİDl SENİ — Evren, ANAP'ın kunılma aşamasında Özal'ın Nakşibendi olduğunu bümedigini söylüyor. Evren'e gore MtT, ANAP'Un bazı kişUer hakkında bilgüeri iletmiyordu.
ye Partısi çıktı. Adı neydi, şimdi hatırlamıyo-
nım... Bir başka sağ parti daha.
"Baktık oylar dağdacak. Koalisyon gelecek.
Biz ise asia koalisyon istemiyorduk. Koatisyon-
lardan bu meraleket çok çekmişti.
Biz, bir dönem, beş yil kunılan siyasi düze-
nin işlemesini istiyorduk."
"Ama, TÖ size iki uç kez geldi, gitti. Sonra
izin verdiniz ANAP'a. Söylentiye göre TÖ size
'12 Eylül'ün sürgiti olabilecek tek partinin
ANAP olduğunu ve 'eski siyasetçilerle ancak
kendisinin uğraşabileceği gıivencesini' venniş?"
Evren: "Hayır, bakın, bana geldi. Parti kur-
mak istediğini söyledi. Aramızda (MGK'da) gö-
ruştük. ANAP'a karşı, TÖ'ye karşı konseyde te-
reddütler vardı. 12 Eylül hükümetinin başbakan
yardımcısıydı. Sonra Ulusu severdi TÖ'yü. Bel-
ki ekonomik kararlanndan dolayı. TÖ, hükümet-
ten bir değil, iki kez istifa etti. Çağırdım kendi-
sini. 'Sen politikaya atılacak mısm' diye sordum.
TÖ, bana 'Hayır' dedi. 'Öyleyse git işine devam
et' dedim. Durdurduk istifaları. Kadere bakın
şimdi. Son olarak Maliye Bakanı Erdem'i göre-
vinden alınca, bunu öne sürerek istifasını verdi.
Hükümeti kurarken TÖ'yü bize -biliyorsunuz-
Turhan Feyzioğlu önermişti. Kafaoğlu üe bir ara-
ya getirernedik. O gelir, öteki istemez!
Bize böyle şeyler söylemedı. Parti kurmak is-
tiyordu, anayasa yapmışız. Parti kurmak ser-
best!" (Ama herkese değil, dedim Pasa'ya)
"TÖ ile ilgili bir soru daha efendim: 'TÖ'nün
Nakşibendi olduğunu o zaman bilmiyor muy-
dunuz?"
Evren (kesin sesle): "Hayır!"
* • •
Demirel'e soru: "Ben 'hesaplaşma' diyoram
13 mayısta Evren'le yaptıgımz konuşmaya. Siz,
konuşmaları açıklamak değil olan biteni aktar-
mak diye niteliyorsunuz. Evren Paşa'nın parti ka-
patma konusundaki açıkiamalannı nasıl deger-
lendiriyorsunuz?"
"Asıl olan şu" diye yanıtladı Demirel:
"Şimdi artık, neji sorarsanız, 'Ben islemiyor-
dum, ama hakkından gelemedim' diyor. İyi mi?"
"Özellikle önemli konularda, kararlarda?"
"Evet, bugün 'Ben istemiyordum, böyle ka-
rar çıkö' diyor."
"Nerede çıkmış bu kararlar?"
"Konsey'den diyor"
"Pişmanlık mı?"
"Evet, pişmanlık!"
Demirel, açıkça "Bugün nereye vardı" demi-
yor, ama dokunduruyor.
23 Mayıs 1981'de Washington Post gazetesi-
ne Evren şunu söylüyor:
"Aldığımız binlerce mektup ve izlenimlerimiz
göslermektedir ki halkımızın çoğunluğu, parla-
menter demokrasiyi yozlaştıran ve işlemez hale
getiren bu kişilerden bıkmışür'... "
Sekiz dokuz yıl sonra, "halkın bıktığı" siya-
setçiler; Demirel'in partisi yüzde 25, Ecevit yüzde
9,5!
Evren 1990 ocak ayında 12 EylülKonseyVnin ANAP kuruculanndan bazüarı hakkında yeterli bilgi alamadığını 'itirafetti'
'MİT,ANAP hakkında bilgi vermiyordu'Evren anlatıyor: Partileşme çahşmalan sırasında vetolar yapıhrken
bize kişiler hakkında MIT'ten ve Emniyet Genel Müdürlüğü'nden
bilgi geliyor, bunlaragöre karar veriyorduk. Oralardan pek çok
ANAP kurucusu hakkında hiçbir bilgi gelmedi.
1983... "Yeni" demokratik surece damga
sını vuran ve siyasal yaşamın yazgısını belirle-
yen yıldı. Bugun karşılaştığımız bunalımlarır
tohumu 1983 yılında atıldı.
16 Mayıs 1983'te partilere izin çıktı. Partile-
rin kurucu adaylarım veto etme görevini üstle-
nen Milli Güvenlik Kurulu, önce Buyük Türk-
iye Partisi'ni kapatfı. "Devlet partisi" diye
namlanan, askeri yönetimin önayak olduğu
MDP ile "majestelerinin muhalefeti" Halkçı
Parti'ye izin çıktı. Kimi kurucu adaylarım ve-
to etti, ama genelde bu iki partinin üzerine "hi-
maye kanatlanm" gerdi.
tnönü'nün SODEP'i vetolarla perisan edil-
di. "Birini kapatsalar, ötekini kurmaya
azmetmiş" olan Demirel'in, BTP'den sonra
kurduğu DYP'nin ve SODEP'in seçime girme-
sine -ceşıtli nedenler yaratılarak- olanak tanın-
madı.
İki parti, yedekte bir üçüncü küçük parti ile
siyasal sistemi kurmaya çalışan askerler, bu ara-
da eski başbakan yardımcıları TÖ'nün Anava-
tan Partisi'ne sıyaseti açtılar. Kimi kurucula-
rını -az sayıda- veto ettiler, fakat yaşamasına
ses çıkarmadılar.
Evren Pasa'ya 1990 yılının ocak ayı sonla-
rında soru:
"BTP'nin kapalılmasından sonra SODEP'e
vetolar işlerken, ANAP'a izin veriliyor, kuru-
cu üyelerine de fazla dokunulmuyor?"
Evren Paşa anlattı:
"Ben Konsey'deki arkadaşlarla konuştuktan
ve onlann tereddutlerini öğrendikten sonra
TÖ'ye 'Bak' dedim, 'kadroda MHP'li ye
MSPIUer olmayacak!.. Çunku arkadaşlar TÖ'-
nön eski bir MSP'li olduğundan kaygılanıyor-
lardı. TÖ, bana 'O partiden kardeşim
nedeniyle aday oldum, sonra ilişkimi kestim'
dedi. ANAP'a, MHP ve MSPIUer girmeyecek-
ti."
"Ama 'kadro' MHP ve MSP'lilerie doldu ve
iktidara, 12 Eyliil yönetiminin himayesinde gel-
diler."
Geçmiş günleri kısa sure düşundükten son-
ra Evren Paşa, tamamlayıcı bilgi verdi:
"Vetolar yapılırken bize kişiler hakkında bil-
gi MtT'ten ve Emniyet Genel Mudurluğii'ndeo
geliyor, bunlara göre karar veriyorduk.
Oralardan pek çok ANAP kurucusu hakkın-
da hiçbir bilgi gelmedi."
tlginçti. "Bildiklerini" veto ediyorlar, ama
ANAP kadrosuna giren kimileriyle ilgili
"bilgiler" MlT'ten gelmiyordu!
"ABD'nin, ANAP'ın kurulmasına ve seçi-
me girmesine engd olunmasııu duyurduğu söy-
leniyor?"
"Yok böyle şeyler" dedi Evren Paşa. "Hatta
General Haig gelmiş de ANAP'a dokunmayın
demiş de... Hiçbiri doğnı değil" diyordu.
Oysa, ABD'de yönetime yakınlığıyla tarunan
kimi yayın organlannın TÖ'yü "himaye eden"
yayınları ile ABD'nin Ankara'daki yetkilileri-
nin Turk Dışişleri'ne TÖ'yü gözeıen kimi not-
lar verdikleri biliniyordu ve kitaplara geçmiş-
ti.
1983 yılının kimi amları ve Evren'in konuş-
maları ister istemez gölgelerden sıyrılıyordu:
Sinop - 17 Haziran 1983: "Çünkü bunlann
içinde öyle kişiler olabilir ki onlann milletve-
kili olarak gelmesi uygun düşmeyebilir."
Adapazan - 2 Temmuz 1983: "Şimdi de
mantar çıkar gibi birçok parti çıkıyor. Bu par-
tilerin bu kadar çok oluşu memlekete fayda de-
ğil, zarar getirir dedik. Inadına şimdi mütema-
diyen parti kurduruyorlar."
Kütahya - 3 Temmuz 1983: "Parti kurma fa-
aliyetleri başladıktan sonra önüne gelenin 30
kişiyi toplayıp 'parti kurdum' demesi, inanınız,
halkımızı rahatsız etmekte ve politikaya karşı
duyduğu soğukluğu daha da ileri götürmekte-
dir."
Soma - 15 Temmuz 1983: "Son zamanlarda
kurulan partilerin, biliyorsunuz, kurucuların-
dan bazılanm veto ediyoruz. Uygun değildir di-
yoruz. Bir partiyi de kapattık. Şimdi bazı çev-
reler, efendim Konsey sağı tutuyor, efendim
Konsey solu tutuyor diye bazı dedikodulu ha-
vadisler yayıyorlar. Bu gibileri size de gelip bazı
şeyler söylemeye, fısıldamaya kalkarsa, sakın
ola ki inanmayınız. Onlann hakiki çehrelerini
iyi bilelim. Eğer biliyorsak o zaman doğruyu
buluruz."
Yozgat - 14 Ağustos 1983: "12 Eylül 1980
öncesindeki siyasi partilerin devamı mahiyetin-
de olacak siyasi partilere, ayrıca benzer tutum
ve davranışlara girecek kişılerin yeni kurulacak
demokrasimizi tekrar yozlaştırmalarına fırsat
verümeyecektir." (Devlet ve MGK Başkanı Ev-
ren'in konuşmalarından)
•YÖK'len mi şikâyet
ediyorsunuz" diye sordu:
"Hayır, ben bugünkü durnmda
üniversitenin içindeki gerilimden
haber veriyonım. Üniversite, üni-
versite oima vasfını yitirmişür. Ta-
yinle gelmiş üniversite mensupla-
n dışındakilerk konuşun" dedi.
Evren: "Şikâyet Doğramaa'dan
mi?"
(Banttaki ses): "Evren'ia yıldı-
a!"
Demirel: "Bizim Doframaa-
dan bir şikayetimiz yoktur. Doğ-
ramacı müstesna bir kimsedir.
Ama topyekân üniversite olayı,
üzerinde durmava değer bir olay-
dır. Devleti meşgul edeceklir."
Konu tekrar 12 Eylul'e döndü.
Demirel, "Anaışiyi önlemek icin
12 Eylul'u yaptık, dediniz. Anar-
şistieri bir yana bıraktınız, siyaset
ve siyasetçüerin ustune geidüüz. 12
Eylul beyannamenizde 'Partileri
kapatmayacağız' dediniz, 13 ay
sonra partileri kapattınız. Niye ka-
pattınız Adalet Partisi'ni? Türki-
ye'nin çimentosu idi. Anarşi ön-
temekle ne alakası vardı?
Anarşiden sorumlu tultuğunuz
partileri mahkemeye verdiniz.
Kadrolanna da iktidar verdiniz.
Konya mitinginden sorumlu olan
kişi, (Keçeciler) bugün, iktidann
bir numaralı adamıdır. Neticede,
'anarşi onleme' bir kenarda kaldı.
İktidan bizim elimizden aldıaız,
başkalanna verdiniz."
Demirel: "Büyıik Turkiye Par-
tisi'ni niye kapaltınız?"
Evren: "Herkes o tarafa aktı.
İktidar olur, intikam alırsınız di-
ye kapattık."
Demirel: "Biz banşçıyız. Kim-
seden intikam almadık. Anlaşüan
sizi tabrik etmişler. Ama olan
memlekete olmuştur."
Hesaplaşma sahneleri - Demi-
rel - sürdürüyor:
"Dogrn Yol Partisi'ni -1983'te-
niye seçime sokmadınız?"
Evren: "Koalisyon olurdn."
Demirel: "Ne olurdu belli ol-
maz, ama işte ülkeyi de bogünkü
hukumete teslim ettiniz. Memle-
kette milletin içine çıkamayan bir
hukumet meydana geldi. MUlet
perişandır. Icraatlannızın netice-
si budur. Hem bize haksızlık yap-
tımz bem de millete haksızlıK ysp-
tınız."
Demirel, Evren'e "Bunlan ko-
nuşursak niye rnaziyi kanştirmıs
oluraz? Konuşmazsak, millet ger-
çeği nasıl bilecek?" dedi.
Evren, patladı: "Öyle ise siz ko-
nuşun, ben konuşayım. Ben kou-
şayım, siz konuşun."
Demirel, "Maksadım o değil"
dedi ve açıkladı:
"Benim maksadım, 12 Evlul'e
takıhp kalmak da değil. Sizin yap-
bğınız gibi 12 Eyhii'u Damokfes'İB
kılıcı baline de getirmek değil. Be-
nim maksadım isleyen devleti bal-
makör."
Bir ammsatma ile başka önem-
de bir konuya girdi Demirel:
"Sizin günleriniz sayılıdır" de-
di. "Hâlâ, işleyen devlet ve işleyen
rejim için yapabileceginiz şeyler
vardır. Niye Fransız Anavasası'mn
16. maddesi gibi bir maddeyi bo
anayssaya koymadınız?"
Fransız Anayasası'ndaki o
madde, cumhurbaşkanlanna ge-
rek gördüğünde Meclisi feshede-
rek yeni seçime gidilmesine öna-
yak olma yetkisi veriyordu.
Evren, "Düşundük, ama Mec-
lisin feshedilmesi partili cumhnr-
başkanlan tarafından suiistimal
edilir diye koymadık" dedi. 82
Anayasası bir partilinin cumhur-
başkanı seçilmesine olanak veri-
yordu. İlk yedi yıl için askerlerin
cumhurbaşkanı açısından kaygüa-
n yoktu. Nasılsa Evren, anayasa
haİkoylamasıyla birlikte secüecek-
ti. Partiler düzeninde "ilk beş yıl-
lık kurnlu düzen" ve cumhurbaş-
kanlannın yedi yıl sonra partiler-
den seçilmesi... Her şey "geçiş
dönemi" diye adlandırdıkları, si-
yasette "güdûralu demokrasi" di-
ye nitelenen sisteme göre ayarlan-
mış. Sonra? Buyrun TÖ, Çanka-
ya'ya!..
13 mayıs görüşmesinin fınalin-
de Demirel, Evren'e:
" 'Milli Mudafaa Caddesi'nin
bir tarafında Meclis, öbiir tarafın-
da Genelkurmay... Meclis Acaba
askerler ne zaman gelip bizi bu-
radan çıkaracaklar' korkusu için-
de.. Genelkunnay 'Ne zaman şu
Meclisi kapatsak' düşüncesi ve
planı içinde." dedi ve ekledi:
"Bu senaryo ortadan kalkma-
dıkça devlet de işlemez, rejim de
işlemez. Ordu, her ne sebeple
olursa olsun, siyasete ginnce ve-
ya sokulunca yıpramyor. Bu, mil-
letin aleyhinedir. Orduyu tumü ile
siyasetin dışında, milletin emrin-
de tutmanm, milleti müdahale
beklentisinden çıkarmanın şart ol-
duğuna inanıyonım. O zaman re-
jim işler. Hükümetin yaptığı gibi
12 Eylül istismar edilirse, sizin
yaptığınız gibi '12 Eylül'ü
savunuyoruz' derken, darbe sa-
vunması yapılırsa, rejim işlemez.
Benim hassasiyetimin sebebi bu-
durî'
Evren'e baktı ve "Umanm, sizi
üzmedim" dedi.
Evren, "Yok, yok" diye lcarşı-
ladı.
Demirel, "Bu konulan benim-
le görüşme ihtiyacı duyarsanız,
ben bazınm" dedi...
Ve 13 Mayıs 1988 Cuma günü
14.30'da girdiğı Çankaya Köşku'n-
den 16.00 dolaylarında ayrıldı.
Rahatlamış, söylediğine göre
"on yıl gençleşmisti."
SIRECEK