02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 20ŞUBAT1990 Karadeniz tşbirliği ve Refah Bölgesi Türkiye'nin Karadeniz İşbirliği ve Refah Bölgesi (KİRB) kurulması önerisinde bulunarak kurumsal bir çerçevede bu bölgedeki bütün ülkelerin aralanndaki ticari, ekonomik ve yatırım ilişkilerinin gelişmesini sağlayacak önlemleri beraberce ve karşılıklı olarak almalarına zemin hazırlayacak bir girişime öncülük yapması yararlı olacaktır. Dr. ŞUKRU ELEKDAG, Emekli Büyükelçi Sovyetler Birliği ve Doğu Avrupa'daki başdön- dürücü değişimin Türkiye açısından en önemli yö- nü, bugün bir bloklar arası savaş veya diinya sa- yaşı ihtimalinin, yaşadığımız asır boyunca hiç gö- rülmemiş en düşük bir düzeye inmiş olmasıdır. Bu- nun, Türkiye açısından yaşamsal önemde bir ge- lişme olduğu kuşkusuzdur. Çünkü soğuk savaj ko- şullannda, NATO savunma plarüan uyarınca ytik- lendiği ağır askeri görev ve sorumluluklar, barın- dırdığı önemli ortak askeri tesisler, konuşlandırdı- ğı nükleer silah sisteraleri ve bütün bunlann yanında ülkemizin jeostratejik konumunun genel bir çatış- rnada her iki süper güç için de yaşamsal önerni, Türkiye'nin bloklar arası savaş dışında kalrnasını imkânsız hale getiren unsurlardı. Yumuşamanın Türkiye açısından en önemli yaran Dünyada güven ve istikrarın "terör dengesi"ne dayandığı dönemde çıkacak blokiar arası savaşın, çatışma konvansiyonel silahlar düzeyinde kalsa da- hi, ülkemiz için son derece ağır sonuçlar doğura- cağı dikkate alırursa, bir dünya savaşı tehlikesinin bu asırdaki en düşük düzeyine inmiş olmasının Türkiye yönünden baslı başına bir kazanç oldugu takdir edilecektir. Türkiye'nin jeopolitik konumu ve Sovyetler Bir- liği ile sırur komşusu oiması, dünyada oluşan yu- muşama ortamına ülkemiz için son derece arzu edi- lir bir politik nitelik kazandırmaktadır. tkinci Dün- ya Savaşı'ndan bu yana, Türkiye'ye en büyük teh- didin Sovyetler Birligi'nden gelebileceği hususu, dış politikamızı ve savunma planlarımızı yönlendiren temel varsayım olarak kabul edilmiştir. Bu bakımdan, Sovyetler Birliği'nde, Komünist Partisi'nin ülkenin siyasal yaşamındaki hâkimiye- tine ve tekeline son verilmesini ve çoğulcu demok- ratik bir sisteme yönelinmesini öngören kararlann alınmasından sonra, "Türkiye'nin kuzeyden yoğun bir ideolojik tehditle karşılaştığı" yolundaki değer- lendirmelerin anık anlamını yitireceği açıktır. Öte yandan, Viyana'da NATO ve Varşova Pak- tı'na üye devletler arasında sürdürülen "Avrupa'- da Konvansiyonel Kuvvetler îndirimi Müzakerele- ri"nin bu yü içinde ahnacağı kuvvetle tahmin olu- nan sonuçlannın da Türkiye ile Sovyetler Birliği sı- nırlarında karşılıklı güven ve istikrar koşullarırun yerleşmesine katkıda bulunması beklenmelidir. Bu müzakereler sonuctında, Türkiye'nin kuzeydoğu ve kuzeybatı kara hudutlarını koruyan kuvvetleri ile karşLSindaki