Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Cumhuriyet
Sahıbı Cumhuriytt Malbaacüık ve Gazetecihk Türk Anonım Şirfcetı adına
NMtar N»dı £ Genel Yayın Mııduru H«5ln Cemal, Muetscsc Müduru
EmiM Lşakhgl, Yazı Işlerı Müdurü Ok*y Goncıısm. # Habcr Merkezı
Mudurıl Yalçın Ba>«r, Sa>fa Dûzenı Yonetmenı AM Acmr 0 Temsıtcıier
ANKARA Akınıt T.o, 1ZMİR HikllKt Çrtınk.m. ADANA Çrtin Ylgmoglu
I; Pohtıka CcU BulsifK. Dıs Haberier Eı«m Mn. Ekonomı Cofiz T.rta». Is-Sradıkı. Şikna KMnKi. Koltur CcU t'Mtr.
:su-ıbul H«t»trkn k m l K«ak. Etmm GOKV Şaflaa. >un Habericn S«*I Datu. Spof Damsmanı Akdollıdır Vıtdraı
Chi Y,2..J: Krrtn Çah;kn. Ansı.nna Şataı «p«J. Duzettme « U ı l U tancı 0 KoorfinıtOr UlMl kamiıu 0 MHı
işler EJvt Erkat £ Muhascbe- WeM V*ci 0 Bulçc-PSaoiama Sr*f> Oaaa&tMfcothi Q fUklaın \1* Tonrt 0 Ek iravınUr
H.ly. \kyoi 0 Ida.t HKt» Gmtr # Islcımc 0**r Çdik # Bı.fi l)l«n Nall laal 0 PmOK S«vji IWau<K>th
)iıı,,*r«run/B»ıkın Nadıı^adl
Ofctm 4fcM. lıtpa B*)«f, Huaa
. Hıkm Çcuıkan, OVaı
ll Sva». Akmn 1»
gossa vr )i»> Cumhunjn Mnbucıhk v< GajnesiHk T VŞ. Turk Oca*ı Cad 39/41
34>M k[ Pk 246 lıunbul Tel. 512 05 0! (20 hal) Tdo. 22246. Faı (I) 526 60 72 £
Surotor Aakan: Zlyı GOkatp Blv Inkılap S No 19/4, TU 133 I ] 41-T. Teta- 42344, Fta (4) 1J3
05 63 % lıa*-. H 2ıvı Blv 1352 S 2/3 Td 13 12 30. Tetat İ23S9. T*x (51) 19 53 60
: Inonü Cad U9S.No 1 kaı I, Td 19 3^ 52 (4 haı) Tetet 62153 F« flj) 19 23 71
TAKVIM: 7 ARALIK 1990 Imsak: 5 36 Guneş: "> 08 Oğle: 12 00 Ikındı: 14.21 Akjara: 16.42 Yatsı: 18.08
ne olacak?
Afrodisiâs,
babaarıyor
Arkeologlar Prof. Erim'in özel çabası sonucu
çok iyi korunan Afrodisias antik kentinde
aynı özenli politikayı sürdürebilecek bir kazı
başkanının saptanmasıgerektiğini vurguluyorlar.
MUSTAFA BALBAY
ANKARA — Prof. Dr. Ke-
Dan Erim'in 30 yıldır kazdığı,
ortaya çıkardığı ve koruduğu
Afrodisias antik kentinin gele-
ceği tartışma konusu. Arkeolog-
lar Prof. Erim'in özel girişimJe-
riyle çevresi de çok iyi korunan
antik kentte aynı politikayı Lzle-
yebilecek bir kazı başkanının bir
an önce saptanması gerektiğini
vurguluyorlar.
Milattan önce birinci yüzyıl-
dan milattan sonra altıncı yüz-
yıla dek dünyanın en önemli
heykeltıraşhk merkezlerinden ve
Anadolu'nun en ünlü Afrodit
kentlerinden birisi olan Aydın-
ın Karacasu yakınlarındaki Af-
rodisias, Prof. Erim'in ölümüyle
"öksüz" kaldı.
Ankara Üniversıtesı Dil Tarih
Coğrafya Fakültesi oğretim üye-
si Prof. Dr. Coşkun Özgünel,
"Ben kazıvı biiyiik bir senfoni
orkestrasına benzetiyorum" di-
yor ve şunlan soyluyor:
"120'nin iıstiinde saz ve kişi.
Bir de şef. Aynı seslerini birieş-
tinnek, eseri yorumlamakla, bir
kazryı, işçisi, bilim adatru ve og-
rencileriyle >onetmek gerçekten
büyük beceri. Prof. Erim, gerek
arkeolojide gerek restoras>onda
böyle bir kişiydi. Türkiye'de kazı
başkanı olmak, özellikie de
Türk olarak böyle bir kaayı yö-
netmek oldukça giiç. Ancak ben
aramızda böyle kişUerin oMuğu-
na inanıyorum."
DTCF öğretim uyesi Doç. Dr.
Aliye Öztan da Afrodisias kazı-
sının başına geçecek kişinin"
"diplomasiyi de bilen bir
arkeolog" olması gerektiğini b«-
lirterek, "Mevcut kadronun ko-
runması çok önemli. Diğer ta-
raftan yurtdışından geien para-
nın devamını da saglayacak ve
Türk arkeologlannı yanına ala-
cak bir kişi belirienmeli" diye
konuşuyor.
Antalya Karain kazısı başka-
nı, DTCF öğretim üyesi Prof.
Dr. Işın Yalçınkaya da Prof.
Erim'i tanıyan, onun politikasım
iyi bilen bir kişinin kazının ba-
şına getirilmesi gerektiğini vur-
guluyor.
Akdeniz Üniversitesi Arkeo-
loji Bölümü öğretim üyesi ve
Kaunos Kazılan Başkan Yar-
dımcısı Doç. Dr. Cengiz Işık,
ALMANYA'DA KIZILORDU— Doğu Almanya ortadan kalktıktan sonra kendilerini Almanya'nın göbeginde bulan Kızılordu askerieri yeni dunıma 'uyum' zor-
logn çekiyor. Ordudan kaçanlann sayısı hayli yüksek.
EskiDoğu Almanya topraklarında kalan Sovyet askerieri arasındaBatı'ya sığınmahevesi artıyor
nun kendi kaasına angaje oldu-
ğunu belirterek şunlan söylüyor:
"Afrodisias çok komplike bir
kazı yeri. Yabancı uzmanlar, dı-
şandan sağlanan maddi olanak-
İar. Bütün bunlann devamını
sağlamak için yurtdışı deneyimi
olan, yani diplomasi deneyimli
bir arkeolog seçilmeli."
DTCF öğretim üyesi Prof. Dr.
Cevdet Bayburtluoğlu, Afrodisi-
as'ın diğer kazılara da örnek bir
ören yeri olduğunu vurguladık-
tan sonra, "Etkin bir kazı baş-
kanı şart, araa bu kişinin yerli
ve yabancı bilim adamlan ve ku-
ruluşlar larafından da destek-
lenmesi gerekli" diyor.
27 yıldır Afrodisias kanların-
da fotoğraf uzmanı olarak çalı-
şan Mehmet Ali Dövenci ise
"Acaba bir Türk bilim adamı,
sessizliğe gömulmüş bu oren ye-
rimizi aynı sevgi ve özdeşleşme
ile devam ettirebilir mi" diye so-
ruyor. Dövenci, "Erim bu cami-
adakilerin çok i>i bildiği gibi
heykellerine 'çocuklanm' derdi.
Onlan yaşadıgı yerde onarmak
ve korumak islerdi" diyor.
Kızılordu kaeaklarıDİLEK ZAPTçıoĞLu
BERLİN — Berün'in Span-
d î i i d i i
kamp var. Mültecilerin banndı-
rıldığı kampın sakinleri arasın-
da üç Sovyet vatandaşı bulunu-
yor. Alexej Balahonov, Stanis-
lav Kaminski ve Dya Şirokolo-
bov, Doğu Almanya'daki gar-
nizonlarından firar etmiş üç Kı-
zılordu mensubu.
Doğu Almanya'da, üslenmiş
380 bine yakın Sovyet askeri
var. 1994'e kadar tamamen ge-
ri çekilmesi kararlaştınlan as-
kerler, şimdiye kadar ülkenin
her yanında, toplam bin altı yüz
üs ve karargâhta kapah bir ha-
yat süruyordu.
Almanya'nın birleşmesi, Kı-
alordu'nun 'Batı Grubu' olarak
adlandırılan bu kuvvetleri için-
Doğu Almanya'da üslenmiş olan 380 bine yakın Sovyet
askeri iki Almanya'nın birleşmesi ile birden kendilerini
'Batı' topraklan içinde buldular. Şimdi bu askerler arasında
'firar' eğilimi gözleniyor.
de buyuk sorunlara yol açtı. So-
runlann başında disiplinsizlik ve
firar olayları geliyor. Alman
makamları, şimdiye kadar yüzü
aşkın Sovyet askerinin iltica ta-
lebinde bulunduğunu beliıtiyor-
lar. Kesin rakamlan sadece Sov-
yet yetkililer biliyor. Ama iti-
nayla gizliyorlar.
Yakalanma halinde idam ce-
zasını goze alıp gamizondan ka-
çan ve Alman mercilerine sığı-
nan Ale.\ej, yaklaşık bir yıl on-
ce Ural Dağlan'ndan kalkıp Al-
manya'ya gelmiş. Doğuda bir
piyade böluğunde eğıtime baş-
lamış. Kendi anlatımıyla "30 ki-
şinin aynı odada yatırıldıgı, bir
yıl boyunca yemege bir kere bi-
le et katılmadıgı, caya atacak şe-
ker bulunmadıgı, her yerden,
gizli mikrofonlann çıktığı" gar-
nizonda firar düşüncesi kafasın-
da şekillenmiş.
Alexej, önce çoğu Sovyet as-
kerinin yaptığı gibi karaborsa
işine girmiş. Almanlara el altın-
dan bidonlarla benzin, kurşun
geçirmez yelekler ve başka or-
du malları satmış. Şansı yaver
gitmemiş, yakalanmış. On beş
gün hapis yatmış. Karaborsacı-
lıktan vazgeçmek niyetindey-
miş. Ama subaylardan biri ona
şantaj yapmaya başlamış. Ale-
xej'den, getirdiği malları satma-
sını, kendisine pay vermesini is-
temiş.
Alexej, buna razı olmayınca
subay onu yeniden hapse attır-
maya kalkmış. Işte Alexej'in Kı-
zılordu'dan firar etmesine bu
durum neden olmuş: Kendi de-
yişiyle "çaresizlik."
Alman Kızıl Haç kampında
iltica dilekçelerinin kabulunü
bekleyen diğer iki Sovyet aske-
rinin firar nedeni biraz farkh.
Alman 'Stern' dergisi iki askeri
firara teşvik ediyor, yüklu para
öneriyor, fıran organize ediyor.
Kirlilik her yıl artıyor
Izmir Körfezi, kahverengi
Izmir Körfezi bugün 1960'h yıllara göre 3-4
kat daha kirli, her yıl da kirliliği yüzde 5
oranında artıyor. Körfezin rengi maviden
kahverengiye dönüştü. Canlıların
yaşayamadığı bir "ölü deniz" durumu aldı.
TÜREY KÖSE
İZMİR — 1960'h yıllarda kir-
lenmeye başlayan ve artık "ölü bir
deniz" durumuna gelen Izmir
Körfezi'nin temizlenmesi için bu-
güne dek çeşitli "kuruluş
projekri" eskitildi. Son olarak uy-
gulamaya konan ve 1992'de ilk bö-
lümunün tamamlanması öngöru-
len Büyük Kanal Projesi de şim-
diden 5 yıl "sarko". Üstelik bu
projenin de "kurtuluş"u sağlayıp
sağlamayacağı tartışmalı.
Tartışılmayan tek bir konu var:
Körfezin hastalığı artık kronikleşti
ve körfez bugün 6O'lı yıllara göre
3-4 kat daha kirli, her yıl da kir-
liliği yuzde 5 oranında artıyor...
Körfezin kirliliği ilk olarak
196O'lı yıllarda gündeme geldi.
Geçen zaman içinde körfezin rengi
maviden kahverengiye dönüştü.
Özellikie iç körfez canlıların ya-
şayamadığı bir "ölü deniz" duru-
mu aldı. Deniz kıyısına "girmek
tehlikeli ve yasaktır" leyhalan
konuldu.
Körfezin eskittiği
projeler
Masmavi körfezin "yasak bir
kahverengi" denize dönuşmesi su-
recinde çeşitli kurtuluş projeleri
gündeme geldı. ilk proje 1971 yı-
lında DSt tarafından Camp-
Harric-Mesara fırmasına hazırla-
tıldı. Bunu 1978 yılında Alman
Holferder fırması danışmanlığın-
da Su-Yapı Muşavirlik Mühendis-
Bk Kolektif Şirketi'nin hazırladı-
ğı proje izledi. Son olarak da 521
milyon 800 dolarhk Buyük Kanal
Projesi gündeme geldi. Bu proje-
nin onaylanmasından sonra 1983
yılında ilk ihaleler yapıldı.
Büyük Kanal Projesi 1983 yıün-
dan bu yana finansman sorunla-
rı nedeniyle ağir aksak ilerledi, sık
sık durma noktasına geldi. Baş-
langıçta öngörülen hedeflere ula-
şılamadı. öyle ki projenin ilk bo-
lümünun 1992 yılında tamamlan-
ması öngörülüyordu. O>'sa proje
şimdiden 5 yıl sarktı. İZSU yöne-
ticileri projede bugüne dek kendi-
lerine duşen işin ancak yüzde
5.7'sini gerçekleştirdiklerini,
lllar Bankası'nın da kendisine dü-
şen işin yuzde 67'sini tamamladı-
ğını söylediler. İZSU, projeyi hız-
landırmak için Romanya'dan kre-
di ahnması gibi çeşitli arayışlar içi-
ne girerken, yeni bir programla ye-
ni hedefler de belirledi. Buna gö-
re 1993 yılında 700 lt/sn- lik bir
atıksuyu antüabilecek dunıma ge-
linmesi, bunun kademeli olarak
arttınhp 1997 yılında evsel ve en-
dustriyel atıklann tamamına ya-
kın bölümünün antabilmesi he-
defleniyor.
1
Daha Büyük Kanal Projesi ta-
mamlanmadan bu projenin yeterli
olup olmayacağı tartışmaları baş-
ladı. Dokuz Eylül Üniversitesi
Çevre Muhendisliği Bölüm Başka-
nı Prof. Dr. Orhan Uslu, körfezin
iyileştirilmesi için Buyuk Kanal
Projesi'nin tamamlanmasının bir
önkoşul olduğunu söyledi ve "Bu
olmadan olmaz. Ama olursa olur
mu? Bu sorunun yanıtı ortada"
diye konuştu. Buyuk Kanal Pro-
jesi ile arıtılan atıksuların ona
körfeze verilmesinin amaçlandığı-
nı anımsatan Prof. Dr. Orhan Us-
lu, "Orta körfez arıülmış atıksu-
lan bile 2010'lu yıllardan sonra
kaldıracak durumda degil. Büyük
Kanal Projesi'ni 20 yıldır duşünu-
yoruz, 30 yıl sonra yeterli olma-
yacagı kesin. Acilen bu projenin
ötesinde stratejiler geliştirilmeli"
dedi.
Prof. Dr. Orhan Uslu, körfezin
kurtuluşu için tzmirlilerin de kat-
kısı olmasından yana. Belediye ve
IZSU'nun payına düşen 200 mil-
yon dolar dolayındaki paranın
kentte yaşayanlar tarafından kar-
şılanabileceğini savunan Prof. Dr.
Orhan Uslu, "Her Izmirli ayda 2-3
dolar verse bu iş bitecek" diye
konuştu..
ODTÜ Çevre Muhendisliği Bö-
lümu'nden Prof. Dr. Turgut Bal-
kaş'ın, özellikie antma ve antılmış
suyun nereye verileceği konusun-
da kaygıları var. "Antılmış suyun
orta körfeze verilmesi durumun-
da bana göre orası kıpkırmızı
olacak" diyen Prof. Dr. Turgut
Balkaş, antma sistemlerinin, çe\-
resel etki değerlendirmesi rapor-
lannın ivedilikle hazırlanması ge-
reğine dikkati çekti. Prof. Dr. Tur-
gut Balkaş, körfezin atık özumle-
me kapasitesinin saptanması ge-
rektiğini vurguladı.
Körfezin yarını
196O'lı yıllardan bu yana kirli-
lik 3-4 katına çıkarken körfez gi-
derek "yasak" bir deniz oldu. Her
yaz sezonu öncesinde valilik "de-
nize girilmesi yasak" bölgeler ilan
ediyor. Körfezin unlü balığı çipu-
ra, trança çoktan bu denizi terk et-
ti. Ege Üniversitesi Fen Fakültesi
Hidrobiyoloji Anabilim Dalı oğ-
retim üyelerinden Prof. Dr. Savaş
Mater, 1965 yılında korfezde 285
tür balık saptandığını ammsata-
rak "Artık bahklar iç körfezi terk
etti. Kirlenme sürerse sadece iç
körfez değil, tum körfez balıklar
için ölu bir deniz haline mi gele-
cek? Bu çok önemli" dedi.
Seles, gösteri t u r n u v a s ı n d a den YugoslavMonicaSelesve Ame
.
rikalı Jennifer Capriati önceki gün Ispanya'nın başkenti Madrid'de Madrid Turnuvası'nda karşı
karşıya geldiler. 77 lurnuvadan oluşan ATP Tunı'nun dışında kalan gösteri turnuvasında 16 jaşın-
daki Seles, 14 yaşındaki Capriati'yi 6-4 ve 6-3'lük setlerle 2-0 yendi. 1990 yılında aldığı başarılı
sonuçlarla dunya sıralamasında 2 numaraya kadar yükselen ve otoritelerce yılın en başarılı tenisçi-
si seçilen Monica Seles'in oldukça zorlandıgı gözlendi. (Fotoğraf: AFP)
Stanislav Kaminski ve Ilya Şi-
rokolobov, 'Stern' muhabirleri-
nin objektifleri karşısında gar-
nizonun duvarlannı tırmanıyor,
ormana kaçıyor, üniformalan-
nı çıkarıp sivillere bürünüyor ve
sonunda Kızıl Haç mülteci kam-
pmı boyluyorlar.
Firar eden Sovyet askerieri
genellikle kimliklerini gizliyor ve
fotoğraf çektirmek istemiyor.
KGB'nin peşlerinde olduğuna
inanıyorlar. Hatta, bu yüzden
silahlı geziyorlar. Anlattıkları,
Sovyet askerinin düşüncelerine,
sorunlarına ışık tutuyor. Ale-
xej'i dinliyoruz:
"Kızılordu'da askerier, bü-
tün haklardan yoksundur. Stı-
bay ere, "Sen suçlusun" derse
buna karşı çıkılmaz. Glasnost
ve demokratikleşme orduda
masaldır." Nereye gitmek iste-
diği sorusuna Alexej 'Kanada'
diye cevap veriyor. "Mürakün
oldugunca uzaga gidecegim."
Stanislav Kaminski'nin hede-
fl ise Güney Afrika. Orada bir-
kaç ay zarfında vatandaşlığa ka-
bul edilindığini duyan Lening-
radlı Kaminski, Güney Afrika
Cumhuriyetı ordusunda veya
polis teşkilatında çabşmak isti-
yor. Leningrad'da kalan beş ya-
şındaki oğluyla ailesini böylece
Güney Afrika pasaportuyla zi-
yaret edebileceğini düşünüyor.
Oradaki ırkçılık ve Apartheid
rejimi, eski Kızılordu eri Ka-
minski'yi 'hiç ilgilendirmiyor.'
'Almanlar' deyince yüzu ası-
lıyor. Geçen yaz, Doğu Alman-
ya'daki Kızılordu Başkarargâhı
VVünsdorPta nobet tutarken ka-
ranhktan Uzerine ateş açılmış.
Bacağından vurulmuş. Kalaşni-
kof'uyla ateşe karşılık vermiş,
ama isabet ettirememiş.
Alman makamlarının korku-
lu rüyası da işte bu: Doğudaki
Sovyet düşmanlığı! Doğu Al-
manlar, bir zamanlar kendileri-
ni Hitler'den kurtaran ve yerle-
şip kalan Kızılordu'ya hiç sem-
patiyle bakmıyor.
Gun geçmiyor ki bir garnizo-
nun duvarına 'Rus domuzlan
dışan!' yazılmasın. Eğer Sovyet
askerlerinden biri bir Neonazi'-
nin kurşunlanna hedef olursa
ya da kendisi bir KalaşnikoPun
ateşiyle can verirse... Alman
makamlan, bunun sonuçlarını
duşunmek dahi istemiyorlar.
Kızılordu'nun 'Batı Grubu'
içinde kol gezen disiplinsizliğin,
huzursuzluğun kaynağını, Al-
manya'nın birleşmesinde ara-
mak gerekiyor. Ülkeye dolan
Batı tüketim malları, askerlerin
gözünü kamaşttnyor.
Yuz binlerce kişiye konut, iş,
çocuklarına kreş gibi harcama-
lar Almanlarca karşılanacak. 12
milyar mark, bu iş için Mosko-
va'ya veriliyor. Başbakan Kohl
ise onümüzdeki bahar aylann-
da Kızılordu garnizonlannı biz-
zat ziyaret edip 'iyiniyet
gösterisinde' bulunacak.
Moskova'nın aç
kaplanları
• MOSKOVA (AA) —
Gıda sıkıntısı çekilen
SSCB'de, Moskova Sirki'nin
Mudüru Yuri Nikulin,
belediye yöneticilerini, ^
sirkin et gereksinmesini
karşılamayı taahhüt
etmemeleri halinde, sirkteki
aç kaplanları üzerlerine
salmakla tehdit etti. Sirk
Müdur Yardımcısı Mihail
Sedov, müdürünün, Başkan
Mihail Gorbaçov'a
geçenlerde yolladığı bir
mektupta, "Moskova
belediyesinin sirkteki yırtıcı
hayvanları aç bırakması
halinde, kafeslerin
ardındaki hayvancağızlann
çok kızacağım, kendisinin
de aç kaplanları götürüp
belediye önünde serbest
bırakacağını" bildirdiğini
anlattı. Moskova
Sirki'ndeki 22 kaplan,
puma, leopar ve köpek için
günde 200 kilo et gerekiyor.
Rüşdü, kitap
imzaladı
• Dış Haberier Servisi —
Yazar Salman Rüşdü, 1989
şubatından beri ilk kez
ortaya çıkarak Londra'da
varhklı sanatçı ve yazarlann
oturduğu seçkin
"Hampstead" semtindeki
"Waterstones" kitapçısında
son eserini imzaladı.
Salman Ruşdu'nun
kitapçıya gideceği önceden
açıklanmadı. Korumalarıyla
kitapçıya giden Rüşdü,
müşterilerin hayret dolu
bakışları arasında "Harun
ve öyküler Denizi" adlı,
saklandığı sürede yazdığı
çocuk masal kitabını
imzalamaya başladı.
Kardeş
üniversiteler
• IZMtR (UBA) — Ege
Üniversitesi Rektörü Prof.
Sermet Akgün, Ege
Üniversitesi ile
Azarbaycan'ın Bakü
Üniversitesi'nin "kardeş"
üniversite olduklarını
v
açıkladı. Azarbaycan'a
yaptığı ziyaretten dönen 7
kişilik üniversite heyeti
adına konuşan Rektör Prof.
Dr. Sermet Akgün Bakü
Üniversitesi ile yapılan
anlaşma gereği, her iki
üniversite öğrencileri
arasında mübadelenin
onümüzdeki aylarda
gerçekleştirileceğini söyledi.
Çociık
kurultayı
• Haber Merkezi — Yapı
Kredi yayınları 17-23 Nisan
1991 tarihleri arasında bir
Çocuk Kurultayı
düzenliyor. Böyle bir
Kurultay, dünyada ve
Türkiye'de ilk kez yapıhyor.
Türkiye'nin tum illerinden
seçilecek ikişer temsilcinin
katıhmıyla toplanacak
çocuklarımız "Yaşamak
İstediğimiz Dünya"
projesini geliştirecek, bunu
buyuklerinin bilgilerine
sunacaklar. Çocuklar
önerdikleri projenin
izleyicisi olacaklar.
Egoiste
TtirkiyeVie
• Haber Merkezi —
Chanel'in yeni erkek
kokusu Egoiste, 15 aralıkta
piyasaya çıkacak. Egoiste;
Chanel'in 1955'te pi>>asa
çıkardığı Pour Monsieur ve
1981'de üretilen Antaeus'ten
sonra, erkekler için
hazırlanan uçüncü koku
olma özelüğini taşıyor.
Chanel'in koku uzmanı
Jacque Polge ve artistik
yönetmeni Jacques Helleu
tarafından tasarlanıp
hazırlanan ve 2000 koku
üzerinde çahşılarak ortaya
cıkarılan Egoiste'in karışımı
sandal ağacı, vanilya,
amber tohumu ve
baharattan oluşuyor.
ABD'de, Rap Grubu için açılan müstehcenlik davasında mahkeme kararı
6
Açık saçıkiık da sanattır'
ŞEBNEM ATtYAS
NEW YORK— ' Açık saçıklık sanat mı-
dır?" tartışması ABD'de çeşitli sergiler, gös-
teriler, albümlerle tekrar tekrar gündeme ge-
liyor. Rap Grubu "2 live crew"un şarkı söz-
leri ve gösterilerinin yasaklanmasına yone-
lik mahkeme "açık saçıklıgın da sanat
oklugu" yargısıyla sonuçlandı. Dört kadın,
iki erkekten oluşan Florida/Fort Lauderda-
le mahkeme jürisi söz konusu şarkı sözle-
rini "kesinlikle belden aşağı nitelendirme-
dikkrini, komik ve eglendirki bulduklannı"
açıkladılar.
Fort Lauderdale'deki mahkeme, ifade öz-
gürluğüne yönelik bir girişim olduğundan
ABD çapında ilgiyle izlendi. Juride bulu-
nan 65 yaşındaki emekli kadınlardan biri
Rap Grubu'nun "As nasty as they wanna
be" adlı albümündeki şarkı sözlerini "Gü-
nün gençiiğinin hoşlandıgı seyter" olarak ni-
telendirdi. Diğer bir jüri üyesi ise "savaş-
maya gidebiliyorsanu, Irak'a gidebiliyorsa-
nız, bir gece kulübüne de gidebilirsiniz
demekür" şeklindeki sözleriyle ilgi çekti.
Grubun üç rapçısı, Luther Campbell,
Mark Ross, Christopher Wongwon Holl-
ywood'da bir gece kulübundeki gösterileri
sırasında "Oral ve analseks" anlatılan içe-
ren şarkı sozleri nedeniyle tutuklanmışlar-
dı. Önceki gun karar sonrasında grubun
üyelerinden Luther Campbell jürinin kara-
rını "beklenmedik" bulduklannı soylemek-
ten kendini alamadı. Üçü 60 yaşının uze-
rinde kadın olan ve sadece bir siyahtan olu-
şan juriyi Rap Grubu ve destekçileri, "Bun-
ları anlaj-amayacak kadar yaşlı, beyaz, ya
da orta sınıf şeklınde değerlendirmişler-
di. Juri üyelerinden en genci David Garso,
rap grubunu eleştirerek "Tıpkı onlan ste-
reotip olarak değerlendiren sansur yanlıla-
rı gibi onlar da bizi stereotip gibi degerlen-
dirmeye kalkıştılar ve yanıldıklan anlaşıldı"
dedi.
Jürı üyelerinden 64 yaşındaki Beverly
Resnick ifade özgürlüğünun korunmasmın
onemine değinerek "Siz bir ozgürlüğü alır-
sınız, ondan sonta bir de bakarsınız hepsi
gidivermiş" diyerek görüşünu açıkladı.
Cincinati'de halen devam eden bir baş-
ka "sanatta açık saçıklık" mahkemesi ise
yine Robert Mapplethorpe'un fotoğraflannı
sergileyen bir galeri hakkmda. 1987-1988 yıl-
ları arasında Mapplethorpe'un fotoğrafla-
nnı derleyen, Philadelphıa Çağdaş Sanat
Enstitusü yöneticisi Janet Kardon geçen
hafta açılan mahkemede jüriye "Homosek-
süel ve sadomazoşist barekeüeri" de içeren
fotoğrafları neden sanatsal açıdan çok de-
ğerli gördüğünü anlattı. Kardon fotoğraf-
lardaki ışık, kompozisyon mükemmellıği-
ne değinerek savcuun örnek fotoğraflar uze-
rindeki sorularına "Bunlar biçim
çalışmalandır" şeklinde yanıt verdi. Savcı
ise kızgınlıkla "Siz bunlara biçim çalışma-
lan diyorsunuz, bense seks olarak nitelendi-
riyonım" dedi.
'•^fî^r
Bir musibet bin
nasihatten
yeğmiş...
"E; dost o kadar söyledi, dlnlemedlm.
Çocuklann bir ihmali az kaldı tum fabrikayı
yakıyordu. Neyse ki, büyumeden söndürmeyi
başardık Telefon ettim Halk Sigorta'ya, hemen
geldi Risk Mühendisi Fabrikayı Inceledi.
Ne yalan söyleyeyim, fabrlkam hakkında
bilmedigim bir sürü şey ögrendim onlardan BUe uyan Yançn
Slgortası'nın abonman poliçesl olduğunu söylediler Boylece
stoklanmız artıp eksildikçe, teminatımız da ona göre yûkseUp
düşüyor Laf aramızda hesaplı da oldu."
r Halk
1 Sigorta
Bir yaşam seregi
1 Ekın 1990 dan ıtıbaren yangın ^e naklıyat bfanşlarında başlavan
serbest prım uygulaTiası Halk Sigorta da "ozei'dır
Yangın
Slgortası