02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/14 DIŞ HABERLER 20ŞUBAT1990 SSCB'NÎNANKARA BÜYÜKELÇİSÎÇERNİŞEV, TÜRK-SOVYETİLİŞKtLERİNİANLATTI: Karadeniz artık bizi ayırmıyorSovyetler Birlıği'nin Ankara Büyükelçisi Albert Çernişev, Türkıye'nın Sovyetler'le ikili ilişkilerinde son derece olumlu bir gelişme ortamının bulunduğunu soyledi. Çernişev'e göre 1986 yılında iki iilke arasında 350 milyon dolar olan ticaret hacmi, 1989 yılında 1 milyar 200 milyon dolara yukseldi. Bu yıl ticaret hacminin 2 milyar doları geçmesi bek- leniyor. Sovyet Büyükelçisi, Karadeniz'in bir refah ve işbiriiği bölgesine dönüşeceğini de vur- guladı. Çernisev'le yaptığımız söyleşi şöyle: AHMET TAN — Tiirkiye'nin yakın zamanlara kadar SovyeÜer'le diğer komsulannı ve NATO mültefikkrini kıskandıran iyi komşuluk iliş- kileri vardı. Yalnız Azerbaycan olayları ne- deni ile bir durum değişikiiği gundeme gel- di. Acaba bu olaylar nedeni ile Tiirkiye'nin Sovyetler'le olan ilişkileri arasına bir kara kedinin girdigi düşünulebilir mi? ÇERNtŞEV — İkili ilişkilerde özellikle son yıllarda bu>1ik mesafe katedilmiştir, çok olumlu bir potansiyel gehşmiştir. Bunun çe- şitli nedenleri vardır. Bir kere bizim ülke- mizde cereyan etmekte olan yeniden yapı- lanma, perestroyka, dış politikamızda yeni bir bakışın egemen olmasıru sağlamıştır. Di- ğer taraftan Türkiye, iki ülke arasında iyi komşuluk ilişkilerinin kurulması yolunda- ki çağnlarımıza olumlu yanıt vermiştir. Bi- zim kılavuz edindiğimiz formül şudur: Kı- sa bir zaman içinde, iki üç yıl içinde iyi komşuluk ve dostluk yönünde radikaJ adım- lar atmak. — Sözünii ettiginiz radikal adım kavra- mını biraz açıklar mısınız? ÇERNİŞEV — Radikal adımdan söz ederken, ilişkilerimizin dalıa önceki soğuk savaş kalıplanndan, karşıbklı kuşkudan, ta- rih boyunca ortaya çıkan yanlış kavramlar- dan vazgeçmeyi kastediyorum. Her alanda askerı, politik, kültürel ve özellikle ekono- mik alanlarda, iyi komşuluk ve dostluk iliş- kilerinin kurulması için büyük bir atılımın yapüması söz konusu olmaktadır. özellik- le ekonomik alanda bu gelişme çok çarpı- cıdır. örnefin 1986 yılında iki ülke arasın- daki ticaret hacmi 350 milyon dolar iken, 1989 yılında bu rakara 1 milyar 200 milyon dolara çıkmıştır, bu yıl 2 milyar doları aş- ması beklenmektedir. İşte bu gelişme radi- kal bir adımdır, nicelik sonradan niteliğe dönüşecektir. — Bir daha altını çizerek sorabilir mi- yim? Azerbaycan olaylannda Tiirkiye'nin tutumunâ nasıl degerlendiriyorsnnuz? ÇERNtŞEV — Geçmişte biriken olum- lu potansiyel, karşılaştığımız Oç büyük en~ geli aşmamıza yardımcı olmuştur. Bu üç en- gel şunlardır: Birincisi bir MtG-29 olayıdır, ikincisi Türk-Bulgar ilişkilerindeki gergin- lik ve bizim bu sorunu çözmede yüklendi- ğimiz belli rol, üçüncüsü de Kafkasya olay- larıdır. Bu sorunlan aştığımızı ve geride bıraktığımızı sanıyorum. Türkiye'nin Kaf- kasya'daki olaylara ilişkin tutumunu olum- lu, gerçekçi ve dengeli olarak değerlendiri- yoruz. Bu, bizim iç işlerimize müdahale et- meme tutumudur ve tabii bunun psikolo- jik bir iz bırakması söz konusudur. Reel po- litika açısından her şey yerli yerindedir. Gerek biz gerek Türk tarafı, iki ülke ara- sındaki ilişkilen aktif bir biçimde sürdür- me gereğinden hareket etmektedir. Belki ba- zı olaylann farkına varılmıyor, ama son za- manlarda birçok heyet, özellikle ekonomik heyetler Türkiye"ye geldi. Biz, iki ülke ara- sındaki ekonomik, politik, kültürel ilişki- lerin perspektifini Olumlu olarak değerlen- diriyoruz. Her iki tarafın çabalan ile gene nicelikten niteliğe dönüşen bir gelişme söz konusudur; artık Sovyetler Birliği'nin ba- kış açısından Türkiye dış politikamızda önemli bir yere sahip ülke haline gelmiştir. Halen ikili ilişkiler çerçevesinde Türkiye ter- cihli bir yeri olan ülke konumundadır. —Sovyetler Biriigi'nde siyasal çoğulculuk ile farklı siyasi grup ya da formasyonlar da seslerini duyurabilecekler. Acaba bn geliş- noktada birleştiğini düşünüyorum. Ben Sa- yın Demirel'le, Saym Baykal ve Sayın Inö- nü ile de konuştum. Hepsi, iktadara geldik- leri takdirde Sovyetler Birliği ile iyi ilişki- leri sürdüreceklerini söylediler. Ben iki ül- ke arasındaki iyi ilişkilerin süreceğine ina- nıyorum. Baltık cumhuriyetleri — Efendim, yeniden yapılanma çerçeve- sinde bir önemli degişikiik de Baltık cnm- Öncelikle Karadeniz dolayında bulunan £ cumhuriyetlerimizin Türkiye ile ilişkilerini teşvik etmeyi düşünüyoruz. Karadeniz'i birlikte bir işbiriiği ve refah bölgesine dönüştürme fikrine hep beraber geleceğiz. iki ülke arasında işbirliğinin örneği özellikle ekonomik alanda çok çarpıcıdır. 1986 yılındaki ticaret hacmi 350 milyon dolarken, 1989'da 1 milyar 200 milyon dolara çıkmıştır. Bu yıl ise 2 milyar doları aşması beklenmektedir. me, Tiirk-Sovyet ilişkilerinin daha karma- şık bir yapıya dönmesine yol açabüir mi? ÇERNtŞEV — Gerek Türkiye'de gerek Sovyetler Biriigi'nde ya da herhangi bir baş- ka ülkede çeşitli olaylar meydana gelebilir. Ama devletlerin çıkarları ve ilişkilen aynı düzeyde kaiacaktır. Bu hem sizin hem de bizim açımızdan böyledir, örneğin Türki- ye'nin iç olaylarımn Türk-Sovyet ilişkileri- ni etkileyecegini sanmıyorum. örneğin Türkiye'nin en büyük üç siyasi partisinin bu huriyetlerinin çeşitli alanlarda daha fazla bağımsızlığa sahip olmalannı öngöröyor. Bu değişiklik Türk-Sovyet ilişkilerini nasıl etkileyecek? ÇERNtŞEV — Bizim düşündüğürnüz anlamda gerçek bir federasyona ulaşmak belki biraz zaman alacak. Ama bizim cum- huriyetlerimiz şimdiden dış dünya ve yaban- cı ülkeler ile ilişkiler kurmaya başlamışlar- dır. Bu tür yetkileri kullanmaktadırlar. Bir- kaç örnek vereyim: Ukrayna Cumhuriyeti Bakanlar Kurulu Birinci Başkan Yardımcı- sı, yanında bir heyet ile Türkiye'yi ziyaret etmiş ve Türkiye ile Ukrayna arasında eko- nomik işbirliğine ilişkin bir de protokol im- zalamıştır. Daha sonra Gürcistan Bakanlar Kurulu Başkan Yardımcısı Türkiye'yi ziya- ret etmiştir. En son Azerbaycan Başbakanı Muttalibov başkanlığında bir heyet Türki- ye"ye geldi, görüşmeler yaptılar ve bu gö- ruşmeler sonunda ekonomik, kültürel işbir- liği için iki tane protokol ımzalandı. — Buna göre Baltık cumhuriyellerinin kendi başlanna ekonomik, politik ve kül- türel ilişkiler kurmasının Türk-Sovyet iliş- kilerini geliştireceğini mi söylemek isti- yorsunuz? ÇERNtŞEV — Ben kişisel olarak, büyü- kelçi olarak Türkiye'nin bizim ayrı ayrı cumhuriyetlerimiz ile ilişkilerini geliştirme- sinden yanayım. Biz sözunü ettiğim proto- kollerin imzalanması için gereken desteği gösterdik. Neden bundan yanayız? Çünkü Türkiye ile bizim cumhuriyetlerimiz arasın- daki doğrudan ilişkilerin geliştirilmesi, Türk-Sovyet ilişkileri kompleksini daha da zenginleştirecektir, bunlar tamamlayıcı un- surlar olarak ortaya çıkmaktadır. Biz ileri- de de bu- çizgiyi sürdüreceğiz, Türkiye'nin cumhuriyetlerimiz ile ilişkiler kurmasına yardımcı olacağız. Tabii öncelikle Karade- niz cıvarında bulunan cumhuriyetlerimizin Türkiye ile ilişkilerini teşvik etmeyi düşü- nüyoruz. Türkiye ile Sovyetler Birliği ara- sında sınır ve kıyı ticaretine ilişkin bir an- laşma imzalanmıştır. -Sözgelişi artık Kara- deniz bizi ayırmıyor, birleştiriyor. Karade- niz'i hep beraber bir refah ve işbiriiği böl- gesine dönüştürme fikrine hep beraber ge- leceğiz. Bu fikirden söz ederken Romanya ve Bulgaristan'daki değişiklikleri de göz önüne aljyor ve böyle bir fıkre hepimizin be- raberce' ulaşacagını düşünüyorum. — Sayın Büyiıkelçi, NATO ve Varşova paktlanniD niteiik degiştirdiği bu dönem- de, Türkiye ile Sovyetler Birliği arasındaki ikili duzeyde guvenliğe yöndik anlaşmalar gündeme gelebilir mi? ÇERNtŞEV — Biliyorsunuz NATO ve Varşova paktiarı hem askeri hem de poli- tik bloklar oluşturmaktadır. Ama öyle bir dö- neme geldik ki biz bu paktların askeri ol- maktan çıkıp politik bloklara dönüşmesi- ni öneriyoruz. Aslında biz bunu her zaman vurguladık. Şu anda ulaştığımız yere bak- tığımızda askeri-politik blokların adım adım sadece politik bloklara dönüşmeye başladığı görülüyor. Bu paktlar politik bloklara dönüştükçe, farklı blok üyesi ül- keler arasında politik, ekonomik, kültürel işbiriiği geliştikçe ve Ortak Avrupa Evi doğ- rultusunda adımlar atıldıkça söz konusu blokların önemi de yavaş yavaş değişmiş olacaktır, şimdiki nitelikleri derece derece ortadan kalkmaya başlayacaktır. öyle bir zamana ulaşacağız ki artık bu bloklara ge- reksinme kalmayacaktır. — Yani askeri-politik paktlann yerini bir tür saldırmazhk anlaşmalan mı alacak? ÇERNİŞEV — Bunun çok çeşitli yolları ve yöntemleri olabilir. Belki bu yollardan biri bloklar ya da ikili ülke düzeyinde sal- dırmazlık anlaşmalan imzalamak olacak- tır. Böyle bir saldırmazhk anlaşması olabi- lir ya da başka bir yol ya da yöntemle gu- venlik sağlanabilir. Örneğin devletler ara- sında iyi komşuluk ve işbiriiği, dostluk an- laşmalan imzalanabilir. Yani yöntem ve bi- çim değişik olabilir. Bütün bunlar, iızerin- de dikkatle duşunülecek sorunlardır ve do- ğal olarak akla gelecek yöntemler, Türk- Sovyet ilişkileri için de geçerli olacaktır. Şimdi ne Sovyetler Birliği ne de Türkiye bir- birine saldırmak istiyor. Bu bakımdan böyle bir ilke, diğer ilkelerin yanında bölgesel iliş- kileri düzenlemede göz önüne alınırsa bu fena bir şey olmayacaktır. Doğu Alman Sosyal Demokrat PartVnin ekonomik plandaki yeni hedefı Çevre ağırlıklı sosyal piyasatİçüncü yol yok Doğu Alman Sosyal Demokrat Parti yöneticilerinden Reiche, ekonomik programı şöyle tanımlıyor: "Biz ekoloji ağırlıklı bir sosyal piyasa ekonomisi savunuyoruz. Bir üçüncü yol izlemeyi düşünmüyoruz. Ekonomide yeni deneylere girmeyi hiç istemiyoruz. Her şeyden önce bir üçüncü yolun bulunmadığı da bilinmeli. Doğu Almanya'daki Sosyal Demokral Par- ti'nin kuruculanndan 29 yaşındaki rahip Steffen Recihe ile Doğu Berlın'de yapılan soyleşinın ikinci bölumunu yayımlıyoruz. ŞAHİN ALPAY — Bazılanna gore partiniz kapüalizmle sosyalizm arasında bir üçüncü yolu savu- nuyor. Dogru mu? REİCHE — Hayır. Biz ekoloji / çevre ağırlıklı bir sosyal piyasa ekonomisini sa- vunuyoruz. Bir 'üçüncü yol" izlemeyi dü- şünmüyoruz. Ekonomide yeni deneylere gir- meyi hiç istemiyoruz. Doğu'daki Hıristiyan demokradar bize bu tür görüşleri yakıştı- rıyorlar. Bu onlann bir seçim taktiği. Bizi eski rejimin partisi, şimdiki adıyla Demok- ratik Sosyalizm Partisi ile aynı kefeye koy- maya çalışıyorlar. Ama eski rejim partisiy- le birlikte çalışanlar biz değil onlardır. tçi- mizde hiç kimse bir "üçüncü yol" denemek niyetinde değil. Her şeyden önce bir üçün- cü yolun bulunmadığı da bilinmeli. Şimdi her ülke kendi yolunu çiziyor. ABD de Türkiye de Sovyetler de. Tüm bunların tek bir kapitalist yol olduğunu söylemek müm- kün değil. — Deniliyor ki sosyalist sistem altında halkın bazı kazanımlan, sosyalist kazanım- lar oldu; bu kazanımlann yitirilmemesi ge- rekir. Bu koımda ne duşıinüyorsonıız? REİCHE — Doğu Almanya'da sosyalist kazanım diye bir şey olmadı. Bağımsız bir kültür de gelişmedi. Bir muhalif yazın var- dı. Sinemamız da bağımsız değildi. Doğu Almanya'nın sorunlarını anlatan bazı fılm- ler çevrildi, fakat bunların uluslararası si- nema külturüne bir kackısı olmadı. Mfizikte de durum farksız. Şimdi yalnızca 40 yıllık sosyalist sistem altında kazanılan deneyim- ler söz konusu. Bu deneyimler de halkın hem Doğu Almanya'da hem de oteki Doğu Avrupa ülkelerinde sosyalist sisteme karşı güçlü bir şekilde karşı çıkması sonucunu doğuruyor. — Sovyetler Birliği birleşmiş Almanya: nın tarafsız olmasını savunuyor. Batı Al- manya'da. Yeşiller dahil tüm partiler NA- TO'da kalınmasını isliyor. Sizin bu konu- daki göriişünüz nedir? REİCHE — Tarafsızlık diye bir şey ola- maz. Bunu şimdi Modrow da Gorbaçov da bih'yor. Çünkü tarafsızlık demek, Alman-- ya'nın paktlar dışında, kendi başına kalması demek olur. Savunmasını kendi başına sağ- laması, kendine müttefikler aramak zorun- da kalması anlamma gelir. Bu açıdan ge- çerliği olmayan bir öneridir. Daha akla yatkın çözüm, paktların da- ha yoğun bir biçimde silahsızlanmaya yö- nelmesidir. Bu durumda da Almanya'nın NATO'da kalması, fakat askeri değil poli- tik ittifak içinde olması doğru olur. O za- man Almanya'nın hangi paktta olduğu da fazla bir önem taşımayacaktır. Fakat silah- sızlanma mutlaka gerçekleştirilmelidir. Si- lahsızlanma paktlar tamamen politik bir ni- telik kazanana değin sürmelidir. Öncelikle AJmanya'mn doğu kesimi ta- mamen silahsızlanmalıdır. Fakat bütün bunların nasıl gerçekleştirileceği konusun- da dört büyük devietin onayı gereklidir. — Komünistler eskiden "burjuvazinin iş- birlikçisi, sosval faşist, sosyal emperyalist" dedikleri sosyal demokratlan şimdi işçi sı- nıfı hareketinin oteki kolu olarak niteliyor sosyal demokrasiye genelde olumlu bir gözle yaklaşi)orlar. Kimileri de buna bakarak sos- yal demokra1larla komunisllerin biriesme- ye gittiği, dünya solunun birleştigi sonucu- na vanyorlar. Siz bu konuda ne düşünü- yorsunuz? REİCHE — Komünist partilerinin sili- neceğine inanıyorum. Belki Italyan Komü- nist Partisi adınıda değiştırip sosyal demok- rat bir parti haiine gelebilir. Ama öteki ko- münist partilerinin hiçbir önemi kalmaya- cak; bu partilerdeki insanlar belki sosyal de- mokrat partilere geçecekler. Fakat sosyal de- mokratlarla komünistler arasında birük di- ye bir şey olmayacaktır. — Siz nasıl sosyal demokrat oldunnz? REİCHE — Sosyal demokrat düşunce ile yıllar önce ilgilenmeye başiadım. Demok- ratik Almanya'daki banş gruplan içinde ça- lıştım ve bir rahip olarak sisteme karşı çık- tım; totaliter düzene karşı tavır aldım. Ge- çen yılki yerel seçimlerde aday oldum, fa- kat yapılan büyük çapta hile sonucu seci- lemedim. Bu arada Federal Almanya'daki politikayı yakından izledim. Beni Willy Brandt'ın ve Helmut Schmidt'in izledikleri politikalar çok etkiledi. Sonra Demokratik Almanya- nın tarihirü inceledim. Bu ülkede çöküşün sosyal demokrat partinin zorla Komünist Partisi'ne katılmasıyla başladığını gördüm. O zaman Sosyal Demokrat Parti'nin ye- niden kurulmasının gerekliliğine inandun. Potsdam'da bir çalışma grubu oluşturdum. Daha sonra arkadaşlanm tbrahim Böhme, Markus Mechel, Martin Gutzeit, Amt No- %ak ve diğerleriyle birara>'a geldik. Partinin kuruluşunu hazırladık. — Sayın Reiche, çok gençsiniz ve fazla deneyiminiz yok. Böyle bir kadroyla ülke- yi yönetebileceginize inanıyor munusunuz? REİCHE — Partiyi kuranlar çok genç in- sanlardı. Fakat şimdi partiye sizin yaşları- nızda çok kimse katıldı. Biz partinin kuru- luşu için yolu açtık. Bundan sonra da çalı- şacağiz. Fakat elbette çok şey öğTenmemiz gerekecek. Hepimizin... Yıllardır politika ya- panların da bizim de... Genç ve tecrübesiz olmamz bir bakıma da bir ustünlüktür. Bi- zim öğrenmemiz daha kolay. Geçmişin yü- kunü sırtımızda tasımıyoruz. — tki Almanya'nın birleşmesinden son- ra Sosyal Demokrat Parti'nin Batı ve Do- ğu örgütleri arasındaki aynm da kalkacak mı? REİCHE — Hayır, hayır... Willy Brandt, "Birlikte olan, birlikte gelişecek" dedi. Brandt bunu Almanya için söyledi, ama SPD için de söylenebilir. Biz, tek bir parti- yiz. Yalnızca Almanya değil, partilerimiz de bir bütündür. Avrupa da bir bütündür. Yal- nızca Avrupa ülkeleri bir bütün olarak ge- lişmeyecek. Örneğin Avrupa ile Türkiye de birlikte ge- lişecek. Bütün dünya birlikte gelişecek. Çünkü mevcut sorunlar bütun dünyanın so- runlarıdır. Türkiye ve Sovyetler Birliği, Av- rupa'yla birlikte oldukları kadar Asya ile de birlikte. Yani Avrupa şimdi öteki kıtalarla da birleşiyor. — Tiırkiye'vi Avrupa bütünleşmesinin bir parcası olarak görüyor musunuz? REİCHE — Turkiye'nin bir parçası za- ten Avrupa'dadır. Sovyetler Birliği'nin de. Bunun için her iki ulke de Avrupa için çok önemlidir. Bu iki ülke de adım adım Avru- pa ile bütünleşecektir. Doğu Avrupa ülke- lerinin Avrupa ile bütünleşmesi gibi Avru- pa'ıun çevresindeki bu ülkelerle bütünleş- me de gerçekleşmelidir. — Doğu Almanya Sosyal Demokrat Par- tisi'nin ilk olağan kurultayı 22-25 şubat la- rihleri arasında Leipzig'de yapılacak. Kurnl- lay'da ne gibi konular ele alınacak? REİCHE — Önce kendimize bir parti tü- züğü, bir program ve seçim platforrnu ka- bul edeceğiz. Yönetim kurulunu seçeceğiz. Büyük olasılıkla Willy Brandt'ı partinin onursaJ başkanlığına getireceğiz. f ÖNCE GÖREV — Bükreş'te önceki gün düzenlenen yönetim aleyhtan gösteride bir fotoğrafçı, ilginç sahneleri saptamaya çalışıyor. (Fotoğraf: Reuter) Bükreş'te gösteri tedirginliğiBir grup göstericinin önceki gün hükümet binasına girerek tahrip etmeleri yönetimi, ülkenin geleceği açısından endişelendiriyor. Dış Haberier Servisi — Romanya'da Ara- hk 1989'da gerçekleştirilen ve Nikolay Ça- vuşesku'nun idamıyla sonuçlanan devrimin ardından hemen her gün bir gösterinin ya- pıldığı kargaşa ortamı sürüyor. Geçen haf- ta boyunca bir grup subayın ve özel TV is- teyen muhalefet gruplannm yaptıklan gös- terilerin ardından, önceki gün de hükümet merkezinin işgal edilmesi endişeleri daha da arttırdı. AA'nın haberine göre Romanya Devlet Başkam lon tliescu hükümet merkezinin iş- gali gibi bir olayın tekrar etmesi durumun- da hükümetin sert önlemier alacağmı söyledi. tliescu Geçici Ulusal Birlik Konseyi'nin olağanustü toplantısından sonra radyo ve televizyonda yaptığı konuşmada, bu tür olaylar karşısında hükümetin yasal önlem- ier alacağını ve bu yasalan ihlal edenlerin milli çıkarlara ters hareket etmekten sert bir şekilde cezalandırılacaklanm açıkladı. Hükömet merkezi önünde önceki gün 2-3 bin kişinin düzehlediği gösterinin dağılma- sından sonra, Iliescu'nun istifasını isteyen yaklaşık 200-300 kişi yeniden hükümet mer- kezi önüne gelerek hiçbir güçlükle karşılaş- madan bkıa içine girmişler ve bürolarda bu- lunan kitapları balkorilardan dışan atmış ve daha sonra yakmışlardı. Gösterilerle ilgili olarak resmi bir ziya- ret ıçın bulunduğu Paris'te bir demeç veren geçici Başbakan Petre Roman, "Bu kişiler toplumun çok ufak bir kesimini temsil ediyor" diye konuştu. Roman, yönetimin duruma hâkim oiduğunu vurgulayarak "Bu protesto eylemleri toplumun on yıllarca ma- nız kaldığı baskı ve diktatörlükten kurtul- masının verdiği etkiyle yapıhyor" dedi. Eskiden beri ahşkanlıklan gereği bazı ke- simlerin "sorunlann çözümünü sadece hü- kümetin başındaki kişiden bekieme" yan- lışına düstüklerini kaydeden Petre Roman, "Bu, demokrasiye olan inançsızlıktan kaynaklanıyor" dedi. tNGlLTERE Thatcher, tek Almanya içintemkinliİngiltere Başbakanı, iki Almanya'nın birleşmesinin kaçınılmaz olduğunu, ancak Avrupa'nın güvenliği için atılması gereken bazı adımlar bulunduğunu söyledi. LONDRA (Ajanslar) — İngiltere Başba- kanı Margarel Thatcher, iki Almanya'nın birleşmesinin kaçınılmaz olduğunu, ancak Avrupa'nın güvenliğinin sağlanması için atılması gereken. bazı adımlar bulunduğu- nu söyledi. Thatcher, önceki gün yaptığı konuşma- da, lngiltere'nin birleşik Almanya'nın NA- TO'da kalmasını istediğini kaydederek De- mokratik Almanya için yapılacak özel dü- zenlemelerle SSCB'nin güvenlik endişeleri- nin giderilebileceğini bildirdi. Başbakan Thatcher, birleşme süreci için- de Demokratik Almanya'da bazı Sovyet as- kerlerinin kalmasının mantıklı olabileceğini de söyledi. Margaret Thatcher, yeni birleşmiş Al- manya'nın Avrupa'daki mevcut sırurları ta- nıyan Helsinki Nihai Senedi'nin de arala- nnda bulunduğu antlaşmalara bağlı kalma- sı gerektiğini ve tkinci Dünya Savaşı'nın ga- libi dört ülkenin Almanya'daki haklarına saygı göstermesi gerektiğini kaydetti. Başbakan Thatcher, "Yeniden birleşme yerine birleşme kelimesini kullamyorum, çünkü 1937'deki sınırlara sahip Almanyu- dan bahsetmiyoruz. Federal Almanya ve Demokratik Almanya'nın mevcut sınırlar içinde birleşmesinden söz ediyoruz. Hiç şiiphe yok ki Almanva'mn iki kesimimn bir- leşmesi sonuçta gerçekleşecek" dedi. Polonya'nın batı sımrını garanti altında görmek istemesi konusuna da değinen Thatcher, geçmişteki bazı kötü anılann mevcut şartlara bakış açısını etkilemesinin doğal olduğunu ve bunun göz önüne alın- ması gerektiğini söyledi. SSCB'nin Batı Avrupa'ya sürpriz bir sal- dın gerçekleştirme olasılığırun büyük ölçüde azalmasına karşın, NATÖ'nun savunması- nı devam ettirmesi gerektiğini kaydeden Thatcher, "Savunmamızı ve güvenliğimi/i riske alacak hiçbir şey yapmamalıyız" dedi. SSCB'de insan haklan konusunda ilerle- meler kaydedildiğini belirten Thatcher, bu ülkedeki Yahudilerin hayat şartlarında iyi- leşme olduğunu söyledi. Öte yandaa Federal Almanya'nın siyasi ağırlıklı gazetelerinden Frankfurt Rund- schau'nun düzenlediği bir ankette, Avrupa ülkelerinde yaşayanların yaklaşık yüzde 60'ırun iki Almanya'run birleşmesinden ya- na olduğu ortaya çıktı. Gazetenin tspanya, Fransa, ingiltere, ftal- ya, Macaristan, Polonya ve Sovyetler Birii- gi'nde düzenlediği anket sorulanna yanıt ve- renler arasında Polonya hariç, iki Alman- va'mn birleşmesine olumlu bakanlann oranı ortalama yuzde 60 olarak belirlendi. Polonya dışında söz konusu 6 ülkede ya- şayanların yuzde 60 gibi büyük bir çoğun- luğu Birleşik Almanya fikrine olumlu ba- karken, yüzde 27'si ise iki Almanya'nın bir- leşmesine karşı olduğunu açıkladı. tki Almanya'nın birleşmesine sıcak ba- kanlann oranı yuzde 78 ile ttalya'da başı çe- kerken, bunu yüzde 73 ile lspanyollar, yüz- de 68 ile Macarlar ve Fransızlar, yüzde 61 ile tngilizler, yüzde 48 ile de Sovyetler Bir- liği izledi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle