22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
21 ŞUBAT1990 * * * * HABERLERİN DEVAMI CUMHURİYET/17 OLAYLARIN LEFKOŞADAN AHMET TA\ AKDENDAKI GERCEK (Baştarafı 1. Sayfada) sudur; ABD'nin Türkteri soykı- nm suçlusu olarak resmen dün- yaya ilan etmesi karşısında tep- kilerimizin zayıf olacağını tjüşü- nertler çoğalmaya başladı. İşte bu noktada ikinci soru işareti gündeme girmektedir. Türkiye'de iç politika koşullan Vaşington etkilerine o kadar açık tutulmaktadır ki "24 Nisan tasansı" ABD Senatosu'nda be- nimsenirse Ankara'nın ne yapa- bileceği ve nasıl önlemler alabi- leceği konusunda kuşkulu var- sayımlar ileri süriilmekte. Bu- günkü yönetimin elinden pek bir şey gelmeyeceği düşünül- mektedir; ANAP iküdarımn ilişkileri bozmaktan kaçmacağı- nı ileri sürenler pek çoklur. Ancak bu soru işaretleriya da varsayımların ötesinde kaçınıl- maz bir gerçeğin altını çizmek- te yarar var: Türkiye tariftinde bir soykı- nm yoktur. Ülkemizin geçmişinde bir soy- kırım olayı bulunduğunu ileri suren kimi çevreler ya da tarih- çiler bulunabilir. Bu gibi iddia- lar bilimsel düzeyde tartışılır; konuşulur; karşılıklı savlar ça- tışabilir; Türk halkının hoşgörü- sü, esnekliği, serinkanltlığı bu sı- nıra kadardır. Ancak "dost ve müttefik" saydığımız bir devletin bizi "resmen"soykırım suçlusu ola- rak ilan etmesi "siyasi bir ka- rar"dır ve eJbetle bu kararın bir "gerekçesV ve bir "amacı" var- dır; Türk ulusuna karşı düşman- lığırı apaçık ilan edilmesidir. Amerikan Kongresi'nde tır- mandmlan budur. Böyle bir du- rumda Ankara'daki güncel yö- netimin özel görüşü ya da Baş- bakanlığın veya Dışisleri Bakan- lığt 'nın konuya yaklaşımı tayin edici olamaz; Türk halkı alnına yapıştırılmak istenen bu kara le- keyi içine sindirecek kadar onur- suz değildir. Vaşington'un bu alanda bir yanlışa düşmemesini dileınek, Türk-Amerikan dostlu- ğu adına gerçekçilik sayümalı- dır. Olayın öteki yüzünde ise ge- leceğe dönük daha ağır bir ge- lişme var: Türkiye, ABD Kong- resi'nde tırmandınlan "24 MKOT tasarısı"nı bir "fantezi" sayabi- lecek kadar tarih bilincinden uzak yaşamıyor. Vaşington'da koıanlan ve pişirilen siyaset, Anadolu'ya dönük Ertneni rü- yalannın yollannı döşemek için gerekli politikanın oluşturulma- sıdır; daha açık deyişle "soyut" bir' girtfinr değil; "somut" ve "hesaph" bir eylemdir; son Azerbaycan-Ermenistan olayla- nnda Vaşington'un Kafkasya'ya bakışı hiçbir tene'ddüte yer bırak- mayacak kadar açıktır. Türkiye "Sevr"i hortlatmak isteyenierle yakın ve iç içe siya- set gelistiren bir "müttefik "ı" gü- venilir sayabilecek kadar aklını yitirmemiştir. Eğer Ankara'da hükümet bunun aksini düşünü- yorsa, hükümet edebilmek ola- naklannı kısa sürede yitirir. Çünkü ABD Kongresi'nde tır- mandınlan "24 Nisan tasansı" Türkiye'de bir hükümet sorunu değil, bir ulusal sorundur. * * * Istanbul (Baştarafı 1. Sayfada) rine yenilerinin seçilmesine ilişkin davayı İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesi'nde açtığı öğrenildi. Konuya ilişkin Adalet Bakanlı- ğı'ndan yapılan aeıklamada. Se- lek'in TCK'nın 141. maddesi uya- rınca 8 yıl ağır hapis cezasına çarptırıldığı, bu cezanın da kesin- leştiği anımsatıldı. Buna karşın, İstanbul Barosu'nun, Selek'in ruh- satını Avukatlık Yasası'nın 74. maddesini uygulayarak iptal etme- diği belirtildi. istanbul Barosu'yla ilgili geliş- meler şöyle oldu: Baro eski yönetimi, 27 Kasım 1986'da 74. maddenin Selek'e uy- gulanamayacağına karar verdi. Bu karar üzerine Adalet Bakanlığı, kendisine verilen uyarı yetkisini kullanarak 7 Nisan 1987"de Selek- in ruhsatının iptalini, barodan ye- niden istedi. Baro yönetimi bu kez, 21 Mayıs 1987'de eski kara- rını kaldırarak, Bakanlığın istemi- ni yerine getirdi. Selek bu karara Barolar Birliği'nde itiraz etti. Ba- rolar Birliği, 18 Temmuz 1987'de, ilk kararın Selek açısından kaza- nılmış hak doğurduğu gerekçesiyle baronun bu kararını ortadan kal- dırdı. Barolar Birliği'nin bu kara- rını onamayan bakanhk, ardından da kararın iptali için idari yargı- ya başvurdu. Bu dava henüz so- nuçlanmadı. Selek 2 Ekim I989'da baroya başvurarak. kaydının silinmesine ilişkin kararın kaldırılraasını iste- di. Baro da 14 Kasım 1989'da bu istemi haklı buldu ve Selek'in ba- ro levhasına kaydettirilmesine ka- rar verdi. Bakanlık, bu kararı da onamadı. Ancak baro yöneüm kurulu, 18 Ocak 1990'da bakan- lığın bu konuda onay yetkisi bu- lunmadığını belirterek, bakanlığın bu konuda kendilerine gönderdi- ği yazıya ilişkin herhangi bir işlem yapılınasına gerek olmadığına hükmetti. Bakanlık bunun üzeri- ne, Avukatlık Yasası'nın 77. mad- desini uygulayarak, baro yönetim kurulunun "görevini yaptnadığı" iddiasıyla, görevden alınarak, yer- lerine yenilerinin seçilmesine iliş- kin prosedürü başlattı. (Baştarafı 1. Sayfada) görüşmeler için Amerika'ya uça- cak. Her kesimden çeşitli gnıplar, temsilciler kendisini ziyaret ederek "Arkandayız" diyorlar, başarı di- liyorlar. Eski Ingiliz Valisi'nin ikametgâ- hı olan şimdiki Başkanlık Sarayı'ndaki odasındayız: "Vasiliu sizden ne isteyecek?" "Ne isteyeceğini değil, ama ne istememesi gerektiğini söyleye- yim." "Buyurun!" "1960 Anayasası'nı sureti kati- yede ağzına almamasi lazım. "Neden?" "1960 Anayasası'nm öldüğünü ve mezara gömüldüğünü hem Ma- karios hem Kipriyanu yıllar önce söylediler. Şimdi 1960 Anayasası'- nm gömüldüğü mezarı ben nere- den bulayım?" "Son görüşmenizde Vasiliu, 1960 Anayasası demişti. Ya yine derse?" "O noktada konuşmayı kese- rim. Ben oraya safsata dinlemeye ve safsata konuşmaya gitmiyo- rum!" ABD yolculuğuna 48 saat kala Denktaş böylesine kararlı. Umut- suz değil; umutlu da değil. Bu tur görüşmeler artık onda alışkanlık yaratmış gibi. Ama bu kez 1960 Anayasası'nm gündeme getirilme- si onu oldukça sinirlendirmiş gö- rünüyor. 1960 Anayasası'ndan söz etmek Kıbrıs Cumhuriyeti'nin yü- rürlükte olduğunu, Vasiliu'nun cumhurbaşkanlığım, KKTCnin varlığının yok sayıldığını açıkça söylemek demek... Denktaş buna 'Pervasszlık' di yor.Denktaş'ınbundanönceki bir buluşmada BM Temsilcisi Camil- lion'un önünde Vasiliu'ya sordu- ğu bir soru var. "Siz kendinizi Kıbrıs'ın Cum- hurbaşkanı sayıyorsunuz. Akşa- ma kadar makamınızda oturup kararlar, kâğıtlar imzalıyorsunuz. Gece yatağınıza yatınca madem ben bu toplumun da cumhurbaş- kanıyım, bugün Türk halkı için ne yapnm diye kendinize soru sor- muyor musunuz? Nasıl bir cum- hurbaşkanlığı ki bu, Kıbns'ın ya- rısını oluşturan Türk halkına hiç- bir faydanız yok. aksine zaran için uğraşıyorsunuz." Vasiliu'nun yanıtı sessiz bir gü- lümseme. Başkent Lefkoşa'da sokaklarda, "Azerbaycan, seninleyiz" afişleri- nin yanında başka afişler de var: "Cuellar ve Ledsky - Güvenli- ğimize gölge düşüremezsiniz" Kıbrıs TüTk halkı burada gü- venliklerine gölgeyi Rum Vasiliu 1 nun değil de BM Genel Sekreteri ile ABD'li danışmanın düşürebi- leceğinden endişeli. Afişlere yansımamış. ama ko- nuşulan "bir yetkili" daha var. O da AT Komisyonu'nun Başkanı Delors. AT Komisyonu 18 aralıktaki ra- porunda "Kıbns'ın birliği, bağım- sız\ığ>, toprak bütünlüğü, egemenliğinden" söz ederek Kıb- rıs Türk halkının güvenliğine göl- ge düşürmekte Vasiliu'nun tezine arka çıkar görünmekte. Denktaş ile birlikte ABD'ye uçacak Hukuk Danışmanı Neca- li Münir Ertegün, KKTC'nin te- zinden çok, karşı tarafın zihniye- tine "konsantre" olmus duıumda: "Vasiliu'nun hedefı 1974'te yi- tirdiklerini masada tek tek geriye almak. Bu, olacak şey değil. Hit- ler nasıl savaşı kaybetmiş ve o dö- nem kapanmtşsa Rumların da zu- lüm dönemini kapatmış olrnaları gerek. Rum yönetimini devlet ola- rak başkaları tanıyor diye Vasiliu 1974'ten bu yana ortaya çıkmış gerçekleri tersine çevirebileceğini umamaz!' Cumhurbaşkanlığı danışmanla- rından Hüsnü Feridun da 1974 ve 1963 öncesini etiyle kemiğiyle ya- şayan bırisi olarak Rumların Türktere eşit hak vermeye yanaş- mayacaklarını, Kıbrıs'ın bir Yu- nan adası olduğu düşüncesınden vazgeçmeyeceklerini anlatıyor. KKTC'nin yüksek bürokratlan, bilim adamları ve politikacılarıy- la konuşuyorum. Rumiann Türk- lere eşitlik verebileceği düşüncesini paylaşan kimse yok. Bu konuda- ki "umutsuzluk" âdeta bir ulusal uzlaşma gibi. Ama bu umutsuz- luk 16 yıldan bu yana alıştıkları özgürlük, eşitlik ve egemenlik duygusuna hiç gölge düşürmüyor. Türk-Iş'e bombah saldırı (Baştarafı 1. Sayfada) bağlı sendikalann genel başkan ve yöneticileri de Türk-İş Genel Mer- kezi'ne gelerek, olayla ilgili bilgi aldılar. Ankara Valisi Saffet Ankan Be- dük, yaptığı açıklamada Türk-tş'e yönelik molotof kokteylli bir sal- dın yapıldığını belirterek şunlan söyledi: "Türk-İş, demokralık rejimimi- zin teminatı ve nizamımızın ger- çekten güvencesidir. Türk-İş'e yö- nelik bu davranışı Türk basını ve Türk kamuoyunun çok iyi değer- lendirmesi lazım gelir. Nitekim, bırakılan bir belgede, Tiirk-İş'in özellikle tahrik edilmesine yöne- lik bir ifade kullanılmıştır. Anarşinin hortlalılmasına yönelik davranışlara karşı, her türlü pro- vokasyonlar da dahil olmak üze- re butün kamuoyunun dikkatli ol- ması ve biz kamu görevlileri ola- rak da bunların vakalanmasında bize düşen görevi mutlak surelte yerine getirmemiz gerektiğini ifa- de etmek istiyorum." Türk-İş Genel Sekreteri Orhan Balta da Türk-tşt yönekilen sal- dırımn, demokrasiye saldın ile eş- değer olduğunu kaydetti. Demok- rasinin varlığımn dışında hiçbir şey düşünmeyen bu teşkilata ya- pılan saldırının, ancak demokra- siye yapılmış bir saldırı olduğunu bildirdi. Balta, bugün Türk-Iş Başkan- lar Kurulu'nun toplanarak olayla ilgili geniş bir değerlendirme ya- pacağını da sözlerine ekledi. Gazetemizi saat 14.15 sıraların- da arayan ve adım vermeyen bir kişi, "Devrimci İşçi Birliği Dire- niş Hareketi olarak Türk-tş'e bir cylem düzenledik. Yeniçeltek kat- liamının sorumlusu faşist hükü- met ve Türk-tş'tir. Eylemlerimiz sürecektir" dedikten sonra telefo- nu kapattı. Facia sinyal verdi (Baştarafı 1. Sayfada) ne- deniyle ocağın kapatılması kara- n alındığı, ancak bu karann "fen- ni nezaret defleri"ne işlenmediği belirlendi. Grizu faciası sonrası çok yön- le sürdürülen soruşturmalara gö- re, yöneticiler "geüyorum" diyen faciaya adeta davetiye çıkardılar. Bu konuda toplarvan \e değerlen- dirmeleri yapılan deliller şöyle: 1- Olay yerinde 600 metre ka- dar ılerdeki bacalarda çalışan ve sağ kurtuJan işçiler ayakiçi, ayak- dibi ve ayakbaşına inmediklerini, ancak 243 nolu ayakta birkaç gündür ısınma ve gaz birikintısi olduğunu duyduklannı, olaydan 12 saat önce de tertip sırasında ayağın kapatılacağırun kendileri- ne söylendiğini açıkladılar. 2- Bir önceki vardiyada çalışan işçiler de ayakiçinde göçükte ısın- ma ve gaz birikintisinin iki üç gündür devam ettiğini, bunların yönetimce bilindiğini ileri sürdü- ler. 3- 7 Şubat 1990 günü gündüz vardiyası sırasında tertipten son- ra yetkililer, patlamanın olduğu ayağı grizu ve ısınma nedeniyle kapatma kararı aldılar, ancak bu karar daimi fenni nezaretci işlet- me müdürü Hasan Sarıtepe tara- fından fenni nezaret defterine iş- lenmedi, olayın bulguları belirtiİ- medi. 4. Gaz raporu defterinde ocak- ta önceki günlerden itibaren me- tan oranımn hep aştn kaldığı, an- cak patlamanın olduğu ayakta CO oranının yükselerek 45-55 PPM düzeyine yükseldiği ve bu düzeyin tehlikeli sınır olduğu an- laşıldı. 5. Olay günü her iki vardiyada ayakta baraj yapımının hızlandı- nldığı, elektrik malzemelerinin toplattınldığı, bunların yanı sıva daha fazla üretim için işçi sayısı- tun arttmldığı belirlendi. 6- Başmühendis Cemil Tiryaki- oğlu ile emniyet muhendisi Hüs- nü Meydan işletmede çok kısa za- man önce işe başlatıldı. Öte yandan Merzifon Cumhu- riyet Savası Nnri Savaş'ın sürdür- dügü soruşturmayı tamanüayarak Asliye Ceza Mahkemesi'nde da- va açtığı öğrenildi. Türk-İş Başkanlar Kurulu bir açıklama yaparak "saldırının açıkça tahrik amacı güttüğünü" belirtti. Açıklama şöyle: "Türk-lş, gücünün verdiği gü- ven duygusuyla bu tahriklere ka- pılmarnayı terdh elmektedir. An- cak tahammülün de bir sının var- dır ve Türk işçisi bu sınır çizgisi üzerinde bulunmaktadır. Tiırk-lş, varlığının temelini teşkil eden de- mokratik parlamenter sistemin de>wnı mücadelesi ve kamuoyu- na defalarca açıklanan sorunlan- nın çözumü yolunda olumlu yak- laşım görmemesi nedeniyle soka- ğa çıkabilir. Bunu kesinlikle arzu etmememize rağmen, siyasal ikti- dartn sorunlanmıza yaklaşım tar- zı, tehlikenin her an doğabileceği endişesini yaratmaktadır." Bombah saldırı olayı üzeTine toplanan Türk-tş Başkanlar Kuru- lunu, beraberinde Genel Sekreter Deniz Baykal ve Grup Başkanve- kili Hasan Fehmi Güneş ile birlik- te ziyaret eden SHP Genel Başka- m Erdal İnönü, DYP Genel Başkanı Süleyman Denıirel ve Adalet Bakanı Oltan Sungurlu da Türk-tş'e geçmiş olsun ziyare- tinde bulunarak, saldırı ile ilgili bilgi aldı. Öte yandan Cumhurbaşkanı Turgut Özal ve Başbakan Yıldırım Akbulut ile Çalışma ve Sosyal Gü- venlik Bakanı İmren Aykut da Türk-İş'e birer mesaj göndererek olaydan büyük üzüntü duydukla- rını bildirdiler. Öte yandan Tekel Pazarlama ve Dağıtım Müessesesi Ankara Baş- müdürlüğü'nün 1 katı dün akşam saat 19.00 sıralarında bombalan- dı. Can kaybının olmadığı patla- ma sırasında Tekel binası ile çev- redeki bazı binalann camları kı- rıldı. Ankara Valisi Saffet Arıkan Bedük patlamanın gündüz saatle- rinde Türk-lş Genel Merkezi'ne molotof kokteyli atılması olayıy- la bir ilgisi olduğunu sanmadık- lannı söyledi. Saffet Arıkan Be- dük, Türk-İş'e girişilen saldırı ile ilgili bazı bulgular elde ettikleri- ni belirterek, faillerin kısa zaman- da "kesinlikle" yakalanacaklannı söyledi. Milyarlıkyaünmlannıza gerçek garanti Anadolu Sigorta ElektroııikCihazSigortası Günlük ya§antımızın her anında kullanılan elektrikli büro makinelerinden, en gelişmiş elektronik bilgi işlem ünite ve sistemlerine kadar Tıp-Bilgi İşlem- Telekomünikasyon • Film, Video, Kitle İletişim ve diğer alanlarda (Komıtlardaki cihazlar hariç) kullanılan elektronik cihazlann ani ve beklenmedik her türlü hasannı, onanm ve yenüenmesini gerektiren harcamalan Anadolu Sigorta, güvence altına alıyor. Milyarlık yatınmlannızda cihazınızın sigortası yoksa, yatınm eksik ve tehlikededir. Geç kalmadan siz de elektronik cihazınızı tüm risklere karşı güvenceye alın, cihazınız "garantisiz" kalmasın. ^ V 1 V 1 ^ V r ^ ^ ^ ^ B I I Anadolu Sigorta Şubeleri veAcentelerimiz ile Genel MüdürlükElektronik CihazSigortası Müdürliiğü, size bu çağdaş hizmeti sunmaklan knanç duyar. SİGORTABT TÜRKİYE İŞ BAMKASt Koruluşudur Gcncl Müdürlûk: 151 65 4O(Sanıral - 24 Hat) Ankara: 117 03 34(3 Hat) tzmir: 13 51 45- 14 5S 94 - 25 48 (X) Adana: 19 3SAK(4Hat) Bursa: 20 77 97-98 Kdz. Ereğlisi: 11 854- GOZLEM UGUR MUMCU (Baştarafı I. Sayfada) ce de durmuş; olası sakıncalara değinmiştik. Bu yasa değişikliği ile yargıç ve savcı adaylarının staj sü- relerinin sonunda yapılan "yazılı sınav"\ her nedense "söz- lü sınava" dönüştürülüyor. Yazılı sınavda nesnel değerlendirmelerin yapılması zorun- ludur. Bu zorunluluğa uyulmazsa ilgililere yargı yolu da açıktır. Sınav sözlü olursa bu nesnellik nasıl kanıtlanacaktır? Tabii ki, kanıtlanmayacaktır. Bu sözlü sınavı yapacak eğitim kurulu üyesi Adalet Ba- kanlığı Müsteşarı Arif Yüksel hakkında Adalet Bakanlığı'nın Ceza İşleri Genel Müdürü Kenan Fahri Cavga imzalı 8 Ey- lül 1983 günlü yazıdan bir alıntı yapahm: — Hâkim Arif Yüksel'in ilçeye atanan görevlileri kendi sa- fına almak isteyen, bu durumu tahakkuk ettiremediği ahval- de bu görevlilerin kendisine karşı tutum ve davranış içerisin- de bulundukları zehabına kapılan bir karaktere sahip oldu- ğu, aynı zamanda kendi görüşü (sağ) karşıdakileri sol gö- rüşlü olarak telakki ettiği, bu nedenle buniara karşı cephe alıp şikâyet ettirdiği, kendisinin şikâyet edilmesi halinde iehi- ne birtakım girişimlerde bulunulması için ilçe içerisindeki nü- fuzlu kişilerle köy muhtarlarını harekete geçirmek için faali- yete giriştiği, bu hareketlerin ise mesai arkadaşları ile diğer memurlar arasında huzursuzluk yarattığı ve gruplaşmalara sebep olduğunun bu konuda dinlenen tanıkların ifadeleri ile doğrulandığı.. Aynı yazıda Manavgat yargıcı Arif Yüksel'in "mallannın ge- liri ile mütenasip olmadığı hususundaki iddialann varit bulunduğu" da kaydedilmekteydi. Manavgat yargıcı Arif Yüksel, Orman İdaresi aleyhine açı- lan ve devam etmekte olan bir dava hakkında "kesinleşme şerhi" vermiş, bu yüzden Antalya Ağır Ceza Mahkemesi'n- de yargılanmıştı. Antalya Ağır Ceza Mahkemesi'nin "beşeri hata" gerekçe- siyle aklanma kararı vermesi üzerine bakanlık yazılı emir ile bozma yoluna başvurmuş, bu başvuru sonunda Yargı- tay 4. Ceza Dairesi "mahkûmiyet yerine beraat kararı verilmesini" yasaya aykırı bulmuştu. Yasaya göre "yazılı emir ile bozma" sanık zararına sonuç doğurmayacağı için dosya bu kararla kapanmıştı. Adalet Bakanlığı'nın Arif Yüksel ile ilgili yazısı Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nda görüşüldü. Yüksek Kurul, 10.11.1983 gün ve 606 sayılı şu kararı aldı: — Manavgat hukuk hâkimi Arif Yüksel'e müstemiren (sü- rekli olarak) Ya/ova Sulh Hukuk ve Tapulama Mahkemesi'n- de çalışmak, gerekiiğinde asliye hukuk, asliye ceza, sulh ce- za, sorgu hâkimliğinde çalışmak üzere... Arif Yüksel, daha sonra Kadıköy Asliye Hukuk Yargıçlığı'na atanmış; bu görevdeyken Adalet Bakanlığı Müsteşarlığı'na getirilmişti. Arif Yüksel'in bir özelliği, Antalya'nın Side ilçesinde Sır- ma Tatil Köyü'nde Cumhurbaşkanı Özal'ın komşusu ol- masıdır. Komşu hukuku, bütün bu yazışmaları unutturmaya yet- miştir. Hangi yargıç bu kadar soruşturmadan ve yazışmadan sonra Adalet Bakanlığı müsteşarlığma getirilebilir? Bütün yargıçların, bütün savcıların ve ANAP hükümeti- nin bütün bakanlarının vicdanlarında yanıtlanması gereken bir sorudur bu! Yargıç ve savcı adaylarının "sözlü sınavlannı" yapacak ku- rul içindeki müsteşar, işte bu Arif Yüksel'dir. "Yazılı sınav" .ıiçin sözlü sınava çevrildi? Yüksel'in, Adalet Bakanlığı'nca saptanan "huzursuzluk ve gruplaşmalar" yaratan tutum ve görüşü ile yargıç ve savcı- ları ataması için mi? USAŞ'a satış engelî (Baştarafı 1. Sayfada) si istemiyle yaptığı başvuruyu in- celeyen Ankara 6. İdare Mahke- mesi, bu konudaki ilk kararını verdi. Mahkeme 15 şubatta oy çokluğuyla aldığı ve gerekçesini dün açıkladığı karannda, îbplu Konut ve Kamu Ortaklığı Kurulu- nun 30 Nisan 1987 tarihinde aldığı 54 sayılı karan anımsatılarak, bu kararda, "özelleştirme karan alı- nan bağlı ortaklıklar ve iştirakler- deki kamu hisselerinin öncelikle çalışanlanna, yöre halkına, küçük tasarmf sahiplerine. yurtdışında- ki işçilerimize ve halka satabıbileceği" belirtildi. Töplu Konut ve Kamu Ortaklı- ğı Kurulu'nun bu kararının YPK kararları ile ortadan kaldırılmadı- ğına da işaret edilen Ankara 6. İdare Mahkemesi kararında, "Her ne kadar davalı idareler zımni bir değişiklikten söz etmekte iseler de yazılı bir kuralın-işlemin zımni olarak ortadan kaldınlması düşii- nülemez. Nitekim, YPK'nın özel- leştirmeyc ilişkin bütün kararları. Toplu Konut ve Kamu Ortaklığı Kurulu'nun 54 sayılı karannın üzerine inşa edilmiş kararlar niteligindedir" denildi. İdare Mahkemesi, Başkan Mus- tafa Birden ve üye Nalan Terzi- nin oyları ile mevzuata açıkça ay- kırı olan bu özelleştirme işiemini, 90 gün sürevle durdurdu. Türk Hava Yollan'na (THY) catering veren Uçak Servisi A.Ş'.nin (USAŞ), hisselerinin yüz- de 70'i, 25 Ağustos 1989 Pazarte- si günü İstanbul'da imzalanan an- laşma ile İskandinav Havayolları (SAS) Service Partner'a 14.5 mil- yon dolara satılmıştı. Anlaşmaya göre SAS Service Partner. USAŞ'ın yüzde 70'lik his- sesini aldıktan sonra İstanbul, An- kara, İzmir, Adana, Antalya ve Dalaman havaalanlannda mutfak ve restoranlar için 5 yılda 10 mil- yon dolarlık yatınm yapmayı ta- ahhüt etmişti. USAŞ'ın yüzde 70 hissesinin SAS Service Partner'a satılması, şirkete, Morgan Guaranti Bank- ın 64 milyon dolar değer biçme- sinden dolayı tepki görmüştü. Bu arada. USAŞ yöneticileri tarafından toplu iş sözleşmesi ge- reği 1 Nisan 1990'da yapılacak yüzde 20'lik ücret artışırun öne alı- •narak 1 Ocak 1990 tarihinde yüz- de 30 olarak veriimesi önerildi. Asıl hizmet malı (Baştarafı 6. Sayfada) ğer çalışantarımız, bu tür üzücü davranışlardan sonuna dek kaçı- nıyoruz. Bunu ben 40 yıldır tica- ret hayatı içinde bulunan babam- dan aldığım ticari ahlaka bağlıyo- rum ve şu sözleri hiç unutmuyo- rum: 'Satmakla hizmet bitmez, an- cak başlamıştır.' Bu yüzden bugün bir leleviz- yonla bir çift ayakkabı arasında satış sonrası hizmet açısından hiç- bir fark görmüyorum. Çünkü bir televizyonu ömrünüz boyu belki bir-iki kez alıyoruz, ama en az es- kitenimiz bile - moda unsurunu da göz önüne alırsak- yılda 2 ya da 3 kez ayakkabı alıyor. Yani ben iyi hizmet verdiğim bir tüke- tici ve yakın çevresiyle yılda bir- kaç kez karşı karşıya gelmek şan- sına, bir bakıma hakkına sahip oluyorum. BİT de tam aksini dü- şünün. Bir daha onlarla hiç kar- şılaşmarr.ay! hak ediyorum. Sayın Tamer, size mektup ya- zan Tümay Mercan'a mağazamız- da özel bir davranış gösterilmiş değildir. Tümay Hanım gibi şikâ- yetıni, 'Tüm cesaretini toplayarak bize iletme' uygarlıgını gösteren- lerin yüzde 90'lara varan bolümü. karşılaştıklan ilgi ve olumlu yak- laşım karşısmda şaşkınlıklarıııı gizleyememektedirler. Blz ise bu durumu: aslında çok haksız bir gurur duyarak ve üzülerek izliyo- ruz. Çünkü neticede para verilerek satın alınmış her şey gibi bir çift ayakkabı da makul süreler içer- sinde karşılığını vermelidir. Hem tüketici, hem de satıcı tatmin ol- malı ve gönül rahatlığı içinde bir başka alışverişte karşı karşıya ge- lebilmelidir. Önemle üstünde durmak istedi- ğim bir diğer konu da şu: Yıl bo- yunca yüzlerce çift ayakkabı sa- tılıyor. Oysa bu tip şikâyetlerin oranı yüzde rier dolayındadır. Son derece eminim ki bu bize ula- şan şikâyetlerdir. Bize ulaşama- yan şikâyetlerin de olduğu kesin- dır, ama toplam oran yine de çok düşüktür. Şikâyet bildirilsin Dileğim, tüketicilerin sadece ayakkabıda değil, her türlü mal- da şikâyetlerini -makul süreleri aş- mış olsa bile- satıcıya bildirmek- te tereddüt göstermemeleridir. Şahsi düşüncem, tüketicinin bu davramşıyla kendisini koruyaca- ğı gibi, tüketici - satıcı - imalatçı zincirini de otokontrol altına al- mış olacagıdır. Boylelikle her sek- törün daha dikkatli olması sağla- nacak ve ilgili endüstrinin kalkın- masına, üretim düzeyinin yüksel- mesine büyük katkıları olacak- tır." Ne dersiniz? "Cesaretini" hâlâ toplayama- yan tüketicilere sesleniyoruz. Bel- ki sizin karşınıza da lşıldar Kun- dura gibi bir satıcı çıkacak. De- nemeye değmez mi? Ve tüketicilere karşı işi yokuşa süren satıcılara sesleniyoruz. Bu- güne kadarki davranış biçiminizi değiştirmeniz sizin de yarannıza... "Muştcriye hizmet satıştan son- ra baslar" prensibi, aslında en pa- halı reklamlardan daha etkili, uzun vadede satışlarınızı arttıncı bir yaklaşım. Eski ahşkanhklan- nızı terk etmeniz o kadar zor rnu? Üstelik sonuçta siz de kazançlı çı- kacaksınız... Kendinizi günlük hay huyun dışına çekip biraz dü- şünmeye değmez mi?
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle