Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
21 ŞUBAT1990 * * * * HABERLERİN DEVAMI CUMHURİYET/17
OLAYLARIN LEFKOŞADAN AHMET TA\
AKDENDAKI
GERCEK
(Baştarafı 1. Sayfada)
sudur; ABD'nin Türkteri soykı-
nm suçlusu olarak resmen dün-
yaya ilan etmesi karşısında tep-
kilerimizin zayıf olacağını tjüşü-
nertler çoğalmaya başladı.
İşte bu noktada ikinci soru
işareti gündeme girmektedir.
Türkiye'de iç politika koşullan
Vaşington etkilerine o kadar
açık tutulmaktadır ki "24 Nisan
tasansı" ABD Senatosu'nda be-
nimsenirse Ankara'nın ne yapa-
bileceği ve nasıl önlemler alabi-
leceği konusunda kuşkulu var-
sayımlar ileri süriilmekte. Bu-
günkü yönetimin elinden pek
bir şey gelmeyeceği düşünül-
mektedir; ANAP iküdarımn
ilişkileri bozmaktan kaçmacağı-
nı ileri sürenler pek çoklur.
Ancak bu soru işaretleriya da
varsayımların ötesinde kaçınıl-
maz bir gerçeğin altını çizmek-
te yarar var:
Türkiye tariftinde bir soykı-
nm yoktur.
Ülkemizin geçmişinde bir soy-
kırım olayı bulunduğunu ileri
suren kimi çevreler ya da tarih-
çiler bulunabilir. Bu gibi iddia-
lar bilimsel düzeyde tartışılır;
konuşulur; karşılıklı savlar ça-
tışabilir; Türk halkının hoşgörü-
sü, esnekliği, serinkanltlığı bu sı-
nıra kadardır.
Ancak "dost ve müttefik"
saydığımız bir devletin bizi
"resmen"soykırım suçlusu ola-
rak ilan etmesi "siyasi bir ka-
rar"dır ve eJbetle bu kararın bir
"gerekçesV ve bir "amacı" var-
dır; Türk ulusuna karşı düşman-
lığırı apaçık ilan edilmesidir.
Amerikan Kongresi'nde tır-
mandmlan budur. Böyle bir du-
rumda Ankara'daki güncel yö-
netimin özel görüşü ya da Baş-
bakanlığın veya Dışisleri Bakan-
lığt 'nın konuya yaklaşımı tayin
edici olamaz; Türk halkı alnına
yapıştırılmak istenen bu kara le-
keyi içine sindirecek kadar onur-
suz değildir. Vaşington'un bu
alanda bir yanlışa düşmemesini
dileınek, Türk-Amerikan dostlu-
ğu adına gerçekçilik sayümalı-
dır.
Olayın öteki yüzünde ise ge-
leceğe dönük daha ağır bir ge-
lişme var: Türkiye, ABD Kong-
resi'nde tırmandınlan "24 MKOT
tasarısı"nı bir "fantezi" sayabi-
lecek kadar tarih bilincinden
uzak yaşamıyor. Vaşington'da
koıanlan ve pişirilen siyaset,
Anadolu'ya dönük Ertneni rü-
yalannın yollannı döşemek için
gerekli politikanın oluşturulma-
sıdır; daha açık deyişle "soyut"
bir' girtfinr değil; "somut" ve
"hesaph" bir eylemdir; son
Azerbaycan-Ermenistan olayla-
nnda Vaşington'un Kafkasya'ya
bakışı hiçbir tene'ddüte yer bırak-
mayacak kadar açıktır.
Türkiye "Sevr"i hortlatmak
isteyenierle yakın ve iç içe siya-
set gelistiren bir "müttefik "ı" gü-
venilir sayabilecek kadar aklını
yitirmemiştir. Eğer Ankara'da
hükümet bunun aksini düşünü-
yorsa, hükümet edebilmek ola-
naklannı kısa sürede yitirir.
Çünkü ABD Kongresi'nde tır-
mandınlan "24 Nisan tasansı"
Türkiye'de bir hükümet sorunu
değil, bir ulusal sorundur.
* * *
Istanbul
(Baştarafı 1. Sayfada)
rine yenilerinin seçilmesine ilişkin
davayı İstanbul Asliye Hukuk
Mahkemesi'nde açtığı öğrenildi.
Konuya ilişkin Adalet Bakanlı-
ğı'ndan yapılan aeıklamada. Se-
lek'in TCK'nın 141. maddesi uya-
rınca 8 yıl ağır hapis cezasına
çarptırıldığı, bu cezanın da kesin-
leştiği anımsatıldı. Buna karşın,
İstanbul Barosu'nun, Selek'in ruh-
satını Avukatlık Yasası'nın 74.
maddesini uygulayarak iptal etme-
diği belirtildi.
istanbul Barosu'yla ilgili geliş-
meler şöyle oldu:
Baro eski yönetimi, 27 Kasım
1986'da 74. maddenin Selek'e uy-
gulanamayacağına karar verdi. Bu
karar üzerine Adalet Bakanlığı,
kendisine verilen uyarı yetkisini
kullanarak 7 Nisan 1987"de Selek-
in ruhsatının iptalini, barodan ye-
niden istedi. Baro yönetimi bu
kez, 21 Mayıs 1987'de eski kara-
rını kaldırarak, Bakanlığın istemi-
ni yerine getirdi. Selek bu karara
Barolar Birliği'nde itiraz etti. Ba-
rolar Birliği, 18 Temmuz 1987'de,
ilk kararın Selek açısından kaza-
nılmış hak doğurduğu gerekçesiyle
baronun bu kararını ortadan kal-
dırdı. Barolar Birliği'nin bu kara-
rını onamayan bakanhk, ardından
da kararın iptali için idari yargı-
ya başvurdu. Bu dava henüz so-
nuçlanmadı.
Selek 2 Ekim I989'da baroya
başvurarak. kaydının silinmesine
ilişkin kararın kaldırılraasını iste-
di. Baro da 14 Kasım 1989'da bu
istemi haklı buldu ve Selek'in ba-
ro levhasına kaydettirilmesine ka-
rar verdi. Bakanlık, bu kararı da
onamadı. Ancak baro yöneüm
kurulu, 18 Ocak 1990'da bakan-
lığın bu konuda onay yetkisi bu-
lunmadığını belirterek, bakanlığın
bu konuda kendilerine gönderdi-
ği yazıya ilişkin herhangi bir işlem
yapılınasına gerek olmadığına
hükmetti. Bakanlık bunun üzeri-
ne, Avukatlık Yasası'nın 77. mad-
desini uygulayarak, baro yönetim
kurulunun "görevini yaptnadığı"
iddiasıyla, görevden alınarak, yer-
lerine yenilerinin seçilmesine iliş-
kin prosedürü başlattı.
(Baştarafı 1. Sayfada)
görüşmeler için Amerika'ya uça-
cak. Her kesimden çeşitli gnıplar,
temsilciler kendisini ziyaret ederek
"Arkandayız" diyorlar, başarı di-
liyorlar.
Eski Ingiliz Valisi'nin ikametgâ-
hı olan şimdiki Başkanlık
Sarayı'ndaki odasındayız:
"Vasiliu sizden ne isteyecek?"
"Ne isteyeceğini değil, ama ne
istememesi gerektiğini söyleye-
yim."
"Buyurun!"
"1960 Anayasası'nı sureti kati-
yede ağzına almamasi lazım.
"Neden?"
"1960 Anayasası'nm öldüğünü
ve mezara gömüldüğünü hem Ma-
karios hem Kipriyanu yıllar önce
söylediler. Şimdi 1960 Anayasası'-
nm gömüldüğü mezarı ben nere-
den bulayım?"
"Son görüşmenizde Vasiliu,
1960 Anayasası demişti. Ya yine
derse?"
"O noktada konuşmayı kese-
rim. Ben oraya safsata dinlemeye
ve safsata konuşmaya gitmiyo-
rum!"
ABD yolculuğuna 48 saat kala
Denktaş böylesine kararlı. Umut-
suz değil; umutlu da değil. Bu tur
görüşmeler artık onda alışkanlık
yaratmış gibi. Ama bu kez 1960
Anayasası'nm gündeme getirilme-
si onu oldukça sinirlendirmiş gö-
rünüyor. 1960 Anayasası'ndan söz
etmek Kıbrıs Cumhuriyeti'nin yü-
rürlükte olduğunu, Vasiliu'nun
cumhurbaşkanlığım, KKTCnin
varlığının yok sayıldığını açıkça
söylemek demek...
Denktaş buna 'Pervasszlık' di
yor.Denktaş'ınbundanönceki bir
buluşmada BM Temsilcisi Camil-
lion'un önünde Vasiliu'ya sordu-
ğu bir soru var.
"Siz kendinizi Kıbrıs'ın Cum-
hurbaşkanı sayıyorsunuz. Akşa-
ma kadar makamınızda oturup
kararlar, kâğıtlar imzalıyorsunuz.
Gece yatağınıza yatınca madem
ben bu toplumun da cumhurbaş-
kanıyım, bugün Türk halkı için ne
yapnm diye kendinize soru sor-
muyor musunuz? Nasıl bir cum-
hurbaşkanlığı ki bu, Kıbns'ın ya-
rısını oluşturan Türk halkına hiç-
bir faydanız yok. aksine zaran için
uğraşıyorsunuz."
Vasiliu'nun yanıtı sessiz bir gü-
lümseme.
Başkent Lefkoşa'da sokaklarda,
"Azerbaycan, seninleyiz" afişleri-
nin yanında başka afişler de var:
"Cuellar ve Ledsky - Güvenli-
ğimize gölge düşüremezsiniz"
Kıbrıs TüTk halkı burada gü-
venliklerine gölgeyi Rum Vasiliu
1
nun değil de BM Genel Sekreteri
ile ABD'li danışmanın düşürebi-
leceğinden endişeli.
Afişlere yansımamış. ama ko-
nuşulan "bir yetkili" daha var. O
da AT Komisyonu'nun Başkanı
Delors.
AT Komisyonu 18 aralıktaki ra-
porunda "Kıbns'ın birliği, bağım-
sız\ığ>, toprak bütünlüğü,
egemenliğinden" söz ederek Kıb-
rıs Türk halkının güvenliğine göl-
ge düşürmekte Vasiliu'nun tezine
arka çıkar görünmekte.
Denktaş ile birlikte ABD'ye
uçacak Hukuk Danışmanı Neca-
li Münir Ertegün, KKTC'nin te-
zinden çok, karşı tarafın zihniye-
tine "konsantre" olmus duıumda:
"Vasiliu'nun hedefı 1974'te yi-
tirdiklerini masada tek tek geriye
almak. Bu, olacak şey değil. Hit-
ler nasıl savaşı kaybetmiş ve o dö-
nem kapanmtşsa Rumların da zu-
lüm dönemini kapatmış olrnaları
gerek. Rum yönetimini devlet ola-
rak başkaları tanıyor diye Vasiliu
1974'ten bu yana ortaya çıkmış
gerçekleri tersine çevirebileceğini
umamaz!'
Cumhurbaşkanlığı danışmanla-
rından Hüsnü Feridun da 1974 ve
1963 öncesini etiyle kemiğiyle ya-
şayan bırisi olarak Rumların
Türktere eşit hak vermeye yanaş-
mayacaklarını, Kıbrıs'ın bir Yu-
nan adası olduğu düşüncesınden
vazgeçmeyeceklerini anlatıyor.
KKTC'nin yüksek bürokratlan,
bilim adamları ve politikacılarıy-
la konuşuyorum. Rumiann Türk-
lere eşitlik verebileceği düşüncesini
paylaşan kimse yok. Bu konuda-
ki "umutsuzluk" âdeta bir ulusal
uzlaşma gibi. Ama bu umutsuz-
luk 16 yıldan bu yana alıştıkları
özgürlük, eşitlik ve egemenlik
duygusuna hiç gölge düşürmüyor.
Türk-Iş'e bombah saldırı
(Baştarafı 1. Sayfada)
bağlı sendikalann genel başkan ve
yöneticileri de Türk-İş Genel Mer-
kezi'ne gelerek, olayla ilgili bilgi
aldılar.
Ankara Valisi Saffet Ankan Be-
dük, yaptığı açıklamada Türk-tş'e
yönelik molotof kokteylli bir sal-
dın yapıldığını belirterek şunlan
söyledi:
"Türk-İş, demokralık rejimimi-
zin teminatı ve nizamımızın ger-
çekten güvencesidir. Türk-İş'e yö-
nelik bu davranışı Türk basını ve
Türk kamuoyunun çok iyi değer-
lendirmesi lazım gelir. Nitekim,
bırakılan bir belgede, Tiirk-İş'in
özellikle tahrik edilmesine yöne-
lik bir ifade kullanılmıştır.
Anarşinin hortlalılmasına yönelik
davranışlara karşı, her türlü pro-
vokasyonlar da dahil olmak üze-
re butün kamuoyunun dikkatli ol-
ması ve biz kamu görevlileri ola-
rak da bunların vakalanmasında
bize düşen görevi mutlak surelte
yerine getirmemiz gerektiğini ifa-
de etmek istiyorum."
Türk-İş Genel Sekreteri Orhan
Balta da Türk-tşt yönekilen sal-
dırımn, demokrasiye saldın ile eş-
değer olduğunu kaydetti. Demok-
rasinin varlığımn dışında hiçbir
şey düşünmeyen bu teşkilata ya-
pılan saldırının, ancak demokra-
siye yapılmış bir saldırı olduğunu
bildirdi.
Balta, bugün Türk-Iş Başkan-
lar Kurulu'nun toplanarak olayla
ilgili geniş bir değerlendirme ya-
pacağını da sözlerine ekledi.
Gazetemizi saat 14.15 sıraların-
da arayan ve adım vermeyen bir
kişi, "Devrimci İşçi Birliği Dire-
niş Hareketi olarak Türk-tş'e bir
cylem düzenledik. Yeniçeltek kat-
liamının sorumlusu faşist hükü-
met ve Türk-tş'tir. Eylemlerimiz
sürecektir" dedikten sonra telefo-
nu kapattı.
Facia sinyal verdi
(Baştarafı 1. Sayfada) ne-
deniyle ocağın kapatılması kara-
n alındığı, ancak bu karann "fen-
ni nezaret defleri"ne işlenmediği
belirlendi.
Grizu faciası sonrası çok yön-
le sürdürülen soruşturmalara gö-
re, yöneticiler "geüyorum" diyen
faciaya adeta davetiye çıkardılar.
Bu konuda toplarvan \e değerlen-
dirmeleri yapılan deliller şöyle:
1- Olay yerinde 600 metre ka-
dar ılerdeki bacalarda çalışan ve
sağ kurtuJan işçiler ayakiçi, ayak-
dibi ve ayakbaşına inmediklerini,
ancak 243 nolu ayakta birkaç
gündür ısınma ve gaz birikintısi
olduğunu duyduklannı, olaydan
12 saat önce de tertip sırasında
ayağın kapatılacağırun kendileri-
ne söylendiğini açıkladılar.
2- Bir önceki vardiyada çalışan
işçiler de ayakiçinde göçükte ısın-
ma ve gaz birikintisinin iki üç
gündür devam ettiğini, bunların
yönetimce bilindiğini ileri sürdü-
ler.
3- 7 Şubat 1990 günü gündüz
vardiyası sırasında tertipten son-
ra yetkililer, patlamanın olduğu
ayağı grizu ve ısınma nedeniyle
kapatma kararı aldılar, ancak bu
karar daimi fenni nezaretci işlet-
me müdürü Hasan Sarıtepe tara-
fından fenni nezaret defterine iş-
lenmedi, olayın bulguları belirtiİ-
medi.
4. Gaz raporu defterinde ocak-
ta önceki günlerden itibaren me-
tan oranımn hep aştn kaldığı, an-
cak patlamanın olduğu ayakta
CO oranının yükselerek 45-55
PPM düzeyine yükseldiği ve bu
düzeyin tehlikeli sınır olduğu an-
laşıldı.
5. Olay günü her iki vardiyada
ayakta baraj yapımının hızlandı-
nldığı, elektrik malzemelerinin
toplattınldığı, bunların yanı sıva
daha fazla üretim için işçi sayısı-
tun arttmldığı belirlendi.
6- Başmühendis Cemil Tiryaki-
oğlu ile emniyet muhendisi Hüs-
nü Meydan işletmede çok kısa za-
man önce işe başlatıldı.
Öte yandan Merzifon Cumhu-
riyet Savası Nnri Savaş'ın sürdür-
dügü soruşturmayı tamanüayarak
Asliye Ceza Mahkemesi'nde da-
va açtığı öğrenildi.
Türk-İş Başkanlar Kurulu bir
açıklama yaparak "saldırının
açıkça tahrik amacı güttüğünü"
belirtti. Açıklama şöyle:
"Türk-lş, gücünün verdiği gü-
ven duygusuyla bu tahriklere ka-
pılmarnayı terdh elmektedir. An-
cak tahammülün de bir sının var-
dır ve Türk işçisi bu sınır çizgisi
üzerinde bulunmaktadır. Tiırk-lş,
varlığının temelini teşkil eden de-
mokratik parlamenter sistemin
de>wnı mücadelesi ve kamuoyu-
na defalarca açıklanan sorunlan-
nın çözumü yolunda olumlu yak-
laşım görmemesi nedeniyle soka-
ğa çıkabilir. Bunu kesinlikle arzu
etmememize rağmen, siyasal ikti-
dartn sorunlanmıza yaklaşım tar-
zı, tehlikenin her an doğabileceği
endişesini yaratmaktadır."
Bombah saldırı olayı üzeTine
toplanan Türk-tş Başkanlar Kuru-
lunu, beraberinde Genel Sekreter
Deniz Baykal ve Grup Başkanve-
kili Hasan Fehmi Güneş ile birlik-
te ziyaret eden SHP Genel Başka-
m Erdal İnönü, DYP Genel
Başkanı Süleyman Denıirel ve
Adalet Bakanı Oltan Sungurlu
da Türk-tş'e geçmiş olsun ziyare-
tinde bulunarak, saldırı ile ilgili
bilgi aldı.
Öte yandan Cumhurbaşkanı
Turgut Özal ve Başbakan Yıldırım
Akbulut ile Çalışma ve Sosyal Gü-
venlik Bakanı İmren Aykut da
Türk-İş'e birer mesaj göndererek
olaydan büyük üzüntü duydukla-
rını bildirdiler.
Öte yandan Tekel Pazarlama ve
Dağıtım Müessesesi Ankara Baş-
müdürlüğü'nün 1 katı dün akşam
saat 19.00 sıralarında bombalan-
dı. Can kaybının olmadığı patla-
ma sırasında Tekel binası ile çev-
redeki bazı binalann camları kı-
rıldı. Ankara Valisi Saffet Arıkan
Bedük patlamanın gündüz saatle-
rinde Türk-lş Genel Merkezi'ne
molotof kokteyli atılması olayıy-
la bir ilgisi olduğunu sanmadık-
lannı söyledi. Saffet Arıkan Be-
dük, Türk-İş'e girişilen saldırı ile
ilgili bazı bulgular elde ettikleri-
ni belirterek, faillerin kısa zaman-
da "kesinlikle" yakalanacaklannı
söyledi.
Milyarlıkyaünmlannıza gerçek garanti
Anadolu Sigorta
ElektroııikCihazSigortası
Günlük ya§antımızın her anında kullanılan elektrikli büro makinelerinden, en gelişmiş elektronik
bilgi işlem ünite ve sistemlerine kadar Tıp-Bilgi İşlem- Telekomünikasyon • Film, Video,
Kitle İletişim ve diğer alanlarda (Komıtlardaki cihazlar hariç) kullanılan elektronik cihazlann ani
ve beklenmedik her türlü hasannı, onanm ve yenüenmesini gerektiren harcamalan
Anadolu Sigorta, güvence altına alıyor.
Milyarlık yatınmlannızda cihazınızın sigortası yoksa, yatınm eksik ve tehlikededir. Geç kalmadan
siz de elektronik cihazınızı tüm risklere karşı
güvenceye alın, cihazınız "garantisiz" kalmasın. ^ V 1 V 1 ^ V r ^ ^ ^ ^ B I I
Anadolu Sigorta Şubeleri veAcentelerimiz ile
Genel MüdürlükElektronik CihazSigortası Müdürliiğü,
size bu çağdaş hizmeti sunmaklan knanç duyar. SİGORTABT TÜRKİYE İŞ BAMKASt Koruluşudur
Gcncl Müdürlûk: 151 65 4O(Sanıral - 24 Hat) Ankara: 117 03 34(3 Hat) tzmir: 13 51 45- 14 5S 94 - 25 48 (X) Adana: 19 3SAK(4Hat) Bursa: 20 77 97-98 Kdz. Ereğlisi: 11 854-
GOZLEM
UGUR MUMCU
(Baştarafı I. Sayfada)
ce de durmuş; olası sakıncalara değinmiştik.
Bu yasa değişikliği ile yargıç ve savcı adaylarının staj sü-
relerinin sonunda yapılan "yazılı sınav"\ her nedense "söz-
lü sınava" dönüştürülüyor.
Yazılı sınavda nesnel değerlendirmelerin yapılması zorun-
ludur. Bu zorunluluğa uyulmazsa ilgililere yargı yolu da
açıktır.
Sınav sözlü olursa bu nesnellik nasıl kanıtlanacaktır?
Tabii ki, kanıtlanmayacaktır.
Bu sözlü sınavı yapacak eğitim kurulu üyesi Adalet Ba-
kanlığı Müsteşarı Arif Yüksel hakkında Adalet Bakanlığı'nın
Ceza İşleri Genel Müdürü Kenan Fahri Cavga imzalı 8 Ey-
lül 1983 günlü yazıdan bir alıntı yapahm:
— Hâkim Arif Yüksel'in ilçeye atanan görevlileri kendi sa-
fına almak isteyen, bu durumu tahakkuk ettiremediği ahval-
de bu görevlilerin kendisine karşı tutum ve davranış içerisin-
de bulundukları zehabına kapılan bir karaktere sahip oldu-
ğu, aynı zamanda kendi görüşü (sağ) karşıdakileri sol gö-
rüşlü olarak telakki ettiği, bu nedenle buniara karşı cephe
alıp şikâyet ettirdiği, kendisinin şikâyet edilmesi halinde iehi-
ne birtakım girişimlerde bulunulması için ilçe içerisindeki nü-
fuzlu kişilerle köy muhtarlarını harekete geçirmek için faali-
yete giriştiği, bu hareketlerin ise mesai arkadaşları ile diğer
memurlar arasında huzursuzluk yarattığı ve gruplaşmalara
sebep olduğunun bu konuda dinlenen tanıkların ifadeleri ile
doğrulandığı..
Aynı yazıda Manavgat yargıcı Arif Yüksel'in "mallannın ge-
liri ile mütenasip olmadığı hususundaki iddialann varit
bulunduğu" da kaydedilmekteydi.
Manavgat yargıcı Arif Yüksel, Orman İdaresi aleyhine açı-
lan ve devam etmekte olan bir dava hakkında "kesinleşme
şerhi" vermiş, bu yüzden Antalya Ağır Ceza Mahkemesi'n-
de yargılanmıştı.
Antalya Ağır Ceza Mahkemesi'nin "beşeri hata" gerekçe-
siyle aklanma kararı vermesi üzerine bakanlık yazılı emir
ile bozma yoluna başvurmuş, bu başvuru sonunda Yargı-
tay 4. Ceza Dairesi "mahkûmiyet yerine beraat kararı
verilmesini" yasaya aykırı bulmuştu.
Yasaya göre "yazılı emir ile bozma" sanık zararına sonuç
doğurmayacağı için dosya bu kararla kapanmıştı.
Adalet Bakanlığı'nın Arif Yüksel ile ilgili yazısı Hâkimler
ve Savcılar Yüksek Kurulu'nda görüşüldü. Yüksek Kurul,
10.11.1983 gün ve 606 sayılı şu kararı aldı:
— Manavgat hukuk hâkimi Arif Yüksel'e müstemiren (sü-
rekli olarak) Ya/ova Sulh Hukuk ve Tapulama Mahkemesi'n-
de çalışmak, gerekiiğinde asliye hukuk, asliye ceza, sulh ce-
za, sorgu hâkimliğinde çalışmak üzere...
Arif Yüksel, daha sonra Kadıköy Asliye Hukuk Yargıçlığı'na
atanmış; bu görevdeyken Adalet Bakanlığı Müsteşarlığı'na
getirilmişti.
Arif Yüksel'in bir özelliği, Antalya'nın Side ilçesinde Sır-
ma Tatil Köyü'nde Cumhurbaşkanı Özal'ın komşusu ol-
masıdır.
Komşu hukuku, bütün bu yazışmaları unutturmaya yet-
miştir.
Hangi yargıç bu kadar soruşturmadan ve yazışmadan
sonra Adalet Bakanlığı müsteşarlığma getirilebilir?
Bütün yargıçların, bütün savcıların ve ANAP hükümeti-
nin bütün bakanlarının vicdanlarında yanıtlanması gereken
bir sorudur bu!
Yargıç ve savcı adaylarının "sözlü sınavlannı" yapacak ku-
rul içindeki müsteşar, işte bu Arif Yüksel'dir.
"Yazılı sınav" .ıiçin sözlü sınava çevrildi?
Yüksel'in, Adalet Bakanlığı'nca saptanan "huzursuzluk ve
gruplaşmalar" yaratan tutum ve görüşü ile yargıç ve savcı-
ları ataması için mi?
USAŞ'a satış engelî
(Baştarafı 1. Sayfada)
si istemiyle yaptığı başvuruyu in-
celeyen Ankara 6. İdare Mahke-
mesi, bu konudaki ilk kararını
verdi. Mahkeme 15 şubatta oy
çokluğuyla aldığı ve gerekçesini
dün açıkladığı karannda, îbplu
Konut ve Kamu Ortaklığı Kurulu-
nun 30 Nisan 1987 tarihinde aldığı
54 sayılı karan anımsatılarak, bu
kararda, "özelleştirme karan alı-
nan bağlı ortaklıklar ve iştirakler-
deki kamu hisselerinin öncelikle
çalışanlanna, yöre halkına, küçük
tasarmf sahiplerine. yurtdışında-
ki işçilerimize ve halka
satabıbileceği" belirtildi.
Töplu Konut ve Kamu Ortaklı-
ğı Kurulu'nun bu kararının YPK
kararları ile ortadan kaldırılmadı-
ğına da işaret edilen Ankara 6.
İdare Mahkemesi kararında, "Her
ne kadar davalı idareler zımni bir
değişiklikten söz etmekte iseler de
yazılı bir kuralın-işlemin zımni
olarak ortadan kaldınlması düşii-
nülemez. Nitekim, YPK'nın özel-
leştirmeyc ilişkin bütün kararları.
Toplu Konut ve Kamu Ortaklığı
Kurulu'nun 54 sayılı karannın
üzerine inşa edilmiş kararlar
niteligindedir" denildi.
İdare Mahkemesi, Başkan Mus-
tafa Birden ve üye Nalan Terzi-
nin oyları ile mevzuata açıkça ay-
kırı olan bu özelleştirme işiemini,
90 gün sürevle durdurdu.
Türk Hava Yollan'na (THY)
catering veren Uçak Servisi
A.Ş'.nin (USAŞ), hisselerinin yüz-
de 70'i, 25 Ağustos 1989 Pazarte-
si günü İstanbul'da imzalanan an-
laşma ile İskandinav Havayolları
(SAS) Service Partner'a 14.5 mil-
yon dolara satılmıştı.
Anlaşmaya göre SAS Service
Partner. USAŞ'ın yüzde 70'lik his-
sesini aldıktan sonra İstanbul, An-
kara, İzmir, Adana, Antalya ve
Dalaman havaalanlannda mutfak
ve restoranlar için 5 yılda 10 mil-
yon dolarlık yatınm yapmayı ta-
ahhüt etmişti.
USAŞ'ın yüzde 70 hissesinin
SAS Service Partner'a satılması,
şirkete, Morgan Guaranti Bank-
ın 64 milyon dolar değer biçme-
sinden dolayı tepki görmüştü.
Bu arada. USAŞ yöneticileri
tarafından toplu iş sözleşmesi ge-
reği 1 Nisan 1990'da yapılacak
yüzde 20'lik ücret artışırun öne alı-
•narak 1 Ocak 1990 tarihinde yüz-
de 30 olarak veriimesi önerildi.
Asıl hizmet malı
(Baştarafı 6. Sayfada)
ğer çalışantarımız, bu tür üzücü
davranışlardan sonuna dek kaçı-
nıyoruz. Bunu ben 40 yıldır tica-
ret hayatı içinde bulunan babam-
dan aldığım ticari ahlaka bağlıyo-
rum ve şu sözleri hiç unutmuyo-
rum:
'Satmakla hizmet bitmez, an-
cak başlamıştır.'
Bu yüzden bugün bir leleviz-
yonla bir çift ayakkabı arasında
satış sonrası hizmet açısından hiç-
bir fark görmüyorum. Çünkü bir
televizyonu ömrünüz boyu belki
bir-iki kez alıyoruz, ama en az es-
kitenimiz bile - moda unsurunu
da göz önüne alırsak- yılda 2 ya
da 3 kez ayakkabı alıyor. Yani
ben iyi hizmet verdiğim bir tüke-
tici ve yakın çevresiyle yılda bir-
kaç kez karşı karşıya gelmek şan-
sına, bir bakıma hakkına sahip
oluyorum. BİT de tam aksini dü-
şünün. Bir daha onlarla hiç kar-
şılaşmarr.ay! hak ediyorum.
Sayın Tamer, size mektup ya-
zan Tümay Mercan'a mağazamız-
da özel bir davranış gösterilmiş
değildir. Tümay Hanım gibi şikâ-
yetıni, 'Tüm cesaretini toplayarak
bize iletme' uygarlıgını gösteren-
lerin yüzde 90'lara varan bolümü.
karşılaştıklan ilgi ve olumlu yak-
laşım karşısmda şaşkınlıklarıııı
gizleyememektedirler. Blz ise bu
durumu: aslında çok haksız bir
gurur duyarak ve üzülerek izliyo-
ruz.
Çünkü neticede para verilerek
satın alınmış her şey gibi bir çift
ayakkabı da makul süreler içer-
sinde karşılığını vermelidir. Hem
tüketici, hem de satıcı tatmin ol-
malı ve gönül rahatlığı içinde bir
başka alışverişte karşı karşıya ge-
lebilmelidir.
Önemle üstünde durmak istedi-
ğim bir diğer konu da şu: Yıl bo-
yunca yüzlerce çift ayakkabı sa-
tılıyor. Oysa bu tip şikâyetlerin
oranı yüzde rier dolayındadır.
Son derece eminim ki bu bize ula-
şan şikâyetlerdir. Bize ulaşama-
yan şikâyetlerin de olduğu kesin-
dır, ama toplam oran yine de çok
düşüktür.
Şikâyet bildirilsin
Dileğim, tüketicilerin sadece
ayakkabıda değil, her türlü mal-
da şikâyetlerini -makul süreleri aş-
mış olsa bile- satıcıya bildirmek-
te tereddüt göstermemeleridir.
Şahsi düşüncem, tüketicinin bu
davramşıyla kendisini koruyaca-
ğı gibi, tüketici - satıcı - imalatçı
zincirini de otokontrol altına al-
mış olacagıdır. Boylelikle her sek-
törün daha dikkatli olması sağla-
nacak ve ilgili endüstrinin kalkın-
masına, üretim düzeyinin yüksel-
mesine büyük katkıları olacak-
tır."
Ne dersiniz?
"Cesaretini" hâlâ toplayama-
yan tüketicilere sesleniyoruz. Bel-
ki sizin karşınıza da lşıldar Kun-
dura gibi bir satıcı çıkacak. De-
nemeye değmez mi?
Ve tüketicilere karşı işi yokuşa
süren satıcılara sesleniyoruz. Bu-
güne kadarki davranış biçiminizi
değiştirmeniz sizin de yarannıza...
"Muştcriye hizmet satıştan son-
ra baslar" prensibi, aslında en pa-
halı reklamlardan daha etkili,
uzun vadede satışlarınızı arttıncı
bir yaklaşım. Eski ahşkanhklan-
nızı terk etmeniz o kadar zor rnu?
Üstelik sonuçta siz de kazançlı çı-
kacaksınız... Kendinizi günlük
hay huyun dışına çekip biraz dü-
şünmeye değmez mi?