Sovyetler Birliği ve Varşova Paktı kuv- vetleri arasında vurucu nitelikteki silahlar bakımın- dan sayısal eşıtliğin sağlanacağı anlaşılmaktadır. Buna rağmen, denge kavramına özel bir önem veren askeri yaklaşım, Sovyetler Birliği'nin silah ve donarumının nitelik bakımından üstünlüğünün, buna ilaveten Karadeniz'deki Sovyet Donanması'- nın gücünün, tehdit değerlendirilmesinde dikkate alınması gereğini ileri sürebilecektir. Burada, ün- lü strateji uzmanı Clausewitz'in "Askeri rnesele- lerin kendilerine özgü bir grameri olmakla birlik- te, bu meselelerin manUğını politika oiuşturur" yo- lundaki sözlerini hatırlamakta yarar vardır. Siya- sal basiret, askeri denge kavramının, siyasal koşul- lardan ve ortamdan soyutlanrnadan değerlendiril- mesini gerektirir. Bunun aksi bir yaklaşım anlam- sız olur. arasında karşılıklı güvenin ve verimli bir işbirliği- nin daha da gelişip pekişmesini sağlayacak yapıcı ve yaratıcı yaklaşımlar için uygun ortamı hazırla- dığını belirtmekte isabet vardır. Resmi makamla- nmızın desteği ve Türk özel sektörünün de inisi- yatifi ile Sovyetler Birliği ile ülkemiz arasında esa- sen vaatkâr bir gelişme seyri gösteren ticari ve eko- nomik ilişkilerin daha da genisletilip zenginlestiril- mesinin bu amaca hizrnet edeceği kuşkusuzdur. Bu görüşle, Türkiye'nin Karadeniz İşbirliği ve Refah Bölgesi (KİRB) kurulması önerisinde bulu- narak kurumsal bir çerçevede bu bölgedeki bütün ülkelerin araJarındaki ticari, ekonomik ve yatırım ilişkilerinin gelişmesini sağlayacak önlemleri bera- berce ve karşılıklı olarak almalarına zemin hazır-" layacak bir girişime öncülük yapması yararlı ola- caktır. Bu çerçevede KİRB üyelerinin; deniz, hava ve kara taşımacılığı; iletişim; tarım ve gıda sana- yii; balıkçılık; çevre sorunlan; turizm; petrol ve pet- rol üriinleri ile enerji aJanlarında ileri ve verimli iş- birliği koşullarını ortaklaşa yaratmalan mümkün olabilecektir. Karadeniz uluslararası ödemeler ve yatınm bankası Doğalgaz aniaşması ve Türk Eximbankı'nın aç- tığı krediler Türk-Sovyet ticari ve ekonomik işbir- liğinde övünülecek bir hamle yapılmasına yol aç- mıştır. Bu arada Türk sanayicileri, ihracatçıları ile mühendislik ve müteahhitlik firmalan, Sovyetler Birliği ve Doğu Avrupa ülkeleri pazarlarırun cazi- besini ve büyük potansiyelini keşfetmişlerdir. Ba- tılı ve diğer sanayileşmiş ülkeler de ellerindeki çok geniş veçeşitli teşvik, kredi, fînans ve teknoloji im- kânlannı da kullanarak bu pazarlara yerleşmek için yoğun faaliyet içindedirler. Bu ortamda Türk fırmalarmın, gaz aniaşması ve Eximbank kredilerinin getirdiği imkânların sınır- lannı aşabilmeleri ve Sovyetler Birliği ile Doğu Av- olacağını bu alandaki deneyimler göstermektedir. Bu amaca yönelik olarak, bölge ülkelerinin, hem aralanndaki dış ticaretin finansmanı hem de orta vadeli yatırım kredisi sağlanması amacıyla