06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/6 DİZİ-RÖPORTAJ 27ŞUBAT1990 90'DAN 80'E POLITIKA TUNELI(i \EY T ARi A YlREk Inönü:Devletdenetlesin-Evren:Düşüneyim 11Ocak 1989'da liderler Çankaya'dadır. İnönü, Emlak Bankası kredileri, Kaya Erdem'in istifası, Vuralhan olayı gibi konuları dile getırip Evren'den Devlet Denetleme Kurulu'nun çalıştırılmasım ister. Evren "Olayları izliyorum, sonuca göre karar vereceğim" der. Cumhurbaşkanı Evren, 1989 yüında mu- haJefet liderleriyle üç kez görüştü. Haziran ve nisan 89 görüşmelerinden önce, Çanka- ya'da 11 Ocak 1989'da, sekiz aybk bir ara- dan sonra Evren-muhalefet arasında yüın ilk buluşması gerçekleşti. Evren, muhalefet liderleriyle son kez, 1988 yılırun 13 mayıs gflnü buluşmuştu. Çankaya görüşmelerinde 13 mayısın ayn bir yeri var. Zira 88 yılı ilkbahannda 12 Eylül tartışmalan yeniden alevlenmişti. Bu tartış- malar 1985'ten beri dunıp durup parlıyor- du. 12 Eylül'e yönelen eleştiriler yoğunlaşın- ca, o günlerde Karadeniz kıyı kentlerini zi- yaret eden Evren bir konuşma yaptı. Söy- ledikleri geniş yankılar uyandırdı. Günler- ce tartışıldı, sonunda "tepe noktaya" tır- mandı. "88 ilkbahannda 'darbe' otasılığı Türki- ye'nin siyasal giındeminde b«ş sıraya gelmiş- ti. SonradaB, 12 Eylül urttşmasına dönü- şecekti. ' Tanışma, özellikle Evren ile Demirel ara- sında geçiyordu. 13 Mayıs 1988'de Çanka- ya'da 12 Eylül'ün Genelkurmay Başkanı Ev- ren ile Başbakanı Demirel arasında "12 Ey- lül hesaplaşması" ile noktalanacaktı. 13 mayıs hesaplasmasının ilginç, renkü ve bilinmeyen yönlerini daha sonraki bölüm- de göreceğiz. 13 Mayıs 1988'den 11 Ocak 1989'a kadar yaklaşık sekiz ay geçmişti. tki ayda bir ya- pılan Çankaya görüşmeleri aksamıştı. Ev- ren, muhalefet liderlerinin kapı önünde "içeriyi" yanattıklanndan yakınıyor, yeni "poJemik" öğderinden kaçınmak istiyordu. Muhalefet liderleriyle görüşmelere sekiz ay- lık bir "fasıla koymasının" belki de nedeni buydu. Fakat basın, Çankaya görüşmelerine ara verilmesindeki nedeni araştırmaya başladı. Nokta dergisi ocak 1989'un ilk haftast ko- nuyu ele aldı. Liderler ne diyebilirdi? "Çağn Çajtkaya'dan geliyordu." Görüşme isteği "yukardan" gelmeyince muhalefet liderle- ri ne yapabilirdi? Baransel yine bir açıklama yaptı. önenı- li olaylar -halk oylaması, dış geziler gibi - kimi sorunlar araya girmişti. Yoksa cumhur- başkanı bu görüşmeleri sürdürecekti. 11 Ocak 1989'da partiler Çankaya'ya "davet edildi. ' ._ Inönü, Evren'e ülkenin içinde bulundu- ğu ekonomik koşullan anlattı. "Karşunızda sadece ekonomik sorunlar yok" dedi. "Devlet yönetimİDde çok yan- lış, gittikçe ters görüntuler veren yaklaşım- Ur karşısındayız. Sıkıntüar biyük öiçnde bnndan kaynaklanıyor." Gerçekten Emlak Bankası kredileri, ge- nel müdür "prens" Bülent Şemiler'in yöne- timi ve ardından başbakan yardımcıhğından Kaya Erdem'in istifası.. TUrkiye'yi günler- dir uğraştınyordu. Muhalefle basının çaba- ları, ANAP ve TÖ duvanna çarpıyor, ger- çeklerin ortaya çıkması için hiçbir önlera alınmıyordu. Konu, mahkemeye gitmişti. Fakat olay- lann siyasal yönleri giderek ağır basıyordu. Başbakan Yardıması, Başbakanla "devlet yönetimiııde aalayış farkülığun öne sürerek istifa" ediyordu. tnönü, cumhurbaşkanına "Elinizde güç- lü bir denetim organı var. Devlet Denetle- me Kurulu. Biz parti olarak Meciis e aras- ürma öaergesi verdfk. Fakat ANAP çoğnn- luğunun araştınnayı kabul etmesi zayıf gö- röniiyor. Denedeme Kanıiu'nu karekete ge- çirecek yetkiye sabJpsiniz. Lütfen ba yetki- yi kHİIanııuz" dedi. "Karşı karşıya kaldıgımız olaylar sıkın- üyı arttınyor. Araştınna onergesi reddedi- lirse ortaya çıkacak durum daha da rahat- azhk verecek" diyordu. Oysa, bankanın verdiği kredilerde usul- suzlük olup olmadıgıru araşürma gerekiyor- du. "Eğer islemler normal olsaydı bir baş- bakan yarduncısı niçio istifa etsindi?" " — tşte bu nedenlerle" diyordu Inönü, "Devlet Denetfeme Knnılu banka yöneti- minde oeier oldnğanu araşbrabüir." Söylentilerde gerçek payı ojduğu anlaşı- lıyordu. tnönü soruyordu: "Öyle olmasa, istifalar neden?" tnönü, kamuoyunda işleyen yaraya dönen Vuralhan olayına da değindi. Seçim yakla- şıyordu, olayın içerığıru halka anlata- caklardı: "Fakat cnmhnrbaskanı olarak siz, ba ko- nularda denetim görevini yüriiteMHrsiaiz. Devletin denctim organlan cataşnuyor, da- mm toplnmu (ahrik edecek düzeye gektt" dedi. Evren, lnönü'yü dinledikten sonra: "Olaylan izttyoram, sonuca göre karar vereceğim" demekle yetindi. Demirel'in Çankaya'daki yaklaşımı tnö- nü'den farkhydı. "Oraya sikâyet gdtünDez- di." Evren'in lider görüşmelerine bakış açısı değişmişti: ' 'Araya yaz taÖB, daha sonra referamtamı ve dış geziler girdi. Sizierle görüsmemiz ge- cikti. Bundan sonra. iki ayda bir yaptığını bu göruşmeteri, üç ayda bir yapacağım. Ni- san 19S9'da tekrar konosacağu" dedi. Sonra, görilşmelerden ne umdugunu du- yurdu: "Ben, sizin olup bitenlere nasü bakbğt- nızı öğrenmek istiyonım." Demek ki, daha çok liderler konuşacak- ü. 26Mart sonrasında muhalefet liderleri Çankaya'ya erken seçim için bastınr. TÖ, Evren'e "Seçimden kaçmayız" der. erken seçimden nasükaçtı4 Nisan 1989'da Çankaya ko- nuşmalarında, bir ara, Demirel: "Biz, cumbarbaşkanıniB halk tarafından seçilmesine taraftanz. Bn fikrimizden vazgeçmiş degi- liz" dedi. Evren, bilinen görüşünü hemen yineleyerek: "Ben de halk tarafından seçil- mesine taraftanm. tki sandık ko- yarak, aynı zamanda - gend se- çünle - yapılamaz mı?" demisti. 4 nisanın bilinmeyen başka öy- küleri var. Çankaya'dan "anbunb bir bildirinin" nasıl çıktığını an- latan öyküyle cumhurbaşkanlan- m halkın seçmesi eğiliminin, Ev- ren'in görevden aynldığı 9 Kasım 1989'da nerelere vardığını, Tö'- nün yeni hesaplannı içeren öykü- ler. * * * 1982 Anayasası hazırlanırken Evren'in cumhurbaşkanlarının halk tarafından seçilmesini ıstedi- ği biliniyor. MGK'run o zaman- ki "akh evvel" hukuk danışma- lan isteğe karşı çıktı. Birkaç aday çıkacaktı. Seçim alanlannda bir- birlerine atıp tutacaklar, adaylar ttzerinde basın yayın yapacaktı. Secilecek olan "yıpranacaktı" Evren yalnız kaldı, cumhurbaşka- m seçimi Meclise bırakıldı. 1987 yüında, genel seçime gidi- lirken bu kez TÖ, cumhurbaşka- nı seçimini halka bırakmayı öne sürdü. O günlerin bilinmeyen öy- küsünü TÖ hazırladı. Evren Pa- şa -10 Mart 1989'daki görüşme- mizde anlattı : "Oysa ben halk tarafından se- çilen bir cnmhvbaskanuıın hiçbir paıünin destefine Uıtryaç duyma- yacagı için daha saghkh görev ya- pacağına inamyordnm. TÖ, gel- di - eliyle otnrdognm koltagu işa- ret etti - ve bana teklifte bulun- dn. O sırada sanınm 4. geçici maddenin (siyasal yasaklann) kal- dınlması konusa vardı. Bana 'Larfen kabnl ediniz. 4. maddeyi kaldınrken bir devre daha cura- hurbaşkaolıgı yapnıayı kabul ediniz1 dedi. KeaBBkle reddettim. Çıkn kapımn önüne. bunu söyle- di. Reddetmemin sebebi açıktı. 4. maddeyi kaldırmaya yanasması- nın sebebi, kendini ikinci kez seç- Ürmek için diyeceklerdi." Zaman geçti, muhalefet öneri- yi geri çevirdi. Cumhurbaşkanlı- ğı seçimi yaklaşırken "Evren'in süresini nzabna" formülü günde- megirdi. ANAP grubunda görü- şe yanlı olanlar vardı. Demirel, yöntemi birden benimsedi bu kez TÖ karşı çıkıyordu. En az 1992'deki genel seçime kadar ve- ya bir dönem daha Evren'in cum- Bumhurbaşkanlığı Basın Danışmanı Ali Baransel, TÖ'nün KM'u Çankayayetkilisi anlatıyor: "Evren o günlerdeki davranışını şöyle anlatıyor: "Sayın cumhurbaşkanlarının halk tarafından seçilmesi görüşünü Cumhurbaşkam, 26 Mart'tan sonra siyasal havanın öteden beri savunmuştu. Bu madde için MGK'da direnmiş, gerginleştiğini söylemiş, erken seçime ne dediğini sormuş. ancak onay görmemişti. Veda konuşmasında da bu temayı 'Erken seçimden biz kaçmayız' demiş TÖ!' Sonrasını Baransel işledi ve metne böyle bir cümle koydu. O günlerde haftahk şöyle özetliyor: "TÖ, sözlerini yumuşata yumuşata seçimden kabul sırasında TÖ, Evren'den bu cümleyi çıkarmasını istedi. yan çizdi. Evren için yapacak bir şey kalmadı." Ancak Evren bunu reddettü' EVREN tNANMIŞTI — Cumhurbaşkam Kenan Evren, TÖ'nün Çankaya'ya çıkmak istemediğjne, uzun süre inanmıştı. Özal "ikna yeteneğini" gösterirken Akbulut dikkatle onu izliyor. (Fotofraf: Rıza Ezer) hurbaşkanı kalmasınt isteyen Tö'den aıtık aynı doğrultuda ses çıkmıyordu. Evren, düğumü çözdü: "Şimdi kulağıma geliyor. Beo- den söz edenlere, Teklif ettim, bir döDem kaün dedim. Evren Pa- sa reddelti' diyormus" dedi. Zor duyulabiür bir sesle bunlan anlatmıştı. TÖ, Evren Paşa'yı devreden çı- karmayı 1987'de planlamıştı. Çankaya yolunda en büyük engel Evren'di. Halk, kuşkusuz Evren'i Tö'ye yeğlerdi. Cumhurbaşkan- hğı seçiminden iki buçuk yıl ön- ce ortada henüz "sorun" yokken Evren Paşa'ya "nzatma önerisi" yaparken ret yanıtı alacağını bi- liyordu. Nitekim, 89'da adayhgını ilan edeceği güne kadar, ne uzat- mayı ağana aldı ne de Çankaya'- ya göz diktiğinden söz etti. Yazı dizisinin dünkü bölümünde Çan- kaya konusunda Evren'le TÖ ara- sında geçen göruşrceleri yansıtan Evren'in günlüğü pek çok gerçe- gi ortaya çıkarmıyor muydu? Basının gerçekleri yazmadığın- dan sürekh yakınan TÖ, "ciddi" boyutlar içeren bu konuşmalara değinmekten özenle kaçındı. Ger- çekleri yüzüne açıklayarak cum- hurbaşkanlığı sevdasından vaz- geçrnesini isteyen insan, sıradan biri değildj. T.C.'nin yedinci cum- hurbaşkanıydı.. Daha ötesi, 12 Eylül askeri rejiminin lideriydi. Kökeni askerdi. Yüzde 21.8'e dayanan ANAP grubunun oylarıyla seçildi. Çankaya Köşkü'nde 9 Kasım 1989 günü düzenlenen resmi de- vir teslim töreninde ilk konuşmayı yedinci Cumhurbaşkam Evren yapacaktı. TÖ, bu konuşmaya yanıt verecekti. O günleri renklendiren ilginç bir öyküyü - adının açıklanması- m ötemeyen - bir Çankaya yetki- lisi anlattı: "Evren, cnmharbaşkanlannın halk tarafından secilmeleri gerek- tigi göriisiinü öteden beri savun- muştn. Bu madde MGK'da görii- şüliirken epey direnmişti. Ancak onay görmedi. Veda konuşmasında da bu te- mayı işlemenin dogru olacağını düşündü. Metne böyle bir cümle ekledi. O günlerde bir (haftahk) kabul sırasında TÖ'ye konuşmasından söz ederken bu noktaya da değin- di. TÖ, Evren'den eger mümkün- se bu cümleyi veda konuması metninden çıkannasuu istedi. An- cak Evren, bu goriişünün kamu- oynna mal oktugunu beürterek bu isteğe uymadı." 4 nisanda liderlerin Evren'le yaptığı görüşmelerden sonra, sa- at 17.00'ye doğru Çankaya "bir bildiri" yayımladı. Bildirinin ha- zırlanış biçimi ilginçti. Üstelik er- ken seçim tartışmalan açısından önem taşıyordu. Çankaya ekse- ninde o sırada yaşananlan Ali Ba- ransel yansıttı: "Sayın Cumhurbaşkanımızm çalışma odasına girdim. '26 mart geçtikten sonra, bütün gözler Çankaya Köşkü'ne, zatı âlinize çevrildi. Kamuoyunun, basımn dikkati üzerimizde. Liderlerle ya- pacagınız görüşmelerden sonra bir bildiri çıkarmamızı emreder misiniz?' dedim. Sayın Evren, anayasadaki ko- numunu hatırlattı. Erken seçim veya seçim konusunda anayasa, cumhurbaşkanlanna yetki vermi- yordu, bu noktayı anımsattı. Bu nedenle bir bildiri çıkanlmasına fazla taraftar değildi. Kendilerine 'Hassasiyetinizi biliyorum' dedim. Ne var ki, ka- muoyu Çankaya'dan bir açıkla- ma bekliyordu. 'tzin verirseniz ben sonra bir metin hazırlayayım. Zatı âlileri tensip buyurursa ba- sına veririz' dedim. Liderler geldiler ve aynldılar. O görüşmeler sırasında yan odalar- dan birinde kısa bir metin yazdım ve Sayın Cumhurbaşkammızın yanına girdim. Okudum. Sayın E\Ten dinlediler ve hafif- çe gülümsediler, fakat anayasal kaygılan devam ediyordu. 'Emir buyurursanız, hukuk açı- sından bir sakuıca olup olmadı- ğını saptamak için, - cumhurbaş- kanlığı danışmaru - Prof. Şeref Demirel, 11 Ocak 1989'da Evren'i, TÖ'nün zirveye tırmanma arzusu konusunda uyarıyordu: 'Bunlar Çankaya'ya gelip oturacak' D,"emirel, 26 Mart seçimlerinden önce Evren'e şöyle diyordu: "Çankaya'da oturacak kişinin, milletin yüzde 36'sı tarafından benimsenmesi yetmez. Zira her 100 kişiden 64 kişinin 'Benim cumhurbaşkanım değildir' dediği kişi Türkiye'de cumhurbaşkanlığı yapamaz!' 26 Mart'ta yüzde 21 oy alan TÖ ise sonunda Çankaya'ya çıkıp oturmuştu. 11 Ocak 1989 günü Demirel Çankaya'dadır. "1988 yılı sonunda Tiirkiye'nin genel durumu nasıl go- riinüyor, anlatayım" dedi. Demirel: Herkesin memnun olması olanaksızdı. Ancak büyük ço- ğunluk, halinden yakmıyorsa bu, anlaşılmayacak bir durum değildi veya bu durumu dile getirenlere 'Size öyle geliyor, kara tablo çiziyorsunuz' deyip gerçeği geçiştirmek de ola- naksızdı. 1988 yılı sonunda "Türkiye'ye bakarken", elde somut ve- riler vardı. Bunlardan biri, 25 Eylül 1988'de yapılan hal- koylamasıydı. Halkoylamasına niçin gidilmişti? tktidar, mart 89'da yapılacak seçimleri, kasım 88'e al- mak için halkoylamasına gkmişti. Mart 1989'da yapılacak seçimlerin dört ay önceye alınmasında, halkın zararı ne ola- bilirdi? Tersine yararı vardı. Halk, seçimi niye reddetsin. Seçim, halk için bir fırsattı. Fakat sonuç ne olmuştu? Halk, TÖ'nün önerisini reddetmişti. tktidar, halkoyla- masına giderken, önerinin kabul edilebilmesi için yüzde 50 arö bir oy gerektiğini bilmiyor muydu? Bu oranın altında çıkan oy Ue önerinin reddedileceğini bihniyor muydu? Bili- yordu. Götürdüğü öneriyi reddettirmek için halkoylamasına git- menin ve bunu başarı saymanın akıl ile mantık ile "iz'an" ile bağdaşır tarafı var mıydı? Tabii, yoktu! ' Demirel, "Referandumda her 100 kişiden 65 kişi, siyasi iktidann teklifini reddetmiştir. Seçirnin öne alınması red- dedilecek bir şey olmadıgına göre siyasi iktidarı reddetmiştir" dedi. Muhalefet, halkoylamasını " o hale" çevirmişti. Bu, hak- kıydı. Demirel ilginç bir benzetme yapıyordu: "Siyaset 'rodeo' gibidir. Sahaya çıkan, bindiği hayvanın üzerinde duracak- tır. Durabilmek, onnn hiineridir. Siyaset, rakibi alt etme sanaudır'." "Bize göre" diyordu, "Türkiye'de halk, içinde bulunduğu durumdan fevkalade şikâyetçidir ve onun için 100 kişiden 65 kişi, siyasi iktidan reddetmiştir. Referandumun anlamı budnr." Siyasi iktidardan halk nasıl şikâyetçi olmasın ki? 1988'de enflasyon, resmi rakamlara göre yuzde 75, mutfak rakam- larına göre de ytızde 100'ün üzerindeydi. Ulkeyi yöneten si- yasi iktidar, beş yıl önce devraldığı Türkiye'deki enflasyonu beğenmemiş, onu "çok bulmuş", kotülemiş ve "indirmeyi taahhüt etmişti." Kenan Evren -1983 öncesini, askeri dönemi - hemen amm- sattı: "Yüzde 30 civannda idi" dedi. "Evet" dedi Demirel, "Şimdi bu yüzde 30'u bulsalar, öpıip baslanna koyacakiar. Oysa savlan iki sene içinde yüzde 10'a tndirmekti! Beş yılda yüzde 75'lerin üzerine çıkarmış- lardı. Köyliiden sanatkâra halkın gayri safi milli hasıladan aldıgı pay, yüzde 50'lerden yüzde 30 düzeyine düşmüştü. Gelir dağılımı çok kötü biçimde bozuimuş, bu koşutlar hal- kın yannlara güvenle bakmaması" sonucunu doğurmuştu. "Kişilerle meselesi yoktu" ama, "sıstemi anyor, olayla- nn üzerinde duruyordu." Türkiye, yasalarla değil, Meclis'te yasa gucü kazanmamış kararnamelerle yonetıliyordu. "Siyasi rejimin hali işte buydu!" Üniversite rahatsızdı, sosyal devletin neresindeydik? 26 Martta yapılacak yerel seçimlere geçildi: Seçim ne demekti? Hür ve dürüstlük! Oysa iktidar 1987 halkoylamasında, 1987 seçiminde ve 88 halkoylamasında "devleti seçime sokmuştu"; iktidar, valiyi, kaymakamı, muhtan kullanıyordu. Buralan parti orgütüne donüştürmüş- tü. Örneğin vali, devlet başkanlığımn temsilcisiydi. Evren, "Bu gibi durumlardan benim haberim olursa, memnun olurum" dedi. 12 Eylül yine sahneye giriyordu: "TV'yi seçime bir hafta kalana kadar kullanıyor, hatta 12 Eylül'ü kullanıyor, '12 Eylül oncesine donersiniz ha' di- ye, 12 Eylül istisman yapıyor." Ocak 1989'da Demirel'in öne sürduğu görüş şuydu: "Şimdi iş, iddiaya binmiştir. Ne yapıp yapıp yüzde 36'nın altına düşmemek çabası içinde olacaktır. Yüzde 36'yı aşa- bilmek için her şeyi yapacaktır." TÖ, yaptı da! Ne çare, 26 Mart'ta yüzde 21.8'e indi. Neden yüzde 36'nın altına düşmemek için her şeyi ya- p a c a k t ı : "Çünkn bu, Çankaya'ya çıkan yolu açacakbr. Şayet yuz- de 36 artı bir alırsa 'İşte, seçimdekinden fazla aldık' diye- cek, Çankaya'ya gelip oturacaklardır. Anayasa buna elverişlidir, ama demokrasi ve hukuk buna elverişli degil- dir. Çünkü Çankaya'da oturacak kişinin, milletin yüzde 36'sı tarafından benimsenmesi yetmez. Zira ber 100 kişi- den 64 kişinin 'Benim cumhurbaşkanım değildir' dediği ki- şi, Türkiye'de cumhurbaşkanlığı yapamaz." Cumhurbaşkanlığı secimine dokuz, on ay var. Daha o günlerde "bugün" söyleniyor Evren'e: "Bunalım olur diyoruz. böyle deyince 'Darbe mi demek istiyorsunuz' diyenler var. Ben, geçen 25 sene zarfında hep darbelerin karşısında oldura ve onunla mücadele ettim. Dar- be sözü etmeyecek tek kişi kalırsa. o da benim." Evren, o günlerde TÖ'nün "yukan çıkmayacağına" öy- le inanıyordu ki... Araya girdi, lafı değiştirdi: "Anayasanın yapılması sırasında ben de cumhurbaşka- nının halk tarafından seçilmesini savundum, ama dinlete- medim. Siz de onu savunuyorsunuz. TÖ de geçen sene böyle bir söz söylemişti. Halkın büyük çogunluğu cumhurbaşka- nım seçraek ister." Evren'le Demirel arasındaki "fikir biriiği" tek konudaydı: Cumhurbaşkamnı halk seçsin. ötesi? Daha sonraki gö- rüşraelerde ayrıntılarıyla ortaya çıkacaktı. Demirel, "Yerel seçim ile cumhurbaşkanlığı sonınu ara- sındaki ilişkiyi kurmak için konuya girmişti." "Siyasi iktidar, Çankaya'ya çıkabilmek için devleti (26 Mart'ta) kullanacaktır. Devletio kullanılmasında, devletin aşındırmasından duydugum endişeyi, makamınıza ilettim" dedi. 11 Ocak 1989 goruşmesi böylece sona erdi. Gözübüyük'ün göruşlerini alaum' dedim. Uygun gördüler. Ben Gözübüyük hocanın odasına git- tim, durumu anlattım, bildiri metnini okudum kendisine. Ho- ca 'Ali, sen bu işin ustası olmuşsun' dedi. Birlikte cumhurbaşkanımıza gittik. Metin bir kez daha okun- du, anayasa açısından herhangi bir sakınca olmadıgıru Sayın Gözübüyük, Sayın Evren'e söyie- di ve bildiri basma verildi. Bildirinin metni şuydu: "Bagüakü göröşmelerdea ve daha önce Sayın Bafbmkaa'la yapüklan görösmeden, yerd se- çbn sonucnnda ortaya çıkan siya- sal eğiUmin dikkat çekici oMoga •oktasında birieslkHgiııl tespH H- titerini ifade eden Sayın Cnmkar- başkanunız, bn tabktyv; flctidanaı ve rüm siyasi partflerin, anayasal karulnslann görev, yetki ve so- nunlvMdannın sınunnı zorlama- dan, gcrgin bir atmosferden nzak, iike yararian doğmltnsnnda de- nMtkrarJk pariamenter sistemin gerek ve geieacklertee nygaa bir şekflde deterlendirecckierU ve ea iyi karara riaşacaklan— inaadık- lannı bciirtmektedirler." Bildirinin altında AN Baransd'- in imzası vardı. Uyutma! Demokrasi kurallanna, gdenek ve göreneklerine inançlı bir ikti- dar olsaydı, bu bildiri, olumlu ge- lişmelere önayak olabilir ve erken seçim eylül 1989'da yapılırdı. Olmadı! BUdiri metni "çok dikkaüi" yazılmıştı. Çankaya'nın 4 nisan- da liderlerle yaptığı görüşmeleri belirliyor ve "daba önce TÖ ile Evren'in konoyn konoşroğun»" duyuruyordu. Gerçi bildiride "er- ken seçim" sözcükleri geçmiyor- du. Ne var ki, dizi görüşmelerden sonra Çankaya, 26 mart tablosu- nu iktidarla tüm siyasi partilerin demokratik pariamenter sistemin gerek ve göreneklerine uygun bi- çimde değerlendireceğine olan inancını duyuruyordu. Baransel'e, liderlerden önce Evren Paşa'nın TÖ ile yaptığı ko- nuşmanın içeriğini sordum: Baransel şunlan söyledi: "Sa- yın Cumburbaşkam, 26 Mart'taa sonra siyasal havanın gerginleşti- ğini söylemiş, erken seçime ne de- diğini sormuş. 'Erken seçimden biz kaçmayız' demiş TÖ. Çoğnn- Ink partisi oMnklarından taribJni saptamanın kendisine diiseceğiai söylemiş. Sayın Evren liderlerle konnstaktan, Mldiri - tabii başba- kaala yaptığı daha öncelü konas- maya dayanarak - yaymUadıktın sonra, haftahk mutad görüsnKİe- rin iDdnde, perşembe günü, konn- ytı yine açmış, TÖ de dahia öace söyledilüerini yinekmiş. Sayın Cnmbnrbaşkanımızu başbakan- dan aldıgı izlenim, erken seçime yanlı oldnğn idi." Günler akıp giderken ANAP, erken seçimden kaytarmaya baş- ladı. TÖ, hele cumhurbaşkanlığı seçiminden önce bir erken genel seçimi asla istemiyordu. 4-8 nisan günlerinden sonra ne- ler olmuştu? Baransel olanlan b- saca acıkladı: "TÖ, sözlerini ynmnşaU yn- muşata seçimden yan çizdi. Sayın Evren için yapacak bir şey kalma- mışti. Yetkisi yoktu ki, ne yapa- büirdi? " Doğruydu. "TÖ'nün boğazuıa sanlacak değildi ya." Oysa Evren erken seçim konusu canh iken ulusal iradenin gösterdiği yönde davranılmasını eline geçen - veya yaratacağı - her fırsatta söyleye- bilirdi. Devlet başkanından açık- tan destek gören erken seçim, ey- lül 1989'da gerçekleşebüir, ekim ayı sonuna kadar ertelense bile anayasaya göre, Evren yukanda ' kalabilir, devlet başkanlığında "boslnk" olmazdı. Anayasaya göre, seçim konusunda yetkisi yoktu Evren'in. Ama "ağırnğı" vardı. Halk çoğunluğuna bugün ters düşen Çankaya, bunahmlann kaynagı olmazdı. StRECEK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle