Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
20 ŞUBAT1990 CUMHURİYET/15
HAVA DURUMU TURKIYE'DE BUGÜN
meileteorotoji Genel Müdürlüğü'nden
alman bilgiye göre; yurdun doğu ke-
sırnlsn çok bulutlu, Doğu ve Gûney-
dofiu Anadofcı'nun ûoûusu kar yağışh,
dıfler yerter az bukjdu ve açık geçe-
cek Bu arada Marmara ile yurdun iç
kesimlerinde sabafı saatlerinde sis gö-
rütecek. HAVA SICAKLIĞI: Artacak.
RÜZGÂR. Kuzey ve doju yönterden
tıafif ara stra oria kuvvette yurdun do-
ğu kesimlerinde kuvvetti olarak ese-
cek Demzlenmızde rûzgâr. Yıldız ve
karayeklen 3 ila 5 yer yer 6 kuvvetin-
de saatte 10 ila 21 yer yer 27 deniz
mifi hızla esecek. Deniz muteöil dal-
galı yer yer kaba dalgalı olacak. Oal-
ga yûksekliği 0.5 ila 15 yer yer 2 ila
3 m dolayıntia bulunacak. Van G6-
lü'nde hava: Çok bulutlu ve kar yağışh geçecek. Rüzgâr kuzey
ve doğu yönlerden orta kuvvette zaman zaman kuvvetti olarak
esecek. Göl kûçük dalgalı olacak. Görüş uzaklıjı 10 km dolayın-
da bulunacak.
Adana
Adapaarı
Mıyaman
Afyon
Afln
Anttra
Antakya
Antalya
Artvin
ty»n
Balttesir
BDeoK
Bıngbl
Bitüs
BokJ
Bursa
ÇanHüale
Çooım
OenOı
A 12° 2°&yartakK
S 12° 0°ElSrne
B 4°-1° Erancan
A 2° -6° Erajfum
K -5° -15°£skİ5etıif
S P-r> GazJanKa
A 15° 5°Giresun
A 14° 3°GGmûshaneB
0° -3° Hakkân
A 15° (flsparla
S 12° -#> Isfcnüul
4° -5° Izmir
•2° -6°K*S
s
K
6
S 0°--
s io° •:
S 12° -1« Konya
V-7° Kasaronu S
S
S
s
A
B
2° -6° Kûtatıya
10° -V Mafatya
*> -2° Manîsa
13° -2° ItMaraş
-2° -8° Merein
-6° -M°Mugia
3°-7° Muş
6° 0°Ni4de
7° 3°Ortu
-2° -6° (to
0°-6° Samsun
4° -5° Siirt
11° y&nog
11° 5°SiVas
-S* -13°Wma0
0°-9° Tratam
0° -9° Tunceü
11° 0°U$al<
0°-6° van
5° -5° Yazga;
4° -4° ZonguMak
ı tuklDu "• /ajmuriu A-aç* B-SuMtlu G-gunesiı K-kjrd S-sıslı Y-yaOmuriu
BULMACA
SOLDAN SACA:
1/ Asmafilizlerinike-'
serek bağlara ve kör-
pe tahülara büyük za-
rar veren bir böcek.
2/ Sahip... Optik ay-
gıtlarında objektiften
aldığı ışınlan göze ve-
ren mercek dizgesi. 3/
Ucu derairli, uzun ci-
rit değneği. 4/ Karak-
ter... Bir nota... Du-
man lekesi. 5/ Cıva-
nın simgesi... Bangla-
deş'in para birimi. 6/
Sıvas'ın bir ilçesi. 7/
Dinsel inançları ol-
mayan... Yüksek bir makama sunulan
mektup ya da dilekçe. 8/ Pilotlar ve ha-'
vacılar için yayımlanan bülten... Eski
Yunan mimarhğının üç biçeminden bi-
ri. 9/ îskambildeki karo işaretine ve-
rilen bir başka ad.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Boru biçimindeki maden parçala-
rın içini düzleştirip parlatmakta kul-
lanılan aygıt. 2/ Yüzyıl... Uzun otnuz
atkısı. 3/ Yağmur. 4/ Bir bilgiyi gös-
teren simgeler dizgesi... Germanyum elementinin simgesi... Şöhret.
5/ Borsada kesin vadeli değerlerin kuru ile primli değerlerin kuru
arasındaki farka verilen ad... Lifleri dokumacılıkta kuilanılan de-
ğerli bir bitki. 6/ Genellikle altına gömlek ya da bluz giyilen örgü
kazak. 7/ Bir göz rengi... Bir şeye inanarak bağlaruş. 8/ Bir şeyin
ne olduğu, mahiyet... Güç. 9/ Afrika'nın doğusunda toplu olarak
yapılan ya.banıl hayvan avı.
60 YIL ONCE,CumhuriYet
Fuat Salim Bey
20 ŞUBAT 1930
Karılerimizın hatırlannda olsa
gerektir ki 1924 senesi kışında
Konecos isminde bir Amerika
vapuru Karadeniz'de batmış
ve geminin telsiz memuru
olan Fuat Salim B.
namındaki vatandaşımız son
dakikaya kadar telsiz
başından aynlmamış, gemi ile
beraber
boğulmuştu.
Bu vazife şehiti vatandaşımızın fedakârhğı, bir
kahramanlık menkibesi olarak kıraat kitaplarına kadar
geçmiştir.
Şimdi haber aldığımıza göre, Amerika'lılar New-York'ta
Fuat Salim B. namına bir abide dikmek kadirşinaslığını
göstermişlerdir.
Fakat bu kadirşinashk yalnız abide dikmekle kalmamış,
batan vapurun mensup bulunduğu kumpanya bu kaza
kurbanlanmn ailelerine yirmişer bin dolar tazminat
vermiş ve bu meyanda Fuat Salim Bey'in biraderine ayda
100 dolar ve biraderinin refikası ile kızına da ayda 40
dolar rnaaş tahsis etmiştir. Merhumun Istanbul'da bir
hemşiresi olduğunu haber alan "Amerika Ticareti
Bahriye Yardımcı Cemiyeti" Belkis Salim Hanıma
müracaat etmiş ve vapur kumpanyasından maaş veya
tazminat almak üzere hanımın namına dava ikame
etmiştir. Cemiyetin mesaisi yakında neticelenecek ve
Belkis Salim Hanıma da maaş bağlanacaktır.
DÜNYA'DA BUGÜN
Amstertam ¥ 11°
Amrnan A 21°
Mna
Bajdat
BarceMoa
Base)
Belgrat
Beriin
Bom
Bfükse!
Budapeşte
Cenevre
Ozayir
Cidde
Oubayı
Frankfurl
HeSınfc
Krtire
Kopenhag
Köln
Leltoşa
8 14°
A 23°
B 15°
B 11°
B 10°
Y 7°
Y 8°
Y 9°
B 7°
B 10°
A 24"
A 28°
K 27°
Y 9°
A 18°
k 3°
A 20°
Y 7°
B 6°
A 16°
Lemngrad
Londra
Madrid
Milano
Montnal
Moskova
Mûnih
Me* York
Oslo
Pans
Ptag
»yao
floma
Sotya
Sam
TelAviv
Tunus
Umedik
Viyatıa
Zunh
K 0°
Y 10°
B 18°
B 14°
K -1°
K -4°
Y 6°
B 14°
K 2°
Y 12°
B 10°
A27°
B 20°
B 5°
A 23°
A 17°
B 8°
B 8°
B 14°
B 9°
ıB 6°
B 9°
îyi bir fikir!
Dünyanın her tarafında güzelliği takdir için büyük bir
hareket vardır. Her yerde güzellik Kraliçesi intihap
olunuyor. Yalnız şimdiye. kadar Sovyet memalikinden
güzellik hareketi hakkında bir haber alınamıyor idi.
Meğer Rus'lar bunda da boş durmıyorlarmış. Gelecek
yaz yeni çıkacak Sovyet evrakı naktiyesine Lenin'in yerine
Rus\-a'nın en güzel kızının resmini dercolunması
kararlaştırılmıştır. En güzel kızı bulmak için bir çok
tetkikat yapılrhış ve neticede Moskova'da Matmazel
Agnes Mujoskin'in Rusya'nın en güzel kızı olduğu
anlaşılmıştır.
30 YIL ÖNCE Cumhuriyet
Kıraliçe Elizabeth
20 ŞUBAT 1960
Kıraliçe Elizabeth dün Türkiye
saatiyle 17.30 da bir oğlan
doğurmuştur. Avrupa ve Amerikan
radyoları bu haberi yayınlarını
keserek vermişlerdir.
Kıraliçenin üçüncü çocuğu ve '
ikinci oğlu olan yeni bebek
taht sırasmda Prens Charls'tan
sonra ikinci yeri işgâl
edecektir.
Bebeğin sıhhati gayet yerindedir. 33 yaşındaki
annenin sıhhati de iyidir. Bazı Alman Radyoları
Kıraliçenin sıhhatinin pek yerinde olmadığmı
bildirmişlerse de bu haber Saray sözcüsü tarafından
yalanlanmıştır.
Bütün İngıltere haberi sevinçle karşılamıştır. Halk Sarayın
önünde toplanmış ve sevinç gösterisinde bulunmuştur.
Limanlarda buhınan gemiler düdüklerini çalarak doğumu
kutlamışlardır. Haberi ilk öğrenen İngiliz resmi şahsiyeti
Içişleri Bakanı Butler olmuştur. Yayınlanan bir resmi
tebliğe göre bu gün bütün tngiltere'de resmi daireler
bayrak asacaklardır. Dünyanın her tarafından Saraya
tebrikler yağmaktadır. Bu tebriklerin arasında
Eisenhovverinki ilk gelenlerden biri olmuştur.
GEÇEN YIL BUGÜIV CumhuriY
et
İlahiyat Yüksek Okulu
20 ŞUBAT 1989
Türkiye'de ilk defa üniversitelerde "iki yıllık meslek
yüksek okulu" statüsünde din eğitimi verilecek. Imam ve
hatiplerin "daha bilgili olmaları" amacıyla Diyanet Işleri
Başkanhğı, YÖK'e iki yıllık ilahiyat meslek yüksek
okullları açılması için başvuruda bulundu. YÖK'ün bu
konuda görüş istediği dört üniversiteden biri olan Dokuz
Eylül Üniversitesi olumlu yanıt bildirdi. İlahiyat meslek
yüksek okullarına ÖSYM ile imam hatip liseleri
mezunları alınacak.
TARTIŞMA
Beterin Beterî
Artık kendi kendimizi uyutmaktan ve avutmaktan yazgeçelim
ve olayların gerçeğini görelim: Bu sistemin adı "sivil tdplumun
gerçekleşmesi" değil, bal gibi "üniversitelerin hâkim çıkar
gruplarma teslimi"dir.
lında seyircilerin "komedi" niyeti ile izledik-
leri bir trajedidir, ilk kez sahnelendiğinde ise
tam anlamı ile bir "fars" olarak görünmüş,
Anayasa Mahltemesi bu "özel yüksek okul"
oyununu sahneden kaldırmış ise de Dograma-
cı'nın himmeti ile yeni Anayasa'ya girdikten
sonra "trajedi" olarak sahnelenmiştir. "Mii-
tevelli sistemi"de böyledir. Önce Ortadoğu
ve özellikle Erzurum üniversitelerinde sahne-
lenmiş, daha sonra bütün üniversitelere tek tip
özerklik verilmiş, 1982 Anayasası ile ve yine
Doğramacı'nın himmetleri ile YÖK sistemi ge-
tirilmistir ki on yıl kadar sonra, herkes bu "ge-
çiş dönemi"nden "illallah!" desin ve "denizc
düşen yılana sarüır" yarulgısı ile "mütevelli sis-
lemi"ne ses çıkarmasın. YÖK erkânının asıl
istedikleri de budur. "Müt«^lli sisterai"nin,
gönüllerinde yatan "arslan" olduğunu açıkça
belirtmektedirler. Oysa bu tasarlanan sistem
YÖK sisteminden de fecidir. Tam anlamı ile
kediye ciğer emanet etmek demektir. Her yi-
ğidin bir yoğurt yiyişi varsa eğer, her ülke ku-
rumlarırun da tarihin akışı içinde bir oluşu-
mu vardır. ABD'de, üniversitelerin kuruluşun-
da özel teşebbüsün himmeti varsa, orüar, "pa-
rayı veren diidSğü çalar" mantığı ile bu siste-
mi benimsemiş olabilirler ve zamanla
"Taylorizm" vs. gibi çarelerle bu sistemin sa-
kıncalarını azaltmış olabilirler. Ancak unut-
mamalıdır ki bir numaralı emperyalist gücün
Sayuı Prof. Dr. Aydın Aybay; 31 Ocak 1990
tarihli Cumhııriyet'te "Mütevelli" başlıklı ve
çok düşündürücü bir uyarı yazısı yayımladı.
Aslında bütün üni%ersite mensuplarımn ve ül-
kemizin geleceği üzerinde düşünen dürüst in-
sanların bu yazıdaki uyandan etkilenmeleri ve
üniversiteler için "surel-i hak"tan görünerek
kotarılan yeni oyuna karşı çıkmaları gerekir.
Üniversiteler, "mahallin seckin zevatının elle-
rine bırakıhrsa, kısa zaraanda YÖK'e rahmet
okumak zorunda kalacagız. Alman dilinde tn-
cil'den alıntnış bir deyim vardır ki bu duru-
mu, bizim "Yağrnurdan kaçarken doluya
tululmak" deyiminden daha da iyi ifade eder
Şeytanı Baalzebub ile kovmak!"
Sayın Aybay, eski vakıf hukukumuz ve te-
rimlerinin bu yeni düzene boş yere uydurul-
maya çalışıldığını ve iğretiliğin sınttığını be-
lirtirken yüzde yüz haklıdır. Ne var ki bu ye-
ni sistemi kotarmaya çalıjanlar, nazari bakım-
dan doğru ve tutarlı olmak endişesinde ne za-
man olmuşlardır ki şimdi de olsunlar? Onlar,
Sayın tlhan Selçuk'un fıkrasında olduğu gi-
bi, kafiye uysa da uymasa da hedeflerine var-
mak isterler. Esasen bu sistem pek de yeni de-
ğildir. Başka ülkelerde belki "tarih tekerrür
ederken" ilk kez trajik olay, ikincisinde "fars"
gelir. Biz bize benzediğimiz için bizde önce
"fars", ardından "trajik" olay gelmektedir.
Bugünkü "Vakıf Özel Üniversite" kurumu as-
Televîzyon
Bilgiyi ulusa sunarken neden kimi harfleri başka ulusların
okuduğu biçimde okuyoruz? Böyle davranışın, alışkanhktan
başka bir nedeni olmadığma göre öğretmenlerin bu konuda
duyarlı olmaları gerekir.
Televizyon, bilgiyi, düşünceleri, davranışları .
topluma kolayca yayan, toplumda birlik ve dü-
zen oluşturan çok etkili bir yayın aracıdır. Bu
güzel araçla yapılan açık öğretimin dil yönü-
ne değinmeyi y-ararlı buluyorum. Öztürkçe
sözcüklere sevindirici ölçüde yerverildiğinibe-
Hntikten sonra, değerli öğretmenlerin birkaç
alışkanlığına ilgi çekeceğim. Denevli, bol ör-
nekli, açık anlatımlı bu derslerde öğretmen-
lerin kimi harfleri Türk abece'sinden başka bi-
çimde kullandıklan oluyor. Bu yanlış okuma-
ları duyunca, bizde dil bilinci uyandıran Bü-
yük Ataliirk'ün sözlerini anımsıyorum: "Li-
sanımıza kanşmış ve fakat aülması zaman me-
selesi olan yabancı kelimelerin hatın için Tiirk
ALFABESİ'ne harfler ilavesini asla münasip
gormem." (S.Maksudi'nin Türk Dili tçin adlı
vapıtına yazdıgı başlıktan. 2.1X.1930)a
Yanlış okunan harfler için birkaç örnek ver-
mekle yetineceğim.
Bir matematik öğretmeni, "lna"yı, "e I / e-
n / a" diye yanlış okuyor. öteki matematik
öğretmeni ise "hıa"yı, "le / ne / a" diye doğ-
ru okuyor.
Bir fizik öğretmeni, "mn"yi, "e m e n" di-
ye yanlış okuyor, bir başka öğretmen, "mn"yi,
"m e n e" diye doğru okuyor.
Bir öğretmen, 'r"yi, kimi zaman "e r", diye
yanlış okuyor, kimi zaman da, "re" diye doğ-
ru okuyor.
"H" harfı genellikle "aş" diye okunuyor.
"F"ye "e r ; «K"ye "K a", diyenler de var.
Öğretmenlerin hem kendileriyle, hem de bir-
birleriyle uyum içinde olmadıkları göze çarpı-
yor. Acaba niçin anadiliminizn abece"sine bağ-
lı kalmıyoruz?
Bilgiyi ulusa sunarken neden kimi harfleri
başka ulusların okuduğu biçimde okuyoruz?
Böyle davranışın, alışkanlıktan başka bir ne-
Ulaşıma Bir Öneri
Son birkaç yılda şehrin yeni yerleşim bölgelerine doğru hızla
yayılması ulaşım problemini her geçen gün daha da köklü
çözümlere zorlar hale gelmiştir.
tstanbul'un ulaşım sorunu ve çözümleri ko-
nusunda bu şehirde yaşayan herkesin az çok
makro düzeyde veya değişik semtlerle ilgili bir
görüşü var samyorum. Son birkaç yılda şeh-
rin yeni yerleşim bölgelerine doğru hızla ya-
yılması, ulaşım problemini her geçen gün da-
ha da köklü çözümlere zorlar Yıale gelmiştir.
İstanbul'un Anadolu yakası ile ilgili, fazla bir
harcamayı gerektirmeden önemli ölçüde bir
rahatlama sağlayacak, Ankara Asfaln- Harem
- Slrkeci ve Harem - Kabatas veya
Harem-Tophane hatlannın etkin bir ulaşıma
açılmasını öneriyorum. Bugün için 1/2 saat-
te bir sadece arabalı vapur seferi yapılan bu
hatta mevcut yolcu kapasitesini arttırmak için
sabah 07.00-09.00 saatlerinde Pendik-Harem
arasında birkaç tane körüklü otobüs çalıştı-
rılsa, Harem tskelesi yanında atıl vaziyette
beklemekte olan eski yüzer Karaköy İskelesi,
yolcu vapuru iskelesi olarak kullanılsa ve bu
iskeleden yukarıda belirttiğim saatlerde 10-15
dk. ara ile yolcu vapuru çahştırılsa, Anadolu
yakasının diğer hatlannda da önemli ferah-
lamaya yol açacak ve İstanbul ile Beyoğlu ya-
kasına daha yakın bir iskele olması açısından
pek çok yolcu tarafından Kadıköy yerine bu
iskele tercih edilecektir.
Belediyemizin sayın ulaşım uzmanlan, ls-
tanbui'un ulaşım soşınunu ancak metro ile
çözebileceğinizi ve şu anda da metro yapacak
paranız olmadığını biliyoruz. Ancak yukarı-
da bahsettiğim öneriyi uygulamanız, size des-
tek olup da bugün için becerinizden şüphe
eden pek çok Istanbulluyu memnun edecektir.
Bu konuyu incelemeye değer bulmanızı di-
lerim. Saygılarımla.
AHMET ERZURUMLU
Küçükyalı/İstanbul
Insan Haklarında Çifte Standart
Evet, Siesby yalnızca Bulgaristan'da ve Yunanistan'da
yaşayan Türklerle uğraşmıyor. Türkiye'de yaşayan Kürtlerle
de uğraşıyor. Ama bizim TRT nalıncı keseri gibi her şeyi
kendine yontuyor.
Erik Siesby'yi dün (14.2.1990) 20.00 haber-
lerinde, TV'de izledik. Siesby, "Helsinki
Watch"un Danimarka temsilcisi. TV'nin 2.
haberinde, Gümülcine'yi anlatıyordu. Yuna-
nistan'da "Türk vardır" diyordu. Dr. Sadık
Ahmet ve Ibrahim Şerif 'in yargılanmalarının
insan haklarına aykın olduğunu söylüyor. Yu-
nanistan'daki Türklerden bahsediyordu. Ve
bizim TRT'miz de TV yayırunda buna olduk-
ça geniş yer verdi.
Erik Siesby'yi yürekten kutluyoruz. Siesby'-
ye sesimizi dünyaya duyurmanın ötesinde,
Gümülcine'de ezilen insanlann yanında oldu-
ğu için teşekkür ediyoruz.
Ama Siesby yalnızca Gümülcine'de mi?
Hayır... Siesby ve onun örgütü "Helsinki
Watch" 1988'deTürkiye'deydi. tşteSiesby'-
in kaleme aldığı "Helsinki Watch" 1988
Türkiye Raporu'ndan bir pasaj:
"Türkiye'de, Kiirtlere ve Bulgaristan'da et-
nik Türklere nasıl davranıldığını bilmeyen bir
okuyucu hayrete düşecektir. Bir dilin yasay-
la yasaklanması için ne gibi bir neden olabi-
lir? Bunun yanıtı, gerek Türk gerekse Bulgar
resmi politikalannın homojen bir ulusal nü-
fns yaratmayı hedeflemeleri ve her iki ülkede
de zorunlu asimilasyonun bu arnaca ulaşmak
için etkin bir yöntem olarak kabul edilmesi-
dir. Bu politikalar Batı demokrasilerinin te-
mel ideolojisine ters düşmekte ve Helsinki an-
laşmalannın 'topraklannda ulusal azınhklar
bulunan devletler. böylesi azınlıklardan olan
kişilerin yasa karşısında eşitlik haklanna saygı
gösterecekler, onlara insan haklan ve ternel
özgürlüklerden yararlanmalan için tam ola-
nak sağlayacaklar ve bdylece onlann bu alan-
daki yasal çıkarlannı koruyacaklardır' yolun-
daki açık hükmünü ihlal elmektedir. Çocuk-
ken ögrendigi dili, anadilini konuşmasına,
yazmasına ve okumasına izin verilmeyen ve
yalnızca yabancı bir dili konuşmaya zorlanan
bir insan ciddi şekilde özürlii hale gelebilir ve
kendisinin 'insan hakianndan yararlanraak
için tam olanaklara sahip olduğu' söylene-
mez."
Evet, Siesby yataızca Bulgaristan'da ve Yu-
nanistan'da yaşayan Türklerle uğraşmıyor.
Türkiye'de yaşayan Kürtlerle de uğraşıyor.
Ama bizim TRT nalıncı keseri gibi her şeyi
kendine yontuyor.
Siesby'nin raporu devam ediyor. Uzun ra-
pordan kısa özet vereceğim. Siesby raporun-
da, TC Anayasası'nın ve yasalannın insan
haklanna ilişkin hükümlerinin "tnsan Hak-
lan Evrensel Beyannamesi ve Avrupa tnsan
Haklan ve Temel Özgürlükleri Koruma Söz-
KALBINIZI
KORUYUNUZ
TURK KALP VAKFI
Muayene, Teşhis, Tedavı,
Laboratuvar. Röntgen
175 12 44/45-14B 58 66
ülkesinde zararlı olmayan bir sistem, ülkemiz-
de uygulanmaya kalkışıldığında, son derece za-
rarlı olacaktır.
Bizde üniversiteleri "seçkin zevat" mı kur-
nuştur ki üstelik bir de onlara teslim ediyo-
ruz? Toplumbüim açısından bunun anlamının •
"sivil toplumun gerçekleşmesi" olduğunu sa-
nanlar gaflet ve dalâlet içindedirler. Sivil top-
lumu kim düşürdü ki biz de böyle şıp diye ko-
layca bulalım? Artık kendi kendimizi uyut-
maktan ve avutmaktan vazgeçelim ve olayla-
rın gerçeğini görelim: Bu sistemin adı "sivil
toplumun gerçekleşmesi" değil, bal gibi "üni-
versitelerin hâkim çıkar gnıplanna teslimi"dir.
Bu çevreler, samimi sohbetlerinde "ben para-
yı verdim mi. parayı alanın kravatım şöyle bir
yakalayabilmeliyim!" diyerek kovboyluk öz-
lemlerini dile getirirler. Biz de tutuyor, para-
yı dahi vermelerine gerek kalmadan, kravat-
ların ucunu onlara veriyoruz. Bu trajedinin
sahneye konmasından önce uyanmazsak, YÖK
ile başladığı noktadan da geriye düşürülen
Türk üniversiteleri, artık gerçek üniversite ol-
ma ümitlerini belki de tamamen yitirecekler-
dir. Anlaşılıyor ki artık "holding profesörleri"
ile yetinmek yerine, doğrudan doğruya devlet
üniversitelerini holdinglere devir ve
"özelleştirme" yolu seçilmiştir.
Çare nedir? Rahmetli Onar'ın hazırlamış ol-
duğu ilkeler çerçeyesinde, 1960 Ünivtrsite Ka-
nunu'na, özerklik ve seçim ilkesine dönmek,
ve bazı "uyum kurallan" ile YÖK tahribatını
giderip onarmaya çalışmak! "Bir başka çare
de var" diyene inanmayın!
Prof. Dr. HÜSEYİN HATEMt
deni olmadığına göre öğretmenle in bu konu-
da duyarlı olmaları gerekir. Hele Ulusal Eği-
tim Bakanlığı'ndan, bu izlencelerin hazırlayı-
cısı olarak titizlik beklenir.
Öte yandan bizler de kendimizi, bilgiyi gü-
zel bir anlatımla ulusa yaymak isteyen değer-
li öğretmenlere uyarıda bulunmakla görevli
saymalıyız.
Öğretmenler bu alışkanlıklarını bırakınca,
kimi televizyon görevlileri de televizyonun sim-
gesi olan 'TV'yi, T i v i", diye yanlış okuma
alışkanlığından kurtulurlar. Böylece hem di-
limizi, hem de benliğimizi yitirmekten kurtul-
muş oluruz.
Davranışlarımıza güç katacağına inandığım
bir örnek vereceğim:
Adoan Adıvar (1882-1955), Paris'te bulun-
duğu yıllarda, Şark Dilleri Okulu'nun bitir-
me sınavında, Fransız jüri başkanının, Fran-
sız öğrenciye, yaptığı bir yanlış için "Türkçe
öğrenmenin Fransızca'yı unutmak demek
olmadığını" söylediğine tanık olmuştur. Bu
olayı anlattıktan sonra şunlan yazar: "Yukar-
da söylediğim gibi nasıl Fransız dilinde ders
veren bir ögretmen, aynı zamanda Fransız dili
öğretmeni ise Türk dilinde ders veren her öğ-
retmen biraz daha Türkçe öğretmeni olmak
ister." (Adnan Adıvar-Dur Düşün-1950)
Bizim de çok değerli öğretmenlerimizden is-
tediğimiz bundan başka bir şey değil.
RÜŞTL ERGUN .
Işınbilimci (Radyolog)
leşmeleri"nin muadil hükümlerine aykın ol-
duğunu belirledikten sonra;
— 300.000'den fazla TC yurttaşma pasa-
port verilmediğini,
— Anayasamn 13-15. maddelerinin tümin-
san haklarının kısıtlanmasına izin verdiğini,
— Anayasamn 14. ve TCK'nın 141. mad-
delerinin Türkiye'deki politik özgürlükleri cid-
di şekilde kısıtladığını vurguladıktan sonra,
TCK'nın birçok hükmüne raporunda şöyle
değiniyor:
"TCK'nın, Türkiye'nin sosyal sistemine yö-
nelik eleştirileri boğmak ve politik hareketle-
ri ezmek için kullanılabilecek ve kullanılmış
olan birçok hüküm içerdiğini" belirttikten
sonra, TCK 159, 140, 141, 142. maddelerin
çağdışılığını vurguluyor.
Siesby raporunun sonuç bölümünde, Tür-
kiye'nin demokratik bir isteme sahip olabil-
mesi için:
TC yasalannın uluslararası sözleşmelerle
oluşturulmuş insan haklan hükümlerine say-
gılı olması ve bu hükümleri, iç hukuka yan-
sıtması gerektiğini belirttikten sonra,
1) Demokrasi sistemlerini boğan, TCK 141,
142, 143, 140, 158, 159, 163. maddelerinin
kaldırılmasını,
2) Politik nedenlerle TC yurttaşlığı kaybet-
tirilen kişilerin bu haklarının geri verilmesi-
ni,
3) 1402'liklerin görevlerine geri döndüriil-
mesini,
4) Türk basını üzerine konan hukuki, fıili
yasaklar zincirinin kaldırılmasını istiyor.
Ama Özal'ın TRT'si tam bir çarıklı erkân-
ı harp gibi çalışıyor. "Herkesi kör, âlemi
aptal" sanıyor. Aynı insanın Gümülcine'yle
ilgili görüşlerinin verirken Siesby'nin Türki-
ye raporunu "es" geçiyor.
Av. ERGİN CİNMEN
ANKARA NOTLARI
MUSIAFA EKMEKÇİ
Bunlan Biliyor muydunuz?
Ankara C. Savcısı Rahmi Özel'den bir mektup aldım. 12 ocak
günlû mektubunda Rahmi Özel şöyle diyor:
"Sayın Ekmekçi,
11 Ocak 1990 tarihli Ankara Nottan'nda sayın hocamız Prof.
Dr. Muammer Aksoy'un anısınayeni adliye sarayında yapılan an-
ma toplantısına haklı olarak hâkim ve savcılardan birkaç kişinin
katıldığını yazmaktasınız. Atatürk'ü özden seven, devrimlerine
içtenlikle inanan her aydın ve vatansever hukukçunun Muam-
mer Aksoy hocamızın manevi huzurunda son görevini yapma-
sı, kendisine karşı saygının doğal bir sonucu olması gerekir.
Şahsım, sürgün edile edile Ankara'ya tekrar 10 yıl sonra yeni-
den geldığimden bize durumu nakleden arkadaş beni tanıma-
mış olabilir. Şahsen o gün, hem adliye' önündeki hem de Meclise
kadarki yürüyüşe katıldım. Bunu şahsıma karşı saygının ifadesi
olarak söylüyorum. Ne yazık ki ben de yazılanlar dışında bir ad-
liyeciyi saygı toplantısında ve yürüyüşünde göremedim.
Sayın hocamızın cenazesi dolayısıyla da bu ıspatlanmıştır ki
büyük Atatürk'ün Ankara Hukuk Mektebi'nin açılışındaki nutuk-
larında, 'Bu müessesenin açılışında (küşadında) duyduğum zevki
hiçbir yerde duymadım' demekle Atatürk devrimlerinin yerleş-
mesinde, savunulmasında, hukukçulara tarihi bir görev verdiği
halde, Atatürk devrimlerini dorukta savunan bir Atatürk müca-
hıdine ilgisizlikten çok utanç duydum. Bu, suskun toplumun adli
kesimde yer almasının sonucudur. Saygılarımla."
Yanlışlarımı düzeltmeye bayılınm. Yalnız kendiminkileri değil,
gazetenin herhangi bir köşesindeki yanlışı görünce, düzeltme-
mem olanaksız. İstanbul'u, gazeteyi aradığımda santraldaki ar-
kadaşım:
— Düzeltme'yi mi vereyim abi? der.
Geceleri, eve ertesi günün Cumhuriyet'i gelir, okurum. Bu taşra
kalıbıdır. Bir yanhşlık, dizgi yanlışı, şu bu, görür görmez hemen
düzeltiriz. Taşraya yanlış giden sözcük Ankara'da, İstanbul'da,
İzmir'de. yani kent içlerinde doğru çıkar. Bunda eşım de titizdir.
O, bulmaca meraklısıdır. Hemen uyarır:
— Bulmacada yanhşlık var!
— Neresinde?
— Bir gün önceki bulmacının kareleri yayımlanmış, sorular
farklı!
Haydi telefon başına!
Bunları şunun için yazıyorum; Muammer Aksoy'un adliye
önündeki cenaze törenine katıldıkları halde, adları yayımlanma-
mış olan savcı, yargıç varsa lütfen bildirsinler, adlarını yayımla-
maya, açıklamaya hazırım1
Ankara C. Savcısı Rahmi Ûzel'e de
bana düzeltme olanağı verdiği için teşekkür borçluyum. Mektu-
bu yayımlamada biraz geciktiysem, bağışlanmamı diterim.
Bizde yargıçların, savcıların tutumları, çalışmaları üzerinde,
hukuk anlayışlan üzerinde durulmaz. Çogu kez hukukla ilgisi
olmayan yanları üzerinde durulur. Bir yargıcın, bir savcının yar-
gıyla ilgisine bakrnalıdır. Nasıl bir yargıçtır, nasıl bir savcıdır? Yanlı
mıdır, yansız mıdır? Basın çoğu kez, onlann özel yaşamlanyla
ilgilenmeye bayılır!
Bir savcı, bir gün şöyle dedi:
— Bizlerle ilgilenmiyorsunuz. Pantolonu ütülü olan, savcthğa,
yargıçlığa alınmaz, bunu biliyor musunüz?
Tüylerım diken diken oldu. Bu şu rrtu demek? Namaz kılma-
yan, savcıhğa, yargıçlığa uygun görülmüyor öyle mi? Oruçla, na-
mazla savcının, yargıcın görevini yapmasının ne ilgisi olabilir?
İsteyen namazını kılar, istemeyen kılmaz. Buna kimse karışamaz.
Ama Çankaya'ya ANAP grubundan bir bölüğünün oylarıyla tır-
manan Hacı Turgut Bey, "Bu cuma selamlığına nereye gitsem?"
havasını yaymışsa, öyte savcı, öyle yargıç aranır. Toplumda adalet
duyguları da böyle yaralanır.
MERSİN'DEN KAMUOYUNA
Hepimizin bildiği gibi Saddam faşizminin kimyasal silahlanndan
kunulabilen Kün peşmergeleri yurdumuza sıgındılar.
Sıgındıklan kamplarda geldikleri tehlikeden kurtulamadıklannı
görüyoruz. 4. kez Irak ajanları kampta peşmergelere ekmek
veren fınnlara girip binlerce Kürt peşmergesini
zehirlemektedirler.
Yetkililere sesleniyoruz:
Diyarbakır Valisi'nin 3.2.1990 tarihli Cumhuriyet Gazetesi'ndeki
açıklamasında, aynı fınnlarda çıkan ekmeklerin diğer insanlan
zehirlemediği belirtildiğine göre peşmerge kamplanndaki
zehirlenme olayları nasıl açıklanabilir?
BinleTce insan hastanelerde yaşam savaşı veriyor.
Uluslararası anlaşmalar gereği sığınmayı kabul eden ülke,
sığınanlann can güvenliklerini sağlamak zorundadır.
Sessiz kalmak suç ortaklığıdır.
Güberen Cüder. Erdoğan Aklaş, Misbah Yaruk. Umail
Karamanoğullan. Fevzi Gündtlz, Hayrellin Yananer. Zeki
Hocaoğlu. Ciineyt Tur. Fadıl Karakulak. Hayati Oytaş.
Kunıru Güder, M.Ali Coşkun. Nureltin F>gtin. Fikret
Yalçın, Ali Çolak. S«rtif Çelik |SHP Beld. Mec. ttyesi),
feyhan Dölek. Nasır Tur, Ali Yttrek. Ahmet Kılıç.
Mehmet Badiç, Ahmet Güder, Osman Bakır. Hanifi
Yanancr, Nihat Bayram. Hanifi Sdylemez, Ali Ergen, Feti
Şahin. Selçuk Zengin. Cuma Orhan.
SODA SANAYİİ A.Ş. YÖNETJM
KURULU BAŞKANLIGI'NDAN
BİLDİRİLMİŞTİR
Şirketimizin 1989 yılı olağan genel kurulu 12 Mart 1990
pazartesi günü saat 11.30'da İçel vilayeti Mersin kazası
Kazanlı bucağı yanında bulunan şirket merkezinde
aşağıdaki gündemi görüşmek üzere toplanacaktır.
Sayın pay sahiplerimizin bizzat veya yetkiye haiz
temsilcileri vasıtası ile toplantıya teşrifleri rica olunur.
SODA SANAYİİ A.Ş.'NİN 12 MART 1990
TARİHLİ OLAĞAN GENEL KURUL
TOPLANTISI GÜNDEMİ
1. Başkanlık Divanı seçimi ve Başkanlık Divanı'na genel
kurul tutanağını imza yetkisi verilmesi,
2. Şirketimizin 1989 yılı çalışmaları hakkında Yönetim Ku-
rulu ve denetçiier raporlannın okunması,
3.1989 yılı bilançosu ve kâr/zarar hesaplarının tetkiki ve
onayı, yönetim kurulu ve denetçilerin ibraları,
4. 1989 yılı kârının dağıtım şekli ve tarihi hakkında karar
alınması,
5. 50 milyar Türk Lirası'na kadar tahvil ve/veya finans-
man bonosu ihracı ve bu ihraçla ilgili olarak yönetim kuru-
lunca seçilecek bağımsız denetim kuruluşunun
onaylanması ve sermaye piyasası mevzuatı uyarınca her-
türlü karan almak üzere Yönetim Kurulu'na yetki verilme-
si.
6. Yönetim Kurulu üyelerinin yeniden seçilmesi,
7. Denetçilerin seçilmesi,
8. Yönetim Kurulu üyeleri ile denetçi ücretlerinin saptan-
ması,
9. Yönetim Kurulu üyelerine T.T.K.'nın 334. ve 335. mad-
deleri uyarınca iznin verilmesi,
10. Dilek ve temenniler.
GILIZCE
[öğrenmek isüyorsunuz, isteklisiniz...
DAHA JVE BEKÜYORSVNVZ?..
TIME IS MONEY
KENT ENGLISH
Bahariye Cd. Reks Sineması Karştsı.Kadıköy. 347 27 91 • 92