Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/6 DİZİ-RÖPORTAJ 21 ŞUBAT1990
MKRAL TAMERTUKETICI OLMANIN SIRLARI
Her pahalı olan kaliteli değildir— 4 —
10 bin liraya da bluz var. 600 bin
liraya da... 40 bin liraya da pan-
tolon var, 400 bin liraya da...
Eveeeet, bugünkü konumuz gi-
yinmek. Ama nasıl?
Bize göre her alışverişte olduğu
gibi konfeksiyon - ayakkabıda da
en önemlisi "karar vermek." Han-
gi malı, nereden, hangi fiyata al-
manın sizin için uygun olacağını
belirlemek. Alışveriş öncesinde iyi
bir piyasa araştırması yapmak. Ve
yine pek çok mal türünde olduğu
gibi, önceden denenmiş, tanıdık,
bildik dükkândan şaşmamak...
Çünkü 10 bin liraya da bluz var,
100 bin liraya da, 300 bin liraya
da, 600 bin liraya da... Ve çoğu-
muzda yanlış bir bakış açısı var:
"Bir giysi ya da ayakkabı ne ka-
dar pahauysa, o kadar sağlamdır."
Bunun sonucu olarak da kırk yıl-
dır alışveriş ettiğimiz, fiyatı kese-
mize uygun mağazayı günlerden
bir gün bırakıp "hovardaiık" edi-
veririz. Sonra da pişman oluruz.
Dökülen ayakkabı
Tıpkı 1988 yazında bize yazan
okurumuz Siimer Kayacan gibi...
"Nişantaşı'nda Ertuğnıl Mağa-
zası'ndan kış indiriminde bir
ayakkabı almışUm. Ayakkabımn
indirimdeki fiyatı bile, diger ma-
ğazalarda sezon içinde satılanlar-
dan daha pahalıydı. Ama ben
ayakkabm çok beğendim. Hem
de 'iyi kaliteli maldır. daha uzun
süre giyerim' diyerek aldım. Ayak-
kabımn bugünkü halini görseniz,
2 ay içinde ö>le eski suratlı oldu
ki, tanınmaz hale geldi. Ben aynı
fiyata daha önce alışveriş ettiğim
mağazalann birinden bir ayakka-
bı alsaydım, herhalde daha fazla
dayanırdı. Benim bu zaranmı kim
telafi edecek?"
Sümer Kayacan'ın zarannı kim-
se telâfı etmeyecek, çünku konfek-
siyon ayakkabı piyasasında "Ne
kadar pahalıysa, o kadar
sağlamdır" diye bir kural yok. Fi-
yat yelpazesinin en alt basamak-
ları için belki bu göriiş doğru. Ya-
ni 50 bin liralık bluz, 10 bin lira-
lık bluzdan daha kaliteli ve sağ-
lam olabilir. Ama fiyat yelpazesi-
nin üst basamaklanna çıktıkça
kumaşın kalitesi, dikişin kalitesi,
modanın en son çizgüeri, renkle-
ri ve marka, fiyatı etkilemekte ve
gerek gelir düzeyi, gerekse yaşama
biçimi buna uygun tükelici belli
bir marka için gözü kapalı o fiyatı
I.ndirim dönemlerinde özel olarak dikilmiş düşük fiyat ve kalitedeki malların
mağazalarda boy gösterdiği de yaygm bir şikâyet konusudur ve doğrudur. Bu tür
mallara yakalanmamak için ya bildik magazalardan şaşmamak ya da malı sezon
içinde gözümüze kestirip, indirim döneminde satın almak gerekir.
Eger model ve renk konusunda fazla seçici değilseniz, sizin için fiyat öneraliyse, indirimii saûşlann son güniinü bekieyio. (Ergun Çağatay)
ödemektedir.
Ödeyenlerin çoğu da, o pahalı
malların hiç de sağlam olmadığı-
nı, narin kumaşlardan ve kolayca
zedelenebilecek cinsten oldukları-
nt bilir.
Zaten bir bluza 600 bin lira öde-
yebilenin, o bluzu 3-5 kereden faz-
la giymek gibi bir derdi de yoktur.
Ne biçim indirim
Özellikle indirimii satış dönem-
lerinde okurlarımızdan çok sayı-
da mektup alırız. Genellikle de
hep aynı yakınmalar vardır:
"Vitrinlerine koca koca indirim
diye yazmışlar. Ama içeri girip ba-
kıyoruz. Bir manto 500 bia lira.
2 magaza ötede 150 bin liraya in-
dirilmiş manto dururken, bunlar
hiketiciyle alay mı ediyoriar!" Ha-
yır, alay etmiyorlar. Çünkü indi-
rimde 500 bin liraya satılabilen bir
manto, sezon içinde 800-900 bin
liraya manto satın alabilecek bir
tüketiciye hitap ediyor ve o tüke-
tici için 500 bin liralık manto "ke-
lepir."
Hazır laf indirimii satışlardan
açılmışken kendinizi sınayın. İn-
dirimii satışlardan yeterince yarar-
lanabilen bilinçli bir tüketici
misiniz?
I- tndirimli satışlann her geçen
yıl biraz daha erkene kaydığının
herhalde farkındasııuz. Eğer büt-
çeniz sınırlıysa sezon başında bir
önceki kış ya da yazdan kalma gi-
yeceklerle idare edip asıl sezonluk
alışverişlerinizi indirim dönemle-
rine kaydınyor musunuz? Bir baş-
ka deyişle indirimii satışlardan ya-
pılan alışverişlerin artık aynı se-
zonda kullanılabildiğini sanırım
biliyorsunuz.
2- Pek çok firma indirimii sa-
tış dönemlerinde mallarının fiya-
tını bir değil, birkaç kez indiriyor.
Bir giysinin üzerindeki etikette
birkaç kez -karalanıp değiştırilmiş
fiyatlar, sanırım sizin de dikkati-
nizi çekmiştir. Eğer model ve renk
konusunda fazla seçici değilseniz
ve fiyatın uygunluğunu ön plan-
da tutuyorsanız, indirimii satışla-
nn son günlerini bekleyin. Kaliteli
ve ucuz giysiler bulabilirsiniz.
Ama eğer modelini, rengini çok
beğendiğiniz bir giysi varsa ve bu
giysiyi uzun bir süre içinde sindi-
re sindire giyeceğinize inanıyorsa-
nız, o zaman "3 gün sonra bnnua
fiyatı yeniden inecek. Ben biraz
daha bekleyeyim" deyip de o çok
beğendiğiniz giysiyi bulamama
riskini göze almayın. Çünkü ara-
daki fiyat farkı, sizin "zevkinize
ve keyfinize" ödediğiniz miktardır.
Neden olmasın?
3- İndirimii satış dönemlerinde
satın alınan malların değiştirile-
memesi, tüketiciler arasında yay-
gm bir yakınma konusudur. An-
cak satıcı da sezon içinde satama-
dığı malı stokunda tutmamak, el-
den çıkartmak istiyorsa, doğal
olarak sattığı malı geri almak is-
temeyecektir ve haklıdır. Zaten sa-
tıcı, malını paraya çevirebilmek
için size cazip gelen etiketleri koy-
muştur. Ama indirimii dönemle-
rinde sattıklan malları geri alan
birçok firma da vardır.
Müşteriyle ilişkilerine uzun va-
deli bakan fırmalar, özellikle sa-
tın alındıktan sonra defosu orta-
ya çıkan mallarda ya da hatta ba-
zen tüm mallarda, indirimii satış
dönemlerinde de "iade" kabul et-
mektedir. En doğrusu, alışveriş
yapacağımız mağazanın bu konu-
daki tutumunu, o sırada kendile-
rinden öğrenmek ve tercihimizi
ona göre yapmaktır.
Araştınn
4- İndirim dönemlerinde özel
olarak dikilmiş, düşük fiyat ve ka-
litedeki mallann mağazalarda boy
gösterdiği de yaygın bir şikâyet ko-
nusudur ve doğrudur. Eğer bu tür
mallara yakalanmak istemiyorsa-
nız izlenecek yol, ya bildik - tanı-
dık magazalardan şaşmamak ya
da malı sezon içinde gözümüze
kestirip, indirim döneminde satın
almaktadır. Diyelim ki indirim
günlerinde dolaşırken bir giysiyi
çok beğendik. Sezon içinde mağa-
zada bulunup bulunmadığını da
bilmiyoruz. O zaman malın etike-
tini, kod numarasım ve üretim ta-
rihini iyice inceleyip, mağazada-
ki diğer mallarla karşılaştırmalı,
mağazadaki personele danışmalı
ve o malın fiyatının gerçekten in-
dirilmiş olduğuna ikna olmalıyız.
Konfeksiyon alırken bir noktayı
akıldan •çıkartmamak gerek.
Türkiye'de on binlerce konfeksi-
yon atölyesi var. Her keseye, her
zevke uygun giyecek bulabilmek
mümkün. Fiyat ve kalite yelpaze-
sinin bu denli geniş- olduğu bir
başka sektör var mı bilraiyorum.
Buradan yola çıkarak da eğer bi-
linçli tüketici olursanız; hem ce-
binize, hem de keyfinize uygun
ürunleri satan birkaç mağazayı kı-
sa sürede belirleyebilir ve oraların
müşterisi olabilirsiniz diyorum.
Yarın: Doğru
besleniyor musunuz?
SİZ OLSAYDIMZ NE YAPAKDENIZ?
Asıl hizmet malı
satmakla başlar"Siz olsaydınız ne yapardınız?" köşemizde bugün sözümüz
hem tüketiciler, hem de satıcılara! Ama daha çok satıcılara...
Elimizde 2.5 yıl öncesine ait bir mektup var. Müşteriyle ilişkile-
rinde kendisini tüketicinin yerine koyabilen bir satıcıdan gelroiş.
"Müşteriye hizmet, malı sattıktan sonra başlar" diyen bu satı-
cı, aslında bu bakış açısının firma yararına olduğunu, satışları
arttırdığını vurguluyor.
Ama önce bu mektubun bize yazıimasına neden olan tüketici
mektubunu okumanız gerek. Özellikle de bugüne kadar "cesa-
retini toplayamayan" tüketicilerin okumalan gerek. tstanbullu
okurumuz Tümay Mercan, 1987 ağustosunda yazmış.
"Karaköy'deki Işıldar Kundnra'dan 1986 yılı yaz sonu indi-
riminden düz topuklu bir yazlık ayakkabı aldım. Birkaç kez kul-
lanıp kaldırdığıra bu ayakkabı, bu yaz yine kısa bir süre kullan-
dıktan sonra topugundan kınldı. Önce tamirciye götürdüm. 5
bin lira isteyin-
ce tamir ettire-
medim. Sonra
bir gün tüm ce-
saretimi lopla-
yıp Işıldar Kun-
dura'ya gittim.
Duramu anlat-
tım. Ayakkabı-
ya baktılar ve
'Bunu bize ve-
rin. Size yenisi-
ni verelim' dedi-
ler. Çok şaşır-
dım. Önce ina-
namadım. ama
baktım aynısı-
nın saglamını
elime tutuştur-
dnlar. Ve bu
ayakkabılarda bu tür şikfiyetlerle daha once de karşıIaştıklan-~
nı, kınlan topukların itnalat hatası olduğunu ve bu ayakkabıla-
n ureten imalatçıyla anlaşarak iireücinin magdııriyetini telafi et-
meyi kararlaştırdıklarını söylediler.
lşin Uginç yanı, satıcının bana verdiği ikinci ayakkabımn to-
puğu 2 ay sonra kınldı. Vinedukkâna gittim. Bu kez ayakkabı-
yı ustaya gönderdiler. Usta hatasını yine kabul etti ve bana aynı
ayakkabımn bir üçüncüsünü verdiler. Şimdi bu ayakkabıya bir
şey olmaması için dua ediyorum ve Işıldar Kundura gibi satıcı-
ların çoğalmasını düiyorum."
Karaköy'deki Işıldar Kundura hâlâ yerinde mi bilemiyoruz.
Ama Işıldar Kundura'nın sahibi Ali Işıldar'ın mektubu hâlâ eli-
mizde:
"Sayın Tamer,
Ülkemizde, özellikle perakende alışverişlerde sözlerin kolay-
verildiğini, ideaJ davranışların çok kolay ve güzel anlatıldığmı,
ancak uygulamada o sözleri veren satıcının, birden tanınmaya-
çak kadar değiştiğini hemen her gün kendim de bir tüketici ola-
rak izliyorum. Son derece içten ve gunırla belirteyim ki, satıcı
konumunda olduğum kendi mağazamda gerek ben, gerekse di-
(Arkası 17. Sayfada)
V G UR M U M C U40'LARIN CADI KAZANI
Köy enstitülerinde 'komünistlik'— 1 1 —
Avukat Kenan Öner'in hırçın; hırçm oldu-
ğu kadar da yetenekli bir avukat olduğunu
bugün dava dosyasındaki dilekçelerini ince-
lerken anlıyoruz.
Kenan Öner'in şanssızlığj şuradaydı; kar-
şısında da en az kendisi kadar yetenekli ve
hünerli biri vardı:
Biilent Nuri Esen.
Yücel-Öner davası. zeki ve hünerli iki avu-
katın zekâ ve hukuk yarışması biçiminde
geçmiş; ilk raundu öner kazanmış; ikinci ve
son raundu da Esen.
KeAan Öner, bu hakaret davasına, komü-
nizm, ırkçılık, Nâzım Hikmet, Sabahattin
Alı - Nihal Atsız, Dil-Tarih olayları ve köy
enstitüleri konulannı taşımayı başarmıştı.
Davanın tartışma ve çekişme konuların-
dan biri köy enstitüleriydi.
Hasan Âli Yücel, köy enstitülerinde ko-
münistleri korumuş muydu?
Mahkeme, bu konuda Milli Eğitim Ba-
kanlığı'na yazılar yazdı. Aynı konuda tanık-
lar dinlendi.
Köy enstitüleri, 1940 yılında kurulmuştu.
Köy enstitülerinin öncüsü MilU Eğitim Ba-
kanlığı flköğretim Genel Müdüıü İsmail
Hakkı •Tonguc'tu.
Tonguç'un kafasındaki köy okulları pro-
jesinin en büyük destekçileri, Milli Eğitim
Bakanı Hasan Âli Yücel ve Cumhurbaşka-
nı înönü'ydü.
17 Nisan 1940 günü TBMM Köy Enstitü-
leri Yasası'nı kabul etti.
1942 yılı 19 haziratunda Köy Okulları ve
Köy Enstitüleri Teşkilat Yasası çıkarıldı.
Daha sonra yayımlanan bir kararname ile
de yüksek köy enstitüleri kuruldu.
1940-46 yılları arasında köy enstitülerin-
den binlerce öğretmen yetişti.
Köy enstitüleri, köylüleri uyandınyor; köy
çocuklarını çağdaş birer aydın olarak eğiti-
yordu.
Köylü, eğitmenler, öğretmenler ve koope-
ratifler aracılığı ile örgütleniyordu.
Inönü, sık sık Hasan Âli YücePi ve Ton-
guç"u Çankaya Köşkü'ne çağırır, çalışmala-
rını yakından izlerdi.
İnönü, eğitim ve kültür alanındaki mey-
dan savaşını koy enstitüleri ile vermeyi plan-
lamıştı.
Eğitim ordusuna da iki komutan atamıştı:
Biri Hasan Âli Yücel, öteki Tonguç.
Köy enstitülerinin yazgısı toprak reformu-
nun yazgısına bağlanmıştır.
1945 yılında Cumhurbaşkanı İnönü,
"Toprak Kanunu"nu çıkarır, yasa tasarısı
CHP grubundan güç-bela geçer. Tarım Ba-
kanı Prof. Şevket Raşit Hatipoğlu'nun ha-
zırladığı yasaya komisyonda Adnan Mende-
res karşı çıkar.
Menderes'in yıldızı bu konuşmayla par-
lar.
Tasarı, komisyonlarda engellenir. Ba^ba-
kan Şükrü Saracoğlu, tasanyla topraksız
köylülere toprak verileceğini üyelere anlat-
maya çalışır.
•
Ismet
inönü
(Cumhurbaşkanı
1946, ekimj
Isıvıet inönü
(L,rıi Kjcnel
Başkanı, 1967)
Bütün askeri ve siyasi hayatımdakı
vazifelerin hiçbirini kâle almadan
diyebilirim ki öldüğüm zaman Türk
milletine iki eser btrakmış olacağım.
Biri köy okulları, digeri de çokpartüi
hayattır.
Kültür alanında 44 senezarfında
yapabildtğimızden çok daha ileri
gidebilirdik. Gitmeliydik. Bunun
hicranmt ben daima çekerim.
Ağalar, etkindir.
Tasarı üç ay komisyonlarda bekletilir.
Ve "17. madde" tartışmaları başlar. Ala-
attin Tiritoğlu tasanyi savunur. Adnan Men-
deres ve Emin Sazak, yasaya karşı çıkarlar.
lş büyür.
17. madde topraksız çiftçilere ne'kadar
toprak verileceğini düzenleyen maddedir.
Bu maddeyle toprak sahiplerine 50"şer dö-
nüm arazi bırakılmakta; gerisi kamulaştınl-
maktadır.
Emin Sazak "Bu prensip kabul edilince
>ann ameienin şu apartmanın bir odasını iv
teme hakkı dogacakür " diye yakınır.
Cumhurbaşkanı İnönü, "Toprak reformu
istemeyen benim partimden değildir" diye
konuşur.
CHP içinden yasaya karşı muhalefet baş-
lar. Ağalar ve eşraf, ürkmüşlerdir.
Demokrat Parti'nin tohumlan da işte bu
tartışma sırasında atılır.
DP, 1950'de iktidara gelir gelmez bu 17.
maddeyi değiştirir.
Köy enstitüleri, toprak reformu ile birlik-
te yürümesi planlanan bir projeydi. Köy bir-
likleri, köylülerle ortak işletmeler, koopera-
tifler ve köy enstitüleri, yapılması öngörü-
len toprak reformu ile birltkte işlevlere ka-
vuşacaktı.
Köy Enstitüleri Yasası, CHP içinde mu-
halefet ile karşıJanmış; parti içindeki toprak
ağalan ve eşraf, enstitülere kuşkuyla bakrnış-
tır.
Milli Eğitim Bakanlığı'nın bir kısım bü-
rokratı da bu projeye karşı çıkmıştı.
Köy enstitüleri, yetiştirdiği binlerce öğret-
men ile okuma-yazma çığrı açmış; ayrıca
köylüyü de örgütlemişti.
Bu bir devründi. Kansız, silahsız bir dev-
rim!
"komünist şebeke" kurulduğu ihbar
edilmişti.
Ihbar ?dilen öğrenciler ile ilgili bir kanıt
elde edilmedi.
Ama devlet affetmiyordu; ihbar edilen öğ-
rencilerden Talip Apaydın, Turan Aydoğan,
Veli Demiröz, Ahmet Ertaş, Mehmet Ünver
yedeksubay okullanndan er pkartılıyorlardı.
Çifteler Köy Enstitüsü Müdürü Rauf
lnan'dı. İnan, Milli Emniyet'in kara listesi-
ne girmişti.
Köy enstitülerindeki ikinci komünistlik ih-
ban Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü'nde
yaşandı.
Bekir Semerd, thsan Afıkan. Talip Apay-
dın, Veli Demiröz, Ali Özcan, Ali Dündar,
Mehmet Toydemir, İsa Öztürk, Emnıliab
Öztiirk. Mustafa fnal, Rıfat lral,Hasao
lardı.
Solcu grup, Rauf lnan'ın, sağcı grup da
Emin Soysal'ın öğrencisiydiler.
Yüksek köy enstitüsünde milliyetçi genç-
lerin dernek baskanlığını Huseyin Atmaca
yapmaktaydı. M. Ştikni Koç, Arif Gelen, Ib-
rahim Türk, Fahri özçelik, Cemal Yıldınm,
bu derneğin yönetim kurulunda yer alan öğ-
rencilerdi,
Yüksek köy enstitüsündeki bir kısım sağ-
cı öğrencinin Hasanoğlan Köy Enstitüsü'n-
deki solcu öğrencileri devrin TBMM Başkaru
Kâzım Karabekir'e ihbar ettikleri anlaşılır.
İhbar edilenler, ihbarın, dernek başkanı
Hüseyin Atmaca ile M. Şükrü Koç"tan kay-
naklandığını ileri sürerler.
Koç, bu savları reddeder.
Koç, 60'fı yıllardaki Öğretmen Dernekle-
ri Federasyonu'nun solcu genel başkanı, 70"li
yüların DİSK genel başkanlığı danışmanla-
nndandır; Hüseyin Atmaca, CHP milletve-
killiği yapmıştır. Arif Gelen, sol içerikli bir
kitabı çevirmek suçundan tutuklanmıştır; İb-
rahim Türk, ilerici saflarda yer alnuştır. Ce-
raal Yıldınm, ODTÜ'de profesör olmuştur.
Fahri Özçelik, 1970'ten sonra CHP millet-
vekilliği yapmıştır.
Kurtuluş Savaşı yıllannda "Bolşeviklikle"
suçlanan ve bu yüzden TBMM'de Mustafa
Kemal tarafından savunulan Kâzım Karabe-
kir, bu ihbar mektubunu alır almaz, Hasa-
noğlan Köy Enstitüsü'ne gelerek soruştunna
yapar.
Cadı kazanı kaynıyordu...
Köy enstitülerindeki temel taslanndan biri
de işte böyle ustaca sökülüp alınmıştı.
Bakan Sirer ile Tonguç geçinemezler. Dün-
ya görüşleri de inançları da ayndır.
Bakan Sirer ile genel müdür Tonguç ara-
sında bakanhk odasında sert tartışmalar ge-
çer.
Sirer, Tonguç'a "Senin çolok çocugunla
birlikte belini kıracagım" diye bafırır. Ton-
guç da bakana "elinden hiçbirşey gelmez"
diye karşılık verir. îpler kopmuştur.
Kenan öner, Hasan Âli Yücel - Kenan
öner davasında köy enstitülerinin "komü-
nist yuvası" olduğunu kanıtlamaya çalışa-
cak; yeni bakan Reşat Şemsettin Sirer ara-
alığı ile mahkemeye enstitüler ile ilgili ra-
porları ve yaaşmaları getirtecekti.
Pulur Köy Enstitüsü sağlık öğretmeni Sa-
dık Baykaner'in ihbarlan üzerine yapılan so-
ruşturma sonunda bakanlık müfettişlerinden
Mehmet Doğanay ve Fethi İsfendiyaroğlu
1
nun düzenledikleri raporda ihbar edilen öğ-
retmenlerin "solcu fikirler taşıdıklan ve ko-
raiinistlik propagandası yaptıkJanna dair bir
kanaat" elde edilmedi. Ancak yine de bu öğ-
retmenlerin başka okullara atanmalannın
doğru olacağı sonucuna vanlmıştı.
İhbar konusu olaylara da -rapordan alın-
tılar yaparak- kısaca da olsa değinelim:
"Hemen her akşam müdür Osman Yal-
çın'ın enstitüdeki evinde Mualla Eyüpoğlo
ile birlikte voika ve konyak gibi içkilerin içil-
digi; Mualla Eyüpoğlu öğrenci 309 Fatma
Yavuz sancılandığı zaman bu öğrenciye kon-
ısanoğlan Köy Enstitüsü'ndeki soiculuk ihbarlan İnönü'yü
ürkütmüştü. O günlerde Yüksek Köy Enstitülerinde iki öğrenci grubtı arasında
ilericüiTc-gericilik kavgası yaşamyordu. İlerici grubu, Çifteler ve Hasanoğlan
Köy Enstitüleri, o günlerdeki 'milliyetçi' grabu da İzmir'dekî Kızılçullu Köy
Enstitüsü oluşturuyordu. Cadı kazanı kaynamayabaşlamıştı.
Ihbarlar
1946 yılında CHP'nin sağ kanadı, parti-
de egemenligini ilan etmişti. Milli Eğitim Ba-
kanlığı'nın bazı yöneticileri ile CHP mlllet-
vekilleri, gözlerini köy enstitülerine dikmiş-
lerdi.
Çifteler Köy Enstitusü'ndeki "komünist-
lik ihbarlan" o günlerde yaşandı. Öğretmen
Asiye Eliçin'in öğrencilerine sol içerikli ki-
taplâr saiık verdiği, öğrencilerden oluşan bir
Ayaş, Azmi Erdoğan, .Myazi Kayhan, Meh-
met Başaran, Haşin Kanat, Cesaret Toygar-
ın komünist oldukları arkadaşlarınca ihbar
edilmişti.
Bu öğrenciler ile birlikte iki öğretmen de
ihbar edilmişti.
Reşan Taşçıoglu ve Cemil Toygar.
Bu iki öğretmenin suçu ortaktı:
DTCF'den hocaları olan Behice Boran ve
Mediha Berkes ile görüşmek!
İhbar edilen öğrencilerin bir kısmı asker-
liklerini er olarak yapacaklardı, ceza buydu.
Hasanoğlan Köy Enstitusü'ndeki soiculuk
ihbarları, İnönü'yü ürkütmüştü. O günler-
de, yüksek köy enstitülerinde iki öğrenci gru-
bu arasında ilericilik-gericilik kavgası yaşa-
myordu.
İlerici grubu, Çifteler ve Hasanoğlan Köy
Enstitüsü çıkışlılar oluşturuyordu. İzmir'deki
Kızılçullu Köy Enstitüsü'nü bitirenler de o
günlerdeki "milliyetçi grup" olarak biliniyor-
Bu arada Saracoğlu hükümetı gitmiş; ye-
rine Recep Peker hükümeti gelmişti.
Irkçılık-Turancıhk davası samklarımn he-
defı Hasan Ali Yücel Peker hükümetinde yer al-
madı. Yücel dahaönce istifa etmiş, istifası ka-
bul edilmemişti.
Milli Eğitim Bakanlığı'na sağcı ve tutucu
düşünceleriyle tanınan Reşat Şemsettin Si-
rer getirilmişti.
CHP, köy enstitüleri konusunda yeni ku-
rulan DP tarafından hükümete yönelen eleş-
tirilerden kurtulmak için iki dayanak bul-
muştu.
Bakan SiretVe milletvekili Emin Soysal.
Sirer ve Tonguç'un aynı bakanhkta çalış-
maları olanaksızdı.
Cumhurbaşkanı Jnönu, Tonguç'ian daha
önce Rauf lnan'ın bakanlık müfettişliğine
alınmasını önermişti. Tonguç, İnönü'nün
önerisine yanaşmamış, ancak Rauf Jnan'ın
görev yeri değiştirilmişti.
yak içirmiştir.
(...) Öğrencilerin sık ve lazlarta kanşık ola-
rak hafta arasında geceleri kamyonla Erzu-
rum'a sinemaya götüriilmeleri.
(.-) Doktor, bilhassa müdür Osman Yal-
çın'ın enstitüdeki soiculuk lelkinin tesiri al-
tında iuzlann memelerinin iddia edildiği şek-
le geldiğini bir fikir olarak beyan ediyor."
"(...) Yük. Mimar Mualla Eyüpoğlu, Ko-
şapınar koyünde Hacıhaz'ın evinde akşam
yemeğinde alenen rakı istemiştir.
(...) Pulur Köy Enstitüsü yapıcıhk öğret-
meni Halil Basutçu, müdür Osman Yalın ve
mimar Mualla Eyüpoğlu ile sık temasla bu-
lunmuştur. Bu öğretmenin de solcu fikirle-
re sahip olduğu ve fikirlerini yaymay'a çalış-
tığı ve komünist olduğu kanaatı enstitünün
bir kısım ogreünenleri ve memurtan arasın-
da yaygındır."
Hasan Âli Yücel-Kenan Öner davasında
köy enstitüleri Kızılçullu eski okul müdürü
ve milletvekili Emin Soysal da tanık olarak
dinlenmişti.
Soysal, 1932 yılında Sabahattin Alı'yı ih-
bar edenler arasında yer alan "öğretmen
Emin"den başkası değildi!
Kenan öner'in köy enstitülerinin komü-
nistliğini kanıtlamak için ileri sürdüğü ge-
rekçelere de gözatalım:
"Türkiye'de modern teknik kitabıniD
100. sahifesinden 106'ıncı sahifesine kadar
devam eden yazılar maarif vekâletinin mil-
liyetçilik ve insaniyetçilik fikirleriyle din ve
ablak telakkilerini tenkit eden yazılan ihti-
va etmekledir. Ben yalnız şu fıkraya temas
edeceğim.
Maarifimiz gayelerini ve bedeflerini yuka-
nda ismi geçen broşür bize veriyor, maari-
fîn başlıca vasıflannı sayarken hem milliyet-
çilik nera de hümanist (insaniyetçi) oldn-
ğunu kaydetmektedir. Bununla beraber bro-
şüre göre bu hümanizma Latin ve Yunan-
ınkilerden daha geniştir. Bütün insanlan
kavrayacak bu kavrayış, liselerimizde Latin
ve Ynnanca dillerini yüksek ögrenim mües-
seselerimize Hitit. Sümer ve saire dillerini
sokmuş, maarif teşkilatımızın hedefi yetiş-
mekte olan nesle, onu kendi milletimize ve
bütün insanlığa faydalı kılacak her nevi me-
deniyet vasıfian vermektir.
Burada mevzuu bahs olan (milu'yetçilik)
hiç şöphesiz, hamanizmi ve bunun ifade et-
tiği komünizmi maskelemek için zehirii bir
telfikten (toplayıp birieştirmek) başka bir-
şey degildir..."
Kenan öner, Sabahattin Alı'mn Hasan Âli
Yücel tarafından korunduğunu ileri sürüyor
ve şu suçlamayı yapıyordu:
"Moskova'da neşrolunan (\eni Zamanlar)
raecmuastnın son nushasında Türkiye'ye dair
bir yazı vardır: Türk köylüsü
Açtır, sefildir. yolsuzdur, mektepsizdir,
ışıksızdın Türk köylüsri mağaralarda, agaç
kovuklannda yaşayan dünyaıun en ipödai in-
sanlandır, vesairt
Rus mecmuasına bu yazıyı ilham eden
kimdir bilir misiniz 'Türk muharrirlerden
Sabahafjn, Ab. Ruslar, SabaJıattin Alı'nın ki-
taplannı okuyarak Türk köylüsünü yukan-
daki kelimelerie tasvir ediyorlar.
Hiçbir Rus mecmuası bize Rus köylüsü
hakkında böyle bir fikir verroedi. Çünkü on-
lar komünist olmadan Rus olduklannı bi-
lecek kadar münevverdirler.
Sonra bu çeşrt yazılan yazan adamlan bes-
lemek için kurulmuş bir maarif bakanlığı da
yoktur."
Hasan Âli, hem köy enstitülerinde komü-
nist örgütlenmelere izin vermiş; hem de okul-
larda ve üniversitede komünist öğretim üye-
lerini konımuştur. Kenan öner bu savdadır.
Hasan Âli'nin suçu ne kadar büyükmüş
baksanıza:
Eğitimin hem milliyetçi hem hümanist ol-
duğunu söylemek...
Yarırv Sabahattin
Alı cinayeti