ortak- laşa bir Karadeniz Uluslararası ödemeler ve Yab- nm Bankası (KUOYB) kurmalan yararlı olacak- tır. Sermayesinin bir bölümü KİRB üyelerinin kat- kılanyla sağlanacak bu bankaya, Türk özel sektö- rünün yanında, Amerikan, Batı Avnıpa, Japon ve Arap özel fînans kunüuşlannın da katkılannın sağ- lanması öngörülmelidir. Girişimin muhtelif yararları: Bu proje, Türkiye'- nin AT üyeliğine karşıt bir alternatifı yansıtmamak- tadır. Türkiye, Amerika ve diğer sanayi ülkeleri ile ortak çıkar aianJarını geliştirmek hususundaki ça- balarına permi verecektir. Bu bağlamda şu hususu vurgulamakta yarar vardjr. Türkiye bir Avnıpa ül- kesi olduğu kadar, bir Balkan, bir Akdeniz, bir Or- tadoğu, bir Kafkas ve bir Asya ûlkesidir. Arap dün- yası ve Kuzey Afrika ülkeleri ile de tarihi ve derin köklere dayanan ilişkileri vardır. Bütün bu ülke ve bölgeler arasındaki en kısa ka- ra, hava ve deniz ulaşım yolları Türkiye'den geç- mekie ve ona merkezi bir nitelik kazandırmakta- dır. Bu açıdan Türkiye'nin önündeki bu emsalsiz fırsattan tam manasıyla yararlanması, jeo-politik konumunun sağladığı bu özellikleri jeo-ekonomik yönden de değerlendirmesine yol açacaktır. Böyle bir gelişme de Türkiye'nin Avrupa ile bütünleşme koşullarıru zayıflatmak şöyle dursun, bilakis güç- lendirecektir. Öngördüğümüz şekilde bir işbiıliginin geliştiril- mesi, Türkiye'ye (özellikle Bulgaristan'daki Türk azınbğı sorununun halledilmesi halinde), Karade- niz'deki iki partoneri Bulgaristan ve Romanya ile BaJkan işbirliğıni canlandırmak ve bu çerçevede si- yasal ve ekonomik bakımdan etkili olmak imkâ- nını da sağlayacaktır. Böylece, kurulması mutasavver "Avrupa Evi" içinde Balkan bölümünün şekillenmesinde Türki- ye ile bu ülkeler ön almış olacaklardır. Karadeniz'e sahildar tüm devletlerin ve Gürcistan ile Azerbaycan'ın da kaynaklarının ve potansiyelJ.*^ l U<V1 \J*A F WUAA 111 X*£4 fVUT lAM-gVtUJ İ*W1.1 * *• %J\Jl**mşi J Wl KaradenİZ işbirliği Ve Refah BÖlgeSİ imkânlannın işbirliği yoluyla geliştirilmesine, de- ğerlendirilmesine ve karşılıklı ticaret ve pazar pay- Türk-Sovyet ilişkileri son yıllarda istikrarlı ve olumlu bir seyir izlemiş ve buna paralel olarak ti- cari ve ekonomik ilişkilerde memrjuniyet verici ge- lişmeler kaydetmiştir. Bugünün koşuüannda, Mos- kova ile Ankara birbirlerine son 40 yılı da geçen bir süre içinde görülmemiş bir güvenle bakmakta- dırlar. Eski Cumhurbaşkammız Sayın Kenan Ev- ren'in de kendileriyle birkaç gün önce yapılan bir ropörtajda sınır komşularımızdan bahsederken "Bana sorarsanız, gene de en istikrarlı ülke, iliş- kilerimiz yönünden, en istikrarlı dost Sovyetler" demiş oiması da bu gelişmeyi yansıtmaktadır. Bu yeni koşullarm, Türkiye ile Sovyetler Birliği rupa pazarlanna yönelik atılımlanna yoğunluk ka- zandırabilmeleri için yeni ve yaratıcı bir yaklaşım- Karadeniz işbirliği projesinin, başta Sovyetler dan yararlandınlmaları gereklidir. Türkiye gibi Birliği olmak üzere, diğer bölge ülkelerine sağla- yabileceği yararlar arasında, dış ticaretleri üzerin- de bir çoğaltan etkisi yapacağı, karşılıklı yatınm ilişkilerini yoğunlaştıracağı, Türkiye üzerinden Or- tadoğu'ya ve Akdeniz'e açılmalannı koiaylaştıra- cağı ve ekonomik ilişkilerinin zayıf kalmış boyut- larının gelişmesine yol açacağı sayılabilir. KtRB için daha başlangıçta, bir serbest ticaret bölgesi modeline yönelmek gibi bir hedef öngörül- memektedir. Amaçlanan, yukanda saydığımız bü- tün alanlarda, sıkı, verimli ve karşılıklı yararlara hizmet edecek kendine özgü bir işbirliğini kurum- sal bir yapı üzerine oturtmaktır. Bu girişimin bir başka yönü de Karadeniz ülke- leri arasında ortak çıkar alanlanru genişletip derin- leştirmek suretiyle, barış ve istikrarın kuvvetli gü- vencelere bağlanmasma elverişli koşuliarı bölgede larının arttırılmasına zemin hazırlayacak bir yak- laşıma ihtiyaçlan vardır. îşte, Karadeniz İşbirliği ve Refah Bölgesi (KİRBJ önerisi bu amaçlara yöneliktir. Bölgede ticareti, "benden şu kadar alırsan, ben de senden şu kadar ahrım" yönteminin kısır kalıplanndan çıkaracak kredi ve fınansman sistem ve kuruluşlarının ortak- laşa yaratılması önemlidir. Çok taraflı ticaret ve karşılıklı yatırım imkânlannın daha geniş ölçekte gelişmesi, finansman ve ödemeler alanında karşı- laşılan güçlüklerin bir ölçüde aşılmasına yardım edebilir. Ancak KlRB'in başarısının büyük ölçü- de kredi ve finansman sorunlannın çözümüne bağlı yaratıp sağlamlaştıracak olmasıdır. PENCERE Köprü!.. HESAPLAgMA BURHANARPAD "Smokinli Çardaş!.." Devlet Operası İstanbul bölümü, 30 ocakta özel bir "îlk ge- ce"yi saymazsak 8 şubattan beri Kalman'ın ûnlü eseri Çardaş Fürstin'i oynuyor. Davetiyede smokin yazılıydı. Bu nota uyarak smokinli gittim. Büyûk salona ayak bastığımda 19.30'du, oyunun başlamasına daha bir yarım saat vardı Vardı, ama salon tıklım tıklımdı. Yer bulamamış yüzlerce Çardaşsever ayakta bakınıp duruyordu. En son boş yerter de ûç beş dakıkada doluverdi Bereket, bir tant- şın aracılığıyla iki yer bulabildik ve hemen oturduk. Salonun en son sıraJarında kapı ağzında. Anırenin bütün cigara dumanı sa- tondaydı. Salondakileri ve sahnedekileri Tanrı grîpten ve boğaz enfeksiyonundan korusun! Yirmiyeon kala iğne atsan yere düşmez bir görüntü, protoko- le ayrılan yerler dışında. Protokol, bomboş denilecek kadar loş ve tenhaydı. Boş yerlerden yararlanmak isteyenleri salon görev- lileri sertlikle göğüslüyorlardı. Ayakta dikilmekten yorgun düş- müş smokinliler, gardroptan geri aldıkları palto ya da pardösü- lerini yere yayıp oturuverdiler. Çardaş'ın "ilk gece"sine smokin- le katılabilmiş olmanın hoşnutluğuyfa gülümsüyorlar! Smokinliler yerde oturuyor. Koyu renk giysiler, varla yok ara- sıydı! Salon bütünüyle alaca bulaca bir renkler panayırıydı! Bü- tün bu kargaşanın altında tiyatro yönetiminin düzensizliği yatı- yordu. Smokin zorunluluğunu yüzlerine bulaştırmışlardı. Yer nu- marası veremeyerek karmaşayı körüklemişlerdi. Oysa, iki görevti yarım günde bu işi başanrdı. Yer numarasız çağrı, halktan yana görünüş, diyebilir miyiz? Diyemeyiz, zira smokin zorunluluğu var, dört renk giysiler ve smo- kin. var mı bunu açıklayabilecek? İlk kez 1925'te Sahir Opereti'nde gördüğüm Çardaş Fürstin'i (Türkçe Çardaş Fürstin'in ilk gecesi 30 Nisan 1922) o yıllardan günümüze değişik yorumlarta ve pek çok yabancı dilde izledim. Kimilerini çok sevdim. Kimilerine üzüldüm, öfkelendim. Türkçe, Yunanca, Bulgarca, Rumence, Fransızca. Almanca, İtalyanca. Sahir Opereti'nin 1925'te sunduğu 50. oyun gecesi Çardaş'ı- nı, Halk operetinin Fransız tiyatrosunda Yunanlılarla ortak oy- nayışın (Zozo Dalmas: Silva, Konfinyaris: Edvin) Lutfullah Süru- ri: Bonni, Stassi: İrmaToto Karaca). Maksim salonunda 1948de uzun süre oynamış olan La Gaia Lyricha italyan operet toplulu- ğunun repertuarını izledim. Unutamadıklarım arasında Münih^ te Deutches Theater'de gördüğüm Rumen operet topluluğu ve Sofya'da Bulgar operet topluluğu, izlediğim topluluklar repertu- arında en başta yer alır. Özellikle Rumen topluluğunun sundu- ğu Kontes Mâtiçe. Rumen oyuncuların Avusturya İmparatorlu- ğu'nun Siebenbürgen bölgesinde yarı Macar, yarı Avusturya kö- kenli olduklarını öğrenınce gerçeği kavradım. Sofya Operet Tiyatrosu'nda izlediğim Bulgarca Çardaş'ta rol almış Bulgar oyuncuların çoğu çok gençti ve klasik operetin ne oldugunun ne olmadığının almadığının bilincindeydiier. Viyana operetini başarıyla sunabilmenin başlıca koşulu gü- lümseyişle yılışıklığın çok ayrı olduğunu kavrayabilmektir. Komik ve gûlünç apayndır Operet oyunculuğu ince bir dış görünüş, se- vimti bir duygululukla bağdaşması başarının ilk koşuludur. Ba- şarılı bir operet artisti usta bir komedyenliği gerektirir. Sevilen operet artisti okuduğu (tagan etmek) müzikli yanını bulup usta- ca değerlendirmelidir. Avusturya Devleti Volksoper'in sevimli Pe- ter Minnich'i gibi. 8 şubat akşamı istanbul Devlet Operası'nda izlediğim Çardaş'ı bu açılardan değerlendirdim. Büyük hayal kırıklığı! ilk perde açı- lınca kendimi Budapeste tren istasyonunda buldum... Orfe ka- baresinde değil!.. Batı Avrupa orta sınıf kültürünün La Bele Epo- que dönemiyle hiç mi hiç bağdaşamayan çirkinlerin çirkini ka- bare kızları giysileri! Çardaş'ın başrollerini paylaşan ses sanat- çılan belki iyi okuyorlardı (tagannf ediyoriar) amma sıcakjrv ce, sevimli olamıyorlardı. Konuşmaları sokaktaki adamlar gibiy- di! Hele Bonni ve Starssi ikilisini üstlenmiş olan ufak tefek gö- rûnüşlü iki artist! 1925'te Şeref Şenpınar'ın ve 1967/68'de Feridun Karakaya'nın Bonni'sini nasıl unuturum! Her nedense biz köprüye yakınlık duyan bir toplumuz; köprü dedin mi akan sular duruyor. Neden? Dünya haritasına baktığımız zaman görürüz ki bütün ünlü ya- rımadalar yukarıdan aşağıya doğru sarkıyor; enleme değil boy- lama koşutlanıyor: italya, Hindiçini, Kore, iberik, Mora, Kamçat- ka, Florida, İskandinavya,.Hindistan, Arabistan, say sayabildi- ğin kadar, Danimarka bile dikine durur. Coğrafyası güçlü olan- lar bu alanda epey ahkâm kesebilirler, ben sıradan bir atlasta gördüğümü belirtiyorum. Yalnız Anadolu yanmadası doğudan batıya, enlemler koşutun- da yatay duruyor. Tanrı'nın bize armağanı mı bu konum? Yoksa yerbilimde bir başka nedeni mi var? Bilemem; ama bu yüzden Anadolu tarih boyunca köprü görevi üstlenmiş; batıdan gelen doğuya geçmiş, doğudan kopan batıya yönelmiş; bilinçli olsa da olmasa da köprü işlevini üstlendiğimiz düşüncesi benliğimize sinmiş. Çoğu liderimiz ya da politikacımız, bilir bilmez, köprü olma- mızın erdemini vurgular: —Türkiye Batı ile Doğu arasında bir köprüdür. Eh, sen köprü olduktan sonra o gelir çiğner, bu gelir çiğner; seni kullanır. • - Anadolu'nun kendisi köprüyken bir de güzelim istanbul Bo- ğazı'nın üstüne iki adet köprü kondurunca, kendimizden büs- bütün geçtik; gelsin köprü, gitsin köprü... Doğrusu köprü İstanbul'un trafik sorununu çözmeye yarama- dı; ama büsbütün de yararsız sayılmaz: arkadaşımız Emin Sa- raç'ın dünkü Cumhuriyet'te çıkan haberine göre Boğaziçi Kop- rüsü kurulalı beri 72 kişi kendisini aşağıya atarak intihar etmiş; 150 kişi de intihara girişmiş. Yabancı turistler İstanbul'a geldiklerinde, Boğaziçi Köprüsû1 ne bakarak soruyorlarmış: —Bu yıi kaç kişi atladı? —Nereden? —Köprüden... Dünyanın bütün köprülerinde böyle bir sorun var. Çok eski- den şimdi adını anımsayamadığım bir Rus mizah yazarının öy- küsünü okumuştum. Boş gezenin birisi ün kazanmak ister. Ne yapsın? Düşünür bulur: —Eğer bir kahramanlık yaparsam, adım gazetelere geçer, ama- cıma ulaşınm... Bizim boşta gezer, bu amaçla kentin ortasından geçen nehir üzerindeki köprüleri kollamaya başlar; ama kısa zamanda gö- rûr ki kendisine benzeyen nice hergele, birer köprü şavullamış, nöbet tutuyor; çünkü, intihar girişiminde bulunanları kurtaran- lara, yönetim hem kahramanlık nişanı hem de para armağanı veriyormuş; kentin nice açlıktan nefesi kokanı da hazır kuvvet gibi duyarlı yerlerde bekliyor, kendi alanına başkasını sokmuyor- muş... Çoğu Holivutfilmindedeıslak bir aşk öyküsünün başlangıcı köprüde tezgâhlanır. Genç kadı- nın yaşamdan umarı yoktur; sis- li bir akşamüstü köprünün korku- luklarına dayanarak karanlık su- larabakar; intiharın eşiğindedir; ama o sırada çevrede dolaşan "oğlan" durumu şıppadak çakar, kadının omzuna dokunur. Hah, iste yaşam yeniden baş- ladı birden, karanlıklarda bir ışık parladı. Köprü deyip geçmeyin... * Arkadaşımız Emin Saraç'ın haberine göre Boğaziçi Köprü- sü'nden kendisini denize atacak olanlara karşı hiçbir önlem alın- mamış. Polis noktaları var, ama ne yapıfabilir? Diyelim bir işada- mı iflas etti, bir banker ortalığı do- landırıp meteliksiz kaldı, iş bula* mayan bir emekçi yaşamdan umudunu kesti; doğru köprüye!.. Polis ya da aklı başında bir yurttaş köprünün korkuiuğuna tırmananı görse bağıracak: —Dur!.. Sakın ha!.. Bizim aklı evvel liderlerden ya da sivri zekâlı politikacılardan kim ki çıkar konuşur: —Türkiye, Doğu ile Batı arasın- da bir köprüdür!.. Hemen bağırasım geliyor: Aman, dur!.. Sakın ha!.. PARLIAMENT MÜZİK POSTASI Jazz, Classic, New Age CD'leri ödemed gönderilir. Form isteyiniz. Adres: Selçuklar Şokak 12/9 Akadiar IETİLER 80630 İSTANBUL EVİMDE Kadın, erkek gözetmeksizin yaşlı felçli hasta bakıyorum. 380 15 09 MtttM L0NDRA, CKFOPJ), CAMBfUDGK BOHRKEMOUTH, B1UGHT0N', HASTINCİS,EXITERvs GHLSim' DE SEÇKİN DlLOKlilLARINDAYAZKIi YADA BüTüK VILIMûlLIZCE Ö6R.CNİU 12TAKSİTTE 1986 YILI VE 86/10911 SAYIL1 BAKANLAR KURULU KARARINA GÖRE SİGARA SAĞLIĞA ZARARL C n . . ANMA Jj0% ÖMER C. W^ J KORZAY %• ^ # 1966-1986 \ " * T / Ömer'im, ^ ^ Tfc^jJ^. Aramızdan aynlalı dört yıl oldu. ^^^k ' ' | M | Seni bizden alan trafik anarşisi ^ ^ ^ L A ^ ^ B bütün hızı ile devam ediyor. Her yıl ^ ^ ^ ^ k w ^ ^ H yüzlerce, binlerce aile bizim gibi m H ^^B sevdiklerinin acısını çekiyor. Güzel ömer'im, asil Omer'im, melek ömer'im her an içimizde ya$ıyorsun, yajayacaksın. Seni büîun benliğimle özlüyorum, AMCAN ACI BİR KAYIP Değerli meslektaşımız • • RUHI AYTEKIN'İ yitirdik. Ailesine ve meslek toplumuna başsağlığı dileriz. TMMOB ZİRAAT MÜHENDİSLERİ ODASI GENEL MERKEZİ-ADANA ŞUBESt-DtYARBAKIR ŞLIBESİ- İSTA\BUL ŞUBESİ-İZMİR ŞLFBESt İSTANBUL BAROSU'NDAN DUYURU Adalet Bakanı, İstanbul Barosu başkan ve yönetim kurulu üyelerini görevden alma prosedürünü başlatmıştır Bu girışimı teşhır edıp nedenlerini sergilemek amacıyla. 21.2.1990 günü (yarın) Gazeteciler Cemıyeti'nde saat 11.00'de bir basın toplantısı yapacağız. Hukuk icınde, kımın hakh-kimin haksız olduğunu açıklayacağız. Böylece bağımsız yargı-bağımsız baro yolunda yeni bir mücadelenin ilk adımını atacağız Ve şimdiden haber verıyoruz kı bu mücadeleyı biz kazanacağız Bağımsız yargıyı. bağımsız baroyu mutlaka kurup koruyacağız. yaşatacağız. Önemle duyuruyoruz. İSTANBUL BAROSU BAŞKANLIĞI OZEL BORA SURUCU KURSU Kayıtlar devam etmektedir. Ofcıri Üskâtar. Ktzyataiı: Tarabya: Ç 343 67 82 362 47 33 3S2 21 21 112 08 18 146 88 30 »GtMELVEHaLANDHULMtS KUKLAR • TİCARİ İNGILIZCE • TUR.IZM INGILİ^CESl • SANKACILIK INÛILIZCESI •5INAV KURSLARI: Cambrıdge •Fırst Certificate ,ProfiCıtncy, •TOEFL,AR.tLS(S'oz\Cı) tursem İNGİLİZÜSAHOKULLARI DANIŞMA MERKEZİ ComhurıyetCad 173'4-B Elmadag 80230 İstanbul Hılton Otelı Karoısı Tel 148 39 77-14fi ?9 43-148 28 49 Fax 132 97 29 T lx 27498 îusm tr
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle