04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/6 DİZİ-RÖPORTAJ / MART 1990 (L\KYTAH(AYIREK90'DAN 80'E POLITIKA TUNELI Demirel veEvren arasında 13 Mayıs 1988'deki '12 Eylül hesaplaşması'zaman zaman oldukçasertleşir Evren kızdı: Siz konuşun,ben konuşayım— 5 — 1980'den önce, terör ve anarşi- nin azdığı bir dönemde Evren, "başanlı olmayan sıkıyönetimle- rin kaldınlmastnı" istemişti. Aca- ba neden? Sıkıyönetirain ilanın- dan on iki ay sonra "yetkisiziik" nedeni öne surulecekti. Bir başka neden; sıkıyönetirndeki başarısız- lığın TSK'nın halk indindeki "itibannı" zedelemesi olasılığıydı. Demirel, sordu: "Kakhrsak, gö- revi kim vapacaktı" ve ekledi: "Devletin ikinci bir ordusu yok ki... Mesele gorevin yapılması ve sıkıyönetimin başanya ulaşması idL Bizim gorevi devraldığımız za- man, Turkiye yanıyordu. Sıkıyö- netimin ılanının üzerinden 12 a> geçmişti. 'Uyan mektubu' verdi- ğiniz zaman, bizim hukümetimiz 15 gunlnk hukumetti. Kaldı ki ben sizin butun talep- lerinizj jerine getirdim. lstediğiniz kanunlann hepsini şubat 1980'de Medisten geçirttim." Evren, hemen karşı çıktı: "Hayır" dedi. "Bizinı istedigi- miz kanunlar çıkmadı. Hatta si- zin mektubunuz bile var." Demirel, "O, nisan sonunda, mayısta talcp ettiğiniz ikinci gnıp kanunlar içindir. O kanunlan çı- kartmak için de biıtun partilere mektup vazdım. Onlan bir araya Demirel BTP'yi neden kapattınız? Evren Herkes o tarafa aktı, intikam alırsınız diye kapattık. DemirehBiz banşçıyız, kimseden intikam almadık. Demirel DYP'yi 1983'te neden seçime sokmadınız? Evren Koalisyon olurdu. Demirel Ne olurdu belli olmaz. Ama ülkeyi bu hükümete teslim ettiniz. Hem bize hem millete haksızlık yaptınız. Evren Öyle ise siz konuşun, ben konuşayım. Ben konuşayım, siz konuşun. Demirel Maksadım o değil. Sizin günleriniz sayılı. Maksat devleti, rejimi işletmek. Umanm sizi üzmedim. Evren Yok yok. getinneye çalıştım. Esasen. mev- cut yetkiieri kullanmadığınızdan şikâyet vardı. 'Yeni yetkilere ne lıi- zum var' diye itirazlar vardı" de- di. Evren susuyordu: "tşlenen cinayetti. Cinayet işle- yenin yakasına yapışmak niye ye- ni yetki gerektiriyordu? Kaldı ki biz size 'Şu adamlan vurnn' diye karamame bile verdik" diye sür- durdu Demirel ve sordu: "Hem siz, 12 Evlül'den sonra mevcut kanun ve yetkilere ne ek- leyerek anarşiyi durdurdunuz?" Evren'in bam teline basmıştı. 12 Eylül lideri "Çok kannn çı- kardık" dedi. Ocak 1990'da, Evren bana "De- mirci durup durup, bizim 1402 sa- vılı Sıkıyonetim Kanunu'nda sa- dece gözalb suresini degiştirdiği- mizi, başka bir değişiklik yapma- dıgımızı soyler... Işte liste. tam on dört kez 1402 sayılı yasayı değiş- tinnişiz. Tarihleri. konulanyla bu- rada yatıyor. Sıkıyönetim komu- tanlıklanndan uygalamayla iigiü sakıncalar geMikçe defiştirdik" dedi. Gözaltı suresini 60 gilnden da- ha aşağıya indirmeye gıdecekleri sırada "Barj'dan baskı gelmiş", as- keri yönetim, süre indirmeyi geri bırakmıştı. Avrupa baskisına karşı çıktıklarını söylerken sesi alayla titreşiyordu. Evren ile Demirel arasındaki tartışmada "yetki ve yasa" birin- ci konuydu. Evren: "Biz astık!" 13 Mayıs 88'deki Çankaya he- saplaşmasında bu "konu" yine canlıydı. Evren "Çok kaaan çıkardık" deyince Demirel: "KarakoUarda tutuklama suresi üe 3 yıla kadar olan cezalann Yar- gılay'a gitmeyecegi dışında onem- senecek bir şe> yoktur. Bunlan da sonra değiştirdiniz" dedi. Bir soru daha yöneltti Evren'e: "Hem, anarşi konusunda ne yap- tınız ki? Altı bin kişi oldünilmüş- rür. Bu altı bin kişinin katillerine, geçen sekiz sene zarfında ne ya- pılmıştır?" Evren, sakin sesle: "Biz, asük!" dedi. "Astığınız 26 kısidir" dedi De- mirel: "Herhalde alü bin kişiyi 26 ki- şi öldürmedi. Hâlâ DİSK davası, hâlâ MHP davası, hâli davalar devam ediyor sekiz yıktar. Ortada ibret-i müessire yok." Durakladı, nefes aldı, "Size 'berkesi asra' diyen yok" dedi. Bir soru daha: "Zaten gimdi kimseye bir şey yapamazsınız. Anarşinin nesini önlediniz?" Hesaplaşma, Demirel'in konuş- masıyla sürüyordu: "Nihal Erim'in katillerine ne yaptınız? Savarona'yı yakanlara ne yapbnız? 'Adliye işlemiyor, po- lis işlemiyor' diye şikâyet ediyor- dunuz. Biz de o sebeple sıkıyöne- time gittik. 'Buyrun işletin' dedik. Önemli olan olay, 12 Eylül önce- sinin bugün korku. istismar ve kö- tiüeme vasıtası yapılması değil, bundan ders almaktır. Devleti iş- letecek tedbirleri bulmaktır." Evren, "Zaten yine birtakım kı- pırdanmalar var" derken; Demi- rel, "Ünivenile fevkalade sıkın- tıdadır" demişti. Cumhurbaşkanı için can alıcı konulardan biriydi üniversite. Ocak 1990'da Evren'e soru: ÖzjaVın Nakşibendi olduğunuparti kurarken biliyor muydunuz? Evren'in yanıiv Hayır 'Nakşibendi olduğunubilmiyordum'Evren anlatıyor: Özal 12 Eylül hükümetinin başbakan yardımcısıydı. Ulusu, severdi Özal'ı. Hükümetten iki kez istifa etti özal. Çağırdım kendisini, 'Sen politikaya atılacak mısm?' dedim. TÖ bana 'Hayır' dedi. 'Öyleyse git işine devam et' dedim. Durdurdukistifaları. Kadere bakın şimdi. Yazmayı durdurdu. 13 Mayıs 88 hesaplaşma- sına kısa bir ara vermeyi yeğledi. Parti kapat- ma "90'dan bakarken 80'in" önde giden soru- nuydu. Aydın kesımlerde hâlâ sindirilememişti. Ocak 1990'da Evren'le yaptığı söyleşinin bir bolümünü anımsadı: 12 Eylül'de Evren Paşa, partileri kapatmadık- lannı, "faaliyetlerini durdurduklannı" açıklıyor- du. Dört buçuk ay sonra sıyasetçilere ve politi- kacılara karşı tutumu değişti, sertleşti. Konya ; da 15 Ocak 81'de yaptığı konuşmada, "tencere- yi piskttiklerini" söyluyordu. Aynı gun "mujde" veriyor, yeni anayasayla Seçim ve Partiler Yasa- sı'nı haarlayacak olan Danışma Meclısi'nin açılış tarihini bildiriyordu. Daruşma Meclisi'nin açılraasından bir gün ön- ce, "partiler kapatıldı". Neden? Evren Paşa anlattı: "Daha ilk günler, hatta 12 Eylül'den hemen önce konu 'aramızda' tartışıldı. Bana 'Bunlar- partiler- rahat durmaz, kapatalım' dediler. 27 Mayıs'tan tecrübeler edindik. Partileri kapatmak iyi sonuçlar vermiyordu. Karşı çıktım. Partiler kapatılmamalrydı. Hatta -adını vermem, yanımda oturan orgeneral- 'kapataJım' diye direnince sert sesle 'Hayır, kapatılmavacak' dedim. Kapatma karan alınma- dı. Biz, partileri yine kapatmazdık. Onlardan, li- derlerinden biraz 'anlayış' görseydik, biraz an- layışlı davransalardı, yine partileri kapatmazdık. Şûra toplandı, rahat durmadıkları dile getirildi. Kapatma önerisi yine ortaya geldi. Bir başka ne- den daha vardı: Danışma Meclisi'ni açacaktık. Eğer partiler kapatılmasaydı, üyeler siyasal is- tikballeri için ya birine ya da ötekine kayacak- tı." Ocak 1990'daki söyleşimizde Evren, aynı ko- nularda açıklama yapıyor: Soru: "Paşam, Büyuk Tiirkiye Partisi'ni ka- pattınız, arkasından tnonu'nün SODEP'ini ve- tolarla zor dnnıma soktunuz. O sırada yabancı basın şöyle yazıyordu: 'Sağda ve solda iktidara gelrnesi olası iki partiyi, birini kapatarak, öte- kini vetolarla seçime sokmayarak askerler (gu- dümJu demokrasiyi) uygulama yolunu buldular." Evren'in açıkiaması: "BTP, malûrn, Ali Ese- ner'i bulmuşlar, emekli bir orgeneral. Bir gün- de 150 eski parlamenter kayıt yapünyor. Biz, çok parti istemiyorduk. O sırada bir yığm parti (14 yeni parti) kuruldu. Ulusu, bize parti kurama- yacağını söyleyince, Sunalp'i bu partiyi kurmakla iörevlendirdik. Işte tam bu sırada Büyuk Türki- SENİ GİDl SENİ — Evren, ANAP'ın kunılma aşamasında Özal'ın Nakşibendi olduğunu bümedigini söylüyor. Evren'e gore MtT, ANAP'Un bazı kişUer hakkında bilgüeri iletmiyordu. ye Partısi çıktı. Adı neydi, şimdi hatırlamıyo- nım... Bir başka sağ parti daha. "Baktık oylar dağdacak. Koalisyon gelecek. Biz ise asia koalisyon istemiyorduk. Koatisyon- lardan bu meraleket çok çekmişti. Biz, bir dönem, beş yil kunılan siyasi düze- nin işlemesini istiyorduk." "Ama, TÖ size iki uç kez geldi, gitti. Sonra izin verdiniz ANAP'a. Söylentiye göre TÖ size '12 Eylül'ün sürgiti olabilecek tek partinin ANAP olduğunu ve 'eski siyasetçilerle ancak kendisinin uğraşabileceği gıivencesini' venniş?" Evren: "Hayır, bakın, bana geldi. Parti kur- mak istediğini söyledi. Aramızda (MGK'da) gö- ruştük. ANAP'a karşı, TÖ'ye karşı konseyde te- reddütler vardı. 12 Eylül hükümetinin başbakan yardımcısıydı. Sonra Ulusu severdi TÖ'yü. Bel- ki ekonomik kararlanndan dolayı. TÖ, hükümet- ten bir değil, iki kez istifa etti. Çağırdım kendi- sini. 'Sen politikaya atılacak mısm' diye sordum. TÖ, bana 'Hayır' dedi. 'Öyleyse git işine devam et' dedim. Durdurduk istifaları. Kadere bakın şimdi. Son olarak Maliye Bakanı Erdem'i göre- vinden alınca, bunu öne sürerek istifasını verdi. Hükümeti kurarken TÖ'yü bize -biliyorsunuz- Turhan Feyzioğlu önermişti. Kafaoğlu üe bir ara- ya getirernedik. O gelir, öteki istemez! Bize böyle şeyler söylemedı. Parti kurmak is- tiyordu, anayasa yapmışız. Parti kurmak ser- best!" (Ama herkese değil, dedim Pasa'ya) "TÖ ile ilgili bir soru daha efendim: 'TÖ'nün Nakşibendi olduğunu o zaman bilmiyor muy- dunuz?" Evren (kesin sesle): "Hayır!" * • • Demirel'e soru: "Ben 'hesaplaşma' diyoram 13 mayısta Evren'le yaptıgımz konuşmaya. Siz, konuşmaları açıklamak değil olan biteni aktar- mak diye niteliyorsunuz. Evren Paşa'nın parti ka- patma konusundaki açıkiamalannı nasıl deger- lendiriyorsunuz?" "Asıl olan şu" diye yanıtladı Demirel: "Şimdi artık, neji sorarsanız, 'Ben islemiyor- dum, ama hakkından gelemedim' diyor. İyi mi?" "Özellikle önemli konularda, kararlarda?" "Evet, bugün 'Ben istemiyordum, böyle ka- rar çıkö' diyor." "Nerede çıkmış bu kararlar?" "Konsey'den diyor" "Pişmanlık mı?" "Evet, pişmanlık!" Demirel, açıkça "Bugün nereye vardı" demi- yor, ama dokunduruyor. 23 Mayıs 1981'de Washington Post gazetesi- ne Evren şunu söylüyor: "Aldığımız binlerce mektup ve izlenimlerimiz göslermektedir ki halkımızın çoğunluğu, parla- menter demokrasiyi yozlaştıran ve işlemez hale getiren bu kişilerden bıkmışür'... " Sekiz dokuz yıl sonra, "halkın bıktığı" siya- setçiler; Demirel'in partisi yüzde 25, Ecevit yüzde 9,5! Evren 1990 ocak ayında 12 EylülKonseyVnin ANAP kuruculanndan bazüarı hakkında yeterli bilgi alamadığını 'itirafetti' 'MİT,ANAP hakkında bilgi vermiyordu'Evren anlatıyor: Partileşme çahşmalan sırasında vetolar yapıhrken bize kişiler hakkında MIT'ten ve Emniyet Genel Müdürlüğü'nden bilgi geliyor, bunlaragöre karar veriyorduk. Oralardan pek çok ANAP kurucusu hakkında hiçbir bilgi gelmedi. 1983... "Yeni" demokratik surece damga sını vuran ve siyasal yaşamın yazgısını belirle- yen yıldı. Bugun karşılaştığımız bunalımlarır tohumu 1983 yılında atıldı. 16 Mayıs 1983'te partilere izin çıktı. Partile- rin kurucu adaylarım veto etme görevini üstle- nen Milli Güvenlik Kurulu, önce Buyük Türk- iye Partisi'ni kapatfı. "Devlet partisi" diye namlanan, askeri yönetimin önayak olduğu MDP ile "majestelerinin muhalefeti" Halkçı Parti'ye izin çıktı. Kimi kurucu adaylarım ve- to etti, ama genelde bu iki partinin üzerine "hi- maye kanatlanm" gerdi. tnönü'nün SODEP'i vetolarla perisan edil- di. "Birini kapatsalar, ötekini kurmaya azmetmiş" olan Demirel'in, BTP'den sonra kurduğu DYP'nin ve SODEP'in seçime girme- sine -ceşıtli nedenler yaratılarak- olanak tanın- madı. İki parti, yedekte bir üçüncü küçük parti ile siyasal sistemi kurmaya çalışan askerler, bu ara- da eski başbakan yardımcıları TÖ'nün Anava- tan Partisi'ne sıyaseti açtılar. Kimi kurucula- rını -az sayıda- veto ettiler, fakat yaşamasına ses çıkarmadılar. Evren Pasa'ya 1990 yılının ocak ayı sonla- rında soru: "BTP'nin kapalılmasından sonra SODEP'e vetolar işlerken, ANAP'a izin veriliyor, kuru- cu üyelerine de fazla dokunulmuyor?" Evren Paşa anlattı: "Ben Konsey'deki arkadaşlarla konuştuktan ve onlann tereddutlerini öğrendikten sonra TÖ'ye 'Bak' dedim, 'kadroda MHP'li ye MSPIUer olmayacak!.. Çunku arkadaşlar TÖ'- nön eski bir MSP'li olduğundan kaygılanıyor- lardı. TÖ, bana 'O partiden kardeşim nedeniyle aday oldum, sonra ilişkimi kestim' dedi. ANAP'a, MHP ve MSPIUer girmeyecek- ti." "Ama 'kadro' MHP ve MSP'lilerie doldu ve iktidara, 12 Eyliil yönetiminin himayesinde gel- diler." Geçmiş günleri kısa sure düşundükten son- ra Evren Paşa, tamamlayıcı bilgi verdi: "Vetolar yapılırken bize kişiler hakkında bil- gi MtT'ten ve Emniyet Genel Mudurluğii'ndeo geliyor, bunlara göre karar veriyorduk. Oralardan pek çok ANAP kurucusu hakkın- da hiçbir bilgi gelmedi." tlginçti. "Bildiklerini" veto ediyorlar, ama ANAP kadrosuna giren kimileriyle ilgili "bilgiler" MlT'ten gelmiyordu! "ABD'nin, ANAP'ın kurulmasına ve seçi- me girmesine engd olunmasııu duyurduğu söy- leniyor?" "Yok böyle şeyler" dedi Evren Paşa. "Hatta General Haig gelmiş de ANAP'a dokunmayın demiş de... Hiçbiri doğnı değil" diyordu. Oysa, ABD'de yönetime yakınlığıyla tarunan kimi yayın organlannın TÖ'yü "himaye eden" yayınları ile ABD'nin Ankara'daki yetkilileri- nin Turk Dışişleri'ne TÖ'yü gözeıen kimi not- lar verdikleri biliniyordu ve kitaplara geçmiş- ti. 1983 yılının kimi amları ve Evren'in konuş- maları ister istemez gölgelerden sıyrılıyordu: Sinop - 17 Haziran 1983: "Çünkü bunlann içinde öyle kişiler olabilir ki onlann milletve- kili olarak gelmesi uygun düşmeyebilir." Adapazan - 2 Temmuz 1983: "Şimdi de mantar çıkar gibi birçok parti çıkıyor. Bu par- tilerin bu kadar çok oluşu memlekete fayda de- ğil, zarar getirir dedik. Inadına şimdi mütema- diyen parti kurduruyorlar." Kütahya - 3 Temmuz 1983: "Parti kurma fa- aliyetleri başladıktan sonra önüne gelenin 30 kişiyi toplayıp 'parti kurdum' demesi, inanınız, halkımızı rahatsız etmekte ve politikaya karşı duyduğu soğukluğu daha da ileri götürmekte- dir." Soma - 15 Temmuz 1983: "Son zamanlarda kurulan partilerin, biliyorsunuz, kurucuların- dan bazılanm veto ediyoruz. Uygun değildir di- yoruz. Bir partiyi de kapattık. Şimdi bazı çev- reler, efendim Konsey sağı tutuyor, efendim Konsey solu tutuyor diye bazı dedikodulu ha- vadisler yayıyorlar. Bu gibileri size de gelip bazı şeyler söylemeye, fısıldamaya kalkarsa, sakın ola ki inanmayınız. Onlann hakiki çehrelerini iyi bilelim. Eğer biliyorsak o zaman doğruyu buluruz." Yozgat - 14 Ağustos 1983: "12 Eylül 1980 öncesindeki siyasi partilerin devamı mahiyetin- de olacak siyasi partilere, ayrıca benzer tutum ve davranışlara girecek kişılerin yeni kurulacak demokrasimizi tekrar yozlaştırmalarına fırsat verümeyecektir." (Devlet ve MGK Başkanı Ev- ren'in konuşmalarından) •YÖK'len mi şikâyet ediyorsunuz" diye sordu: "Hayır, ben bugünkü durnmda üniversitenin içindeki gerilimden haber veriyonım. Üniversite, üni- versite oima vasfını yitirmişür. Ta- yinle gelmiş üniversite mensupla- n dışındakilerk konuşun" dedi. Evren: "Şikâyet Doğramaa'dan mi?" (Banttaki ses): "Evren'ia yıldı- a!" Demirel: "Bizim Doframaa- dan bir şikayetimiz yoktur. Doğ- ramacı müstesna bir kimsedir. Ama topyekân üniversite olayı, üzerinde durmava değer bir olay- dır. Devleti meşgul edeceklir." Konu tekrar 12 Eylul'e döndü. Demirel, "Anaışiyi önlemek icin 12 Eylul'u yaptık, dediniz. Anar- şistieri bir yana bıraktınız, siyaset ve siyasetçüerin ustune geidüüz. 12 Eylul beyannamenizde 'Partileri kapatmayacağız' dediniz, 13 ay sonra partileri kapattınız. Niye ka- pattınız Adalet Partisi'ni? Türki- ye'nin çimentosu idi. Anarşi ön- temekle ne alakası vardı? Anarşiden sorumlu tultuğunuz partileri mahkemeye verdiniz. Kadrolanna da iktidar verdiniz. Konya mitinginden sorumlu olan kişi, (Keçeciler) bugün, iktidann bir numaralı adamıdır. Neticede, 'anarşi onleme' bir kenarda kaldı. İktidan bizim elimizden aldıaız, başkalanna verdiniz." Demirel: "Büyıik Turkiye Par- tisi'ni niye kapaltınız?" Evren: "Herkes o tarafa aktı. İktidar olur, intikam alırsınız di- ye kapattık." Demirel: "Biz banşçıyız. Kim- seden intikam almadık. Anlaşüan sizi tabrik etmişler. Ama olan memlekete olmuştur." Hesaplaşma sahneleri - Demi- rel - sürdürüyor: "Dogrn Yol Partisi'ni -1983'te- niye seçime sokmadınız?" Evren: "Koalisyon olurdn." Demirel: "Ne olurdu belli ol- maz, ama işte ülkeyi de bogünkü hukumete teslim ettiniz. Memle- kette milletin içine çıkamayan bir hukumet meydana geldi. MUlet perişandır. Icraatlannızın netice- si budur. Hem bize haksızlık yap- tımz bem de millete haksızlıK ysp- tınız." Demirel, Evren'e "Bunlan ko- nuşursak niye rnaziyi kanştirmıs oluraz? Konuşmazsak, millet ger- çeği nasıl bilecek?" dedi. Evren, patladı: "Öyle ise siz ko- nuşun, ben konuşayım. Ben kou- şayım, siz konuşun." Demirel, "Maksadım o değil" dedi ve açıkladı: "Benim maksadım, 12 Evlul'e takıhp kalmak da değil. Sizin yap- bğınız gibi 12 Eyhii'u Damokfes'İB kılıcı baline de getirmek değil. Be- nim maksadım isleyen devleti bal- makör." Bir ammsatma ile başka önem- de bir konuya girdi Demirel: "Sizin günleriniz sayılıdır" de- di. "Hâlâ, işleyen devlet ve işleyen rejim için yapabileceginiz şeyler vardır. Niye Fransız Anavasası'mn 16. maddesi gibi bir maddeyi bo anayssaya koymadınız?" Fransız Anayasası'ndaki o madde, cumhurbaşkanlanna ge- rek gördüğünde Meclisi feshede- rek yeni seçime gidilmesine öna- yak olma yetkisi veriyordu. Evren, "Düşundük, ama Mec- lisin feshedilmesi partili cumhnr- başkanlan tarafından suiistimal edilir diye koymadık" dedi. 82 Anayasası bir partilinin cumhur- başkanı seçilmesine olanak veri- yordu. İlk yedi yıl için askerlerin cumhurbaşkanı açısından kaygüa- n yoktu. Nasılsa Evren, anayasa haİkoylamasıyla birlikte secüecek- ti. Partiler düzeninde "ilk beş yıl- lık kurnlu düzen" ve cumhurbaş- kanlannın yedi yıl sonra partiler- den seçilmesi... Her şey "geçiş dönemi" diye adlandırdıkları, si- yasette "güdûralu demokrasi" di- ye nitelenen sisteme göre ayarlan- mış. Sonra? Buyrun TÖ, Çanka- ya'ya!.. 13 mayıs görüşmesinin fınalin- de Demirel, Evren'e: " 'Milli Mudafaa Caddesi'nin bir tarafında Meclis, öbiir tarafın- da Genelkurmay... Meclis Acaba askerler ne zaman gelip bizi bu- radan çıkaracaklar' korkusu için- de.. Genelkunnay 'Ne zaman şu Meclisi kapatsak' düşüncesi ve planı içinde." dedi ve ekledi: "Bu senaryo ortadan kalkma- dıkça devlet de işlemez, rejim de işlemez. Ordu, her ne sebeple olursa olsun, siyasete ginnce ve- ya sokulunca yıpramyor. Bu, mil- letin aleyhinedir. Orduyu tumü ile siyasetin dışında, milletin emrin- de tutmanm, milleti müdahale beklentisinden çıkarmanın şart ol- duğuna inanıyonım. O zaman re- jim işler. Hükümetin yaptığı gibi 12 Eylül istismar edilirse, sizin yaptığınız gibi '12 Eylül'ü savunuyoruz' derken, darbe sa- vunması yapılırsa, rejim işlemez. Benim hassasiyetimin sebebi bu- durî' Evren'e baktı ve "Umanm, sizi üzmedim" dedi. Evren, "Yok, yok" diye lcarşı- ladı. Demirel, "Bu konulan benim- le görüşme ihtiyacı duyarsanız, ben bazınm" dedi... Ve 13 Mayıs 1988 Cuma günü 14.30'da girdiğı Çankaya Köşku'n- den 16.00 dolaylarında ayrıldı. Rahatlamış, söylediğine göre "on yıl gençleşmisti." SIRECEK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle